/i/Devlet

  1. 1.
    +31 -3
    Az önce görünmedi bi daha açtım okuyun bi amk adam zütünden uydurmuş

    Ppsindeki bayrağa tükürdüğüme gelsin

    Eğer sen Ziya gökalpa din düşmanı dersen onun eserlerinin tek bir satırını okumamışın demektir al seni pis cahil

    Sancağım tevhid, bayrağım hilâl,
    Birisi yeşil, ötekisi al,
    islâm'a acı, düşmandan öc al,
    islâm'ı âbâd eyle Yârabbi!
    Düşmanı berbâd eyle Yârabbi!

    bu şiir ziya gökalpa aittir asker duası adında

    Ülkücülere okumaz cahil liseli diyen sen asıl cahil olansın

    Yemin ederim yazarken elim titriyor. Sen nasıl bozkurta atsıza ziya gökalpa laf edersin amk cahili.

    O eziklediğin liselilerin hepsi senden daha yürekli

    Şuursuz bağnaz yobaz bir şekilde ülkücülere laf attın ya allah belanı versin

    Ülkücüleri senin ağzına düşürenin de allah belasını versin

    asıl din düşmanı it senin gibilerdir, seni böyle yetiştiren dir.

    edit: bir de atatürk düşmanı demiş, burdan da atsızın hiç bir eserini okumadığını belli ediyor
    ···
  1. 2.
    +1
    Rez tutar
    ···
  2. 3.
    +1
    Rez
    ReZkez
    ···
  3. 4.
    +2
    Adam haklı
    ···
  4. 5.
    0
    Azdim cok guzel
    ···
  5. 6.
    +1
    Anlaşılan giblenmedim
    ···
  6. 7.
    +1
    Uyu yavrum, uyanacak günler var,
    Yarınları gözetleyen dünler var.
    Baban şehit izlerinde ünler var.
    O izlerde sen de dolaş
    Öç gününe sen tezce ulaş
    Uyu yavrum, tepesinde haç yatan
    Camiler vardır bu mu seni ağlatan?
    Dayanamaz çiğnenmeye bu vatan
    Camilere zütür hilal,
    Hem yurdu, hem de öcünü al.
    ···
  7. 8.
    +1
    Ben Türküm! diyorsun, sen Türk değilsin!
    Ve islamım! diyorsun, değilsin islam!
    Ben, ne ırkım için senden vegiba,
    Ne de dinim için istedim ilam!

    Türklüğe çalıştım sırf zevkim için,
    Ummadım bu işten asla mükafat!
    Bu yüzden bin türlü felaket çektim,
    Hiç bir an esefle demedim: Heyhat!

    Hatta ben olsaydım: Kürd, Arap, Çerkes;
    ilk gayem olurdu Türk milliyeti
    Çünkü Türk kuvvetli olursa, mutlak,
    Kurtarır her islam olan milleti!

    Türk olsam olmasam ben Türk dostuyum,
    Türk olsan olmasan sen Türk düşmanı!
    Çünkü benim gayem Türkü yaşatmak,
    Seninki öldürmek her yaşatanı!

    Türklük, hem mefkurem, hem de kanımdır:
    Sırtımdan alınmaz, çünkü kürk değil!
    Türklük hadimine 'Türk değil! ' diyen
    Soyca Türk olsa da 'bintir', Türk değil!
    ···
  8. 9.
    +1
    itler bile güldü kimsesliğimize
    ···
  9. 10.
    +2
    Bu gün yollanıyorken bir gurbete yeniden
    Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
    Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
    itler bile gülecek kimsesizliğimize

    Gidiyorum: gönlümde acısı yanıkların...
    Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda.
    Dün benimle birlikte gülen tanıdıkların
    Yalnız bir hatırsı kaldı artık yanımda.

    Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;
    Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına.
    Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
    Değişilir topuda bir sokak kaltağına.

    ister düşün... Kendini ister hayale kaptır...
    Uzar uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların.
    Bakarsın aldanmışsın, gördüğün bir seraptır
    Sevimli bir hayale açılırken kolların.

    Ey doğunun anlımı serinleten rüzgarı!
    Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay!
    Arzularım bir oktur, aşar ulu dağları.
    Düştüğü yer uzakta “DiLEK” adlı bir saray.

    O sarayda bulunca Tanrılaşan erleri
    Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek.
    Hepsi sussa da “Kür şad” uzatarak elini;
    “Hoş geldin oğlum ATSIZ, kutlu olsun! ” diyecek.

    1932
    ···
  10. 11.
    +1
    Dilek yolunda ölmek Türklere olmaz tasa,
    Türk’e boyun eğdirir yalnız türeyle yasa;
    Yedi ordu birleşip kaşımızda parlasa
    Onu kanla söndürür parçalarız, yeneriz.

    Biz Turfanı yarattık uyku uyurken Batı
    Nuh doğmadan kişnedi ordularımızın atı.
    Sorsan şöyle diyecek gök denilen şu çatı:
    Türk gücü bir yıldırım, Türk bilgisi bir deniz.

    Delinse yer, çökse gök, yansa, kül olsa dört yan,
    Yüce dileğe doğru yine yürürüz yayan.
    Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan,
    Ölümlerle eğlenen tunç yürekli Türkleriz...

    1931
    ···
  11. 12.
    +1
    I
    Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.
    Sen bütün varlığınla yurdumuzun malısın.
    Sen bir insan değilsin; ne kemiksin ne de et;
    Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın.

    Iztırap çek inleme... Ses çıkarmadan aşın.
    Bir damlacık aksa da bir acizdir göz yaşın;
    Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın,
    Tek başına dileğe doğru at salmalısın.

    Ezilmekten çekinme ... Gerilemekten sakın!
    iradenle olmalı bütün uzaklar yakın,
    Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın,
    Ateşe atılmalı, denize dalmalısın.

    Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan!
    Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan?
    Mefkuresinden başka her varlığı unutan,
    Kahramanlar gibi sen ebedi kalmalısın...

    II
    Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,
    Ne de sıska bir göğse takılan bir çiçeksin;
    Seninde bu dünyada nasibin var savaşmak!...
    Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin.

    Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla,
    Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova ,yayla...
    Hayata ne biçimde geldinse bir borayla
    Daha sert bir kasırga içinde biteceksin.

    KIZIL ELMA uğruna kılıç çekince kından,
    Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından.
    Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından.
    Belki öldükten sonra bir parça güleceksin.

    Yüz paralık kurşunla gider “HAYAT” dediğin;
    “ Tanrı yolu” uzaktır; erken kalk sıkı giyin.
    Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin
    Güzel Kızıl Elma’na varmadan öleceksin.

    III
    Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini,
    Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına.
    Işıksız kulübende boranın esişini
    Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına.

    Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca;
    Namert bir el arkandan seni vurur kadınca;
    Bir gün sabrın tükenir... Silahını kapınca
    Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına...

    Hayatın kamçısıyla sızar derinden kanlar,
    Senin büyük derdinden başkaları ne anlar?
    Vicdanını “Paris”e, “Moskova”ya satanlar,
    Küfür diye bakarlar senin dualarına.

    Hey arkadaş!.. Bu yolda bende coşkun bir selim,
    Beraberiz seninle, işte elinde elim.
    Seninle bu haya
    ···
  12. 13.
    +1
    Güzel dil Türkçe bize,
    Başka dil gece bize.
    istanbul konuşması
    En sâf, en ince bize.

    Lisanda sayılır öz
    Herkesin bildiği söz;
    Ma'nâsı anlaşılan
    Lûgate atmadan göz.

    Uydurma söz yapmayız,
    Yapma yola sapmayız,
    Türkçeleşmiş, Türkçedir;
    Eski köke tapmayız.

    Açık sözle kalmalı,
    Fikre ışık salmalı;
    Müterâdif sözlerden
    Türkçesini almalı.

    Yeni sözler gerekse,
    Bunda da uy herkese,
    Halkın söz yaratmada
    Yollarını benimse.

    Yap yaşayan Türkçeden,
    Kimseyi incitmeden.
    istanbul'un Türkçesi
    Zevkini olsun yeden.

    Arapçaya meyletme,
    iran'a da hiç gitme;
    Tecvîdi halktan öğren,
    Fasîhlerden işitme.

    Gayrılı sözler emmeyiz,
    Çocuk değil, memeyiz!
    Birkaç dil yok Tûran'da,
    Tek dilli bir kümeyiz.

    Tûran'ın bir ili var
    Ve yalnız bir dili var.
    Başka dil var diyenin,
    Başka bir emeli var.

    Türklüğün vicdânı bir,
    Dîni bir, vatanı bir;
    Fakat hepsi ayrılır
    Olmazsa lisânı bir.
    ···
  13. 14.
    +1
    Elimde tüfenk, gönlümde iman,
    Dileğim iki: Din ile vatan...
    Ocağım ordu, büyüğüm Sultan,
    Sultan'a imdâd eyle Yârabbi!
    Ömrünü müzdâd eyle Yârabbi!

    Yolumuz gaza, sonu şehâdet,
    Dinimiz ister sıdk ile hizmet,
    Anamız vatan, babamız millet,
    Vatanı ma'mur eyle Yârabbi!
    Milleti mesrur eyle Yârabbi!

    Sancağım tevhid, bayrağım hilâl,
    Birisi yeşil, ötekisi al,
    islâm'a acı, düşmandan öc al,
    islâm'ı âbâd eyle Yârabbi!
    Düşmanı berbâd eyle Yârabbi!

    Kumandan, zabit, babalarımız.
    Çavuş, onbaşı, ağalarımız.
    Sıra ve saygı, yasalarımız.
    Orduyu düzgün eyle Yârabbi!
    Sancağı üstün eyle Yârabbi!

    Cenk meydanında nice koç yiğid,
    Din ve yurd için oldular şehid,
    Ocağı tütsün, sönmesin ümid,
    Şehidi mahzun etme Yârabbi!
    Soyunu zebun etme Yârabbi!
    ···
  14. 15.
    +2
    Çocuktum, ufacıktım,
    Top oynadım, acıktım.

    Buldum yerde bir erik,
    Kaptı bir Ala Geyik.

    Geyik kaçtı ormana,
    Bindim bir ak doğana.

    Doğan, yolu şaşırdı,
    Kaf Dağından aşırdı.

    Attı beni bir göle;
    Gölden çıktım bir çöle,

    Çölde buldum izini,
    Koştum, tuttum dizini.

    Geyik beni görünce,
    Düştü büyük sevince.

    Verdi bana bir elma,
    Dedi, dinlenme, durma.

    Dağdan yürü, kırdan git,
    Altın Köşke çabuk yet.

    Seni bekler ezeli,
    Orda dünya güzeli.

    Bin yıllık çile doldu!
    Bunu dedi, kayboldu.

    Yedim sırlı elmayı,
    Gördüm gizli dünyayı.

    Gündüz oldu, geceler;
    Ak sakallı cüceler,

    Korkunç devler hortladı,
    Cinler, cirit oynadı.

    Kegib başlar yürürdü,
    Saçlarını sürürdü.

    Bir de baktım, melekler,
    Başlarında çiçekler.

    Devlere el bağlıyor,
    Gizli gizli ağlıyor.

    Kılıcımı çıkardım,
    Perileri kurtardım.

    Kurtardığım periler,
    Adım adım geriler,

    Kanadını açardı,
    Selam verir, kaçardı.

    Az, uz gittim, dolaştım,
    Altın Köşke ulaştım.

    Bir kapısı açıktı,
    Öteki kapanıktı.

    Kapalıyı açarak,
    Açığa vurdum kapak.

    At önünde et vardı,
    it, ot yemez ağlardı;

    Otu ata yedirdim,
    Eti ite yedirdim.

    Açtım bir elmas oda;
    Dev şahı uykuda

    Gördüm, kestim başını,
    Dedim, Ey dev nerede?

    Nerede Dünya Güzeli?
    Dedi, Elinde eli!

    Döndüm, baktım. Bir Kırgız
    Elbiseli güzel kız.

    Durmuş, bakar yanımda,
    Şimşek çaktı canımda.

    Güldü, dedi, Türk Beyi!
    Tanıdın mı geyiği?

    Kimse, beni bu devden
    Alamazdı. Ancak sen,

    Kaya deldin, dağ yardın,
    Geldin, beni kurtardın.

    Ah o imiş anladım,
    Sevincimden ağladım,

    Dedim, Turan Meleği!
    Türkün yüce dileği!

    Yüz milyon Türk bu anda
    Seni bekler Turanda.

    Haydi, çabuk varalım,
    Karanlığı yaralım;

    Sönük ocak canlansın,
    Yoksul ülke şanlansın

    indik, iti okşadık,
    At sırtına atladık.

    Geçtik nice dağ, kaya,
    Geldik Demirkapıya.

    Kapanması, çok yıldı,
    Açıl! dedim, açıldı.

    Yol verince gizli yurt,
    Aldı bizi Bozkurt,

    Kaf Dağından geçirdi,
    Türk Eline getirdi.
    ···
  15. 16.
    +1
    Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
    Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
    Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir;
    Kahramanlık; saldırıp bir daha dönmemektir.

    Sızlasa da gönüller düşenlerin yasından
    Koşar adım gitmeli onların arkasından.
    Kahramanlık; içerek acı ölüm tasından
    ileriye atılmak ve sonra dönmemektir.

    Yırtıcılar az yaşar... Uzun sürmez doğanlık...
    Her ışığın ardında gizlidir bir karanlık.
    Adsız sansız olsa da, en büyük kahramanlık;
    Göz kırpmadan saldırıp bir daha dönmemektir.

    Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir,
    Ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmektir.
    Bunun için ölüme bir atılış gerekir.
    Atıldıktan sonra bir daha dönmemektir...
    ···
  16. 17.
    +1
    Arkadaşlar, haydi artık saflar dizilsin!
    Uzak, yakın ufuklardan koşup gelerek
    Belde çelik kılıç, içte çelikten yürek
    Taşıyanlar saflardaki yerini bilsin!

    Bir çığ gibi yürüyelim gözler ilerde;
    Keder, elem her ne varsa geride kalsın!
    Tehlikeler duman gibi tüterken yerde
    Arkadaki her düşünce sönüp ufalsın.

    Kahramanlar yürük gider ölüme karşı,
    Bir sevgili gibi onu basar bağrına!
    Bak, uzaktan çalınıyor bir zafer marşı,
    Yürüyelim şu doğmakta olan yarına...

    Sen ne kadar güzel şeysin, ey şanlı ölüm!
    Bizim bütün talihimiz sende saklıdır.
    Ey dünyada her yiğite nişanlı ölüm,
    Zevki sende arayanlar elbet haklıdır.

    Köprüköy'den, Pilevne'den gelen ses nedir?
    Çanakkale şehitleri dirildiler mi?
    Çocuklarda yeni doğan bu heves nedir?
    Kocamışlar bir sır için gençlik diler mi?

    Saflarımız seylerse de yine ileri!..
    Düşenlerin kanlarından doğar bir şafak!
    Haydi sarssın yeri, göğü cenk türküleri;
    Kanımızla burda yarın güller açacak.
    ···
  17. 18.
    +1
    Ey, Türkistan, şanlı ülke, güzel anayurt!
    Bir gün gelir kaldırırız yine bayrağı;
    içimizden elbet çıkar yeni bir Bozkurt,
    Yabancıdan geri alır kutlu toprağı...
    Küçük kuşlar bize hergün şöylece çiler:
    Ey ölümle el sıkışan ihtilalciler!
    Size der ki gökten inen kutsi elçiler!
    Siz buldunuz ebediyet denen kaynağı...

    Biz, mezarsız ölüp giden genç atsızlarız;
    Yaramızı suyla yıkar, otla sararız;
    Kimsemiz yok, fakat gönüllerde biz varız,
    Bize şefkat sunmaz hiçbir kadın dudağı...

    Bak Timur’un, Gültekin’in ruhu ne diyor:
    Şanlı günler şimdi efsane diyor,
    it canlı rus vatanını soyuyor, yiyor,
    Ey, büyük Türk haydi artık kaldır sancağı!

    Mazideki zaferlerden kalmadı bir iz;
    Döktüğünüz kanlar oldu bir deniz...
    Birgün elbet yeni baştan birleştiririz:
    Türkmen, Kırgız, Uygur, Başkurt, Özbek, Kazağı.
    ···
  18. 19.
    +2
    Erlik günü geldiğinde
    Yigitlere şan görünür.
    Yığın yığın harcanmaya
    Nice yüz bin can görünür.
    Kopunca bir büyük savaş
    Er tez gider, korkak yavaş.
    Yüreksize akçayla aş,
    Erlere meydan görünür.
    Bir gün olur yılda, ayda
    Birleşiriz hep Altay’da.
    Güz ayında, kurultayda
    Başı börklü han görünür.
    Atsız der ki: Ne var canda?
    Yatarız taze çimende.
    Rus’un adı her geçende
    Gözlerime kan görünür.
    ···
  19. 20.
    +1
    Ey saçları “alagorsan” kegib hanım kız!
    Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!

    Bacağımla alay etme pek topal diye.
    Bir sorsana o topallık bana nereden hediye ?

    Sen Şişli’de dans ederken her gece gündüz,
    Biz ötede ne ovalar, çaylar, ne dümdüz

    Yaylaları geçtik, karlı dağları aştık;
    Siz salonda dans ederken bizler savaştık .

    Ey dudağı kanım gibi kıpkırmızı kız,
    Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!

    Olan işler dimağını azıcık yorsun!
    Biliyorum elbisemle eğleniyorsun;

    Biliyorum baldırını o kadar nazla
    Örten bir tek ipek çorap kıymetçe fazla

    Benim bütün elbisemden... Hatta kendimden...
    Biliyorum: Çünkü bugün şu dünyada ben

    Neyim? Bir hiç... işe güce yaramaz topal...
    Sen sağlamsın, senin hakkın, dünyadan zevk al:

    Çünkü orda düşmanlarla boğuşurken biz
    Siz muhteşem salonlarda şarap içtiniz!

    Ey gözünün rengi bana yabancı güzel,
    Her yolcunun uğradığı ey hancı güzel!

    Sen yabancı kucaklarda yaşarken her gün
    Yapıyorduk bizde kanla, barutla düğün.

    Sen o sıcak odalarda cilveli, mahmur
    Dolaşırken... Biz de tipi, fırtına, yağmur,

    Kar altında kanlar döktük, canlar yıprattık;
    Aç yaşadık, susuz kaldık, taşlarda yattık.

    Sen açılmış bir bahardın, biz kara kıştık;
    Bizden üstün ordularla böyle çarpıştık...

    Gülme öyle bana bakıp pek arsız arsız
    Sen ey dışı güzel, fakat içi çamur kız!

    Sana karşı haykıranı, mecbursun dinle;
    Bugün hesap göreceğiz artık seninle:

    Ben cephede geberirken, geride vatan
    Aşkı ile bin belalı işe can atan

    Anam, babam, karım, kızım, eziliyorken
    Dağlar kadar yük altında... gel, cevap ver, sen

    Bana anlat, anlat bana, siz ne yaptınız?
    Köpek gibi oynaştınız, fuhşa taptınız!

    Anavatan boğulurken kıpkızıl kanda
    Yalnız gönül verdiniz siz zevke, cazbanda...

    Ey nankör kız, ey fahişe unutma şunu:
    Sizin için harp ederken yedim kurşunu.

    Onun için topal kaldı böyle bacağım,
    Onun için tütmez oldu artık ocağım.

    Nazlı nazlı yatıyorken sen yataklarda
    Sallanarak ölü kaldık biz bataklarda.

    Kalbur oldu süngülerle çelik
    ···