Sinemadan çıktım sol elim am kokuyo yürüdüm eve, bi taklar olacak hissiyatı ile eve girdim vk yı yeni keşfettiğim zamanlar. Osbirimi çekip yatma planı 1. sırada. Bizimkiler içerde askerlik falan bişleyler geveliyo, dayadım kulağımı bunlara askere gidiyomuşum amk. Girdim içeri zarf gelmiş TSK yazıyo okkalı bi zarf direk moda girdim heyecan bastı. O gece uyuyamadım. Askere gideceğim haberi yüzünden değil, tumblr daki amatör ferreler yüzünden. Sabah uyandığımda kendimi mal gibi hissettim. Evet ordunun malıydım artık ben, bi de rüyamda Lady Gaga’yı görmüştüm onunda etkisi olabilir. Bu pgibolojiden kurtulmam lazım diyip azcık beyin fırtınası yaptım. Gitmeme 28-29 gün vardı ve yaz ayındaydık, hava 15 dk ocakta ateşte kalmış teflon tava, insanlar sokakta vişne reçeli gibi geziyolardı. Bi tanıdığım var tatil acenta şirketinde çalışıyor, onu aradım. işim düşmese cenazesine gitmem amcığın ama işim düştü işte. Birikmiş param var kenarda köşede azcıkda pederden ayıklıcam, bana ege bölgesinde bi otel ayarla dedim. 10 dk sonra seni aricam dedi. Aradı.

What the fuck is going OOONN oteline 14 günlük rezervasyon yaptım dedi. iyi dedim telefonu yüzüne kapadım. Bu çocuk yanımdayken hep kulağından içeri tornavida soksam nasıl olur?? diye düşünürdüm. O na neden böyle davrandığımı sonra anlatıcam!
Neyse gittim uçak bileti felan aldım bizimkilere tatile gittiğimi açıkladıktan sonra. Odama girip tumlbr da ki yeni düşmüş amatörlere göz gezdirdim. Uçak ertesi gün kalkıyodu. Ertesi güne atlıyım direk çünkü o süre zarfında bi tak olmadı. Hava alanına gittim. Havaalanında gezerken kendimi Catch me If you Can deki Leonardo di Caprio gibi hissettim. Kafamda bir sürü planlar kurdum, uçağa pilotmuş gibi binip yolculuğu kokpitte geçirecektim. Fakat farkettimki bu çok zordu. Vazgeçtim. Tek başıma tatile gidip oteli birbirine katıp takunu çıkarana kadar eğlenicem, nasıl olsa kimse beni tanımıyor diye mırıldanarak bindim uçağa.

Tipimin ortalamanın üzerinde olduğunu söylerler ama aynaya her baktığımda “senin tipini gibiyim, suratına sıçıyım, sana nasıl bakıyorlar amk vs gibi şeyler söylerim kendime. Yok lan yok Edvard Norton aurası var bende. indim uçaktan, otele gitmek için sağa sola adres sordum. Bindirdiler beni bi otobüse. Yanıma bi lauk oturucaktı ki zütünü koymadan “ıslak orası, birisi ya işemiş ya kusmuş” dedim. Oturmadı. Sallana sallana geldim otele. Girdim içeri. Resepsyonda ki karı beni görünce “haaaayyy welcome” diye karşıladı. Edvard yine iş başındaydı. Türküm hanımefendi ben dedim. A pardon hoşgeldiniz otelimiz fazla Türk ağırlamadığından bizde de alışkanlık olmuş gibi bir açıklama yapma gereği hissetti. Yanlız oteldeki herkese gibilecek gözüyle bakmaya başlamıştım. Bu karıyı tipi yüzünden direk eledim. işletmeler de engelli insan çalıştırma zorunluluğu çıktığı seneler ve bu o vasıfla işe alınmış olmalı diye düşünerek odama çıktım. Kuruldum.

Terasta akşam yemeği için ufaktan ciks giyinip yemeğe çıktım. O zamanlar cmylmz açık büfe adabını bize anlatmadığı için tabağın zeminini kısır ile destekledim. Etraf karınca gibi insan kaynıyor fakat ben yemeğe yumulmuştum. Gözüm açılıp kendime geldikten sonra tatlı almaya kalktım. Masama döndüğümde bir şey sezdim. Birisi beni izliyordu. Nereden, hangi yönden izleniyordum bilmiyorum ama birinin yoğun takibine girmiştim. Kaçamak bakışlarla onu bulmaya çalıştım. Fazla uzun sürmedi. Terasın en köşesinde tek başına oturan birisi. Uzağı da göremiyorum ki amk karının yüzü silik diye mırıldandım. Başladık kesişmeye. Çok şükür ki ilk hamle ondan geldi. Elinde bi foto makinası bana doğru sallıyor, diğer eliyle de gel gel diye işaret yapıyor.

Gittim tabi amk. Harika bir günbatımı var lütfen fotoğrafımı çekermisiniz? dedi. Ve bunları bana söyleyen Uma Thurman’dı. En azından ona aşırı benziyodu. Tabi bunları ingilizce söylüyor ama ben burada ingilizce yazıp sizi zor durumda bırakmak istemiyorum. Neyse çektim bi iki foto. Sonra olayı ele aldım, yok şöyle dur, şu tarafa bak, bi de böle çekiyim, elini dıbının üstüne koy falan, şaka şaka yok öle bişi. Ayak üstü sohbet ettik. Bu gün geldiğimi söyledim vs. Andrea ben, lütfen bana katıl demeye kalmadan yapıştırdım zütümü sandalyeye. Kadın matureydi 40-45 anca. Ama Uma Thurman dedimya. Alman. Kimya işiyle uğraşıyormuş. Her taktan konuştuk. Saat 11:30 du ve garson “beyfendi bu kısımı kapatıyoruz dilerseniz pool bar’a geçebilirsiniz” diyince sen bu ses tonuyla zütümü iste zütümü veririm dedim. Neyse bu son cümleyi okumadınız varsayın. indik poolbar’a bi saatte orada takıldık. ilk geceden olmaz dedim kendi kendime, çıtırım amk lap diye oturamam senin kucağına. Öyle prensiplerim vardır. Kalktık. Odaların ayrılma kısmına geldik. iyi geceler dedim, öptüm felan arkama bakmadan odamın yolunu tuttum.

Bu hareketim onu çıldırtmış olmalıydı. Odama girip otel televizyonunun saçma görüntü kalitesine aldırmadan Türk yapımı bi film buldum, yarısında uyumuşum. Sabah kahvaltı için yine terasa çıktım yüzüm şiş malak gibiyim. Aldım tabağımı döndüm arkamı bi baktım bu ilerden bana el sallıyo. Gittim oturdum karşısına. imalı imalı gecen nasıl geçti? diye sorular felan. Hayırdır amk dedim giberim tribini haaaa diye çıkıştım tabi bunları gülümseyerek ve Türkçe söylediğim için bi gibim anlamıyodu. Yedik, içtik, konuştuk, buna bol bol küfür ettim hazırlanıp havuza indik. Yüzme bilmiyorum ben yarram dedim. Bana tam 1 saat yüzme dersi verdi. Abartılı hareketler yaparak tüm dikkati üzerime çektim. Havuzdaki herkes yüzme bilmediğimi ve Andrea’nın bana yüzme öğrettiğini anlamıştı. Plan farklıydı.

Andrea’ya havuzun diğer ucuna geçmesini, benimde diğer uçtan atlayıp yanına kadar gelmeye çalşacağımı söyledim. Bu da mutlu mesud tamam harika tak püsür bişeyler diyerek geçti en uca. Herkes bana kitlendi. Acaba yapabilecekmi. Bence geberir, boğulur. Bahisler falan açıl... yok artık. Atladım havuza üç-dört metre dolphin vurduktan sonra başladım kelebeğe. Gassarayda senelerce sutopu oynamışım pehh. Havuzun sonuna kadar gidip kafamı çıkarmam ile kahkaha seslerini duymam bir oldu. Andrea havuzun etrafında beni kovalıyor insanlar hayran hayran bana bakıyordu. ilk günden herkes beni tanımıştı. Bu sempatikliğim feci prim yapmıştı. Öğlen olduğunda Andrea karnımın açlığını sordu sanane amk karısı dedim gülerek. istersen odamda bir kaç elma ve şarabım var gidelim mi dedi. Sanırım beni gibicekti.

Odasına girdik. Yatağa ünzile gibi oturdum. Zaten çıplağız amk. Bu lafta kalmasın diye elma ile şarabı getirdi yedik içtik derken elleşmeye başladı. Öpüştük. Feci fransızı vardı ve tadı çok güzeldi. Son kalan bikinisinide çıkardım ve vicudunda amı hariç yalanmadık yer bırakmadım. Çıldırıyordu. Oraya hiç dokunmamış olmam yatağı yorganı çekiştirmesine neden oluyordu. Yeter artık diye bağırmaya başladı ve dakikalar sonra ona istediğini verdim. Böyle bir inleme, çığlık yok. Nasıl bağırıyor. Onun bağırmasından ben utandım amk. Neyse girdim buna bir çok pozisyon denedikten sonra işimiz bitmişti. Bu tavana bakarak “tam üç kez, tam üç kez” diye mırıldanıyordu. O ne amk dediğimde ben sex esnasında hiç üstüste üç kez boşalmamıştım dedi. Vay amk bu yaşına gelmişsin kimse gibememişmi seni dedim gülerek. Anlamadı.