1. 151.
    -1
    -hmm yalnız ve bekar ha * peki bir sevgilin olsaydı onun yanına yine gider miydin? açık yüreklilikle söyle ama.
    -yoo o zaman işler değişir.bir sevgilim olursa ki,o kişi ciddi düşünebileceğim birisi olmalı, sonuna kadar ona sadık kalırım. efsane yada bir başkası, hatta dünyalar güzeli bir kız dahi olsun ve beni ısrarla çağırsın, hatta üste para versin yine gitmem. çünkü aldatılmanın acısını iyi bilirim.bu yüzden en nefret ettiğim şeydir aldatmak.
    -peki o ciddi düşünebileceğin insanda ne gibi özellikler ararsın? gerçi bunu sormak benim haddime düşmez ya.
    kıza sıcak bir şekilde gülümsedim. kız yine kibarlığını konuşturmuştu. başımı ayaklarının üzerine koydum.
    -sana şu kadarını söyleyeyim, senin kadar iyi birisi olsun bana yeter.
    i̇pek birden makineyi çalıştırdı.bir müddet hızlıca salladı beni. sözlerim çok hoşuna gitmişti sanırım. beş dakika kadar salladıktan sonra çayları getirmek için kalktı. bende kalkarak biraz boynumu dinlendirmek istedim. kanepeye oturdum.i̇pek çayları hazırlayarak geldi ve yanıma oturdu.o an onunla göz göze geldik. deniz mavisi gözleri ışıl ışıl parlıyor ve bana sevgiyle gülümsüyordu.i̇pek:
    -seni tanıdığım için çok şanslıyım biliyor musun?ne kadar iyi bir insansın sen.
    -i̇pekçiğim * teşekkür ederim o senin iyiliğin. sende şimdiye kadar tanıdığım en iyi insanlardan birisin. ayrıca kendini efsane ile kıyaslama. çünkü bence efsane’den daha güzelsin. doğal bir güzelliğin var senin. efsane’nin sürdüğü o kadar makyajı bana sür bende güzel olurum herhalde *
    -ha ha ha * harikasın yaa. nerden buluyorsun bu esprileri?sen zaten güzel bir insansın, boya sürünmene ne gerek var?
    doğrusu anlayamıyordum,ben ne demiştim de kız bu kadar neşelenmişti acaba? eh,bir süre onun neşesine ortak oldum.bir süre böyle neşeli bir sohbet yaptık. çaylarımızı içtikten sonra i̇pek tekrar makinenin başına oturdu.
    -hadi gel, işim bitinceye kadar seni sallayacağım.bu sefer oturduğum sandalyenin altından geç. yastığı altına koymayı unutma. sırtüstü uzan ve başını pedala koy.
    dediği gibi sandalyenin altından geçerek sırtüstü uzandım. ayaklarını biraz araladı. ayaklarının arasından geçerek başımı pedala koydum. başımı ayaklarının üzerine aldı ve dikişine devam etti.bu da çok hoş bir pozisyondu. ayakları üzerinde sallandıkça aşağı-yukarı doğru hareket eden bacaklarını görüyordum ve beni çok etkiliyordu.bir ara öyle hızlandı ki gözlerim hiçbir şeyi takip edemiyordu.
    -dur yavaş biraz i̇pek. sende coştun yani *
    i̇pek daha da hızlandı.
    -sana ayaklarımın kuvvetli olduğunu söylemiştim. senin gibi harika bir insanı ayaklarımda sallıyorum, nasıl coşmam be mahmut? bizi dışarıdan görseler deli derler herhalde. çok ilginç bir şey bu yaptığımız.
    -ha ha ha * kimin umurunda be i̇pek.i̇ki deli birbirini bulmuş,ben çok mutluyum burada, yapıştır *
    i̇şini bitirinceye kadar beni salladı.bir saat sonra işini bitirmişti. makinenin başından kalktı ve kanepeye oturdu. bende kalktım ve yanına oturdum.
    -ne oldu i̇pek? biraz yorulmuş gibisin.
    -bu işi kolay mı sandın mahmut?i̇ki saattir ayak sallıyoruz burada. birde ayaklarımın üzerinde sen vardın.ama olsun her şeye değer bu mutluluk.
    -demek seni de mutlu etti bu.sana ayak masajı yapayım mı, ister misin?
    i̇pek kanepeye uzandı ve ayaklarını bana uzattı. tertemiz,pembe tabanları vardı. ayaklarına güzel bir masaj yaptım.bu onu oldukça rahatlatmıştı.i̇pek:
    -çok sağol mahmutçuğum, bütün yorgunluğum gitti.i̇stersen ayaklarımı öpebilirsin.
    ayaklarına öpücükler kondurmaya başladım.i̇ki ayağını da tabanlarından bileklerine kadar öptüm ve yaladım.i̇pek beni yere yatırarak ayaklarını yüzüme kapattı.bir süre öyle kaldı, daha sonra ayak başparmağını ağzıma soktu. harika tatları vardı ayaklarının.bir süre başparmağını emdim. daha sonra i̇pek bu kadar yeter diyerek beni kaldırdı. vakit akşama yaklaşmıştı.bir süre daha sohbet ettik. daha sonra müsaade alarak kalktım.i̇pek:
    -yine beklerim mahmut, eğer dikiş işlerim olursa seni ararım, gelirsin tamam mı?
    -tamam * ben her zaman hazırım.
    deniz mavisi gözleri sevinçten parlıyordu. beni kapıya kadar uğurladı. asansöre binene dek arkamdan baktı. dışarı çıktığımda pencerelerine baktım.i̇pek pencereye çıkmış bana bakıyordu. bana el salladı, bende ona el salladım ve evime doğru yola koyuldum.
    ulan bu deminden beridir içtiğim üçüncü sigara,ne oldu bana anlayamıyorum. kantinde oturmuş düşünüyordum. aklımda hep i̇pek vardı.o ışıl ışıl parlayan deniz mavisi gözleri, bukle bukle omuzlarına dökülmüş kıvırcık saçları,o samimi ve içten gülümseyişi, hanımefendiliği, mütevazı tavırları, eşsiz güzellikteki ayaklarıyla beni sallaması bir türlü aklımdan çıkmıyordu. herhalde aşk dedikleri bu olsa gerekti. bugün okulda onunla görüşmüş bir süre muhabbet etmiştik. onun yanındayken vaktin nasıl geçtiğini anlayamıyordum. onunla evindeki muhabbetimizden bu yana 3 gün geçmişti.ona duygularımı bir türlü açamamıştım.i̇çimdeki reddedilme korkusu beni yiyip bitiriyordu.ama onunla yaptığımız sohbetlerde bana gizliden benden hoşlandığını ima ediyordu sanki.kim bilir belki de ben kendi kendime gelin güvey oluyordum.bu düşüncelere dalmışken birden gelen bir sesle irkildim.
    -hişt alooo…
    -hı! ne nasıl…ha sen miydin efsane?
    -hayırdır mahmut, arpacı kumrusu gibi ne düşünüyorsun?
    -biraz dalmışım kusura bakma,gel otur.
    -biraz mı?en az 50 ft derinlere inmişsin oğlum. çık biraz, yoksa vurgun yiyeceksin.bu ne hal, aşık mısın oğlum?
    -ya az önce dersten çıktıkta, kafam şişti, belki ondandır.
    -hmm dersler ha?
    -dersler ya.bu sene öyle ağırlaştı ki altından kalkabilir miyim bilmiyorum.
    -merak etme kalkarsın, ders dediğin nedir ki?ee seni barda pek göremiyorum.
    -ben zaten çok sık gitmem ki bara. arada bir kafama eserse.sen her gün oradasın galiba.
    -yok be,bende arada bir gidiyorum.
    -hmm arada bir mi?geçtiğimiz cuma oradaydım. senide gördüm, yanında iki erkek bir de kız vardı.
    -hadi yaa, gelseydin yanımıza.
    -düşünmedim değil ama çok koyu muhabbetiniz vardı, sizi rahatsız etmek istemedim. zaten çıkıyordum,o esnada gördüm sizi.
    -ya o kız benim ev arkadaşım, erkeklerde onun arkadaşları. beraber takılalım dediler, bizde çıktık bara gittik, öyle işte.
    -hmm hadi bakalım öyle olsun.
    -hayırdır, seni son günlerde hep i̇pek’le görüyorum. nedir,anlayalım?
    -yok be,sandığın gibi değil. arkadaşız onunla.
    -hmm emin misin?
    -yok tarık’ım! sana yalan borcum mu var ya?
    -tamam canım kızma, öyle diyorsan öyledir. yalnız onun sana pek arkadaş gözüyle baktığını sanmıyorum.
    -ne demek istiyorsun sen?
    -mahmut,i̇pek çok hoş bir kız. çok ta iyi bir insan. sınıfımızdaki en sessiz sakin insanlardan biri.bir şey söyleyeyim mi?ona asılanlar, teklif edenler oldu ama hiç birisine yüz vermedi. çevresine karşı biraz soğuk nedense. okul açıldığından beri hiç sevgilisi olmadı.ama sana olan bakışlarına dikkat ettim, çok farklı bakıyor sana. senin yanındayken çok neşeli, gözleri ışıl ışıl parlıyor. bence bu kız sana kegib oğlum.
    -hmm bak sen * pek yakışıklı biride değilim ya…
    -aa kendine haksızlık etme. yakışıklı olmasan ben beğenmezdim seni.ama bana bakma, benim yarınım, dünüm belli değil. çok saçma sapan bir hayatım var. yalnız bak, yakışıklılık yada güzellik tek kriter değildir.bu kız sende güzel olan bir çok şeyi keşfetmiş olmalı. üstelik yanına da çok yakışıyor. bence bu kızı kaçırma.
    bir an gözlerim dalmıştı yine.i̇pek’in hayali gelmişti gözümün önüne.o deniz mavisi gözleriyle bana bakıyor ve ışıl ışıl gülümsüyordu sanki. efsane’nin sözleri çok hoşuma gitmişti.bu kız hakkında biraz yanılıyordum galiba. kız moralimi yükseltmiş, kendime güven duymamı sağlamıştı.
    -bakalım artık.bu işler siparişle olmaz bilirsin. neyse benim dersim başlıyor, çıkmam gerek. sonra görüşürüz.ha bu arada saçma sapan bir hayatın olabilir ama hayatına düzen vermek senin elinde, unutma.
    -boş ver ben böyle mutluyum. hadi iyi dersler, kendine iyi bak, dediklerimi de unutma.
    derse girdim ama i̇pek’i düşünmekten derse bir türlü konsantre olamıyordum. efsane’nin söyledikleri aklıma geliyordu. acaba öylemiydi?ne olursa olsun i̇pek’e duygularımı açmalıydım. dersten çıktığımda gözlerim i̇pek’i aradı. kantine ve çalışma odaların baktım ama yoktu. herhalde eve gitmişti. telefon açmayı düşündüm, sonra vazgeçtim. çünkü oldum olası bu mevzuları telefonla konuşmayı sevmezdim. ertesi gün okula geldiğimde i̇pek’i aradım. kantinde oturuyordu. yanına gittim. beni yine en sıcak gülümsemesi ile karşıladı.her zaman olduğu gibi bugün de harika görünüyordu. biraz havadan sudan konuştuk, daha sonra bütün cesaretimi toplayıp ona akşam yemeğe çıkmayı teklif ettim. gözlerini kısarak bana baktı.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 152.
    -1
    bu şekilde şakalaşmalar ve gülüşmelerle muhabbetimiz devam etti. yarım saat sonra i̇pek’in ders saati gelmişti.i̇pek müsaade alarak dersine çıktı. bende bir süre daha oturduktan sonra yukarı çıktım, lavaboya gitmek istedim. lavabo etüt odalarının bulunduğu koridorun sonundaydı. bizim etüt odasının(efsane ile müthiş dakikalar yaşadığım oda) önünden geçerken içeriden bazı sesler duydum. dikkatle kulak kabarttım,bu efsane’nin sesiydi. kapıyı açıp içeri baktım,bir an şok olmuştum.i̇çeride efsane, ayaklarının altında ise kendi sınıfından koray adlı bir çocuk vardı. ufak tefek görünüşlü, tıfıl bir çocuktu koray.i̇kisi de bir an için telaşlandılar.ben gülümseyerek içeri girdim ve kapıyı kapattım. efsane de gülümsüyordu ama koray hala telaşlıydı.
    -ya şey sandığınız gibi değil, izah edebilirim...
    efsane:
    -korkma koray, mahmut’ta bizden. senden önce ayaklarımın altından o geçmişti.
    bende gülümseyerek:
    -evet bu konuda yalnız olmadığıma sevindim.i̇yi de çocukcağız ne yaptı sana, yoksa fasulye sırığı mı dedi?
    -hayır daha kötü bir şey söyledi.o yüzden cezalı.
    -eh o zaman çeksin cezasını, hadi ben gittim.
    tam kapıyı açıp çıkıyordum. efsane:
    -gelsene mahmut, sende katıl bize.
    -yok canım olur mu öyle şey?i̇ki kişiyle birden...
    koray:
    -gel hocam gel. zaten kızın kocaman ayakları var. biri bile bana fazla geliyor.
    efsane:
    -nee!... bana koca ayak mı diyorsun? çabuk ayağımı temizle. parmak araları dahil her yerini temizleyeceksin. mahmut sende öbür ayağımı temizle, aval aval bakma öyle gel hadi.
    eh madem çağrılıyoruz neden olmasın? bende öbür ayağının altına girerek yalamaya başladım.i̇lk kez efsane’nin pantolon giydiğini görüyordum.o da bacak ölçülerini tamamen belli eden bir tayttı. üzerinde ise güzel bir tişört vardı. göğüsleri tişörtün altında füze gibi duruyordu. hemen parmaklarına yumuldum. parmak uçlarından ayak bileklerine kadar ayağının her santimetrekaresini yaladım.bu gün tırnakları pembe ojeliydi. ayak başparmağını ağzıma alarak emmeye başladım.bu arada diğer ayağının altında koray can çekişiyordu * başparmağından sonra dilim bütün parmaklarının arasında dolaştı. daha sonra efsane ayağını yüzüme kapattı.bir süre öyle kaldıktan sonra ayak çukurunu yüzüme sürmeye başladı. daha sonra ayağını göğsüme koydu ve çenemi ileriye ittirdi. daha sonra ayaklarıyla bize yüz masajı yaptı.bir süre daha seviştik ayaklarıyla. benim aklıma okulda olduğumuz geldi.
    -arkadaşlar bence bugünlük yeter bu kadar. unutmayın ki okuldayız,her an basılabiliriz
    efsane de,koray da bana hak verdiler. üstümüzü başımızı düzelterek odadan çıktık ve kantine indik. koray bir süre sonra yanımızdan ayrıldı. efsane ile baş başa kalmıştık. efsane:
    -bu akşam işin var mı mahmut?
    -ee yok,ne oldu?
    -akşam çıkalım, takılalım bir yerlere.
    -hmm olabilir nereye gidelim?
    -bilmem,sen belirle.ben konya’da fazla bir yer bilmem.
    -benim her zaman takıldığım bir bar var, oraya gidelim istersen. ortamı hoştur ayrıca canlı müzikte var,d.j. de var.
    -o.k. anlaştık. beni akşam 8.30 gibi evden alırsın. bana cep numaranı ver. sende benimkini al.
    kantinde biraz daha vakit geçirdikten sonra evlere gittik. akşam üzerime şık bir takım elbise giyerek çıktım. saat tam 8.30 da efsane’yi evinden aldım. efsane güzelliği ile gözleri kamaştırıyordu yine. üzerinde göğüs dekolteli, mini etekli harika bir elbise, ayağında ise ince bantlı sandaletler vardı.evi bara biraz uzaktı.ben taksi tutmak istedim, efsane gerek olmadığını yürümek istediğini söyledi. bara doğru yürümeye başladık. efsane koluma girmişti. biraz sonra bara geldik. çılgınlar gibi dansetmeye, eğlenmeye başladık.ben bir iki bardak bira içmiştim, efsane birkaç kadeh votka-vişne,bir kadeh de viski içmişti.bir ara slow bir müzik çalmaya başladı. efsane ile birbirimize yılların sevgilisi gibi sarılıp dansetmeye başladık.i̇şte o an kendimi rezil olmuş gibi hissettim. çünkü benden uzun boylu bir kızla dansediyordum. gece boyunca çılgınlar gibi eğlendik. efsane içkiyi biraz fazla kaçırmış, kafayı bulmuştu. benimde biraz başım dönüyordu ama sarhoş değildim. efsane gece boyunca kahkahalar atıyor, anlamsız espriler yapıyordu. saatler 02.00 yi gösteriyordu.ben artık gitmemizin iyi olacağını düşündüm. çünkü efsane sapıtmaya başlamıştı. hesabı ödedim ve efsane’yi kolundan tutup zorla bardan çıkardım. öyle sarhoştu ki yolda zorlukla yürüyordu.bir taksi çevirdim ve efsane’nin evine yollandık.eve geldiğimizde taksicinin parasını vererek gönderdim. efsane hala kahkahalar atıyor ve detone bir sesle şarkı söylüyordu. evine zorlukla girdik.bir öğrenci evi için oldukça güzeldi evi. bütün eşyalar yeni ve pahalı türdendi. salona geçtik. efsane koltuğa yığıldı kaldı. bende mutfağa giderek efsane’ye bir kahve yaptım. kahveyi içince midesi alt üst olmuştu. lavaboya giderek biraz rahatladı. hemen bir bardak soda limon hazırladım. neden sonra biraz ayılmış ve kendine gelmişti. koltukta yığılmış bir vaziyette oturuyordu. gidip yanına oturdum.
    -hay kızım sana kim dedi o kadar iç diye? neyse biraz kendine geldin değil mi?benim gitmem gerekiyor. seni yatağına yatırıyım, güzel bir uyku çek, sabaha bir şeyin kalmaz.
    efsane birden ellerime yapıştı.
    -nereye gidiyorsun bu saatte ayol? gitme kalalım burada.hem daha masaj yapacaksın bana.
    -masaj mı,ne masajı?
    efsane yine bir kahkaha attı.
    -ayak masajı tabiki,ne masajı olacak ayol.
    koltuğa uzandı ve ayaklarını bana uzattı.
    -hadi rahatlat beni fetişistim benim.
    ona güzel bir masaj yapmaya başladım.bu arada o harika ayaklarına öpücükler kondurmayı ihmal etmiyordum.bu masaj ona çok iyi gelmişti. yavaş yavaş ayaklarını öpmeye ve yalamaya başladım. dakikalarca ayaklarını öptüm, yaladım,emdim, yüzüme gözüme sürdüm.o eşsiz güzellikteki ayaklara doyum olmuyordu. efsane bir ara ayağıyla aletimi yokladı. aletim taş gibi olmuştu ve pantolonuma sığmıyordu. pantolonumu indirerek bana güzel bir mastürbasyon yaptı. doğrusu bu işi iyi biliyordu. biraz sonra o müthiş zevk noktasına gelmiş ve sarsılarak ayaklarına boşalmıştım. koltuğa yığıldım kaldım.500 metre koşmuş bir atlet gibi soluyordum. efsane’de başımı omuzlarıma dayamış yatıyordu.az sonra kalkıp peçete getirdim ve kızın ayaklarını temizledim. efsane:
    -bacaklarımı ovar mısın? çok kötü ağrıyor.
    bileklerinden başlayarak bacaklarını ovmaya başladım. bacakları oldukça dolgun ve pürüzsüzdü. bacaklarını ovdukça efsane derin derin nefes alıyordu. yavaş yavaş yukarılara çıktım. efsane’nin nefesleri daha da hızlanmıştı ve hafifçe inlemeye başladı. bütün bunlar beni daha da azdırıyordu.bir anda göz göze geldik. zümrüt yeşili gözlerinde ateşler yanıyordu. etkileyici bir sesle.
    -seni istiyorum anlıyor musun? bütün benliğimle istiyorum. erkeğim benim...
    bir anda dudaklarıma yumuldu. ateşli bir şekilde öpüşüyorduk. o dolgun dudaklarının arasında, dilim ve dudaklarım kayboluyordu adeta. daha sonra kravatımdan tutarak beni odasına zütürdü. öpüşmeye devam ettik ve yavaş yavaş gömleğimin düğmelerini çözmeye başladı. evet sonrası tahmin ettiğiniz gibi. kendimizi yatağa attık ve çılgınlar gibi sevişmeye başladık.a dan z ye bütün oyunları oynadıktan sonra ikimizde yorgun düşerek uyuyakaldık. sabah uyandığımda efsane’nin ayakları ağzımdaydı. efsane hala uyuyordu. kalkarak lavaboya gittim ve yüzümü yıkadım. başımda berbat bir ağrı vardı. lavabodan yüzümü kaldırıp aynaya baktığımda arkamda duran efsane’yi fark ettim. efsane birden kollarını belime dolayarak sarıldı.
    -harikaydın aşkım. bana unutamayacağım bir gece yaşattın.
    ona manalı bir şekilde baktım.
    -sende harikaydın güzelim.ama dün gece çok sarhoştun, neler yaptığını hatırlayabiliyor musun?
    -hatırlıyorum tabiki ayol.o kadar da sarhoş değildim. yalnız bana dost gibi davranıyordun ya,işte o bitirdi beni.bir başkası olsa beni hemen yatağa atmaya çalışırdı. kısacası bana şimdiye kadar hiçbir erkek böyle beyefendi gibi davranmamıştı, çok iyi bir insansın sen.
    -o kadar da abartma canım, yoksa kafamda halkalar görmeye başlayacağım. yalnız dün gece bende sarhoştum. o kafayla belki hatalar yaptık, yani bilmiyorum belki de yasak şeyler yaptık.
    -aman boş ver canım. yasak şeyler nedir ki?hepsi çiğnenmek vardır. hayatının kurallarını sadece sen koyarsın. buna kimse karışamaz. sayemde sende çok güzel bir gece geçirdin. söylesene sende eğlenmedin mi?
    birden yüzü mahzunlaştı ve dudakları büzüldü.
    -yoksa beni çekici bulmuyor musun?
    anlamlı bir şekilde gülümsedim.bir insanın bu kadar serbest olmasına inanamıyordum.
    -eğer bunlar yasaksa sen çiğnediğim en güzel yasaklardan birisin güzelim *
    yüzüne o tatlı gülümsemesi geri gelmişti. dudaklarımdan bir öpücük aldı. beraber kahvaltı yaptık.o gün günlerden cumartesiydi. efsane bu evde iki kızla beraber kalıyordu.ev arkadaşları hafta sonu tatilini değerlendirerek memleketlerine gitmişlerdi. böylelikle bir hafta sonunu efsane ile beraber geçirdik.
    Tümünü Göster
    ···