0
Neyse dedim kendi kendime. uzun ve kasvetli bir yolculuk sonrası belediye durağını gördüm. hemen dur düğmesine bastım indim aşağı. belediyeye doğru emin adımlarla ilerledim. Kapıdaki Güvenlikçinin bu ne sorularına ithal muhabbet kuşu diyerek sıyırtmaya çalıştım. Güvenlikten geçtikten sonra duraksadım. Ben buraya ne yapmaya geldim amk diye düşündüm. Hakkaten ne yapmaya geldim ?.. Hemen kısa süreli bir beyin fırtınası sonrası güvenliğe gidip veterinerlik hizmetleri nerede dedim. Burada değil kardeşim dedi. Döndüm uzaklaşmak maksadıyla bir iki adım attım düşündüm. Ulan bu yarasa nerden çıktı tuvaletten peki ben niye veterineri soruyorum dedim. Geri döndüm güvenlikçiye, ne var amk gibisinden bakış attı. Abi kusura bakma seni rahatsız ediyorum ama kaski nerede diye sordum ( kanalizasyon hizmetleri). Hemen üst katta dedi. asansöre bindim çıktım yukarı yine etrafta dolaşan insanlar napıyo bu deli kafesin içindeki siyah mahlukatla diye bakışlar attı.
Girdim kaski bürosuna çarptım kapıyı. Gür bir sesle selamunaleyküm diye bağırdım millet sıcakkanlı olduğundan onlar da aleykümselam diye bağırdı. hemen gittim sekretere, müdürünüzle görüşmek istiyorum dedim. Sekreter bir sürü laf zırvaladı,, görüşmeye müdürün yanına gittim. Beyefendi deli olduğumu düşünebilirsiniz ama bu yarasa benim tuvalet deliğimden çıktı dedim. Adam öyle bir güldüki millet içeride noluyor lan diye meraklı bakışlar atmaya başladı. Müdür bana oglum sen delimisin tuvalette yarasa ne arar dedi. Bende anlamadım dedim. Ne istiyorsun benden diye yineledi müdür. Ben ise: gereğini yapın dedim. Olum ne yapacaz biz. bu yarasa nerden çıksın yeme bizi dedi kapıyı gösterdi. Okuduğum pgibolojik savaş taktikleri isimli kitaptaki taktikler aklıma geldi. Müdüre doğru 3 adım attım masanın yanına geldim gözümü diktim, o zaman bana bu şehrin kanalizasyonu nereye dökülüyor bilgi verin dedim. Adam çıkardı kağıdı yazdı yerini.
Eyvallah dedim çıktım selamimle birlikte. Bugünü böyle bitirdim. Direk otobüse bindim eve geldim. Otobüstede türlü şeyler yaşadım ama neyse.. Selamiyi koydum köşesine kavanozdan bir tane daha hamam böceği çıkardım selamiye akşam yemeği olarak sundum. Selami bunu da hiç affetmedi direk indirdi mideye.
Selami seni zütürücem oglum ailenin yanına diye konuştum. Selami anlamadığından yine mal mal baktı ( bakamadı doğrusu). odama geçtim bir iki dal sigara içtim. Ardından duş alıp yattım. Yarın uzun olacaktı selamiyle benim için.
Sabah oldu güneş ufukta göründü. internette öğrendiğim taktik olan kendi kendize sabah erken kalkıcam derseniz sabah gerçekten erken kalkarsınız taktiğini gece yatarken sabah erkenden kalkmazsam amıma korum diye kendime uyarladım hakkaten de kalkmıştım. Kendi kendime küfretmeyi seviyormuyum acaba?. Yataktan doğruldum biraz esneme hareketleri yaptım, esnedim, öksürdüm. Tuvalete gittim işedim sonra yine küçüklükten kalma takıntım olan 2 bardak su içme eylemini yineledim. Selamimin odasına doğru yöneldim. Selami kafesinde yine tavana tutunmuş hayatı sorguluyordu. Biraz konuştum selami bugün senin için büyük gün yaşadın olum seni ailenin yanına zütürücem dedim. Ardından hemen mutfağa gidip kavanozdan bir tane hamam böceğini kaptığım gibi getirdim. Bişey dikkatimi çekti. Ben selamimi besliyordum ama hamam böceklerini kim besliyordu? Hamam böcekleri stalin zamanında birbirini yiyen rusların böcek versiyonuydu. Kavanozda yemek kavgaları için böceklerim ölüyordu. Buda dolaylı olarak selamiyi etkileyecekti. Hemen kavanozun içine çok sevdiğim cici bebe bisküvümi ufaladım. Tuttuğum hamam böceğini selamiye sundum, selami biraz yüz yapar gibi oldu yemedi ilk başta. Sonra amerikan filmlerindeki gibi selamiye: eğer bu hamam böceğini yemezsen yannanını yersin dedim. çok geçmeden kahvaltısını yedi selami. acaba yarasalar anlıyormu bizi?
Bende kahvaltı yaptıktan sonra selamimi kafesiyle aldım kavanozdaki hamam böceklerini de aldım. müdürün yazdığı adrese doğru gidicektim. Otobüse binerken galiba otobüsçü dayılar arasında efsaneye dönüşmüştüm çünkü otobüsçü dayı yarasana da bir kart bas dedi. hayrola yarasalardan ne zamandan beri ücret alınır bre dayı diye çıkıştım. Adam kahkalarla geç hadi geç otur, iyi lafını yaptık senin dernekte dedi. Eyvallah dedim ciddi bir biçimde gittim koltuğuma oturdum. Bu sefer bir veledin yanına oturmuştum annesi arka koltukta kendisi öndeki koltuklardaydı. Abey bu ne diye ince ses tonuyla soru yöneltti. Bende yarasa dedim. O ne dedi. Lisede çokça yaptığım anancılık bilgilerimle anana sor o bilir dedim. Annesi arka koltuktan gel buraya diye oğluna seslendi. Veled gitti sonunda selami ve hamam böceklerimle yalnız kaldım. Yolculuk çok uzun sürdü. Nereye dökülüyordu bu amk kanalizasyonu? 1 saat sonra geldim mekana bana barajın adresini vermiş oç müdür. Müdürün ceddinden başlayıp kendisine kadar sövmem uzun sürmüştü.
Baraja paralel yürümeye başladım kayda değer bişey bulabilir miyim diye. Burnuma keskin bir tak kokusu geliyordu. demekki müdür doğru yeri söylemişti ilk başta saydığım küfürleri geri almak istedim ama bir kanalizasyonu bu kadar şehrin dışına yapmış olmaları beni dellendirdi, 2 misli sövdüm yine. 15 dakikalık yürüyüşten sonra katı atık imha tesisi diye biryere geldim. kanalizasyonlara böyle entel isim vermişler. Etrafta kimse yoktu tabi olmaz da amk. Bu tak kokusuna kim dayanır. Az ileride lisede tuvalette tedirgin tedirgin sigara içen liselinin 30+ versiyonunu gördüm. Gittim yanına s.a diye sohbeti başlattım. Beni elimde yarasa ve hamam böcekleriyle görünce necisin lan dedi copa yöneldi ama copunun olmamasından mütevellit eli boşa çıktı. Yanına iki adım attım. Dayı korkma ben şu yarasamı ailesinin yanına zütürüyorum dedim. Tuvalet deliğimden çıktı bu mahluk diye anlatmaya başladım epey zamanımı aldı.
Dayı da kafa dengi çıkınca yani bu kanalizasyondan mı geldi diye kahkaha attı. Aynen öylee dedim. Bana kanalizasyonu göster dayı dedim. Eminmisin yapabilirmisin bunu içeride kuvvetli bir metan var teknisyenler bile giremiyor dedi. Girerim dayı bişey olmaz sen bana yolu göster dedim. Giremezsin yasak dedi. Dayı ben anayasayı, kanunları boş zamanlarımda okurum ama kanalizasyona girmek yasaktır diye bir kanun, fıkra, bent görmedim dedim. Dayı benim bilgili birşey olduğumu anlayınca kandırmaktan vazgeçti. Kolay gelsin diye son bir söz söyledi. Eyvallah reis dedim çıktım yolculuğa kanalizasyondan içeri adımımı atar atmaz burnumun eridiğini hissettim. Selamim kafesin içinde bir o yana bir bu yana kanat çırpıyordu mutlu olmuştu bin. milletin taklarının arasında yürümeye başladım. Cappır cuppur yürüyodum. Sonrasında borular farklı istikametlere doğru gidiyordu aha dedim ben ne tak yiyecem?. Biraz muhasebe yaptım ancak koku beynime işliyordu artık sona yaklaşmıştım. Son bir çılgınlık yapıp doğu istikametine giden borunun içine giriş yaptım. Ayakkabılarım, lewisten aldığım 130 liralık pantolonum ve bit pazarından aldığım 20 liralık tişörtümün her zerresine tak, her zerresine koku işlemişti. Yürümeye devam ettim. selamimle konuşuyordum senin ben ananı gibim selami bizi ne hallere soktun diye saydırıyordum.
Yolda yürürken tek korktuğum hayvan olan fareleri gördüm. Çığlık attım ve tutunacak birşey aradım etrafta taktan başka tutunacak bişey yoktu. El mahkum farelerin oraya doğru gittim.
Aslında farelerin olduğunu görmek güzeldi. Demekki burda bir canlı biyomu vardı. Az daha ilerlerken yerde ıphone 6s gördüm. Hangi manyak bir ıphoneyi tuvalete atarki dedim cebe attım okuturdum belki bir kaç kuruşa. Az daha ileride yarasaları gördüm artık selami için mutluluk benim için hüzün dolu anlar başlamıştı. Selamiye ufak çaplı bir veda konuşması yaptım ve kavanozdaki son hamam böceklerini kapağı açıp. özgürlüğe yani takların arasına saldım. Selamiye iyi şanslar selami bir daha görüşmek dileğiyle duygusal bir kapanış yaptım. Kafesin kapağını açtım Ve özgürlüğe saldım. Selami direk takların arasına uçup orda kanat çırpmaya başladı. Demekki bu huur çocuğu harbiden takları seviyordu. Sonrasında diğer arkadaşlarının yanına uçup kayboldu gitti... selami senin ananı gibim vefa gösterseydin bari bin dedim. kafeside takların arasına bırakıp geldiğim yolu tekrar geri yürümeye başladım. Gün ışığını gördüm, çıktım dışarı. başım döndü ilk başta fazla miktarda metan vardı ciğerlerimde ileride toprağa uzanıp dinlendim biraz bu 3 günde yaşadığım olayların muhasebesini yaptım kendi kendime. Olsun lan dedim. En azından bir anım oldu, en azından bir canlıyı tekrardan hayata bağışladım dedim. Otobüslere doğru yürüdüm. Bir otobüsü durdurdum içine binince dayının takun içindenmi çıktın yeğenim çok pis kokuyorsun in aşağı demesiyle, son kalan anancılığımı da kullanarak. Evet takun içinden çıktım anasını gibtiğimin mürted huur çocuğu diye bağırarak duygusal bir diyaloğa imza attım. Eve kadar 30 km insanlardan uzak dağda tepede yürüdüm ama olsun panpalar gene bir iyiliğe imza attım. Hee bu arada unutmadan bulduğum ıphoneyi 250 liraya okuttum çarşıda..
Tümünü Göster