1. 1.
    +2 -1
    incici cikti amk.. ben de size anlatmaya karar verdim.

    hikaye word'de hazır duruyor şu an.
    1 aydır yazıyorum, beğenmediydim bir türlü yazdıklarımı
    en sonunda olduğuna kanaat getirdim, yazdığımı gösterdim kendisine de çok beğendi; anlatmama izin verdi.
    e ben de anlatıyorum gençler.
    (diyaloglar da hafif farkliliklar olabilir)

    isimler sallama tabii..
    ···
  1. 2.
    +4
    geçen sene yaz aylarıydı. bir işimi halletmek için i̇zmit e gitmem gerekiyordu. bu arada fırsattan istifade hem gezip dolaşacak hem de kız kardeşimi ziyaret edecektim. yolculuğu trenle yapacaktım. gerçi konya dan i̇zmit e trenle 12 saat kadar tutuyordu ama olsun, acelem yoktu. trende yerimi bir gün önceden ayırtmıştım. yolculuk günü istasyona gittim. trende yerimi aldım. bulunduğum vagon birinci mevki pulman vagondu. 2+3 oturma düzenindeydi. sağda tek sıra solda çift sıra koltuklar vardı. benim yerim tekli koltukların birisiydi. yerime oturdum. trenin hareket etmesine 15 dakika vardı. biraz sonra arkamdaki koltuğa güzel bir kız oturdu. 22-23 yaşlarında kumral dalgalı saçlı, yeşil gözlü bir kızdı. biraz sonra tren hareket etti. raydan gelen tıkırtılar eşliğinde yolculuk ediyorduk. pencereden dışarıyı seyrediyordum. pencerenin yansımasında arkamdaki kızı görebiliyordum ama ayakları görünmüyordu. vagonun yan duvarı ile koltuk arasında küçük bir boşluk vardı. arkadaki yolcu bu boşluktan azda olsa görülebiliyordu. birkaç kere bu boşluktan kızın ayaklarını görmeye çalıştım ama göremedim. böyle güzel bir kızın ne güzel ayakları vardır kim bilir. bir ara lavaboya gitmek için kalktığımda kızın yanından geçtim ve ilk defa ayaklarını gördüm gerçekten de çok güzel bakımlı ve düzgün şekilli ayakları vardı. tırnakları açık mavi ojeliydi. yolculuğumuz devam ediyordu. vakit akşamı geçmiş hava iyice kararmıştı. aklım arkamdaki kızdaydı. bir ara o boşluktan çaktırmadan baktım o da ne!.. kız ayaklarından birini o boşluğa uzatmış kaloriferin üzerine koymuştu. kızın yüzüne çaktırmadan baktım, uyuyordu.(en azından öyle görünüyordu.) bende uyuyor numarası yaparak o boşluğa iyice gömüldüm. kızın ayakları ile yüzüm arasında 30 cm lik bir mesafe vardı, ayaklarının kokusu da azda olsa geliyordu. uzun bir süre bu muhteşem güzelliği seyrettim. bir ara bir çılgınlık yapıp parmağının ucundan hafifçe öpmek istedim ama kafam o boşluğa sığmıyordu. bu sırada kız kıpırdandı ve birden ayağını çekti. ben de hemen önüme döndüm. i̇çimi bir tedirginlik kaplamıştı. acaba kız durumu anlamışmıydı? ama yok canım nasıl anlasın uyuyordu. bir ara yerimden kalkarak vagonun girişindeki koridora gittim. bir sigara yaktım. tedirginliğim hala devam ediyordu. bu sırada gelen bir sesle irkildim.
    ···
  2. 3.
    +1
    -merhaba
    dönüp baktığımda kız karşımda duruyordu. kanımın donduğunu ve tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. tedirginliğim son haddine çıkmıştı.
    -şey merhaba buyurun?
    -şey, fazla sigaranız var mı? bende bitmişte...
    -ah var tabi, buyurun.
    -teşekkür ederim. ne oldu neden heyecanlandınız.
    -şey kusura bakmayın biraz dalmışımda * şaşırdım birden.
    kızın hareketleri biraz gizemliydi. acaba durumun farkında mıydı? herneyse, fırsattan yararlanıp tanışmak istedim. adının aylin olduğunu öğrendim. o da i̇zmit e gidiyormuş. bir süre havadan sudan konuştuk. konya da üniversite öğrencisiymiş. annesi ile babası ayrılmış i̇zmit te annesinin yanında kalıyormuş. bir ara bana şok etkisi yaratan bir soru sordu.
    -baksana, ayakkabılarım nasıl görünüyor sence? kıyafetimin altında biçimsiz mi görünüyor?
    -hıı!.. yok hayır. gayet güzel görünüyor. kot pantolonun altına çok iyi uyum sağlamış.
    -teşekkür ederim, peki ojelerimin rengi nasıl?
    -onlarda çok güzel. ayaklarında çok güzel ve bakımlı, onların üstüne açık mavi renk çok hoş durmuş. özür dilerim ama bana bunları neden soruyorsun?
    -yerinde otururken sürekli ayaklarıma bakıyordun. hatta bir ara öyle yaklaştın ki ayaklarım neredeyse ağzına değecekti.
    -höö!..yok canım ne münasebet. ben... ben uyuyordum.
    -biliyor musun yalan söylemeyi hiç beceremiyorsun. farkında olmadığımı sanma, ayrıca çekinmene gerek yok, kızgın değilim sadece ayaklarımı incelen dikkatimi çekti.
    olamaz! kız beni iyice köşeye sıkıştırmıştı. ben de çaresiz ona ayak fetişisti olduğumu ve güzel bayan ayaklarının ve çoraplarının beni çok etkilediğini anlattım. ayrıca pedallar üzerindeki bayan ayaklarından da çok hoşlandığımı anlattım. kızdan özür diledim. aylin tatlı tatlı gülümsüyordu.
    -çok ilginç yaa. kimsenin aklına bile gelmeyecek bir şeyden zevk alıyorsun. ama bundan rahatsız olacağımı sanmıyorum. böyle bir şeyin kime ne zararı olabilir ki.
    -böyle düşünmene sevindim. keşke bütün kızlar senin gibi düşünse. eski kız arkadaşıma bundan söz ettiğimde bana manyak diyerek çekip gitmişti.
    -yazık çok şey kaçırmış. şahsen benim,bir erkeğin ayaklarıma ilgi duyması çok hoşuma gider. tanıştığım bazı hanzoların iğrenç istekleri aklıma geliyor da...
    muhabbet bu şekilde devam etti. aylin bir ara yanımdan ayrılarak arkadaki vagona baktı. daha sonra beni elimden tutarak beni o vagona zütürdü. burası kuşet vagondu. kompartımanlardan bir ikisini kontrol etti. daha sonra boş bulduğu bir kompartımana beni soktu. arkadan kendisi girerek kapıyı kilitledi. ben şaşkındım:
    Tümünü Göster
    ···
  3. 4.
    0
    -hey! sen ne yaptığını sanıyorsun?
    -hişt sakin ol. şimdi hayallerini gerçekleştireceğim. ayrıca hayatımda bir kere de olsa bu zevki tatmak istiyorum.
    -olamaz! çılgınsın sen *
    -hişt sesini çıkarma ve kendini bana ver.
    etkileyici bir sesi vardı. beni koltuğa yatırdı. ardından üstüme oturarak ayakkabılarını çıkardı. biraz sonra o eşsiz ayaklarını yüzümde gezdirmeye başladı. tabanlarını bir süre burnuma tuttu koklamam içim. çok eşsiz bir kokusu vardı. ayak çukurunu yüzüme sürmeye başladı. bu arada dilim faaliyete geçmiş ve tabanlarının her bölgesinde gezinmeye başlamıştı. dilim parmaklarının arasında gezindi. aylin diğer ayağıyla gözlerimi kapatarak baş parmağını ağzıma soktu. vajinaya girip çıkan penis gibi başparmağını ağzıma sokup sokup çıkardı. bir süre böyle devam ettik. daha sonra ben yere uzandım. oda koltukta oturuyordu. ayaklarını yüzüme yapıştırdım. yüzüme ağırlığını hafifçe vermesini istedim. aylin in bu oyunlardan zevk aldığı yüzünden anlaşılıyordu. daha sonra ayaklarını yere koydu,ben de ayaklarının üzerine yattım. bir süre öyle kaldım. daha sonra tekrar ayaklarının altına girdim. tabanlarının altını yalıyordum, aylin de burnumu sıkıştırarak benimle oynuyordu. birden dışarıdan gelen seslerle irkildik. hemen toparlandık. pencereden dışarıya baktım;tren afyon istasyonuna giriyordu.
    -harikasın aylin. ama şimdilik bu kadar yeter. kompartımanın sahipleri gelebilir. yakalanırsak ikimiz için de iyi olmaz.
    -haklısın, keşke biletimizi buraya alsaydık. tamda işin zevkine varmıştım.
    -ya keşke,ama nereden bilecektik ki. herneyse birileri gelmeden çıkalım.
    hemen vagonumuza dönüp yerimize oturduk. tren afyon u geçmiş kütahya ya doğru gidiyordu. bir ara yan duvar ile koltuk arasında ki boşluğa baktım aylin ayağını yine o boşluğa koymuştu. aylin’in yüzüne baktım, bana gülümsedi. bende yüzümü o boşluğa gömdüm. aylin bazen ayağını kaldırarak parmaklarını yüzüme sürüyordu. bende etrafa çaktırmadan yalıyordum. vagonda herkes uyuduğu için işimiz fazla zor olmuyordu. saatler 02.30 u gösteriyordu. biraz sonra bizde uykuya daldık. uyandığımızda sabahın ilk ışıkları geliyordu. tren eskişehir i geçmiş bilecik e doğru gidiyordu. aylin le restoran vagonuna giderek çay içtik ve muhabbet ettik. 3 saat kadar sonra i̇zmite girmiştik. biraz sonra istasyona geldik. i̇kimizde trenden inmiştik. aylin:
    -tanıştığıma sevindim mahmut. bana iyi bir yol arkadaşı oldun. ayrıca hayatımda hiç tatmadığım bir zevki tattım ama yarım kalmasını istemiyorum. burada kaç gün kalacaksın? ayrıca kalacak yerin var mı?
    -bende memnun oldum aylin. 4-5 gün kadar kalırım sanırım. burada kız kardeşimin evinde kalacağım. plaj yolunda oturuyor.
    -öyle mi! bende orada oturuyorum. hadi beraber gidelim. bir de bana cep numaranı versene...
    plaj yoluna beraber gittik. daha sonra ben dinlenmek için kardeşimin evine gittim.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 5.
    0
    ertesi gün:

    erkenden kalkarak şehir merkezine inmiştim. hemen işlerime koyuldum. öğleden sonra işlerimin büyük bir bölümünü halletmiştim ama kalan birkaç işlem için yarını beklemek zorundaydım. şehir merkezinde gezmeye başladım.bir ara cep telefonum çalmaya başladı. arayan aylin di.benimle buluşmak istiyordu. yarım saat sonra marinaya geldim. körfezden gelen iğrenç koku boğazımı yakıyordu. biraz sonra aylin geldi. üzerinde mini etek, ayaklarında ince bantlı sandaletler vardı. ayakları muhteşem görünümüyle beni büyülüyordu. aylin:
    -merhaba, fazla beklemedin değil mi? neler yaptın dünden beri?
    -merhaba.ne yapıyım, işlerle uğraşıyorum. çoğunu da hallettim sayılır ama birkaç işlem kaldı.o da yarına biter sanırım.sen neler yaptın?
    -aman burada her gün ne yapıyorsak aynı şeyler işte. sıkıcı bir ortam ve monoton bir hayat.ama senin işlerin daha bitmedi. trende konuştuklarımızı unuttun mu?
    -unutmam mümkün mü hiç. o ayakların ki güzelliğinin simgeleri, beni bambaşka alemlere zütürüyor. beni benden alıp sana bağlıyor…
    -vavv şair ruhluyuz ha:)) merak etme canım bende sabırsızlanıyorum. hadi gel biraz alışveriş yapalım.
    beraber fethiye caddesine gittik.bir kaç mağaza dolaştık. aylin gözüne kestirdiği mağazaya giriyor elbiseleri inceliyordu.bir ayakkabı mağazasına girdik. kendisine yeni ayakkabı almak istiyordu. burada benim rolüm belliydi.bir kaç ayakkabı denedi. ayakkabıları ayağına ben giydirip çıkarıyordum tabi ki.sonunda siyah, klagib model bir çift ayakkabı beğendi ve satın aldı. başka bir mağazada naylon külotlu çoraplara bakmaya başladı.
    -beğendiğin bir renk var mı? hangisini seçersen onu alacağım.
    -şu siyah çok iyi bence. yinede sen bilirsin tabi.
    seçtiğim çorapları aldı ve yeni aldığı ayakkabılarla beraber denedi. harika görünüyordu. çoraplar bacaklarına süper oturmuş ve yeni ayakkabılarla beraber harika bir görünüm kazandırmıştı. gezmeye devam ettik.bir yerde yemek yedikten sonra bir parka gittik. körfez kenarında şehrin kuytu bir yerinde bir parktı bu.banklardan birine oturduk. aylin beni ayaklarıyla yoklayınca hemen harekete geçtim. yerde önüne yattım. ayaklarını yüzümde gezdirmeye başladı. ayakkabısının ucunu ve topuğunu emdirdi bana. yeni alınmış ayakkabıların tadı bir başka oluyordu.bir süre ayakkabılarıyla benle oynadı. daha sonra ayakkabılarını çıkararak ayaklarını yüzüme koydu. yeni naylon çorapların kokusu hemen ciğerlerime dolmuştu. körfezin iğrenç kokusunun yanında gül gibi kokuydu bu. aylin ayaklarını yüzüme yavaş yavaş sürtüyordu. daha sonra ayak başparmağını ağzıma soktu.bir süre başparmağını emdim. daha sonra ayaklarını saçlarımda gezdirmeye başladı. aylin:
    -kendini nasıl hissediyorsun canım?
    -harika.şu andan daha mutlu olamazdım herhalde.bir de şu körfezin iğrenç kokusu olmasa...
    ayaklarıyla burnumu kapattı.
    -şimdi o kokuyu almazsın canım. deri fabrikası yine batırmış her tarafı. hişt! kalk çabuk birileri geliyor.
    -iıhh lanet olsun!
    hemen toparlandım ve yanına oturdum. gelenler iki kızdı.biz hemen iki sevgili gibi birbirimize sarıldık. kızlar yanımızdan geçerken bize baktılar ve kıkırdaştılar. kızlar geçtikten sonra devam etmek istedik ama tek tük insanlar gelmeye başlamıştı.i̇kimizde bu günlük bu kadarının yeteceğine karar verdik. kalkıp parkta yürümeye başladık.bu arada sevgililer gibi birbirimize kenetlenmiştik. biraz daha gezdikten sonra, yarın tekrar buluşmak üzere sözleşerek evlere dağıldık.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 6.
    0
    ertesi gün:

    sabah yine erken kalkmış ve işlerimi halletmek için şehir merkezine inmiştim. öğleden sonra bütün işlerimi bitirdim. çarşıda biraz gezerek eniştemin dükkanına gitmiştim. biraz da orda vakit geçirdim.cep telefonum çalmaya başladı. evet! yine aylin arıyordu. onunla yine marinada buluşacaktık.bir saat sonra orada buluştuk. bugün spor giyinmişti. üzerinde body, altında tayt, ayaklarında parmak arası terlikler vardı.her zaman ki gibi ayaklarına dikkat ettim. french yaptırmış, harika görünüyordu. aylin:
    -merhaba canım, kuaförden geliyorum, frenh yaptırdım nasıl olmuş?
    -mükemmel ötesi aylin. harika olmuş, nasıl güzel olunacağını iyi biliyorsun.
    -bunları senin için yapıyorum mahmut.ee sen neler yaptın bugün?
    -i̇şlerimi bitirdim ama bir iki gün daha kalmak istiyorum.
    -zaten gitmek istesen de ben bırakmam seni.bu akşam evimde misafirimsin. annemde evde yok, bilesin.
    -ama nasıl olur, yani şeyy bilmem ki *
    -i̇tiraz istemiyorum,bu akşam bizdeyiz. senin için harika sürprizler hazırladım.
    evet beni heyecanlandıran sözler. acaba rüyamı görüyordum.of tanrım bu gerçeğin ta kendisi idi. evine gittik. oldukça güzel bir evi vardı. biraz oturduk, lafladık. daha sonra güzel bir akşam yemeği yedik. yemekten sonra televizyonun karşısına geçtik. güzel bir film izliyorduk.i̇kiz koltukta yan yana oturuyorduk. aylin bir ara koltuğa uzandı ve ayaklarını kucağıma koydu, tatlı sesiyle konuştu:
    -ayaklarıma masaj yaparmısın? çok yoruldum bugün.
    hemen ayaklarına masaj yapmaya başladım.bu arada ayaklarına öpücükler kondurmayı ihmal etmiyordum.bu masaj ona iyi gelmişti. yüzünden rahatladığı belli oluyordu.bir sigara yaktım. aylin sigarayı elimden alarak ayak parmaklarının arasına yerleştirdi ve ayaklarıyla bana sigara içirdi.bu arada televizyondaki bir sahne dikkatimizi çekti.bir kadın elindeki silahı önündeki erkeğe doğrultmuş ,ayak parmaklarımı öp dany, yala. diyordu. erkekte kadının ayaklarını öpüyordu.i̇kimizde çok etkilenmiştik. aylin ayağa kalkarak parmaklarını silah gibi yaparak bana doğrulttu.
    -ayak parmaklarımı öp mahmut, yala ayaklarımı *
    bende erkeğin yaptığı gibi önünde eğilerek ayaklarını öptüm ve yaladım. daha sonra aylin eline bir dergi alarak koltuğa oturdu ve ayaklarını bana uzattı.o dergi okurken ben de dakikalarca ayaklarını öptüm, kokladım, yaladım, emdim, yüzüme gözüme sürdüm… bu an hiç bitmesin istiyordum. aylin:
    -harikasın canım. ayaklarım hiç böyle güzel bir ilgi görmemişti.
    -ayakların bu ilgiyi hak ediyor doğrusu. ayaklarınla, fiziğinle, güzelliğinle, kişiliğinle kısacası her şeyinle harikasın canım.
    -teşekkür ederim canım sende harikasın. aklıma güzel bir fikir geldi.
    -yaa nedir o?
    -sen pedallar üzerindeki ayaklardan hoşlanmıyor muydun? gel benimle,bu çok hoşuna gidecek.
    beni bir odaya zütürdü. odada bir dikiş makinesi vardı.(hani şu ayakla çalıştırılan eski tip dikiş makinelerinden.) beni kafam makinenin pedalına gelecek şekilde yatırdı. sırtımın altına yastık koydu. kendiside sandalye koyarak oturdu ve ayaklarını pedala koydu. vücudum oturduğu sandalyenin altından geçiyordu ve kafam ayaklarının arasındaydı. makineyi çalıştırarak beni ayaklarında sallamaya başladı. kafam pedalın hareket yönünde yukarı aşağı doğru sallanıyordu. oldukça da hızlı sallıyordu. aylin?
    -nasıl, hoşuna gitti mi?
    -sen bir harikasın aylin, nereden aklına geldi böyle bir şey? i̇nanırmısın şu anda ayaklarının arasında cennet gibi bir yerdeyim sanki. duur yavaş biraz, başımı döndürüyorsun.
    -ha ha ha işin güzelliği de orda zaten. biraz daha hızlanayım da gör.
    evet, öyle hızlı sallıyordu ki gözlerim cisimleri takip edemiyordu.tek gördüğüm, aşağı yukarı hareket eden, bacaklarıydı. makinenin tıkırtıları arasında ayaklarında sallanıyordum. yorulduğu zaman biraz dinleniyor sonra devam ediyordu.bir ara ayağının birisini göğsüme koyarak başparmağını ağzıma soktu, diğer ayağıyla da sallamaya devam etti. kafam sallandıkça başparmağı ağzıma girip çıkıyordu.bu şekilde bir saat kadar salladı beni. sonunda durdu, bayağı yorulmuş olmalıydı. bende boşalmış bitmiştim. ayaklarının üzerinde bitkin bir şekilde yatıyordum. i̇kimizde biraz dinlendik,bir şeyler yiyerek enerji topladık. aylin:
    -eee ben senin zevklerini tatmin ettim, şimdi sıra sende.
    diyerek beni yatak odasına zütürdü. biraz öpüşmenin ardından çılgınlar gibi sevişmeye başladık. daha sonra ikimizde uyuyup kalmışız. sabah sarmaş dolaş bir şekilde uyandık. aylin beni tekrar dikiş makinesine zütürdü. aynı şekilde 30-40 dakika salladı beni.bu sabah sporu yerine geçecekmiş * daha sonra beraber kahvaltı yaptık ve çarşıya indik. akşama kadar güzel vakit geçirdik. yaşadığım en güzel günlerdi ama yarın konya ya dönmem gerekiyordu.o gün biletimi ayırttım trenden. ertesi gün aylin le beraber istasyona gittik.o da beni uğurlamaya gelmişti. biraz sonra tren geldi.eh,artık veda zamanı gelmişti:
    -sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum aylin.şu geçirdiğim 4 gün belki de hayatımın en güzel günleriydi.
    -asıl ben sana teşekkür ederim mahmut. bana şimdiye kadar hiçbir erkek böyle güzel davranmamıştı. beni öyle mutlu ettin ki anlatamam.i̇nşallah iki hafta sonra konya ya geleceğim.her zaman görüşürüz artık seninle.
    -bundan hiç şüphen olmasın aylin. sabırsızlıkla bekleyeceğim. hoşça kal, kendine iyi bak.
    -güle güle, seni özleyeceğim.
    gözlerinden bir iki damla yaş süzüldü. çok duygulanmıştım. benimde gözlerim buğulanmıştı. biraz sonra hareket memurunun çalan düdüğüyle tren hareket etti. gözden kaybolana dek birbirimize el salladık. daha sonra yerime oturdum.i̇çimde bir burukluk,bir hüzün vardı. yine tekli koltukta oturuyordum. arkama baktım ama o da ne! arkamdaki koltukta yine güzel bir kız oturuyordu ve ayakları çok güzeldi. kız kendisine baktığımı görünce bana gülümsedi.
    ooff aman tanrım
    Tümünü Göster
    ···
  6. 7.
    0
    i̇şte bir yaz tatili daha bitti. acıların sonu dertlerin başı. okullar açıldı. yine dersler, yine sınavlar zorlu maraton başlıyor yeniden.şu geçirdiğim üç aylık tatilde neler yaptım diye düşünüyorum da;bir iki aşk macerası yaşamıştım ama bir türlü o güzel ayaklar altına girememiştim.ne tuhaftı şu kız milleti. normal bir cinsel ilişkiye evet ama ayaklarıyla temasta bulunmak istesek yok “manyak mısın sen, sapık mısın sen, böyle bir şeyden nasıl zevk alıyorsun, iğrençsin,vs vs.”şimdi onlara derdimizi anlatmaya kalkmak ta ayrı bir dert. çünkü anlamayacaklar ve ardından bir sürü sorun getirecek.en iyisi koyuver gitsin.i̇şte öyle böyle derken bir yaz tatilini daha bitirmiştik.bu gün okulun ilk günüydü. ders kayıtlarını bir hafta öncesi yapmıştım.bu sene üniversite 2.sınıf olmuştum. artık çömezlikten rütbeliye yükselmiştim. kampüste ağır ağır yürüyordum ve etrafıma bakınıyordum. hiçbir şey değişmemiş,her şey bıraktığım gibiydi sanki. biraz sonra “müzik öğretmenliği”bölümünün yani benim bölümün önündeydim.i̇lk işim kantine gitmek oldu. kampüsteki en eğlenceli kantin bizimkisi olmalı.i̇çeride bağlaması, gitarı,udu, darbukası veya bendiri çalıp söyleyeni mi ararsınız, toplu halde çalıp söyleyenleri hatta dans edenleri mi ararsınız? emin olun kampüsün hiçbir yerinde yoktur bu muhabbet.ee nede olsa müzik öğretmenliği bölümünün kantiniydi. kapıda içeri baktım,her zamanki gibi neşeliydi bizim kantin.i̇çeride bağlama ve gitar çalan birileri vardı.az ileride sınıf arkadaşlarımdan bazılarını gördüm, hemen yanlarına gittim.ee özlemiştik birbirimizi. artık “tatil nasıl geçti, neler yaptın?”gibi klagib muhabbetlere başladık.bu arada okulda yeni, simalar görmeye başlamıştım. bunlar bu sene yeni gelmiş 1.sınıflar olmalıydı yani bizim çömezlerimiz olmalıydı. bizim bölümün bir özelliği daha vardır. erkek sayısından çok kız vardır bizim bölümde. yeni çömezlerimizin de çoğunluğu kızdı.eh,artık hepsini şöyle alıcı gözüyle süzmeye başladım. tabi en çok dikkat ettiğim yerleri ayaklarıydı. çoğunun ayakları güzel ve bakımlıydı.ama ne var ki havaların sıcak olmasına rağmen kapalı ayakkabı giyenler de vardı. hatta bazıları işi iyice abartmış ve diz boyunda çizmeler giymişti. bunlar herhalde alaska’dan geliyorlardı.bu şekilde etrafımı süzerken birden kantin kapısında onu gördüm.bir anda dilim tutulmuştu.1.80 boylarında, mükemmel fiziğiyle, bembeyaz teniyle, nerdeyse beline uzanan başak sarısı saçlarıyla, zümrüt yeşili gözleriyle, mükemmel bir sarışın bomba. üzerinde vücut hatların sergileyen mini etekli dekolte bir elbise. gözlerim hemen ayaklarına kilitlendi. bilekten bağlamalı bir sandalet içerisinde 40-41 numara büyüklüğünde oldukça düzgün şekilli, koyu renk ojeli tırnaklarıyla, birbirine orantılı parmaklarıyla, pembe tabanlarıyla ve incecik ayak bilekleriyle harika ayaklara sahipti.bu arada güneşte hafif bronzlaşmış harika bacaklarını da söylemeden geçemeyeceğim.i̇şte böyle bir kız kapıdan içeri girmişti. bende dahil kantinde herkesin ağzı bir karış açık kalmıştı. şaşkın bakışlarımız arasında yanımızdan bir manken gibi süzülerek geçti. peşinden de iki erkek geliyordu. büfeden içecek bir şeyler alarak yakınımızdaki bir masaya oturdular. kendi aralarında konuşuyorlar ve gülüşüyorlardı. daha doğrusu erkekler sürekli bir şeyler anlatıyor ve abuk sabuk espriler yapıyorlardı. anlaşılan kıza kapağı atmaya çalışıyorlardı. çünkü bir insana ancak bu kadar yalakalık yapılabilirdi. bende oturduğum yerden kızın ayaklarını süzüyordum.bir ara göz göze geldik. bana hafifçe gülümsedi. ayaklarını dikizlediğimi anlamıştı sanırım.ama bundan rahatsız olmuşa da benzemiyordu. arkadaşlarla biraz daha sohbet ettikten sonra, ders progrdıbını almak ve birkaç hocayla görüşmek için yukarı çıktım.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 8.
    0
    i̇skemleyi yanaştırarak piyanonun başına oturdum. tuşlara basarak bir ses aldım.vay be,özlemişim bu tınıyı. piyano bizim bölümde herkesin aldığı ortak zorunlu bir derstir.3 sene boyunca haftada iki saat bu ders vardır. çoğu kişiye piyano çalmakta biraz zorlandıkları için bu ders işkence gibi gelirdi ama ben öyle düşünmüyordum. çalmakta biraz zorlansam da çok severdim bu enstrümanı. geçen seneyi hatırlarımda,ne günlerim geçmişti bu piyano odalarında.tam dört saat boyunca, kafam gemi kazanı gibi oluncaya kadar çalıştığımı bilirim. hemen geçen seneki parçalarımı hatırlamak için sırayla çalmaya başladım.ne parçalar vardı yaa.i̇ki mozart’tan, üç diabelli’den,iki bach’tan. kısa parçalar olmasına rağmen bayağı zor parçalardı. hele bach’ın bir parçasını çıkarmam nerdeyse iki haftamı almıştı. parçaları şöyle bir hatırladıktan sonra benim özel çalışmalarıma geçtim. bunlar yabancı poptan bazı sevdiğim şarkılardı.bu şarkıları piyanoyla kendi çapımda yorumlamıştım. kendimi parçalara öyle bir kaptırmışım ki kapının açıldığını fark etmemiştim. çaldığım parçayı tam bitirmiştim ki birden bir alkış sesiyle irkildim. dönüp baktığımda bir anda nutkum tutulmuştu.o sarışın bomba bütün endamıyla karşımda duruyordu. üzerinde göğüs dekolteli bir bady, onun altında mini etek, ayaklarında da parmak arası terlikler vardı. yüzünde o tatlı gülümsemesiyle yanıma geldi.
    -harikasın yaa.ne güzel çalıyorsun, bravo. çok güzel bir şarkı bu.
    bende yüzüme en sıcak gülümsememi yerleştirdim.
    -teşekkür ederim, beğendiğine sevindim. böyle özel çalışmalarım var işte. kendi çapımda uğraşıyorum.
    -gerçekten çok güzel çalıyorsun. kimindi bu şarkı?
    -ee ben besteledim desem inanırmısın?
    -atma! bu titanic filminin müziği değilmiydi?
    -tüh be yutturamadık:) evet o müzik. celine dione’nin,my heart will go on.
    -ee bizde de kulak var yani. biliriz herhalde.bu arada adım efsane.
    -bende mahmut, tanıştığıma memnun oldum.i̇tiraf etmeliyim ki adına layık bir güzelliğin var.
    -ah teşekkür ederim.o senin güzelliğin.ya baksana piyano hocam bana şu parçayı verdi, nasıl bir şey bu?
    bizimde kullandığımız piyano metodunu açarak ilk sayfalarındaki bir parçayı gösterdi bana.bu geçen senenin başlarında çaldığım basit bir eksersiz parçasıydı. parçayı güzelce çalarak kıza gösterdim. efsane:
    -hmm biraz zor gibi.bir deneyebilirmiyim? hocam da biraz göstermişti ama daha beceremiyorum.ne zor bir alet ya şu piyano.
    -ee kolay enstrüman yoktur ki.en basit sandığımız blok flütün bile kendine göre zorluğu vardır.ama işin güzelliği de orda zaten.bir düşünsene, kolay olsa herkes yapardı. sabırlı olacaksın yavaş yavaş çalışacaksın, mutlaka başarırsın.
    piyanonun başına geçerek parçayı çalmaya çalıştı. tabi henüz beceremiyordu.ona biraz yardımcı oldum ve bir piyano hocası gibi bazı şeyleri öğrettim. daha sonra efsane piyanoyu incelemeye ve bazı yerlerini kurcalamaya başladı.ee nede olsa yeni yetme merakı vardı j bir ara piyanonun önündeki pedallara gözü takıldı.(piyanoların önünde üç tane pedal bulunur.)efsane:
    -bu pedallar ne işe yarıyor, bassam bir şey olur mu?
    -sakın basma! yoksa havaya uçarız.
    -hıı!...
    -şaka yapıyorum yaa:) bas tabiki. bakalım ne işe yaradığını anlayabilecek misin.
    pedallara basarak incelemeye başladı. benim görmek istediğim de buydu. efsane pedallara teker teker basıyor ve tuşlara basarak ne işe yaradığını anlamaya çalışıyordu.bu arada benim gözlerim bayram ediyordu.o harika ayaklar pedalların üzerinde kalkıp indikçe adrenalinim yükseliyor ve gözlerimle beynim arasındaki sinir hatlarında yoğunluk yaşanıyordu.o harika ayakların üzerine yatmamak için kendimi zor tutuyordum. efsane çok uğraşmasına rağmen pedalların ne işe yaradığını anlayamadı. bende ona güzelce ne işe yaradığını izah ettim. efsane?
    -vay be sen iyice üstadı olmuşun.
    -yok canım daha üstatlık kim biz kim. daha bir senelik eğitimim var şu piyanoda. daha öğreneceğim o kadar şey var ki.
    -yinede benden çok daha iyisin.
    -e yani,bir sene eğitim aldık sonuçta. müsaade et kadar da olsunj
    -hadi bakalım öyle olsun. başka bildiğin güzel parça var mı?
    piyanonun başına geçerek bildiğim birkaç slow, romantik parça çaldım. efsane’nin etkilendiği her halinden belliydi. zümrüt yeşili gözleri ışıl ışıl parlıyordu.
    -harikasın yaa. bana da öğretsene bu parçaları, bende çalmak istiyorum.
    -dur bakalım şimdi sana çok zor gelir bu parçalar. hele biraz öğren, piyanoya alış sonra öğretirim.
    -söz mü?
    -tamam söz
    Tümünü Göster
    ···
  8. 9.
    0
    bu şekilde biraz daha muhabbet ettik. konuşması, tavırları, hareketleri o kadar rahat ve samimiydi ki onunla hemen sıkı fıkı olmak hiç işten bile değildi. çok ta sıcakkanlı bir kızdı.i̇nsanı rahatlatıyor ve neşelendiriyordu. onunla yeni tanıştığım halde ona birden kanım kaynayıvermişti.bu arada hakkında bazı bilgiler edindim.i̇zmir’den geliyormuş. gurbetçi bir ailenin tek çocuğuymuş. aslen almanya’da doğmuş, lise yıllarında türkiye’ye kesin dönüş yapmışlar. anladığım kadarıyla zengin ve varlıklı bir ailesi vardı. onunla laflarken vaktin nasıl geçtiğini anlamamıştım. birden ders saatimin geldiğini farkettim. kızdan izin alarak hemen dersliğe koştum. okul açılalı 3 gün olmuş ve derslere ufaktan bir giriş yapmıştık.bir buçuk saatlik dersten sonra kantine indim. masaların birine oturarak bir sigara yaktım. sigaramı içerken gözüm karşı masaya takıldı. masada oturan bir kız sürekli beni süzüyordu.bu kızda 1.sınıftaydı. tahminen 1.65 boylarında kumral, kıvırcık saçlı, mavi gözlü çok hoş bir kızdı. üzerinde kot pantolon, pantolona uyumlu sade bir gömlek, ayaklarında spor ayakkabıları vardı. yüzünde sade bir makyaj vardı. deniz mavisi gözleri o kadar güzeldi ki,insanı büyüleyici bir şekilde bakıyor ve lazer gibi delip geçiyordu. kız bana hafifçe gülümsedi. bende aynı gülümsemeyle ona karşılık verdim.bir süre birbirimize bakıştık.tam yanına gidip tanışacaktım ki birden efsane tepemde bitti.
    -merhaba, dersiniz bitti mi?
    -ah merhaba, evet şimdi bitti dersimiz.
    kız izin bile istemeden yanıma oturdu. bakışlarım öbür kıza kaydı ama kız bakışlarını başka yöne çevirdi. biraz bozulmuş gibiydi. herneyse, efsane ile sohbet etmeye başladık. okuldan derslerden falan konuşuyorduk.bir ara gözüm öbür kıza kaydı ama kızı yerinde göremedim. anlaşılan gitmişti. büfeden iki çay alıp geldim. sohbete devam ettik.laf lafı açıyordu.bir ara nasıl olduysa konu ayakkabılardan açıldı. efsane:
    -benim ayakkabılarım nasıl? ayağımda hoş duruyor mu?
    masanın altına eğilerek parmak arası terliklerine baktım.i̇smi gibi efsane olan ayaklarında çok hoş duruyordu terlikler.
    -çok güzel. ayakların da çok güzel ve bakımlı. ayak bakımına özen gösteriyorsun sanırım.
    -açıkçası tepeden tırnağa bakımlı olmaya özen gösteririm. güzel kadın bakımlı kadındır. yalnız sen ayaklara karşı ayrı bir ilgi mi duyuyorsun?
    -ee öyle sayılır ama bence kadınların en çekici yerlerinden biride ayaklarıdır. yoksa o kadar manikür, pedikür falan niye yaptırsınlar ki,öyle değil mi?
    -doğru, keşke bütün erkekler senin gibi düşünse.
    muhabbet bu şekilde devam etti. efsane benim ayak fetişisti olduğu anlamıştı sanırım.onu tanıdığım kadarıyla zeki bir kızdı. mutlaka anlamıştır. öyle böyle derken vakit bir hayli geçmişti. artık gitmem gerekiyordu. efsane’de gidecekmiş zaten. okuldan beraber çıktık. çarşıya kadar beraber gittik, oradan evlere dağıldık
    Tümünü Göster
    ···
  9. 10.
    0
    nerde kaldı şu lanet olası otobüs?şu hale bak, nerdeyse 20 dakika oldu yaa. tarifeye bakacak olursak güya 10 dakikada bir otobüs var ama nerde… şu durakta yarım saattir bekliyorum.en son 20 dakika önce otobüs geçmişti,o da balık istifi gibi olduğu için yolcu almadan geçmişti.i̇şte öğrencilerin ortak çilelerinden biride ulaşım. bizim okulun önünden geçen sadece bir belediye otobüsü hattı vardı.oda nerdeyse yarım saatte bir geçiyordu. birde konya ulaşımı en rahat,en ucuz şehir derler, hıh sevsinler. neden sonra nihayet otobüs gelmişti.o da nerdeyse doluluk sınırına yaklaşmıştı. biletimi atarak otobüse bindim. sırtımda bağlamam olduğu için zorlukla arkaya ilerliyordum.bu arada bağlama benim okulumda ana çalgımdır. bizim bölümde bütün öğrenciler okulun ilk başlarında kendilerine bir enstrüman seçerler.bu enstrümanlar bağlama,ud,kanun, keman, viyola, viyolonsel, kontrbas, gitar ve yan flüttür. öğrenci bunlardan birini seçer ve 4 sene boyunca o enstrümanın eğitimini alır. tercih yapılırken herkes 3 tercih yapar.bu tercih yapma faslı aslında biraz formalitedir. çünkü her sene okula gelen öğrenci 40 kişi, ilgili enstrüman ve hocaları 9 adettir.bu 40 kişi o enstrüman hocalarına eşit bir şekilde paylaştırılır. benim aslında 1.tercihim keman,2.tercihim gitardı ama sınıfımızdaki torpilli vatandaşlar sayesinde bana kala kala 3.tercihim olan bağlama kalmıştı.eh ona da şükür. çünkü bazı kişilere tercihlerine hiç yazmadıkları enstrümanlar gelmişti. başlangıçta pek sevemesem de zamanla ısınmış ve çalmayı sevmiştim bu aleti. zaten sevmeye de mecburdum. herneyse, otobüste arkalarda uygun bir yere durdum. otobüs her zamanki güzergahında okula doğru seyrediyordu.bir ara önümdeki koltukların birinde bir çift mavi gözün beni süzdüğünü fark ettim.bu o değilmiydi? hani kantinde gördüğüm şu mavi gözlü, kumral, kıvırcık saçlı kız. evet ta kendisi. okul başlayalı bir hafta olmuştu ama onunla bir türlü tanışamamıştım.eh,artık fırsat bu fırsattı.
    -merhaba,siz müzik bölümündeydiniz değil mi?
    -evet, sanırım siz de o bölümdesiniz. sizi kantinde görüyorum hep.
    -evet bende sizi görüyorum.o yüzden simanız tanıdık geldi. şey adım mahmut.
    -bende i̇pek, memnun oldum. bağlamanı bana ver istersen.
    -şey yük olmasın, kucağında kitapların da var.
    -olsun bir şey olmaz.sen ver bana, otobüs ani frenler yapıyor. belki düşer müşersin, bağlamaya yazık olmasın.
    -peki * al bakalım, çok sağol.
    kızla böylece tanışmıştık.i̇pek eskişehirli’idi. üç çocuklu ailenin 2.çocuğuymuş. kardeşleri de okuyormuş. babası öğretmen, annesi ev hanımıymış.dar gelirli bir aileden geliyordu anladığım kadarıyla.i̇yi bir aile de yetiştiği belliydi. çok mütevazı, uslu ve hanım hanımcık bir edası vardı.yol boyunca okuldan derslerden falan konuştuk.oda benimle aynı branştaydı.o da bağlama çalıyordu. biraz sonra okulun durağına geldik. otobüsten inerek bizim bölüme kadar beraber yürüdük.ben hemen dersime girdim. ders çıkışında biraz dinlenmek için kantine indim. efsane ortalarda görünmüyordu. biraz sonra bağlama çalışmak için etüt odalarına çıktım. bulduğum boş bir odaya girerek çalışmaya başladım. daha bir hafta geçmesine rağmen hocam bir sürü parça vermişti.bir kaç tane teke zortlatması,bu parçaları çok hızlı çalmak gerekiyormuş. parçaları deşifre etmeye çalışırken birden kapı açıldı. gelen efsane idi. üzerinde göğüs dekolteli bir bady, onun altında diz boyunda bir etek, ayaklarında o bilekten bağlamalı sandaletler vardı. sırtında bir ud taşıyordu. yüzünde o sıcak gülümsemesiyle yanıma geldi.
    -oo beyimiz baya marifetli.sen bağlamada mı çalıyorsun. ayaklı orkestra gibisin ya:)
    -ee ana çalgımız olduğu için mecburen çalıyoruz.
    -aa senin branşın bağlamamıydı?ben gitar olduğunu sanıyordum, seni kantinde hep gitarla görüyorum.
    -ya gitarla daha eski mazim vardır.ta lise yıllarımda başlamıştım.en sevdiğim enstrüman olduğu için bırakmadım. aslında branşım gitar olsun istiyordum ama istemeyerek bağlama oldu, uzun hikaye.
    -haa o hikayeyi biliyorum sanırım. bende aslında keman istiyordum ama istemeyerek ud oldu.ee torpilli vatandaşlar sağolsun. herneyse bir şeyler çalsana.
    önümdeki sandalyelerin birine oturdu. ayaklarını da tam gözümün önüne koymuştu.ona geçen seneden öğrendiğim bir kaç parça çaldım.bu arada o muhteşem ayaklarına bakmaktan kendimi alamıyordum. çaktırmadan bakmaya çalışıyordum ama her defasında gözlerim yakalanıyordu...
    Tümünü Göster
    ···
  10. 11.
    0
    efsane;

    -nasıl, ayakkabılarım güzel mi?
    -çok hoş.bu bilekten bağlamalı sandaletler de ayrı hoşuma gider zaten.
    -ojelerimin rengi nasıl?
    ayaklarında beyaz renkli ojeler vardı. kız kıyafetlerine uyumlu ojeler kullanıyordu.
    -onlarda çok hoş. yalnız sorması ayıptır, ayakların kaç numara?
    -40,sence büyük mü?
    -ne biliyim, nerdeyse benim ayak numarama yakın *
    -ne yani,sen şimdi bana koca ayak mı demek istiyorsun?
    -yok canım öyle demek istemedim. ayrıca uzun boylusun, ayaklarında boyunla orantılı yani.40 numara normal bence.
    -eh bana fasulye sırığı demezsin umarım..
    -e arkadaşım sende amma alıngansın yaa. sende bana cüce demezsin umarım. gerçi senden 7 cm kısayım ya.
    -öyle mi! şimdi alırım seni ayaklarımın altına, cüce seni *
    bu söz beni çok heyecanlandırmıştı.
    -ölümüm ayaklarının altında olsun be.fasulye sırığı sende *
    -hii!... bana fasulye sırığı dedi. çabuk ayaklarımı öp özür dile.
    bir an kulaklarıma inanamadım. önce şaka yapıyor sandım. önünde eğilerek ayaklarını öper gibi yaptım. birden kafamı tutarak ayaklarına doğru itti.
    -çok ciddiyim ben. çabuk öp ayaklarımı.
    galiba hayallerim gerçek oluyordu. ayaklarına birkaç öpücük kondurdum ve özür diledim. efsane doğru düzgün öpmem için ayaklarını uzattı.i̇ki ayağını da bir süre öptüm. efsane:
    -bu yetmez çabuk sırtüstü yat önümde. kafan ayaklarımın dibinde olsun.
    dediğini yaptım. efsane ayakkabılarını çıkardı ve ne olduğunu anlayamadan efsane’nin o eşsiz güzellikteki ayaklarını yüzümde buldum.i̇ki ayağını da yüzüme kapatmıştı. gözlerim sadece tabanlarının pembeliğini görüyor ve burnum ayaklarının kokusunu alıyordu.bir süre öyle kaldı. daha sonra yavaş yavaş ayaklarını yüzüme sürmeye başladı.o anda dilim faaliyete geçmiş ve tabanlarını yalamaya başlamıştı. çok güzel tatları vardı. ayaklarının her santimetrekaresini yaladım. ayak parmaklarını ağzıma değdirdi.pan flüt çalar gibi parmaklarını öptüm. daha sonra ayaklarını ensemden geçirerek kafamı ayaklarının üzerine aldı. kafamı hafifçe yukarı kaldırarak yüzüme baktı. zümrüt yeşili gözlerinde yapmacık bir öfke ifadesi vardı.
    -bir daha bana fasulye sırığı diyecek misin ha,söyle diyecek misin?
    -bunun seni bu kadar kızdırdığını bilmiyordum. eğer bu seni rahatsız ediyorsa bir daha demem. yanlış anlama ama kızınca o kadar tatlı oluyorsun ki,seni daha çok kızdırasım geliyor.
    -demek bu hoşuna gidiyor ha?şimdi görürsün sen.
    başımı ayaklarının üzerinde hafif yukarı aşağı doğru salladı. daha sonra ayaklarını tekrar yüzüme kapattı. ayakları büyük olduğu için yüzümün tamdıbını kaplıyordu. topuklarını ağzıma bastırdı. bende ağzımı açarak topuklarını ağzıma almaya çalıştım ama sığmıyordu. daha sonra bir ayağını pantolonumun altındaki iyice sertleşmiş olan aletime koydu, diğer ayağını da ağzıma zütürdü ve baş parmağını ağzıma soktu. vajinaya girip çıkan penis gibi başparmağını ağzıma sokup çıkarmaya, diğer ayağıyla da aletimi okşamaya başladı. aldığım korkunç bir zevk rüzgarı içerisinde yavaş yavaş uçmaya başlamıştım. önce adagio (yavaş tempo) dan başladı. daha sonra yavaş yavaş hızlanarak allegretto (hızlı tempo) hızına ulaştı. artık göklerde uçuyordum ve o müthiş zevk noktasına ulaşmıştım. sarsılarak boşaldım, efsane bunu anlamış olacak ki durdu ve ayaklarını birleştirerek başımın yanına koydu.
    -şimdi yorulmuşsundur. ayaklarımın üzerine yat, dinlen biraz.
    başımı ayaklarının üzerine koydum. üzerimde orgazmın rehaveti vardı. kendimi hala rüyada gibi hissediyordum.o hayallerimde yaşattığım harika ayaklar artık başımın altındaydı. benim için kuş tüyü yastıktan bile daha rahat bir yastıktı bu.hiç kalkmak ta istemiyordum.bu arada ikimizde önemli bir şeyi unutmuştuk.biz okuldaydık ve etüt odasındaydık.bu unutkanlığımızın bedelini o dakika içerisinde ödedik. birden kapı açıldı.i̇kimizde bir an şok geçirdik. kapıda i̇pek vardı. bizi o vaziyette görünce tam bir dumura uğradı. mavi gözleri şaşkınlıktan fal taşı gibi açılmış, yüzü utancından kıpkırmızı olmuştu.biz hemen toparlandık.i̇pek “pardon”diyerek kapıyı kapattı. bizde üstümüzü başımızı düzelterek odadan çıktık. birbirimizin yüzüne suçlu gibi bakıyorduk.az sonra ikimizde kahkahalara boğulduk.i̇pek’in o hali gözümüzün önüne geldikçe gülmemize mani olamıyorduk. i̇kimizde bundan kimseye söz etmemeye dair birbirimize söz verdik.i̇pek’in de kimseye anlatmayacağını umuyorduk. daha sonra efsane dersine girdi, bende biraz piyano çalıştım. yarım saat sonra kantine indim. masaların birinde i̇pek tek başına oturuyordu. düşünceli bir hali vardı. çekinerek yanına gittim. selam verdim ve izin alarak masasına oturdum. gözlerini gözlerime dikti. çok manalı bir bakışı vardı.bir süre havadan sudan konuştuk, daha sonra girmek istediğim konuya girdim.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 12.
    0
    okuyanı gibsinler
    ···
  12. 13.
    0
    -şey i̇pek senden bir ricam olacaktı.
    -evet?
    -az önce yukarıda gördüklerin vardı ya,onlardan kimseye bahsetme olur mu?
    gözlerini kısarak bana baktı. yüzüne tuhaf bir gülümseme yayılmıştı ama gözlerinde hala manalı bir bakış vardı.
    -merak etme kimseye söylemem.ama orda ne yaptığınızı da anlayamadım doğrusu. çok ilginç bir manzaraydı.
    -ne yalan diyeyim bende anlayamadım. odada bağlama çalışıyordum, birden efsane yanıma çıktı geldi. muhabbet ediyorduk,bir ara salak bir espri yaptım.o da bana çok kızdı ve ne olduğunu anlayamadan kendimi ayaklarının altında buldum.
    -hmm demek öyle.ama bundan hiç rahatsız olmuşa benzemiyordun. kızın ayaklarında uysal bir kedi gibi yatıyordun.
    -eh canım bu hoşuma gitmedi desem yalan olur * ama her şey onun isteğiyle oldu. sonuçta adaletin kestiği parmak acımaz, cezamızı çekeceğiz değil mi?
    o anda i̇pek’in yüzüne, daha önce hiç görmediğim, çok tatlı bir gülümseme yayıldı. deniz mavisi gözleri ışıl ışıl parlamıştı.
    -hmm bunu öğrendiğim iyi oldu. eğer bir gün beni de kızdırırsan bende seni ayaklarımın altına alırım *
    -eh suçumuz olursa cezamız bu olsun, seve seve çekeriz. senin canın sağolsun *
    -bu senin açından iyi olmaz yalnız. benim ayaklarım çok kuvvetlidir,ona göre *
    muhabbetimiz bu şekilde şakalaşmalar ve gülüşmelerle devam etti.bu kız gitgide hoşuma gitmeye başlamıştı.ne tatlı bir kızdı yaa.bir süre daha muhabbet ettik. daha sonra ikimizde derslerimize çıktık
    öff kaç saat oldu yaa.şu ders bitse de çıksak artık. hoca blok ders yapalım sizi erken salayım demişti ama nerde... 2 ders saati oldu, karı hala konuşuyor.(bir ders saati 45 dakikadır.)ee nede olsa idealist ya haspam. açlıktan da midem sırtıma yapıştı. evet bu ders pgibolojisi her yerde geçerliydi herhalde. gerek ilkokulda olsun, gerek üniversitede olsun, hatta özel kurslarda bile vardır. ders yarım saati geçmeye görsün insan sıkılmaya ve esnemeye başlıyor. halbuki şu bölümde en sevdiğim işi, yani müziği yapıyoruz ama işin içine ders pgibolojisi girdimi en sevilen şey bile işkence gibi gelebiliyor. neden sonra hocamız nihayet dersi bitirmişti. derslikten çıktım ve kantine indim. yiyecek bir şeyler alarak karnımı doyurdum. okul açılalı nerdeyse bir ay olmuştu.bu zaman zarfında i̇pek’le dostluğumuzu bayağı ilerletmiştik.ha efsane’yi soracak olursanız onunla zaten samimiydik. kızın okulda samimi olmadığı erkek yoktu zaten. onunla beraber olduğum anların dışında yanında mutlaka bir yada birkaç erkek görürdüm. etrafıma bakındım ama ortalarda görünmüyordu. fazla üstünde de durmuyordum.bir ara aklıma i̇pek geldi. nedendir bilmiyorum, onun insanı büyüleyen mavi gözleri, bukle bukle kıvırcık saçları,o mütevazı ve hanım hanımcık edaları aklıma geldikçe bir tuhaf oluyordum. galiba ondan hoşlanmaya başlamıştım,i̇pek samimi olduğu birkaç kız arkadaşı dışında pek fazla kimseyle görüşmüyordu. görüştüğü erkeklerle ise aralarında daima bir mesafe vardı. gerçi bu mesafeler benimle de vardı ama bence olması gereken de buydu.şu işe bakın kalbim temiz herhalde. aklıma i̇pek gelmişti şimdi kendisi geldi * üzerinde her zamanki sade kıyafetleri ve yüzünde sade makyajı vardı.kot pantolon, gömlek ve spor ayakkabıları. zaten okul açıldığından beridir bu kızın ayaklarını bir türlü görememiştim.hep kapalı ayakkabılar giyiyordu. yanıma geldiğinde yine tatlı bir şekilde gülümsedi.
    -merhaba mahmut, nasılsın?
    -teşekkür ederim i̇pek. seni gördüm daha iyi oldum.sen nasılsın?
    -ay teşekkür ederim, bende seni görünce daha iyi oldum. oturabilirmiyim?
    -tabi buyur otur.
    zarif hareketlerle karşıma oturdu.her zamanki sevimliliği bugün de üzerindeydi.
    -ee i̇pek nasıl gidiyor?
    -fena değil ya,okula alışmaya çalışıyoruz, senin nasıl gidiyor?
    -eh işte gitmese de itekliyoruz,bir şekilde gidiyor yani.
    -çok hoşsun * baksana mahmut, bağlama hocam şu parçaları verdi. bunları biliyor musun?
    -hmm evet. bunları geçen sene bizde çalmıştık. fazla zor değil ama yavaş çalışman lazım.
    -bana gösterir misin bir ara?
    -tamam bağlamam yanımda olduğu zaman göstereyim.
    -ama göstereceksin bak. eğer beni ekersen veya parçayı öğretemezsen kendini ayaklarımın altında bil *
    -eh kalem sende, kır hakim hanım
    Tümünü Göster
    ···
  13. 14.
    0
    okurken boşaldım.
    ···
  14. 15.
    0
    sen nasıl bir sapıksın ya. kelimelerin yetersiz kaldığı bi sapıklık var sende. okurken güldüm ve hayrete düştüm.

    edit : herkesin düşündüğü şey http://inciswf.com/1296317785.swf
    ···
  15. 16.
    0
    dıbına koyyım taaaa uzun zaman önce

    kavak yellerinde oynayan birinin ayaklarını yaladım diye bi başlık açılmıştı bu hikaye vardı amk

    verildi
    ···
  16. 17.
    0
    bu şekilde şakalaşmalar ve gülüşmelerle muhabbetimiz devam etti. yarım saat sonra i̇pek’in ders saati gelmişti.i̇pek müsaade alarak dersine çıktı. bende bir süre daha oturduktan sonra yukarı çıktım, lavaboya gitmek istedim. lavabo etüt odalarının bulunduğu koridorun sonundaydı. bizim etüt odasının(efsane ile müthiş dakikalar yaşadığım oda) önünden geçerken içeriden bazı sesler duydum. dikkatle kulak kabarttım,bu efsane’nin sesiydi. kapıyı açıp içeri baktım,bir an şok olmuştum.i̇çeride efsane, ayaklarının altında ise kendi sınıfından koray adlı bir çocuk vardı. ufak tefek görünüşlü, tıfıl bir çocuktu koray.i̇kisi de bir an için telaşlandılar.ben gülümseyerek içeri girdim ve kapıyı kapattım. efsane de gülümsüyordu ama koray hala telaşlıydı.
    -ya şey sandığınız gibi değil, izah edebilirim...
    efsane:
    -korkma koray, mahmut’ta bizden. senden önce ayaklarımın altından o geçmişti.
    bende gülümseyerek:
    -evet bu konuda yalnız olmadığıma sevindim.i̇yi de çocukcağız ne yaptı sana, yoksa fasulye sırığı mı dedi?
    -hayır daha kötü bir şey söyledi.o yüzden cezalı.
    -eh o zaman çeksin cezasını, hadi ben gittim.
    tam kapıyı açıp çıkıyordum. efsane:
    -gelsene mahmut, sende katıl bize.
    -yok canım olur mu öyle şey?i̇ki kişiyle birden...
    koray:
    -gel hocam gel. zaten kızın kocaman ayakları var. biri bile bana fazla geliyor.
    efsane:
    -nee!... bana koca ayak mı diyorsun? çabuk ayağımı temizle. parmak araları dahil her yerini temizleyeceksin. mahmut sende öbür ayağımı temizle, aval aval bakma öyle gel hadi.
    eh madem çağrılıyoruz neden olmasın? bende öbür ayağının altına girerek yalamaya başladım.i̇lk kez efsane’nin pantolon giydiğini görüyordum.o da bacak ölçülerini tamamen belli eden bir tayttı. üzerinde ise güzel bir tişört vardı. göğüsleri tişörtün altında füze gibi duruyordu. hemen parmaklarına yumuldum. parmak uçlarından ayak bileklerine kadar ayağının her santimetrekaresini yaladım.bu gün tırnakları pembe ojeliydi. ayak başparmağını ağzıma alarak emmeye başladım.bu arada diğer ayağının altında koray can çekişiyordu * başparmağından sonra dilim bütün parmaklarının arasında dolaştı. daha sonra efsane ayağını yüzüme kapattı.bir süre öyle kaldıktan sonra ayak çukurunu yüzüme sürmeye başladı. daha sonra ayağını göğsüme koydu ve çenemi ileriye ittirdi. daha sonra ayaklarıyla bize yüz masajı yaptı.bir süre daha seviştik ayaklarıyla. benim aklıma okulda olduğumuz geldi.
    -arkadaşlar bence bugünlük yeter bu kadar. unutmayın ki okuldayız,her an basılabiliriz
    efsane de,koray da bana hak verdiler. üstümüzü başımızı düzelterek odadan çıktık ve kantine indik. koray bir süre sonra yanımızdan ayrıldı. efsane ile baş başa kalmıştık.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 18.
    0
    yolla panpa
    ···
  18. 19.
    0
    reserved.

    özet geç bin ?
    ···
  19. 20.
    0
    efsane:

    -bu akşam işin var mı mahmut?
    -ee yok,ne oldu?
    -akşam çıkalım, takılalım bir yerlere.
    -hmm olabilir nereye gidelim?
    -bilmem,sen belirle.ben konya’da fazla bir yer bilmem.
    -benim her zaman takıldığım bir bar var, oraya gidelim istersen. ortamı hoştur ayrıca canlı müzikte var,d.j. de var.
    -o.k. anlaştık. beni akşam 8.30 gibi evden alırsın. bana cep numaranı ver. sende benimkini al.
    kantinde biraz daha vakit geçirdikten sonra evlere gittik. akşam üzerime şık bir takım elbise giyerek çıktım. saat tam 8.30 da efsane’yi evinden aldım. efsane güzelliği ile gözleri kamaştırıyordu yine. üzerinde göğüs dekolteli, mini etekli harika bir elbise, ayağında ise ince bantlı sandaletler vardı.evi bara biraz uzaktı.ben taksi tutmak istedim, efsane gerek olmadığını yürümek istediğini söyledi. bara doğru yürümeye başladık. efsane koluma girmişti. biraz sonra bara geldik. çılgınlar gibi dansetmeye, eğlenmeye başladık.ben bir iki bardak bira içmiştim, efsane birkaç kadeh votka-vişne,bir kadeh de viski içmişti.bir ara slow bir müzik çalmaya başladı. efsane ile birbirimize yılların sevgilisi gibi sarılıp dansetmeye başladık.i̇şte o an kendimi rezil olmuş gibi hissettim. çünkü benden uzun boylu bir kızla dansediyordum. gece boyunca çılgınlar gibi eğlendik. efsane içkiyi biraz fazla kaçırmış, kafayı bulmuştu. benimde biraz başım dönüyordu ama sarhoş değildim. efsane gece boyunca kahkahalar atıyor, anlamsız espriler yapıyordu. saatler 02.00 yi gösteriyordu.ben artık gitmemizin iyi olacağını düşündüm. çünkü efsane sapıtmaya başlamıştı. hesabı ödedim ve efsane’yi kolundan tutup zorla bardan çıkardım. öyle sarhoştu ki yolda zorlukla yürüyordu.bir taksi çevirdim ve efsane’nin evine yollandık.eve geldiğimizde taksicinin parasını vererek gönderdim. efsane hala kahkahalar atıyor ve detone bir sesle şarkı söylüyordu. evine zorlukla girdik.bir öğrenci evi için oldukça güzeldi evi. bütün eşyalar yeni ve pahalı türdendi. salona geçtik. efsane koltuğa yığıldı kaldı. bende mutfağa giderek efsane’ye bir kahve yaptım. kahveyi içince midesi alt üst olmuştu. lavaboya giderek biraz rahatladı. hemen bir bardak soda limon hazırladım. neden sonra biraz ayılmış ve kendine gelmişti. koltukta yığılmış bir vaziyette oturuyordu. gidip yanına oturdum.
    -hay kızım sana kim dedi o kadar iç diye? neyse biraz kendine geldin değil mi?benim gitmem gerekiyor. seni yatağına yatırıyım, güzel bir uyku çek, sabaha bir şeyin kalmaz.
    efsane birden ellerime yapıştı.
    -nereye gidiyorsun bu saatte ayol? gitme kalalım burada.hem daha masaj yapacaksın bana.
    -masaj mı,ne masajı?
    efsane yine bir kahkaha attı.
    -ayak masajı tabiki,ne masajı olacak ayol.
    koltuğa uzandı ve ayaklarını bana uzattı.
    -hadi rahatlat beni fetişistim benim.
    ona güzel bir masaj yapmaya başladım.bu arada o harika ayaklarına öpücükler kondurmayı ihmal etmiyordum.bu masaj ona çok iyi gelmişti. yavaş yavaş ayaklarını öpmeye ve yalamaya başladım. dakikalarca ayaklarını öptüm, yaladım, emdim, yüzüme gözüme sürdüm.o eşsiz güzellikteki ayaklara doyum olmuyordu. efsane bir ara ayağıyla aletimi yokladı. aletim taş gibi olmuştu ve pantolonuma sığmıyordu. pantolonumu indirerek bana güzel bir mastürbasyon yaptı. doğrusu bu işi iyi biliyordu. biraz sonra o müthiş zevk noktasına gelmiş ve sarsılarak ayaklarına boşalmıştım. koltuğa yığıldım kaldım.500 metre koşmuş bir atlet gibi soluyordum. efsane’de başımı omuzlarıma dayamış yatıyordu.az sonra kalkıp peçete getirdim ve kızın ayaklarını temizledim. efsane:
    -bacaklarımı ovar mısın? çok kötü ağrıyor.
    bileklerinden başlayarak bacaklarını ovmaya başladım. bacakları oldukça dolgun ve pürüzsüzdü. bacaklarını ovdukça efsane derin derin nefes alıyordu. yavaş yavaş yukarılara çıktım. efsane’nin nefesleri daha da hızlanmıştı ve hafifçe inlemeye başladı. bütün bunlar beni daha da azdırıyordu.bir anda göz göze geldik. zümrüt yeşili gözlerinde ateşler yanıyordu. etkileyici bir sesle.
    -seni istiyorum anlıyor musun? bütün benliğimle istiyorum. erkeğim benim...
    bir anda dudaklarıma yumuldu. ateşli bir şekilde öpüşüyorduk. o dolgun dudaklarının arasında, dilim ve dudaklarım kayboluyordu adeta. daha sonra kravatımdan tutarak beni odasına zütürdü. öpüşmeye devam ettik ve yavaş yavaş gömleğimin düğmelerini çözmeye başladı. evet sonrası tahmin ettiğiniz gibi. kendimizi yatağa attık ve çılgınlar gibi sevişmeye başladık.a dan z ye bütün oyunları oynadıktan sonra ikimizde yorgun düşerek uyuyakaldık. sabah uyandığımda efsane’nin ayakları ağzımdaydı. efsane hala uyuyordu. kalkarak lavaboya gittim ve yüzümü yıkadım. başımda berbat bir ağrı vardı. lavabodan yüzümü kaldırıp aynaya baktığımda arkamda duran efsane’yi fark ettim. efsane birden kollarını belime dolayarak sarıldı.
    -harikaydın aşkım. bana unutamayacağım bir gece yaşattın.
    ona manalı bir şekilde baktım.
    -sende harikaydın güzelim.ama dün gece çok sarhoştun, neler yaptığını hatırlayabiliyor musun?
    -hatırlıyorum tabiki ayol.o kadar da sarhoş değildim. yalnız bana dost gibi davranıyordun ya,işte o bitirdi beni.bir başkası olsa beni hemen yatağa atmaya çalışırdı. kısacası bana şimdiye kadar hiçbir erkek böyle beyefendi gibi davranmamıştı, çok iyi bir insansın sen.
    -o kadar da abartma canım, yoksa kafamda halkalar görmeye başlayacağım. yalnız dün gece bende sarhoştum. o kafayla belki hatalar yaptık, yani bilmiyorum belki de yasak şeyler yaptık.
    -aman boş ver canım. yasak şeyler nedir ki?hepsi çiğnenmek vardır. hayatının kurallarını sadece sen koyarsın. buna kimse karışamaz. sayemde sende çok güzel bir gece geçirdin. söylesene sende eğlenmedin mi?
    birden yüzü mahzunlaştı ve dudakları büzüldü.
    -yoksa beni çekici bulmuyor musun?
    anlamlı bir şekilde gülümsedim.bir insanın bu kadar serbest olmasına inanamıyordum.
    -eğer bunlar yasaksa sen çiğnediğim en güzel yasaklardan birisin güzelim *
    yüzüne o tatlı gülümsemesi geri gelmişti. dudaklarımdan bir öpücük aldı. beraber kahvaltı yaptık.o gün günlerden cumartesiydi. efsane bu evde iki kızla beraber kalıyordu.ev arkadaşları hafta sonu tatilini değerlendirerek memleketlerine gitmişlerdi. böylelikle bir hafta sonunu efsane ile beraber geçirdik.
    Tümünü Göster
    ···