/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +12
    Üst Not:Merhaba inci sözlüğün gece çalışanları. Sizin için hikayeyi gece paylaşayım dedim. Bu arada bu hikayeyi rüyamda gördüm, rüyayı kendime göre yorumladım ve bir hikaye çıkardım. (Tabi hikayenin hepsini rüyamda görmedim, kendi eklediklerim de var)

    Üst Not 2:Bütün hikayelerim için (bkz: bir bine bende binem hikaye serisi)

    O zaman başlayalım.

    Gözlerimi açtığımda farklı bir tavana bakarken buldum kendimi. Normalde yeni uyandığım zaman esner, biraz daha uyumak isterdim. Lakin bu sefer gözlerimi açmamla kalkma isteği oluştu ve hiç yorgunluk hissim yoktu. Kendime biraz kuvvet vererek kalktım ve kalkmamla beraber başımda bekleyen kızı görmem bir oldu. Kız bana sinirli sinirli bakıyordu. Kızın zaten garip bir görünüşü vardı. Gözlerini nasıl anlatsam… Renkli. Tek bir renk değil sanki. Nereden bakarsan resmi değişen tasolar olurdu ya tam olarak öyle. Sanki hangi noktadan bakarsam rengi değişiyordu. Zaten belli bir süre sonra rahatsız olmuş olacak ki gözleri tek bir renkte birleşti. Mor.

    K-“Bu uyuma huyun da yeni mi çıktı? Çok mu yoruldun yoksa?” bunu alaycı bir ses tonunda söylemişti. Bu hemşire mi yoksa? Muhtemelen narkozdan falan yanlış görüyorum. Ama narkozluk ne yaşadım ki? Hastaneye geldiğimi hatırlıyorum ama ne için geldiğimi ve ne yapacağımı hatırlamıyorum. Uyandığımda ise buradaydım. Daha sonra bana doğru koşan küçük bir kız çocuğu gördüm. 8 yaşlarındaydı. Onun da kulakları garipti. Kulakları fazla küçüktü ve ucu yassıydı. Sanki daha da büyüse sivrileşecek gibi. Bana sarıldı. Neden? Bunlar da kim? Yoksa narkozdan falan garip garip insanlar mı görüyorum.

    K-“Tiff. Çekil de abin kalksın. Daha çok işimiz var.”

    Tiff-“Abimi ilk kez bu kadar uyurken gördüm. Ne kadar zorluyorsan artık. Birazda sen iş yap. Değil mi abi?” Abi mi? Tiff mi? Ne diyorlar bunlar? Hayal dünyasında falan mı yaşıyorum? Muhtemelen rüya görüyorum. Tamam. Kendimi cimcikleyeceğim ve bu rüyadan uyanacağım. Kendimi cimcikleme esnasında çatırtamalar, yıkılma tarzı sesler duydum. Sanki deprem oluyordu ama sallanma yok. Sonra koluma baktım ve tekrar elimle hafifçe sıktım. O sesleri tekrar duydum. Hadi canım. O kadar net mi duyuyorum? Kaslarımın gerilmesi demek böle bir etki yaratıyor vücutta. Artık eminim. Kesin rüyadayım. Cimcikleyerek uyanamayacağım bir rüyada. Hastane koridorunun sonunda bir ses duydum. Bir kişi topukluyla yürüyor diğeri de düz tabanlı bir ayakkabıyla yürüyordu ve aralarında şu konuşma geçiyordu:

    H-“102 numaralı hastada tek bir yara bile yok.”

    D-“Nasıl olur? Röntgen çekildi mi peki?” Git gide buraya yaklaşıyorlardı. Bu sırada Tiff ve o kız da kavga ediyorlardı. Onların dediklerini bile sanki onlara odaklanmışım gibi duyabiliyordum. Çok garip. Artık dayanamadım kavgalarına ve:

    b-“ikiniz de sessiz olur musunuz? Doktor ve bir hemşire geliyor.” Sesim çok farklı çıkmıştı. Normalde sesimi tam çıkaramazdım, fısıltılarda kalırdı ama bu sefer tam, net ve gür çıkmıştı. Beni bile korkutmuştu sesim. Tiff heyecanlı gözlerle bana bakıyordu.

    K-“Yine başlıyoruz.”
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +7
    Tamam. Hafıza kaybı + halisülasyon ile başım dertte. Ama çok gerçekçiler. Ayağa kalktım.

    K-“Cruchs. iyi misin? Beni hatırlıyor musun?”

    b-“Cruk kim onu bile hatırlamıyorum. Benim ismim Bir Bine. Tek onu hatırlıyorum. Senin ismin ne?” Kız şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Tiff de yere oturmuş üzgün üzgün bana bakıyordu.

    b-“Tiff sen de yere oturma. Üşüteceksin.” Lan. Halisülasyona yere oturma üşüteceksin mi dedim ben? Kafam güzel. Ama bu sözümle beraber geldi bana sarıldı.

    Tiff-“Abi. Kendine gel.” Lan cidden adım Cruj mu yoksa? Lan daha içimden bile adımı telafuz edemiyorum.

    K-“Benim ismim Lina. Nasıl hatırlamazsın? Böyle küçük bir darbede hafızanı nasıl kaybedersin? Daha büyük darbeleri göğüsledin sen.”

    Tiff-“Lina yeter. Nasıl olduysa oldu. Ama abimin durumu şu anda iyi değil. Ona tekrar her şeyi hatırlatmamız lazım. ilk önce kimsenin onu görememesi için algı gizlemeyi göster.” Bunlar ne diyorlar yav? Tamam. Biraz sakin olmam lazım. Şimdi. Bir küçük kız kardeşim var. ismi Tiff. Bir de trip atan bir kız var. ismi Lina. Bunlar gerçek değil. Ya da gerçek. Ya da her ikisi de. AMAAANNNN. Kafam beynim durdu resmen. Şimdi ben de onlarla birlikte kimseye gözükmeyeceğimi iddia ediyorlar. Ben de mi hayal olacam yani. Hayal etmeyi bırakırsam kendimi mi yok edecem? Tamam. Düşünmeyi bırakıyorum. Çünkü saçma sapan yerlere gidiyor bu.
    ···
  3. 3.
    +6
    Lina-“Şimdi bana ellerini ver. Toprak. Bizi insanlardan ayır.” Ne yani bunu dedi ve görünmez mi oldum?

    b-“ Oldu mu bari?” Tiff elimden tuttu ve beni çekiştirmeye başladı.

    Tiff-“Oldu mu olmadı mı gel kendimiz deneyelim.” dedi ve kolumdan çekti. Doktorun karşısına getirdi. Tiff dil falan çıkarıyordu. Ben de elimi gözlerine falan yaklaştırıp uzaklaştırıyordum. Cidden görmüyorlar. Yok artık. Tamam. Bu rüya hoşuma gitti ama biraz da korkuttu. Yansımamı bile görmüyorum. Aslında neye benzediğimi de hatırlamıyorum.

    Lina-“Eğlendiyseniz hadi eve gidelim. Ne yapacağımızı o zaman düşünürüz.”

    Tiff-“Aynen. Gidelim. Sen hatırlamazsın ama bana kulaklarını verecektin abi en son.”

    Lina-“Sakın öyle bir şey yapma. Senin de bir 800 yılın kaldı kulaklarının büyümesine. Biraz sabret.” 800 yıl mı? Hangi evrende yaşıyorsunuz siz?

    Tiff-“Söylemesen olmazdı zaten.”

    b-“Tamam artık eve gidelim mi? Her neredeyse.” Tiff ve Lina kollarımdan tuttu ve havalanmaya başladık. BU NE BEEE!! Yükseklik korkum var benim ve uçuyoruz. Giderken bir ses duydum. Çok kısıktı ama duyuyordum. (Bilinmeyen sese S diyeceğim.)

    S-“Beni buradan kurtar.” diyordu. Ses çok tanıdık geliyordu. Tamam. Durumum pek iyi değil. Bu kadar yeteneğim olmasına karşın güzel bir macera olmayacağına dair içimde oluşan bir his var.
    ···
  4. 4.
    +6
    Tiff-“Abi. Kulaklarını bana versene. Lütfeeeeennnnn.” Kulaklarımı mı? Sesi çok şirin çıkıyordu. Fakat kulaklarımı isteyerek ne demek istediğini anlamamıştım. Tam kulaklarıma dokunacakken kapı açıldı ve içeriye düşündüğüm gibi hemşire ve bir doktor girdi. Tiff hala bana doğru bakıyordu ve kızın gözleri de normal haline dönmüştü. Normal dediğim yani nereden bakarsan o renk olma şeysi. Çok garip. Kesin rüyadayım.

    D-“Cruchs bey. Umarım doğru telafuz etmişimdir. O büyük kazaya rağmen tek bir sıyrığınız bile yok. Sadece beyin sarsıntısı geçirmişsiniz. O yüzden de bilinciniz kapanmış. Herhalde sizi almaya gelen bir yakınınız yok. “ Yakınım mı yok. Şurada duran bir kız var ve onun yanında duran başka bir kız çocuğu var. Ve kimsem yok öyle mi?

    b-“O zaman şurada duran kızlar kim?” Doktor ve hemşire oraya doğru baktı ve kimseyi görmedi.

    K-“Aptal mısın sen? Gerçekten bu kadar aptal edecek ne içtin acaba?” Yeter be. Haykırasım var yeminle. Kız arkadaşımdan bu kadar trip ve laf yemedim arkadaş. Gözbebeği yine dikkatimi çekmişti. Daha koyu bir mor gözlerle bakıyordu bana. Tiff de korkulu gözlerle bana doğru bakıyordu.

    Tiff-“Ya abim gerçekten de her şeyi unuttuysa? O yüzden böyle garip davranıyorsa?” Onlar orada bunu tartışırken doktor bana döndü ve:

    D-“Galiba halisülasyon da görüyorsunuz. Size tavsiyem biraz daha dinlenmeniz. Daha sonra hastaneden çıkışınızı yaptırabilirsiniz. Reçetenizi hastane çıkışından alabilirsiniz. Geçmiş olsun.”
    ···
  5. 5.
    +6
    Bu nasıl konuşma tarzıdır. Ben kıza egolu diyordum Toprak kızdan daha egolu çıktı. Bizli konuşuyor bir de. Belki birden fazla kişidir. Pek öyle sanmıyorum ama…

    b-“Sizi neden göremiyorum?”

    Toprak-“Bizi sadece Lina görebilir ve sen duyabilirsin. ileride küçük kızım da sesimizi duyacak. Kendimizi istersek gösterebiliriz fakat bizi görmene gerek yok.”

    b-“Peki neden çağırıldım?”

    Toprak-“Çünkü senin yardımına ihtiyacımız var. Ateşe yeminli oğlum benim yerime geçmeye niyetli. Zaman yok iken bile ben vardım. Çok hatalar gördüm. Çok fazla kan gördüm. Ama biliyorum sen görmedin. Sen sadece 22 yaşında bir insansın.”

    b-“22 yaşında mı? Ama… iyice kafam karıştı. Nasıl yani? Hani zamanın başından beri yaşıyordum?”

    Toprak-“Evet. Bedenin zamanın başından beridir yaşıyor. Ama ruhun değil. Senin ruhun bir erkek insanın ruhu. Ruh üfleyenin farklı. Bedenin sayesinde iletişime geçebiliyorsun bizimle.”

    b-“Peki ruhum bu bedene ait değilse bedenim nerede?”

    Toprak-“Bilmiyoruz. Fakat anahtar ateşe yeminli oğlum Kont. Onu bulursan bedenine ulaşacak ipucunu bulacaksın. Gitmeden önce söylemek istediğimiz bir şey var. Kızlarıma ruhunun insan olduğunu söyleme.”

    b-“Yalan mı söyleyeyim yani?” Sesindeki kızgınlığı benim tüylerimi diken diken etmişti. Sanki vücudumu buz kaplamışcasına acıtmıştı. Sesindeki soğukluğu fiziksel olarak hissetmiştim.

    Toprak-“insan olduğun için bu saygısızlığına göz yumuyoruz. Ama bir dahaki saygısızlığında senin bedenini geri kendimize alırız.” Daha sonra sakin bir biçimde: “Yalan söylemeyeceksin. Sadece gerçeği belli bir süre saklayacaksın. Eğer sana insan mısın diye sorarlarsa o zaman cevap veririsin. Al bunu.” Koluma bir sarmaşık dolandı. Neyse ki bu sefer dikensiz. “Bu çiçek kırmızı açtığı zaman onlara anlat. Bizim sana söylemememizi söylediğimizi de ekle. Anlayışla karşılayacaklardır.”

    b-“Nasıl isterseniz. Peki neden söylememem gerekiyor?”

    Toprak-“Cruchs eskiden kötü bir evlattı. Günahlarını affetmem için bana yalvardı. Ben ise ona dünyayı kötülüklerden sonsuza dek arındırmasına karşılık affedeceğimi söyledim. Ama bir hata yaptım. Lina’yı hiç düşünmedim. En başta ona iyi davransa da zaman geçtikçe onu bir araç olarak gördü. Ve bir kere olsun gözlerinin içine bakmadı.” Demek o yüzden Lina’nın sesinde ne zaman onunla sohbet etsem hüzün hissediyorum. Nasıl hissediyon diye sormayın. Kulaklar her bir şeyi duyuyor.” Lina insanların cadı avı zamanında kaç kere avlandı ve zulüm gördü. Her seferinde onu ben kurtardım. Yakıldı, damgalandı, parmakları ve saçları kesildi, gözleri oyuldu… Eskiden insanları seven Lina artık onlardan nefret ediyor. Seninle beraber tekrar insanlara olan sevgisini kazanabilir.” Daha ne kadar aptal olabiliriz ki? Kendimi yumruğumu sıkarken buldum. Ve aklıma başka bir soru geldi.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 6.
    +5
    Üst Edit:Geldim. Biliyorum fazla okuyan yok ama olsun yine de okuyan varsa yazmaya değer :D Devammm

    Kutsal toprağa geldik. Kapı bize açıldı ve artık onu ne görebiliyor, ne de duyabiliyorum. Tiff dinliyor, Lina ise görüyordu. Uzun zamandır 3. planda kaldığımı hissetmemiştim. Artık anlıyorum. Onlara sevdiğimi bunca zamandır göstermemiştim. Ama bir yerden başlamak lazım değil mi? Lina’yı tuttum ve kendime doğru çevirdim. Gözlerinin içine içine baktım.

    Lina-“Ne yapıyorsun? Toprak hanımın yanında…”

    Cruchs-“Toprak hanım da anlayışla karşılayacaktır. Bunca zamandır söylemedim. Şimdi söylüyorum. Seni seviyorum Lina. Gözlerine bakmamamın nedeni senin duygularını bana göstermenden utandığını düşündüğüm içindi. Seni hiçbir zaman araç olarak görmedim. Her zaman sizi amaç olarak gördüm. Sizi sevdiğim için sizinle konuşmayarak, size ilgi göstermeyerek, sadece görevime odaklanıp günahlarımdan temizlenirsem sizinle konuşabileceğimi düşündüm. Ama artık biliyorum. Günahkar olsam da, hatta siz yanlış yola düşseniz bile ben sizin yanınızda olacağım. Sizi doğru yola çekmek için gerekirse kendimi feda bile ederim. Kont da bu yüzden gitmedi mi aramızdan zaten? Onun için şimdi doya doya söylüyorum. ikinizi… Hayır üçünüzü de seviyorum. Toprak, Lina, Tiff. Sizi seviyorum.” Lina’nın gözleri sapsarı olmuştu. Gözlerini kapattı ve yere çöktü.

    Lina-“Bana bakmaaaa!”

    Tiff-“Gözleri sarı olunca utanıyor.”

    Lina-“Neden söyledin ki bunu?” Tiff gülmeye başladı. Eğer insan bana onun gözlerine bak demeseydi hayatımda hiçbir zaman o güzel sarı rengini göremeyecektim. Belki de başka renkleri görmenin heyecanıyla içim dolmayacaktı. Hiçbir zaman Tiff’in gülüşüne şahit olamayacaktım.

    Toprak-“Sonunda anladın oğlum.” Kulaklarım yok? Hayır. Geri gelmişler. Toprak. Bunu yapan o. “Bir Bine’nin kolundaki sarmaşığı toprağıma ek. Ve Lina’ya söyle kanıyla sulasın.

    Cruchs-“Bu çiçeği kanınla sulaman gerekiyormuş.”

    Lina-“Yoksa…”

    Cruchs-“Evet. Bir kardeşin oluyor.” Toprağa ektim ve Lina da kanıyla suladı. Artık çıkması için sadece zaman gerekiyor.
    ···
  7. 7.
    +5
    KAMBUR ADAM

    KA-“Efendim. Sizi beklettim. Kusura bakmayın. Kızın ortaya çıkması uzun sürdü.

    Ar-“Önemli olan beklemek değil. Milyarlarca yıldır bekliyorum. Getirdin mi?”

    KA-“Evet lordum. Tam ağzınıza layık. Afiyet olsun.” Toprak’ın kızının kalbi. Toprak’ın kalbi ile eşdeğer. Tek lokmada yedi ve bütün vücudunu topraktan bir koza sardı. Daha sonra kozayı kırdı ve çıktığında başında toprak elementinin simgesi vardı.

    Ar-“Bu yetmez. Diğer elementlerin de kalbini getir bana.”

    KA-“Emredersiniz. Lord Armageddon.” Sırıtıyordu. Gücünün daha da yükseleceğini bilmek onda sırıtma isteği uyandırmıştı.

    Edit: Böylece hikayeyi tamamladık. Okuyan herkese teşekkür ediyorum. Biliyorum. Fazla okuyan olmadı ama arka planda tüm entrylerimi şukulayanlar vardı. Ve tabiki rez alanlar. Onların adına hikayemi tamamlama kararı aldım. Azmim kırılmadığı sürece hikayelerimi ilk olarak bu platformda, daha sonra wattpad gibi platformlarda paylaşmaya devam edeceğim. (Zaten orada da pek okuyan yok ama olsun. En azından benim adıma hikaye durur.) Bir sonraki hikayelerimde görüşmek üzere.

    Haa. Unutmadan. Okumadıysanız ve okumak istiyorsanız diğer hikayelerim için (bkz: bir bine bende binem hikaye serisi)
    ···
  8. 8.
    +5
    Sonunda bir yere konduk. Daha doğrusu onlar kondular ben yere yapıştım.

    Lina-“Uçmayı bile unutmuş. Şimdi ne yapacağız? Sen de onunla savaşmak için küçüksün.” Tiff kaşlarını çattı:

    Tiff-“istersem savaşabilirim ama abim izin vermiyor. Daha kulakların büyümedi diyor.”

    Lina-“Evet. Kulakların büyümeden bu savaşa katılamazsın. Daha saniyesinde seni öldürürler çünkü.”

    b-“Neden bahsediyorsunuz siz?”

    Lina-“Savaştaydık. Hatırlamıyor musun? Kont’la dövüşüyorduk. Ateş’e yemin etmişti hani. Bizimle savaşa girdi ve kaçtı. Hala hatırlamıyor musun acaba?”

    b-“Kont mu? O da kim? Neden savaşıyorduk? Ateş mi? Ahh. Kafam iyice karıştı.”

    Lina-“Senin kafanın karıştığı her saniye Kont güç topluyor. Onu bulmamız lazım. Ama bodoslama dalamayız. Aşırı zeki ve güçlü biri.”

    Tiff-“Ayrıca eskiden arkadaşınızdı. Daha sonra taraf değiştirdi.”

    b-“O ateşten kaçtıysa biz suda falan mıyız?” Tiff gülmeye başladı.

    Tiff-“Tabiki hayır. Biz de dünyada doğduk. Ama biz bu dünyayı savunma amaçlı doğduk. Toprağın her bir bölgesini doğaüstü olaylardan savunmak için.”

    b-“Tamam tamam. Biraz anladım. O zaman başka bir şey soracağım. Neden senin kulakların garip? Ve Lina’nın gözleri neden böyle?”

    Lina-“Böyle derken? Düşük seviyeli insanlar gibi mi olsaydı yani?” Düşük seviyeli mi? Bu kızda ego tavan. En sevmediğim kız türü. Kezban 1 egolu 2. Aslında ikisinin arasında ince bir çizgi var. Ve o bu çizginin sınırında. Yahu kezbanları bile hatırlıyorum bu yeteneklerimi vs. hatırlamıyorum.

    Tiff-“Şimdi alınganlık yapmanın sırası mı? Abim her şeyi unutmuş hatırlatmaya çalışıyorum. Benim kulaklarım ilerde seninki gibi olacak. Ama 800 yıl kaldı. Lina ise bir gözlemci. Gözleriyle istediği uzaklığı görebilir. Taa dünyanın diğer ucunu bile. Ama gözlerinden duyguları belli olur. O da onun zaafı.” Şimdi daha iyi anlıyorum. Hastane odasında göz bebeği mor olduğunda demek ki sinirlenmişti. Hah. Ne güzel. En azından trip atacağı zamanı biliyorum artık. Ama Lina pek memnun değildi. Gözlerinden anlamıştım. Gözleri sarı bir renk aldı ve Tiff’e döndü.

    Lina-“Neden bunu söyledin? Hatırlamasa daha iyiydi.” Gözleri güneş renginde bir sarı olmuştu.

    Tiff-“Şu an utandı mesela.” Bunu söylediği anda daha ne kadar sarı olabilir diye düşünürken hayatımda ilk kez öyle bir renkte sarı görmüştüm. Hemen gözlerini kapattı ve “sonra gelirim” diyip odayı terk etti. Neden bilmiyorum ama o gözleri hoşuma gitmişti.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    +5
    Her duyguyu gösteren gözler. Kulaklarımla her şeyi duyduğumu unutmuş olacak ki yan odada:

    Lina-“Her şeyi söylemek zorunda mıydın bücür? Şimdi ne yapacağım? Tamam. Bunca zaman ne yaptıysan onu yapacaksın.” tarzı şeyler söylüyordu.

    b-“Ben önceden gözlerinin duygularını gösterdiğini bilmiyor muydum?”

    Tiff-“Hayır, biliyordun. Ama umursamıyordun. Hatta gözlerine bile bakmıyordun. Senin için dünyayı korumaktan daha önemli bir şey yoktu. Bunu da mı hatırlamıyorsun?”

    b-“Hayır. Hiçbir şey hatırlamıyorum. Ve kulaklarımı istemekle ilgili bir şey diyordun. O ne oluyor?” Tiff’in gözleri ışıldadı resmen.

    Tiff-“Kulaklarına bir dokunsana.” Dokundum. Benim kulaklarım sivriydi. Hadi canım. Bu da ne?

    b-“Bir ayna var mı?” Tiff yerden bir parça toprak aldı ve eliyle ezip büzdü. Bir ayna şekli verdi. Ben de şaşkın şaşkın izledim.

    Tiff-“Abii!! Bu kadar şaşırma yaa. Korkutuyorsun beni.” elimle kafasını okşadım ve

    b-“Kusura bakma. Hala alışamadım. Sanki insan olarak yaşamışım gibi hissediyorum. Biraz daha zaman ver.” Kafasını okşamam hoşuna gitmiş olmalı. Ve de biraz gözleri yaşardı. “izninle ben de çıkıyorum abi. Sen biraz dinlen.” dedi ve odadan çıktı. Sesinin ağlamaklı geldiğini anlamıştım ama çaktırmamıştım.

    Edit: Gece pek hikaye okuyan yok gibi. Yarın devam edelim.Hem yarına birkaç panpama da haber vermiş olurum. Hepinize iyi geceler. Bu arada bu hikayeyi de (bkz: bir bine bende binem hikaye serisi) 'ne ekliyorum. Hadi herkese iyi geceler. Sabah okuyacaklara da günaydın.
    ···
  10. 10.
    +5
    Günaydın millet. Biliyorum hikaye tutmadı, okuyan da fazla yok ama önemli değil. Her türlü hikayeyi burada bitireceğim. O zaman devamm.

    Ben hangi cehenneme düştüm böyle? Ve Lina yan odada bir şeylere vuruyordu. Daha sonra aklıma Tiff’in yaptığı aynaya bakmak geldi. Acaba neye benziyorum? Aynayı tutmamla çığlık atmam bir oldu. Lina hemen odaya koştu.

    Lina-“Cruchs. Ne oldu?” Gözleri koyu maviydi. Bu da endişe anldıbına geliyordu herhalde. Ama bu önemli değil. Bu tipim ne? Gözlerimin altı mosmor. Burnumda pençe izi var. Evet tipim idare eder ama saçlarım incin ve kulaklarım aşırı sivri. Dokunmak istedim. Dokununca elime batar diye düşünmüştüm ama aşırı yumuşak bir ucu vardı. Batmak değil rahatça eğebiliyordum kulaklarımı. Lina’nın gözleri mora dönmeye başlamıştı yani hemen cevap vermem lazımdı.

    b-“Kusura bakma yok bir şey. Kendimi görünce şaşırdım sadece. Ben kendimi insan diye hatırlıyorum. Hatta ismimi Bir Bine diye hatırlıyorum. Ama başka bir şey hatırlamıyorum.”

    Lina-“Biraz dinlen. Uzun bir gündü. Kont’u yakalamak için enerjini toparlaman lazım. Ben onu bulunca sana haber veririm.” Gözleri eski haline dönmüştü.

    b-“Tamam. “ demekle yetindim sadece. Yatağa uzandım. Gözlerimi kapattım ve uykuma daldım.
    ···
  11. 11.
    +3
    Lina-“Sen affedilemez bir günahkarsın. Gittin Ateş’e yemin ettin. Toprak’a yeminli olmana rağmen. Kuralları çiğnedin. Bu da yetmedi şimdi de Toprak’ın yerine geçmeye çalışıyorsun. Daha ne kadar alçalabilirsin?”

    Kont-“Bu kadar şey yapsam da her zaman seni seveceğim. Bir gün bana ait olacaksın.” Yok artık. Türk dizisi mi lan bu. Bana ait olacaksın ne demek. Normalde kızın burada tokat falan atması lazım ama atsa bile kafası kımıldamaz bunun.

    b-“Demek Kont sensin. Güzel isim seçimi. Fakat yanlış taraftasın.”

    Kont-“Sen sus. Konuşmaya hakkın yok senin. Düşük…” yaşam formu diyecek. Hemen üzerine atıldım ve yumruğu vurdum. Vurmamla metrelerce ileri uçması bir oldu. Benim insan olduğumu biliyor. Demek ki bunu ayarlayan o. O zaman bedenimin yerini de biliyordur. Lina’nın insan olduğumu anlamadığını umarak:

    Lina-“Haklısın. Onunla konuşmakla vakit kaybedemeyiz. Onu durdurmalıyız.” Ohhh bee. Neyse ki saf kız. Egolu ama saf. Hem egosunun da nereden geldiğini anladım yani. Toprak daha egolu.

    b-“Lina. Sen burada bekle. Ben zorlanmaya başlarsam senden yardım isterim. Seni de tehlikeye atamam.”

    Lina-“Olmaz. Hiçbir şey hatırlamıyorsun. Hem benim tehlikeye girmem önemli de…”

    b-“Benim için önemli Lina. Lütfen. Bu savaşa karışma. Dediğim gibi. Zorlanırsam veya yardıma ihtiyacım olursa sana sesleneceğim. O zamana kadar lütfen dediğimi yap.”

    Lina-“Peki. Nasıl istersen.” Gözleri eski haline döndü ama arada pembe pembe kıvılcımlar çakıyordu. Şimdi pembenin anldıbını düşünecek değilim. Kont’un yanına koştum. Kont ise bana bakıp yattığı yerden gülmeye başladı:

    Kont-“Hahahahah. Kim olduğunu hatırlıyorsun. Evet Bir insansın. Benimle başa çıkamazsın. Gücün yetmez.”

    b-“Evet. Benim gücüm yetmez. Ama toprağın gücü yanımda ve onun sana hayli hayli gücü yeter. Şimdi söyle bana. Bedenim nerede?”

    Kont-“Aaa. Deme öyle. Beğenmedin mi bu bedeni? Hem ölümsüz bir beden, hem de akla hayale sığmayan yeteneklere sahip. insanların istediği şey bu değil midir? Ölümsüzlük. Güç. Gel bana katıl ve benim yemin ettiğim gibi sen de ateşe yemin et. O zaman gerçekten güçlü bir ölümsüz olacaksın. iradenin kısıtlanmasına gerek kalmayacak.”

    b-“insanların hepsinin aynı olmadığını bilseydin bu planın işe yarardı. Ama ben güç istemiyorum. Sadece bedenimi istiyorum.” Suratına yumruğu vurdum ve kafası yere çakıldı. “Bedenim nerede?”

    Kont-“Böyle yavaş vuruşlarla beni alt edebileceğini mi sanıyorsun?”Bana yumruk attı. Ama hayatımda öyle bir yumruk yememişimdir ben. Kendimi ölecek gibi hissetmeme neden oldu. Üzerime yıldırım düşse bu kadar canımı yakmazdı herhalde.” Öyleyse sana bir ipucu vereyim. Bedenin gözünü açtığın yerde. Böylece sizi yeterince oyalamışımdır. HAHAHAHAHA” dedi ve alevler saçarak kaçtı. Oyalamak mı? Hayır hayır hayır.

    b-“LiNA. HEMEN KUTSAL BÖLGEYE GiDiYORUZ. ORAYI iZLE VE BANA RAPOR VER.”

    Lina-“Ne oldu? “

    b-“KONT BAŞINDAN BERi BiZi OYALIYORDU. HEDEFi TOPRAK OLABiLiR.” Lina tüm hızıyla uçmaya başladı. Ben de kendimi toparladım ve var gücümle zıplaya zıplaya gitmeye başladım.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    +3
    Tiff-“Abi. Toprak ne dedi sana? Bembeyaz olmuşsun.” Gerçek kardeşim değil. En çok üzüldüğüm şey Tiff oldu. Gerçekten abi olduğumu hissettirmişti bana. Ama şimdi ailem kim onu bile bilmiyorum.

    b-“Kont Toprak’ın yerine geçmek istiyor. Ve bizim de onu durdurmamız gerekiyor.”

    Lina-“Toprak’ın yerine mi? Daha ne kadar aşağılık olabilir? Cruchs. Toprak sana kim olduğunu hatırlattı mı?” Direk sordu mu şimdi. Sadece evet desem üsteler mi acaba?

    b-“Evet. Ama hala boşluklar var hafızamda.” Hala ailem nerede, ne oldu da bu bedene geçtim vs. boşluklar bunlar. Yalan söylemeden biraz zor olacak ama.

    Lina-“Zaten bir iz bulmuştum. Oraya gidelim. En azından artık uçabildiğini söyle?” Şimdi bunu mu mutlu etmemi istiyordu. Aman…

    b-“Gitmeden önce yapmam gereken bir şey var.” Tiff’e sarıldım ve: “Tiff. Döndüğümde sana bir şey anlatacağım. O zamana kadar bizi bekle.” Dedim ve Lina da uçmaya başladı bile. “Gücünü topraktan al, gücünü topraktan al” diye kendime tekrar ediyordum. Havada süzülmeyi denedim ama nafile. Daha sonra aklıma şimşek gibi bir fikir çaktı.

    b-“Lina. Sen önden git. Ben seni takip edeceğim.”

    Lina-“Uçamadan nasıl takip edeceksin?”

    b-“Zıplayarak.”

    Lina-“Hızıma yetişebilirsen olur.”

    b-“Sen ne diyorsun. Seni bile geçerim. Gel yarışalım. Ne tarafa doğru ne kadar gideceğiz?”

    Lina-“Kuzeybatı yönüne doğru 293 kilometre.” 293 kilometre mi? Çıldırmışsınız siz. Ama neyse. Önemli değil.

    b-“O zaman 3. 2. 1. Başla.” Lina tam gaz uçmaya başladı. Ben ise zıplamaya. Topraktan gücümü alıp zıplayınca mesafelerin pek de önemi kalmıyordu. Lakin düşüşleri toparlamak biraz zamanımı alıyordu. Yükseklik korkumu nasıl mı yendim? Bu beden ölümsüz diye durmadan kendime tekrar ederek. Bedenimi geri aldığımda huzur içinde yükseklikten korkabilirim.

    Lina-“Hadi ama yavaş gidiyorum bir de.”

    b-“O zaman iyi izle.” Dedim ve biraz fazla güç kullanıp zıpladım ve Lina’ya doğru zıplamış olacağım ki “AYYY” sesinin ardından çarpmamla ikimiz de beraber yere çakıldık. Daha sonra kendime geldiğimde Lina’yı göremedim. “LiNA! NERDESiN!” Homurdanan bir sesle:

    Lina-“Hile yaptın. Beni de düşürdün yere.” Sesi bayağı uzaktan geliyordu. Fena uçurmuşum kızı. Aa. Hedefe varmışız be. Lina da uçarak geldi ve yanıma kondu. “Bu sayılmaz. Geri dönüşte de yarışacağız.” Ben de güldüm ve:

    b-“Hadi hadi öyle olsun. Kaybettin ya hile dersin zaten. Hem hile değil taktikti bu.” Lina’nın gözleri yemyeşil olmuştu ve gülüyordu. Demek yeşil de mutluluk demek.

    Kont-“Görüyorum da çok mutlusunuz. Ne hüzünlü. Bir zamanlar sana biz de mutlu olabiliriz demiştim.” Lina’nın yeşil gözleri kapalı mor rengini aldı ve bir hışımla Kont’a döndü.
    Tümünü Göster
    ···
  13. 13.
    +3
    b-“Peki Tiff? Tiff’e nasıl davranıyordu? Ne de olsa kız kardeşi. En azından ona biraz ilgi gösteriyordur.”

    Toprak-“Milyonlarca yıl önce toprağımda bir tomurcuk açtı. Cruchs o zamanlar ilk kez yanıma geldi. Benden af dilemek için. Sana daha öncesini anlatamam. Neden af dilediğini söyleyemem. Ben ise ona tomurcuğu kanıyla sulamasını söyledim. O da dediğim yaptı ve bıçağıyla elini kesip tomurcuğu suladı. Yıllar sonra tomurcuk büyüdü, açtı ve içinden Tiff çıktı. “ Çiçekten de çocuk çıktığını duydum ya daha ölsem de no problem. “Tiff’i Cruchs’a verdim ve ona iyi bakmasını ve baktıkça kendi saf ve temiz tarafını görmesini istedim. O da kabul etti ve abisi olarak sahiplendi. Ama onu hep içten sevdi. Hiç sevgisini göstermedi. Sadece kendini bana affettirmeye çalışması da onu yanlış bir yola soktu. Bu ruh değişiminize üzülmedim. Aksine sevindim bile. ilk kez kızlarımın içinde mutluluk tomurcuklarının açtığını hissettim. Onun için onlara söylememeni istiyorum. Ama yalan da söyleme. Sadece gerçeği sakla.” Hem yalan söyleme hem gerçeği sakla. Ohoo. işimiz var desene.

    b-“Nasıl isterseniz.”

    Toprak-“Şimdi git ve çocuklarıma anlat. Kont’u bulmanız gerektiğini. Sana güveniyoruz Bir Bine.”

    b-“Peki kim olduğumu biliyorsanız ailemi de tanıyorsunuzdur. Onları görürsem belki hafızam yerine gelir. Neredeler biliyor musunuz?”

    Toprak-“Sana yardım edemeyiz. Bedenini görünce her şeyi hatırlayacaksın. Ve bu canını yakacak. Onun için hazırlıklı ol. Bu sen yaşarken son görüşmemizdi Bir Bine. Bedenin ruhundan çıktığı gün de yanına geleceğiz. Sadece sana özel. Ama eğer bunu başarabilirsen. Başaramazsan zaten biz olmayacağız. Yerimizde Kont olacak ve dünyayı alevler saracak. Tüm toprak alev olacak. Fazla zamanınız yok. Acele edin. Unutma. Sana gücünü toprak verdi. Gücünü topraktan al.” Dedi ve topraktan beni çıkardı. Kapının önüne kadar sürükledi ve kapı da kapandı. Şok içinde olanları düşünüyordum. Gerçekleri bu kadar erken öğreneceğimi düşünmemiştim. Ama haklıymışım. Başından beridir kendimi insan hissediyordum.
    ···
  14. 14.
    +3
    CRUCHS

    Onu tanımadığım için ölümü pek etkilemedi beni ama Lina çok etkilenmişti. Ama kardeşimi kurtarmıştı. Müteşekkirdim. Kardeşim kalkar kalkmaz sarıldım ve:

    Cruchs-“Kardeşim. iyi misin?“

    Tiff-“Ab i. Sen misin?”

    Cruchs-“Evet kardeşim. Benim.“

    Tiff-“Ben nasıl yaşıyorum? “Bir şey söyleyemedim.”Sen nasıl bedenini aldın? Bir Bine abim. O nerede?”

    Cruchs-“Bir Bine… Lina’nın kucağında. O. Senin için kalbini verdi. Ve öldü.” Tiff de ağlamaya başladı.

    Tiff-“Bir Bine abiyi görmek istiyorum.” Kabul ediyorum. Kıskanmıştım. Benim için ölüm çok normal bir olaydı. O yüzden beni etkilememişti ama Lina ve Tiff’i nasıl etkilediyse benden bile çok seviliyordu. Kucağıma aldım ve cesedinin yanına zütürdüm. Tiff’in birden ağlaması durdu ve bir şeyleri dinlemeye başladı.

    Tiff-“Toprak bizi çağırıyor. Cenazesini gömmemiz lazım. “

    Lina-“Biraz daha. Lütfen.”

    Cruchs-“Yapamayız Lina. Biliyorsun. Toprak ne derse kanundur.” Lina biraz daha sakinleşmişti.

    Lina-“Bu yüzü ilk kez görüyorum ama sanki milyonlarca yıldır tanıyor gibiyim. Tamam. Gidelim.” Dedim ve güzel bir yerde mezarını gömdük. Gömmeden önce elindeki sarmaşığı aldım.

    Lina-“Yoksa o…”

    Cruchs-“Evet. Tiff’in doğduğu çiçeğin aynısı. Fakat türü farklı. Şimdi Toprak’ın yanına gitmeliyiz.” Üzerine toprakla kapattık ve orayı terk ettik. Gün batımı manzarasının en güzel göründüğü yere gömdüler. Benim için de çok önemli olması lazımdı ne de olsa kardeşimi kurtardı ama ben öyle hissetmiyordum. Çok denedim ama olmadı.
    ···
  15. 15.
    +3
    Devam edecek benim elektrikçide işim var gelirim.
    ···
  16. 16.
    +2
    Sokaklar da boştu. Bu dövüşümüzü istediğimiz gibi yapabilmemizi sağlıyordu. Tek taraflı gidiyordu. Ben dayağı yiyorum. O da bana şamarı çekiyor. Yediğim yumrukların haddi hesabı yok. Ruhum bir çıkıyor bir giriyor gibi. Yani ölümüne dövüyor. Ama o da beni sağ istiyor. Muhtemelen bedenimden dolayı.

    Kont-“Gücün sadece bu kadar mı? Beni bu güçle yenemezsin.” Evet farkındayım. Yenemem. Her yumruğunda Undertaker’ın mezarcı hamlesini yediğini hisseder mi bir insan? Ölsem daha iyi be. Ben de tabiki birkaç yumruk sallıyorum ama ciddiye aldığı için artık yumruklarımı yemiyor. Ee. Ne de olsa milyarlarca yıl yaşamış. Tabi beni tek parmağıyla bile döver. Fakat yumruk kullanması çok ayrı bir mevuz.

    Kont-“Seni de ateşe yemin ettirdikten sonra babam bana daha fazla güvenecek.” Daha fazla mı güvenecek? Yoksa düşündüğüm şey mi? Yalnızlık mı çekiyor? Daha sonra onunla dövüşmemem gerektiğini anladım. Sadece yalnız biriydi. Karşılık vermeyi bıraktım. Ve o da beni yumruklamayı bıraktı. “Pes mi ediyorsun?” Ona sarıldım. O ise yumruklarını sırtıma vurmaya başladı.

    Kont-“Bırak beni!!” Sırtımdaki kemik ndıbına hiçbir şey kalmadı. Adam köpek gibi vuruyor. Artık tamamen toz buz oldular. Hissediyorum.

    b-“Hayır. Bırakmayacağım. ister inan ister inanma ama bana şu ana kadar hiç yalan söylemedin. Bu da senin güvenilir biri olduğunu gösteriyor. Sadece kendi yolunu seçtin ve seçtiğin yoldan geri dönemedin. Arkanda bir dayanağın yoktu, annen seni terk etti, sen de bir çare baba bulurum diye düşündün ve ne derse yaptın. Ama o da seni umursamadı. Toplantıda yumruğunu nasıl sıktığını gördüm. Gözlerindeki acıyı gördüm. Aynısını ben de yaşadım ama nasıl yaşadım hatırlamıyorum. Lütfen. Sana güvenmeme izin ver. Senin için Toprak ile bile konuşurum. Sadece pes et ve bedenimin yerini söyle. Söz veriyorum. Sana zarar verilmesine izin vermeyeceğim.” O da sırtıma vurmayı bıraktı ve o da sarıldı.

    Kont-“Pes ediyorum. Bedenin odada bir toprak yalanı var. Orada.”

    b-“Toprak yalanı? O ne demek?”

    Kont-“Odada bir yaprak var. Onu oradan çekersen bedenine ulaşan geçidi bulacaksın. Sözüne güveniyorum.” Daha sonra arkamdan bir ses geldi. Bu Tiff ve Lina’nın sesiydi. Havada süzülürken aşağı indiler.
    ···
  17. 17.
    +2
    Günümüz

    Zamanın bu bedendeyken daha hızlı geçmesi bedenimi yaşlandırmıştı bile. Bunun geç farkına vardım. Muhtemelen 65 yaşlarındaydım. Eğer biraz daha geç kalsam belki ölmüş olurdum. Cruchs'ın konuşması düşüncelerimi bıçak gibi kesti:

    Cruchs-“Sonunda gelebildin. Umarım bedenimle eğlenmişsindir. Kim çözdü bedenimi çaldığını? Lina mı? Tiff mi? Toprak mı? Yoksa sıkıldın da mı geldin. Her 3 türlü de bedenimi geri alacağım.” Boğazına yapıştım ve duvara yapıştırdım.

    b-“Ben senin bedenini çalmadım. Ama senin yerine geçmem iyi oldu. Lina ilk kez güldü. Tiff ilk kez abisi olduğunu hissetti.”

    Cruchs-“Şu an kendi bedenine zarar veriyorsun, farkında mısın?”

    b-“Farkındayım. Ben bu acıyı hak ettim Yasemin. Benim yüzümden öldü. Ben de senin gibiydim. Bizim gibi sevdiklerine önem vermeyen kişiler çöpten başka bir şey değil. Ben Yasemin’in sen de Lina’nın gözlerine hiç bakmamış, hayatının renklerini görmemiş kişiler çöpten başka bir şey değiliz. Kulakların her şeyi duydu ama kız kardeşinin ağlamalarını duymadıysa bu kulaklar ne işe yarar?” Ellerim çözüldü.

    Cruchs-“Kulaklarım… Kulaklarım nerede?”

    b-“Tiff’e verdim. Kendini savunabilmesi için. Ama savunamadı. Ve şu an biz bunları tartışırken kardeşin ölüyor. Sana da aynısı olmasına izin vermeyeceğim. Ben sevgilimi kaybettim. Onu görmezlikten geldiğim için. Senin de kardeşini kaybetmene izin vermeyeceğim. Bedenime ihtiyacım var.”

    Cruchs-“Ka kardeşim mi ölüyor? Tamam. Şuraya otur. Bedenimi geri almam için Toprak’ın sarmaşığına ihtiyacım var.” Kolumdaki sarmaşığı gösterdim. “Şimdi sarmaşıklı kolunla elimi tut. “ tuttum ve sarmaşık hem benim hem de onun kolunu sardı.

    b-“Onun gözlerine bakacaksın. Kardeşinle her gün ilgileneceksin. Bana söz ver.”

    Cruchs-“Söz veriyorum. ilgileneceğim. Acele edelim.” Derimizin içine girdi ve bir şokla gözümü kapattım. Açtığımda bedenime geri dönmüştüm. Boğazım ağrıyordu. Hatta her yerim ağrıyordu. Ayaklarımda romatizma, el parmaklarımda kireçlenme, prostat her bir şey olmuştum. Muhtemelen kendim ettim kendim buldum. Sarmaşık kendi bedenime geçmeme rağmen benimle gelmişti.

    b-“Hemen çıkmalıyız.” Beni tuttu ve delikten yukarıya doğru uçtu. Ve odaya vardık. “Aşağıda. Beni de indir.” Dedim ve dediğimi yaptı ve aşağıya doğru süzüldü. Hemen Tiff’in yanına koştu.

    Cruchs-“Tiff. Solmaya başlamış. Bir Bine. Ne yapacaksan hemen yap.”

    b-“Toprak Hanım. Ne yapmak istediğimi biliyorsun. Benim kimsem kalmadı artık. Ama kızının ölmesine izin veremem. “ Tiff’in yanına gittim ve:

    b-“Benim kalbimi ona ver. Onda atsın. Bu ölümsüz bedende sonsuza dek yaşasın.” Kolumdaki sarmaşıklar 3 e bölündü ve göğüsümün 3 ayrı yerinden saplandı. Kalbimi sarmaya başladığını hissedebiliyordum.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 18.
    +2
    b-“Lina. Sana söylemek istediğim bir şey var. Her insan aynı değil. Biliyorum. Sana çok zulüm ettiler. Senden onlar için özür dileyemem. Yüreğini de soğutamam. Fakat her insanı aynı görme, olur mu?”

    Lina-“Tamam.” Dedi ve ağlamaya başladı. Gözleri bembeyaz olmuştu ve beyaz beyaz yaşlar düştü. Demek bu da üzgün haliydi gözündeki.

    b-“Beyaz sana yakışmıyor. Gözlerinin yeşil hali daha iyi.” Lina gözyaşlarını sildi ve:

    Lina-“Sana daha iyi halini göstereceğim.” Dedi ve gözleri tamamen pembe oldu ve dudaklarıma yapıştı. Bir süre sonra ayrıldık. Bu sefer ağlayan kişi bendim.

    b-“Sen böyle bakarsan ben ayrılamam ki. Tiff’e iyi bakın.” Dedi ve kalbim yerinden çıktı. Toprağın altına girdi ve belli rütuşlardan sonra toprağın altından çıktı. Daha sonra Tiff’in boş göğüsüyle birleşti ve Tiff uyandı. Yaraları da kapanmıştı. Gözlerimi kapadığımda Lina’nın kucağındaydım ve güneş doğuyordu.

    Lina-“Güzel görünüyor değil mi?” kafamı sallarken bilincimi kaybettim. Ve öldüm.

    Edit: Daha bitmedi.
    ···
  19. 19.
    +2
    Kont da sesi hiç değişmemiş bir şekilde:

    Kont-“Asıl bedeninin yerini söylersem o zaman kaçamam. Onun için bedeninin yerini söylememem benim kârıma.” Hay ben senin kârını… Ama haklı. Onunla anlaşma yapmam gerekiyor. Ama onu yenmem de gerekiyor. Hay böyle işin ben… Bedenimden de vazgeçemem ki. Cruchs’ın bedeninde ben ölümsüzken onun ölümlü olmasına izin veremem.

    b-“O zaman seninle bir anlaşma yapalım. Seninle dövüşeceğim. Pes edene veya ölene kadar. Eğer ben kazanırsam bana bedenimin yerini söyleyeceksin. Ama eğer sen kazanırsan benimle istediğini yapabilirsin. “

    Kont-“Ateş’e yemin etmek de mi dahil?” Toprak’tan içime özürlerimi gönderdim. Ama bu Lina ve Tiff için. Ve tabiki Cruck. Adını telafuz edeceğim ilerde. Hislerim o yönde.

    b-“Tamam. Kabul ediyorum. Ama dışarıda dövüşeceğiz. Bedenime zarar gelmesine göz yumamam.

    Kont-“Anlaştık.” ikimiz de dışarı çıktık. Ve dövüşmeye başladık. Onu yenmeliyim. Tiff için. Lina için. Toprak için. Cruk için. Ve tabiki bedenim için.
    ···
  20. 20.
    +2
    b-“Tiff. Bunlar artık senin. Bundan sonra sen Lina’yı koruyacaksın. Ve tabiki kendini. Ben hak etmiyorum bu kulakları.” Tiff’in gözyaşları elindeki kulakların üzerine düşüyordu. Ağlamaklı bir sesle:

    Tiff-“Ben bunları ne zamandır istiyordum biliyor musun? Ama şu an hiç istemiyorum. Eğer kulaklarımın olmaması abimi ve seni geri getirecekse o zaman istemiyorum.”

    b-“Aaaa. Tiff. Sen benden milyonlarca yıl fazla yaşamış birisin. Çocuk gibi davranma böyle. Sen artık yeterince büyüdün. “ Kulakları elinden aldım ve onun kulağına zütürdüm. Zaten mıknatıs gibi birleşti. Artık kulaklar Tiff’in olmuştu. “Hem abin seni böyle görürse gelip bana kızar. Kız kardeşimi neden ağlattın diye. Şimdi. Kendini toparla ve abini bul. Abini bulduğunda ben de yanına geleceğim.” Dedim ve ben de uzaklaştım. Tiff ise orada ağlamaya devam etti.
    ···