içest bin

Antreye girdiğimde tuvaletin kapısı kapanmıştı. Şulenin kıyafetleri kapının arkasındaki askıda asılıydı. Soyunmuş ve içeride suyu ılıştırıyordu. Kapının arkasında kiloduda asılıydı. Hafiften bi sokulduysam da acı bir koku geldi kilottan. dıbının bu kadar pis kokması beni dumura uğratmıştı. içerideki maşrapa sesi hala devam ediyordu. Bir sorun olup olmadığını kontrol etmek için kapının deliğinden bakmaya başladım. Sıcak suyun olduğu kovanın yanına çömelmişti. iri, bronz ve ipeksi yanaklarda ikiye ayrılmıştı. Omurga hareket ettikçe, jöle gibi titriyorlardı...

Az sonra Şule odasından çıktı, hemen dedeme baktım gözleri ile Şuleyi yiyiyordu amcık. Sinirlendiysem de belli etmemeye çalıştım. Annem diğer kızları uyandırmaya gitmişti. Şule'de banyoya girdi. Dersi vardı gidecekti. Dedem bi ara masadan ayaklanır gibi oldu. Ben ondan önce ayaklanıp bende bir abdest alayım dedim ve banyo tarafına geçtim. Sabah sabah pislik yapmasına engel olmuştum böylece...

Elimi yüzümü yıkayıp kilotumu çıkarttım. Boy aynasında kendimi biraz inceleyerek "bakalım kime kısmet olacak?" dedim. Sonra giyinip kahvaltı masasına oturdum. Dedem benden önce oturmuştu. "Bugün Cuma'ya gelecek misin sen de" dedi. dıbına kodumun baskıcı faşist yobazı. Her hafta gitmediğimi bile bile her hafta aynı soru ile ters pgiboloji yapmaya çalışıyor. "Bakarız" deyip kestirmeye çalıştım. "Gelmezsen işin rastgitmez, bak kaç aydır iş bulamıyorsun" dedi. Sanki cumayı işkur avlusunda kılıyor pekekent...

"Günaydın oğlum" dedi beni görünce. "Günaydın anne ama bu yaptığın hiç hoş değil" dedim. Anlayamadı tabii. "Ney oğlum?" dedi. "Ya bırak şimdi dün gece yaptıklarından sonra o pis ellerinle zeytinleri ayıklıyorsun, nasıl miden kaldırıyor be anam?" dedim. Süzme cahil köylü karısı anlamadı tabii yine. "Bir daha ki sefer eldiven giy bari" dedim. "Oğlum eldivenle nasıl ayıklayayım yağlı şeyi?" dedi. Halbuki zeytinleri kastetmemiştim...

Sabah uyandığımda mutfaktan gelen sesleri duydum. Annem kahvaltı hazırlıyordu büyük ihtimal. Şule daha uyanmamıştı, üzerindeki yorgan yarıya kadar sıyrılmış ama tişörtünden beli gözüküyordu. Parlak ve ipeksi bir tene sahipti. Onu uyandırmamaya gayret göstererek yavaşça odadan çıktım. Mutfakta annem vardı. Dedemin dişlerisağlam olmadığı için, ona zeytinin çekirdeklerini çkartıyordu. Ama bunu elleriyle yapıyordu. Vıck vıcık yağ içinde. Pis huur. O an, dün gece annemi babamla hayal ettim. Babam kollarını başının altına almış uzanıyor, annemde bacaklarının üzerine oturmuş, babama otuz bir çektiriyor. Babamın keyfi gıcır. Sonra annem sabah zeytinleri o elleriyle ayıklıyor. Pislik lan bu!

Yaşlı bir adamın özellikle torunu olan birine böyle sapıkça bir tutum sergilemesi çok abes bir durumdu. Şule ile aynı odada kaldığımızdan ötürü, geceleri uyurken onu gözlemleyebiliyor, sıyrılan tişörtünden kabaran göğsünü dikkatle inceliyor ve dedemin böyle güzel ve diri bir kıza böyle ızdırap çektirmesini kabullenemiyordum...

Bana, dedemin onu nasıl taciz ettiğini anlatmasını istediğimde "yok öyle bir şey yaa" deyip konuyu değiştirmek istiyor. Kimbilir ne kadar korkuttu kızcağızı...

Evde bu konu hakkında konuşabildiğim tek ablam Şule. Ama o sanırım erkek olduğum için benden utanıyor. Bu konularda benim kadar açık sözlü olamıyor. Doğal bir durum tabii. Bazen benim çok patavatsız olduğumu söyleyerek, açık sözlülüğümden ötürü beni içten içe takdir ettiğini belli ediyor...

Şule ortanca ablam. içlerinde en insan gibi yaşayanı o. Bir üniversite bitirdi, ikinciye geçti. Hâlâ bekar ama. Sözde sevgilisi de yokmuş. Ayrıca içlerinde göğüsleri en dolgun olan ablamda budur. Bu göğüslerle sevgili bulamaması da ayrı komedi. Şüpheli hareketleri dikkatimi çekmiyor değil. Bence ciks hayatı düzenli. Okulda veriyor. Ama o da dedemden şikayetçi...

Zaten askerden gelmişim, iş yok güç yok. Sigarayı babam olacak amcıktan otlanıyorum ki onunda suyuna gitmek lazım. Ama dedem her şeye engel. Anneme "Anne, halden anlayın biraz, bakın sizinde yaşınız geçiyor, yarın birgün babam yada sen vefat ettiğinizde, ikinizden biri yalnız kalacak. Sonra sizde kapı deliğinden torunlarınızın gibine dıbına bakmak zorunda kalmayın etme bulma dünyası, evlendirin şunu" dediğimde "tövbeestağfurullah" çekip, bulaşık köpüklü ellerini yine leğene daldırmıştı. Fakirlik ve cahillik iliklerine işlemişti amk...

Biz bir dövme yaptıracağımız zaman muallak damgası yiyiyoruz ama buruşuk bir gib evdeki herkese kalkmakta serbest amk olaya gel...

ahaha enlargeyourpenis misali..
rez bakalım

Figen en favori ablamdı. At gibi karı. Bakan bir daha bakıp pantolonu şişiriyor. Ama bu huur çocuğu dedem evdeki herkesi banyo deliğinden dikizliyor. Hiç utanma yok dıbına kodumun çocuğunda. Torunun ulan o senin...

"içeriyi mi gözetliyordun?" diye sorduğumda "tövbe evladım neden böyle bir şey yapayım, abdest aldım, ayaklarımı kuruluyordum" dedi. Oysaki bulunduğu yer delikten içeriyi seyretmek için en uygun yerdi. Figen ablamı banyo yaparken aynı yerden izliyordum...

Hatta onun gizli gay olabileceğini bile düşünüyordum. Bir keresinde banyodan çıktığımda kapının önünde yakalamıştım onu. Yere eğilmişti. Hesapta abdest almışta ayaklarını kuruluyormuş. Yalan amk. Kapının anahtar deliğinden züt deliğimi izleyip fantezi yapıyordu.

Not: evimizde banyo yok, güğümle su ısıtıp tuvalette yıkanıyoruz.

zütveren dedemin yüzünden yediğim dayak çok zoruma gitmişti. Karısı öleli on seneyi geçmiş. Resmine sarılıp yatıyor ama hikaye. Bıraksak gidip mezarını gibecek...

Annem daha anlayışlı yaklaşıyordu bu konulara. Sonuçta üç ablamla beraber büyümüştüm ve kızların içinde büyümek bir erkek için çok farklıdır...

Toplumun beni kalıba sokmaya çalışmasına hiçbir zaman tahammül edemedim. Kuyruk sokumuma dövme yaptırmak istediğimi söylediğimde hacı dedem "erkek adama yakışmaz öyle şey, kendinimi düzdüreceksin, kime göstereceksin onu, kim görecek?" dedi. "Sen hacılıktan getirdiğin, o tekerlekli şişenin içindeki misk-i amberi kulağının arkasına sürerken iyi ama, sanki senin kulağının arkasını mı gibecekler?" dediğimde, askerden gelmiş olmama aldırmadan tekme tokat dayak yedim babamdan...