/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 26.
    +2
    b-“Tiff. Bunlar artık senin. Bundan sonra sen Lina’yı koruyacaksın. Ve tabiki kendini. Ben hak etmiyorum bu kulakları.” Tiff’in gözyaşları elindeki kulakların üzerine düşüyordu. Ağlamaklı bir sesle:

    Tiff-“Ben bunları ne zamandır istiyordum biliyor musun? Ama şu an hiç istemiyorum. Eğer kulaklarımın olmaması abimi ve seni geri getirecekse o zaman istemiyorum.”

    b-“Aaaa. Tiff. Sen benden milyonlarca yıl fazla yaşamış birisin. Çocuk gibi davranma böyle. Sen artık yeterince büyüdün. “ Kulakları elinden aldım ve onun kulağına zütürdüm. Zaten mıknatıs gibi birleşti. Artık kulaklar Tiff’in olmuştu. “Hem abin seni böyle görürse gelip bana kızar. Kız kardeşimi neden ağlattın diye. Şimdi. Kendini toparla ve abini bul. Abini bulduğunda ben de yanına geleceğim.” Dedim ve ben de uzaklaştım. Tiff ise orada ağlamaya devam etti.
    ···
  2. 27.
    +1
    Tiff onu bulmadan önce ben onu bulmalıydım. Gözümü ilk açtığım yerde bedenim. Yani hastanede. Gece gece hastaneye gidiyorum. Oradan öylece alamayacağımı biliyorum. Muhtemelen Kont ile yüzleşmem gerekecekti. Ama şu an duyma yeteneğim bu kadar azalmışken onu nasıl yenecektim ki? insanken bir sorunla nasıl başa çıkardım? Off. Ama Lina ve Tiff’den önce bulmalıydım onu. Onların daha fazla zarar görmesine izin veremezdim. Hastaneye doğru yol aldım. Artık her şey daha netti. Bunları düşünürken kendimi hastanenin önünde buldum. Hastane hatırladığımdan daha eski püskü bir binaya dönüşmüştü. Sadece birkaç haftadır buradayım nasıl bu hale geldi? Kont’un işi olmalı. içeriye girdim. Kimse yoktu içeride. Hasta bile yok. O kadar boş bir hastane. Kapatılmış olabileceğini düşündüm ve ilerlemeye devam ettim. Odama gitmem gerekiyordu. 102 numaralı odada uyanmıştım. 102 numaralı odaya geldim. Odada kimse yoktu. Bedenim de dahil. Yalan mı söylemişti? Hahaha. inanamıyorum. Bir yalan söyledi ve ben de saf gibi inandım. Kötü adam lan o gerizekalı. Ne inanıyorsun hemen. Yoksa ben mi yanlış geldim? Kont da ortalarda yok. Birden omzumda bir acı hissettim. Elimi omzuma zütürürken bir baktım ki demir bir boru saplanmış. Acı içinde yere düştüm.

    Kont-“Kulakların yokken hissedemedin değil mi? Şu an sinekten bir farkın yok.” Çok acıyordu ama ona belli edemezdim. Edersem pgibolojik savaşı da o kazanmış olurdu. Bir kitaptan okuduğum aklıma geldi bu. Ve insanken sorunlarımın üstesinden nasıl geldiğimi hatırladım. Sadece gülüp geçiyordum. Bu seferkini gülüp geçemeyeceğimi biliyorum ama bir şansımı denemeye değer değil mi?

    b-“Kont. Bir sineğin yılda kaç insan öldürdüğünü duysan dudağın uçuklar.”

    Kont-“Hala espri yapabiliyorsun demek. Ama adı üstünde insanlar. Onlar da sinekle aynı kefede.” Boruyu arkadan tuttu ve oynatmaya başladı. Ben de doğal olarak çığlık atmaya başladım.

    Kont-“Nasılmış sinek? Eğer bu bedende olmasaydın çoktan ölmüştün.” O acıdan anca ayağını kavrayabildim. Tüm gücümle çektim ve duvara yapıştırdım. Duvardayken yumruk attım ve birkaç blok duvarı sırtıyla kırdı. Orantısız gücün zararları işte. Biraz daha sert vursam binayı tutan kolonları da yıkacaktım. Ama kolonu çatlattı. Bu da hayra alamet değil. Bu avantajdan istifade demir sopayı vücudumdan çektim çıkardım. Nefes nefese kalmıştım. Acıdan bayılmak istesem de bu beden sadece ısınmaymış gibi tepki veriyordu. Acıyı sanki beden değil ben çekiyorum. Muhtemelen öyle. Yerimden kalkamadan yorgun bir sesle Kont’a bağırdım:

    b-“Bedenim nerede? Cevap verirsen senin hayrına olur.”
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    +2
    Kont da sesi hiç değişmemiş bir şekilde:

    Kont-“Asıl bedeninin yerini söylersem o zaman kaçamam. Onun için bedeninin yerini söylememem benim kârıma.” Hay ben senin kârını… Ama haklı. Onunla anlaşma yapmam gerekiyor. Ama onu yenmem de gerekiyor. Hay böyle işin ben… Bedenimden de vazgeçemem ki. Cruchs’ın bedeninde ben ölümsüzken onun ölümlü olmasına izin veremem.

    b-“O zaman seninle bir anlaşma yapalım. Seninle dövüşeceğim. Pes edene veya ölene kadar. Eğer ben kazanırsam bana bedenimin yerini söyleyeceksin. Ama eğer sen kazanırsan benimle istediğini yapabilirsin. “

    Kont-“Ateş’e yemin etmek de mi dahil?” Toprak’tan içime özürlerimi gönderdim. Ama bu Lina ve Tiff için. Ve tabiki Cruck. Adını telafuz edeceğim ilerde. Hislerim o yönde.

    b-“Tamam. Kabul ediyorum. Ama dışarıda dövüşeceğiz. Bedenime zarar gelmesine göz yumamam.

    Kont-“Anlaştık.” ikimiz de dışarı çıktık. Ve dövüşmeye başladık. Onu yenmeliyim. Tiff için. Lina için. Toprak için. Cruk için. Ve tabiki bedenim için.
    ···
  4. 29.
    +2
    Sokaklar da boştu. Bu dövüşümüzü istediğimiz gibi yapabilmemizi sağlıyordu. Tek taraflı gidiyordu. Ben dayağı yiyorum. O da bana şamarı çekiyor. Yediğim yumrukların haddi hesabı yok. Ruhum bir çıkıyor bir giriyor gibi. Yani ölümüne dövüyor. Ama o da beni sağ istiyor. Muhtemelen bedenimden dolayı.

    Kont-“Gücün sadece bu kadar mı? Beni bu güçle yenemezsin.” Evet farkındayım. Yenemem. Her yumruğunda Undertaker’ın mezarcı hamlesini yediğini hisseder mi bir insan? Ölsem daha iyi be. Ben de tabiki birkaç yumruk sallıyorum ama ciddiye aldığı için artık yumruklarımı yemiyor. Ee. Ne de olsa milyarlarca yıl yaşamış. Tabi beni tek parmağıyla bile döver. Fakat yumruk kullanması çok ayrı bir mevuz.

    Kont-“Seni de ateşe yemin ettirdikten sonra babam bana daha fazla güvenecek.” Daha fazla mı güvenecek? Yoksa düşündüğüm şey mi? Yalnızlık mı çekiyor? Daha sonra onunla dövüşmemem gerektiğini anladım. Sadece yalnız biriydi. Karşılık vermeyi bıraktım. Ve o da beni yumruklamayı bıraktı. “Pes mi ediyorsun?” Ona sarıldım. O ise yumruklarını sırtıma vurmaya başladı.

    Kont-“Bırak beni!!” Sırtımdaki kemik ndıbına hiçbir şey kalmadı. Adam köpek gibi vuruyor. Artık tamamen toz buz oldular. Hissediyorum.

    b-“Hayır. Bırakmayacağım. ister inan ister inanma ama bana şu ana kadar hiç yalan söylemedin. Bu da senin güvenilir biri olduğunu gösteriyor. Sadece kendi yolunu seçtin ve seçtiğin yoldan geri dönemedin. Arkanda bir dayanağın yoktu, annen seni terk etti, sen de bir çare baba bulurum diye düşündün ve ne derse yaptın. Ama o da seni umursamadı. Toplantıda yumruğunu nasıl sıktığını gördüm. Gözlerindeki acıyı gördüm. Aynısını ben de yaşadım ama nasıl yaşadım hatırlamıyorum. Lütfen. Sana güvenmeme izin ver. Senin için Toprak ile bile konuşurum. Sadece pes et ve bedenimin yerini söyle. Söz veriyorum. Sana zarar verilmesine izin vermeyeceğim.” O da sırtıma vurmayı bıraktı ve o da sarıldı.

    Kont-“Pes ediyorum. Bedenin odada bir toprak yalanı var. Orada.”

    b-“Toprak yalanı? O ne demek?”

    Kont-“Odada bir yaprak var. Onu oradan çekersen bedenine ulaşan geçidi bulacaksın. Sözüne güveniyorum.” Daha sonra arkamdan bir ses geldi. Bu Tiff ve Lina’nın sesiydi. Havada süzülürken aşağı indiler.
    ···
  5. 30.
    +1
    Tiff-“Bir Bine abi. iyi misin?”

    Kont-“Evet. Hem de çok iyi.” Dedi ve ani hamleyle Tiff’e atıldı. Kolunu Tiff’in göğüsüne sapladı ve kalbini söktü. Tiff kanlar içinde yere düştü.

    b-“Haayıırrrr.” Olamaz. Olamaz. Neden neden? Kafam almıyor. Neden? Pes etmişti. Daha sonra Lena'nın ona zeki biri dediği aklıma geldi. Zekası ile alt etti beni. Ona inanmıştım...

    Kont-“HAHHAHAHHAHA. Sonundaaaa. Kalbi aldım. Artık toprak OLABiLiRiMM!” Sinir krizi geçirdiğimi hissettim. Tam saldıracakken Kont’un içinden bir el çıktı. Hayır içinden değil. Arkasında biri var. Kağıt parçası gibi Kont’un göğsünü deldi. Ama… Ama…

    b-“Sen kimsin? Ortaya çık!” Kont’un bedeni parçalandı ve Tiff’in kalbini o adam aldı. Erkekti. 1.60 boylarında. Kamburuyla 1.63 oluyordu. Kont’un parçalanan bedeninden mavi ve parlayan bir top çıktı. (Kamburlu adama KA diyecem)

    KA-“Hmm. Toprak ve Ateş’in melezi. işe yaramaz. “ dedi ve topu parçaladı.

    b-“Sana bir soru sordum. Sen kimsin? Ve kalbi bize geri ver!”

    Lina-“Hayır. Kalbi geri vermeyecek. Gözlerinden görebiliyorum.”

    KA-“Çok haklısınız genç bayan. Bu kalp efendime lazım. Ben kim miyim? Sadece bir hizmetkar. ileriki zamanlarda efendim sizinle görüşecek.” Dedi ve gitti. Biz de öyle kaldık. Tiff. Hemen yanına koştum. Zar zor nefes alıyordu.

    b-“Ölümsüz bedeni var onunda. Kalbi yenilenir… Değil mi?” Lina ağlamaklı bir sesle:

    Lina-“Fazla zamanı kalmadı.” Beynimden vurulmuşa döndüm. Tamam. Bir yolu olmalı. Düşün düşün… Aklımda bir fikir var. Eğer olursa Tiff yaşar.

    b-“Benim bir planım var. Tiff’i biraz daha yaşat. Ben hemen geleceğim.”

    Lina-“Lütfen Bir Bine. Acele et.” Hemen 102 numaralı odaya gittim ve dediği gibi yaprağı çektim. Gerçekten de bir delik açıldı. Delikten içeri atladım ve sonunda aşağı indim. Yemekhane gibi bir yerdi. Büyüktü. Etrafra masalar sandalyeler vardı. Bedenim orada ayakta bekliyordu. Bedenimi arkasından gördüm. Ama… Bu… Önüne dönünce dünyam başıma yıkıldı. Beden çok yaşlanmıştı. Bir yan etki miydi? Neden? Ben hani 22 yaşındaydım? Bedenimi görünce bütün hafızam yerine geldi.
    ···
  6. 31.
    +1
    Hafıza

    Kız arkadaşımı araba ile aldım. Babamın arabasını kaçırmıştım yine. Eve gidince yine azar işiteceğim ama önemli değil. Bugün onun doğum günü. isterse beni falakaya yatırsın. Kornayı çaldım ve hemen aşağı indi. Esmer tenli, beline kadar uzanan siyah saçları ve inci gibi gülümsemesiyle karşıladı beni. ismi Yasemin’di. Oysa benim umrumda değildi. Sadece benim için önemli olan ona sürpriz yapıp kalbindeki yerini korumam. Gerisi önemli değil. Birkaç sefer kendime onu seviyor muyum diye sorduğumda seviyorum cevabını veriyordum ama ne yapıyordum? Sadece süprizler, hediyeler vs. Aslında benim de Cruchs’dan bir farkım yoktu. Hiç sevdiğimi göstermiyordum. Arabaya bindi ve benim de onu azarladığımı hatırlıyorum.

    b-“Sana kaç kere dedim şu makyajını ben gelmeden 1 saat önce yap diye. Geç kalıyoruz işte. Kaç lira gitti oraya biliyor musun?”

    Yasemin-“Ben sadece seninle olsam da yeter. Ne gerek vardı sürpriz partiye?”

    b-“Hadi hadi fazla uzatma. Arabaya bin de gidelim.” morali bozuk bir şekilde arabaya bindi. Geç kalacağız ve param boşa gidecek diye endişelendiğimden dolayı tam gaz basıyorum. Oysa ki baba parası yiyorum. Para cebimden bile çıkmıyor. Keşke bunun daha erken farkına varsaydım.

    Yasemin-“Yavaşla Bir Bine. Çarpacağız bir yere.”

    b-“Bir sus artık. Ne bu çen çen çen. Geç kalacaz diyorum. O kadar şey boşa gidecek.” Derken direksiyornun kontrolünü kaybettim ve yol kenarındaki duvara girdim. Sonra uyandığımda hastanedeydim. Bende sadece birkaç çizik ve bir tane çıkık kemik vardı. Kemiği yerine oturtmuşlar ve yaralarımı da sarmışlar. Uyandığımda aklıma gelen ilk şeyi sordum.

    b-“Ya semin nerde?” dışarıdan sesler geliyordu. “içeri giremezsiniz. Yapmayın.” diye. “Kızımı öldürdü o namussuz. Allah’ından bulsun. Alın beni içeri alın. Sadece bir çift sözüm var.” Ben de ayağa kalktım ve babam “otur oturduğun yerde” dese bile umursamadım. Dışarı çıktım. Yasemin’in babası yakama yapıştı.

    YB-“Allah senin belanı versin. Sana oğlumuz gibi bakıyorduk lan oğlumuz. Kızımın katilisin sen. Saatte 130 km hızla duvara çarpmışsın. Rabbim keşke kızımın yerine senin canını alsaymış. Seni hava yastığı korumuş tabi. Ama kızımı koruyan bir şey yok.” Tam vuracakken polis ayırdı. “Bırakın beni bırakın. Kızımın katili o.” Katil oldum. Ben katil oldum. Bundan kaçmak için koştum. 102 numaralı odanın önünden geçerken bana bir şeyin çarptığını hatırlıyorum ama gerisini hatırlamıyorum.
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    +2
    Günümüz

    Zamanın bu bedendeyken daha hızlı geçmesi bedenimi yaşlandırmıştı bile. Bunun geç farkına vardım. Muhtemelen 65 yaşlarındaydım. Eğer biraz daha geç kalsam belki ölmüş olurdum. Cruchs'ın konuşması düşüncelerimi bıçak gibi kesti:

    Cruchs-“Sonunda gelebildin. Umarım bedenimle eğlenmişsindir. Kim çözdü bedenimi çaldığını? Lina mı? Tiff mi? Toprak mı? Yoksa sıkıldın da mı geldin. Her 3 türlü de bedenimi geri alacağım.” Boğazına yapıştım ve duvara yapıştırdım.

    b-“Ben senin bedenini çalmadım. Ama senin yerine geçmem iyi oldu. Lina ilk kez güldü. Tiff ilk kez abisi olduğunu hissetti.”

    Cruchs-“Şu an kendi bedenine zarar veriyorsun, farkında mısın?”

    b-“Farkındayım. Ben bu acıyı hak ettim Yasemin. Benim yüzümden öldü. Ben de senin gibiydim. Bizim gibi sevdiklerine önem vermeyen kişiler çöpten başka bir şey değil. Ben Yasemin’in sen de Lina’nın gözlerine hiç bakmamış, hayatının renklerini görmemiş kişiler çöpten başka bir şey değiliz. Kulakların her şeyi duydu ama kız kardeşinin ağlamalarını duymadıysa bu kulaklar ne işe yarar?” Ellerim çözüldü.

    Cruchs-“Kulaklarım… Kulaklarım nerede?”

    b-“Tiff’e verdim. Kendini savunabilmesi için. Ama savunamadı. Ve şu an biz bunları tartışırken kardeşin ölüyor. Sana da aynısı olmasına izin vermeyeceğim. Ben sevgilimi kaybettim. Onu görmezlikten geldiğim için. Senin de kardeşini kaybetmene izin vermeyeceğim. Bedenime ihtiyacım var.”

    Cruchs-“Ka kardeşim mi ölüyor? Tamam. Şuraya otur. Bedenimi geri almam için Toprak’ın sarmaşığına ihtiyacım var.” Kolumdaki sarmaşığı gösterdim. “Şimdi sarmaşıklı kolunla elimi tut. “ tuttum ve sarmaşık hem benim hem de onun kolunu sardı.

    b-“Onun gözlerine bakacaksın. Kardeşinle her gün ilgileneceksin. Bana söz ver.”

    Cruchs-“Söz veriyorum. ilgileneceğim. Acele edelim.” Derimizin içine girdi ve bir şokla gözümü kapattım. Açtığımda bedenime geri dönmüştüm. Boğazım ağrıyordu. Hatta her yerim ağrıyordu. Ayaklarımda romatizma, el parmaklarımda kireçlenme, prostat her bir şey olmuştum. Muhtemelen kendim ettim kendim buldum. Sarmaşık kendi bedenime geçmeme rağmen benimle gelmişti.

    b-“Hemen çıkmalıyız.” Beni tuttu ve delikten yukarıya doğru uçtu. Ve odaya vardık. “Aşağıda. Beni de indir.” Dedim ve dediğimi yaptı ve aşağıya doğru süzüldü. Hemen Tiff’in yanına koştu.

    Cruchs-“Tiff. Solmaya başlamış. Bir Bine. Ne yapacaksan hemen yap.”

    b-“Toprak Hanım. Ne yapmak istediğimi biliyorsun. Benim kimsem kalmadı artık. Ama kızının ölmesine izin veremem. “ Tiff’in yanına gittim ve:

    b-“Benim kalbimi ona ver. Onda atsın. Bu ölümsüz bedende sonsuza dek yaşasın.” Kolumdaki sarmaşıklar 3 e bölündü ve göğüsümün 3 ayrı yerinden saplandı. Kalbimi sarmaya başladığını hissedebiliyordum.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    +2
    b-“Lina. Sana söylemek istediğim bir şey var. Her insan aynı değil. Biliyorum. Sana çok zulüm ettiler. Senden onlar için özür dileyemem. Yüreğini de soğutamam. Fakat her insanı aynı görme, olur mu?”

    Lina-“Tamam.” Dedi ve ağlamaya başladı. Gözleri bembeyaz olmuştu ve beyaz beyaz yaşlar düştü. Demek bu da üzgün haliydi gözündeki.

    b-“Beyaz sana yakışmıyor. Gözlerinin yeşil hali daha iyi.” Lina gözyaşlarını sildi ve:

    Lina-“Sana daha iyi halini göstereceğim.” Dedi ve gözleri tamamen pembe oldu ve dudaklarıma yapıştı. Bir süre sonra ayrıldık. Bu sefer ağlayan kişi bendim.

    b-“Sen böyle bakarsan ben ayrılamam ki. Tiff’e iyi bakın.” Dedi ve kalbim yerinden çıktı. Toprağın altına girdi ve belli rütuşlardan sonra toprağın altından çıktı. Daha sonra Tiff’in boş göğüsüyle birleşti ve Tiff uyandı. Yaraları da kapanmıştı. Gözlerimi kapadığımda Lina’nın kucağındaydım ve güneş doğuyordu.

    Lina-“Güzel görünüyor değil mi?” kafamı sallarken bilincimi kaybettim. Ve öldüm.

    Edit: Daha bitmedi.
    ···
  9. 34.
    +3
    CRUCHS

    Onu tanımadığım için ölümü pek etkilemedi beni ama Lina çok etkilenmişti. Ama kardeşimi kurtarmıştı. Müteşekkirdim. Kardeşim kalkar kalkmaz sarıldım ve:

    Cruchs-“Kardeşim. iyi misin?“

    Tiff-“Ab i. Sen misin?”

    Cruchs-“Evet kardeşim. Benim.“

    Tiff-“Ben nasıl yaşıyorum? “Bir şey söyleyemedim.”Sen nasıl bedenini aldın? Bir Bine abim. O nerede?”

    Cruchs-“Bir Bine… Lina’nın kucağında. O. Senin için kalbini verdi. Ve öldü.” Tiff de ağlamaya başladı.

    Tiff-“Bir Bine abiyi görmek istiyorum.” Kabul ediyorum. Kıskanmıştım. Benim için ölüm çok normal bir olaydı. O yüzden beni etkilememişti ama Lina ve Tiff’i nasıl etkilediyse benden bile çok seviliyordu. Kucağıma aldım ve cesedinin yanına zütürdüm. Tiff’in birden ağlaması durdu ve bir şeyleri dinlemeye başladı.

    Tiff-“Toprak bizi çağırıyor. Cenazesini gömmemiz lazım. “

    Lina-“Biraz daha. Lütfen.”

    Cruchs-“Yapamayız Lina. Biliyorsun. Toprak ne derse kanundur.” Lina biraz daha sakinleşmişti.

    Lina-“Bu yüzü ilk kez görüyorum ama sanki milyonlarca yıldır tanıyor gibiyim. Tamam. Gidelim.” Dedim ve güzel bir yerde mezarını gömdük. Gömmeden önce elindeki sarmaşığı aldım.

    Lina-“Yoksa o…”

    Cruchs-“Evet. Tiff’in doğduğu çiçeğin aynısı. Fakat türü farklı. Şimdi Toprak’ın yanına gitmeliyiz.” Üzerine toprakla kapattık ve orayı terk ettik. Gün batımı manzarasının en güzel göründüğü yere gömdüler. Benim için de çok önemli olması lazımdı ne de olsa kardeşimi kurtardı ama ben öyle hissetmiyordum. Çok denedim ama olmadı.
    ···
  10. 35.
    +3
    Devam edecek benim elektrikçide işim var gelirim.
    ···
  11. 36.
    +5
    Üst Edit:Geldim. Biliyorum fazla okuyan yok ama olsun yine de okuyan varsa yazmaya değer :D Devammm

    Kutsal toprağa geldik. Kapı bize açıldı ve artık onu ne görebiliyor, ne de duyabiliyorum. Tiff dinliyor, Lina ise görüyordu. Uzun zamandır 3. planda kaldığımı hissetmemiştim. Artık anlıyorum. Onlara sevdiğimi bunca zamandır göstermemiştim. Ama bir yerden başlamak lazım değil mi? Lina’yı tuttum ve kendime doğru çevirdim. Gözlerinin içine içine baktım.

    Lina-“Ne yapıyorsun? Toprak hanımın yanında…”

    Cruchs-“Toprak hanım da anlayışla karşılayacaktır. Bunca zamandır söylemedim. Şimdi söylüyorum. Seni seviyorum Lina. Gözlerine bakmamamın nedeni senin duygularını bana göstermenden utandığını düşündüğüm içindi. Seni hiçbir zaman araç olarak görmedim. Her zaman sizi amaç olarak gördüm. Sizi sevdiğim için sizinle konuşmayarak, size ilgi göstermeyerek, sadece görevime odaklanıp günahlarımdan temizlenirsem sizinle konuşabileceğimi düşündüm. Ama artık biliyorum. Günahkar olsam da, hatta siz yanlış yola düşseniz bile ben sizin yanınızda olacağım. Sizi doğru yola çekmek için gerekirse kendimi feda bile ederim. Kont da bu yüzden gitmedi mi aramızdan zaten? Onun için şimdi doya doya söylüyorum. ikinizi… Hayır üçünüzü de seviyorum. Toprak, Lina, Tiff. Sizi seviyorum.” Lina’nın gözleri sapsarı olmuştu. Gözlerini kapattı ve yere çöktü.

    Lina-“Bana bakmaaaa!”

    Tiff-“Gözleri sarı olunca utanıyor.”

    Lina-“Neden söyledin ki bunu?” Tiff gülmeye başladı. Eğer insan bana onun gözlerine bak demeseydi hayatımda hiçbir zaman o güzel sarı rengini göremeyecektim. Belki de başka renkleri görmenin heyecanıyla içim dolmayacaktı. Hiçbir zaman Tiff’in gülüşüne şahit olamayacaktım.

    Toprak-“Sonunda anladın oğlum.” Kulaklarım yok? Hayır. Geri gelmişler. Toprak. Bunu yapan o. “Bir Bine’nin kolundaki sarmaşığı toprağıma ek. Ve Lina’ya söyle kanıyla sulasın.

    Cruchs-“Bu çiçeği kanınla sulaman gerekiyormuş.”

    Lina-“Yoksa…”

    Cruchs-“Evet. Bir kardeşin oluyor.” Toprağa ektim ve Lina da kanıyla suladı. Artık çıkması için sadece zaman gerekiyor.
    ···
  12. 37.
    +1
    350 YIL SONRA

    “Abla. Gözlerini bana versene.”

    Lina-“Bunu kaç kere konuşacağız? Olmaz. Senin gözlerini kendin kazanman lazım. Ben sana versem ne yapacaksın hem?”

    “istediğim yeri görebileceğim. Merak ediyorum. insanlar neler yapıyor?”

    Lina-“Ha yani birkaç insan dikizleyeceksin diye benim şeytanları görmeme engel olacaksın yani? Ya Toprak hanıma saldırırlarsa ve ben göremezsem? O zaman ne olacak?”

    “Yaa Ablaa! Ben de şeytanlara bakarım.”

    Lina-“Olmaz dedim Bir Bine.” Evet. ismini Bir Bine koymuştuk. Ve tabiki erkekti. Ne de olsa çiçek onun kollarında büyümüştü.

    Cruchs-“Bir Bine’nin bu hali bana Tiff’in küçüklük halini hatırlatıyor.”

    Tiff-“Ben o kadar da istemiyordum ki.”

    Cruchs-“Haa. Öyle mi? Sanki ben yanlış hatırlamıyorsam görevden gelir gelmez, göreve her gittiğimde, dinlenirken, uyurken arada uyandırıp falan sormuyordun değil mi?”

    Tiff-“O kadar mı soruyordum ben ya?”

    Lina-“Valla sıra artık bana geldi. Ne diyeyim. Bir Bine. Bak şimdi sana bir şey göstereceğim.” Hepimiz evden dışarı çıktık ve gün doğumunu izledik. Bir Bine etkilenmiş bir biçimde izliyordu. Çünkü pek vaktimiz olmuyordu gün doğumunu izlemeye.

    Lina-“Eğer bu gözlere sahip olursan bu gün doğumunu göremezdin. Direk güneşin üzerindeki nükleer patlamaları görürdün. Ve pek güzel değiller.”

    Bir Bine-“Olsun. Yine de istiyorum.”

    Lina-“Off. Aman yaa.” Gözleri yeşil oldu ve gülümsüyordu.. Bizim gözlerimiz de yeşil olmasa da mutluluğumuz yüzümüzden okunuyordu.
    ···
  13. 38.
    +5
    KAMBUR ADAM

    KA-“Efendim. Sizi beklettim. Kusura bakmayın. Kızın ortaya çıkması uzun sürdü.

    Ar-“Önemli olan beklemek değil. Milyarlarca yıldır bekliyorum. Getirdin mi?”

    KA-“Evet lordum. Tam ağzınıza layık. Afiyet olsun.” Toprak’ın kızının kalbi. Toprak’ın kalbi ile eşdeğer. Tek lokmada yedi ve bütün vücudunu topraktan bir koza sardı. Daha sonra kozayı kırdı ve çıktığında başında toprak elementinin simgesi vardı.

    Ar-“Bu yetmez. Diğer elementlerin de kalbini getir bana.”

    KA-“Emredersiniz. Lord Armageddon.” Sırıtıyordu. Gücünün daha da yükseleceğini bilmek onda sırıtma isteği uyandırmıştı.

    Edit: Böylece hikayeyi tamamladık. Okuyan herkese teşekkür ediyorum. Biliyorum. Fazla okuyan olmadı ama arka planda tüm entrylerimi şukulayanlar vardı. Ve tabiki rez alanlar. Onların adına hikayemi tamamlama kararı aldım. Azmim kırılmadığı sürece hikayelerimi ilk olarak bu platformda, daha sonra wattpad gibi platformlarda paylaşmaya devam edeceğim. (Zaten orada da pek okuyan yok ama olsun. En azından benim adıma hikaye durur.) Bir sonraki hikayelerimde görüşmek üzere.

    Haa. Unutmadan. Okumadıysanız ve okumak istiyorsanız diğer hikayelerim için (bkz: bir bine bende binem hikaye serisi)
    ···
  14. 39.
    0
    Rezervasyon
    ···
  15. 40.
    +1
    Sen adamsın kardeşim uzun zamandır bekliyodum yeni hikayeni sağolasın
    ···
  16. 41.
    +1
    Rez bekliyoruz bakalım
    ···