1. 1.
    +44 -1
    beyler bu hikayeyi başından beri takip ediyorum
    bugün biraz araştırayım dedim ofisi erken kapatıp etiler tarafına
    gittim neyse bizim mekan var orda tüm sosyetenin aktığı bir
    yer sordum soruşturdum buralarda melike diye bir hatun var mı
    eskiden siyasetçilerle takılırmış yok abi dediler
    sağolsunlar severler beni hemen bir masa kurdular oturdum 2 tek
    attım içtim karşı masada oturan karıyı gibtim kalktım
    oradan bizim kankanın işlettiği kulüp var oraya geçtim
    herkes bilmez orayı sabit müşterileri dışında
    kankayla sohbet muhabbet işte soruşturuyorum ben neyse
    yok kanka tanımıyorum dedi ama böyle uzaktan da beni kesen
    hatunda gözüm tuvalete kalkınca hatun punduna getirip
    gittim tuvalette onu da gibtim neyse kankanın yanından ayrıldım
    amcaoğlu aradı abi gel takılalım dedi
    çağırdığı yer de akmerkez taraflarında ok dedim hem de gitmişken
    araştırırım gittim amcaoğlu masada iki hatunla oturuyor
    konuyu unuttum onları da gibtim
    eve gittim bel ağrısından uyuyamıyorum bi çay demledim
    çayı içtim çay bardağını da gibtim duramıyorum ak
    neyse sabah oldu kapıcı gazeteyle ekmeği bırakmak için
    kapıyı çaldı bi baktım kapıcının kızı gelmiş
    onu da gibtim bir anda konuyu hatırladım kapıcı dairesine
    indim kapıcıya sordum böyle böyle birilerini tanıyo musun diye
    yok abi dedi kapıcıyı da gibtim ama kapıcının muamelesi çok iyiydi
    dişliyo falan göğsüne bastırdı o ara kalktım derken telefon çaldı
    telefonu da şarj deliğinden gibtim.
    ···
  2. 2.
    +28 -1
    saranın kolunu öyle bi sıktımki kolu elimde kaldı
    hemen dirsekten kıvırıp denize karşı gibtim oradan uzaklaştım
    eve gittim duş aldım kendime geldim melike'yi arasam mı dedim
    vazgeçtim arabaya bindim bilerek ve isteyerek hafifçe duvara
    değdirdim arabayı air bag açıldı bi posta da air bagi gibtim
    ama belim nasıl ağrıyor bu gibi durumlar için arabada tüp
    çaydanlık ve kaçak çay barındırırım hemen çıkardım takımı
    bi çay demledim içtim kendime geldim o arada karşıdan bir hatun
    beni kesiyor ama gözlere bakmak imkansız kıstım gözlerimi
    bi baktım bu sara lan dedim bak bi daha karşıma çıkarsan
    senin diğer kolunu da giberim neyse bu biraz tırstı tabi
    melike aradı o arada acil gel dedi panikledim gittim
    melike güzel sofra kurmuş gülümsüyor sevindim hiçbişey
    olmamış gibi devam ettim bi sorunumuz var dedi nedir dedim korkarak
    suyumuz bitti dedi gittim boşalan damacanayı gibtim
    öğlenden kalan çay arabadaydı gittim çay içtim kendime geldim
    melikeyle yemek yedik benim kankaların olduğu yere kaçtık
    bi hizmet bi hürmet neyse hizmet eden garsonu gibtim
    melike kıskançlık krizlerine girdi birden masanın altına çömdü
    bi muamele ısırmalar falan boşalıcam etrafta çay yok
    çıkardım cebimden poşet çayı dil altıma yerleştirdim boşaldım
    melike sıra bende dedi 45 dk da boşalıyo telefonu koydum bacak arasına
    tüm gece çaldırdım melike de boşaldı benim şarj bitti bu arada
    telefonda apışarası koktu. tam telefonu temizleyip cebime koyacakken
    arkadan bir el omzuma dokundu irkilere döndüm, kim olduğunu görmeden
    onu da punduna getirip gibtim.
    ···
  3. 3.
    +25
    bi baktım karsımda 12 tane cıplak erkek
    sokarım bu ne lan dedim
    ben gay ferre fabrikasının muduru sara Hayek dedi
    cok sasırdım amk
    ama erkeklerin heps cok kaslıydı ve
    bi anda uzerlerine atladım
    ve o gunden sonra gay oldum
    melike de bunu duyunca
    ameliyat olup erkek olmaya karar verdi
    artık 45 dakikada degil
    20 dakikada orgazm olabiliyodu
    ben hamilmekker kendinize iyi bakın
    ···
  4. 4.
    +14 -3
    lan biri şuku versin de unutmayım adresi yarın bakacam
    ···
  5. 5.
    +13 -3
    sobelendiğimde ilk okulde parmak ebvesi oynadığım
    bir arkadaşımdı. babasının mısır tarlaları vardı
    ayzın hep oraya giderdik ailelerimizde tanışıyordu zaten.
    neyse ben ilk eşcinsel deneyimimi orda yaşdım..
    ama o gün bugün ilk kez karşılaştık. baya bozulduk aslında.
    neyse bende elimdeki fotomaç gazetesine attırmaya başladım
    yazan ben değilim bin git başka bişey oku
    ···
  6. 6.
    +14 -1
    daha sonra viski getirdi , viskiyi içtikten sonrasını hatırlamıyorum , uyandığımda buz dolu küvetteydim , böbreklerden birini almışlar.
    ···
  7. 7.
    +13 -1
    ayrıntıya girmiyorum binler
    kapıyı açtı hiç şaşırmadı
    sarıldık koklaştık
    kaç sene oldu hala beraberiz
    evlenmedik
    bir kızımız oldu
    benim nüfusumda
    aynı tutkuyla bağlıyım o na
    belki evlensek yürümeyecekti
    istediğin zaman gidebileceğini bildiğinde gitmiyorsun
    şu an kızımla ikisi çeşmedeler
    ablasının evinde
    ben de haftaya gidip alıp dönecem
    buraya yazdığımı biliyor
    belki tesadüfen görür bunları belki de görmez
    buranın ne gibim bir yer olduğunuda biliyor
    edilen küfürler paylaşılan fanteziler umurumuzda değil zaten bende sizden farklı birbin değilim özümde
    tek farkım bazılarınızdan biraz daha şanslı gelmişimdir belki dünyaya
    burası diğer gibimsözlüklerden daha samimi geliyor bana
    üstelik burda yapılan bazı espriler inanılmaz geliyor bana
    bunlar nasıl zekaların ürünleridir diye düşünüyorum
    neyse hepiniizi seviyorum binler
    sağlıcakla

    bu arada o piskopat karı kanser olmuş diye duydum
    öldümü kaldımı bilmiyorum
    ama kimsenin yaptığı yanına kar kalmıyor onu biliyorum
    ···
  8. 8.
    +5 -6
    hikayeci giben team
    Padişahlık Sırası: 7
    Saltanatı: 31 Yıl
    Cülûsu Tahta çıkışı: I. 1444 II. 18 Şubat 1451
    Babası: Sultan ikinci Murâd Hân
    Annesi: Hatice Alime Huma Hatun
    Doğumu: 30 Mart 1431
    Vefâtı: 3 Mayıs 1481
    Kabri: istanbul Fatih Camiî yanında Türbesinde'dir
    ---

    Osmanli pâdisâhlarinin yedincisi. Istanbul’un fâtihi olup, Ikinci Murad Hanin ogludur. 30 Mart 1431 (H. 833) Pazar günü Edirne’de dünyâya geldi. Annesi Candarogullari âilesinden Hadîce Alîme Hümâ Hâtundur. Küçük yasta tahsiline ve yetismesine çok ehemmiyet verilen Sehzade Mehmed devrin en mümtaz alimlerinden ilim ögrendi. Ilk hocasi Molla Yegan’di. Meshur din ve fen âlimi olup zâhirî ve bâtinî ilimlerde mütehassis Aksemseddîn hazretleri sehzâdenin her seyi ile bizzat ilgilendi. 12 yasina gelince devlet idâresini ögrenmesi için Edirne’den Manisa’ya vâli olarak gönderildi. Kisa bir süre sonra babasi tarafindan tahta çikarildi. Ancak bundan faydalanmak istiyen yeni bir Haçli ordusu 1444 Eylülünde Türk topraklarina girdi. Vaziyetin ciddiyetini anlayan Sultan Mehmed yazdigi mektupla babasini yeniden saltanata dâvet etti. Bâzi rivâyetlerde bu taleb üzerine, bir kisim rivâyetlere göre de, durumun vehâmetini takdir eden Ikinci Murad, kendi reyi ile Istanbul Bogazindan Avrupa’ya geçerek Edirne’ye geldi. Derhal idâreyi ele alarak Varna’ya hareket etti. Gerek Avrupa devletlerinin hasimca davranislari, gerek Anadolu’daki Türk beyliklerinin nizâmi bozucu hareketleri, devleti çok sarsmisti. 1444 Varna Zaferi ile Osmanli Devletinin temelleri tam olarak saglamlastirilmis oldu. 1451 târihinde babasi Ikinci Murad’in vefâti üzerine Ikinci Mehmed, ikinci defâ Osmanli tahtina oturdugunda 19 yasindaydi. Daha önceden saltanat tecrübeleri oldugu gibi, babasinin yaninda seferlere de katilmis ve çok iyi bir kumandan olarak yetistirilmisti. Saltanat degigibligi dolayisiyla firsat kollayan Karamanogullari üzerine bir sefer yaptiktan sonra, artik kangren hâline gelen Bizans meselesini halletmek üzere bütün agirligini bu konuya verdi. Rumeli Hisarini yaptirip, Yildirim Bâyezîd’in karsi kiyida yaptirdigi Anadolu Hisari ile berâber bogazi kestikten sonra, 1452-1453 kisini Edirne’de harp hazirliklari ile geçirdi. Rumeli Hisarinin insâ plâninin bizzât Pâdisâh tarafindan çizildigi rivâyeti kuvvetlidir. Hisarin kerestesi Izmit’ten, kireci Sile bölgesinden getirildi ve yapiminda 1000 tasçi ustasi, 5000 isçi, 10.000 civârinda yamak çalistirildi. Vezirler sirtlarinda tas tasiyarak hisarin yapilmasina hizmet ettiler. Ayrica bâzi burçlarin yapim masrafini isçi ücretleri dâhil vezirler üzerine aldilar. Rumeli Hisari’nin insâsi esnâsinda Bizans Imparatoru elçi göndererek, “kendi topraklari üzerine kale yapilmasinin dostluga ve ahde vefâya uymadigini” bildirdi. Bunun üzerine Fâtih SultanMehmed elçiye; “Var git kralina söyle! O, rahmetli babam zamâninda ahdi çok defâ bozmustu. Arada ahid mi kaldi ki vefâdan bahseder. Bu topraklara biz hisar yapariz, toprak elçi göndermekle kurtarilmaz. Eger bu topraklar onunsa, gelip kurtarsin.” diyerek niyetini az çok ortaya koydu. Dört aydan az bir zamanda bitirilen Rumeli Hisari ile Istanbul’un Karadeniz’den ikmâl yolu tam kontrola alinmis oldu. Ayrica Karadeniz kiyilarina yayilan Venedik kolonilerinin de Venedik ile irtibati kesilmis oluyordu. Istanbul’un muhâsarasina kadar da her geçen gemi, yükü, kalkis ve varis iskeleleri gibi bilgileri ve geçis rüsûmunu (geçis vergisi) altin olarak vermeye mecbur birakilmis, vermeyen batirilmistir. Sehzâdeliginden beri bir an önce Istanbul’u fethetmek, hazret-i Peygamberin müjdesine mazhar olabilmek ideali ile tutusan SultanMehmed, bu büyük meselenin halline çalisiyordu. Bu sebeple askerî târihin kaydettigi ilk büyük atesli silahlar ve toplarla bu orduyu dayanilmaz bir kudret hâline getirmis, Istanbul muhâsarisinda donanmayi Begibtas’tan kara yolu ile Haliç’e indirilen teknik bir dehâya ve çesitli muhâsara makinalarina, seyyar kulelere sâhib olmustu. Haliç üzerinde; Kasimpasa tarafindan baslamak üzere bos fiçilar üzerine kalaslar baglatarak bes buçuk metre eninde bu köprüyü Kasimpasa-Ayvansaray arasina insâ ettirdi. Bu çalismalari görenBizanslilar su üstünde yüründügünü zannederek, sihir yapildigina hükmetmislerdi. Devrin en agir toplarini döktürdü. O zamana kadar atesli silahlarin atistan sonra sogumasi beklenirdi. Fâtih Sultan Mehmed, zeytinyagi döktürerek insanlik târihinde “yagla makina sogutmasini” havan topunun balistik hesaplarini yaparak, plânini çizerek dik mermi yollu ilk silahi kesfetti. Fâtih, bu yüksek vasiflari ve üstün kuvvetiyle Istanbul fethine hazirlanirken,ona karsi dis düsmanlari ve içerde sehzâdeleri kiskirtanBizans, târihî fesat siyâsetinin son gayreti olarak bu sefer de sehzâde Orhan’i Fâtih aleyhine kullanma tesebbüsüyle genç Pâdisâh’a Istanbul seferinin mesrulugunu ve zarûretini bir kere daha göstermis oluyordu. Üstelik daha Manisa’da sehzâdeyken, hocasi büyük velî AksemseddînIstanbul’u fethedecegini müjdelemisti. Hazret-i Peygamberin; “Istanbul muhakak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdâr ve ordu ne mükemmel insanlardir.” meâlindeki hadîs-i serîfi onu ayri bir sevke getirmisti. Kaynaklarin belirttigine göre, Pâdisah, hep Istanbul’un fethini düsünüyordu. Evliyânin isâretleri, kesif ve kerâmet sâhiplerinin sözleri ile o bu fikri tamâmiyle benimsemisti. Pâdisâhin gece-gündüz huzûru kaçmisti. Yatagina girer kalkarken, sarayinda ve disarida gezinirken kafasi hep Istanbul’un fethi ile mesguldü. Yalniz veya maiyetiyle gezintiye çiktiginda da yine fethi düsünür, istirâhat ve uyku bilmezdi. Elinde kalem ve kâgit dâimâ Istanbul’un haritasi ile ugrasirdi. Yine bir gece ayni düsünceyle uykusu kaçmis, veziri Çandarli Halil Pasayi gece yarisindan sonra konagindan sarayina çagirtmisti. Böyle gece yarisi vakitsiz çagrilmaktan korkan yasli vezir, pâdisâhin ayaklarina kapanarak, özürler dilemis, pâdisâh da korku ve telasinin yersiz oldugunu belirterek, Istanbul’un alinmasi için oturup konusmaya çagirdigini bildirmisti. Nihayet Ikinci Mehmed, 23 Martta ordusuyla Edirne’den hareket etti. Kusatma 6 Nisanda basladi. 18 Nisanda Istanbul adalari alindi. 22 Nisan gecesi Türk donanmasi karadan Haliç’e indirildi. 23 Nisanda sulh teklifine gelen Bizans elçisine genç Pâdisah; “Ya ben sehri alirim, ya sehir beni!” cevâbini verdi. 29 Mayis sabahi yapilan son taarruzda Istanbul düstü. Bu sekilde ortaçag sona erdi yeniçag basladi. Istanbul’un fethi, Türk târihinin en müstesnâ olayi sayilarak “Feth-i Mübîn” denildi. Dünyânin en büyük kilisesi (Sainte-Sophie) ve bütün Avrupa’nin ayakta kalan en eski yapisi olan Ayasofya câmiye çevrildi. Fâtih bu mabedin kiyâmete kadar câmi kalmasini yazili olarak vasiyet ve vakfeyledi. Bütün Ortodoks Hiristiyanlarin basi olan patrikligi ortadan kaldirmadi. Bunu o zamanki, siyâsî olaylara göre degerlendirmek îcâb eder. Isteseydi Istanbul fâtihi, patrikligi ortadan kaldirabilirdi. Fakat o zamânin siyâsî durumu bunu gerektirmemekteydi. Istanbul’un düsmesinden sonra, surlarda Ceneviz kumandan ve askerlerinin ölülerine rastlandi. Hâlbuki CenevizlilerTürklerle dostluk anlasmasi imzâlamislardi. Bu ihânetleri ortaya çikinca çok korktular. Kendilerine çok agir cezâlar verilecegini beklerken, Fâtih Sultan Mehmed, Ceneviz vâlisi ve papazini çagirtarak üzüntülerini bildirdi ve Galata’da oturan bu Cenevizliler için bir ferman çikartti; “Evvelden oldugu gibi herkes sanat ve ticâretinde, ibâdetinde serbesttir. Kiliseler açik bulunacak, ancak çan çalinmayacaktir.” seklindeki emriyle ölüm bekleyen insanlari sevindirdi. Gerek Ortodokslara, gerek Cenevizlilere tanidigi bu serbestlik, Avrupalilarin husûmetini azaltti. Bâzi Avrupali târihçiler, Türklerin Avrupa’da süratli bir sekilde ilerlemesini, Avrupa’nin kolay fethini bu davranisa baglarlar ve Osmanli Imparatorlugu, bu hâdise ile cihânsümûl hâle geldi seklinde yazarlar. 21 yasinda Istanbul’u fetheden Fâtih, Katolik Avrupa’ya cephe aldi ve Ortodoks Hiristiyanligin Katoliklerle birlesmesini önledi. Esâsen imparator ve devlet adamlari, Istanbul’u kurtarmak için papaligin asirlardan beri istedigi fedâkârligi yapiyor, papalik da Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birlesmesi karsiliginda askerî yardimda bulunuyordu. Fakat bütün çalisma ve gayretlere ragmen Istanbul’u korumak için Avrupa’dan az bir gönüllüden baska bir sey gelmedi. Istanbul’daki papazlar ve halk da dinlerini korumak için Istanbul’da Lâtin sapkasi yerine Türk sarigini görmeyi tercih ettiklerini belirttiler. Istanbul’un fethi ile Osmanli Cihan Devletinin temelleri atilmis oluyordu. Dogu Roma Fâtihi olarak Edirne’ye dönen Fâtih Sultan MehmedHan, dünyâ politikasini yeniden gözden geçirdi. Devletin gelecegi için önemli kararlarin alinmasi gerekiyordu. Bizans’in düsmesini Avrupa’nin hos karsilamayacagi tabiî idi. Karaman ve Istanbul seferinden sonra, 1453’te Cenevizlilerden Enez’i aldi. 1454’te, Kirim’a bir donanma gönderdi. Ayni yil Sirbistan Seferine çikti. KuzeyEge adalarina donanma göndererek buralari ele geçirdi. Rodos Seferini yapti ise de adayi alamadi. 1455-1456 yillarinda ikinci ve üçüncü Sirbistan seferlerine çikti. Bu ikincisinde babasindan sonra Belgrad’i tekrar muhâsara etti. Kaleyi savunan Hunyadi Yanos öldü, Fâtih yaralandi.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 9.
    +10
    part two

    o andan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı
    deli gibi öpüşüyoruz bi yandan benim şortu çıkarmaya çalışıyor
    ben de boş durmuyorum tişörtünü yırta yırta çıkardım
    saniyeler içinde çıplak kaldık hala deli gibi öpüşüyoruz
    bir an kurtardım kendimi karşıma alıp baktım vücuduna
    ilk defa çıplak görüyorum
    minyon bir kız ama bacaklar muhteşem incecik bir bel mükemmel kalçalar
    yüzü zaten kusursuz
    göğüsleri beni bir an hayal kırıklığına uğrattı ama belli etmemeye çalıştım
    ben büyük göğüs severim melikenin göğüsler ergen kız kıvamında
    baya küçükler ama ayrı bir ciksilik katıyor
    birbirimizi güzelce yıkadık çıktık banyodan
    arkadaşı ışıl rakı meze falan hazırlamış
    niyetim eve gidip dinlenmek ama ışıl biraz bişeyler ye iç öyle git dedi
    rakıyı görünce iyi kalayım amk dedim içimden
    aşkımda geldi balkonda bir iki dubleyle hafiften güzelleştik
    bu gece kal burda dedi melike
    iş güç sabah erken kalkmam lazım dedim
    olsun sabah erken kalkıp evinde giyinir gidersin dedi
    ulan evde yakın zaten olur dedim
    bi süre sonra yatalımmı dedi aşkım
    beraber yatacağımızı hiç aklıma bile getirmiyorum daha doğrusu vermesini beklemiyorum
    neyse yattık biz yatağa
    kedi gibi sokuldu bana sana aşık oluyorum ben galiba dedi
    ulan mutluluktan çıldırıcam belli etmemeye çalışıyorum
    karşılıklı aşk meşk sözleri ederken birden elini benim alete attı
    feleğim şaştı o an
    ···
  10. 10.
    +6 -4
    yarına filan sarkmayacak
    ara yok kesinti yok

    part 1:

    10 sene falan evveli
    askerden dönmüşüm ayrı eve çıkmışım paranın dıbına koduğum yıllar
    haftanın 5 gecesi barlarda klüplerde sabahı ediyorum
    kendim gibi 3-5 tane am budalası arkadaşım var karı uğruna yemediğimiz tak kalmıyor
    birkaç sağlam kanalımız var mankendi dansözdü kimi bulursak gibiyoruz
    sonradan meşhur olan bi sürü karıyı 300-500 dolara zütürüyoruz
    hayat bize güzel yani
    arada aileden evlen baskıları geliyor ama kimin gibinde
    bi karıyla hayatmı geçer diyorum
    geçiyormuş sonradan öğrendim
    velhasıl o yaşlarda bi gibim zanettiğimiz aslında boşa geçen bir hayat yaşıyoruz
    gittiğimiz mekanlarda gördüğümüz muameleden kendimizi bi tak sanıyoruz
    böyle bir hayatımız var işte
    ···
  11. 11.
    +8 -1
    banyıda yiyiştiğinin hatunun vereceğini nası ummuyon amk...
    ···
  12. 12.
    +4 -4
    gittim bi çay demledim ddm içeyim amk boynumda bi ağrıyo ki katır depmiş gibi melike ananı gibeyim diyorm içimden
    nese çayı demledim ,dolaptanda bi gofret buldum onu yiyorum derken ışıl tekrar içeri geldi üzernde bi don bi atletle
    bi elimde gofret diğer elimde çay kutusu ,şaşkınlıktan dona kaldım tabi en az 1 saat apış arası kokusunu çektim amk
    dedim acaba rüyada mıyım nedir derken ddm bn bunu bile giberm yani ,gofretin çöpünü yere atmamla ışılın dudaklarına yapışmam bir oldu
    ışıl etine dolgun orkinostan hallica kalçaları olan bi bayandı, neyse ışılı yatırdım mutfak tezgahına hunharca yırttım üstünü başını
    ···
  13. 13.
    +7
    en sonunda eee yeter ama dedi bu
    birden üstüme atladı
    cıkardı yannanı
    sus ve yalamaya devam et dedi
    45 dk boyunca yaladım.
    ···
  14. 14.
    -7
    Padişahlık Sırası: 7
    Saltanatı: 31 Yıl
    Cülûsu Tahta çıkışı: I. 1444 II. 18 Şubat 1451
    Babası: Sultan ikinci Murâd Hân
    Annesi: Hatice Alime Huma Hatun
    Doğumu: 30 Mart 1431
    Vefâtı: 3 Mayıs 1481
    Kabri: istanbul Fatih Camiî yanında Türbesinde'dir
    ---

    Osmanli pâdisâhlarinin yedincisi. Istanbul’un fâtihi olup, Ikinci Murad Hanin ogludur. 30 Mart 1431 (H. 833) Pazar günü Edirne’de dünyâya geldi. Annesi Candarogullari âilesinden Hadîce Alîme Hümâ Hâtundur. Küçük yasta tahsiline ve yetismesine çok ehemmiyet verilen Sehzade Mehmed devrin en mümtaz alimlerinden ilim ögrendi. Ilk hocasi Molla Yegan’di. Meshur din ve fen âlimi olup zâhirî ve bâtinî ilimlerde mütehassis Aksemseddîn hazretleri sehzâdenin her seyi ile bizzat ilgilendi. 12 yasina gelince devlet idâresini ögrenmesi için Edirne’den Manisa’ya vâli olarak gönderildi. Kisa bir süre sonra babasi tarafindan tahta çikarildi. Ancak bundan faydalanmak istiyen yeni bir Haçli ordusu 1444 Eylülünde Türk topraklarina girdi. Vaziyetin ciddiyetini anlayan Sultan Mehmed yazdigi mektupla babasini yeniden saltanata dâvet etti. Bâzi rivâyetlerde bu taleb üzerine, bir kisim rivâyetlere göre de, durumun vehâmetini takdir eden Ikinci Murad, kendi reyi ile Istanbul Bogazindan Avrupa’ya geçerek Edirne’ye geldi. Derhal idâreyi ele alarak Varna’ya hareket etti. Gerek Avrupa devletlerinin hasimca davranislari, gerek Anadolu’daki Türk beyliklerinin nizâmi bozucu hareketleri, devleti çok sarsmisti. 1444 Varna Zaferi ile Osmanli Devletinin temelleri tam olarak saglamlastirilmis oldu. 1451 târihinde babasi Ikinci Murad’in vefâti üzerine Ikinci Mehmed, ikinci defâ Osmanli tahtina oturdugunda 19 yasindaydi. Daha önceden saltanat tecrübeleri oldugu gibi, babasinin yaninda seferlere de katilmis ve çok iyi bir kumandan olarak yetistirilmisti. Saltanat degigibligi dolayisiyla firsat kollayan Karamanogullari üzerine bir sefer yaptiktan sonra, artik kangren hâline gelen Bizans meselesini halletmek üzere bütün agirligini bu konuya verdi. Rumeli Hisarini yaptirip, Yildirim Bâyezîd’in karsi kiyida yaptirdigi Anadolu Hisari ile berâber bogazi kestikten sonra, 1452-1453 kisini Edirne’de harp hazirliklari ile geçirdi. Rumeli Hisarinin insâ plâninin bizzât Pâdisâh tarafindan çizildigi rivâyeti kuvvetlidir. Hisarin kerestesi Izmit’ten, kireci Sile bölgesinden getirildi ve yapiminda 1000 tasçi ustasi, 5000 isçi, 10.000 civârinda yamak çalistirildi. Vezirler sirtlarinda tas tasiyarak hisarin yapilmasina hizmet ettiler. Ayrica bâzi burçlarin yapim masrafini isçi ücretleri dâhil vezirler üzerine aldilar. Rumeli Hisari’nin insâsi esnâsinda Bizans Imparatoru elçi göndererek, “kendi topraklari üzerine kale yapilmasinin dostluga ve ahde vefâya uymadigini” bildirdi. Bunun üzerine Fâtih SultanMehmed elçiye; “Var git kralina söyle! O, rahmetli babam zamâninda ahdi çok defâ bozmustu. Arada ahid mi kaldi ki vefâdan bahseder. Bu topraklara biz hisar yapariz, toprak elçi göndermekle kurtarilmaz. Eger bu topraklar onunsa, gelip kurtarsin.” diyerek niyetini az çok ortaya koydu. Dört aydan az bir zamanda bitirilen Rumeli Hisari ile Istanbul’un Karadeniz’den ikmâl yolu tam kontrola alinmis oldu. Ayrica Karadeniz kiyilarina yayilan Venedik kolonilerinin de Venedik ile irtibati kesilmis oluyordu. Istanbul’un muhâsarasina kadar da her geçen gemi, yükü, kalkis ve varis iskeleleri gibi bilgileri ve geçis rüsûmunu (geçis vergisi) altin olarak vermeye mecbur birakilmis, vermeyen batirilmistir. Sehzâdeliginden beri bir an önce Istanbul’u fethetmek, hazret-i Peygamberin müjdesine mazhar olabilmek ideali ile tutusan SultanMehmed, bu büyük meselenin halline çalisiyordu. Bu sebeple askerî târihin kaydettigi ilk büyük atesli silahlar ve toplarla bu orduyu dayanilmaz bir kudret hâline getirmis, Istanbul muhâsarisinda donanmayi Begibtas’tan kara yolu ile Haliç’e indirilen teknik bir dehâya ve çesitli muhâsara makinalarina, seyyar kulelere sâhib olmustu. Haliç üzerinde; Kasimpasa tarafindan baslamak üzere bos fiçilar üzerine kalaslar baglatarak bes buçuk metre eninde bu köprüyü Kasimpasa-Ayvansaray arasina insâ ettirdi. Bu çalismalari görenBizanslilar su üstünde yüründügünü zannederek, sihir yapildigina hükmetmislerdi. Devrin en agir toplarini döktürdü. O zamana kadar atesli silahlarin atistan sonra sogumasi beklenirdi. Fâtih Sultan Mehmed, zeytinyagi döktürerek insanlik târihinde “yagla makina sogutmasini” havan topunun balistik hesaplarini yaparak, plânini çizerek dik mermi yollu ilk silahi kesfetti. Fâtih, bu yüksek vasiflari ve üstün kuvvetiyle Istanbul fethine hazirlanirken,ona karsi dis düsmanlari ve içerde sehzâdeleri kiskirtanBizans, târihî fesat siyâsetinin son gayreti olarak bu sefer de sehzâde Orhan’i Fâtih aleyhine kullanma tesebbüsüyle genç Pâdisâh’a Istanbul seferinin mesrulugunu ve zarûretini bir kere daha göstermis oluyordu. Üstelik daha Manisa’da sehzâdeyken, hocasi büyük velî AksemseddînIstanbul’u fethedecegini müjdelemisti. Hazret-i Peygamberin; “Istanbul muhakak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdâr ve ordu ne mükemmel insanlardir.” meâlindeki hadîs-i serîfi onu ayri bir sevke getirmisti. Kaynaklarin belirttigine göre, Pâdisah, hep Istanbul’un fethini düsünüyordu. Evliyânin isâretleri, kesif ve kerâmet sâhiplerinin sözleri ile o bu fikri tamâmiyle benimsemisti. Pâdisâhin gece-gündüz huzûru kaçmisti. Yatagina girer kalkarken, sarayinda ve disarida gezinirken kafasi hep Istanbul’un fethi ile mesguldü. Yalniz veya maiyetiyle gezintiye çiktiginda da yine fethi düsünür, istirâhat ve uyku bilmezdi. Elinde kalem ve kâgit dâimâ Istanbul’un haritasi ile ugrasirdi. Yine bir gece ayni düsünceyle uykusu kaçmis, veziri Çandarli Halil Pasayi gece yarisindan sonra konagindan sarayina çagirtmisti. Böyle gece yarisi vakitsiz çagrilmaktan korkan yasli vezir, pâdisâhin ayaklarina kapanarak, özürler dilemis, pâdisâh da korku ve telasinin yersiz oldugunu belirterek, Istanbul’un alinmasi için oturup konusmaya çagirdigini bildirmisti. Nihayet Ikinci Mehmed, 23 Martta ordusuyla Edirne’den hareket etti. Kusatma 6 Nisanda basladi. 18 Nisanda Istanbul adalari alindi. 22 Nisan gecesi Türk donanmasi karadan Haliç’e indirildi. 23 Nisanda sulh teklifine gelen Bizans elçisine genç Pâdisah; “Ya ben sehri alirim, ya sehir beni!” cevâbini verdi. 29 Mayis sabahi yapilan son taarruzda Istanbul düstü. Bu sekilde ortaçag sona erdi yeniçag basladi. Istanbul’un fethi, Türk târihinin en müstesnâ olayi sayilarak “Feth-i Mübîn” denildi. Dünyânin en büyük kilisesi (Sainte-Sophie) ve bütün Avrupa’nin ayakta kalan en eski yapisi olan Ayasofya câmiye çevrildi. Fâtih bu mabedin kiyâmete kadar câmi kalmasini yazili olarak vasiyet ve vakfeyledi. Bütün Ortodoks Hiristiyanlarin basi olan patrikligi ortadan kaldirmadi. Bunu o zamanki, siyâsî olaylara göre degerlendirmek îcâb eder. Isteseydi Istanbul fâtihi, patrikligi ortadan kaldirabilirdi. Fakat o zamânin siyâsî durumu bunu gerektirmemekteydi. Istanbul’un düsmesinden sonra, surlarda Ceneviz kumandan ve askerlerinin ölülerine rastlandi. Hâlbuki CenevizlilerTürklerle dostluk anlasmasi imzâlamislardi. Bu ihânetleri ortaya çikinca çok korktular. Kendilerine çok agir cezâlar verilecegini beklerken, Fâtih Sultan Mehmed, Ceneviz vâlisi ve papazini çagirtarak üzüntülerini bildirdi ve Galata’da oturan bu Cenevizliler için bir ferman çikartti; “Evvelden oldugu gibi herkes sanat ve ticâretinde, ibâdetinde serbesttir. Kiliseler açik bulunacak, ancak çan çalinmayacaktir.” seklindeki emriyle ölüm bekleyen insanlari sevindirdi. Gerek Ortodokslara, gerek Cenevizlilere tanidigi bu serbestlik, Avrupalilarin husûmetini azaltti. Bâzi Avrupali târihçiler, Türklerin Avrupa’da süratli bir sekilde ilerlemesini, Avrupa’nin kolay fethini bu davranisa baglarlar ve Osmanli Imparatorlugu, bu hâdise ile cihânsümûl hâle geldi seklinde yazarlar. 21 yasinda Istanbul’u fetheden Fâtih, Katolik Avrupa’ya cephe aldi ve Ortodoks Hiristiyanligin Katoliklerle birlesmesini önledi. Esâsen imparator ve devlet adamlari, Istanbul’u kurtarmak için papaligin asirlardan beri istedigi fedâkârligi yapiyor, papalik da Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birlesmesi karsiliginda askerî yardimda bulunuyordu. Fakat bütün çalisma ve gayretlere ragmen Istanbul’u korumak için Avrupa’dan az bir gönüllüden baska bir sey gelmedi. Istanbul’daki papazlar ve halk da dinlerini korumak için Istanbul’da Lâtin sapkasi yerine Türk sarigini görmeyi tercih ettiklerini belirttiler. Istanbul’un fethi ile Osmanli Cihan Devletinin temelleri atilmis oluyordu. Dogu Roma Fâtihi olarak Edirne’ye dönen Fâtih Sultan MehmedHan, dünyâ politikasini yeniden gözden geçirdi. Devletin gelecegi için önemli kararlarin alinmasi gerekiyordu. Bizans’in düsmesini Avrupa’nin hos karsilamayacagi tabiî idi. Karaman ve Istanbul seferinden sonra, 1453’te Cenevizlilerden Enez’i aldi. 1454’te, Kirim’a bir donanma gönderdi. Ayni yil Sirbistan Seferine çikti. KuzeyEge adalarina donanma göndererek buralari ele geçirdi. Rodos Seferini yapti ise de adayi alamadi. 1455-1456 yillarinda ikinci ve üçüncü Sirbistan seferlerine çikti. Bu ikincisinde babasindan sonra Belgrad’i tekrar muhâsara etti. Kaleyi savunan Hunyadi Yanos öldü, Fâtih yaralandi.
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    +7
    vur ulan huur çocuğunu vur
    ···
  16. 16.
    +3 -3
    geldim lan binler
    komik bi olay oldu
    ben oruç tutmam nası tutulur onu bile bilmem
    karının biriyle yemeğe çıkmam gerekiyordu
    neyse gittik yemeğe bi et lokantasına
    iftarada 15 dakika falan var
    bi garson su ekmek falan bişeyler koydu masaya başımızda bekliyo
    televizyonda açık tam o sırada ezan sesi geldi ankara için iftar vaktiymiş
    ben bismillah diyip suyu diktim kafaya
    amk mal garsonu abi abi dur diye zıpladı
    nooluyo falan dedim
    abi ankara içindi o ezan diyo bu
    baktım salak bişi
    eyvaaah falan yaptım
    allaan malı gitti bütün garsonlara anlatıyo
    çıkarken yavrum ben katoliğim dedim
    hala düşünüyordur salak
    neyse mevzuya girelim kaldığımız yerden
    ···
  17. 17.
    +5 -1
    @16 adam reklam yapıyo beyler
    "köfteci ali"
    ···
  18. 18.
    -6
    Padişahlık Sırası: 7
    Saltanatı: 31 Yıl
    Cülûsu Tahta çıkışı: I. 1444 II. 18 Şubat 1451
    Babası: Sultan ikinci Murâd Hân
    Annesi: Hatice Alime Huma Hatun
    Doğumu: 30 Mart 1431
    Vefâtı: 3 Mayıs 1481
    Kabri: istanbul Fatih Camiî yanında Türbesinde'dir
    ---

    Osmanli pâdisâhlarinin yedincisi. Istanbul’un fâtihi olup, Ikinci Murad Hanin ogludur. 30 Mart 1431 (H. 833) Pazar günü Edirne’de dünyâya geldi. Annesi Candarogullari âilesinden Hadîce Alîme Hümâ Hâtundur. Küçük yasta tahsiline ve yetismesine çok ehemmiyet verilen Sehzade Mehmed devrin en mümtaz alimlerinden ilim ögrendi. Ilk hocasi Molla Yegan’di. Meshur din ve fen âlimi olup zâhirî ve bâtinî ilimlerde mütehassis Aksemseddîn hazretleri sehzâdenin her seyi ile bizzat ilgilendi. 12 yasina gelince devlet idâresini ögrenmesi için Edirne’den Manisa’ya vâli olarak gönderildi. Kisa bir süre sonra babasi tarafindan tahta çikarildi. Ancak bundan faydalanmak istiyen yeni bir Haçli ordusu 1444 Eylülünde Türk topraklarina girdi. Vaziyetin ciddiyetini anlayan Sultan Mehmed yazdigi mektupla babasini yeniden saltanata dâvet etti. Bâzi rivâyetlerde bu taleb üzerine, bir kisim rivâyetlere göre de, durumun vehâmetini takdir eden Ikinci Murad, kendi reyi ile Istanbul Bogazindan Avrupa’ya geçerek Edirne’ye geldi. Derhal idâreyi ele alarak Varna’ya hareket etti. Gerek Avrupa devletlerinin hasimca davranislari, gerek Anadolu’daki Türk beyliklerinin nizâmi bozucu hareketleri, devleti çok sarsmisti. 1444 Varna Zaferi ile Osmanli Devletinin temelleri tam olarak saglamlastirilmis oldu. 1451 târihinde babasi Ikinci Murad’in vefâti üzerine Ikinci Mehmed, ikinci defâ Osmanli tahtina oturdugunda 19 yasindaydi. Daha önceden saltanat tecrübeleri oldugu gibi, babasinin yaninda seferlere de katilmis ve çok iyi bir kumandan olarak yetistirilmisti. Saltanat degigibligi dolayisiyla firsat kollayan Karamanogullari üzerine bir sefer yaptiktan sonra, artik kangren hâline gelen Bizans meselesini halletmek üzere bütün agirligini bu konuya verdi. Rumeli Hisarini yaptirip, Yildirim Bâyezîd’in karsi kiyida yaptirdigi Anadolu Hisari ile berâber bogazi kestikten sonra, 1452-1453 kisini Edirne’de harp hazirliklari ile geçirdi. Rumeli Hisarinin insâ plâninin bizzât Pâdisâh tarafindan çizildigi rivâyeti kuvvetlidir. Hisarin kerestesi Izmit’ten, kireci Sile bölgesinden getirildi ve yapiminda 1000 tasçi ustasi, 5000 isçi, 10.000 civârinda yamak çalistirildi. Vezirler sirtlarinda tas tasiyarak hisarin yapilmasina hizmet ettiler. Ayrica bâzi burçlarin yapim masrafini isçi ücretleri dâhil vezirler üzerine aldilar. Rumeli Hisari’nin insâsi esnâsinda Bizans Imparatoru elçi göndererek, “kendi topraklari üzerine kale yapilmasinin dostluga ve ahde vefâya uymadigini” bildirdi. Bunun üzerine Fâtih SultanMehmed elçiye; “Var git kralina söyle! O, rahmetli babam zamâninda ahdi çok defâ bozmustu. Arada ahid mi kaldi ki vefâdan bahseder. Bu topraklara biz hisar yapariz, toprak elçi göndermekle kurtarilmaz. Eger bu topraklar onunsa, gelip kurtarsin.” diyerek niyetini az çok ortaya koydu. Dört aydan az bir zamanda bitirilen Rumeli Hisari ile Istanbul’un Karadeniz’den ikmâl yolu tam kontrola alinmis oldu. Ayrica Karadeniz kiyilarina yayilan Venedik kolonilerinin de Venedik ile irtibati kesilmis oluyordu. Istanbul’un muhâsarasina kadar da her geçen gemi, yükü, kalkis ve varis iskeleleri gibi bilgileri ve geçis rüsûmunu (geçis vergisi) altin olarak vermeye mecbur birakilmis, vermeyen batirilmistir. Sehzâdeliginden beri bir an önce Istanbul’u fethetmek, hazret-i Peygamberin müjdesine mazhar olabilmek ideali ile tutusan SultanMehmed, bu büyük meselenin halline çalisiyordu. Bu sebeple askerî târihin kaydettigi ilk büyük atesli silahlar ve toplarla bu orduyu dayanilmaz bir kudret hâline getirmis, Istanbul muhâsarisinda donanmayi Begibtas’tan kara yolu ile Haliç’e indirilen teknik bir dehâya ve çesitli muhâsara makinalarina, seyyar kulelere sâhib olmustu. Haliç üzerinde; Kasimpasa tarafindan baslamak üzere bos fiçilar üzerine kalaslar baglatarak bes buçuk metre eninde bu köprüyü Kasimpasa-Ayvansaray arasina insâ ettirdi. Bu çalismalari görenBizanslilar su üstünde yüründügünü zannederek, sihir yapildigina hükmetmislerdi. Devrin en agir toplarini döktürdü. O zamana kadar atesli silahlarin atistan sonra sogumasi beklenirdi. Fâtih Sultan Mehmed, zeytinyagi döktürerek insanlik târihinde “yagla makina sogutmasini” havan topunun balistik hesaplarini yaparak, plânini çizerek dik mermi yollu ilk silahi kesfetti. Fâtih, bu yüksek vasiflari ve üstün kuvvetiyle Istanbul fethine hazirlanirken,ona karsi dis düsmanlari ve içerde sehzâdeleri kiskirtanBizans, târihî fesat siyâsetinin son gayreti olarak bu sefer de sehzâde Orhan’i Fâtih aleyhine kullanma tesebbüsüyle genç Pâdisâh’a Istanbul seferinin mesrulugunu ve zarûretini bir kere daha göstermis oluyordu. Üstelik daha Manisa’da sehzâdeyken, hocasi büyük velî AksemseddînIstanbul’u fethedecegini müjdelemisti. Hazret-i Peygamberin; “Istanbul muhakak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdâr ve ordu ne mükemmel insanlardir.” meâlindeki hadîs-i serîfi onu ayri bir sevke getirmisti. Kaynaklarin belirttigine göre, Pâdisah, hep Istanbul’un fethini düsünüyordu. Evliyânin isâretleri, kesif ve kerâmet sâhiplerinin sözleri ile o bu fikri tamâmiyle benimsemisti. Pâdisâhin gece-gündüz huzûru kaçmisti. Yatagina girer kalkarken, sarayinda ve disarida gezinirken kafasi hep Istanbul’un fethi ile mesguldü. Yalniz veya maiyetiyle gezintiye çiktiginda da yine fethi düsünür, istirâhat ve uyku bilmezdi. Elinde kalem ve kâgit dâimâ Istanbul’un haritasi ile ugrasirdi. Yine bir gece ayni düsünceyle uykusu kaçmis, veziri Çandarli Halil Pasayi gece yarisindan sonra konagindan sarayina çagirtmisti. Böyle gece yarisi vakitsiz çagrilmaktan korkan yasli vezir, pâdisâhin ayaklarina kapanarak, özürler dilemis, pâdisâh da korku ve telasinin yersiz oldugunu belirterek, Istanbul’un alinmasi için oturup konusmaya çagirdigini bildirmisti. Nihayet Ikinci Mehmed, 23 Martta ordusuyla Edirne’den hareket etti. Kusatma 6 Nisanda basladi. 18 Nisanda Istanbul adalari alindi. 22 Nisan gecesi Türk donanmasi karadan Haliç’e indirildi. 23 Nisanda sulh teklifine gelen Bizans elçisine genç Pâdisah; “Ya ben sehri alirim, ya sehir beni!” cevâbini verdi. 29 Mayis sabahi yapilan son taarruzda Istanbul düstü. Bu sekilde ortaçag sona erdi yeniçag basladi. Istanbul’un fethi, Türk târihinin en müstesnâ olayi sayilarak “Feth-i Mübîn” denildi. Dünyânin en büyük kilisesi (Sainte-Sophie) ve bütün Avrupa’nin ayakta kalan en eski yapisi olan Ayasofya câmiye çevrildi. Fâtih bu mabedin kiyâmete kadar câmi kalmasini yazili olarak vasiyet ve vakfeyledi. Bütün Ortodoks Hiristiyanlarin basi olan patrikligi ortadan kaldirmadi. Bunu o zamanki, siyâsî olaylara göre degerlendirmek îcâb eder. Isteseydi Istanbul fâtihi, patrikligi ortadan kaldirabilirdi. Fakat o zamânin siyâsî durumu bunu gerektirmemekteydi. Istanbul’un düsmesinden sonra, surlarda Ceneviz kumandan ve askerlerinin ölülerine rastlandi. Hâlbuki CenevizlilerTürklerle dostluk anlasmasi imzâlamislardi. Bu ihânetleri ortaya çikinca çok korktular. Kendilerine çok agir cezâlar verilecegini beklerken, Fâtih Sultan Mehmed, Ceneviz vâlisi ve papazini çagirtarak üzüntülerini bildirdi ve Galata’da oturan bu Cenevizliler için bir ferman çikartti; “Evvelden oldugu gibi herkes sanat ve ticâretinde, ibâdetinde serbesttir. Kiliseler açik bulunacak, ancak çan çalinmayacaktir.” seklindeki emriyle ölüm bekleyen insanlari sevindirdi. Gerek Ortodokslara, gerek Cenevizlilere tanidigi bu serbestlik, Avrupalilarin husûmetini azaltti. Bâzi Avrupali târihçiler, Türklerin Avrupa’da süratli bir sekilde ilerlemesini, Avrupa’nin kolay fethini bu davranisa baglarlar ve Osmanli Imparatorlugu, bu hâdise ile cihânsümûl hâle geldi seklinde yazarlar. 21 yasinda Istanbul’u fetheden Fâtih, Katolik Avrupa’ya cephe aldi ve Ortodoks Hiristiyanligin Katoliklerle birlesmesini önledi. Esâsen imparator ve devlet adamlari, Istanbul’u kurtarmak için papaligin asirlardan beri istedigi fedâkârligi yapiyor, papalik da Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birlesmesi karsiliginda askerî yardimda bulunuyordu. Fakat bütün çalisma ve gayretlere ragmen Istanbul’u korumak için Avrupa’dan az bir gönüllüden baska bir sey gelmedi. Istanbul’daki papazlar ve halk da dinlerini korumak için Istanbul’da Lâtin sapkasi yerine Türk sarigini görmeyi tercih ettiklerini belirttiler. Istanbul’un fethi ile Osmanli Cihan Devletinin temelleri atilmis oluyordu. Dogu Roma Fâtihi olarak Edirne’ye dönen Fâtih Sultan MehmedHan, dünyâ politikasini yeniden gözden geçirdi. Devletin gelecegi için önemli kararlarin alinmasi gerekiyordu. Bizans’in düsmesini Avrupa’nin hos karsilamayacagi tabiî idi. Karaman ve Istanbul seferinden sonra, 1453’te Cenevizlilerden Enez’i aldi. 1454’te, Kirim’a bir donanma gönderdi. Ayni yil Sirbistan Seferine çikti. KuzeyEge adalarina donanma göndererek buralari ele geçirdi. Rodos Seferini yapti ise de adayi alamadi. 1455-1456 yillarinda ikinci ve üçüncü Sirbistan seferlerine çikti. Bu ikincisinde babasindan sonra Belgrad’i tekrar muhâsara etti. Kaleyi savunan Hunyadi Yanos öldü, Fâtih yaralandi.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 19.
    +6
    Bu sırada bizi uzaktan izleyen annesi ve kız kardeşi atladı geldi
    o yalvarışlari hala gözümün önünde
    beni de gib gib diye...
    Neyse biz 2 kız ve anası grup yaptik öyle böyle değil
    karbon kağıdına geçirmişim gibi aileyi gibiyorum.
    o sırada da babayı bekliyorum acaba verir mi diye.
    Verse hattrick yapıp sezonu kapatcaz.
    ···
  20. 20.
    -6
    Padişahlık Sırası: 7
    Saltanatı: 31 Yıl
    Cülûsu Tahta çıkışı: I. 1444 II. 18 Şubat 1451
    Babası: Sultan ikinci Murâd Hân
    Annesi: Hatice Alime Huma Hatun
    Doğumu: 30 Mart 1431
    Vefâtı: 3 Mayıs 1481
    Kabri: istanbul Fatih Camiî yanında Türbesinde'dir
    ---

    Osmanli pâdisâhlarinin yedincisi. Istanbul’un fâtihi olup, Ikinci Murad Hanin ogludur. 30 Mart 1431 (H. 833) Pazar günü Edirne’de dünyâya geldi. Annesi Candarogullari âilesinden Hadîce Alîme Hümâ Hâtundur. Küçük yasta tahsiline ve yetismesine çok ehemmiyet verilen Sehzade Mehmed devrin en mümtaz alimlerinden ilim ögrendi. Ilk hocasi Molla Yegan’di. Meshur din ve fen âlimi olup zâhirî ve bâtinî ilimlerde mütehassis Aksemseddîn hazretleri sehzâdenin her seyi ile bizzat ilgilendi. 12 yasina gelince devlet idâresini ögrenmesi için Edirne’den Manisa’ya vâli olarak gönderildi. Kisa bir süre sonra babasi tarafindan tahta çikarildi. Ancak bundan faydalanmak istiyen yeni bir Haçli ordusu 1444 Eylülünde Türk topraklarina girdi. Vaziyetin ciddiyetini anlayan Sultan Mehmed yazdigi mektupla babasini yeniden saltanata dâvet etti. Bâzi rivâyetlerde bu taleb üzerine, bir kisim rivâyetlere göre de, durumun vehâmetini takdir eden Ikinci Murad, kendi reyi ile Istanbul Bogazindan Avrupa’ya geçerek Edirne’ye geldi. Derhal idâreyi ele alarak Varna’ya hareket etti. Gerek Avrupa devletlerinin hasimca davranislari, gerek Anadolu’daki Türk beyliklerinin nizâmi bozucu hareketleri, devleti çok sarsmisti. 1444 Varna Zaferi ile Osmanli Devletinin temelleri tam olarak saglamlastirilmis oldu. 1451 târihinde babasi Ikinci Murad’in vefâti üzerine Ikinci Mehmed, ikinci defâ Osmanli tahtina oturdugunda 19 yasindaydi. Daha önceden saltanat tecrübeleri oldugu gibi, babasinin yaninda seferlere de katilmis ve çok iyi bir kumandan olarak yetistirilmisti. Saltanat degigibligi dolayisiyla firsat kollayan Karamanogullari üzerine bir sefer yaptiktan sonra, artik kangren hâline gelen Bizans meselesini halletmek üzere bütün agirligini bu konuya verdi. Rumeli Hisarini yaptirip, Yildirim Bâyezîd’in karsi kiyida yaptirdigi Anadolu Hisari ile berâber bogazi kestikten sonra, 1452-1453 kisini Edirne’de harp hazirliklari ile geçirdi. Rumeli Hisarinin insâ plâninin bizzât Pâdisâh tarafindan çizildigi rivâyeti kuvvetlidir. Hisarin kerestesi Izmit’ten, kireci Sile bölgesinden getirildi ve yapiminda 1000 tasçi ustasi, 5000 isçi, 10.000 civârinda yamak çalistirildi. Vezirler sirtlarinda tas tasiyarak hisarin yapilmasina hizmet ettiler. Ayrica bâzi burçlarin yapim masrafini isçi ücretleri dâhil vezirler üzerine aldilar. Rumeli Hisari’nin insâsi esnâsinda Bizans Imparatoru elçi göndererek, “kendi topraklari üzerine kale yapilmasinin dostluga ve ahde vefâya uymadigini” bildirdi. Bunun üzerine Fâtih SultanMehmed elçiye; “Var git kralina söyle! O, rahmetli babam zamâninda ahdi çok defâ bozmustu. Arada ahid mi kaldi ki vefâdan bahseder. Bu topraklara biz hisar yapariz, toprak elçi göndermekle kurtarilmaz. Eger bu topraklar onunsa, gelip kurtarsin.” diyerek niyetini az çok ortaya koydu. Dört aydan az bir zamanda bitirilen Rumeli Hisari ile Istanbul’un Karadeniz’den ikmâl yolu tam kontrola alinmis oldu. Ayrica Karadeniz kiyilarina yayilan Venedik kolonilerinin de Venedik ile irtibati kesilmis oluyordu. Istanbul’un muhâsarasina kadar da her geçen gemi, yükü, kalkis ve varis iskeleleri gibi bilgileri ve geçis rüsûmunu (geçis vergisi) altin olarak vermeye mecbur birakilmis, vermeyen batirilmistir. Sehzâdeliginden beri bir an önce Istanbul’u fethetmek, hazret-i Peygamberin müjdesine mazhar olabilmek ideali ile tutusan SultanMehmed, bu büyük meselenin halline çalisiyordu. Bu sebeple askerî târihin kaydettigi ilk büyük atesli silahlar ve toplarla bu orduyu dayanilmaz bir kudret hâline getirmis, Istanbul muhâsarisinda donanmayi Begibtas’tan kara yolu ile Haliç’e indirilen teknik bir dehâya ve çesitli muhâsara makinalarina, seyyar kulelere sâhib olmustu. Haliç üzerinde; Kasimpasa tarafindan baslamak üzere bos fiçilar üzerine kalaslar baglatarak bes buçuk metre eninde bu köprüyü Kasimpasa-Ayvansaray arasina insâ ettirdi. Bu çalismalari görenBizanslilar su üstünde yüründügünü zannederek, sihir yapildigina hükmetmislerdi. Devrin en agir toplarini döktürdü. O zamana kadar atesli silahlarin atistan sonra sogumasi beklenirdi. Fâtih Sultan Mehmed, zeytinyagi döktürerek insanlik târihinde “yagla makina sogutmasini” havan topunun balistik hesaplarini yaparak, plânini çizerek dik mermi yollu ilk silahi kesfetti. Fâtih, bu yüksek vasiflari ve üstün kuvvetiyle Istanbul fethine hazirlanirken,ona karsi dis düsmanlari ve içerde sehzâdeleri kiskirtanBizans, târihî fesat siyâsetinin son gayreti olarak bu sefer de sehzâde Orhan’i Fâtih aleyhine kullanma tesebbüsüyle genç Pâdisâh’a Istanbul seferinin mesrulugunu ve zarûretini bir kere daha göstermis oluyordu. Üstelik daha Manisa’da sehzâdeyken, hocasi büyük velî AksemseddînIstanbul’u fethedecegini müjdelemisti. Hazret-i Peygamberin; “Istanbul muhakak fethedilecektir. Bu fethi yapacak hükümdâr ve ordu ne mükemmel insanlardir.” meâlindeki hadîs-i serîfi onu ayri bir sevke getirmisti. Kaynaklarin belirttigine göre, Pâdisah, hep Istanbul’un fethini düsünüyordu. Evliyânin isâretleri, kesif ve kerâmet sâhiplerinin sözleri ile o bu fikri tamâmiyle benimsemisti. Pâdisâhin gece-gündüz huzûru kaçmisti. Yatagina girer kalkarken, sarayinda ve disarida gezinirken kafasi hep Istanbul’un fethi ile mesguldü. Yalniz veya maiyetiyle gezintiye çiktiginda da yine fethi düsünür, istirâhat ve uyku bilmezdi. Elinde kalem ve kâgit dâimâ Istanbul’un haritasi ile ugrasirdi. Yine bir gece ayni düsünceyle uykusu kaçmis, veziri Çandarli Halil Pasayi gece yarisindan sonra konagindan sarayina çagirtmisti. Böyle gece yarisi vakitsiz çagrilmaktan korkan yasli vezir, pâdisâhin ayaklarina kapanarak, özürler dilemis, pâdisâh da korku ve telasinin yersiz oldugunu belirterek, Istanbul’un alinmasi için oturup konusmaya çagirdigini bildirmisti. Nihayet Ikinci Mehmed, 23 Martta ordusuyla Edirne’den hareket etti. Kusatma 6 Nisanda basladi. 18 Nisanda Istanbul adalari alindi. 22 Nisan gecesi Türk donanmasi karadan Haliç’e indirildi. 23 Nisanda sulh teklifine gelen Bizans elçisine genç Pâdisah; “Ya ben sehri alirim, ya sehir beni!” cevâbini verdi. 29 Mayis sabahi yapilan son taarruzda Istanbul düstü. Bu sekilde ortaçag sona erdi yeniçag basladi. Istanbul’un fethi, Türk târihinin en müstesnâ olayi sayilarak “Feth-i Mübîn” denildi. Dünyânin en büyük kilisesi (Sainte-Sophie) ve bütün Avrupa’nin ayakta kalan en eski yapisi olan Ayasofya câmiye çevrildi. Fâtih bu mabedin kiyâmete kadar câmi kalmasini yazili olarak vasiyet ve vakfeyledi. Bütün Ortodoks Hiristiyanlarin basi olan patrikligi ortadan kaldirmadi. Bunu o zamanki, siyâsî olaylara göre degerlendirmek îcâb eder. Isteseydi Istanbul fâtihi, patrikligi ortadan kaldirabilirdi. Fakat o zamânin siyâsî durumu bunu gerektirmemekteydi. Istanbul’un düsmesinden sonra, surlarda Ceneviz kumandan ve askerlerinin ölülerine rastlandi. Hâlbuki CenevizlilerTürklerle dostluk anlasmasi imzâlamislardi. Bu ihânetleri ortaya çikinca çok korktular. Kendilerine çok agir cezâlar verilecegini beklerken, Fâtih Sultan Mehmed, Ceneviz vâlisi ve papazini çagirtarak üzüntülerini bildirdi ve Galata’da oturan bu Cenevizliler için bir ferman çikartti; “Evvelden oldugu gibi herkes sanat ve ticâretinde, ibâdetinde serbesttir. Kiliseler açik bulunacak, ancak çan çalinmayacaktir.” seklindeki emriyle ölüm bekleyen insanlari sevindirdi. Gerek Ortodokslara, gerek Cenevizlilere tanidigi bu serbestlik, Avrupalilarin husûmetini azaltti. Bâzi Avrupali târihçiler, Türklerin Avrupa’da süratli bir sekilde ilerlemesini, Avrupa’nin kolay fethini bu davranisa baglarlar ve Osmanli Imparatorlugu, bu hâdise ile cihânsümûl hâle geldi seklinde yazarlar. 21 yasinda Istanbul’u fetheden Fâtih, Katolik Avrupa’ya cephe aldi ve Ortodoks Hiristiyanligin Katoliklerle birlesmesini önledi. Esâsen imparator ve devlet adamlari, Istanbul’u kurtarmak için papaligin asirlardan beri istedigi fedâkârligi yapiyor, papalik da Katolik ve Ortodoks kiliselerinin birlesmesi karsiliginda askerî yardimda bulunuyordu. Fakat bütün çalisma ve gayretlere ragmen Istanbul’u korumak için Avrupa’dan az bir gönüllüden baska bir sey gelmedi. Istanbul’daki papazlar ve halk da dinlerini korumak için Istanbul’da Lâtin sapkasi yerine Türk sarigini görmeyi tercih ettiklerini belirttiler. Istanbul’un fethi ile Osmanli Cihan Devletinin temelleri atilmis oluyordu. Dogu Roma Fâtihi olarak Edirne’ye dönen Fâtih Sultan MehmedHan, dünyâ politikasini yeniden gözden geçirdi. Devletin gelecegi için önemli kararlarin alinmasi gerekiyordu. Bizans’in düsmesini Avrupa’nin hos karsilamayacagi tabiî idi. Karaman ve Istanbul seferinden sonra, 1453’te Cenevizlilerden Enez’i aldi. 1454’te, Kirim’a bir donanma gönderdi. Ayni yil Sirbistan Seferine çikti. KuzeyEge adalarina donanma göndererek buralari ele geçirdi. Rodos Seferini yapti ise de adayi alamadi. 1455-1456 yillarinda ikinci ve üçüncü Sirbistan seferlerine çikti. Bu ikincisinde babasindan sonra Belgrad’i tekrar muhâsara etti. Kaleyi savunan Hunyadi Yanos öldü, Fâtih yaralandi.
    Tümünü Göster
    ···