-
26.
0yuh panpa biraz yavaş yaz yeaa. bi baktım upuzun devam ediyo, başında bıraktım :(
-
27.
0
-
28.
0rezervy
-
29.
0-bu akşam işin var mı mahmut?Tümünü Göster
-ee yok,ne oldu?
-akşam çıkalım, takılalım bir yerlere.
-hmm olabilir nereye gidelim?
-bilmem,sen belirle.ben konya’da fazla bir yer bilmem.
-benim her zaman takıldığım bir bar var, oraya gidelim istersen. ortamı hoştur ayrıca canlı müzikte var,d.j. de var.
-o.k. anlaştık. beni akşam 8.30 gibi evden alırsın. bana cep numaranı ver. sende benimkini al.
kantinde biraz daha vakit geçirdikten sonra evlere gittik. akşam üzerime şık bir takım elbise giyerek çıktım. saat tam 8.30 da efsane’yi evinden aldım. efsane güzelliği ile gözleri kamaştırıyordu yine. üzerinde göğüs dekolteli, mini etekli harika bir elbise, ayağında ise ince bantlı sandaletler vardı.evi bara biraz uzaktı.ben taksi tutmak istedim, efsane gerek olmadığını yürümek istediğini söyledi. bara doğru yürümeye başladık. efsane koluma girmişti. biraz sonra bara geldik. çılgınlar gibi dansetmeye, eğlenmeye başladık.ben bir iki bardak bira içmiştim, efsane birkaç kadeh votka-vişne,bir kadeh de viski içmişti.bir ara slow bir müzik çalmaya başladı. efsane ile birbirimize yılların sevgilisi gibi sarılıp dansetmeye başladık.i̇şte o an kendimi rezil olmuş gibi hissettim. çünkü benden uzun boylu bir kızla dansediyordum. gece boyunca çılgınlar gibi eğlendik. efsane içkiyi biraz fazla kaçırmış, kafayı bulmuştu. benimde biraz başım dönüyordu ama sarhoş değildim. efsane gece boyunca kahkahalar atıyor, anlamsız espriler yapıyordu. saatler 02.00 yi gösteriyordu.ben artık gitmemizin iyi olacağını düşündüm. çünkü efsane sapıtmaya başlamıştı. hesabı ödedim ve efsane’yi kolundan tutup zorla bardan çıkardım. öyle sarhoştu ki yolda zorlukla yürüyordu.bir taksi çevirdim ve efsane’nin evine yollandık.eve geldiğimizde taksicinin parasını vererek gönderdim. efsane hala kahkahalar atıyor ve detone bir sesle şarkı söylüyordu. evine zorlukla girdik.bir öğrenci evi için oldukça güzeldi evi. bütün eşyalar yeni ve pahalı türdendi. salona geçtik. efsane koltuğa yığıldı kaldı. bende mutfağa giderek efsane’ye bir kahve yaptım. kahveyi içince midesi alt üst olmuştu. lavaboya giderek biraz rahatladı. hemen bir bardak soda limon hazırladım. neden sonra biraz ayılmış ve kendine gelmişti. koltukta yığılmış bir vaziyette oturuyordu. gidip yanına oturdum.
-hay kızım sana kim dedi o kadar iç diye? neyse biraz kendine geldin değil mi?benim gitmem gerekiyor. seni yatağına yatırıyım, güzel bir uyku çek, sabaha bir şeyin kalmaz.
efsane birden ellerime yapıştı.
-nereye gidiyorsun bu saatte ayol? gitme kalalım burada.hem daha masaj yapacaksın bana.
-masaj mı,ne masajı?
efsane yine bir kahkaha attı.
-ayak masajı tabiki,ne masajı olacak ayol.
koltuğa uzandı ve ayaklarını bana uzattı.
-hadi rahatlat beni fetişistim benim.
ona güzel bir masaj yapmaya başladım.bu arada o harika ayaklarına öpücükler kondurmayı ihmal etmiyordum.bu masaj ona çok iyi gelmişti. yavaş yavaş ayaklarını öpmeye ve yalamaya başladım. dakikalarca ayaklarını öptüm, yaladım, emdim, yüzüme gözüme sürdüm.o eşsiz güzellikteki ayaklara doyum olmuyordu. efsane bir ara ayağıyla aletimi yokladı. aletim taş gibi olmuştu ve pantolonuma sığmıyordu. pantolonumu indirerek bana güzel bir mastürbasyon yaptı. doğrusu bu işi iyi biliyordu. biraz sonra o müthiş zevk noktasına gelmiş ve sarsılarak ayaklarına boşalmıştım. koltuğa yığıldım kaldım.500 metre koşmuş bir atlet gibi soluyordum. efsane’de başımı omuzlarıma dayamış yatıyordu.az sonra kalkıp peçete getirdim ve kızın ayaklarını temizledim. efsane:
-bacaklarımı ovar mısın? çok kötü ağrıyor.
bileklerinden başlayarak bacaklarını ovmaya başladım. bacakları oldukça dolgun ve pürüzsüzdü. bacaklarını ovdukça efsane derin derin nefes alıyordu. yavaş yavaş yukarılara çıktım. efsane’nin nefesleri daha da hızlanmıştı ve hafifçe inlemeye başladı. bütün bunlar beni daha da azdırıyordu.bir anda göz göze geldik. zümrüt yeşili gözlerinde ateşler yanıyordu. etkileyici bir sesle.
-seni istiyorum anlıyor musun? bütün benliğimle istiyorum. erkeğim benim...
bir anda dudaklarıma yumuldu. ateşli bir şekilde öpüşüyorduk. o dolgun dudaklarının arasında, dilim ve dudaklarım kayboluyordu adeta. daha sonra kravatımdan tutarak beni odasına zütürdü. öpüşmeye devam ettik ve yavaş yavaş gömleğimin düğmelerini çözmeye başladı. evet sonrası tahmin ettiğiniz gibi. kendimizi yatağa attık ve çılgınlar gibi sevişmeye başladık.a dan z ye bütün oyunları oynadıktan sonra ikimizde yorgun düşerek uyuyakaldık. sabah uyandığımda efsane’nin ayakları ağzımdaydı. efsane hala uyuyordu. kalkarak lavaboya gittim ve yüzümü yıkadım. başımda berbat bir ağrı vardı. lavabodan yüzümü kaldırıp aynaya baktığımda arkamda duran efsane’yi fark ettim. efsane birden kollarını belime dolayarak sarıldı.
-harikaydın aşkım. bana unutamayacağım bir gece yaşattın.
ona manalı bir şekilde baktım.
-sende harikaydın güzelim.ama dün gece çok sarhoştun, neler yaptığını hatırlayabiliyor musun?
-hatırlıyorum tabiki ayol.o kadar da sarhoş değildim. yalnız bana dost gibi davranıyordun ya,işte o bitirdi beni.bir başkası olsa beni hemen yatağa atmaya çalışırdı. kısacası bana şimdiye kadar hiçbir erkek böyle beyefendi gibi davranmamıştı, çok iyi bir insansın sen.
-o kadar da abartma canım, yoksa kafamda halkalar görmeye başlayacağım. yalnız dün gece bende sarhoştum. o kafayla belki hatalar yaptık, yani bilmiyorum belki de yasak şeyler yaptık.
-aman boş ver canım. yasak şeyler nedir ki?hepsi çiğnenmek vardır. hayatının kurallarını sadece sen koyarsın. buna kimse karışamaz. sayemde sende çok güzel bir gece geçirdin. söylesene sende eğlenmedin mi?
birden yüzü mahzunlaştı ve dudakları büzüldü.
-yoksa beni çekici bulmuyor musun?
anlamlı bir şekilde gülümsedim.bir insanın bu kadar serbest olmasına inanamıyordum.
-eğer bunlar yasaksa sen çiğnediğim en güzel yasaklardan birisin güzelim *
yüzüne o tatlı gülümsemesi geri gelmişti. dudaklarımdan bir öpücük aldı. beraber kahvaltı yaptık.o gün günlerden cumartesiydi. efsane bu evde iki kızla beraber kalıyordu.ev arkadaşları hafta sonu tatilini değerlendirerek memleketlerine gitmişlerdi. böylelikle bir hafta sonunu efsane ile beraber geçirdik. -
30.
0-kemal bir bira versene.Tümünü Göster
-oo mahmut nerelerdesin ya? hiç görünmüyorsun.
-daha geçen hafta buradaydım ya oğlum.her gün de takılamıyoruz, malum dersler.
-hadi hadi dersler falan bahane.sen yine bir hatun bulmuşsundur, onun yanındasındır
-yok be oğlum keşke bulsak ta yanında olsak. nerde bizde o şans? gökten hülya avşar yağsa benim tepeme ancak kazım kartal düşer *
-oha! şansı olmayan adama bak. ulan her gün fıstık gibi hatunlarla geziyorsun bir de şansım yok diyorsun, insafın kurusun be.daha geçen hafta yanında afet bir sarışın vardı.ne enfes bir şeydi yaa. ne oldu o?
-haa efsane'yi mi diyorsun. bizim bölümün çömezlerinden. piyanoyla titanic’in müziğini çaldık, kız tav oldu. geçen hafta sonu onunla beraberdim ama bakma, olmaz ondan.
-ohoo sanada kız beğendiremiyoruz be oğlum. nesi varmış kızın? manken gibi kız. gerçi senden biraz uzun boylu ama olsun.
-ya ben kızı beğenmesine beğeniyorum ama kız elde avuçta durmuyor ki.bu gün benimleyse, yarın başkasıyla.2-3 gün onunla beraber oldum, daha sonra bakıyorum benimle sevişen o değil sanki. okulda hemen başkalarıyla takılmaya başladı. daha geçen gün çarşıda gördüm onu. yanında hiç tanımadığım bir herif vardı. bayağı da samimi görünüyorlardı. gerçi tam bilmiyorum, günahını da almayalım. belki sandığım gibi değildir ama görünen o yani.
-haa sen evlenecek kız mı arıyorsun? oğlum dur bakalım, zamanı gelince evlenirsin. hele okulunu bitir, askerliğini yap... daha gençsin güzelsin, şimdi yaşamana bak.
-biz yaşayacağımızı yaşıyoruz zaten ama nereye kadar? evleneceğimiz kızı asıl şimdi bulmak lazım. öyle kız kolay bulunmuyor, bilirsin.
-oğlum onu aramakla bulamazsın ki.zamanı gelince o seni bulur zaten.bir anlık bir elektriklenme, sonra puff!... bir bakarsın ki o karşında.
-bu elektriklenme içinde keban barajına gitmek lazım herhalde * neyse, bakalım. ee sende bir icraat yok mu oğlum? geçenlerde yanındaki fıstığı görmedim sanma. hiçte fena değildi hani *
-haa şu manyak kızı mı diyorsun?bak anlatayım da dinle...
evet;bu muhabbetler böyle uzar gider. bazen kıyısından köşesinden geçeriz aşkın, bazen de gerçek aşkı bulduğumuzu sanırız;sonra dehşetle yanıldığımızı anlarız. çoğu zamanda kendi kendimize gelin güvey oluruz.yok piyanoyla bilmem neyi çalmışımda kız bana tav olmuşmuş. ulan kimi kandırıyorsun salak? kız bir bahane ile yanına yaklaşacak ya,o da onun bahanesi oldu. yoksa piyano virtüözü hatta chopin ol kimin umurunda? sonuçta her gencin başına geliyordu böyle güzel şeyler. çoğu zaman şakayla karışık başlıyor sonra da bütün benliğini sarıveriyor bir anda kendini bir girdabın içinde buluyorsun. sonunda da ya büyük bir hüsrana uğruyorsun yada gerçek mutluluğu yakalıyorsun.o kişi, yani doğru insan belki çok yakınımızda, belki de bir hayli uzağımızda.onu bulmak için durmadan arayıp didiniyorsun.bu arada yaşadığın çılgınca saatler ve işlediğin günahlar yanına kar kalıyor. sonra da bu şekilde bar muhabbetlerine dönüşüyor ve hikayeler oluyor. evet o gece de bardaydım. sürekli takıldığım yerdi burası. geçen sene de bu barda çalışmış, canlı müzik yapmıştım. patronundan garsonlarına, barmenlerinden bodyguardlarına kadar herkesi tanıyordum. biraz sonra arkadaşlar geldi. gece boyunca hır gür muhabbetle vakit geçirdik. saat 01.00 e doğru arkadaşlardan izin alarak kalktım. kapıya doğru giderken masaları birinde tanıdık bir sima gözüme çarptı.bu efsane idi. yanında tanımadığım iki herif,bir tane de kız vardı.bu kız ev arkadaşı olmalıydı.ona görünmeden gizlice dışarıya kaçtım. dışarı çıktığımda saat 01.00 di.i̇çtiğim iki biranın etkisiyle biraz başım dönüyordu. birden kaldırımda yürüyen birkaç kişi dikkatimi çekti. önden bir kız koşar adımlarla gidiyor, arkasından sarhoş olduğu belli iki serseri onu takip ediyordu. durmadan kıza laf atıyor ve onu taciz ediyorlardı. kıza dikkatlice baktım, aman tanrım! bu i̇pek değil miydi? evet ta kendisi. neyse ki barın önündeydim ve bodyguardlar tanıdıktı. yanıma iki bodyguard arkadaşı alarak serserilere şöyle bir göründüm. adamlar bir anda ortadan toz oldular. arkadaşlara teşekkür ederek kızın yanına gittim. zavallı i̇pek çok korkmuş, sinirinden ağlıyordu. -
31.
0-i̇pek iyi misin?Tümünü Göster
-çok teşekkür ederim mahmut. hızır gibi yetiştin valla. beni caddenin başından beridir takip ediyorlardı hayvanlar. yemediğim laf kalmadı.
-korkma gittiler,bir daha da dönmezler.i̇yi de bu saatte dışarıda tek başına ne işin var? hele böyle bir yerde...
-ya sorma başıma neler geldi neler.
-hay aksi.gel seni evine bırakayım.
-çok sağol ama yolundan alıkoymayayım seni,ben gidebilirim.
-ya saçmalama bu saatte tek başına olur mu?ben erkek halimle çekiniyorum buralarda yalnız dolaşmaya. hadi gidelim, evin nerede?
evini tarif etti.bir taksi tutmak istedim,i̇pek mani oldu. evinin yakın olduğunu yürüyebileceğimizi söyledi. beraber evine doğru yürümeye başladık. hiç konuşmuyordu. belli ki hala sinirleri bozuktu.
-ee anlat bakalım ne oldu da bu saatte dışarılarda kaldın?
-hiç sorma;zilli bir arkadaşımın azizliğine uğradım. beni evine davet etmişti ders çalışırız, muhabbet ederiz diye. hatta gece kalmamı da istiyordu. neyse gittik, hoş beş muhabbet ediyorduk, saat 21.00 e doğru kızın sevgilisi çıktı geldi. adam da kulakları küpeli, serseri kılıklı son derece lakayt bir tip. aman tanrım gece boyunca karşımda fingirdemeler, öpüşmeler, adamın abuk sabuk esprileri... üstelik adam bana, yiyecekmiş gibi, öyle bir bakıyordu ki.neyse burada kalacak değil ya,birazdan gidecektir diye sabrettim ne gezer. saat 23.00 oldu herif gitmiyor. kıza çaktırmadan sordum adam burada kalacakmış. üstüne üstlük adam bir de geldi bana asıldı. herifi güzelce kalayladım ama oralı olan kim?bir insan bu kadar pişkin olabilir ya.daha sonra gittiler kızın odasına çekildiler.i̇çeride kızın kahkahaları, adamın ayı gibi sesi... artık kim bilir ne yapıyorlardı. bende artık dayanamadım çıktım gittim.en sevmediğim şeyler ya. gelirken de o serseriler peşime takıldı.
-cık cık cık!... ne insanlar var ya.o geri zekalı kız, madem sevgilisi gelecekmiş, seni niye çağırmış?
-ne bileyim, kıza güvenende kabahat. aklı sıra bana sevgilisi ile hava atacaktı herhalde. çok eşi bulunmaz(!) bir sevgilisi var ya.zaten kızda sağlıklı bir tip değil. çorap değiştirir gibi sevgili değiştiriyor. okul açıldığından beridir bu beşinci sevgilisi. öyleymiş daha doğrusu, onun yalancısıyım. tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş anlayacağın. birde bana benim beşinci sevgilim oldu, senin hala yok gibisinden bir şeyler ima ediyordu. marifet yapıyor sanki salak.
muhabbetimiz kızın evine kadar böyle devam etti. gerçekten de okul açıldığından beridir i̇pek’in hiç sevgilisi olmamıştı.o da kendisi için doğru kişiyi arıyordu besbelli.ama sevdiğim tarafı, evde kalmış kızlar gibi, illa bir sevgilim olsun demiyordu.bu işlerin nasip kısmet olduğuna inanıyordu. aslında doğrusu da buydu. yalnız, onunla yaptığımız sohbetler de bana gizliden bir şeyler ima ediyor gibi geliyordu. konuşa konuşa kızın evine geldik.i̇pek:
-çok teşekkür ederim mahmut. seni de yordum buraya kadar.
-bir daha bunları duymamış olayım.ne demekmiş yordum falan, arkadaşlık ne güne duruyor?bu günkü olanları da kafana takma. herkesin başına gelebilir böyle şeyler.
-çok sağol ama insan ister istemez etkileniyor.ha mahmut unutmadan, senden bir şey rica edecektim, yapar mısın bilmiyorum.
-söyle i̇pek elinden gelen bir şeyse yaparım tabiki.
-yarın bana kargodan bir iki paket gelecek. ailem birkaç parça eşya gönderecekti.o paketleri taşımama yardım edermisin?i̇şin yoksa tabi.
-aa düşündüğün bu muydu i̇pekçiğim? tabi ki yardım ederim. yarın saat kaçta gelecek paketler?
-saat 14.00 gibi gelir tahminimce. zaten kargo şirketi bana haber verecektir. yarın ben seni ararım o.k?
o.k yarın görüşürüz o zaman. hemen yat güzel bir uyku çek. güzelliğini korumak için iyi dinlenmelisin, unutma.
o çok sevdiğim sıcak gülümsemesi ile bana gülümsedi. apartmandan içeri girene kadar ona baktım. bana el sallayarak içeri girdi. bende evime doğru yola koyuldum. -
32.
0ertesi gün günlerden cumartesiydi.o gün herhangi bir işim de yoktu. öğleden sonra saat 2.00 ye doğru i̇pek beni aradı. beklediği paketler gelmiş, kargo şirketinin şubesine gidiyormuş. hemen hazırlandım ve o şubeye gittim. oraya vardığımda i̇pek paketleri teslim almış beni bekliyordu.bir büyük sayılabilecek kutu, birkaç tane de çanta vardı. aramızda yardımlaşarak eşyaları yüklendik.ben bir taksi çevirmek istedim,i̇pek yine mani oldu. taksi parasını verebileceğimi söyledim ama bütün ısrarlarıma rağmen kabul etmedi.eh,bizde bir dolmuşa bindik. paketler küçük gibi görünmesine rağmen bayağı ağırdı.eve vardığımızda ikimizde bayağı yorulmuştuk. kızın evine çıktık.i̇pek:Tümünü Göster
-çok sağol mahmutçuğum. sanada çok zahmet oldu ama sen olmasaydın hayatta taşıyamazdım herhalde. hakkını nasıl ödeyeceğim bilmiyorum.
-lafını bile etmeye değmez i̇pekçiğim.ben ne yaptım ki?neyse ben gideyim artık.
-nereye yaa?i̇şin yoksa gel içeri oturalım biraz. sende yoruldun.bir çay demleyeyim içeriz beraber.
-şey… bilmem ki.
-gel hadi gel, çekinmene gerek yok.ben adam yemem korkma *
eh,davet edildiğin yere erinme, edilmediğin yere görünme demişler.i̇çeri girdim. güzel bir evi vardı.bir öğrenci evi için oldukça tertipli ve düzenliydi.i̇pek bu evde iki kızla beraber kalıyordu.ev arkadaşları da kendisi gibi çok iyi kızlardı.o gün evde kimse yoktu. salona geçtim, oturdum.i̇çeride bir koltuk takımı,bir-iki kanepe,bir masa,bir-iki halı,bir t.v. birde ayakla çalıştırılan bir dikiş makinesi vardı. etrafta kesilmiş kumaş parçaları, daha tamamlanmamış bir elbise vardı.az sonra i̇pek içeri girdi.o gün pandoranın kutusu açılmış ve ilk defa i̇pek’in ayaklarını görmüştüm.36-37 numara büyüklüğünde efsaneninki kadar düzgün şekilli, güzel ve bakımlı ayakları vardı. parmakları aynı onunki gibi birbirine orantılıydı. tırnakları ojesizdi ama doğal bir güzelliği vardı ayaklarının. üzerinde yine bir kot pantolon ve sade bir tişört vardı. zaten bu kızın doğal güzelliği bana çok çekici geliyordu.i̇pek yanıma oturdu.
-nasıl evimizi beğendin mi?
-hı hı oldukça güzel ve geniş.bir bekar evi için oldukça tertipli, düzenli.i̇htiyacınızı karşılayacak her türlü eşya da var. üstelik kaloriferli de.daha ne istenir ki?
-evet, kışın sobayla falan uğraşamam.o yüzden kaloriferli istedik.
-şu makine kimin?
-benim, bende bir elbise dikiyordum.i̇zin verirsen biraz çalışayım,hem de konuşuruz. elbiseyi yarına yetiştirmem lazımda.
-tabi tabi işine bak sen.hmm böyle marifetlerinin olduğunu bilmiyordum *
-liseyi kız meslek lisesinde, terzilik bölümünde okumuştum. şimdi iyi işime yarıyor. arkadaşlardan, komşulardan isteyenlere bir şeyler dikiyorum.bu sayede 3-5 kuruş kazanıyorum. ayrıca diktiğim elbiselerde bayağı beğeniliyor.
-ne güzel yaa. böylece harçlığın çıkıyor.
makinenin başına geçip çalışmaya başladı. benimde beklediğimde buydu. gözlerim aynen ayaklarına kilitlenmişti.o güzel ayaklar makinenin pedalını salladıkça benim gözlerim bayram ediyordu. makinenin pedalı dikdörtgen biçiminde olup, kısa kenarlarından makineye bağlanmıştı.bir tahterevalliyi andırıyordu.bir tarafı biraz uzun bir tahterevalli.i̇pek iki ayağını da bu tahterevallinin ortasına koymuştu. parmaklar yukarıda-topuklar aşağıda, parmaklar aşağıda-topuklar yukarıda.bu bir periyot saniyede en az beş kere tekrarlanıyordu. pedal hemen yan tarafındaki büyük bir kasnağa bir mille bağlıydı. pedalın bu hareketi büyük kasnağı döndürüyordu. büyük kasnakta bir kayışla biraz yukarısındaki küçük kasnağı çeviriyordu. böylece küçük kasnak asıl dikiş işlemini yapan mekanizmayı harekete geçiriyordu.i̇pek ilk önce yavaştan çalıştırmaya başlıyordu, daha sonra yapacağı dikişin uzunluğuna göre hızlanıyordu. bacakları makine çalıştıkça aşağı yukarı doğru hareket ediyordu. ayaklarına çaktırmadan bakmaya çalışıyordum ama her defasında gözlerim yakalanıyordu.i̇pek bir ara yan gözlerle bana bakarak gülümsedi. -
33.
0-hayırdır,hep ayaklarıma bakıyorsun.Tümünü Göster
-şey ayaklarınla makineyi çalıştırışın dikkatimi çekti de,biraz yorucu olmalı.
-yok pek yorucu değil,ben alıştım artık. baksana istersen ayaklarımın üzerine yatabilirsin.
birden afalladım kaldım. kulaklarıma inanamıyordum. önce şaka yaptığını sandım, biraz güldüm.i̇pek:
-çok ciddiyim ben. hadi gel, ayaklarıma yat da sallayayım seni.
-i̇yi de beni orada taşıyabilecek misin?
-makinenin önüne uzan, altına şu yastığı koy, göğsünün hizasında olsun. başını da ayaklarımın üzerine koy. böylelikle sadece başının ağırlığını taşımış olurum. benim ayaklarım kuvvetlidir, taşırım.
birden çok heyecanlanmıştım. çekinerek yaklaştım, gösterdiği yastığı aldım. dediği gibi uzandım ve yastığı altıma koydum. başımı da ayaklarının üzerine koydum. hemen makineyi çalıştırdı. olamaz!.. böyle harika bir şey olamazdı.o eşsiz ayaklar üzerinde yukarı-aşağı doğru sallanıyordum. gerçekten de hiç zorlanmadan sallıyordu. ayak tepeciklerine yanağımı koymuştum. gördüğüm tek şey o harika ayakları, makinenin ızgara demirini andıran pedalı ve dönen kasnağıydı. genellikle orta hızda çalıştırıyordu. bazen de öyle bir hızlanıyordu ki gözlerim cisimleri takip edemiyordu.i̇pek:
-nasıl, hoşuna gidiyor mu?
-harikasın i̇pek.ne kuvvetli ayakların varmış, hiç zorlanmıyorsun.şu andaki mutluluğumu anlatamam.
-zaten mutlu olacağını bildiğim için yaptım bunu. gerçi sen efsane ile daha fazlasını yaşamışsındır ama ben bu kadar yapabilirim, daha fazlasını bekleme.
-daha fazla ne bekleyebilirim ki? şu yaptığın bana yeterde artar bile.hem efsane ile ne yaşadığımı nerden biliyorsun ki?o da senin gibi benim arkadaşım.
-bilemem tabi.ama gördüğüm kadarı ile onunla bayağı bir samimisin. hatta geçen hafta sizi barda görmüşler, sarmaş dolaş dans ediyormuşsunuz.
-bak sen,kim söyledi bunları?
-sınıfımızda bir-iki ayaklı gazete var, onlar söylediler.bir görmelisin bizim bölümde biriyle ilgili bir şey öğrensinler, hemen dakikasında herkese yetiştiriyorlar. sanki onlara soran varmış gibi,bir görsen öyle heyecanla anlatıyorlar ki,sanki marifet yapıyorlar.
-eyvah, desene efsane ile adım çıkacak. tamam yandık artık.
-korkma bir şey olmaz. efsane ile görünen bir sen değilsin ki.senden önce başkalarıyla da görmüşler onu. çoğu da bizim bölümdenmiş. kızın samimi olmadığı erkek yok anlayacağın.
-hıh, hiç şaşırmadım.
i̇pek hem konuşuyor hem de beni sallıyordu. ayakları üzerinde sallandıkça zevkin doruklarına çıkıyordum.bir ara durakladı.
-mahmut beni yanlış anlama sakın, özel hayatına karışmak gibi bir amacım olamaz. bence efsane ile ilişkilerine dikkat et.gerçi bu kızla samimi değilim.onu yakından tanımıyorum ama gördüğüm kadarı ile bu kız pek tekin değil. evet dikkat çekecek kadar güzel bir kız ama güzelliğini kötü yönde kullanıyor. erkekleri parmağına takıp kukla gibi oynatmayı seviyor. sende tanıdığım kadarıyla çok iyi bir insansın. senin üzülmeni istemiyorum, onun için söylüyorum bunları. onunla hiç konuşma demiyorum, demeye de hakkım yok zaten. onunla arkadaşlık et ama dikkatli ol,kendini kaptırma.
hayda!… şimdi bu kızın söylediklerini ne yöne çekmeli? i̇ki ihtimal vardır.ya beni ondan kıskanıyor yada gerçekten benim iyiliğimi düşünüyor. çünkü benim efsane’de gördüklerimin aynısını söylüyordu.bu kıza hayranlığım gün geçtikçe artmaya başlıyordu.ne olursa olsun kibarlığından ve mütevazılığından hiç taviz vermiyordu. nedendir bilmiyorum, gönlüm birinci ihtimalin ağır basmasını istiyordu.onu denemek için mevzuyu biraz uzatmak istedim.
-hmm peki nerden biliyorsun, hadi sandığın gibi biri değilse?
-bilmiyorum dedim ya.sen eminim onu benden iyi tanıyorsundur.ben gördüklerime dayanarak söylüyorum bunları.i̇nşallah ben yanılıyorumdur ama sen dikkatli ol yinede, senin üzülmeni, harap olmanı istemem.
anlamlı bir şekilde gülümsedim. bayılıyordum bu kızın hanımefendiliğine yaa. şimdi onun yerinde başkası olsaydı ana avrat düz gitmişti herhalde. belli ki arkadan konuşmayı sevmiyordu ama aklı sıra beni korumak için konuşma ihtiyacı hissetmişti besbelli. ayaklarından başımı kaldırarak biraz doğruldum.
-i̇pekçiğim sen beni bu hayata yeni başlamış toy biri sandın galiba.o senin gördüklerini ben zaten görüyorum. bende biliyorum o kıza güvenilmeyeceğini. daha dün barda gördüm onu. yanında tanımadığım bir iki herif vardı. daha birkaç gün önce de çarşıda başkasıyla gördüm. kızın ne yaptığı belli değil anlayacağın. aslında kötü birisi değil,onu da anlayabiliyorum.o da kendisi için doğru kişiyi arıyor ama bunu yanlış bir şekilde arıyor.ha bana gelince;evet yalan değil, onunla beraber oldum ama ben hiçbir şeye ön ayak olmadım. beni kendisi çağırdı.
-evet bunu görüyorum.sen diğerleri gibi yalakalık yapmıyorsun. baktı ki,seni biraz zorlu gördü,bu yüzden takmış sana.
-valla taksın veya takmasın hiç umurumda değil. dediğim gibi benim hiçbir talebim olmadı.o istedi bende beraber oldum. niye gitmeyeyim ki?sonuçta bende yalnız ve bekar bir erkeğim. merak etme ona aşık falan değilim, olmaya da hiç niyetim yok. -
34.
0reserved
-
35.
0-hmm yalnız ve bekar ha * peki bir sevgilin olsaydı onun yanına yine gider miydin? açık yüreklilikle söyle ama.Tümünü Göster
-yoo o zaman işler değişir.bir sevgilim olursa ki,o kişi ciddi düşünebileceğim birisi olmalı, sonuna kadar ona sadık kalırım. efsane yada bir başkası, hatta dünyalar güzeli bir kız dahi olsun ve beni ısrarla çağırsın, hatta üste para versin yine gitmem. çünkü aldatılmanın acısını iyi bilirim.bu yüzden en nefret ettiğim şeydir aldatmak.
-peki o ciddi düşünebileceğin insanda ne gibi özellikler ararsın? gerçi bunu sormak benim haddime düşmez ya.
kıza sıcak bir şekilde gülümsedim. kız yine kibarlığını konuşturmuştu. başımı ayaklarının üzerine koydum.
-sana şu kadarını söyleyeyim, senin kadar iyi birisi olsun bana yeter.
i̇pek birden makineyi çalıştırdı.bir müddet hızlıca salladı beni. sözlerim çok hoşuna gitmişti sanırım. beş dakika kadar salladıktan sonra çayları getirmek için kalktı. bende kalkarak biraz boynumu dinlendirmek istedim. kanepeye oturdum.i̇pek çayları hazırlayarak geldi ve yanıma oturdu.o an onunla göz göze geldik. deniz mavisi gözleri ışıl ışıl parlıyor ve bana sevgiyle gülümsüyordu.i̇pek:
-seni tanıdığım için çok şanslıyım biliyor musun?ne kadar iyi bir insansın sen.
-i̇pekçiğim * teşekkür ederim o senin iyiliğin. sende şimdiye kadar tanıdığım en iyi insanlardan birisin. ayrıca kendini efsane ile kıyaslama. çünkü bence efsane’den daha güzelsin. doğal bir güzelliğin var senin. efsane’nin sürdüğü o kadar makyajı bana sür bende güzel olurum herhalde *
-ha ha ha * harikasın yaa. nerden buluyorsun bu esprileri?sen zaten güzel bir insansın, boya sürünmene ne gerek var?
doğrusu anlayamıyordum,ben ne demiştim de kız bu kadar neşelenmişti acaba? eh,bir süre onun neşesine ortak oldum.bir süre böyle neşeli bir sohbet yaptık. çaylarımızı içtikten sonra i̇pek tekrar makinenin başına oturdu.
-hadi gel, işim bitinceye kadar seni sallayacağım.bu sefer oturduğum sandalyenin altından geç. yastığı altına koymayı unutma. sırtüstü uzan ve başını pedala koy.
dediği gibi sandalyenin altından geçerek sırtüstü uzandım. ayaklarını biraz araladı. ayaklarının arasından geçerek başımı pedala koydum. başımı ayaklarının üzerine aldı ve dikişine devam etti.bu da çok hoş bir pozisyondu. ayakları üzerinde sallandıkça aşağı-yukarı doğru hareket eden bacaklarını görüyordum ve beni çok etkiliyordu.bir ara öyle hızlandı ki gözlerim hiçbir şeyi takip edemiyordu.
-dur yavaş biraz i̇pek. sende coştun yani *
i̇pek daha da hızlandı.
-sana ayaklarımın kuvvetli olduğunu söylemiştim. senin gibi harika bir insanı ayaklarımda sallıyorum, nasıl coşmam be mahmut? bizi dışarıdan görseler deli derler herhalde. çok ilginç bir şey bu yaptığımız.
-ha ha ha * kimin umurunda be i̇pek.i̇ki deli birbirini bulmuş,ben çok mutluyum burada, yapıştır *
i̇şini bitirinceye kadar beni salladı.bir saat sonra işini bitirmişti. makinenin başından kalktı ve kanepeye oturdu. bende kalktım ve yanına oturdum.
-ne oldu i̇pek? biraz yorulmuş gibisin.
-bu işi kolay mı sandın mahmut?i̇ki saattir ayak sallıyoruz burada. birde ayaklarımın üzerinde sen vardın.ama olsun her şeye değer bu mutluluk.
-demek seni de mutlu etti bu.sana ayak masajı yapayım mı, ister misin?
i̇pek kanepeye uzandı ve ayaklarını bana uzattı. tertemiz, pembe tabanları vardı. ayaklarına güzel bir masaj yaptım.bu onu oldukça rahatlatmıştı.i̇pek:
-çok sağol mahmutçuğum, bütün yorgunluğum gitti.i̇stersen ayaklarımı öpebilirsin.
ayaklarına öpücükler kondurmaya başladım.i̇ki ayağını da tabanlarından bileklerine kadar öptüm ve yaladım.i̇pek beni yere yatırarak ayaklarını yüzüme kapattı.bir süre öyle kaldı, daha sonra ayak başparmağını ağzıma soktu. harika tatları vardı ayaklarının.bir süre başparmağını emdim. daha sonra i̇pek bu kadar yeter diyerek beni kaldırdı. vakit akşama yaklaşmıştı.bir süre daha sohbet ettik. daha sonra müsaade alarak kalktım -
36.
0ipek:Tümünü Göster
-yine beklerim mahmut, eğer dikiş işlerim olursa seni ararım, gelirsin tamam mı?
-tamam * ben her zaman hazırım.
deniz mavisi gözleri sevinçten parlıyordu. beni kapıya kadar uğurladı. asansöre binene dek arkamdan baktı. dışarı çıktığımda pencerelerine baktım.i̇pek pencereye çıkmış bana bakıyordu. bana el salladı, bende ona el salladım ve evime doğru yola koyuldum.
ulan bu deminden beridir içtiğim üçüncü sigara,ne oldu bana anlayamıyorum. kantinde oturmuş düşünüyordum. aklımda hep i̇pek vardı.o ışıl ışıl parlayan deniz mavisi gözleri, bukle bukle omuzlarına dökülmüş kıvırcık saçları,o samimi ve içten gülümseyişi, hanımefendiliği, mütevazı tavırları, eşsiz güzellikteki ayaklarıyla beni sallaması bir türlü aklımdan çıkmıyordu. herhalde aşk dedikleri bu olsa gerekti. bugün okulda onunla görüşmüş bir süre muhabbet etmiştik. onun yanındayken vaktin nasıl geçtiğini anlayamıyordum. onunla evindeki muhabbetimizden bu yana 3 gün geçmişti.ona duygularımı bir türlü açamamıştım.i̇çimdeki reddedilme korkusu beni yiyip bitiriyordu.ama onunla yaptığımız sohbetlerde bana gizliden benden hoşlandığını ima ediyordu sanki.kim bilir belki de ben kendi kendime gelin güvey oluyordum.bu düşüncelere dalmışken birden gelen bir sesle irkildim.
-hişt alooo…
-hı! ne nasıl…ha sen miydin efsane?
-hayırdır mahmut, arpacı kumrusu gibi ne düşünüyorsun?
-biraz dalmışım kusura bakma,gel otur.
-biraz mı?en az 50 ft derinlere inmişsin oğlum. çık biraz, yoksa vurgun yiyeceksin.bu ne hal, aşık mısın oğlum?
-ya az önce dersten çıktıkta, kafam şişti, belki ondandır.
-hmm dersler ha?
-dersler ya.bu sene öyle ağırlaştı ki altından kalkabilir miyim bilmiyorum.
-merak etme kalkarsın, ders dediğin nedir ki?ee seni barda pek göremiyorum.
-ben zaten çok sık gitmem ki bara. arada bir kafama eserse.sen her gün oradasın galiba.
-yok be,bende arada bir gidiyorum.
-hmm arada bir mi?geçtiğimiz cuma oradaydım. senide gördüm, yanında iki erkek bir de kız vardı.
-hadi yaa, gelseydin yanımıza.
-düşünmedim değil ama çok koyu muhabbetiniz vardı, sizi rahatsız etmek istemedim. zaten çıkıyordum,o esnada gördüm sizi.
-ya o kız benim ev arkadaşım, erkeklerde onun arkadaşları. beraber takılalım dediler, bizde çıktık bara gittik, öyle işte.
-hmm hadi bakalım öyle olsun.
-hayırdır, seni son günlerde hep i̇pek’le görüyorum. nedir, anlayalım?
-yok be,sandığın gibi değil. arkadaşız onunla.
-hmm emin misin?
-yok tarık’ım! sana yalan borcum mu var ya?
-tamam canım kızma, öyle diyorsan öyledir. yalnız onun sana pek arkadaş gözüyle baktığını sanmıyorum.
-ne demek istiyorsun sen?
-mahmut,i̇pek çok hoş bir kız. çok ta iyi bir insan. sınıfımızdaki en sessiz sakin insanlardan biri.bir şey söyleyeyim mi?ona asılanlar, teklif edenler oldu ama hiç birisine yüz vermedi. çevresine karşı biraz soğuk nedense. okul açıldığından beri hiç sevgilisi olmadı.ama sana olan bakışlarına dikkat ettim, çok farklı bakıyor sana. senin yanındayken çok neşeli, gözleri ışıl ışıl parlıyor. bence bu kız sana kegib oğlum.
-hmm bak sen * pek yakışıklı biride değilim ya…
-aa kendine haksızlık etme. yakışıklı olmasan ben beğenmezdim seni.ama bana bakma, benim yarınım, dünüm belli değil. çok saçma sapan bir hayatım var. yalnız bak, yakışıklılık yada güzellik tek kriter değildir.bu kız sende güzel olan bir çok şeyi keşfetmiş olmalı. üstelik yanına da çok yakışıyor. bence bu kızı kaçırma.
bir an gözlerim dalmıştı yine.i̇pek’in hayali gelmişti gözümün önüne.o deniz mavisi gözleriyle bana bakıyor ve ışıl ışıl gülümsüyordu sanki. efsane’nin sözleri çok hoşuma gitmişti.bu kız hakkında biraz yanılıyordum galiba. kız moralimi yükseltmiş, kendime güven duymamı sağlamıştı.
-bakalım artık.bu işler siparişle olmaz bilirsin. neyse benim dersim başlıyor, çıkmam gerek. sonra görüşürüz.ha bu arada saçma sapan bir hayatın olabilir ama hayatına düzen vermek senin elinde, unutma.
-boş ver ben böyle mutluyum. hadi iyi dersler, kendine iyi bak, dediklerimi de unutma.
derse girdim ama i̇pek’i düşünmekten derse bir türlü konsantre olamıyordum. efsane’nin söyledikleri aklıma geliyordu. acaba öylemiydi?ne olursa olsun i̇pek’e duygularımı açmalıydım. dersten çıktığımda gözlerim i̇pek’i aradı. kantine ve çalışma odaların baktım ama yoktu. herhalde eve gitmişti. telefon açmayı düşündüm, sonra vazgeçtim. çünkü oldum olası bu mevzuları telefonla konuşmayı sevmezdim. ertesi gün okula geldiğimde i̇pek’i aradım. kantinde oturuyordu. yanına gittim. beni yine en sıcak gülümsemesi ile karşıladı.her zaman olduğu gibi bugün de harika görünüyordu. biraz havadan sudan konuştuk, daha sonra bütün cesaretimi toplayıp ona akşam yemeğe çıkmayı teklif ettim. gözlerini kısarak bana baktı. -
37.
0hmps başladı yine
-
38.
0reserved
-
39.
0şey bilmem ki.hayırdır, nerden icap etti şimdi?Tümünü Göster
-bilmiyorum birden içimden geldi. seninle o kadar zamandır arkadaşlığımız var, sana bir jest yapayım dedim. ayrıca sana söylemek istediğim önemli şeyler var. beni kırmazsın değil mi?
i̇pek ışıl ışıl gülümsedi. gözlerinin içi parlamıştı bir anda.
-seni kırmak yapmak isteyeceğim en son şey. akşam biraz işim vardı ama boş ver. saat kaçta?
-saat 8.00-8.30 gibi uygun mu?
-tamam anlaştık,o saatlerde hazır olurum.
-tamam o zaman, seni evden alırım.
bir anda neşem yerine gelmişti.i̇lk aşamayı sorunsuz halletmiştim. beraber biraz daha sohbet ettik. günlük şeylerden konuştuk. gerçekten efsane haklıydı galiba. kız benim yanımda çok neşeliydi. biraz sonra ikimizde derslerimize girdik.o günkü derslerimi ve çalışmalarımı hallettim. akşamı iple çekiyordum, içim içime sığmıyordu. okuldan çıkınca hemen eve gittim. güzel bir banyo yaptım ve tıraş oldum. gardırobumdaki en şık takım elbisemi çıkardım. biraz sonra tamamen hazırdım, aynaya son bir kez baktım.
-mükemmelsin oğlum. hadi şansın açık olsun.i̇nşallah çok heyecanlanıp saçmalamam.
bir arkadaşı arayarak arabasını ödünç istedim ama arkadaşım işi olduğunu söyleyerek vermek istemedi.eh ne yapalım, hemen yola koyuldum .o gün nezih bir restorandan rezerve yaptırmıştım.bir çiçekçiye uğrayarak güzel bir buket yaptırdım. saat 8.00 de i̇pek’in evinin önündeydim. evine çıktım ve kapıyı çaldım.i̇pek kapıyı açtığında gözlerim kamaşmıştı. üzerinde çok şık, siyah bir elbise vardı. eteği diz boyundaydı ve siyah çorapları vardı. ayaklarında ise kapalı ama çok şık ayakkabılar vardı. yüzünde sade ve çok güzel bir makyaj vardı. saçları ise dümdüzdü. anlaşılan fön çektirmişti.
-oh aman tanrım. birden güneş mi doğdu,bu ne güzellik?
i̇pek en sıcak gülümsemesini yüzüne yerleştirdi.
-asıl güneş şimdi doğdu galiba.bu yakışıklı bey de kim? gözlerim kamaşıyor.
-aman efendim teveccühünüz *
kibar bir hareketle kızın elini öptüm ve çiçekleri sundum.i̇pek çok duygulanmıştı.
-çok incesin mahmut * teşekkür ederim,ne güzel çiçekler bunlar.
-buraya gelinceye kadar öyleydi.ama sen kapıyı açınca birden soluverdiler. birilerini kıskandılar galiba *
-ah canım benim, çok teşekkür ederim. çiçekleri bir vazoya koyayım çıkalım.
biraz sonra evden beraber çıktık.i̇pek koluma girmişti, sokakta ağır ağır yürüyorduk.
-ya i̇pekçiğim bir araba ayarlamaya çalıştım ama olmadı. arkadaşların işleri varmış. aslında bahane ya,ne zaman işim düşse hep böyle olur zaten.
-boş ver canım ne gerek var? bizde limuzinler içinde büyümedik yani. şuradan bir dolmuşa bineriz şimdi.
-dolmuş olur mu ya?bir taksi tutayım.
-öff ne taksisi yaa? parayı bol buldun savuracak yer arıyorsun galiba.bir dolmuşa binelim yoksa hiçbir yere gitmem.
eh,bu durumda yapılacak bir şey yok demektir. kızın böyle kanaatkar olmasına bayılıyordum.bir dolmuşa bindik, biraz sonra restorana gelmiştik. burası ailelerin takıldığı, nezih bir ortamı olan içkisiz bir restorandı.i̇pek’in alkol kullanmadığını bildiğim için özellikle içkisiz bir yer tercih etmiştim. bizim için bir masa ayarlanmıştı. masamıza oturduk. biraz sonra yanımıza gelen garsona siparişlerimizi verdik. birbirimizin yüzüne bakıyorduk.i̇pek’in mutluluğunu yüzünden okuyabiliyordum. hiç konuşmuyorduk. biraz sonra yemeklerimiz geldi. sessizce yemeklerimizi yedik. arkasından birer porsiyon tatlı yedik.i̇kimizde karnımızı güzelce doyurmuştuk.i̇pek:
-çok teşekkür ederim mahmut. hayatımda hiç böyle güzel bir yemek yememiştim.
-asıl ben teşekkür ederim i̇pek. yanımda sen olunca yemekler iki misli daha tatlı geldi bana.
-sende çok tatlısın canım * ayrıca ne güzel bir yer burası. çok sakin, nezih. bunun içinde teşekkür ederim.
-rica ederim canım. gerçekten en sevdiğim yerlerden birisi de burasıdır.bir iki sefer burada canlı müzik yapmıştım.ama biliyor musun?sen olunca burası daha da güzelleşti.
-canım benim * ee bana söylemek istediğin önemli şeyler ne?
-şey nasıl söylesem bilmem ki.
-çekinme mahmut, rahat ol.
-şey i̇pek…aslında böyle şeyleri pek beceremem.bir kusurum olursa affet. bazı şeyleri söylemek zordur bilirsin... -
40.
0-evet mahmut?Tümünü Göster
heyecandan ellerim titriyordu. kalp atışlarım en maksimum seviyedeydi. derin bir nefes aldım.
-i̇pek hatırlar mısın? hani sana aradığım doğru insandan bahsetmiştim, ciddi düşünebileceğim bir insan.
-evet hatırlıyorum.
-o insanı galiba buldum.
birden yüzünden gülümsemesi gitmişti ve bakışları mahzunlaşmıştı.
-yaa, peki ben tanıyor muyum o insanı?
-evet,hem de çok yakından tanıyorsun.o kişi şu anda karşımda oturuyor.
birden gözleri şaşkınlıkla açıldı ve yüzüne şaşkın bir gülümseme ifadesi geldi.
-nasıl!... yani ben mi?
-evet o sensin i̇pek. aradığım doğru insan sensin. kısacası senden hoşlanıyorum i̇pek.o eşsiz güzelliğin, ondan daha önemlisi o mütevazılığın, hanımefendiliğin ve daha sayamayacağım bir çok şey. kısacası seni her yönünle çok beğeniyorum i̇pek. belki de hoşlanmaktan da öte, seni seviyorum i̇pek.
i̇pek başını önüne eğdi. biraz utanmıştı besbelli. daha sonra yüzüme bakarak gülümsedi. gözlerinde sevinç ışıltıları vardı.
-şey ne diyeceğimi bilemiyorum mahmut.o kadar ani oldu ki… yani böyle bir şeye hazır mıyım bilemiyorum.hem daha ikimizin de okulu var.
-biliyorum, biraz acele ettim belki ama içimdeki fırtınayı senden daha fazla gizleyemezdim. sana her şeyi hemen şimdi yapalım demiyorum.i̇kimizde birbirimize bir şans verelim.ne dersin i̇pek, benim kız arkadaşım olur musun?
-peki bana hissettiğin bu sevgiyi nasıl anlatabilirsin?i̇çindeki şeyler hadi hevesse? ayrıca ben efsane’ye benzemem biliyorsun.
-bahar yağmurlarını bilir misin i̇pek? önce hafiften çiseleyerek başlarlar. sonra yavaş yavaş hızlarını artırırlar ve uzun süre devam ederler.o yağmurlar ki bereket yağmurlarıdır. güller, çiçekler açar o yağmurlarla. daha sonra pırıl pırıl bir güneş ve masmavi gökyüzü her şeyi tamamlar.bir bakarsın ki her taraf cennet gibi olmuş.i̇şte senin sevgin de içimde bahar yağmurları gibidir. onun sayesinde çiçek bahçemde rengarenk çiçekler ve mis kokulu güller açtı. masmavi gözlerin gökyüzü, gözlerindeki ışıltı da güneş oldu benim için.bir de yaz yağmurları vardır. aniden şarr diye bastırıverir ve genellikle sağanak şeklinde yağar.ama kısa bir süre sonra da diniverir. evet efsane’yi de ilk gördüğümde çarpılmıştım.ama onu gören her erkek çarpılıyordu. sonuçta güzel bir kız, hakkını yemeyelim.ama onu tanıdıkça benim için uygun bir insan olmadığını anladım. sonra anladım ki içimdeki şeyler hevesten ibaretmiş. yani oda benim için yaz yağmuru gibiydi, anlıyor musun?
i̇pek ışıl ışıl gülümsüyordu. gözlerindeki sevinç ışıltıları daha da parlamıştı.
-bende seni seviyorum mahmut. seni tanımadan önce yüreğim buz dağları gibiydi. biraz da çevreye olan güvensizliğimden olacak kalbim zincirlerle bağlıydı sanki. senin sayende o buzlar eridi. zincirlerimi senin sayende kırdım.o tertemiz iyilik dolu yüreğinle bana yaşama sevincini tattırdın, dünyada iyilik ve güzelliğin var olduğunu gösterdin.şu anda rüyada gibiyim inanır mısın? senden uzun zamandır bunları söylemeni bekliyordum. kabul ediyorum mahmut, kalbim senindir *
bir anda ellerimiz birbirine kenetlenmişti, sımsıcak elleri avuçlarımın içindeydi. ellerini öptüm.
-o kadar mutluyum ki mahmut. olanlara hala inanamıyorum * yalnız bana evimde ayaklarımın üzerindeyken söylediğin şeyler vardı ya.hani bir sevgilin olursa neler olacağına dair;onları unutma sakın.
-ah unutmadım tabiki * o söylediklerim her zaman geçerlidir. bundan sonra tek sahibim sensin.
aman tanrım,bu ne büyük bir mutluluktu. kendimi hala rüyada gibi hissediyordum. biraz sonra uyanacağım ve her şey bitecekmiş gibi geliyordu.ama hayır,bu rüya değil gerçeğin ta kendisiydi.o temiz yürekli, güzeller güzeli, deniz gözlüm,i̇pek’im artık benim sevgilimdi.i̇kimiz de çok mutluyduk. masamızda bir mum yanıyordu.i̇çeride loş bir ortam vardı.bir süre daha romantik duygular yaşadık.bu arada canlı müzik başlamıştı. romantik müzikler eşliğinde dans ettik. bulutların üzerinde dans ediyor gibiydik.o gece boyunca eğlendik. gece saat 12.00 ye geliyordu.i̇pek’in artık gitmesi gerekiyordu.ne de olsa külkedisi saat 12.00 yi geçirmemeliydi * restorandan çıktık.i̇pek’i evine bıraktım. ertesi gün okulda karşılaştığımızda ilk defa birbirimize farklı duygularla bakıyorduk. çünkü artık birbirimize aittik.o günkü derslerimizi ve çalışmalarımızı hallettikten sonra okuldan beraber çıktık. kampüste ağır ağır yürüyorduk. ellerimiz birbirine kenetliydi.
-ee şimdi ne yapıyoruz?
-bilmem.
-var mısın i̇pek? çarşıya kadar yürüyerek gidelim.hem de konuşuruz. hava da güzel. böylece spor yapmış oluruz.
-hmm akıllandın demek. artık taksiden falan söz etmiyorsun.
-evet,sen aklımı başıma getirdin *
-i̇stersen bize gidelim. karnımızı doyururuz. ayrıca dikiş işlerimde vardı. yeni bir elbise hazırlıyorum. seni de güzelce sallayayım, ayaklarımı özlemişsindir.
-ha ha ha * sen var ya,bir tanesin, hadi gidelim. -
41.
0beraber çarşıya doğru yürümeye başladık. birden karşımızda tanıdık bir sima belirdi.bu efsane idi. yanında kendisinden kısa boylu, yakışıklı sayılacak bir erkek vardı.el ele tutuşmuş gidiyorlardı. beni görünce ışıl ışıl gülümsedi.
-tebrik ederim mahmut, senide i̇pek. birbirinize çok yakışıyorsunuz.
-sağol efsane bende seni tebrik ederim.
-sağol *
efsane geçtikten sonra i̇pek,e göz kırptım.
-bizimki yine iş üzerinde ha *
-öyle deme mahmut. belki o da kendisi için doğru kişiyi bulmuştur.
-nedense bu kız da kendinden kısa boyluları tercih ediyor hep. umarım o da mutlu olur. gerçi o her zaman mutlu ya *
-peki sen mutlu musun?
-evet deniz gözlüm,hem de çok.ya sen?
-bende aşkım hem de hiç olmadığım kadar. seni seviyorum.
-bende aşkım.ben de seni seviyorum.
kolumu omuzlarına dolayarak sarıldım.o da kolunu belime dolamıştı. ağır ağır mutlu yarınlara doğru yürüyordu... -
42.
0-sayın yolcularımız alanya’ya girmiş bulunuyoruz. şirketimizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz.Tümünü Göster
otobüs ağır ağır otogara girdi ve perona yanaştı.ben ise uyumakla meşguldüm. hostesin berrak sesiyle yerimden sıçradım.
-beyefendi, beyefendi uyanın lütfen son durağa geldik.
-hı!.. ne,nasıl?oh geldik mi ya?
-evet efendim alanya’dayız şu anda. umarım şirketimizden memnun kalmışınızdır.
-doğrusu yolculuğumuz sizinle daha renkli geçti hanımefendi. patronunuz maaşınıza zam yapmalı bence, teşekkür ederim.
-şey.. * çok naziksiniz efendim teşekkür ederim. umarım iyi bir tatil geçirirsiniz.
-umarım öyle olur,iyi günler.
evet nihayet gelmiştim. heyecanla beklediğim tatil maceram başlıyordu. biraz para denkleştirerek 10-15 günlüğüne,bir tatile çıkmaya karar vermiştim. doğrusu yoğun derslerle ve sınavlarla geçen bir senenin sonunda buna çok ihtiyacım vardı. alanya’dan samimi bir arkadaşım da beni çağırınca hiç düşünmeden atlayıp gelmiştim. konya’dan yaklaşık 4.30 saat önce binmiştim.yol boyunca da hostesin ayaklarını dikizlemiştim. oldukça güzel ve bakımlı ayakları vardı. doğrusu onunla daha fazla ilgilenmek isterdim ama işinin buna pek müsaade edeceğini sanmıyordum. güneş gözlüklerimi takarak otobüsten indim. otobüsün klimalı ortamından dışarı çıkar çıkmaz birden yüzüme alev gibi hava püskürdü. aylardan temmuzdu ve akdeniz en sıcak zamanlarını yaşıyor olmalıydı. alanya’nın en hareketli zamanlarıydı bu zamanlar. yerli ve yabancı bir çok turist akın etmişti bu güzel tatil beldesine.bu hareketliliğin başlangıç yeri ise bu otogardı. bagajdan valizimi alarak yürümeye başladım. etrafımda ellerinde valizlerle giden gelen bir sürü insan vardı.bir hostes önümde durarak gülümsedi. yakasında ünlü bir otelin ismi yazıyordu.
-hoş geldiniz beyefendi, otele ihtiyacınız var mı?
-valla şu anda bir otele değil, acilen lavaboya ihtiyacım var *
-şey wc şu tarafta. * eğer ilgilenirseniz otelimiz 5 yıldızlıdır. tam pansiyon, açık ve kapalı havuzlarımız var. ayrıca...
-boşuna saymanıza gerek yok. kalacak yerim var, teşekkür ederim.
-peki,siz bilirsiniz efendim.i̇yi tatiller dileriz.
vay be,oteller arasında kıran kırana bir rekabet vardı sanırım. daha otogardan müşteri kapmaya çalışıyorlardı.şu canına yandığımın yerinde kim bilir kaç yüz tane otel, pansiyon ve tatil köyü vardı. her gelir grubuna hitap eden bir yer bulunuyordu. tabi yerin konforu ise ücretine göreydi.her bir firma ise kendi otellerinde bulunan imkanları öve öve bitiremiyordu. açık büfe,tam pansiyon, açık ve kapalı havuzlar, fitness ve jimnastik salonları, animasyon vs. vs... eh bütün bunlar oldukça yüklü miktar para demekti,yaz tatili paranın katili diye boşuna dememişler. dergi sayfalarında süslü püslü, abartılmış reklamlarla herkesin iştahını kabartırlardı.ee sonuçta turizm sektörüydü bu.bu düşüncelerle ilerlerken arkamdan tanıdık bir ses geldi.bu beklediğim kişiydi.
-mahmut,hey! mahmut...
-mustafa... heyt aslanım benim be *
-nerdesin oğlum ya? nasıl geçti yolculuğun?
-ya otobüs biraz fazla mola verdi. i̇yiydi be dostum, sağ salim geldik çok şükür.
mustafa üniversiteden arkadaşımdı.i̇yi birer kankiydik, yediğimiz içtiğimiz pek ayrı gitmezdi. ailesi ile alanya’da yaşıyorlardı. çok matrak bir çocuktu mustafa. ayrıca biraz da çapkındı. biraz sonra bir taksideydik ve mustafa’nın yazlık evine doğru gidiyorduk.yol sahil boyunca dümdüz uzayıp gidiyordu. yolun kenarında oteller, tatil köyleri, pansiyonlar sıralanmışlardı. mustafa:
-oğlum bu sene bir turistler var ki görmelisin. bir tane rus ayarladım kendime.bir görmelisin dehşet bir karı ya.
-vay be,bu sene de işlerin tıkırında bakıyorum. valla sende de ne buluyorlar anlamıyorum *
-her şeyi oğlum. unutma onların istedikleri zevktir ve heyecandır. sana da bir tane ayarlayalım oğlum.rus, alman,i̇ngiliz... ne istersin?
-ee varsa karışık alayım ben. pizza mı sipariş ediyorsun ayı? * hem benim bazı özel zevklerim var biliyorsun. bana uyabilecekler mi bakalım?
-ah evet unutmuşum,sen ayaklardan hoşlanıyordun değil mi? ya oğlum sana da inanamıyorum.ne anlıyorsun şu ayaklardan?
-dostum bir kadında güzellik ayaklarda başlar.bir kadın ayaklarının bakımına özen gösteriyorsa bil ki baştan aşağıya bakımlı olmaya özen gösteriyor demektir. ayrıca unutma kadınların zevk aldığı noktalardan biride ayaklarıdır. sevişirken bir dene, kadının nasıl çıldırdığını göreceksin.hem benim avantajım var, zevki stereo olarak alıyorum ben. senin gibi sadece iki alanda sınırlı değilim.
-aman aman, ayaklar senin olsun bana o iki alan yeter. i̇ğrenip kusmak istemiyorum.hem benim için oral sex bambaşkadır. vajinayı yaladığım an aldığım o tat hiçbir şeye uymaz.
-ya!... oral sexden hoşlanıyorsun. dur ben sana kısa bir özet geçeyim. alanya gibi bir yerdesin,bir barda çalışıyorsun,rus kız arkadaşın var, oral sexden hoşlanıyorsun, vajina yalamayı seviyorsun ve ayaklardan iğreniyorsun. seni tebrik ederim mustafa * -
43.
0-bana bak dostum senin sorunun nedir biliyor musun?o kahrolası kıçının kafandan büyük olması. *Tümünü Göster
-hmm senin kafan benim kıçımdan da büyük galiba *
bu şekilde gırgır şamata ile muhabbetimiz devam etti.her konuda iyi anlaşırdık mustafa ile. gerçi ayrıldığımız bazı noktalar vardı tabiki. ama bizim için hiç sorun olmadığı gibi onları da gırgır şamataya çevirerek eğlenirdik. okulda da hep beraber takılır beraber kız tavlamaya çıkardık. biraz sonra mustafa’nın yazlık evine gelmiştik. ailesi ile beraber kalıyordu mustafa. ben de ailesi ile iyi tanışırdım ve beni kendi oğulları gibi severlerdi. biraz dinlenerek, yemek yedikten sonra plaja gittik. akdeniz’in ılık sularıyla kucaklaşmıştım. biraz yüzdükten sonra mustafa’nın çalıştığı bara gittik. o yakınlarda ki 4 yıldızlı bir otelin barıydı bu. mustafa burada barmen olarak çalışıyordu. açık havada havuzun hemen yanında bulunan barda gırgır geçerken bir ara oldukça çekici bir kadın geldi. 1.70 boylarında, bronzlaşmış tenli ,sarı saçlı ve ideal ölçülere sahip harika bir kadındı. hemen ayaklarına dikkat ettim tabi ki.38-39 numara büyüklüğünde, düzgün şekilli, birbirine orantılı parmaklarıyla harika ayakları vardı. tırnaklarında koyu renk oje vardı. gözlerinde güneş gözlükleri vardı. yanımdaki bar sandalyesine oturdu. barın başında mustafa vardı.
-hoş geldiniz figen hanım. ne arzu edersiniz?
-bana bir soda verir misin mustafa. midem karıştı biraz.
-tabi, derhal... limon ister misiniz?
mustafa sodayı hazırlarken figen çantasından bir sigara çıkardı ve dolgun dudaklarına yerleştirdi. çevik bir hareketle çakmağımı çıkararak sigarasını yaktım. figen gözlüklerini çıkardı ve büyüleyici ela gözleriyle beni süzdü.
-teşekkür ederim delikanlı, çok naziksin.
sodasını içti ve biraz daha oturduktan sonra gitti.ben arkasından ağzım bir karış açık bakıyordum. mustafa’nın sesiyle kendime geldim.
-hey dostum, dünyaya, aramıza dön.ne oluyoruz ya?
-ya bu kadın kim dostum? bir an için kendimi havai de sandım.
-figen hanım mı? saçmalama dostum,bu kadın 39 yaşında. sana en az 15 numara büyük gelir. otelimizin halkla ilişkiler müdiresi. ayrıca 19 yaşlarında bir kızı var.
-vay be! 39 yaşında ha? ama hiç göstermiyor doğrusu.ben 29-30 yaşlarında sanmıştım. bizim hocalar bundan daha genç,ama şimdiden dökülüyorlar *
-ee bu kadın bakımlı oğlum. ayrıca kendine özen gösteriyor. bizim hocalar kariyer yapacağım diye kendilerine hiç bakmıyorlar ki.
bu şekilde biraz daha muhabbet ettik. vakit akşama yaklaşmıştı. o gün yorgun olduğum için erkenden eve gittim ve dinlenmeye çekildim... -
44.
0ertesi gün iyi bir uyku çekmiş bir vaziyette uyandım. balkona çıkarak mis gibi havayı ciğerlerime çektim akdeniz, bütün güzelliğiyle, doğayla kucaklaşıyordu. mustafa’nın yazlık evi denize yakındı ve deniz meltemi bütün serinliğiyle geliyordu. balkona kahvaltı sofrası hazırlanmıştı ve mustafa sofranın başında elinde bir gazete ile oturuyordu. beni görünce gülümsedi.Tümünü Göster
-günaydın kanka. nasıl iyi uyudun mu?
-sana da günaydın. açıkçası korkudan pek uyuyamadım. gece gelip tecavüz edersin diye. ne de olsa senin sağın solun pek belli olmaz.
-merak etme, senin o değerli kıçına kalmadım. elimin altında binlerce kız var. hepsi de turist.
-tabi, canım,aç tavuk kendini buğday ambarında sanırmış kızların hepsi kapında sıraya girmiştir eminim.
-aç tavuğun kim olduğu tartışılır. her neyse,sen ne yapacaksın bugün?
-bugün plajda takılırım sanırım,sen gelmeyecek misin?
-benim bir işim var, öğleden sonra gelir sana katılırım.hem seni arkadaşlarımla tanıştırırım. onları seveceğinden eminim, hepsi tam kafa dengi çocuklardır.
-o.k öğleden sonra görüşürüz o zaman.
kahvaltıdan sonra yanıma havlumu, deniz malzemelerimi ve güneş yağımı alarak plaja gittim. masmavi akdeniz bütün güzelliğiyle ışıl ışıl gülümsüyor ve beni yanına çağırıyordu adeta.i̇ncecik kumlardan oluşmuş kumsal bir halı gibi ayaklarımın altına serilmişti. fazla büyük olmayan coşkun dalgalar sahille sevişiyordu. plajda bazıları aile, bazıları arkadaş grupları, genç-yaşlı bir çok insan da bu güzelliklerle sevişiyordu. kimileri denizde yüzüyor, kimileri kumsalda güneşleniyor, kimileri jet skylere biniyordu. sahilin az gerisinde kızlı erkekli bir grup genç plaj voleybolu oynuyordu. plajda havluma bir yer buldum. tişörtümü ve terliklerimi çıkardıktan sonra akdeniz’in ılık sularıyla kucaklaştım. tanrım,o tertemiz berrak sularda kulaç atmak, arada bir dibe dalıp su altındaki o görkemli alemi az da olsa keşfetmek ne doyumsuz bir zevkti. biraz yüzdükten sonra sudan çıkarak kumsala uzandım. vücudumun ıslaklığından ince kumlar her tarafıma yapışmıştı. güneş, bütün parlaklığıyla ışıl ışıl parlıyor ve sonsuz kaynaklı ısısıyla yavaş yavaş yakıyordu.bir süre uzanarak denizin sesini ve etraftaki neşeyle haykıran çocuk seslerini dinledim. daha sonra yerimden doğrularak etrafıma bakındım. plajda yerli-yabancı bir sürü güzel kadın vardı. tabi ben en çok ayaklarına dikkat ediyordum..bir çoğu denizde biraz buruşmuş gibi görünse de çok güzel ayakları vardı. biraz daha denize girdim ve çıkarak duşa girdim. duşlar sahilin biraz gerisinde plaj voleybolu oynayan gençlerin yakınındaydı. duştan çıktıktan sonra yerime dönüyordum. birden suratımda bir şimşek çaktı. yanımdaki alanda voleybol oynayanların topu hedef menzilinden çıkmış ve top yeni hedef olarak benim yüzümü seçmişti. çarpmanın etkisiyle sersemlemiş, yıldızları sayıyordum, çok tatlı ve biraz da mahcup bir kız sesi duydum.
-ay,çok özür dilerim.ne kadar sakarım ya.
hala acıdığı için gözümü açamıyordum. yavaş yavaş gözümü açtım ve önümde çok tatlı bir kız silueti belirdi. 1.70 boylarında tahmini 18-19 yaşlarında, beyaz tenli, kahverengi ve dalgalı saçlı,ela gözlü tam bir kumral güzeliydi. daha önemlisi oldukça düzgün şekilli birbirine orantılı parmaklarıyla, incecik ayak bilekleriyle harika ayaklara sahipti. kız karşımda mahcup bir tavırla duruyordu.ona gülümsedim.
-hiç önemli değil, üzülmeyin lütfen. ama yaptığınız atışa bakılacak olursa sıkı bir voleybolcu olduğunuz belli.
-i̇nanın istemeden oldu. durun gözünüze bakayım bir. -
45.
0-ya önemli değil, geçer birazdan.Tümünü Göster
-olsun ben bakayım yine de.
elleriyle yüzümü tutarak gözlerime baktı. birden ela gözlerinde hayranlık ifadesi belirdi.
-oh aman tanrım. ne kadar güzel gözleriniz var.
benimde ela gözlerim vardı ama onunki kadar güzel değildi. kız beni şaşırtmıştı doğrusu.
-şey... teşekkür ederim. doğrusu bana daha önce kimse gözlerimin güzel olduğunu söylememişti. ayrıca sizin gözlerinizden daha güzel olduğunu sanmıyorum.
-doğrusu gözlerimiz neredeyse aynı sayılır, acaba kardeş miyiz neyiz * şey adım alev.
-ben de mahmut. tanıştığıma memnun oldum.
-sende bize katılmak ister misin?
-şey, oyununuzu bölmeyeyim. zaten pek iyi oynayamam.
-olsun, bizlerde çok usta değiliz bu oyunda.gel hadi nazlanma
beni elimden tutarak arkadaşlarının yanına zütürdü. çok tatlı bir kızdı ama bir o kadarda çılgın ve uçuk kaçıktı gördüğüm kadarıyla. beni de oyunlarına dahil ettiler ve koşturmaya başladık. her ne kadar oynayamasam da acemi şansı olsa gerek birkaç sayı çıkarmıştım.i̇ncecik kumlar üzerinde bir süre koşturduk oynadık. bu arada gruptaki diğer arkadaşlarla da tanışmıştım. hepsi de tam kafa dengi iyi çocuklardı.bir ara içlerinden birisi bağırdı.
-hey arkadaşlar mustafa geldi.
dönüp baktığımda şaşırmıştım. gelen mustafa benim kankinin ta kendisiydi. mustafa:
-selam beyler ve hanımlar.ya kocaman adam oldunuz hala top peşinde koşturuyorsunuz.
-spor yapıyoruz işte oğlum. senin gibi sürekli karı kız peşinde koşturmuyoruz.
-ne var yani oğlum benimki de bir nevi spordur.
mustafa’nın gözleri bana ilişti.
-oo kanka bizimkilerle tanışmışsın bakıyorum.
yan gözlerle alev’e bakarak gülümsedim.
-evet tanıştık. gerçi biraz çarpıcı bir tanışma oldu ama çok memnun oldum tanıştığıma.
-arkadaşlar, mahmut benim üniversiteden arkadaşım. konya’dan misafirim olarak geldi.ona göre dikkat edin, sakın bir yanlış yapayım demeyin.
i̇çlerinden biri:
-sen kendine söyle bunu oğlum. senden zarar gelmezse bizden hiçbir zarar gelmez
kızlardan biri lafa karıştı.
-eyvah mustafa’nın misafiri ha.çokta gençmiş yazık olacak.
mustafa’ya göz kırptım.
-hayırdır mustafa,ne diyorlar böyle?
-bilmiyorum, arkadaşların kuyruk acıları var galiba,sen bakma onlara.
bu şekilde şakalaşmalarla muhabbetimiz devam etti. arkadaşların hepsi bana hoş geldin dedi ve sonra hep beraber denize girdik.her türlü çılgınlığı yapıyor, neşeli oyunlar oynuyorduk. arkadaşlarla bir anda kaynaşmıştık. hepside kafa dengi, dost canlısı çocuklardı. özellikle alev benimle ayrı bir samimi olmuştu. kız yanımdan hiç ayrılmıyordu. denizde türlü şakalar yapıyor, çılgınlığını her fırsatta belli ediyordu. bazen omzuma bindiriyordum ve onu denize atıyordum. bazen de omzuma ayaklarını basarak çıkıyor ve dengede durmaya çalışıyordu. sonra çığlıklarla denize düşüyordu. bende bazen suyun altına giriyor ve alev’in bacaklarının arasından geçiyordum.bu arada suyun altında çaktırmadan ayaklarını dikizliyordum. bazen şaka olsun diye ayaklarını yüzüme değdiriyordu.bir ara yine su altına daldım. alev’in yanından geçiyordum ki alev birden ayağı ile sırtıma bastı.az daha boğulacaktım. kız şımarıkça gülüyordu yaptığı şakalara.bir ara ayağını yine yüzüme değdirdi. bende bir çılgınlık yapıp ayağını öpüverdim. yüzünün aldığı şaşkınlık ifadesi görülmeye değerdi.bir süre daha plajda vakit geçirdik. daha sonra akşam arkadaşların her zaman takıldığı bir cafede buluşmak üzere sözleşerek evlere dağıldık. akşam güzel bir yemekten sonra dışarı çıktık. mustafa o akşam izinliydi. beraber cafeye gittik. sahile yakın bir yerde açık bir alana kurulmuş bir cafeydi bu.masaların birinde bizim arkadaşlardan bazılarını gördük ama alev içlerinde yoktu. arkadaşlarla muhabbet etmeye başladık. biraz sonra alev iki kızla beraber geldi. kızlardan biri sırtında bir gitar taşıyordu. alev ise mini eteğiyle askılı tişörtüyle harika görünüyordu. ayaklarında parmak arası terlikler vardı. hemen gelip yanıma oturdu. muhabbetimiz şakalaşmalar, gülüşmelerle devam ediyordu. daha sonra gitar taşıyan kız gitarını çıkardı ve çalmaya başladı. çalışından daha acemi olduğu anlaşılıyordu. tahminen iki aylıktı gitarda. kız fazla parça bilmediğinden aynı parçaları dolaşıp duruyordu. mustafa:
-
yine açım amk
-
e devlet kasıyo amk
-
icardinin ifşasını isteyecek kadar düşmedim
-
1 buçuk milyona hangi araba iyi kız
-
cığerlerlerim yanıyorrrrr
-
the vikings geldi sözlük gibildi
-
sahte diplama almaya çalışırken dolandırılmak
-
r25 400 bin tl hayırlı olsun
-
haluk gercek hayatta şükrüden öyle dayak yerki
-
salak ak 1 aydır 200 lirayi 400 lira
-
bak kardeşimle başlayan floodları atabilecek
-
bu sözlükten onedio gibi para kazanmak varken
-
elimi komodo ejderi ısırdı
-
chatgpt sayesinde kızla flörtleşmek
-
chp yüzünden ülke batıyor
-
ülkedeki yangınların tek sebebi
-
ucan kedi olarak müsdahdem olmayı hak ediyorum
- / 1