+1
-1
moda hakkındaki fikirlerimden daha önce başka bir platformda bahsetmiştim. lakin burada öteki insan aptallıklarından bahsederken sıra gelmedi şu güne kadar. belki ufak tefek doneler vermişimdir ama detaylı bir görüş hiç bildirmedim hatırladığım kadarıyla. beni yakinen takip edenlerin bildiği üzere insan türü ile ilgili ciddi sıkıntılarım var. kıymet verdiği şeylerin çoğunun tırt olması, daha da ötesinde kendisine iyi denilen her gibi iyi sanıyor olması beni üzüyor. zira insanın diğer türlerden farklı olarak içgüdülerinin üzerinde çalıştırabildiği bir bilinç mekanizması mevcut ve bu çok rahat yönlendirilebiliyor. özellikle de günümüzdeki gibi çıkar sağlamaya çok müsait bir parasal ekonomide bu yönlendirmeye açık bilinç birileri tarafından kullanılabiliyor.
tabi bunu yapabilmek için çeşitli tüketim kanalları açmak lazım. ne gibi? kozmetik gibi, moda gibi, inanç sistemleri gibi, teknoloji suyuna bandırılmış salt tüketim ürünleri gibi.
bu tüketim kanalları ne işe yarıyor?
aslında kıymeti olmayan bir olguyu bu gibtiritaktan kanallardan herhangi birinden geçirdiğiniz anda çok ciddi bir sanal değer ile bezemiş oluyorsunuz. moda olmasa kimin yirmi tane çantaya ihtiyacı olur ki değil mi, kimin onlarca çift ayakkabıya ihtiyacı olur. kökten düşünme bizim toplumuza hiç öğretilmiyor. yani bir olguyla ilgili kafa yorarken olduğu katmanı kaldırıp bir altına ve onun da altına bakma ihtiyacı hissedilmiyor. ben şahsi gözlemlerimi kullanarak yaşadığım çevreyi üç temel düşünme eğilimi sınıfına böldüm. (ve bunları bu yazı için tüketim eğilimleri sonucuna bağladım)
birinci ve en geniş grup kendilerine söylenenler dışında hiç düşünmeyenler;
bu gruptakiler reklamlara, pazarlamacılara, yazarlara, aydınlara ve onların dikte ettikleri tüm fikirlere hipnoza girmiş gibi inanıyorlar. onlara yeterince para harcayarak güzel gösteremeyeceğiniz hiç bir şey yok. evinde zaten olan ve yenisine ihtiyaç duymadığı bir ürünü kolayca kendilerine yeniden satabilirsiniz. aptallıları tüketme kapasiteleri yüksek olduğu sürece gün yüzüne çıkmaz ve umursanmaz. sağılmayı bekleyen ineklerden farksızlar. beyinleri otonom sinir sistemlerini çalıştırmak dışında işlevsiz. hiç bilinmeyen bir şeyi üretebilme yetenekleri yok. insan ile ilgili en üstün değer olan sanata katkıları sıfır.
ikinci grup olguyu içinde bulunduğu zaman mekan düzleminde ele alanlar;
bu gruptakiler ilk gruba göre daha nadir. genelde iyi eğitim almış tartışma kültürü yüksek insanlar. herhangi bir konu hakkında tartışırken sıklıkla karşılaştığım bu kesimin tek sorunu kökten düşünme eğilimin ekgib olması. olguları birbirleriyle bağlamayı sevmiyorlar. evrende olduğu gibi neden sonuç ilişkisi içinde düşünmeyi reddediyorlar. bu insanlarla tartışırken genelde iyi bir filmin üç dakikalık kısmını izliyor gibi hissediyorum kendimi. tartışmalar hep havada kalıyor. o yüzden doğru söylüyor olmaları onlarla uzun süre tartışmanız için yeterli olmuyor. tüketim alışkanlıkları onlara sunulanlar arasında en mantıklısına yönelmek üzerine kurulu ilk grup kadar olmasa da reklama ve tanıtım aracılığı ile etkilenmeye müsaitler. sanat ile ilgileri klagib eserlerinin reprodüksiyonlarından öteye gidemiyor. vizyonları geniş ama temelsiz.
üçüncü grup fikir ve yaratımın nirvanasında olanlar;
bu grup her daim saygı duyulması gereken. toplumun değer yargılarından ve fikir kirliliğinden sıyrılmış, insanları ileriye zütüren öngörüleriyle bizi günümüzdeki hayata taşımış insanlar. herkesin yanlış dediğine özgüvenleriyle karşı durabilen bu insanların bilime, sanata, hayata kattıkları olmasa halen cilalı taş devrinde birbirimizin muzunu çalıyorduk. onlar tüketirken önce ihtiyacı kendisi üzerinde belirler. onun ihtiyacını karşılıyacak ürünü hayal eder, tasarlar. ardından piyasayı kendi aklındakiyle değerlendirir. manipülasyona tamamen kapalıdır. sadece bu insanın yaşadığı ütopik dünyada topuklu ayakkabı hiç keşfedilmez. kimsenin gardrobunda yirmi çift ayakkabı olmaz. insanın kendi doğasına aykırı ve zararlı bir ürün sadece öğretilmiş güzellik algısına hizmet ediyor diye tüketilmez. önce sanal bir değer tasarlayıp sonra onu kullanmak isteyen insanlara satmak çağımızın vebasıdır.
güzellik bu konuda en çok kullanılan kavram.
güzel olan, iyi olan her yıl her on yıl, her yüz yıl sermaye sahipleri tarafından yeniden belirlenip. yeni bir şey olarak, yeni bir değer olarak, yeniden aynı insanlara satılıyor. öte yandan aynı topuklu ayakkabı gibi kimi zaman aslında ihtiyaç olmayan bir ürün güzellik gibi moda gibi kozmetik gibi sanal ayaklarla desteklenip piyasaya ürün olarak çıkartılabiliyor. birinci gruptaki beyni olmayan tüketici sığırlar nedeniyle bu tip sanal ürünler hızla yaygınlaşıp milyar dolarlık bir pazar oluşturabiliyor. bu grup topuklu ayakkabı diye bir ürün hiç var olmasa, ona ihtiyaç duymayacağı barizken, günümüzde topuklu ayakkabı olmadan asla yaşayamayağını zannedebilir. insanın anatomik duruşuna uygun olmayan bu ürün son 60 yılın güzellik trendleri içinde kendisine pazarlandığından, piyasa tarafından üzerinde oluşturulan boy, züt, ayak görünümü gibi komplekslere engel olduğu için de tüketilmekte. sermaye sahipleri bu tüketim çemberinde de önce hastalığı yayıp sonra ilacını satan küresel ilaç firmaları gibi davranmakta.
hedef aldığım kitleyi atlamak istemediğim için onların zekasına uygun bir de özet geçmek isterim.
topuklu ayakabı insan aptallığının sembollerinden biri olan modanın para için tasarladığı ve yine kendi sanal değerleri ile bezediği bir semboldür. onu tüketme arzunuz üzerinde kurulan himayeyi fark edecek kadar zeki olmadığınız için sizi sömürmeye devam edecekler. aptallığınızı derinleştirmek için günümüzde ürün üzerine yeni bir sanal değer daha ekleyip ürünü tamamen işin içinden çıkartma eğilimindeler. zira ürünü üretmek bile artık sermaye sahipleri için masraflı gelmeye başladı. bu yeni sanal değer marka. yakında tüm paranızı bir ambleme vermeye başlayacaksınız. gerçi zaten şu anda aldıklarınızın emek değeri verdiğinizi paranın onda biri ancak böylesine aptal olmaya devam ederseniz eve üzerinde güzel bir kadın resmi olan boş bir poşetle döneceğiniz günler de yakındır.
kendinize ve kökten düşünceye saygı duyun. bilinen en kıymetli değere, yani sanata ulaşmayı başarmış bu insan aklına gereken özeni gösterin.
şu an olduğunuz gibi aptal olmayın.
Tümünü Göster