-
126.
+13 -2biz uc arkadas kodeslerimiz ayni odanin icinde fakat yanyanaydi. birbimizi goremiyorduk fakat duyabiliyorduk. o yuzden ne zaman uyuyup uyumadiklarini goremiyordum. kucuk kizin sesi gittikce netlik
kazaniyordu kulaklarimda, sanki tam olarak koridordan bizim kodeslere acilan kapinin arkasindaydi. ama iceri girmiyordu. odamdaki fareler delirmis gibi saga sola kcaisiyorlardi. yerdeki bocek ortalikta
yoktu. icimi bir usume hissi kapladi ama yaz oldugu icin kodeste battaniye yoktu. arkadaslarima sesimi duyurmak istedim ama nedense sesim de cikmiyordu. sanki useniyormus gibi, konusmak agir geliyordu.
vicudum resmen kilitlenmisti. kapi sessizce acildi. kucuk kiz cocugu iceri suzulerek girdi. teni bembeyazdi, o kadar beyaz ve soluk bir teni vardi ki, karanlikta parliyor gibiydi. zifiri karanliga ragmen
cok net gorulebiliyordu. `hafiften yerimde dogruldum. normal bir insanin yapabileceginden cok daha fazla siritiyordu. agzi kulaklarina varmak gibi bir deyim vardi ama bu kizin agzi gercekten kulaklarina
variyordu. isin en garip yani arkadan hala aglama sesi geliyor olmasiydi. kucuk kiz kafasini asiri derecede saga omzunun ustune egdikten ve siritmayi kesip butun yuzunu mutsuz hale burundurdukten sonra
kodeslerin onunde ip atlamaya basladi. gogsumde tarifi imkansiz bir aci hissediyordum. birden bu acinin sebebinin fareler oldugunu farkettim. odamdaki elimi kaldirsam kacisan findik fareleri elbisemin
altina girmisler, tirnaklarini gogsume gecirmis bekliyorlardi. korkmustum. ne diyecegimi bilemiyordum. icimden euzu besmele cektim. kucuk kiz sanki orada oldugumun farkinda degilmis ve beni ilk defa
gormus gibi bana bakti. gozlerini gozlerime dikti. hayatimda hic bu kadar ofkeli bir bakis gormemistim. o kadar cirkin gozleri vardi ki.. bilmedigim anlamadigim bir dilde tuhaf birseyler soyleyip o
igrenc ve kucuk bir kiza ait olamayacak sesiyle cigliklar atti. daha da garibi koridorun arkasindan koyun surusu sesleri geliyordu. surekli duygudum me lemeler kafamda yanki yapmisti.. koridor
baslangicindan bitisine bir koyun surusu gectigine yemin edebilirdim. -
127.
+12 -1gozlerimi actigimda gunes dogmustu. terden sirilgiblamdim. yattigim yerde titriyor ve inim inim inliyordum. -doktor yok mu doktor!/ surekli bir doktor yok mu cagrisi duyuyordum ama ne konusacak ne de
kimildayacak halim kalmisti. yan kodeslerdeki arkadaslarim inlemelerimi duymus bana yardim etmeye calisiyorlardi, beni goremedikleri icin ve ses de vermedigim icin endiselenmis olmaliydilar. hemen elimi
gogsumdeki butun gece farelerin yirtarak kanattiklari yaralara goturdum ama ortada yara falan yoktu. kapi acildi, iceri erlerden biri girdi. - ne var lan ne bagrisiyosunuz! sedat: rifat butun gece
uykusunda sayikladi, cok kotu durumda ne olur yardim edin, dedi. "alakasi yok.." diye gecirdim icimden. tam tersi butun gece uyuyan onlar, uyanik olan bendim. asker burnunu havaya dogru kaldirdi, kaslari
catik vaziyette: -biz bu revir numaralarini cok gorduk aslanim. oturun oturdugunuz yerde! cok terliydim ve ustumu degismem gerekiyordu. aslinda hasta olmak veya olmek umrumda degildi de, sadece bu garip
olaylarin ve ruyalarin neden benim basima geldigini ogrenmek istiyordum. su anda istanbuldaki evimde sicacik yatagimda sehirdeki sevgilim yelizle beraber birbirimizi isitiyor olabilirdik ama ben bu
amina kodugumun kodesinde zaature olmanin esigiindeydim. neden? dedim amk. bu kadar sey ayni anda tesadufen ters gidemezdi. ters gitmeye baslayan seylerin bir cikis noktasi olmak zorundaydi, eger ben bu
noktayi bulup uzerini karalayamazsam bu nokta benim hayatima konulmus son nokta olacakti, bundan emindim. -
128.
+15 -4mahkeme salonu tikli tiklimdi.. umarsizca etrafima goz gezdirdim. annem, babam, akrabalar.. herkes salondaydi. kimsenin gozlerinin icine bakamiyordum, sanki bir suc islemisim gibi.. hani adama 40 kere
deli deseler hakikaten delirirmis ya, benimki de o hesap iste, gercek bir suclu gibi basim onume egikti.. basim egikti ama islemedigim bir sucun pismanligindan degil, basima gelen bu talihsizliklerin
dogurdugu bir yilginlikti benimkisi.. artik takmiyordum hicbirseyi, izlemiyordum olaylari, dinlemiyordum insanlari.. insanlar benim uzerimden bir karara varacaklar ve bana ne nasil yasamam gerektigini
soyleyecekledi, ben de yapacaktim.. kulaklarimda tartisma sesleri, iddia makami savci ile yildiray abinin karsilikli atismalari.. yildiray abi garip adam diye dusundum. sen kalk izmirdeki rahatini boz,
buralara kadar gel sirf koylunu kurtarmak icin. hem de hcbir karsilik beklemeden.. hani derler ya kul gibismadan hizir yetismezmis.. bizimki de o hesap, kendi anasini babasini savunur gibi savunuyordu
beni. bir ara ben bile ikna oldum salondaki herkesin benim bir sucumun olmadigina inandiklarina.. derken hakimin o meshur, vakarli ve cumle sonuna koyulan nokta edasindaki kelimeleri duyuldu: "geregi
dusunuldu.." mahkeme salonundaki herkes ayaga kalkti. -sanik sedat sagiroglu ve sanik mursel ergin'in, tutuksuz yargilanmalarina devam edilmek uzre saliverilmelerine, sanik rifat ergin'in tutuklu
yargilanmasina devam edilmesine... bu ne anlama geliyordu? maphus mu kalacaktim? kac yil yedim, yemedim mi? bilmiyordum.. caresiz gozlerimi yildiray abiye dogrulttum, bana gozleriyle "rahat ol, metin ol"
anlamlarina geldigini dusundugum bir iki hareket yapti. mahkeme cikisinda arabaya bindirildim, ancak bu sefer goturuldugum yer farkli bir yer idi, nezarethaneye giden yolun tam tersi istikametine giden
yola dogru hareket edince anlamistim bunu.. -
129.
+13 -2goturuldugum yer canakkale cezaeviydi, hayatimin ilk ve tek kogus gunleri burada baslamisti. kogusa adimimi attigim andan itibaren daha once hic tatmadigim bir yalnizlik duygusuyla tanistim. birlikte
ayni ortamda bulundugumuz insanlarla oylesine alakasizdik ki.. ama gariptir, hapishane gunlerim boyunca basima bir tek kotu olay bile gelmemisti. daha kimse bana satasmadan once, hatta sucumun ne
oldugunu bile sormazdan once, bana -nerelisin yigenim, sorusunu sordular. -buraliyim, dedim. -canakkalenin icinden mi?? -evet, abi. -neriynden? -yenice gazasindan. -yenicenin icinden mi? ananin amindan
demek istedim ancak hayatimda filmlerde bile bu kadar tekinsiz adami bir arada gormedigim icin butun sorulara kuzu kuzu cevap veriyordum. -koyunden abi. - hangi koyundensin lan!!! tam o sirada butun
kogus basima toplanir gibi olmustu. sanki bir kavga cikmadan once herkes toplanip kavgayi en iyi izleyebilecegi yeri rezerve ediyor gibiydi. korkmustum. ne diyecegimi bilmiyordum. herkes agzimdan cikacak
iki uc kelimeye bakiyordu. ona gore sisleyeceklerdi sanki. -baskoz.. dedim. iste ondan sonra kusura bakma deyip dagildilar. ne oldugu hakkinda hicbir fikrim yoktu, ta ki ertesi gun kogusun en hurmet
edilen kisisi revirden donene kadar. 70 yaslarinda bir ihtiyardi bu adam:hasan dede. kogustaki herkes tarafindan inanilmasi guc derecede hurmet goruyordu. hasan dede arada bir revir kontrolune gittigi
icin o gun orada degilmis/ tanistigimiz ilk gunden son gune kadar bana sahip cikan, koruyan kollayan biri olarak hayatim boyunca en unutamadigim ve hicbir zaman unutmayacagim biri olmustu. kendisinin de
baskozlu oldugunu, yani hemsehrim oldugunu sonradan ogrendim ki bu yuzden kimse bana satasmamisti. ancak bu adam hakkinda kafama takilan cok sey vardu ve ben hicbirsey bilmiyordum. insanlar tarafindan
inanilmaz hurmet goruyordu. 5 vakit namazinda, inanilmaz iyi yurekli tonton bir ihtiyarin hapishanede ne isi vardi? ayrica hergun uzerine upuzun, uzeri arapca harflerle dolu, guzellik yarismalarindaki
kizlarin veya eski generallerin omuzlarindan bellerine gecirdikleri seritler gibi bir bant takiyordu ve bu banti asla ama asla cikarmiyordu. -
130.
+13 -2gozlerimi actigimda tuvaletteydim. beton duvar manzarali pencereden sanki cok guzel bir manzara seyrediyomus gibi bakiyordum. surekli birseyler mirildaniyordum. once dua okuyorum sandim fakatTümünü Göster
bir sure sonra tuhaf, anlamsiz, ne dili oldugunu bilmedigim birsey mirildangidimi farkettim. ruyanin etkisi yavas yavas kaybolmaya basladiktan sonra mirildanmayi kestim. hemen korku ve dehset
icinde kapiya yoneldim ama umumi tuvaletin kapisi zaten dunden kirikti. muslugu actim, akiyordu. elimi yuzumu yikadiktan sonra iceri gectim, cogu kisi uyuyordu hala. halil abi her zamanki
gibi baglamasini cikarmis,bir seyler tingirdatmaya calisiyordu ama bekir abi surekli eliyle ona "sessiz cal sunu amk" komutlari veriyordu. yatagima oturdum, vucudumdaki tiremeler hala
gecmemisti. pgibolojim oylesine bozulmustu ki, duvarlar ustume ustume geliyordu sanki. artik cikmak istiyordum bu amk yerinden ama elimde sabretmekten baska bir cevher yoktu. caresizligi en
aci demlerine kadar tadiyordum, ne olursa olsun, insanin istedigi halde cikamadigi yer bir cennet bahcesi bile olsa, insan bundan nefret ediyormus gercekten. tipki evlilik gibi.. tipki mutlu
mesut ailenin yaninda, memleketin olan guzel koyunde kaldigin halde o berbat ruyalari gormek, o garip olaylari yasamak gibi.. tipki icinde hasan dedenin de oldugu bu berbat mapushane gibi..
bu dusunceler arasinda gidip gelirken gardiyanin sesi duyuldu: -rifat ergin! ziyaretcin var! ziyaretci odasina gittim. yildiray abiyi bekliyordum ama gelenler sedat, mursel ve kuzenimdi.
nasil oldugunu bilmedigim ve anlamadigim bir sekilde beraat ettikleri haberini verdiler. aslinda nasil beraat ettiklerini kendilerinin de pek anladiklari soylenemezdi. -yildiray abinin isleri
iste.. dedi sedat. -sagolsun, canla basla savundu bizi. delil yetersizliginden mi, iyi halden mi ne taksa iste ondan saliverildik. ha, bi de elvin yenge bizden gibayetci olmamis, dedi mursel.
-su huurya yenge demiyor musun hala, agzinin ortasina vurasim geliyor! dedi kuzen elini havaya kaldirarak. sedat, onun kolunu indirdi aceleci ve konusmasinin bolunmesini istemeyen bir
tavirla. -haci, eminim ki sen de yakinda cikarsin, senden gibayetci olmasaydi simdiye coktan cikmistin bile.. dedi. butun bunlar beni derin dusuncelere gark etmisti. -nasil yaparsiniz, nasil
halledersiniz bilmiyorum, dedim. ama bir sekilde, o deli rizayiyakasindan tutup buraya getirin, dedim. -ona sormak istedigim birsey var. bir an en yakinlarimin gozlerinde hayal kirikliklari
gordum, cok sacma birsey soylemisim gibi bana uzun uzun baktilar. -yav bilader, yanlis anlama ama, sen cikinca kendin gorus istersen onunla. sinirlenmistim. bagirmaya basladim; -allah
belanizi versin! defolun lan! defolun gidin lan buradan! istemiyorum hicbirinizi gormek! defolun!! defol ulan! sanki tokat yemis gibi, hisimla odadan ciktilar. bir tek mursel boynunu egerek
yavas yavas odayi terk etti. gardiyanlar hemen odaya girip bana mudahele ettiler. -bi doktor cagirin, sakinlestirici vursun suna! yaka paca tekrar iceri goturuldum. yatagima gomuldum, artik
ne okuyacak kitabim vardi, ne de duam. ne olaylara direnecek metanetim vardi, ne de acilarla yuzlesecek dirayetim kaldi. ne hayatimi yasayacak takatim vardi, ne de yasanacak bir hayatim.. -
131.
+13 -2"minesseytanirracim-bis.." koy mezarligindaki dev cinar tum ihtisamiyla gozlerimin onundeydi iste. bizim koyun caylarindaki kurbagalardan meralarindaki verimsiz tak yesili topraklarina kadar hersey teker
teker aklima geliyordu. "mafissemavativemafil-" elinde kana bulanmis bardaklar guya bulagib yikamayan calisan ve durmadan siritan burusuk suratli nineler. surekli tuhaf hareketlerle oynayip zurna gibi
birsey otturen garip golgeler.. birden aklima giriveren cirkin suratlar, surekli haddinden fazla siritan yasini basini almis garip insanlar.. lan dedim, ne oluyor, neden bir turlu tamamlanmiyor dualar?
evet, hasan dedenin bana emanet biraktigi gunluk okunmasi gereken dualarim gidince ben de bildigim koruyucu dualari okuyarak uyumaya karar vermistim, ancak olmuyordu. dualari tamamlayamadan aklima
tanidik bildik, veya tamamen yabanci, tuhaf tuhaf goruntuler geliyordu. kafam karisiyordu durmadan. dualar bitmek bilmiyordu. bitmedikce slklyordu, gibtikca boguyordu, nefes alinmaz hale getiriyordu.
soyle cikip guzel guzel hava alacak mekan da yoktu ki amk maphushanesinde.. adi ustunde amk, nereye cikiyosun? ancak ve ancak dua okumaktan vazgecince gidiyordu kafamdaki cirkin goruntuler. aklima
istedigim guzel goruntuyu getirebiliyordum. dedim amk, bari okumaktan vazgeceyim, cok cok sacmasalak ruyalar goruyorum, kimseye bir zararim yok. ki zaten korkacak birsey yok, yalniz da degilim. tum kogus
erkekleriyle kari koca gibi ayni mekanda sabahliyorum. hamam gibi amk. hasan dede gitti gideli herkes isini gucunu salmis, bir disiplinsizlik alip basini gitmisti.. heryerde les gibi ter kokulari, ayak
kokulari, yikanmamis bulagiblar, taaa tuvaletin icinden buraya kadar gelmeyi basaran les gibi tuvalet kokusu.. sahi, dedim bir an. nasil da unuttum? kapisi kirikti ya tuvaletin. kimbilir ne zaman tamir
edilirdi? belki de hic.. bizim orrrrrospu cocugu hapishane muduru, valiligin cezaevi icin ayirdigi odenekle ceplerini doldurmaktan firsat bulabilir mi hic? ki zaten bu amina kodugumun yerine
dusmuslerden baska gelip de bir goz atan mi var sanki.. tabaklarimiz kirilsa acimizdan oluruz lan amk yerinde.., diye dusunmekten kendimi alamadim. bu dusunceler icerisinde ranzamin tavanina, yani bekir
abinin yataginin alt katinda yazan yazilara bakarak, derin bir uykuya biraktim kendimi.. -
132.
+12 -1manyak gibi mezari tirmanmaya basladim. dustukce yeniden tirmaliyordum. allahim, bu nasil bir kabus dedim. dorduncu denememde de basarisiz olmutum. yeniden geriledim, topa vurmadan once bir iki adim
geriledikten sonra kosarak vurus hizina ivme kazandiran futbolcu gibi, gerilmis, firlamaya hazir bir ok misali kostum, bu sefer mezarin cikisina ulasmayi basarmistim. ellerimden biriyle topragi oyle bir
avuclamistim ki, tirnaklarimin ici tamamen toprak ve borti bocekle dolmus, isaret parmagimin tirnagi ise kirilmis ve muhtemelen kanamaya baslamisti. sol gozum beni uyariyordu, cunku sol tarafimdaki
hareketlilik hic de hayra alamen gorunmuyordu. riza balyozunu kapmis geliyordu. butun gucuyle balyozu havaya kaldirdi, eger bir saniye icerisinde birseyler yapmazsam balyoz parmaklarmi kirmak bir yana,
un ufak edecekti. var gucumle kirilmis ve keskinlesmis tirnagimi rizanin bacagina sapladim. saplar sapmalaz da butun gucumle batirip assagi dogru yardim. buyuk bir inleme sesinin ardindan riza elindeki
balyozu hemen arkasindaki mezarin icine dusurdu. bir anda ortamdaki seslerin iyice cosmustu, bebek aglamasi seslerine havlama sesleri karisti. var gucumle tutunabildigim mezardan gorebildigim kadariyla
gozu burumus bir kopek, manyak gibi ustumuze geliyordu. bir an dikkat kesilince bu kopegin sedefle beraberken gordugum, ve hatta daha sonrasinda da caminin yaninda karsima dikilip uzun uzun bana bakan
kopek oldugunu gordum. tamamen parcalayip yok etmek icin geliyordu, hayatimda hic bu kadar kudurmuscasina kosan birsey gormedigimi dusundum ve korkuyu iliklerime kadar hissettim. tek umudum, tek umudum
rizanin benden onde olmasi ve ilk onu parcalamasiydi. tam o sirada riza, topuklariyla ellerime butun giciyle abanarak basti, paldir kuldur yuvarlanarak mezarin icine yeniden dustum. sol elimin ortadaki
uc parmagini neredeyse hic hissetmiyordum. basimi kaldirdigim anda kopek kudurmuscasina mezara daldi. ne yapacagimi bilmez halde, gayri ihtiyari, saglam elimle ve olanca hizimla bebek cesedini hayvanin
uzerine attim. kopek bebegi havada kapmis, saniyeler icinde parcalara ayirmis ve ayirmaya da devam ediyordu. geriye kalan son gucumle, kendimi mezarin diger tarafindan disari atmaya calistim. gene bir
elimle cikisi kavramis, insanustu bir eforla mezardan cikmayi basarmistim. -
133.
+12 -1cildirmis gibi kosuyordum, kopek bebegi bitirirse pesimden gelir miydi? riza arkamdan topallaya topallaya geliyordu. hayatimda hic boyle kactigimi hatirlamiyordum. bir an bunun bir ruya olmadigina iknaTümünü Göster
oldum. kosmaya devam ediyordum. koy kahvesi her zzamanki yerindeydi. gece yarisi oldguu icin kapaliydi elbet, ama benim aklim basimdan gitmisti. cildirmis halde camlari tekmeleyip yumruklamaya basladim.
"ne olur yardim edin! ne olur kimse yokmu!" dort bir yandan tuhaf bir ensturman sesi geliyordu. saz desen degil, klarnet desen degil. sesler tinili ezgilerle parcalanmiyordu, uflemeli bir caligininki
gibi tertemiz ve netti, ancak nedense bunun telli birsey olduguna emindim. sesler muzik gibi degildi, son derece cirkin ve akortsuz, duydukca insanin aklini yerinden oynatan cinsten sacmaliklardi. koy
kahvesinden sonra sirada??? cesme vardi. var gucumle kosmaya devam ettim. cesmeye vardigimda nefes nefese kalmistim. saril saril su sesleri geliyordu ancak yalagin ici bombostu. gorunurde bir damla su
yoktu. artik kosacak halim kalmamisti. su da icemedikten sonra nasil kosabilirdim??? birden kendimi umitlendirdim. cesmeden sonra sirada karsima cikacak olan bina camiden baska birsey degildi. birden
icimde yalvarmayla, yakarmayla karigib bir umut istegi belirdi, icime bir gunes dogmustu sanki. evet, camiye gidersem belki rahat ederdim. var gucumle kosmaya devam ettim. sol elimi neredeyse hic
hissetmiyordum. agzim kupkuruydu, nefes alisverislerim inanilmaz derece anormal seyrediyordu. caminin oldugu alana gelir gelmez bunun tekrar bir ruya oldguuna ikna oldum, cunku cami yerinde yoktu.
koydeki hersey yerli yerindeyken cami yoktu. koskoca caminin yerinde bombos bir alan vardi. bombos alan elbette tam olarak bombos degildi, kerestelerle dev bir "x" isareti tum zemini kaplamisti. tam yere
yigilacakken cesmenin oradan delirmis kopek, agzinda bebek kafasiyla belirdi. beni gorunce kosma hizini iki katina cikaran devasa hayvan, bana olan nefretini kusma babinda, beni gorur gormez
havlayabilmek icin agzindaki bebek kafasini yere dusurdu, bogure bogure havliyordu simdi, hizli kosmaktan ayaklari sendeliyor, arada bir dengesini kaybediyordu. neye ugradimigi sasirmis halde, butun
gucumle allah! diye bagira cagira kacmaya basladim. hayvan surekli bana yaklasiyordu ama, cok degil, bir iki dakika sonra bizim evin girisindeydim iste. kurtuldum lan! dedim. kurdultum! hemen dedemlere,
amcamalara, hemen evime siginmaliydim, bagira cagira "yardim edinnnnn!" feryatlariyla eve kostum, evin bahcesindeydim simdi, kulaklari sagir edecek kadar tirlamayan garip bozuk sazimsi ensturmanin cirkin
sesi maximum dereceye ulasmis, kulaklarimi patlatacak raddeye gelmisti. evin bahcesinin tam ortasinda butun gucumle kosmaya devam ediyordum. hava koyu mavimsi bir hal almisti. birden seslerin bahcedeki
kulubeden geldigini farkettim. bu igrenc, akortsuz, cirkin sesler kulubeden geliyordu. bir an durdum, gozlerimi hizli hizli sagda solda gezdirmeye basladim. tahtadan yapilmis odunluk ambar kapisinin
tahtalarinin arasindan berisi gorunuyordu. karanlikta parlayan bir cift gozun uzerime odaklanmis oldugunu farkettim.. -
134.
+13 -2hapishanenin kapisindan disari ciktigim o anda, sanki daha once hic nefes almamisim gibi alabiligim kadar oksije icime cekiyordum. -vay amk, dedim. meger ozgurluk e kadar guzel biseymis.. ellerimde
kelepcelerle soyluyordum bunu. ozgur oldugum fala yoktu, sadece bir nebze de olsa rahatlamistim, ruhum diginlesivermisti. gozlerim, yuzum, tenim, hayat bulmustu.. askerlerle bir jandarma jipine binip
tahmin ettigimden cok daha kisa surecek bir yolcuuga koyulduk. canakkale devlet hastanesine vardigmiz anda askerler, kollarimda kelepceler oldugu halde sanki her an kacabilecek bir zanli , bir katilmisim
gibi gibi gibiya tutuyorlardi. ferah ve ic acici bir hastaneydi burasi, en azindan bir hastane ne kadar ferah olabilirse burasi da o kadar ferahti. ortamda keskin, agir ilac kokusu, suratlari bes karis,
beton gibi sagda solda gezinen, bilgileri araciliyla insanlarin saglarini yerlerine getiriyoruz bahanesiyle ceplerinden haftaliklarini, hatta ayliklarini calacak olan huur cocugu doktorlar, hademeler,
ve elbette olum kuyruguna girmis, mr, tomografi kuyruklarinda daha teshisleri bile konulamadan can veren gariban hastalar.. beni hic oyalanmadan pgibiyatri odasina goturduler. uzun muddet disarda
bekletildikten sonra askerlerin hastane yonetimine, bashekime, bahsekim yardimcisina ve benimle gorusecek doktora, benim hakkimda, kimim, neyim, neciyim, ne amacla buraya geldim gibisinden bir takim on
bilgiler verdiklerini goruyordum. herseye ragmen parmakliklar ardinda olmamak inanilmaz guzel bir duyguydu. -haydi kimilda! erlerden iyi davranmayan, huur cocugu olani beni cekistirerek merdivenlere
itti. -buradan ikinci katmis. merdivenleri askere inat agir agir ciktiktan sonra pgibiyatrist hilal hanimin odasinin kapisina vardik. asker kapiyi tikladi ve uzun zamandan sonra ilk defa normal biriyle
konusacak olmanin heyecani icerisinde odaya ilk adimimi attim. -
135.
+11mahkeme salonuna attigim ilk adimla birlikte butun koyu karsimda bulmam bir oldu. yediden yetmise herkes gelmisti sanki. sedattan sedefe, bakkal ilyasdan kahveci saddam abiye kadar herkes salondaydi.
sedef, beni gordugu anda iki elini birlestirmis, umit var ve duaci bir gorunume burunmus, aglamakli havasini takinmisti. herkes burada oldugu halde elvin kevasesi yoktu ortalikta. neden gelmedigi
hakkinda kimse birsey soylememisti. hernekadar koylum, tanidigim, insanlarim da olsalar, bu kadar cok gozun agirligini kaldiramamistim ilk basta. gozlerdeki bir "acaba???" ifadesi bile yetiyordu beni
gibbogaz etmeye. surada bana gercekten gozu kapali inanan belki de bir avuc insan vardi.. fazlasi degil.. yok, dedim. bu kadar insanin bakislarina tahammul etmek mumkun degil, bu duyguyu itham edilmeyen,
(cahil olmasi muhtemel) bir topluluk onune cikarilip acik secik suclanmayan kimse bilemezdi, bilemez de. suclamanin, nefretin, ofkenin yanisira beni izleyen gozler arasindan en masumane olani bile aciyarak
bakiyordu artik.. buna daha fazla katlanamayacaktim, belki de boynumu egip onlari hakli cikarmak yerine, basimi dimdik tutup, ben de onlarin gozlerinin icine bakmaliydim ki sucsuz olduguma ikna olsunlar,
anlasinlar beni.. diye dusunmekten kendimi alamadim. bu arada mahkeme coktan baslamis, yildiray abi odadayken konustugumuz herseyi en munasip bir dille yuce mahkemeye arz ediyordu. benim icin saniyeler
dakikalara, dakikalar saatlere donusmustu. sanki oturdugum yerden gunler boyu surmustu mahkeme.. bir yandan gozlerimi salondaki onlarca cift gozun uzerinde gezdirmeye devam ediyordum. hakim ara ara bana
da sorular soruyor: bicagi ne amacla tasidigimi, elvin neneyle nereden ve ne zamandan beri tanistigimizi vs. butun sorulara yildiray abimin tembihledigi sekilde cevap veriyordum. gozlerimi insanlarin
gozlerinde gezdirmeye devam ederken, birden bir cift parlak goz dikkatimi cekti.. arka siralarda, yakigibli ve kirli sakalli bir genc, masmavi parlayan gozlerle, oldukca sakin bir halde seyrediyordu
beni.. bu, hastanede bana yardim eden arkadasim buraktan baskasi degildi. degildi ama, sormadan edemedim kendime, onun ne isi vardi burada??? -
136.
+12 -1birden kalakaldim. sedefle olan seslerimiz kesilince kapi ardindaki ses de kesiliverdi. sadece hizli hizli yurume seklinde ayak sesleri geliyordu simdi. hemen yerimden firladigim gibi kapiyi actim.Tümünü Göster
koridor bombostu, fakat yerde bir iki damla kan izi vardi. -gitmem gerek.. \ sedefin yuzu bembeyaz, kirec gibi olmustu. esyalarini toparladi. cantasindan bir kagit bir de kalem cikardiktan sonra, uzun
uzun ev adresini, dugun yerini, ve bunlar gibi pek cok adres bilgisini yazdiktan sonra: kagidi bana uzatti: -bir haftaya evleniyorum, artik sen bilirsin rifat.. artik sen bilirsin... \ en soguk, en
bitmis, en hayata kusmus ifadesini takinarak odami terketti.. sessizce pencereden disarisini seyrediyordum, buradan bir sekilde kurtulmaliydim ama nasil? sedef gideli 5 dakika kadar olmsutu, ve simdi de
hastaneyi terkedisini izliyordum camdan. garip garip etrafina bakiniyor, elleriyle kollariyla, sanki birsey anlatiyormus gibi hareketler yapiyor, fakat aslinda sadece onune bakip kendi yolunu yuruyordu.
az sonra gozlerimi hastane bahcesinin biraz daha ic tarafina, her zaman oturdugum o meshur palmiyeli kamelya tarafina cevirdim. burak, tam tahmin ettigim gibi kamelyanin icinde, sigarasini iciyordu.
kendisine baktigmi gorur gormez bir elini kulagina goturerek, telefon isareti yapti. demek istedigi seyi elbette anlamistim ama, "ulan bir insan hergun hastane bahcesine mi gelir, hic okulu falan isi
gucu yok mu bu adamin?" diye dusunmeden edemedim. uzerimi yavas hareketlerle degistirdikten sonra hirkami giydim, tam takir hazirdim artik. butun cesaretimi toplayarak doktor hilalin odasinin yolunu
tuttum. "-insallah farketmemislerdir telefonu" diye gecirdim icimden. kapinin onune geldigimde, etrafta kimsecikler yoktu. sessizce kapiyi araladim, icerisi bombostu. hemen telefonu dusurdugum cop
kutusunun arkasindan telefonumu sessizce aldim. kayit hafizasi bitince, otomatik olarak kapanmis, ana menu ekrani gorunuyordu. -hayirdir rifatcim? \\ dr hilal ben odadan cikamadan odasina varmisti. -
bisey mi lazim oldu?? -yok, dedim. telefonumu unutmusum da, onu almaya geldim. -telefonunu odamda mi unuttun??? -evet, dedim. -ilginc, dedi doktor. masanin uzeri bombostu oysa??? -sandalyenin
altina dusmus doktor hanim, o yuzden ben bile bulmakta zorlandim. \ doktor celallenmisti, yuzu ofkeyle gerildi: -yine de bu, sana odama izinsiz girme hakkini vermez! oyle degil mi? en azindan birazcik
karakterli olan, azicik haysiyeti, serefi olan biri, boyle birsey yapmaz degil mi???\ yumruklarimi gibmistim. bogazim sinriden dugumlenmis, patlamaya hazir bir bomba gibiydim. -izninizle! ofkeme son
anda hakim olup zar zor kendimi odanin disina attim. anladim ki doktorum manyak bir kadindi, benimle en basindan beri sevgi dolu doktor oyunu oynamisti. hademe ekrem bir yandan islik caliyor, bir
yandan da elindeki cay tepsisini yukari goturuyordu. beni gorur gormez ciddilesip islik calmayi kesti. aldirmadan hastane bahcesine ciktim. burak beni yanina cagiriyordu. ikram ettigi sigaradan
yaktiktan sonra, telefonun kayit listesini actim: ve son kaydi beraberce dinlemeye basladik -
137.
+11erkek sesi sorularina devam etti: -hastanin rahatsizliginin paranoid bulgular ihtiva ettigi kanisina nereden vardiniz peki??? \ bir sure sessizlik oldu. doktor hilal derin bir ic cektikten sonraTümünü Göster
konusmasina devam etti: -hasta surekli olarak kabuslar gordununden, hastaneye kadar kendisini takip eden bembeyaz elbiseli bir kiz ve koyun surulerinden, birilerinin kendisine komplo kurdugundan ve bu
gibi seylerden bahsediyor. \\ erkek olan doktorun sesi hafiften kizginlasmaya baslamisti: -bunlar her normal insanin soyleyebilecegi turden seyler. surekli kabuslar gormesi ve ilgi cekmek icin bir
takim seyler uyduruyor olmasi, hastayi paranoid sizofren yapmaz! \ doktor hilal de hircinliga hircinlikla yanit verdi: -bu sekilde oldugunu da nereden cikardiniz! diger doktor ustelemeye devam etti:
-benim icin iyi ihtimaller her zaman kotu ihtimallerden onde gelir doktor hanim. sizinkisi; artik tip dunyasinda klagiblesmis, hastanin uzerini apar topar cizerek, bastan savma tani ve tetkiklerden sonra
son derece keyfi bicimde konulan teshislerin ardindan hastayi kimyasal ilaclara bogarak bir odaya hapsetmekten ibaret! neden; cunku hastalarla ugrasmasi zor geliyor, neticede aldiginiz ucret degismiyor.
\\ doktor hilal cirtlak bir sesle karsi cikti: -ne currrret! \\ uzun bir sessizligin ardindan konusmalar yeniden basladi: -bakin metin bey.. sizin son derece basarili ve idealist bir profesor
oldugunuz tum camiamiz tarafindan bilinmekte: kabul. size de saygimin sonsuz derecede oldugunu belirtmekten mutluluk duyuyorum. lakin belirtmekte gereklilik duydudum bir diger husus ise; bu hasta ile
ilgili tum sorumluluk ve insiyatifin sahsim uzerine adledildigidir. dolayisiyla isin bu kismindan sonrasi yalnizca bendenizi alakadar eder, ve ben de, yirmi yili askin tecrubemle ve de yuksek
musadelerinizle, bu hastanin bu hastane icin zararli oldugu, acilen istanbula sevkinin gerektigi, ve oranin yukseltilmis sartlarinda tedavi edildikten sonra yeniden topluma kazandirilmasi gerektigi
kanisina vardim. simdi, gerekli islemleri derhal baslatmak durumundayim, vaktinizi isgal ettim, izninizle...
faltasi gibi acilmis gozlerle ben buraga, burak da bana bakiyordu. telefondan gelen son bir kapi carpma sesinden sonra tam kaydi kapatiyordum ki, burak elimi gibica tutarak -dur! dedi. -bekle! \
gercekten de bir dakika kadar bekledikten sonra, kayittan yeniden tikirtilar duyulmaya baslandi ve doktor hilalin sesi yeniden duyuldu: -alo? benim.. evet evet, az once gonderdim. bir daha gelecegini
sanmam, tamamen atlattik sanirim. ... tamamdir... evet, merak etmeyin... artik sakladiginiz yerden cikarabilirsiniz... -
138.
+21 -11cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin cin
-
139.
+12 -2her defasında derim sunları temıze al kopyala yapıstır.. bekletme mılleti dıye... adam ruyadan onlayn yayın yapıyor sanırım
-
140.
+12 -2tavuk desem degildi cunku o kadar kucuk degildi. ayrica iriydi. ama cok kisa birseydi. yuvarlak degildi ama elleri ayaklari varsa bile hic gorulmuyordu, kafasi yok gibiydi,
ya da ben ne oldugunu anlayamadim. kopek degildi cunku cok daha hizli ve ritmik yuruyordu. resmen tek tek adim atiyordu fakat o kadar hizli ilerliyordu ki, attigi adimlardan ayaklarini secebilmek mumkun degildi.
hava tam olarak zifiri karanlik degildi, asiri koyu mavimsi bir renk vardi havada, o yuzden hicbirsey kolay kolay secilmiyordu. hizli yuruyen sey birden kayboldu.
cok tuhaf, kosarak gelen birseyin aniden kaybolmasi beni urkutmustu, birkac dakika boyunca yerimden kimildayamadim, gelen giden var mi yok mu diye yerimden cikamiyordum.
hayvanlar surekli ses cikariyorlardi, horoz durmadan otuyor, kopekler havliyordu. birden korkunck bir aciyla irkildim. attigim ciglik neticesinde butun hayvanlar kapali ambar kapisina dogru baktilar.
ellerimden kayan balta ayagima dusmustu, sol ayagiminda oyle korkunc bir aci vardi ki, acidan gozlerimi acamiyordum.
koskoca baltayi nasil dusurdugumu dusunurken birden ellerimin ne kadar terledigini, hatta boynumdan sirtima sirilgiblam oldugmu farkettim.
gozlerim hala kapaliyken ve ofkem tavan yapmisken butun gucumle kapiya saglam olan ayagimla bir tekme atarak disari cikmayi basardim. yerdeki baltayi aldim.
topallaya topallaya kulubeye gidiyordum. o kadar cok topalliyordum ki her topalladigimda dusmenin esigine geliyordum. artik kulubeye cok yaklasmistim.
tam vardim demisken birden sabah ezani okunmaya basladi. butun hayvanlar tekrar costu. saga sola kacismaya baslayan hayvanlara bakmak icin arkami dondum.
asil soku ise, sadece 10 saniye kadar sonra tekrar onume dondugumde kulubenin isiginin artik yanmadigini gordugumde yasadim. -
141.
+11 -1oksuruk seslerine uyanmistim. hasan dede hasta yataginda acilar icinde kivraniyordu. buna ragmen uzerindeki arapca harflerle yazili seridi cikarmiyordu. butun kogus basindaydi. oksurmekten halsiz kalm
isti hasan dede. mosmor olmustu. hastaliginin ne oldugunu bilmiyor, herhalde astimdir diye dusunuyordum. gardiyanlar apar topar geldiler. dedeyi disari cikardilar. kogustaki herkes ona iyi muamele
yapilacagindan emin olmak istermiscesine gardiyanlara yukleniyorlar, nazik olmalarini salik veriyorlardi. hasan dede daha once de gib gib revire gider, uc bes gunluk kontrollerden sonra geri gelirdi.
ancak bu seferki durumu epey kotu gorunuyordu. gardiyanlardan kollarini guc bela kurtardiktan sonra beni yanina cagirdi. apar topar kosup gittim. once kolunun altina alip bagrina basti, gozlerim
dolmustu.. kulagima egildi: "oglum, dedi. sakin.. sakin ama sakin dualari okumadan yatma. bir bildigim var benim. sakin unutma, dualari ihmal etme, dedi. allah omur verir de gelebilirsem yine.. sana
anlatmak istedigim seyler var..` diye fisildadi.\ -o ne bicim soz hasan dede.. dedim. derken dedeyi ugurladik. uzun bir muddet kogusu derin bir huzun kaplamisti. kimse konusmuyordu, ayibogan necmi
haricinde herkes yemeden icmeden kesilmisti. -neden, dedim bir sabah kahvaltisinda. neden bu kadar umutsuz konusuyordu hasan dede? hastaligi nedir? -bir hastaligi yok, dediler hep bir agizdan. elbette
buna inanmamistim, sanirim hastaligini bana soylememelerini ogutlemisti.. elimi cebime attim.. hasan dedemden bana emanet kalan tek seyi, icinde dualarin yazili oldugu kagit parcasini gibi gibi kavradim.
hasan dedenin bana anlatacagi sey neydi? ne olursa olsun hastaligini ogrenmeli, gerekirse kacmali, o an bilmiyordum ama bir sekilde olmeden onunla tekrar konusmaliydim. bugune kadar sormadigim sorulardan
dolayi icimi bir pismanlik duygusu kapladi. ofkeme yenik dustum, kalktigim yerden dogruldugum gibi tuvalete gittim. bekir abi tuvalette elini yuzunu yikiyordu. -hasan dedenin hastaligi ne?! -hicbirsey,
dedi bekir. elimi cebime atip dualari cikardim. -eger soylemezsen, bu dualari burada yirtacagim, dedim. blof yapiyordum, cunku velinimetimin sozunu ilk once ben cignetmez, cignemezdim. ancak hasan
dedenin beni bekir abiye emanet ettigini bildigim icin dedenin dualar konusunun vehametine degindigine ve bekiri bu konuda tembihledigine de emindim. -kanser.. dedi bekir abi. -akciger kanseri.. -
142.
+11 -1bembeyaz tenli, normal sartlar altinda guzel denilebilecek bir kiz oldugu halde, gozlerinin tuhaf renginden, yuzundeki acayip orantisizliktan midir nedir, o surekli agit yakar gibi aglayan kizin cirkin
surati bir an gozumun onune geldi. iceriye, hasan dededen sonra en cok hurmet goren, bir nevi kogus agasi vekili sifatinda olan fehmi abi ile onu takip eden bekir abi girdi. -oglum, dedi fehmi abi. sen
kafayi mi yedin? -abi dedim, sulari gostererek. -sullar! sullar! -tamam sakin ol! garip bir sekilde konusamiyordum. cenem kilitlenmisti. agzimdan kelimeler zar zor cikiyordu. suratimda bir egrilik yoktu
ama agzimi birden acamiyordum. bekir abi sulari kapatti. beni hemen hasan dedenin yatagina yatirdilar. bir yudum su icip sakinlestikten sonra fehmi abi: oglum sen manyak misin, neden bagirdin o kadar?
dedi. -e abi kapi uzerime kilitlendi, biriniz gelip acmadiniz, dedim. -lan kendin kilitledin ya! sonra da defolun gidin beni yalniz birakin diye bagirdin ya!. ustune sulari actin, igiblari kapattin.. \
afallamistim. aksini iddia etmek icin agzimi actim ama artik konusmak cidden canimi acitiyordu. bunlar dogru degildi. bunlari asla kabul etmeyecektim. insanlarin gozunde deli durumuna dusmeye alismistim
artik, ama ben bunlari yapmadigimi da biliyordum, deli olmadigimi da.. oturdugum yerden kalktim: -kusura bakmayin abiler.. dedim. yatagima gittim, kendi yatagima uzanip kitaptan sonra degil, kitaptan
once dualarimi okumak istiyordum. ancak beni bir surpriz bekliyordu, bir baska deyise simdi neden ilk once kendi yatagim yerine hasan dedenin yatagina goturuldugumu anlamis oldum. ben tuvaletteyken
icerde de garip bir hadise vuku bulmus, cikan olaylarin ardindan iki kisi tartismaya girip olayi tatsiz boyutlara getirince kucuk capli bir kavga cikmis. tam o sirada caydanligi tasiyan recep abi de
kavgadan nasibini alinca, butun caydanlik yatagima dokulmustu.. buyuk bir korku icinde, titreyen ellerimle kitabimi actim, kitap umrumda degildi, ancak icindeki dualar okunmaz hale gelmisti. buyuk bir
ofkeyle kendimden yasca buyuk pgibopatlara oyle bir baktim ki, herkesin basi onune egildi.. bana degil de, hasan dedeye olan mahcubiyetlerinden ileri geliyordu bu.. asil ben simdi ne tak yiyecektim,
oturup dusunmeye basladim. -
143.
+15 -5kogusta gunler gecmek bilmiyordu. can gibintisi ile odanin icinde volta atip duruyordum. bekir abi tuvalete girdi, o sırada tekrar gardiyan isteksiz bir bicimde ziyaretcimin oldugu anonsunu yapti.
yildiray abiyi beklerken, koyumun kizi, bu olaylar olurken en ihtiyacim olan sedef ten baskasi degildi bu gelen. ciceklerin ve koyun kokusunuda getirmisti yaninda. isil isil bakan gözleri beni eziyordu.
sonunda konusmaya basladi ve "nasilsin" dedi. "iyiyim" dedim. en ihtiyacim olan sey sarilmakti ama bu seferde demirler izin vermiyordu kavusmamiza. bir anligina herkesi herseyi unutmustum tek istedigim
sedefle konusmak ve basbasa bir gun gecirmekti. oylesine ihtiyacım vardi ki ona. en sonunda onun o cezbedici guzelligine, bakislarina dayanamadım olan tek bir gardiyani yanima cagirdim lutfen
parmakliklar ardindan konusalim dedim, izin vermedi. o an sinirim tavan yapmis bir halde belindeki jop a odaklandim ve kaptigim gibi indirdim kafasina. gardiyanin yere dususunu izledim. anahtarı aldim,
kapiyi actim ve sedefin dudaklarina yapistim. ellerime hakim olamadan muhtesem boyutlardaki goguslerine gitti ellerim. yavas yavas cozdum dugmeleri ve var gucumle yalamaya ve emmeye
basladim. sedef usulca inlerken bende o muhtesem vucudunu arzum ve istegimle kasip kavuruyordum. ufak ve atesli opucuklerden sonra. onunla birlikte olma istegim beni arka planda tuttu ve
sedefin henuz olmaz diye bagirislari karsisinda hicbir tepki vermeksizin ona sahip oldum, kusursuz kalcasini ve o gidis gelislerimi hic unutamadim. isimi bitirdigimde sedefe tekrar bir
opucuk kondurup onu koye yolladim. gardiyan ha uyanmisti ha uyanacak, bir seyler yapmaliydim ama ne .. -
144.
+11 -1son hiddetimle bagirarak yattigim yerden firladim. derin bir nefes cektim, cezaevindeki yatagimda, uyanmis ve oturur vaziyetteydim ancak bir sorun vardi. kabustaki birseyler devam ediyor gibiydi. o
tuhaf, saz sesine benzer, telli ve akortsuz igrenc ses devam ediyordu. karsimda halil abi yataginda arkasi donuk vaziyette oturmus, saz caliyordu. birden herkes ayni anda kafasini kaldirip bana bakmaya
basladi. butun herkes tum dikkatleriyle uzerime odaklanmis halde faltasi gibi gozlerle beni izliyorlardi. -n'oluyo/ dedim gucsuz bir sesle. insanlar ayni insanlardi, tek bir farkla: herkesin ama
istisnasiz herkesin gozleri sasiydi. - rifat oglum kendine gel.. o kadar kisa surede yanima kadar nasil geldigini anlayamadigim fehmi abi iki elini birden arkasinda kavusturmus, sanki komik birsey
varmis gibi siritarak benimle konsuyordu. -rifat, oglum beni duyuyor musun? bir yandan benimle konusuyor, bir yandan da siritmasi artiyordu. ellerimi degil, ayaklarimi kullanarak, resmen ayaklarimla
yataga tepik atarak, kendimi tuvalete atmak icin yataktan bir fuze gibi firladim ancak yanlislikla kafami duvara gecirdim. o hizla kendimi durduramamis olmaliydim/. iste simdi saz sesleri kesilmisti.
herkes basima toplanmisti, ve normal gorunuyorlardi. yinr tuhaf bir sekilde uyanip, insanlardan kacarak gidip kafami duvara vurdugumu soylediler. kafamin acisiyla yavas yavas duvara coktum. aci
cekiyordum.. kafamdaki aci belki de bana beyin travmasi gecirtmeye yetecek kadar siddetli bir aciydi ama cektigim aci bu degildi. butun bu vuku bulan olaylarin acisi kafami degil, yuregimi sizlatiyordu
artik. gucum kalmamisti. o an gayr-i ihtiyari aglamaya baslagidimi hissettim. hungur hungur degil, sessiz sessiz, icli icli agliyordum. tipki o koyunlarini kaybeden kiz gibi.. bekir abi battaniyesini
uzerime gecirdi. iki kolumdan kavrayarak -haydi, dedi. -haydi kalk abicm, yavas yavas.. yardim etsenize lan! biri cayimi getiriyor, oteki bir torbaya sarilmis buzu kafama koyuyordu. kafamin acisindan sag
gozum gormuyordu. elimle ogusturdum. sol gozumu de ayni elimle ogusturduktan sonra sag elimle cayima seker atmaya, yine sag elimle cayimi karistirmaya basladim/ birden kafamda simsekler sakti. sol elimi
hic kullanmadigimi o an farkettim ve yine o an dehset icerisinde gordum ki; sol elimin orta uc parmagini neredeyse hic ama hic kimildatamiyordum.. -
145.
+11 -1cinlama sesleriyle gozlerimi actim. yanimdaki asker cayini karistiriyordu. kabuslara aliskin oldugum icin, uzun uzun esnedikten sinra son derece sakin bir sekilde pencereden disarisini seyretmeyeTümünü Göster
basladim. hava bozuktu, yagmur ciseliyordu. asker, gulumseyerek -gunaydin, dedi. ben saskinlik icerisinde -emin misi? diye sordum. asker bana ben askere garip garip bakmaya basladik. askerler tarafindan
iyi muamele gormeye pek aliskin degildim ne yalan soyleyeyim. ama bu baska bir askerdi. kisa sari sacli, surekli gulumseyen, halden anlayan, iyi kalpli bir anadolu genci, yurdum delikanlisiydi.. -
kahvaltin 5 dakikaya gelir, kahvaltiya ek olarak baska birsey istersen bana soylemen yeterli.. \ hep bu ani bekliyormus gibi heyecanla firladim: -sigaran var mi kardes?? isminin ercan oldgunu
ogrendigim nobetci arkadasim, cebinden bir paket anadolu cikardi. pakete suratimi eksiterek bakarak "ulan harbiden de anadolu insaniymis" diye gecirdim icimden. -hic oyle bakma, dedi ercan. -bundan iyi
sigarayi ureten yok. yoklukta tavuk giben adam misali yumuldum pakete. -yahu dur kahvaltiyi bekleseydin, dedi ercan. -kahvaltiyi etmesem de olur, dedim. cildirmis gibi atesledim sigarayi, 1 gun boyunca
neredeyse hic icmemistim. az sonra kapi tiklandi, hademe ekrem abi kahvaltilari getirmisti. hastanenin dandik yemeklerini yedikten sonra ercan elimdeki kelepceyi cozdu sagolsun. ikinci sigarami hastane
penceresinden bahceyi seyrederek iciyordum. bahcede hersey yerli yerinde duruyordu. 3 katli ve bombeli bahce havuzu her zamanki yerindeydi. -rahatca tuvaletine gidersin kardes, dedi. ancak disari cikip
beni de zor duruma koyma e mi.. -ayip ediyorsun, dedim. bir sure sonra canim gibildi, sedefin getirdigi kitabi aldim, ziyaretci koltuklarindan birine oturdum. kitabin kapaginda dev harflerle "ozgurluk"
yaziyordu. yazar yabanciydi, "allahallah" dedim. biraz karistirdim, bir hastanin basindan gecenleri anlatiyordu. -herhalde bana hediye vermek istedi, buldugu ilk kitabi alip getirmis, diye dusundum. -
kim okuyacak bunu simdi.. kitabi komidinin uzerine firlattim. o sirada iceri ikinci asker girdi. -buyrun efendim, 103 numara burasi. yildiray abim bir elinde dosyalar, odaya girmisti. -burada oldugunu
ogrenir ogrenmez geldim, nasilsin bakalim? dedi. disardaki asker, elimdeki kelepcenin cikarildigini gorunce, ercana bagirmaya basladi -napiyosun lan sen delirdin mi! yildiray abi askerlere dondu: -
beyler, musade ederseniz muvekkilimle yalniz gorusmek isterim.\ askerler odayi terk ettiler. yildiray abi, bana dikkatle odaklanmis sekilde, ellerini birlestirerek kambur vaziyette oturmaya basladi,
gozlerini bana dikti: -nasilsin, iyisin degil mi? seni niye buraya getirdiler biliyor musun? -evet, dedim. pgibolojim cok bozuldu, bir pgibiyatristle gorusmek icin buraya getirildim. yildiray abi
gozlerime inanmamis gibi bakti: -bak aslanim, davada cok mesafe katettik. seni cikarmamiz an meselesi, boyle seylere hic gerek yok.. -ben deli degilim! diye atladim. -ben deli degilim, deliymis gibi
davranmaya calismiyorum, tek istedigim cezaevinden sucsuz ve aklanmis sekilde cikmak, delirmis sekilde degil.. \ avukat yildiray, kaslari catik vaziyette yere bakiyordu. asiri derecede dusunceli,
biraz da tedirgin, daha dogru bir deyisle gergin gorunuyordu. -sakin, dedi. -sakin ola bu hastane isini abartmayim deme.. iki gun yat ve hemen kogusuna geri don. -buna ben karar vermiyorum abi,
dedim. -bunu ben planlamadim! -tamam sakin ol! -bunu ben planlamisim gibi davranmaktan vazgec o zaman!! ofkelenmistim. bir sigara daha yaktim. -burada sigara icmenize izin veriliyor mu?? dedi. -
kimin umrunda??? ... yildiray abi sabrinin tastigini gosteren bir iki hareket yaptiktan ve biraz homurdandiktan sonra -bak kocum, dedi. -buraya gelmemin sebebi iyi oldugunu gormek ve sana ifadenle
ilgili birsey sormakti. seni anliyorum, cok zor gunler geciriyorsun, moralin, sinirlerin cok bozulmus. o yuzden sana kizamiyorum. simdi bana ne olursa olsun dogru cevap ver, tamam mi??? tepkisiz bir
sekilde sigarami icmeye devam ettim. - o gun emniyette ifadeni verirken, bicagi neden uzerinden tasidigin hakkinda ne soyledin? \ biraz dusundum, hatirlamaya calistim. gayr-i ihtiyari, kendimi
savunma icgudusu ile, korunmak icin demistim. -kendimi korumak icin, cevabini verdim. -kimden? -bilmiyorum, sadece guvenlik icin tasidigimi soyledim. -tamam, cok guzel. bu kadari yeterli. seni yakinda
buradan cikariyoruz, simdiden hazirligini yap, dedi ve bir iki dakika sonra yanimdan ayrildi.
-
kayra 40 yaslarda ısıtme kaybı yasıcaksın
-
bikerisinde yokluktan breaking bad
-
acaba kayraya bi zenci tecavüz etse
-
kaan kurala acayip sinir oluyorum
-
trabzonu doğradılar
-
atatürk kendisi bile bugünü görse
-
kayra kac dkya yeni hesap acip gelir
-
dün öğrenciler geldi
-
islamda sünnet olmak mecbur mu
-
beyler doğuda damada ve geline takılan altınların
-
sonundaa aldım be
-
basketbola atan kazanır kuralı gelmeli
-
3 trilyona araba önerisi
-
çakra patlatmak
-
her tarafta buhu
-
bu kayranın vücudu muydu la
-
cogu ünlü ayın dolunay oldugu zamanlar
-
neden playstation joystiklerine sensor koymuyorlar
-
züt deliklerinin süper sıkı ve girmesi çok zor
-
mersobahis
-
et yemeyen erkek geydir
- / 1