/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +5 -1
    liseye başladığımda o kadar yıkıkdım ki 12ler bir kaç gün beni taşşağa aldıktan sonra halime acıyıp zorbalık yapmaktan vazgeçtiler.

    fiziksel bir kusurum yoktu ama o taktan saç kesimim, masum ve mahçup bakışlarım, fermuarını gırtlağıma kadar çektiğim okul hırkamla ben; tam bir gerizekalı gibi gözüküyordum. ancak beni görünüşüm değil okul mutsuz ediyordu.

    daha geçen sene ilk okulda arkadaşlarımla cürmümüz yetiğince edebiyat konuşuyorduk. bir ilk okul talebesi ne kadar felsefe yapabiliyorsa o kadar felsefe yapıyorduk ancak ilk okul bitti. arkadaşlarım istanbul'un güzide okullarına dağıldılar, bense gib gibi ortada kaldım. semtimdeki düz lisesiye yerleştim.

    derslerim pek iyi değildi. zaten derslere ilgim olmadığım için bu okuldaydım. garip amk. 2 sene sonra hayatımı matematik ve fizikten kazanmayı planlıyorum
    ···
  2. 2.
    +4
    etrafımda benim gibi yıkıklarla çevririydi. araştırmayı, merak etmeyi bırakmıştım. tek tesellim aynı ilk okulda okuduğum kişilerle takılmaktı. onların gözünde de küçümseme vardı.

    sözlerim kesildi, topluca gidilen hiç bir yere çağrılmadım. bir liseli ne kadar dışlanabiliyorsa o kadar dışlanıyordum. her şeyin farkındaydım. ufak ego mücadeleleri hoşuma gitmiyordu, konuştukları konular ilgimi çekmiyordu. boş beleş insanlardı. ancak tarih hocasının bacaklarını konuşmuyorlardı. bu yüzden benim gibi yıkıklar yerine onlarla takılmayı seçtim.
    ···
  3. 3.
    +3
    zaman geçtikçe elemanlarla bir birimize alışmaya başladık. her taktan liseli gibi rock müzik dinliyorduk, yabancı dizi takip ediyorduk. onlara yakınlaştıkça bu dışlanma işi baya keyfimi kaçırmaya başlamıştı.

    günler geçti haftalar geçti. her şeyi kanıksadım. bu okula ait olmadığımı, bu insanlara ait olmadığımı çok iyi biliyordum. ben de artık üzülmeyi bırakıp iyi yaptığımı düşündüğüm şeyleri yapmaya başladım. hikaye yazdım, şiir yazdım. ailemle konuştum beni davul kursuna yazdırdılar (nickim oradan geliyor). her şey iyi gidiyordu lan. kendini adadığın bir şeyler olunca cidden gibik liseli dertleri o kadar da umrunda olmuyor insanın. güzel liselere gidince seni sattığını düşündüğün arkadaşlarına telefon edip "karşiim naber" diyorsun mesela, aynaya bakıp "ulan şeklimi şemalimi gibim bu tip ne" felan diyorsun. bir kere kendini geliştirmeye başladın mı devamı geliyor yani
    ···
  4. 4.
    +3
    her şey rayına oturmuş; geometri hariç tüm derslerden geçmiştim. yavaştan kilo almam dışında her şey yolundaydı. cuma günüydü.

    cuma günleri okuldan sonra davul kursu vardı. 1-2 saat davul dersinden sonra eve döner boş işlerimle uğraşırdım. her türlü online oyunu oynamam yasaktı o dönemler. uyuşturucuymuşcasına korkardı ailem online oyunlardan. çocukken ne metin2 oynayabilmiştim neden knight amk.
    neyse işte. halimden memnundum. davul çalıyordum lan. rock müzik dinleyip de davul çalma hayali kurmayan kaç babayiğit var? ben hayalini yaşayan bir liseli olarak gururlu adımlarla davul kursuna gidiyordum. o kara güne gidiyordum.

    kursun bulunduğu binaya vardım ama kurs yoktu amk. ne kapıda tabela vardı ne de içeride bir kimse. hüzünlü hüzünlü oturdum merdivenlerde. davul hocasını aradım, açmadı. 1 saat salak gibi bekledim lan orada. gözlerim dolu doluydu yemin ederim. tekrar aradım hocayı açtı telefonu "biz taşındık" dedi. kendimi o kadar zavallı hissettim ki. telefonu kapattım. yeni kurs yerini öğrenmedim. onlarda 50 liram kalmıştı haram ettim. eve dönüş yolunda ne kadar zavallı biri olduğumu düşündüm
    ···
  5. 5.
    +2
    https://www.karikaturu.com/sirketi-tasimislar.html
    işte o karikatür

    3 de biri bitti ama galiba yolun geri kalan kısmını tek başıma devam edeceğim. neyse zaten idmanlıyım amk
    ···
  6. 6.
    +5
    moralsiz bir şekilde eve gittim kimseye de bir şey söylemedim. ailem illa ki anlamıştır bir takluklar olduğunu ama bana karışmazlardı o dönemler.

    pazartesi istiklal marşı için sıraya geçerken o kızı gördüm. normalde de görüyordum, hoşuma da gidiyorduk ancak bu sefer farklıydı. nefesim kesilmişti.

    kumral saçları vardı güzelimin. gri gözleri hafif çekikti ve resmen parlıyordu. göz kapakları kırmızıydıve yemin olsun ay, beyaz tenini görse kıskanırdı. kısa boyluydu. dudakları hayatımda gördüğüm en güzel şeylerdi.

    içe doğru yoğunlaştığımı hissettim. vücudumun her zerresinin katılaştığını (hayır ereksiyon değil). sema ya çıktım sonra uzaya. çevremde hiç bir şey yoktu. yandım, yandım ve yandım. bir yıldız gibi içe çöktüm. dünyaya döndüğümde yüzümde aptal bir gülümsemeyle istiklal marşı okuyordum
    ···
  7. 7.
    +1
    instagramın popüler olmadığı dönemlerde stalklamak, kelimenin gerçek anlamıyla stalktı benim için. düşünsene panpa içine kapanık bir liselisin, 50 tlnin peşine düşemeyecek kadar acizsin, ufaktan sosyalfobi baş gösteriyor ve öz güvenin yerlerde. ne kimseye kızın adını sorabiliyordum ne de hislerim hakkında konuşabiliyordum.

    okulun içinde kızı takip etmek için çok uğraştım. Daha önce hiç bu kadar uğraşmamıştım. çekingen olmak zordu. göz göze geldiğimizi düşünmem bile kafamı kuma gömmem için yeterli nedendi. hem nefes kadar yakın olmak istiyordum ona hem de fersahlarca uzak olmak.

    artık kantinde, bahçede, koridorlarda, içtimada bir gözüm, bir kulağım ondaydı.

    ismini öğrendim, sınıfını öğrendim, sesini duydum. başka erkeklerle şakalaşmalarını izledim -ve bu gerçekten benim için korkunçtu-.

    kimseye anlatmıyordum, çaktırmamaya çalışıyordum ama herkes acınası çabamdan haberdardı ve arkadaşların belli ki biraz heyecan istiyorlardı
    ···
  8. 8.
    +3
    beni pek giblemeyen arkadaş grubumdaki kızlardan biri onunla aynı sınıfta olduğunu biliyordum ve bu bilgi beni mutlu ediyordu.

    artık eve gittiğimde bagetlerle yastığa vurmaktan, bir şeyler yazmaktan farklı bir işim daha vardı. onu düşünüyordum, planlar yapıyordum. sanki yapbozmuşçasına. sonunda onu tamamen zihnimde var edebilcekmişçesine edindiğim bilgileri kafamda birleştiriyordum. evet o zamanda sağlıksız olduğunun farkındaydım. ama boş beleş yıkık bir liseli başka ne yapabilirdi ki
    ···
  9. 9.
    +2
    arkadaşlarımla aramda iki tarafın da kabul ettiği gizli bir sözleşme vardı. iki tarafında gerçekten haberinin olmadığı. iş arkadaşı gibi olmuştuk. okul içinde beraber yiyor beraber gülüyorduk ancak okul bittiği ilişkimiz kesiyordu. iki taraf da halinden memnundu yani ben ve onlar. çünkü biliyorduk ki farklıyız. bu durum artık hiç canımı sıkmıyordu.

    söylemiştim. benim yanık olduğum kızla aynı sınıfta arkadaşım var diye haydi o arkadaşa helen diyelim. helenle kızın konuştuğunu görmüştüm 1-2 kez. benim hakkımda konuştuklarını düşünmüştüm ama bunun gerçek olması beni korkutuyordu. tüm bu hayallerin gerçek olması ödümü kopartıyordu. dediğim gibi öz güvensiz biriydim.

    çok yakın zamanda helenle benim yakın olduğum kızın aynı anda sınıftan çıktığını gördüm. kızla göz göze geldim. bana neşeyle dolu o kadar güzel gülümsedi ki... hala aklımda lan. ama işte öyle mesnetsiz bir gerizekalıydım kıza o kadar sert baktım ki kızın gülümsemesi silindi
    ···
  10. 10.
    +1
    eve gittiğimde aptal bir ergenin girebileceği her türlü tribe girdim "neden benim işime karışıyorlar, ben yapamazmıyım, beni rezil ettiler" şimdi düşününce gerçek bir liseliymişim.

    o hafta boyunca arkadaşlarım benimle cidden ilgilendi. bana insanlarla nasıl konuşacağımı , saçlarımı nereye taramam gerektiğini öğrettiler. bu olay beni inanılmaz öfkelendirdi. çünkü sorunlarımı kabul edebilecek olgunlukta değildim, insanlarla sorun yaşadığımı kabul etmiyordum; yardım alabilecek kadar düşük olduğumu da. yorgundum, yaralıydım hayallerimin peşinden koşamayacak kadar zavallıydım. başarısızdım. eski arkadaşlarım harika okullarda okurken ben üçün birini almıştım. yalnızdım. çevremde tek bir kişiye bile derdimi anlatamıyordum; kendime bile.

    alacağımı aldım. sevmediğim yanlarım vardı onları düzettim. o zamanlar onlara karşı borçlu hissetmiyordum ancak geriye dönüp baktığım benim gibi insanlıktan nasibini almamış, hayatta gri olabileceği gerçeğini kabul etmemiş bir vahşi için yapılabilecek en iyi şeyi yapmışlar

    ben içsel buhranlarımı yaşarken zaman geçti.
    ···
    1. 1.
      0
      rez (bkz: ) (bkz: ) (bkz: ) (bkz: ) (bkz: ) (bkz: ) (bkz: ) (bkz: )
      ···
  11. 11.
    +3
    kar yağdı. çok kar yağdı. okulları tatil ettiler. evde elimde telefonla tatili kutlarken helenden mesaj geldi "yarın kar topu oynayacağız sen de gelmek ister misin ?" dedim ki "evet ama nerede?" okulun oradaki parkta oynayacakmışız. dediğim gibi semtimizin lisesi. evler yakın, koşullar müsait. gitmemem için nedenim yok.

    sabah oldu. hazırlandım ve yola koyuldum. aklımda bir sürü olasılıkla yürüdüm. hayvan gibi kaydığımı hatırlıyorum. karlı günlerde pek düşüncelere dalmamak gerekiyor.

    parka vardım. bizimkiler orada oynuyor. helenin yanında bir kız var. kısa boylu beyaz şapkalı. evet evet o.

    çok heyecanlandım. o yol bitmedi. karınım ağrıyordu. sanki her şeyi susturmuştu nefes alıp verişim, adımlarımı kontrol edemiyordum. istediğim yere varınca sanki hiç zaman geçmemiş gibiydi. önce heleni selamladım sonra güzel gözlüm elini uzattı (ismim olarak nil diyelim) "ben nil" dedi. kadınsı ve o kadarda samimi bir vücut duruşu vardı selam verirken. gözleri yine neşeyle gülüyordu. elini sıktım "ben tom" dedim bu sefer benimde gözlerim gülüyordu
    ···
    1. 1.
      0
      rez rez rez rez rez
      ···
  12. 12.
    +1
    çok heyecanlıydım damarlarımdan adrenalin akıyordu. o gün orada içinde bolca ben bulun bir şey vardı ancak ben değildim.

    vahşiliğim tüm vücudumu ele geçirmiş gibiydi. aptal aptal hatalar yapıyordum. kayıyordum, düşüyordum, zıplıyordum. eğer o gün orada nil değilde başka bir kız olsaydı bir daha suratıma bakmazdı. ancak karşımda nil vardı. yaptığım her şeyi tatlı veya şirin buluyordu. -zaten beni hep tatlı ve şirin bulurdu- diğer erkelere gülmediği gibi bana gülüyordu ve ben de ona başka kızlara davranmadığım gibi davranıyordum. aramız bir şeyler olacağı barizdi

    oynadık, koştuk ve gitme vakti geldi. "hadi dağılıyoruz" dendiği zaman bir birimize baktık. senkronize sarıldık garipti. sanki gözlerimizden anlamış gibiydik. sarılmaya o kadar ihtiyacım varmış ki köpek yavrusu gibi oldum. o 2 saniyelik ne uzun ne de kısa nil birbirmizi tanıdık. sanki o an hakkında yüz yıllarca sohbet etmiştik. "kendine iyi bak" dedim. "görüşürüz dedi". bir kaç saniye öyle baktık birbirimize. arkamı dönüp gittim sonra.

    yolda sarhoş gibiydim bilerek yolumu uzattım baya bi uzattım yürüdüm. eskiden yaptığım gibi yürüdüm ama pek bir şey düşünmedim

    https://www.youtube.com/watch?v=-xKM3mGt2pE

    evet deadpool 2 nin sonunda ki şarkı
    ···
  13. 13.
    +3
    yaşam tekrar normale döndü ve okullar açıldı. sömestra kadar her gün okulda konuştuk. artık nil arkadaş grubunun bir parçasıydı. hiç bir zaman kar topu savaşı yaptığımız günkü gibi olmadı ama iyi anlaştığımız aşikardı.

    kişiliklerimiz farklıydı. nil şu ana tırnalarını geçirmiş hayattan alabildiğini almaya çalışan bir insandı. hikayesini yazmaya çalışıyordu. dramları vardı ve onun için her şey gerçekti. söylenen her söz, yapılan her hareket.

    ben drama sevmiyordum. bana yapılan ayıpları bir şekilde yaşanmamış gibi yapıp istediğim geleceğe ulaşmaya çalışıyordum. şu anın o kadarda önemi yoktu. kişisel hikayem umrumda değildi

    ben ketumdum, serttim, delilik de vardı. nili çok kıskanıyordum. herkesden kıskanıyordum ve evet çok yıkıktım zaten bir çok kere söyledim bunu.

    nil dışa dönüktü, neşeli bir insandı, duygularını o kadar güzel yaşıyordu ki hayran kalıyordum her seferinde
    ···
    1. 1.
      0
      rezerve
      ···
  14. 14.
    +2
    tatilde görüşmedik. bir kaç şirin mesajlaşma sadece. zaten nile göre yaptığım her şey şirindi. yazdığım hikayeyi okuyordum ona "çok şirin" diyordu. şiir okuyordum "ay çok tatlı" diyordu. düşündüğüm şeyler, sinirli sinirli kendimi savunmam... her şeyim ona göre şirindi. e keyif alıyodum durumdan çünkü nili seviyordum ve bunun farkındaydım.

    sömestrdan sonra yaza kadar olan süreçte işler çok garipleşti. uzun süre evli kaldıktan sonra sevginin bittiği çiftler gibiydik. tatlı tatlı atışıyorduk bazen. nil çiftmişiz gibi davranıyordu; benden onay bekliyordu. bu ben çok mutlu ediyordu çünkü onu köpek gibi kıskanıyordum
    ···
  15. 15.
    +2
    yaz tatiline doğru giderken bende her şey aynıydı. okulda derslerden geçiyordum. nille her şey aynıydı artık eve gidince bir şeylerle uğraşmıyordum. hayatımdaki boşluğu nille doldurmuştum. nile açılmak için çok fırsatım olmuştu ama cesaretim yoktu.

    eski arkadaşlarımla buluştum. nili anlattım tebrik ettiler. cesaretsizliğimi, açılamadığımı söyledim. "hacılar yaz geliyor bir yolunu bulmak lazım" dedim. burak "kızın hobisi var mı?" dedi. fotoğraf makinesi olduğunu söyledim. "salak seninde fotoğraf makinen var al kızı fotoğraf çekin orada halledersin" dedi burak mantıklı geldi. doğru zaman geldiğinde çağıracağımı söyledim. onur "doğru zaman yok dedi"

    insan kendiyle barıştıktan sonra eski dostlarıyla küs kalamıyor. o gün eski arkadaşlarımı ne kadar özlediğimi anladım
    ···
  16. 16.
    +4
    karne günü geldi. okula doğru yürürken içimde gram karne heyecanı yoktu ama stresden ölüyordum. "ne diyeceğim şimdi nile", "acaba kabul eder mi?", "nasıl konuya girsem?", "acaba yalnız mıdır?". sorular kafamı gibiyordu ve yol boyuncada gibtiler.

    okula vardığımda önce nili buldum. halimin kötü olduğu çok belliydi. stresden rengim atmıştı. konuşmaya başlayınca rahatladım. çevremizde tanıdık olmaması beni rahatlatıyordu. hiç uzatmadan "arkeoloji müzesine fotoğraf çekmeye gidelim mi dedim?" kuru bi evet veya hayır bekliyordum ama o sordukça sordu "ne zaman?", "neden orası", "senin fotoğraf makinen var mı?"... sorularını tek tek cevapladım. salı günü için sözleştik.

    mutluydum ama korkuyordum. ne olursa olsun ikimizde bir ton olasılığın içine dalacaktık
    ···
  17. 17.
    0
    panpalar bir kaç gündür evde değildim yazamadım. bu hikaye bitecek! kararlıyım. hadi devam
    ···
  18. 18.
    0
    salı günü geldi. stressden kardım ağrıyordu. kahvaltım olabildiğine tatsızdı. buluşmayı iptal etmek için kafamdan onlarca yalan bahane uyduruyordum. gitmekten vaz geçmem için bardağın kırılması bile yeterdi. tam o mesaj geldi "hazır mısın?". evet karşıladım. tam olarak buluşma saatini kararlaştırdık.

    durağa doğru yürürken yolda bana araba çarpmasını istiyordum. bir çukuradüşmek veya kafam saksı düşmesi. korku bedenimi öyle ele geçirmişti ki ne günün güzel geçmesi istiyorum ne de kötü. reddedilmekten de korkuyordum teklifimin kabul edilmesinden de. kaygı bataklığında yol alıyordum. her bir adımı atmak için kendimi olabildiğine zorluyordum.

    durağa yaklaştığımda onu gördüm. gayet gündelik giyinmişti ve çok güzeldi. stress gitmişti, kaygı, korku heyecan hepsi gitmişti. artık günün ne getireceği umrumda değildi. sadece yaşayıp görmek istiyordum
    ···
  19. 19.
    0
    müzeye giderken her zaman ki gibi aptalca konuştuk. müzede dolaştık. fotoğraflar çektik. çok eğlenceliydi. mitoloji hakkında ufak bilgilerim vardı ve çok işime yaradı. heykellerin tanıtım kartlarından biraz daha şey biliyordum ve hikaye gibi ona anlatıyordum. çok hoşuna gidiyordu

    işimiz bitti. müzeden çıkıp gülhan parkında dolaşmaya başladık. rüyalar hakkında olabildiğine boş bir muhabbetin ortasındaydık. bana bir şeyler katmayan her konuşmadan ölesiye nefret etsem de o an çok mutluydum. o küçük saniyeler hiç bitmesin istiyordum.

    konuşmasına odaklanamıyordum. dudakları, gözleri her türlü mimiği bana o kadar ilgi çekici geliyordu ki her ses uğultuya dönmeye başlamıştı. heycanladım ve düşünmeyi bıraktım. durdum onuda durdurdum gözleri heyecanla doluydu ve parlıyordu. öptüm onu orada.

    kısa bir öpücüktü. masumdu. yaşadığımız her şey tüm hisselerimi çok güzel anlatıyordu. sanki o ana kadar yaşadığım her günün sonu gibiydi. o an ölsem tamamlanmış bir hikayem olacaktı.

    tüm olay bittikten sonra koluma girdi ve bana sokuldu. her şey değişmiş ve farklı bir forma girmişti. biz iki çocuk, günümüzde düşük bütçeli nargile kafe adamlarının sümmeyelere sakso çektirdiği yerde öpücüklerin en güzelini tatmıştık. nile karşı olan hislerim gram değişmemişti ama artık her şey rafine ve gelecek bulanık değildi
    ···
  20. 20.
    0
    liseli normal bir çifttik. her şey nasıl olması gerekiyorsa öyle oluyordu. ben ona çiçeğim diyordum o bana sevgilim. her akşam deli gibi kavga ediyorduk. her sabah barışıyorduk.

    ilişkimiz hiç bir zaman şevhet konusunda çok ileri gitmedi. ufak öpücüklerin ötesine geçmedik. zaten nille böyle bir şey yapamazdım. onu o kadar çok seviyordum ki aklıma bile gelmiyordu bağzı şeyler. onunla sokak ortasında sevişircesine öpüşsem üzüntüden dişlerim dökülürdü sanki.

    ufak öpücüklerimiz nadir, kısa ve anlamlıydı. duygusal olarak tatmini çok yüksekti.
    ···