-
1.
+4geçen sene yaz aylarıydı. bir işimi halletmek için i̇zmit e gitmem gerekiyordu. bu arada fırsattan istifade hem gezip dolaşacak hem de kız kardeşimi ziyaret edecektim. yolculuğu trenle yapacaktım. gerçi konya dan i̇zmit e trenle 12 saat kadar tutuyordu ama olsun, acelem yoktu. trende yerimi bir gün önceden ayırtmıştım. yolculuk günü istasyona gittim. trende yerimi aldım. bulunduğum vagon birinci mevki pulman vagondu. 2+3 oturma düzenindeydi. sağda tek sıra solda çift sıra koltuklar vardı. benim yerim tekli koltukların birisiydi. yerime oturdum. trenin hareket etmesine 15 dakika vardı. biraz sonra arkamdaki koltuğa güzel bir kız oturdu. 22-23 yaşlarında kumral dalgalı saçlı, yeşil gözlü bir kızdı. biraz sonra tren hareket etti. raydan gelen tıkırtılar eşliğinde yolculuk ediyorduk. pencereden dışarıyı seyrediyordum. pencerenin yansımasında arkamdaki kızı görebiliyordum ama ayakları görünmüyordu. vagonun yan duvarı ile koltuk arasında küçük bir boşluk vardı. arkadaki yolcu bu boşluktan azda olsa görülebiliyordu. birkaç kere bu boşluktan kızın ayaklarını görmeye çalıştım ama göremedim. böyle güzel bir kızın ne güzel ayakları vardır kim bilir. bir ara lavaboya gitmek için kalktığımda kızın yanından geçtim ve ilk defa ayaklarını gördüm gerçekten de çok güzel bakımlı ve düzgün şekilli ayakları vardı. tırnakları açık mavi ojeliydi. yolculuğumuz devam ediyordu. vakit akşamı geçmiş hava iyice kararmıştı. aklım arkamdaki kızdaydı. bir ara o boşluktan çaktırmadan baktım o da ne!.. kız ayaklarından birini o boşluğa uzatmış kaloriferin üzerine koymuştu. kızın yüzüne çaktırmadan baktım, uyuyordu.(en azından öyle görünüyordu.) bende uyuyor numarası yaparak o boşluğa iyice gömüldüm. kızın ayakları ile yüzüm arasında 30 cm lik bir mesafe vardı, ayaklarının kokusu da azda olsa geliyordu. uzun bir süre bu muhteşem güzelliği seyrettim. bir ara bir çılgınlık yapıp parmağının ucundan hafifçe öpmek istedim ama kafam o boşluğa sığmıyordu. bu sırada kız kıpırdandı ve birden ayağını çekti. ben de hemen önüme döndüm. i̇çimi bir tedirginlik kaplamıştı. acaba kız durumu anlamışmıydı? ama yok canım nasıl anlasın uyuyordu. bir ara yerimden kalkarak vagonun girişindeki koridora gittim. bir sigara yaktım. tedirginliğim hala devam ediyordu. bu sırada gelen bir sesle irkildim.
-
2.
+2 -1incici cikti amk.. ben de size anlatmaya karar verdim.
hikaye word'de hazır duruyor şu an.
1 aydır yazıyorum, beğenmediydim bir türlü yazdıklarımı
en sonunda olduğuna kanaat getirdim, yazdığımı gösterdim kendisine de çok beğendi; anlatmama izin verdi.
e ben de anlatıyorum gençler.
(diyaloglar da hafif farkliliklar olabilir)
isimler sallama tabii.. -
3.
+1sımsıcak alanya’da yine güzel bir gündü. dalga sesleri, martı seslerine karışmış ahenkli bir senfoni yapıyordu. alev ile beraber sahilde yürüyorduk. deniz meltemi güneşin sıcaklığına inat serince esiyor, alev’in ipek gibi saçlarını savuruyordu.i̇ncecik kumlar o güzel ayaklarının altında çıtırdıyordu. arada bir kum tepeciklerine tekme atıyor, kumları etrafa savuruyordu.i̇kimizin de ağzını bıçak açmıyordu. neden sonra alev sessizliği bozdu.Tümünü Göster
-demek yarın gidiyorsun ha?
-evet,şu tatiller bitmese ne iyi olurdu değil mi? ama her biten şey gibi buda bitti.
evet,iki haftalık tatil maceram sonunda bitmişti. yarın konya’ya dönmem gerekiyordu. alanya’da kaldığım süre içerisinde alev ve annesi figen ile harika bir dostluğumuz olmuştu. bazı konularda belki biraz abartmıştık ama hiçbir zaman sınırların dışına çıkmamıştık. tabi en önemlisi ikisinin de ayaklarıyla harika saatler geçirmiştim.bu arada diğer arkadaşlarla da çok iyi kaynaşmış ve güzel bir çevre edinmiştim bu güzel tatil beldesinde. gitar çalan kız ebru’ya,gitarını geliştirmesinde yardımcı olmuş ve onun repertuarını genişletmesini sağlamıştım. aynı zamanda alev’e de biraz gitar çalmasını öğretmiştim. öyle böyle derken harika bir iki hafta sonunda bitmişti. alev:
-gitme biraz daha kal desem de faydasız, mutlaka gideceksin değil mi?
-güzelim, fazladan birkaç gün daha kaldığımı varsayalım, eninde sonunda gitmeyecek miyim?ben burada misafirim sonuçta, mustafa’ya ve ailesine daha fazla yük olamam. ayrıca konya’da bir işim var biliyorsun. özel bir müzik dershanesinde gitar dersleri veriyorum.
-evet biliyorum.ne yalan diyeyim baya başarılısın bu konuda.en umutsuz vaka olan bana bile gitar çalmayı az da olsa öğrettin. senden çok şey öğrendim mahmut. hayata pozitif bakmayı öğrettin bana. ayrıca senin sayende dünyada iyilik ve güzelliğin hala var olduğunu anladım. ayrıca bana ayaklarımın ne kadar değerli olduğunu fark ettirdin. daha sayamayacağım bir sürü şey. söyle duygusal çocuk ben sensiz ne yapacağım şimdi ha?seni nasıl unutacağım ha?
-ben sanki seni unutabilecek miyim çılgın kız? şuraya geldiğimden beridir 6 yaş gençleştim sanki. senin sayende içimdeki çocuk ortaya çıktı.o neşeli cıvıl cıvıl hallerin, çılgınlıkların o harika gözlerin ve eşsiz güzelliğin ve tabiki o mükemmel ayakların,ne bileyim daha sayamayacağım bir sürü şey. asıl ben sensiz ne yapacağım ha?
birden gözlerimiz ve alınlarımız birleşti.bir süre birbirimize bakıştık.o iri ela gözleri sevgiyle ışıldıyordu. yürümeye devam ettik. kolum alev’in omuzlarında, alev’in kolu da belimde sarılıydı. neden sonra sessizliği yine ben bozdum.
-ben, gerçekten de çok şanslıyım alev. seni tanıdığım için, seninle arkadaş olduğum için. seni çok seviyorum alev ama sana bir şey itiraf etmem gerekiyor. belki bana kızacaksın ama, seni çok seviyor ve asla benim yüzümden üzülmeni hayal kırıklığı yaşamanı istemiyorum.ben şey...
alev birden sözümü kesti.
-ben de seni çok seviyorum mahmut. ben de seni tanıdığım için çok şanslıyım. tanıdığım en iyi insanlardan birisin mahmut. tertemiz pırlanta gibi kalbin var. ayrıca sanatçı kişiliğin ve kadınlara karşı çok seviyeli, kibar bir yaklaşımın var.ne bileyim her yönünle harika birisin. biliyor musun mahmut? sevgilin,o çok şanslı birisi.
bir şok geçirmiştim. alev beni yine çok şaşırtmıştı.
-hıı!... nasıl yani? sen biliyor muydun?
-evet hem de ilk günden beridir.
-i̇yi ama nasıl? sana bunu hep söylemeye çalışıyordum ama söyleyememiştim.
-şey bana kızacaksın belki mahmut. hani tanıştığımız gün, akşam cafede oturuyorduk ya.bize gitar çalıyordun.o akşam senden gizlice cep telefonunu karıştırmıştım. rehberde numarasını “aşkım” diye yazmışın, ayrıca mesaj kutundaki mesajları da okumuştum. sonra, beraber çektiğiniz fotoğrafları da gördüm.
kızın yüzüne manalı bir şekilde baktım.
-hımm özellerimin hepsine bakmışsın demek ki.sen çok kötü bir kızsın alev.
-ya bakma bana öyle. napayım ilgilendiğim insanların özel eşyalarını kurcalamadan duramıyorum. sevgilinin olup olmadığını çok merak ediyordum. sana soramadım da,öğrenmek için aklıma başka bir yol gelmedi.
mahcup gözlerle yüzüme baktı... -
4.
+1-efendim alev?Tümünü Göster
-nasılsın canım?
-i̇yiyim canım. dışarıdayım, sabah yürüyüşü yapıyordum,sen napıyorsun?
-bende evdeyim işte,her zamanki gibi. annem de işe gitti. hadi bize gelsene.
-şey bilmem ki,daha kahvaltı da yapmamıştım ama.
-olsun canım bende yapmamıştım,gel kahvaltıyı beraber yapalım. sana kendi ellerimle bir şeyler hazırlamak istiyorum.
-tamam geliyorum. eve haber veriyim de merak etmesinler bari.
-tamam canım bekliyorum.
eve haber vererek alev’in evine gittim. alev beni kapıda karşıladı. bütün sevimliliği üzerindeydi. işıl ışıl ela gözleriyle, sımsıcak gülüşüyle karşımda duruyordu. üzerinde beyaz bir tişört ve güzel bir short vardı. ayakları ise her zamanki gibi harika görünüyordu. tırnaklarında parlatıcı oje vardı. beni içeriye davet etti. güzel bir evi vardı. bahçe içerisinde oldukça güzel dekore edilmiş bir yazlık bir evdi. doğrusu ana-kız iyi zevk sahibiydiler. beraber balkona çıktık. çok güzel bir sofra beni bekliyordu. sofrayı görünce dudaklarımı büzdüm.
-hımm itiraf etmeliyim ki oldukça hünerli ellerin var alev.ne güzel bir sofra bu böyle.bir kuş sütü ekgib.
-senin için bir şeyler yapmaya çalıştım işte.ee annemiz çalışan kadın olduğu için ister istemez mutfak maharetlerimiz oluyor.
-çok teşekkür ederim canım ama fazla zahmete girmene gerek yoktu.
-ne zahmeti canım? hem senin için büyük bir zevkle yaptım.e hadi oturalım artık. çay soğuyacak.
beraber kahvaltımızı yapmaya başladık. alev’in kendi elleriyle yaptığı peynirli omleti iştahla yedim. arkasından ince dilimlerle kesilmiş salamları atıştırıyordum. doğrusu uzun zamandır böyle güzel kahvaltı yapmamıştım. alev ekmeğine reçel sürüyordu, birden ayağına reçel damlattı.tam ayağını silecekken alev’i durdurdum ve yere eğilerek ayağındaki reçeli yaladım. alev hayretle gülüyordu.
-ya sana inanamıyorum. nasıl miden kaldırıyor ya?
-niye kaldırmasında canım, ayağında zehir mi var sanki?
-ya çok enteresan birisin mahmut.bir başkası olsa iğrenmişti belki.i̇yi ama neden ayaklar?
ona anlayabileceği şekilde kadınların en çekici yerlerinden birinin de ayakları olduğunu ve bununla bazı erkekleri etkileyebileceğini anlattım ve ona sahip olduğu güzellikleri hatırlatmak istedim. galiba ikna olmuştu, gözlerime sevgiyle bakıyordu.
-ya harika birisin mahmut. kendimi prensesler gibi hissettim bir an.i̇yi ki yanımdasın.
bir an gözlerim dalıp gitmişti. alev’e bazı gerçekleri söylemem gerektiğini düşünüyordum ama henüz kendimi hazır hissetmiyordum. alev’in sesiyle kendime geldim.
-mahmut ne oldu?
-hiç, dalmışım bir an. sen zaten prensessin güzelim.
alev birden ayağını reçel tabağına bandırdı ve yüzüme uzattı.
-al bunu da yala, madem bu kadar çok seviyorsun ayaklarımı, yalasana hadi
reçelli ayaklarını bana yalattı. arkasından ayağını sarelleye bandırdı.o güzel ayaklarından bir şeyler yemek daha bir tatlı oluyordu.bir süre bu muhabbet devam etti. daha sonra alev yanıma oturdu “kıyamam sana” diyerek elindeki tereyağlı, ballı ekmeği ağzıma koydu. kollarını omuzlarıma sararak dudaklarımdan öpücük aldı.i̇kimizde karnımızı güzelce doyurmuştuk. ellerimize çaylarımızı alarak t.v. nin karşısına geçtik. güzel bir film izliyorduk.i̇kiz koltukta yanyana oturuyorduk.bir ara koltuğa uzandım ve başımı alev’in dizlerine koydum. alev de saçlarımı okşuyordu.bir saat kadar sonra film bitmişti. televizyonu kapattık. alev:
-bana gitar çalar mısın mahmut?
-çalarım çalmasına da hani gitar?
odasına gitti ve elinde bir gitarla geldi. gitarı kontrol ettim, telleri akortsuzdu. hemen bir akort çektim.
-hımm iyi bir markaymış. gitarının olduğunu niye daha önce söylemedin bakayım? çalmasını biliyor musun?
-ne bileyim söylemek hiç aklıma gelmedi. odamda öylece duruyordu.i̇ki yıl kadar önce bir hevesle almıştım, birkaç gün kursa falan gittim ama çalmak zor geldi. öyle olunca bırakıverdim.
-yazık, halbuki devam etseydin iyi olurdu.her işin biraz zorluğu vardır. ama önemli olan istek ve azimle işe sarılmaktır. düzenli bir çalışmayla da o zorlukları aşabilirsin.
-aman, uğraştık biraz tabi ama ne o öyle la minör,mi minör falan? hoca da hiç öğretemiyordu zaten. ayrıca iki yıldır üniversiteye girmekle uğraşıyordum, bunla uğraşmaya vakit mi vardı sanki. sen beni boş ver de bir şeyler çal.
hemen güzel bir parça girdim. bildiğim romantik parçaları sırayla geçiyordum. alev kendinden geçmişçesine beni dinliyordu.bir ara aklıma bir çılgınlık geldi. kalktım ve yere, ayaklarının önüne oturdum ve bir serenat geçmeye başladım. alev’in etkilendiği her halinden belliydi. ela gözleri ışıl ışıldı. birden ayağını kaldırdı ve gitarın tellerinde gezdirmeye başladı. öyle olunca tellerden istemediğim sesler çıkıyordu. diğer ayağını da gitarın klavyesinde gezdirmeye başladı. öbür ayağı ise gitarın gövdesindeydi. enstrümana olan hakimiyetimi tamamen kaybetmiştim... -
5.
+1-ya dur, çalamıyorumTümünü Göster
alev şımarık kızlar gibi gülüyor ve omuz silkiyordu.
-banane ayağımla çal sende.
-eh bunu sen istedin.
birden ayağını tuttum ve pena gibi kullanarak parmaklarını tellere sürtmeye başladım. artık gitardan saçma sapan sesler çıkmaya başlamıştı.:) i̇kimizde kahkahalarla gülüyorduk. alev birden ayağının birini omzuma diğerini de yüzüme koydu. bende gitarı bırakarak ayaklarının altına girdim ve öpmeye başladım.o pembe tabanlarının her cm karesini öpüyor ve yalıyordum. daha sonra dilim parmaklarının arasında gezindi. çok güzel tatları vardı ayaklarının. ayak başparmağını bir süre emdim. daha sonra ayak çukurunu bir süre yüzüme sürdü ve topuğunu ağzıma bastırdı. daha sonra ayaklarını yüzüme sürttü ve ayağıyla yüzüme bir tokat vurdu. ardından ayağını başımın yanına koydu. parmaklarından başlayarak öpmeye başladım. ayak tepeciklerine doğru çıktım ve bileklerine doğru seyahat ettim.bir ara aklıma bir fikir geldi. alev’e bir deniz topu getirmesini söyledim. topu getirdi ve şişirdik. alev’i genişçe bir sandalyeye oturttum ve sandalyenin altına uzandım. deniz topunu da başımın altına koydum. alev de ayaklarını yüzüme koydu ve yüzüme pedal gibi basarak kafamı topun üzerinde yaylandırmaya başladı.bu oyun alev’in çok hoşuna gitmişti.bir ara sandalyeden tutundu yüzüme ağırlığını vererek bastırdı.top neredeyse patlayacaktı. bense tabanlarının pembeliğinden başka hiçbir şey görmüyordum.bir süre bu şekilde devam ettik. alev:
-ne kadar ilginç ya.sanki dikiş makinasının pedalına basar gibi.ah sahi ya aklıma bir şey geldi.
-ya,nedir o?
ayağa kalktı ve salonun bir köşesinde duran ayaklı bir dikiş makinesini bana gösterdi. sanırım ne yapmak istediğini anlamıştım.
-bu makina annemin. babam bizi terk ettiği zamanlar geçimimizi dikiş dikerek sağlıyordu. şimdi iyi bir işi var ama hala makinesine gözü gibi bakıyor. üstelik bundan daha iyisini,son çıkan elektrikli modellerini alacak kadar kazandığı halde.
-ee,eskiden kadınlar için ayaklı dikiş makineleri ve merdaneli çamaşır makineleri çok değerliydi. şimdi bunlar birer yaşayan klagibtir. hani eskiden derlerdi.her genç kızın rüyası, bilmem ne dikiş makinası.
-aman, benim hiç öyle rüyalarım olmadı. gerçi dikiş dikmesini de merak etmiyor değilim. neyse, seni bununla ayaklarımda sallamamı ister misin?
tahmin ettiğim gibiydi her şey.ama kız nerden bilecekti ki bunu daha önce başka kızlarla yaptığımı. ben işin büyüsünü bozmamak için bilmiyor gibi davranmaya devam ettim.
-hımm peki nasıl olacak bu?
-çok basit. sen yine sandalyenin altına gireceksin ve başını pedala koyacaksın. bende pedalla beraber seni de sallayacağım.
-i̇yi de ben 70 kilo varım. beni orada taşıyabilecek misin?
-ayol bütün gövdenle pedala yatacak değilsin ya.zaten senin kafan ve benim ayaklarım ancak sığar oraya. ayrıca bir deniz yatağının üzerine yatacaksın. onun sayesinde zorlanmadan sallayabileceğimi sanıyorum.
ne kadar akıllı bir kızdı alev. hemen bir deniz yatağı getirdi ve şişirdik. biraz sonra alev makinenin başında oturuyordu. bende sandalyenin altındaydım,ve başım makinenin pedalında kızın ayaklarının arasındaydı. alev:
-hazır mısın?
-evet, başlayabilirsin.
makinayı hızlıca çalıştırdı. harika, hatta mükemmel bir olaydı bu.o harika ayaklarının arasında yukarı aşağı doğru sallanıyordum. hiç zorlanmadan sallıyordu. pedalın hemen yan tarafında pedalın hareketiyle dönen büyük bir kasnak vardı.tek gördüğüm o kasnak ve alev’in o dolgun pürüzsüz harika, bacaklarıydı. makinenin tıkırtıları arasında sallanıyordum. bacakları makine çalıştıkça yukarı aşağı doğru hareket ediyordu. alev:
-nasıl, hoşuna gidiyor mu?
-harikasın alev. şu an dalgasız bir denizde yüzüyorum sanki. ne bileyim kelimeler kifayetsiz kalıyor.
-vaavv bu seni şairleştiriyor galiba. biraz daha hızlanayım istersen.
-dur yavaş biraz başımı döndürüyorsun.
-bu işin zevki de burada zaten. -
6.
+1alev daha da hızlanmıştı. o dönek kasnak en az 200 devir/dakika yapıyordu herhalde. bacakları ise daha hızlı hareket ediyordu.bir ara durdu ve ayaklarını yüzüme koydu.Tümünü Göster
-of ne zor işmiş ya,ayaklarım yoruldu.
-ee bu kadar hızlanırsan olacağı buydu. dur, bileklerine masaj yapayım.
bileklerine güzel bir masaj yaparak yorgunluğunu giderdim. birden ayaklarıyla başımı iterek pedala yatırdı.
-yat yerine,bu kadar çabuk kurtulacağını mı sandın?
bir ayağını pedala diğer ayağını da çeneme koydu ve ayak başparmağını ağzıma soktu. makineyi çalıştırarak sallamaya devam etti. başım sallandıkça başparmağı ağzıma girip girip çıkıyordu.bir süre böyle devam ettik. daha sonra ayağını yüzümden çekerek pedala koydu. orta hızla sallamaya devam ediyordu. birden bir kapı sesi duyuldu.i̇kimizde irkildik. arkasından güzel bir kadın sesi geldi.
-alev, evde misin kızım?
alev telaşla bağırdı.
-hii!... annem geldi.
i̇kimizde paniklemiştik.ben sandalyenin altında kilitlendiğim için kalkamadım. alev de şaşkınlığın ve paniğin etkisiyle yerinden kalkamamıştı. annesi birden içeriye girdi ve bizi o vaziyette gördü.ben korku ve panikle beraber büyük bir şaşkınlık geçirmiştim. çünkü alev’in annesi, fantezilerimi süsleyen, figen hanımın ta kendisiydi. doğrusu alev’in bu denli güzelliğini kimden aldığı şimdi anlaşılıyordu. figen bizi o vaziyette görünce tam bir dumura uğramıştı.ela gözleri şaşkınlıkla açılmıştı.
-aa!... çocuklar ne yapıyorsunuz siz?
ben telaşla kekelemeye başladım.
-şey, efendim ben, yani sandığınız gibi değil,ben...
alev sözümü kesti.
-şey anneciğim dikiş makinası arızalanmıştı da.ne yapacağımı bilemedim, mahmut’u aradım. neyse ki o biraz anlıyormuş, gelip tamir etti.ben de olmuş mu diye kontrol ediyordum.
-kızım senin makinayla ne işin vardı? daha düğme dikmesini bile bilmiyorsun. ayrıca nasıl kontrol etmek bu böyle?
-anneciğim ben makineyi çalıştırırken. mahmut’ta alttan bakıyordu düzgün çalışıyor mu diye.
figen yanımıza geldi ve ikimizi de baştan aşağı süzdü.
-şu makinayı bir de ben göreyim.sen kalk bakayım kızım. sen hiçbir yere kıpırdama genç adam.
biraz sonra figen’in o harika ayaklarının arasındaydım. figen makineyi hızlıca çalıştırarak beni sallamaya başladı. doğrusu bu işi gerçekten iyi biliyordu. harika ayakları vardı. tırnaklarında kırmızı ojeler vardı. alev’inkinden daha dolgun o muhteşem bacakları hızlıca yukarı aşağı doğru hareket ediyordu.bu şekilde 10-15 dakika kadar beni salladı. sonunda durdu. figen:
-aferin delikanlı, makinayı iyi tamir etmişsin. eskisinden bile daha iyi olmuş.
ben hala o güzel anın etkisinden kurtulamamıştım. esrar çekmiş gibi uçuyordum. figen hanım kalkınca hemen toparlandım.
-şey, rica ederim efendim. ciddi bir arızası yoktu, sadece bir parçası gevşemiş.
-dur! sana kim kalk dedi? yat yerine. alev sende otur makinenin başına, sallamaya devam et.
alev:
-şey, peki anneciğim.
alev makinenin başına geçti.o güzel ayakların arasında yarım saat kadar sallandıktan sonra ikimizde kalktık. figen koltuğa oturmuş bizi izliyordu.
-alev, sendeki bu değişikliğin sebebini hep merak ediyordum, şimdi anlaşılıyor.
-anneciğim lütfen yanlış anlama, gördüğün gibi değil hiçbir şey.
-tamam kızım ben sana hesap sormuyorum ki.ayrıca itiraf etmeliyim ki çok iyi bir arkadaş seçmişsin kendine.
yüzüne utangaç bir gülümseme yayılmıştı. yüzüme mahcup gözlerle baktı. bende dudaklarımı büzdüm. biraz oturduktan sonra alev denize gitmemiz için annesinden izin istedi. figen.
-gidin tabi. akşama geç kalmayın yalnız. yemeğe sende geliyorsun mahmut.
i̇lk önce biraz çekindim ama alev’inde ısrarıyla daveti kabul ettim. beraber plaja gittik.i̇kimizin de ağzını bıçak açmıyordu. neden sonra ikimizde kahkahalarla gülmeye başladık.
-doğrusu annende pek aşırı bir tepki vermedi, değil mi?bir başkası olsa kıyametleri koparmıştı belki.
-ne diyebilirdi ki ayol? ben dikiş makinesinin başında sende ayaklarımın arasında. ne bileyim başkası görse deli derdi herhalde.
-yalnız bakışları çok manalıydı. olan biteni anlamış gibiydi sanki.ama itiraf etmeliyim ki harika bir annen var.
-öyledir tabi, ayrıca annem bana güvenir her zaman. bende onun güvenini boşa çıkaracak bir şey yapmadım şimdiye kadar.
-hımm peki sen bana güveniyor musun?
-elbette ki güveniyorum. yoksa seni evime almazdım. yoksa güvenmemeli miyim?
-bilmem.
muhabbetimiz bu şekilde devam etti. akşama doğru alev’in evine gittik. figen yemekleri hazırlamış bizi bekliyordu. ana-kız hemen sofrayı donattılar.i̇kisi de tüm hüner ve maharetlerini sergiliyordu. özellikle figen mutfak hünerlerini iyi konuşturmuştu. çünkü yemekler bir harikaydı. doğrusu onu terk eden eski kocasının aklına şaşıyordum. yemekten sonra güzel bir muhabbet faslı başladı. figen bir anda bizden biri gibi olmuştu sanki.o da kızı gibi uçuk kaçıktı. alev:
-anneciğim mahmut çok güzel gitar çalıyor biliyor musun?
-ya öyle mi? neden bize bir resital vermiyorsun mahmut?
alev gitarını getirdi. hemen güzel bir resital vermeye başladım. özellikle figen’in gençlik yıllarındaki şarkıları çalıp söylüyordum. doğrusu müzikte asıl kalite o yıllarda vardı. gece geç vakitlere kadar muhabbetimiz devam etti. saat 12.30 gibi izin isteyerek kalktım. alev ve figen hanım bu ziyaretimden fevkalade memnun kaldığını dile getiriyorlardı. gene beklediklerini ısrarla belirttiler. bende bunu çok istediğimi söyledim ve eve gittim. -
7.
+1-şey pardon,ben mustafa’ya bakmıştım.Tümünü Göster
-mustafa henüz gelmedi,bu saatte de gelir mi bilmiyorum. biraz bekleyin isterseniz.
anlaşılan mustafa catiana’nın koynundaydı yine.bar sandalyesine oturup beklemeye başladım.bu arada garson arkadaşın ikram ettiği çayı yudumluyordum.bir ara arkamdan tanıdık bir ses geldi.
-hoş geldin delikanlı.
-ah,hoş bulduk figen hanım. mustafa’ya bakmıştım da.
-mustafa bu saatte gelmez ki.onun mesaisi akşama başlıyor.
-hımm neyse ben gideyim o zaman.
-aa aşk olsun sırf mustafa için mi geliyorsun?biz arkadaşın değil miyiz?
mahcup bir şekilde gülümsedim.
-şey sizi de ziyaret etmek isterdim tabi ama belki meşgulsünüzdür diye düşündüm.
-aman ne meşguliyeti ayol?her gün yaptığımız rutin işler.gel, ofisime geçelim. seninle konuşmak istiyordum zaten.
i̇çimi bir tedirginlik almıştı. acaba benimle ne konuşmak istiyordu? figen’i takip ettim. biraz sonra ofise geldik. pahalı mobilyalar ve deri koltuklarla,iyi dizayn edilmişti ofis. doğrusu figen’in zevklerini bir kez daha takdir etmiştim. masasının başına geçti, bende karşısındaki deri koltukların birine oturdum. üzerinde gömlek ve mini etek, ayaklarında ince bantlı sandaletler vardı. sekreterine içecek bir şeyler söyledi.bir süre hiç konuşmadan yüzüme baktı.o iri ela gözleri o kadar gizemli bakıyordu ki ne düşündüğünü anlamak imkansızdı. bana okulum ve derslerimle ilgili sorular sordu. daha sonra yerinden kalkarak pencereye baktı bir süre. daha sonra karşıma oturdu ve tane tane konuşmaya başladı. çok yumuşak ve etkileyici bir sesi vardı.
-bak mahmut, alev benim her şeyim.bu hayatta ondan başka kimsem yok. kocamla bundan yaklaşık 11 sene önce ayrılmıştık. daha o zaman 8 yaşındaydı alev.
-şey, biliyorum efendim, alev bundan biraz bahsetmişti. yalnız sizi temin ederim kızınızla hiçbir şekilde...
figen elini kaldırıp beni susturdu.
-biliyorum mahmut. yanlış anlama,ben sana hesap sormuyorum ki.alev bana her şeyi anlattı dün gece. seninle çok iyi bir arkadaşlığınızın olduğunu söyledi.hem ben kızıma güvenirim. o yanlış bir şey yapmaz. seni biraz tanıyınca da kızıma olan güvenimin boşa olmadığını da anlıyorum.
bakışlarımı yere çevirdim. nedense içimi biraz utangaçlık kaplamıştı. figen birden ellerimi avuçlarının içine aldı. gözlerinin içi parlamıştı bir anda.
-ben sana teşekkür etmek istiyorum mahmut. alev’i bugüne kadar hiç bu kadar mutlu görmemiştim. emin ol şu bir hafta içerisinde sihirli bir değnek değmiş gibiydi. alev benim her şeyim. onun biraz mutluluğu benim için dünyalara bedeldir.
-şey,ne diyeceğimi bilemiyorum efendim. yani onu biraz olsun güldürebildiysem ne mutlu bana.ama ben gelmeden önce mutlu bir hayatınız yok muydu?ben alev’i çok neşeli, uçuk kaçık ve cıvıl cıvıl biri olarak tanıdım.
-mutluyuz tabi ki canım.her şeye rağmen ikimizde güçlü olmasını bildik.ben onunla,o benimle çok mutluyuz ama bu sefer onu daha bir mutlu gördüm. dediğim gibi, kocamla ayrıldığımızda daha sekiz yaşındaydı alev. zaten babasından doğru dürüst sevgi göremedi.bir de bizi terkedip gidince çok sarsıldı kızım.ben bütün sevgimi ona verdim ona her zaman kol kanat germeye çalıştım ama kızım bir baba sevgisinin ekgibliğini hissetti her zaman.bu yüzden biraz problemli bir çocuk oldu alev.
birden bakışları buğulanmış ve yüzü kederlenmişti.
-yaptığım evlilik ise hayatımın en büyük hatasıydı. onun yakışıklılığına, karizmasına, işinde yaptığı kariyere, gösterişli arabasına,mal varlığına falan aldandım. doğru dürüst tanımadan, araştırmadan evlendim onunla. evliliğimizin neticesinde kızım alev dünyaya geldi.her şey başlangıçta iyiydi. ama sonraları asıl yüzünü bana gösterdi kocam. önce eve geç gelmeler, alkollü gelmeler, beni aşağılamalar hatta bazen dayak atmalar başladı.en sonunda da beni aldattığını,hem de yakın bir arkadaşımla aldattığını öğrendim. neticesinde boşandık ama tuttuğu sahtekar bir avukat sayesinde ne nafaka ne de biraz mal, hiçbir şey bırakmadı. kendisi de sahtekarın biriymiş zaten.bir sürü yolsuzluğa adı karışmış.o arkadaşımda alman asıllıydı zaten. beraber almanya ya yerleşmişler ve evlenmişler hatta çocuğu falan olmuş. gittiğinden beridir ne arıyor ne de soruyor.
-şey evet, alev bana biraz bahsetmişti.bu yaşadıkları gerçekten de iz bırakmış onda.
-evet, çok zor günler geçirdik. babamı gençlik yıllarımda kaybetmiştim zaten. annem bize sahip çıktı. onun emekli maaşı, benim de terziliğim sayesinde geçinebildik.bu arada, evliliğim yüzünden yarım kalan üniversite tahsilimi tamamladım. neyse ki annem vasıtasıyla burada bir işe girdim ve bulunduğum mevkie kadar yükseldim. annemi de iki yıl önce kaybettim.o da benim için çok zor oldu ama hayat devam ediyordu sonuçta. şimdi tanrıya şükürler olsun durumumuz çok iyi,ama bazı şeylerin izleri kolay silinmiyor anlıyor musun mahmut?
gözlerinden süzülen yaşları sildi. bende dudaklarımı büzmüş dinliyordum. başımı salladım.
-anlıyorum figen hanım. gerçekten zor günler geçirmişsiniz ama yine de şanslısınız.şu anda bir çok insanı imrendiren bir hayatınız var. alev şimdiye kadar tanıdığım en harika insanlardan biri. üstelik sizin gibi mükemmel bir annesi var. bazı zorluklar insanları olgunlaştırır. alev de bu yaşadıkları sayesinde olgunlaşmış. çok sağlam bir kişilik kazanmış gördüğüm kadarıyla. bunlar da başarılı bir hayat için çok önemlidir. artık üzülmeyin, umarım alev üniversiteyi de kazanacaktır ve başarılı bir tahsil yapacaktır.
-umarım mahmut. bunu nasıl yürekten istiyorum bilemezsin.ben ona her zaman güveniyorum. ayrıca arkadaş seçimi de çok iyi. senin gibi biriyle arkadaşlık etmesi bunu gösteriyor. seni de birkaç yere soruşturdum. sakın yanlış anlama, sadece birkaç arkadaşına falan sordum işte. seni çok iyi methettiler, çok iyi biri olduğunu söylediler. sakın yanlış düşüncelere kapılma, sadece seni tanımak istedim anlarsın ya.
i̇çimi sıkıntı kaplamıştı birden. alev’e bazı şeyleri hala söyleyememiştim ama artık söylemeye mecbur hissediyordum kendimi. olayların daha fazla büyümesi ve dallanıp budaklanması beni korkutuyordu. alev’i çok seviyor ve onu asla üzmek istemiyordum. figen:
-dediğim gibi mahmut. alev senin yanında çok mutlu, umarım bu arkadaşlığınız uzun süre devam eder. sakın sana emrivaki yaptığımı sanmayasın. belki bir sevdiğin vardır ama alev’le arkadaşlığının devam etmesi temennimdir.
-bunu bende çok isterim figen hanım. gerçekten de alev tanıdığım en mükemmel insanlardan biri.
birden muzipçe gülümsedim.
-hımm umarım benden kızınıza babalık yapmamı istemeyeceksinizdir
-hahahaha... çok şakacısın mahmut.:) zekice bir espriydi aferin böyle bir şey yapsam alev annesi olduğumu bile dinlemez beni mahveder.
-yapar valla. geçenlerde mustafa’nın kız arkadaşını bana biraz yakınlık gösterdi diye dövecekti nerdeyse.
muhabbetimiz bu şekilde devam etti.bu kadına hayranlığım daha da artmıştı. modern görüşlü, önyargısız düşünen, çok anlayışlı bir kadındı.bu arada gözüm ikide bir ayaklarına kayıyordu. koyu renk ojeli ayakları cam sehpanın altında rahatça görülebiliyordu. çaktırmadan bakmaya çalışsam da ara ara gözlerim yakalanıyordu.bu arada sekreteri bize soğuk birer meşrubat getirmişti. meşrubatlarımızı yudumlarken figen kaza ile bardağını devirdi ve meşrubatı ayağına döktü.(bana bilerek yaptı gibi gelmişti) figen:
-hay aksi.bu günde sakarlığım üzerimde. mahmut masada peçete olacaktı. onu alabilir misin? ayakkabım ıslandı, kalkamıyorum.
fırsat bu fırsattı. peçeteyi aldım ve “müsaadenizle efendim” diyerek ayaklarını temizledim. figen’in bakışları birden değişmişti. gözlerinde hükmedici bir bakış belirmişti. bardağının dibinde kalan kolayı diğer ayağına döktü ve ayağını sehpanın üzerine koyarak benden temizlememi istedi. elimi tam peçeteye uzatmıştım. figen: -
8.
+1bu hmps zaten ayak fetişisti değil mi amk, daha bir hafta önce incici kızlardan ayak capsi dileniyordu. madem bunca olay yaşamış, daha ne bir capsin peşinde koşuyor?
ayak çılgınlığı + kızsızlık = korkarım ki hayal gücünü çalıştırmış. -
9.
+1-canım benim hemen de kıskançlık triplerine girermiş.Tümünü Göster
alev de kollarını belime dolamıştı.
-e sende rahat dur o zaman.
-alevciğim kafana yanlış düşünceler gelmesin.o senin annen öncelikle. ayrıca çok şanslısın. çünkü gerçekten harika bir annen var.sen gelmeden önce seni konuşuyorduk. bana teşekkür ediyordu anlıyor musun? seni çok mutlu görmüş galiba. yalnız bana teşekkür ederken gözlerindeki ışıltıyı fark ettim. kısacası annen seni çok seviyor alev. hayatını sana adamış, seni bu günlere getirmiş. evet belki bir baba sevgisinin ekgibliğini hissettin hayatında.ama annesi babası olmayan yetimhanelerde büyüyen çocuklarda vardır. birde onları düşünsene?ne bir anne,ne de baba sevgisini tadabiliyorlar. şansları olursa birileri onları evlatlık alıyor ama öz anne ve baba gibi olur mu hiç? senin ise seni çok seven bir annen var.
alev gülümseyerek beni dinliyordu. o iri ela gözleri ışıl ışıl parlıyordu.
-ayrıca annen sana güveniyor gerçekten. üstelik çok çağdaş ve demokratik bir insan. annenin kıymetini bil alev.bak ben bile bir hafta geçmesine rağmen ailemi özlemeye başladım. tanrıya şükürler olsun beni çok seven bir ailem var.
-canım anneciğim, bende onu çok seviyorum.
-ayrıca bende çok şanslıyım, çünkü çevremde bana değer verdiğine inandığım ve benimde değer verdiğim dostlarım var. bunlardan biri de şüphesiz sensin alev. sen gerçekten en iyi arkadaşımsın.
alev’in bakışları mahzunlaşmıştı ve başını önüne eğmişti.
-evet haklısın, seninle arkadaşız sadece.
-şey alev, aslında sana bir şey söylemem gerekiyordu...
birden cep telefonum çalmaya başladı. ekrana baktım arayan mustafa’ydı. onunla görüştükten sonra alev’in yüzüne baktım. alev meraklı gözlerle bana bakıyordu:
-hayırdır mahmut ne oldu?
-valla bende anlayamadım. mustafa acilen beni çağırıyor. yardımıma ihtiyacı varmış.ne oldu ki?
-aman, başını kızın biriyle derde sokmuştur eminim.
-bilemiyorum artık. şey bana bir iki saatliğine izin verir misin alev? gidip şuna bir bakayım.
-tamam canım.ben de annemle alışverişe çıkacaktım zaten. akşama görüşürüz ok?
alev’le vedalaşarak hemen mustafa’nın yanına gittim. mustafa catiana’nın otelinde beni bekliyordu. beni görünce hemen yanıma geldi.
-hoş geldin dostum. yardımına ihtiyacım var.
-dur sakin ol oğlum. anlat bakalım ne oluyor?
-ya catiana illa ayak masajı isterim diye tutturdu.
-ne! ayak masajı mı? amaann ben de bir şey var sanmıştım,bu muydu bütün mesele?:)
-i̇yi ama dostum ben ayak masajı nasıl yapılır bilmiyorum ki. hayatımda hiçbir kıza ayak masajı yapmamıştım. üstelik ne bileyim ayaklara yaklaşamıyorum.sen bu konuda deneyimlisin,şu kıza bir masaj yapar mısın?
-ne ben mi? olmaz dostum, bunu senin yapman gerekir. o masajı benden değil, senden istiyor.
-oğlum sana onunla seviş demiyorum ki.sadece ayak masajı yap yeter. anlamıyor musun? ayaklara yaklaşamıyorum. ne bileyim iğrenmekten korkuyorum.
-hadi dostum o kadar da iğrenç değildir. gel kızın yanına gidelim sana göstereyim.
beraber catiana’nın odasına çıktık. catiana üzerinde bikinisi, yatağa uzanmış bekliyordu. mustafa’ya kızgın gözlerle baktı.
-mustafa sen neden bu kadar çekiniyor anlamıyor ben. sadece ayak masajı yapmanı istiyor ben.
-tamam güzelim,bak mahmut bunun için geldi. şimdi sana masaj yapacak.
hemen kızın 41-42 numara büyüklüğünde, eşsiz güzellikteki ayaklarına yöneldim. pürüzsüz bembeyaz ayakları vardı. tırnaklarında koyu renk oje vardı. ayağının birini elime alarak, tabanlarını ovalamaya başladım.hem masaj yapıyor hem de mustafa’ya gösteriyor ve tabanlarındaki hangi noktanın vücudun nerelerini rahatlattığı hakkında bilgi veriyordum.bu arada catiana yatağın içinde keyifle kıvranıyor, zevk aldığını çıkardığı seslerle belli ediyordu. mustafa şaşkın gözlerle beni izliyordu.
-vay be bu masajın insanı bu kadar rahatlattığını bilmiyordum.ya kıza bakarmısın zevkten kıvranıyor adeta.
-tabi ki dostum. ayak tabanları vücuttaki bütün sinir uçlarının toplandığı yerdir. buradan vücudun her bir bölgesini rahatlatabilirsin. hadi sende öbür ayağına yap masaj.
-ya bilemiyorum...
catiana:
-mustafa sen neden çekiniyor. yoksa beni hiç sevmiyor sen?
-ya olur mu güzelim, seni tabi ki seviyorum ama ne bileyim?
ben:
-kız haklı oğlum. eğer onu seviyorsan her şeyiyle seveceksin.hem şu ayakların güzelliğine bir baksana.
mustafa çekinerek yaklaştı. ayağının birini eline almıştı ki birden yüzünü geriye çekti.
-oo olamaz.
-hadi dostum, iğrenç değil o kadar.hem sevgilinin kalbini kırmak istemezsin değil mi.hem bak çok basit. sadece yaptıklarımı tekrarla.
ben hemen mustafa’ya gösterip yaptırma metoduyla öğretmeye başladım.ben yapıyordum mustafa da beni izleyerek aynısını yapmaya çalışıyordu. bu arada catiana yatağın içinde zevkten dört köşe olmuştu ve hafifçe inliyordu.ben hemen ayak baş parmağını emmeye başladım. mustafa birden geriye çekildi.
-yok artık o kadarını da yapamam.
-hadi dostum sandığın gibi iğrenç değil. hem baksana kıza, nasıl zevk alıyor. -
10.
+1lan olm bide yazdınmı amk bunları yuh dıbını gibim hiçmi üşenmedin
-
11.
+1-hayır peçete ile değil, yalayarak temizlemeni istiyorum.Tümünü Göster
hemen ayaklarını yalamaya başladım.her bir cm karesini yalayarak tek damla bırakmayana kadar temizlemiştim ayaklarını. figen ayaklarını kaldırdı ve yüzümü tabanlarına yapıştırmamı istedi.bir anda yüzümü o pembe ve pürüzsüz tabanlarına gömdüm. oksijen maskesinden hava çeker gibi ayaklarının kokusunu ciğerlerime çektim. daha sonra dilim parmaklarında gezinmeye başladı.her bir parmağını ayrı ayrı emdim. özellikle başparmağını uzunca emdim. daha sonra figen masasına geçti.
-şimdi maillerimi okuyacağım. senden de ayaklarıma güzel bir ilgi göstermeni istiyorum.
hemen masasının altına geçtim. figen ayaklarını yüzüme koydu ve önündeki bilgisayarla ilgilenmeye başladı.o maillerini okurken bende ayaklarına güzel bir muamele çekiyordum. ayaklarını dakikalarca öptüm, yaladım, kokladım, emdim yüzüme gözüme sürdüm.en az alev’in ayakları kadar tatlı ayakları vardı.bu arada figen kaza ile masadaki ataç kutusunu yere düşürdü. ben ona işine devam etmesini söyledim ve ataçları yerden toplamaya başladım. topladıktan sonra kutuyu bir kenara koyup yeniden ayaklarına yöneldim. figen bilgisayarla ilgilenmeyi bırakıp ayaklarını yüzüme sürmeye başladı. ayak çukurunu bir süre burnumda gezdirdi. daha sonra parmaklarını tekrar ağzıma soktu. bu zevkli dakikalar devam ederken birden ofisin kapısı açıldı. gelen alev di.i̇kimizde bir an için telaşlandık. alev :
-merhaba anneciğim nasılsın?
-alev girerken kapıyı vursana yavrum.
-şey anneciğim özür dilerim aklıma gelmemişti.
ben sessizce masanın altına iyice girmeye çalıştım,ama istemeyerek biraz tıkırtı çıkmıştı. alev:
-anne orada biri mi var?
figen hiç bozuntuya vermeden bana seslendi:
-mahmut topladın mı ataçları?
hemen ataç kutusunu aldım ve masanın altından çıktım. elimdeki ataç kutusunu masanın üzerine koydum. alev beni görünce çok şaşırmıştı.
-mahmut sen ne arıyorsun orada?
-merhaba alev. buyurun figen hanım hepsini topladım. şey alev annen bilgisayarda bana bir şey gösteriyordu. bu arada ataç kutusunu kazayla yere düşürdük, bende yardım etmek için masanın altında onları topluyordum.:)
alev şüphe ile masanın altına baktı.
-ama anne, ayakların neden çıplak?
-ayakkabılarım ayağımı rahatsız etmişti kızım. ondan çıkarmıştım.
-hımm anlaşılıyor. mahmut beni dışarıda bekler misin? annemle bir şey konuşacağım.
ofisten çıkarak kapı önündeki koltuklardan birine oturdum. biraz sonra alev ofisten çıktı ve beraber otelin bahçesine çıktık. gözlerinde sinirli bakışlar vardı.bir süre hiç konuşmadık. neden sonra alev sessizliği bozdu:
-anlat bakalım içeride neler oluyordu?
-neyi anlatacağım ki alev?her şey gayet açık, gördüğün gibi.
-masanın altında ataçları topluyordun öyle mi?buna inanmamı mı bekliyorsun?
-alev, annenle ilişkiye girdiğimi düşünmüyorsundur umarım.
-ya iğrençsin mahmut. sana öyle bir şey diyen oldu mu şimdi?
-ne bileyim, yaptığın triplerden bu anlam çıkıyor.
birden yüzüme öfkeyle baktı. kafasını çevirerek sustu.bir süre somurttuktan sonra yine yüzüme baktı.ben hemen ellerini avuçlarımın içine aldım.
-alevciğim önce sakin olalım tamam mı? bu şekilde tartışarak bir yere varamayız.
-ya özür dilerim yine parladım,ama seni öyle annemin ayaklarının altında görünce,ne bileyim...
-canım dedik ya ataçları topluyordum. hem annenin ayaklarını yaladığımı varsayalım. niye kızıyorsun ki,dün mecburen annenin ayaklarında sallanmıştım unuttun mu?
-ya biliyorum,ama o başkaydı sanki. biraz mecburi gibi olmuştu.
-i̇yi ya varsayalım ki bu da mecburi gibi oldu. hem hatırlarsan işıl’ın ayakları da yüzümden geçmişti. o da mı mecburiydi?
-şey,ne bileyim değildi herhalde
hemen kollarımı omuzlarına dolayarak sarıldım. alev’in yüzünü tatlı gülümsemeler almıştı. -
12.
+1vakit akşamı geçmişti. mustafa ve catiana ile barda oturuyorduk..ben sıkıntı içerisindeydim. durmadan sağa sola yürüyordum ve arada cep bir telefonumla aramalar yapıyordum.Tümünü Göster
-aç şu telefonu be güzelim,ne olur aç.
ne yazık ki telefonu hala kapalı veya kapsama alanı dışında mesajı veriyordu. olayın üzerinden 3 saat geçmişti. alev’e bir türlü ulaşamıyordum. telefonu hala kapalıydı. evine telefon açmıştım ama cevap vermiyordu. mustafa:
-sakin ol dostum. merak etme alev böyle birden parlar ama hemen sakinleşir. sonunda telefonunu açacaktır.
catiana:
-bütün bunlara hep ben sebep oldu. alev beni hep yanlış anladi.
-senin bir suçun yok güzelim. alev’in önyargılı yaklaşımı yüzünden hep bunlar.ahh ah bir kere beni dinlese ne vardı sanki.
mustafa:
-ya oğlum sen bu kıza bazı şeyleri söylemedin mi? gördüğüm kadarıyla kız sana sırılsıklam aşık olmuş. bari ona ümit vermeseydin.
-ya ümit vermemeye çalıştım,ama bazı gerçekleri de söyleyemedim. kız yanımda o kadar mutluydu ki,onu üzmek istemedim.
-aşkın pgibolojisi bu olsa gerek. bazen karşındakinin en ufak hareketlerinde bile ümit ararsın.
evet, gerçektende aşkın pgibolojisi böyle bir şeydi. alev’e bir dost gibi davranmaya çalışmıştım ama bazı şeyleri engelleyememiştim. acaba fazla mı ileriye gitmiştim? bu yoğun keşmekeş içerisinde kendimi boğuluyor gibi hissediyordum.bir zamanlar hasret kaldığım duygular şimdi yoğun olarak üzerime çörekleniyordu .vakit akşamı geçmiş hava iyice kararmıştı. alev’in telefonu hala kapalıydı.bir ara cep telefonum çaldı. heyecanla telefonu açtım. görüşmeden sonra endişe ile mustafa’nın yüzüne baktım.
-mustafa figen hanım aradı. alev bütün gün eve gelmemiş, çok endişeleniyor. gündüz alışverişten döndüklerinde aralarında bir tartışma geçmiş. alev’de çekip gitmiş ve bu vakte kadar dönmemiş.
birden catiana ağlamaya başladı.
-o halde iken bir de bizi gördü.hep benim yüzümden oldu bunlar. yoksa alev kendine kötü bir şeyler mi yaptı? ben çok korkuyor.
-hayır catiana senin bir suçun yoktu.. ayrıca şimdi kötü şeyler düşünmenin hiç sırası değil.
birden cep telefonum çalmaya başladı. ekrana baktım bilmediğim bir numara arıyordu.
-alo buyurun?
-alo mahmut,ben işıl.
-ah işıl, aradığın iyi oldu. son 4 saat içerisinde alev’i gördün mü?
-evet bende onun için aramıştım. alev’i az önce gördüm. morali bir hayli bozuktu. ağlamaktan gözleri şişmiş. onunla konuşmaya çalıştım ama yalnız kalmak istediğini söyledi.
-hay aksi. nereye gittiğini biliyor musun?
-evet şu anda iskelede.onu uzaktan izliyorum. buraya gelsen iyi olur mahmut.
-çok teşekkür ederim işılcığım,sen onu izlemeye devam et,hemen geliyorum.
mustafa ve catiana ile hemen iskeleye gittik. işıl bizi bekliyordu. bize alev’i gösterdi. kız iskeledeki kayalıkların üzerinde tek başına duruyor, denize bakıyordu.
-ben onunla yalnız görüşsem iyi olur. mustafa sende figen hanımı ara, daha fazla endişelenmesin.
yavaşça kızın yanına gittim. yarım ay gökyüzünde bize gülümsüyordu. gökyüzü ay ışığının etkisiyle parlament mavisi bir renkteydi. ayın denizde yansıması ışıl ışıl parlıyor, akdeniz’in karanlık sularında, dalgalar halinde siluetler oluşturuyordu. ay ışığı kayalıkların üzerinde oturan alev’i bana gösteriyordu. kız boş gözlerle denize bakıyor gözlerinden süzülen yaşlar ay ışığında parlıyordu. alev geldiğimi fark etti ve yüzüme baktı.
-ne var niye geldin?
-bilmem, gizli bir güç çekti beni buraya.kim bilir belki de üzgün kalplerin uğrak yeri de burasıdır.
-üzgün kalp mi,sen mi üzgünsün yani? güldürme beni mahmut. dünya parmaklarının ucunda dönüyor.ben neresindeyim hala anlayamadım.
-biliyorum, şimdi ne desem faydasız, bana asla inanmayacaksın. aslında hak veriyorum sana, yerinde olsam bende inanmazdım.
yavaşça yanına oturdum ve bir süre denize baktık.
-aya bakar mısın alev.ne görüyorsun?
-ne o? felsefemi yapmaya başlayacaksın?ne görebilirim ki? yarım ay işte. üzerinde kraterleri falan var.
-evet üzerinde kraterler falan,bu görünen yüzü. peki ya görünmeyen karanlık yüzü? orada ne var söyleyebilir misin?
-ne bileyim ben ya. herhalde kraterler vadiler falan vardır.
-bilemiyorsun değil mi? sadece ayın görünen yüzüne bakarak tahminde bulunuyorsun.ama ya orada daha farklı şeyler varsa? hadi görünen şeyler bizi aldatıyorsa?i̇nsanlar çoğu zaman bu şekilde aldanır alev. sonuçta gören iki göz ve muhakeme yeteneği vardır. ama kainatta insanın aklına bile sığmayacak şeyler vardır. görünen şeyler her zaman görünmeyen şeylerin habercisi olmayabilir. aynı aydaki kraterler gibi.
alev yüzüme baktı. gözlerinde bir çocuğun masumiyeti ve hüznü vardı sanki. -
13.
+1çokeycanlı gidiyo oha bi çırpıda okudum üç sayfayı len çabuk devam et
-
14.
+1-peki nedir onlar? i̇yi şeyler mi,kötü şeyler mi? bunları bilebilir miyiz?Tümünü Göster
-bu senin bakış açına bağlı alev. eğer ki iyi gözle bakıyorsan ay ışığı her zaman yüreğini aydınlatacaktır. karanlıklar her zaman bilinmezlerle doludur.i̇yi şeyler de olabilir kötü şeyler de.eğer ki kötü şeyler varsa, ışık vurduğu zaman onlarda mutlaka ortaya çıkacaktır. ama sen kötü gözle bakıyorsan iyi şeyler bile sana kötü gibi gözükebilir. bırak ay ışığı sana her zaman iyiyi ve güzeli göstersin. kötülük her ne kadar kendini gizlese de eninde sonunda ortaya çıkacaktır..ama sen güzel gözlerle bakmayı bilirsen onlar bile iyiye dönüşebilir.o zaman ay ışığı seni de aydınlatır ve güzelliğine güzellik katar alev, anlıyor musun?
yüzüne birden çok tatlı bir gülümseme yayıldı. gözleri ay ışığında ışıl ışıl parlıyordu.
-ben ışığımı senden alıyorum mahmut ve senin ışığınla parlamak istiyorum.
-bende öyle alev. bende ışıl ışıl gözlerinle aydınlanıyorum.
gülen gözlerle yüzüme baktı. birden boynuma atıldı ve sıkıca sarıldı. kollarımın arasında sımsıcaktı.bir süre öylece kaldık. daha sonra arkadaşların yanına döndük. mustafa ikimizi sarmaş dolaş görünce dudaklarını büzdü.
-hımm bakıyorum da işi tatlıya bağlamışsın yine mahmut. senden korkulur valla.
alev:
ay ışığına bak, sende anlarsın mustafa.
-hıı??? aman neyse. ya kızım bu adama öyle zırt pırt küsüp durma. adam 5 saatte 5 yaş ihtiyarladı ya.
hepimiz gülüştük. mustafa ve catiana alev’i yanlarına aldılar. mustafa:
-sen bugün mahmut’u catiana ile gördün,ama biraz bekleseydin hemen arkalarından gelen beni de görecektin. mahmut’u,bana bir konuda yardımcı olması için,ben çağırmıştım.
catiana:
-alev,sen beni hep yanlış anladi. sizler olmak mustafa’nın arkadaşları,ben hepinizi çok seviyor. seni de,işıl’ı da,mahmut’u da.ona asla başka bir gözle bakmıyor ben.ben biliyor sen mahmut’u çok seviyor,o da seni çok seviyor.
-sevmişiz, neye yarar be güzelim? sahip olmadığım şeyleri kıskanmam ne kadar saçma aslında.
-sen ne demek istiyor ben anlamadi.
-boş ver güzelim ben sonra sana anlatırım. senden özür dilemek istiyorum catiana. seni hep yanlış tanımışım galiba. sana gereksiz yere çok sert davrandım, beni affet.
i̇ki kız birbirlerine sarıldılar. mustafa’yla ikimiz bu sahneyle çok duygulanmıştık. biraz sonra alev yanıma geldi..hep beraber sahil yolunda ağır ağır yürümeye başladık. birden figen arabasıyla gelerek önümüzde durdu.
-alev, kızım.
alev, annesine koşarak sarıldı.
-anneciğim özür dilerim. bugün yine gereksiz yere üzdüm seni.ne olur beni affet.
-ben sana hiç darılmadım ki kızım.
ana-kız bir süre sarmaş dolaş oldular. daha sonra bakışlarını bana çevirdiler. i̇kisinin de gözlerinin içi gülüyordu. figen:
-teşekkür ederim mahmut. kızımı senin sayende yeniden kazandım. yarından itibaren alev’e dikiş dikmesini öğretmek istiyorum. eğer sen olursan daha çabuk öğreneceğini düşünüyorum.
alev ile ikimiz kahkahayı bastık. catiana, mustafa ve işıl hiçbir şey anlamamışlardı ama daha sonra onlarda kahkaha senfonisine katıldılar. daha sonra hepimiz figen’in arabasına bindik ve araba bara doğru yollandı. -
15.
+1-merhabaTümünü Göster
dönüp baktığımda kız karşımda duruyordu. kanımın donduğunu ve tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. tedirginliğim son haddine çıkmıştı.
-şey merhaba buyurun?
-şey, fazla sigaranız var mı? bende bitmişte...
-ah var tabi, buyurun.
-teşekkür ederim. ne oldu neden heyecanlandınız.
-şey kusura bakmayın biraz dalmışımda * şaşırdım birden.
kızın hareketleri biraz gizemliydi. acaba durumun farkında mıydı? herneyse, fırsattan yararlanıp tanışmak istedim. adının aylin olduğunu öğrendim. o da i̇zmit e gidiyormuş. bir süre havadan sudan konuştuk. konya da üniversite öğrencisiymiş. annesi ile babası ayrılmış i̇zmit te annesinin yanında kalıyormuş. bir ara bana şok etkisi yaratan bir soru sordu.
-baksana, ayakkabılarım nasıl görünüyor sence? kıyafetimin altında biçimsiz mi görünüyor?
-hıı!.. yok hayır. gayet güzel görünüyor. kot pantolonun altına çok iyi uyum sağlamış.
-teşekkür ederim, peki ojelerimin rengi nasıl?
-onlarda çok güzel. ayaklarında çok güzel ve bakımlı, onların üstüne açık mavi renk çok hoş durmuş. özür dilerim ama bana bunları neden soruyorsun?
-yerinde otururken sürekli ayaklarıma bakıyordun. hatta bir ara öyle yaklaştın ki ayaklarım neredeyse ağzına değecekti.
-höö!..yok canım ne münasebet. ben... ben uyuyordum.
-biliyor musun yalan söylemeyi hiç beceremiyorsun. farkında olmadığımı sanma, ayrıca çekinmene gerek yok, kızgın değilim sadece ayaklarımı incelen dikkatimi çekti.
olamaz! kız beni iyice köşeye sıkıştırmıştı. ben de çaresiz ona ayak fetişisti olduğumu ve güzel bayan ayaklarının ve çoraplarının beni çok etkilediğini anlattım. ayrıca pedallar üzerindeki bayan ayaklarından da çok hoşlandığımı anlattım. kızdan özür diledim. aylin tatlı tatlı gülümsüyordu.
-çok ilginç yaa. kimsenin aklına bile gelmeyecek bir şeyden zevk alıyorsun. ama bundan rahatsız olacağımı sanmıyorum. böyle bir şeyin kime ne zararı olabilir ki.
-böyle düşünmene sevindim. keşke bütün kızlar senin gibi düşünse. eski kız arkadaşıma bundan söz ettiğimde bana manyak diyerek çekip gitmişti.
-yazık çok şey kaçırmış. şahsen benim,bir erkeğin ayaklarıma ilgi duyması çok hoşuma gider. tanıştığım bazı hanzoların iğrenç istekleri aklıma geliyor da...
muhabbet bu şekilde devam etti. aylin bir ara yanımdan ayrılarak arkadaki vagona baktı. daha sonra beni elimden tutarak beni o vagona zütürdü. burası kuşet vagondu. kompartımanlardan bir ikisini kontrol etti. daha sonra boş bulduğu bir kompartımana beni soktu. arkadan kendisi girerek kapıyı kilitledi. ben şaşkındım: -
16.
05 sayfa olsun bari amk.
-
17.
011. entari rezerve
-
18.
0ulan hikayeyim tam 12 de bitirdim, zamanlama kotu oldu amk...
-
19.
0rezerve
-
20.
0hmps seviliyorsun
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 29 11 2024
-
wowgirl boobs capsi için fiyat belirliyoruz
-
yurtdisina giderim istesem ama
-
yattiniz mi la
-
bu ülke iyice rezilleşti
-
boşalann çıksınnn
-
belki hata yapıyoruz
-
560 bin lirası olan panpam şu kızı bana ayarla
-
üni bitirsen ne olacak
-
memos allaha inaniyo musun
-
herkes uyuduysa bende gideyim artık
-
it köpek olsak daha iyiydi
-
hiçbişeyin en iyisine layık değilsiniz
-
ula nude istemistik
-
hayvanlar ateist mi
-
tekniğin güzel ama geliştirmen lazım
-
wow girl bir daha hee dersen
-
kızım dışarda gezsin ne olcak ki
-
intihari dusunmedigim gun yok
-
bu sözlüğe gelen dişiler niye
-
kızımı üniversteye göndereyim ne olcak ki
- / 1