-
101.
+15 -3tam uykuya dalacakken bir tikirti duydum. amk sesin nerede geldigini anlamaya calisirken bir tikirti daha geldi. ses yukaridaki tahta catidan geliyordu. ne oldugunu anlamaya calistimsa da hicbirseye benzetemedim. hayir ust kat diye birsey de yok amk koy evinde bildigin tek katli kerpic. huzurum kacti, bahceye cikip bi sigara yakayim dedim ve bahceye ciktim
-
102.
+14 -2dedemin bu sozlerinden sonra moralim iyice bozulmustu. allah kahretsin dedim ve hemen yatagima dondum. yorganin icine simigibi ortundum ve icimden dua okumaya karar verdim.
daha besmeleyi cekemeden ayni sesi duydum. sanki birisi cama tas atiyordu. cama carpan bir tas sesi gibiydi. hemen disari baktim ama ortalikta kimseler yoktu. yukardaki
takirtilar iyice artmisti. sanki catinin ustunde birileri futbol maci yapiyor vay amk diye dusunmekten kendimi alamadim. yatagimdan cikip igiblari yaktim. dedemleri
uyandirdim. -nooldu oglum dedi dedem. dedim bu yukardaki sesler nedir? butun gece uyutmuyorlar beni. dedem: farelerdir evladim, bisey yapmaz onlar sana sen yat uyu dedi. o an
biraz olsun icin rahatlamisti. demek bunca zaman bosuna tirsmistim bu seslerden. gittim yattim. gozlerimi kapattim. uykuya hazirliyordum bedenimi. gevsemeliydim biraz. iki gunde inanilmaz yorulmustum.
guzel bir uyku cekmenin tam sirasiydi. guzelce dinlenmeliydim fakat nedense uyudugum uyku yarim yamalak geldi. sebebini anlayamadigim sekilde dinlenememistim.
ne kadar uyuyup uyumadigimi bile bilmiyordum. gozlerimi actim. hava hala karanlikti. hava karanlikti karanlik olmasina ama garip bir aydinlik vardi pencerede.
gozlerimi ogusturduktan sonra iyice dikkat kesildim. fakat artik emindim. bu igib kesinlikle ama keslinlikle penceremden gorulmesi mumkun, saga sola sizan sarimsi,
kulube seklindeki muhurlu tuvaletin los isigiydi. -
103.
+14 -2nasil yani? dedi. birden gozlerimi ona cevirdim. sedef dibimize kadar gelmis ac ve zavalli bir kopekten bahsediyordu. hayvancagiz burnunu ayaklarimizda gezdiriyordu.
butun kaburgalari sayilan bu zavalli kopege icim acimisti. -kopek rahatsiz ettiyse baska bir yere gidelim ama zarar vermez, dedi sedef. yok, dedim, ben su kopekten bahsediyorum.
elimle isaret etmek icin arkami dondum, ancak benim gordugum iri yari kopek yerinde yoktu. -iyi misin? dedi. betin benzin atti, rengin bembeyaz oldu dedi. yok, dedim.
yok birsey, bu aralar pek iyi degilim sanirim dedim. amk adim deliye cikacak diye korkmaya basladim, sanirim artik gordugum gariplikleri kendime saklamayi yegler hale gelmistim.
sedefle biraz daha opusup koklastiktan ve uzun uzun eski gunlerden bahsettikten sonra, merak etmesinler diye kalktik. korulugun girisinde son bir kez sarilarak ayrildik.
oradan kahvete gitmeye karar verdim. cocukluk arkadasim sedati gormek istiyordum, her yaz bulustugumuz ve top oynadigimiz, koydeki komsum sedat..
kardesimden ayird etmedigim sedat, eminim yine kahvede ya okeyin ya da batagin basindaydi. yolda bizim deli rizaya rastladim. -naber lan deli! dedim.
elinde bir adet yarisi icilmis marlboro uzun vardi, elime tutusturdu. oteki eliyle koy girisindeki mezarligi isaret ediyordu. -yok yok sagol, eyvallah. bende var dedim gulerek.
israrla elime tutusturdu. mezarligi gosterdi bana. bir yandan sigarayi tutturuyormus gibi yapiyordu ve tekrar elime tutusturuyordu. -ne diyosun amk delisi dedim . sigarayi yere atip kahvenin yolunu
tuttum. -
-
1.
+2Olum bu sedefte bise var bak
-
2.
0rezzervasyon
-
1.
-
104.
+13 -1neyse.. dedim. bununla ugrasacak vaktim yoktu. digerlerinin getirdikleri yetiversin dedim amk. asil amacima ulasmak icin
daha fazla bekleyemezdim. ancak arkadaslarla bulusacagimiz yere gitmeden once bi mutfaga gittim ve devasa ekmek bicagini
yanima aldim. ne olur ne olmaz dedim amk. uzerime en kalin montumu gecirdim. bunun tek sebebi bicagi tam olarak, kimseye
belli etmeden saklamam gerektigiydi. evde hizli adimlarla ciktim.. once cesmeyi, sonra camiyi arkamda biraktim. tam kahveye
varacakken yolun karsisindan gelen sedef beni gordu ve yanima kosmaya basladi. amk, dedim icimden. koylu guzeli, ilk defa
seni gordugume sevinemedim. simdi sirasi mi?! sedef: - naber rifat? nasilsin bakalim, dedi en cilveli edasini takinarak. -
sedefcigim su an onemli bir isim var, dedim ancak yanimda yurumeye devam etti. -ne o? haziran ayinda gocuklarini
giyivermissin?? eliyle kolumu kavrayip gibarak yuzunu yuzume iyice yaklastirdi: -ates mi basti??? kolumu ondan sert bir
hareketle kurtarip hafiften de ittikten sonra -kusura bakma, gitmeliyim, dedim ve adimlarimi hizlandirdim. -ne bu terslik
ne oldu simdi! diye bagirdi arkamdan. -ulan 2 gram adamligin var sandiydim! sen de ayniymissin! duymazdan geldim ve
adimlarimi daha da hizlandirdim. arkadaslar beni sozlestigimiz gibi koy kahvesinin onunde bekliyorlardi, sedatin agzindaki
sigarayi dusurmeden konusmaya basladi: -olm senin aklini deli mi gibti amk, haziran ayinin ortas- kes! dedim. uzatma.
garip garip bakinmaya devam ettiler. -neden bu kadar sinirlisin?? -soru sormayi biraksaniz da su kadinin evine gitsek
artik?? dedim. bozuldular ama birsey demediler. bir miktar daha yurudukte sonra, iste, nihayet gelmistik. 3 arkadas,
elimizde tabaklar, elvin teyzenin kapisinin onundeydik. -
105.
+13 -1-tevkif edildiler mi? -yok, dedi babamin sesi. daha belli degil. -bi konusalim bakalim, siz gozukmeyin amca. disardan gelen sesler tanidikti. babamin sesiyle beraber bir cok tanidik ses duyuyordum. kapi
acildi, iceri askerle beraber bizim koyde okumus iki kisiden biri olan yildiray abi girdi. yildiray abi izmirin iyi avukatlarindan biriydi, bucada oturuyordu. olayi duyar duymaz gelmis, butun aileye
mudahele etmis ve herkesi sakinlestirmisti. babamlarin benimle su dakika konusmasinin iyi bir fikir olmadigini savunmus ve benimle yalnizca kendisi muhatap olmak istemisti. icerde hepimizle tek
tek gorustu, bizi buradan en kisa zamanda cikaracagini, bize inandigini ve metin olmamiz gerektigini soyledi. mahkemenin neticesinin cok onemli oldugunu, ihbarin bir komplo olmasi ihtimali uzerinde
durdugunu vs bahsetti. -merak etmeyin, hersey aleyhinize oldugu kadar lehinize de. o kadinin cok eskiden beri gariplikleri vardi ama bu kadarini ben de beklemiyordum acikcasi. neyse, olan olmus artik,
ben sizi buradan cikaririm, diger turlusune ihtimal vermiyorum ama keske o bicak olmasaydi be kocum, dedi. isimi oyle zorlastirdin ki.. ne diyebilirdim ki? hukuk hakkinda en ufak bilgim yoktu, basima ne
gelecegini bilmiyordum. hersey mahkemeden sonra belli olacakti. yildiray abiden sonra gorevliden iki dakikaligina izin koparan kuzen de bizimle gorusmek icin iceri girdi. -gecmis olsun amcaoglu, dedi. ne
oldu size boyle amk? olanlari kisaca anlattim. -vay amk, dedi. ben de sehir disindaydim 1 haftadir, bileydim birakmazdim sizi valla o kadinin evine. manyak lan o kadin. zir deli amk. birgun cok iyi
birgun cok kotu, dengesiz amk. -lan dedim amk, daha 2 gun once cesmeden su doldurmuyor muydun sen? hangi ara sehir disina ciktin? kuzen yuzume dikkatlice bakti. -olm bisey mi icirdiler size burda? guldu.
ne cesmesi ne suyu? sinirlenmistim. benimle dalga geciyor olmaliydi. aksini dusunmek istemiyordum. -iki dakka delikanli ol lan! dedim. sen degil miydin testiye su dolduran?! hani sana deli derler
demistin, dedim. hani gozleme yiyordun? kuzen sasirmisti. - yahu bi kere mantikli dusun, niye su doldurayim? evde cesme diye bisey var. hem bizim testimiz yok ki zaten?? -
106.
+14 -2@432 lan kafasini gibtigim embesili su soruya cevap ver : turkiye mi daha doguda amerika mi? iki ulke arasinda 7 saat fark var. turkiyede sabahin 7sinde gunes dogdu diyelim. aradan 7 saat gecti. amerikada gunes dogdugunda sabah 7 ise turkiyede kactir? 7 saat sonrasi? 14 tur degil mi huur cocugu? simdi amerikada gecenin 12si oldugunu dusun. 7 saat dogusunda kac olur? sabahin 7si olmaz mi? amerikada yasayn birine amerika saatlerini mi ogretiyorsun sen amk liselisi seni doguran milf annenin aminda patlayayim
ozet: cografya ogretmenini gibeyim liseli -
107.
+13 -1-iceri gel..\ en hulyali ve gizemli havasini takinmis olan serfin, odasinda usulca oturuyordu. elvin iceri girdi. -kapiyi cek..\ elvin soylenenleri tek tek yapiyor, kapiyi da cektikten sonra iceriTümünü Göster
gecip oturdu. serfin, arkadasina elindeki bir bardak soguk serbeti uzatti: -simdi sunu bitir. -neden? bu nedir? diye sordu elvin. -soru sorma, kotu bisey degil. bir cesit buyu ama zararsiz. ailende ona
karsi yazilmis bir dua, tilsim varsa ona zarar vermemesi icin bunu icmen gerekiyor. elvin kocaman gozlerini arkadasinin gozlerine dikmis, korku ve dehset icinde bardagi aldi. tam dudaklarina goturmek
uzereyken birden geri cekti.. -ben emin degilim ya. korkuyorum.. -bisey olmayacak, dedi serfin. guven bana. hem onunla tanismak isteyen sen degil miydin?? elvin caresizce bardagi yudumladi, ve yavas
yavas bitirdi.. -tamam mi? dedi. serfin gulumseyerek -evet, diye fisildadi. -yaklas... odanin icerisinde buyukce bir legen vardi. legenin ici su doluydu, suyun icinde ise buyukce bir hamamtasi.
hamamtasinin icinde de su vardi. -hadi, seyret, dedi serfin. iki arkadas legeni film seyreder gibi seyretmeye basladilar. legenin icinde ne gorduklerine dair hicbir fikrim yoktu, ancak elvinin sordugu
soruyla birden irkildim: -kim bu kiz?? serfin: yukari koyden biri.. ismi ayse. -ne kadar cok koyunu var.. elvin saskinlikla tasin icini seyrederken, bir diger yandan odanin icinde tuhaf bir hareketlilik
vardi sanki. ilginc bir sekilde bazi mumlarin golgesi varken, bazilarinin golgeye dair hicbirseyi yoktu. bazi nesnelerin golgeleri asiri derecede orantisizdi. ancak ve ancak cok dikkat edilince
farkedilebilen ayrintilardi. -hazir misin artik? dedi serfin. seni gormek istiyor. elvinin elleri yerinde durmuyordu. paniklemis gibi bir hali vardi. -sonra yapsak olmaz mi? -olmaz! eger yuzyuze korkarim
diyorsan aynadan bak, dedi serfin. elindeki ucgen seklindeki iri ayna parcasini kapiya dogru tuttu. elvin aynaya buyuk bir korkuyla, zar zor bakiyordu. kapiya arkasini donmus olarak, aynanin yansimasi
araciligiyla, arkasinda bulunan kapiya bakiyordu. ilginctir, ne kapida, ne de elvinin arkasinda en ufak bir kipirdama olmadigi halde, elvin, avuclarini gibmaktan kanatmaya baslamisti bile. tam o sirada
bir kapi gicirtisi duyuldu. resmen kapi acilma sesiydi bu, hemen kapiya baktim ama kapida en ufak bir degigiblik yoktu, ben hicbirsey goremezken, elvin cigliklar atmaya basladi. saci basi alevlerle
tutusturulsa, ancak boylesine bir korkuyla, boylesine bir aciyla bagirabilirdi bir insan.. -
108.
+14 -2-gel bakalim.. guleryuzli bir doktordu hilal hanim, icten bakislari, canayakin tavirlari, insanin icini isitiyordu. profesor veya onun gibi tasakli bir unvani oldugundan herhalde hafiften yasini basiniTümünü Göster
almis bir hanimdi ama gercekten cok icten ve kafadengi biriydi. -soyle otur bakalim.. hilal hanimin hic bitmeyecek gibi duran gulumsemesi, acaba konusmanin sonunda da bu halini koruyabilecek miydi? hic
sanmiyorum, dedim kendi kendime. -anlat bakalim, nasilsin, hayat nasil gidiyor?? konusmak istiyordum aslinda, anlatmak istiyordum herseyi, oldugu gibi, tum ciplakligiyla.. ama cesaret edemiyordum ki..
acikcasi birisi bana yasadiklarimi, gordugum ruyalari anlatsa dalga mi geciyon diye samari yapistiridim diye dusunuyorum. hilal hanim birden gulumsemeyi birakip ciddilesti. -konusmak istemiyorsun
herhalde?? lan bi de soyle bisey var dedim kendi kendime, eger konusmazsam beni cezaevine geri yollarlar bu muallakler. en kotu kabusumu anlatmak bile sessiz durmaktan iyidir dedim. tam lafa baslayacakken
kapi tiklandi. -girin.. iceri giren askerlerden sevimsiz ve huur cocugu olani: -doktor hanim, bu hastanin basinda durmamiz gerekiyor, eger sizin icin de bir sakincasi yoksa. -ne munasebet ya! cikin
disari! hastane hademesi ekrem bey elinde koca bir fincan kahveyle, halihazirda acik bulunan kapidan iceri girdi, kahveyi hilal hanimin masasina birakti. -baska bi emriniz var midir dohtor hanim? hilal
hanim cerceveli gozluklerinin arasindan kaslarini catarak daha da sert bir ifade takindi: -beyefendileri disari alalim ekrem. doktor hademeye kukrercesine bakiyordu, hademe askerlere birsey diyecek gibi
oldu fakat askerler de hademeye dovecek gibi bakmaya basladilar. zavalli adam ne yapacagini bilemeden tepsisini kucaklayip apar topar disari cikti. -sizi son kez ikaz ediyorum beyler, disari! aksi halde
guvenlik cagiracagim! \ayni er, yinr cevap verdi: -doktor hanim, elimizde emir var, bu adam bir cezaevi mahkumudur, elleri kelepceli bile olsa, sizinle ayni odada yalniz olarak bulunmamasi icin
elimizde emir var. asker, elindeki dosyayi agir agir yuruyerek yavas ve uyuz hareketlerle hilal hanimin onune birakti. o ne kadar yavassa, doktor hilal da bir o kadar hizli, atik ve ofkeli hareketlerle
dosyadaki tek bir kagit olan uygulama metnini cikarip gozumun onunde parcalara ayirdi. tam o sirada guvenlik gelmisti. -beyleri disari alalim lutfen.. guvenlik gorevlileriyle askerler yaka paca
tartismaya basladilar ki, doktor bana bakip yeniden gulumsedi: -birazdan devam edecegiz, dedi. hayretler icerisindeydim, hayatimda hic boyle bir doktor gormedigimi itiraf ettim kendime.. -
109.
+13 -1
-
110.
+12-insallah.. dedim zerre kadar inanmayarak. yildiray abiyle adliye binasinda kime ait oldugu hakkinda en ufak bir fikrim olmadigi bos bir odaya gectik. -bak aslanim, dedi. seni kim niye ihbar ettiTümünü Göster
bilmiyorum. ki zaten ihbar edilecek birsey yapmak niyetinde olduguna da inanmiyorum. birinin sizi orada kadinin kapisinin onunde elinizde yemeklerle gorup de "bunlar katildir" seklinde olaganustu bir
yorumla dakikasinda ihbar etmis olma ihtimalini dusunuyorum ki bu da cok ama cok dusuk bir ihtimal, nitekim elvin nene nin evinin yakin civarinda bir komsusu hosbesi de yok. geriye son bir ihtimal
kaliyor: komplo. biri size tuzak kurdu, artik bundan eminim. tuzaklari kim kurar? sana dusmanlik besleyen insanlar. peki insanlar sana neden dusmanlik besler? - neden?? diye sordum saskinlik icerisinde.
kimseye bir zarari dokunmayan kendi halinde birine kim neden dusmanlik etmek istesin ki? -ben kimseye birsey yapmadim abi.. bu ihtimal de en az digerleri kadar sonuk. kusura bakma.. dedim. -iyi dusun
rifat.. dedi yildiray abi. iyi dusun.. birilerinin sana dusmanlik etmesi icin illa gidip eline bir tas alip da malum kisinin kafasini yarman mi gerek? belki de sadece damarina basmissindir farkinda
olarak veya olmayarak? -iyi de kim??? dedim. - kim olabilir?? hem ayrica ben icimden yemek goturmek geldi goturdum. bu kisi her kimse bunu planlamasi imkansiz! yemek goturmek fikri bana birileri
tarafindan verilmedi ki o kisiler tarafindan tezgaha getirilip tuzaga dusuruleyim. bu tamamiyle bana ait bir fikirdi, ben iyilik etmek istedim, aha halim ortada. \ yildiray abi her zamanki keskin bakislarla ortaligi suzen bir sahin
edasiyla kaslarini catmis, elindeki dosyalari uzaktan uzaga gozden geciriyordu. bir sigara yakti, odayi dumanlariyla kapladiktan sonra pencereyi acmak icin agir ve dusunceli adimlarla pencereye dogru yanasmakta iken
sozlerine kaldigi yerden devam etti: -yani sen simdi soyluyorsun ki, basina bu kadar is acan bu sacmasapan "teyzeye yemek goturelim" tantanasini hickimseye acmadin? hickimseyle paylasmadin? oyle mi? -
elbette paylastim yildiray abi. sen de biliyorsun, dostlarim sedat ve murseli arayip biraz yemek getirmelerini istedim. -peki sen onlarla bu is icin onceden mi sozlestin, yoksa paldir kuldur birden
telefonla mi arayip soyledin? yildiray abime guvenim sonsuz oldugu icin dogrulari soylemekten cekinmiyordum. -birden telefonla aradim abi, dedim. -peki sence onlarin yaninda hickimse yok muydu? yani
yalnizlar miydi, yoksa yanlarinda birileri var miydi? isin bu tarafini hic dusunmus muydun rifat?? \\ bir an oldugum yerde kalakaldim. evet, bunu hic dusunmemistim. mursel veya sedat pekala benimle
telefon gorusmesini sonlandirdiktan sonra yanlarinda bulunan kisilere hep beraber yemek goturecegimizi soylemis olabilirlerdi ve bu kisi veya kisiler de bizi cinayet isliyormusuz gibi ihbar etmis
olabilirlerdi.. -peki bunu sedat ve murselle konustun mu abi? dedim. -evet.. -eee? ne soylediler kim varmis yanlarinda?? \ yildiray abi burnunu cekti, omzundaki kepekleri dikkatli dikkatli silktikten
sonra sanki onemsiz birsey hakkinda konusuyormusuz gibi derin ve umutsuz bir nefes cekerek devam etti sozlerine: -gariptir, murselin yaninda hickimse yokmus. bu iyi bir haber gibi gelmisti en basta,
cunku geriye sadece sedatin yanindakiler kalmis olacak, cember iyice daralacakti. fakat oyle olmadi.. cunku sedat seninle telefonla konusurken her zamanki gibi kahvede okeyin basindaymis, isin kotu
yani ise oglen saati, tarla vakti, cok fazla kisi olmasa bile o anda kahvede kimlerin oldugunu hatirlamiyor.. -
111.
+13 -1hastaneye annem, babam, yildiray abi ve ben dordumuz gelmistik. babam: -oglum sen git esyalarini topla, biz de kaydiniTümünü Göster
aldiralim, dedi. annem de doktorumla gorusmek istedigini soyledi. -tamam, dedim. musayit vakti varsa gorustururum sizi. ...
odamin bulundugu kata ciktim. odamin kapisi kapaliydi, yavasca kapi kolunu cevirerek actim. icerde hic de beklemedigim
biriyle karsilasmistim: ercan. zamaninda bana cok iyi davranan bu genc asker, carsaflarindan yastigina herseyi
degistirilmis yatagimin basucundaki sandalyede oturuyor ve agliyordu. elinde simgibi birsey tutuyor, ve tuttugu sey her
neyse, ona simgibi sarilmis vaziyette agliyordu. -ercan??? dedim saskinlik icerisinde. ne isin var senin burada? ercan
aglamaktan kipkirmizi olmus sirke satan bir suratla bana bakti: -yok birseyim.. ... yavasca yerinden dogruldu, sanki butun
ailesi birden ayni gun olmus gibi kederli bir hali vardi. -benim icin mi geldin buraya? dedim merak icerisinde. ofkeli bir
sekilde bana bakti. -carsi izni.. dedi. bu kadar guleryuzlu ve iyi kalpli birinin boylesine degigib davranmasina epey
sasirmistim dogrusu. birden elinde tuttugu seyi ucundan goruverdim ve o anda saskinligim ikiye katlandi. kollarinda
simgibi tutup sarildigi sey, sedefin bana hediye ettigi "ozgurluk" ismindeki kitapti. kitabimi tuttugunu gordumu farkeder
farketmez kitabi komidinin ustune seri bir hareketle birakti ve bir o kadar seri sekilde oturdugu yerden kalkti.
gozyaslari hic dinmiyor, elleriyle surekli yasaran gozlerini siliyordu. -bir sorun mu var kardes??? dedim garip garip
bakarak. -yok, dedi. kusura bakma, kusuruma bakma.. \ bunlari soyledikten sonra bir ok gibi firlayarak odayi terketti..
allahallah, dedim. lan bu herif ne ariyor burda amk? diye dusunmeden edemedmi birden ilgimi cekiverdi bu kitap. hic acip
dogru duzgun okumamistim. yavasca kapagini kaldirdim, kitabin kapaginin altinda "seni okyanuslar kadar seven askin sedef"
yaziyordu. kitaba detayli bir sekilde goz atmaya basladim: bir delinin anilari anlatiliyordu kitapta. ya da onun gibi
birsey. assagi yukari yarisina yakini cikan yanginda yanmis olan bu garip kitabin butun sayfalarini hizli hizli cevirip
daha ayrintili goz atmaya basladim. sonlara dogru bir sayfada kalakaldim, cunku sayfa arasinda bir not vardi: sedef
tarafindan yazildigini dusundugum bu notta, tam olarak soyle yaziyordu ". "ancak okudukca anlar, okudukca farkeder insan.
"oku!" emirlerin ilki degil midir? oyleyse okumadan bilemez, anlayamaz insan. okumadan rahata eremez insan." altinda da
arap harfleri oldugunu dusundugum muhtelif harflerle yazilmis yazilar vardi. ilk once, nasil okuyacam ben bunlari amk
diye icimden gecirsem de, sonrada her satirin altinda parantez icinde turkce okunuslarinin yazili oldugunu farkettim.
isin en uzucu tarafi ise, bu duanin yarisindan cogunun yanip kule donmus olmasiydi. -herneyse, dedim. kitabi ve diger
esyalarimi cantama tiktiktan sonra assagi kata, hilal hanimi bulmak icin yola ciktim. -
112.
+12-buyrun nasil yardimci olabilirim?... hilal hanimin sevimli sekreterine umarsiz bir bakis attiktan sonra: -hadi ama, beni taniyorsun, dedim gulerek. ...Tümünü Göster
sekreter de gulumsedikten sonra calan bir telefonu cevaplandirdi. -alo? buyrun kim aramisti? randevunuz var miydi? \ vay amk dedim, kari randevusuz, yani
parayi pesin almadan kimseyi yanina bile yaklastirmiyor... -uzgunum hanimefendi, randevunuz yoksa sizinle gorusebilecegini sanmiyorum. zaten su anda kendisi
burada degil, hastane kurulunda toplantida.. ne demek, mersi. oldu o zaman... bi notunuz varsa iletebilirim... \ sekreter kiz, konusma sona erdikten sonra
sanki ben orada yokmusum gibi yeniden kagitlarina gomuldu. -demek suanda burada degil?? -evet/ -peki ne zaman gelir??? -bilmiyorum, soylemedi. toplantisi ne
zaman biterse. -peki, dedim. kurulda ne yapiyor bu doktorlar? maaslarini mi aliyorlar? dedim siritarak. komik olmadigini bildigim halde bazen mal mal
konustugum olurdu. sekreter kiz bana hafiften gicik olmus gibi bakti: -bir hastasi hakkindaki sahsi kanaatini hastane yonetimine beyan ediyor. yeterli mi??
-tamam, dedim yahu. kizmaniza gerek yok. -kizmadim ki... ... yeniden kagitlarina gomulen uyuz sekreterin yanindan ayrildiktan sonra assagi danismaya gitmeye
karar verdim. fakat bizimkiler ortalikta gorunmuyordu. -rifat burdayiz gel gel! arkami dondugumde yildiray abi tam karsimda beni almak icin gelmisti. -gel
bakalim, seninkiler kafetaryada oturuyorlar.. \ anne ve babamin yanina giderken koridorda, o sirada dagilmakta olan hastane genel kurulu uyeleriyle
karsilastik, elbette hilal hanim beni oracikta karsisinda buluverince hemen durdurdu: -demek buradaydin! dedi en bildik gulumsemesini takinarak.
-hosgeldiniz, avukat bey. -tesekkurler doktor hanim, nasilsiniz? \ ozel pgibiyatristimle avukatim tokalasirken kendimi inanilmaz ozel ve onemli biri gibi
hissetmistim nedense. sanki dunya benim etrafimda donuyormus gibi gelmisti. hayal kurmak fukara hobisi diye bosuna mi demisler? bu arada yildiray abim hilal
hanima mahkemeden, olanlardan. her yonuyle durumumdan ve taleplerimizden bahsetti. doktor hilal: -rifatcigim, ailenle tanismayi elbette cok isterim, ama
madem davan dustu, daha dogrusu seni serbest biraktilar, o hade seni taburcu etmeden once, onemli bir durum degerlendirmesi mahiyetinde son bir gorusme
yapmak isterim. bu gorusme neticesinde hakkinda edinecegim sahsi kanaat ve profesyonel gorusumu tekrar kurula sunacagim. oradan cikacak pozitif bir genel
kanaate gore seni taburcu edebilecegiz. elbette butun bunlarin olabilmesi icin en az 2 gece daha hastanemizde bizlere refakat etmen gerekecek.. -
113.
+12annemle babama olanlari anlattiktan sonra pek belli etmemeye calissalar da epey bozuldular. onlara hastanenin dandik
caylarindan ikram ettikten sonra mecburen teselli edip koye ugurladim. amk teselli edilmesi gereken kisi ben iken. onlari
ben teselli ediyordum. bu kadar yasadigim olay, hayata karsi olan direncimi kuvvetlendirmisti sanki. hilal hanimla (olumlu
sonuc ciktigi takdirde) son gorusmemizi yarin yapacaktik. yildiray abi ise bu gece gitmesi gerektigini, fakat yarin
erkenden beni ziyarete gelecegini soyledikten ve hastane bashekim yardimcisiyla kisa bir gorusme yaptiktan sonra hastaneden
ayrildi. ulan dedim, gene kaldim kendime. bu amina soktugum hastanesinde gene bir basimayim. ama dedim en azindan artik
ozgurum. sagimda solumda gotumun dibinden ayrilmayan askerler polisler vs yok. kafam rahat hic degilse diye dusundum. hava
ufaktan kararmaya baslamisti. bahceye cikar cikmaz sigaramin bittigini farketmem gec olmamisti. dogruca danismaya kostum ve
en yakinda bulunan bir markete kadar gidip bi paket sigara almamin mumkun olup olmayacagini sordum. -bir bakalim... cilek
tadindaki halkla iliskiler hatunu, bana bunun pek mumkun olamayacagini anlatmaya calisiyordu. -aslinda, dedi. siz burada
yatalak hasta seklinde kaydettirilmissiniz.. -evet, dedim. birkac gun oncesine kadar vaziyetim buydu.. \ gozlerimi iyice
buyutup korkutucu bir hale getirerek devam ettim: -yataktan disari adimimi bile atamayacak haldeydim.. \\ aslinda yalan
degildi soylediklerim, hakikaten de askerler birakmiyordu. ancak zavalli kizcagiz, birkac gun icinde boylesine hizli bir
iyilesmenin nasil olabilecegini saskin saskin dusunurken, bir diger yandan ben de bu hastanelerin danismalarindaki bol
makyajli genc kizlarin nasil ayni anda hem bu kadar saf, hem de bu kadar ciksi olabildiklerini dusunuyordum. -beyefendi,
dedi cilek tadindaki kiz. boyle isimlendirmistim onu, cunku kizil saclari, hafif cilli yuzu ve elmas pembesi dudaklariyla,
kremsanti uzerine oturmus bir cilek tadi veriyordu gozlerime... -
114.
+13 -1-hani lan! diye bagirdim hiddetle. -hani baban hastanede oluyordu? babana dair hicbirsey bulamamislar iste! dalga mi geciyorsun lan sen benimle! \ ikimizde ayaga kalkmistik ve ellerim buraginTümünü Göster
yakasindaydi. burak ise ellerimi yakasindan ayirmaya calisarak kollarimi tutuyordu. -manyaklasma!!! diye bagirdi. -duymadin mi konusulanlari! sakladiklari sey babam iste! senin manyak doktorun da
babama yapilan istismarin agir taslarindan biri! simdi anladin mi neden bu kadar cirpindigmi! \\ -ulan, dedim. ne yapsin bunlar senin babani??? neden saklasinlar? -anlatmama izin ver anlatayim!!!
-pekala.. dedim. anlat bakalim. seni dinliyorum.. \\ burak bir iki saniye yere baktiktan sonra, anlatmaya basladi: -babami bu hastanede sakliyorlar, cunku babamin vucudu bunlarin uyguladiklari bir
cesit alternatif tip tedavisine cevap verdi! ozon mudur nedir, oyle bisey. -eee? ulan ne guzel iste??? dedim hayretler icinde. -bunun gercekten guzel oldugunu mu dusunuyorsun? dedi burak titreyerek.
sinirden veya uzuntuden titriyordu artik. -bana bunun kotu olan kismini soyler misin guzel kardesim?? dedim beklenti icinde. burak konusmasina devam etti: -kotu, cunku bunu bu sekilde, oldugu gibi
disari lanse ederlerse bu doktorlarin da ipini keserler. cunku dunyanin piyasalarini elinde tutan en buyuk sektor, ilac firmalaridir. insanlar ozon denilen bu alternatif yontemin bu kadar ise
yaradigini kesfettikleri anda ilac firmalari para kaybetmeye baslayacak. bu yuzden tip dunyasi su an icin ozon terapi ve diger alternatif tip tekniklerinin onunu kesmeye calisiyor. bu doktorlar, ilk
basta zaten babamin kurtulamayacagini bildikleri icin, babami karanlik bir odada olume terketmisler. yalnizca bu hastaneye staj olarak geldigini sandigim genc bir doktor, nasil olsa olecek diye deneme
amaciyla babama bir sure kemoterapiye ek olarak ozon terapi uygulamis ve kemoterapi sirasinda dokulen saclarin, tuylerin ozon terapi ile yeniden ciktigini gormus ve hayrete dusmus. birkac ay daha
tedavilere devam ettikten sonra kanserin ilerlemesinin durdugunu gozlemlemis ve bir mucizeyi gerceklestirmis. \\ sinirim fevkalade yatismis, ilgi ile buragin anlattiklarini dinliyordum. -eee? dedim.
sonra?? burak bir sigara yaktiktan sonra olayin devamini anlatti: -sonra ilac firmalari tarafindan tehdit edilmisler. hep iki arada bir derede kalmislar. bir yandan babamin iyilestigini duyurmak
istiyorlar, fakat duyuramiyorlar. cunku nasil iyilestigi hakkinda bir rapor hazirlamalari gerek. normal sartlar altinda kemoterapiyle vs tedavi ve hayata tutunmasi sayesinde savasti ve kanseri yendi
gibi klagib bir hikaye uydurulabilirdi fakat babamin rahatsizliginin ismi habis melanom idi. yani en olumcul, tedavisi gunumuz sartlarinda pek mumkun olmayan, en kotu deri kanseri tipi. dolayisiyla
babamin iyilesmesi demek, gazetelere hatta belki televizyonlara haber olmasi demekti.. ve en nihayetinde takdir edersin ki, boyle bir durumda herkesin soracagi ilk soru "nasil?" sorusu olurdu. kendi
kendine yendi diyemezlerdi, cunku gibindirik bir devlet hastanesinin imkanlarinda bu kadar zorlu ve olumcul bir hastaligin sanki nezle veya gripmis gibi kolayca atlatilmasina hic kimse inanmazdi. ozon
terapi diyip dogruyu da soyleyemediler, cunku bu sefer de herkes ozona yonelecek, ilaclar piyasadaki eski onemini kaybedecek, ve ilac firmalari da bu hastanedeki butun doktorlarin kariyerlerini bitirip
koklerini kaziyana kadar kanli ellerini uzerlerinden cekmeyecekti. iste bundan dolayi, babami ha iyilesti, ha iyilesecek yalanlariyla tedaviye devam ediyoruz bahaneleriyle sakladilar durdular. oysa
babam iyilesmisti..\\ -nasil yani? dedim saskinlikla. -neden boyle birsey yapiyorlar peki? -cunku, dedi burak. kariyerleri, kazanacaklari paralar, toplum icindeki prestijleri bir insanin yasamindan
daha degerli.. bunu yapiyorlar cunku ilac firmalarinin cikarlarina ters dusmeyen, tedavi olurken bir yandan da kimyasal ilac almayi gerektiren bir tedavi metodu gelistirmeye calisiyorlar. bu yuzden
babamin uzerinde 3 yildir turlu turlu seyler deniyorlar. malesef maddi gucumuz olmadigi icin sesimizi kimseye duyuramiyoruz. \ -peki, dedim; madem hersey anlattigin gibi, oyleyse doktor hilal neden
senin babandan bahsettigimi diger doktora bir deli sacmasi olarak sundu??? madem bundan haberdar ve bunu saklamaya calisiyor, oyleyse bundan diger doktora hic bahsetmemesi, benim hayal arkadasimin
uydurmasiymis gibi lanse etmesinden daha yerinde olmaz miydi??? yani durup dururken essegin aklina karpuz kabugu dusurmus olmuyor mu sence de? -
115.
+12-bu ne lan?? dedim. burak dorde katlanmis kagidi yavasca acti. -hastane haritasi.. dedi. -ee? ne skime yaracak bu hastane haritasi??? -burada, cay ocagindan bashekimlige, morgtan muhasebeye her yerinTümünü Göster
plani acikca cizilmis ve tek tek belirtilmis gormus oldugun uzere.. -evet, dedim. -iste, gidecegin yer muhasebe. muhasebenin kasasinin icinde mavi bir dosya var. iste o dosyayi emniyete goturdugun anda
hepsinin isi biter. senin doktorun da dahil olmak uzere 20den fazla doktorun hastaneyi nasil onbinlerce lira zarara ugrattiklari, kacirdigi paralar, doner sermaye oyunlari vs butun aciklari bu dosyada
mevcut. son derece profesyonelce calisiyorlar. hafife alinacak bir organizasyon diyemezsin bunlara.. \\ saskinliktan ne diyecegimi bilemiyordum. hayretimi daha fazla gizleyemedim: -bu kadar cok seyi
nereden biliyorsun? ayrica madem elinde boylesine bir koz var da, neden bunu babani oldurtmek yerine salivermeleri icin kullanmiyorsun??? dedim. burak gokyuzune bakti.. tepemizden gecen bir askeri
helikopteri tum gurultusune ragmen kulaklarini tikamadan, elleri ceplerinde seyredaldi. beni dinlemiyor gibiydi, fakat birden, gozlerini uzaklasmakta olan helikopterden ayirmadan soruma cevap verdi:
elimde derken??? hangi elimde??? \ ciliz bir kahkahanin ardindan sozlerine devam etti: -elimde olan birsey yok.. at binenin, kilic kusananin.. dosyayi alirsan elimizde olur, alamazsan olmaz. benim
hastaneye girip onu oradan calmak gibi bir sansim yok, fakat senin var.. \\ bu sefer kahkaha atma sirasi bendeydi. alayci bir kahkahanin ardindan huzun ve nefretle karigib hislerimi soze doktum:
-senin masaligini yapacagim yani oyle mi??? senin icin once hirsiz, hemen ardindan da katil olacagim? senin keyfin icin? peki ya sonra?? sonra bana ne olacak?? ama dur.. dur.. bana ne olacagi kimin
umrunda oyle degil mi? hic hapishaneye girmemis biri olarak, hapishaneden yeni gelmis birine suc isleyip de kendine yeniden hapsi boylama olanagi tanima onerisinde bulunman o kadar aptalca, o kadar
beyinsizce ki, sana hayret ediyorum... \\ burak hala uzaklasmakta olan helikopteri izliyordu. biraz daha kigib bir sesle konusmasini surdurdu: -sen artik onlarin nazarinda delisin. deliligin resmi olarak
onaylandiktan sonra, -ki onaylandi!- bundan sonra yapacagin hirsizliklar, isleyecegin cinayetler, hatta tecavuzler, fanteziler bile bir herhangi bir suc teskil etmeyecek, iceriginde herhangi bir suc
unsuru barindirmayacak.. bu sayede babamin olumunden sen sorumlu olmayacaksin, onlar da cinayetten degil, ihmalkarliktan yargilanirlar yargilanirlarsa. peki sence onlarin akibeti benim umrumda mi???
hayir.. peki senin umrunda olmali mi??? hayir... -bi saniye bi dakka.. dedim bir anlam veremeyerek. ceza almadan cinayet isleyebilmem icin resmi olarak deli raporum olmasi lazim ve sen suanda raporumun
oldugunu soyluyorsun??? -evet.. -benim bu cinayeti islememin sebebi zaten, senin beni bu delilik yaftasindan kurtarman degil miydi??? ben zaten hali hazirda deliysem, oyleyse senin istedigin seyi neden
yapayim??? dogruca gider, kasadan dosyayi alir, kendi pazarligimi kendim yaparim??? \\ burak alay edercesine guldu, basini uyuz hareketlerle gulumseyerek saga sola cevirdikten sonra cevapladi:
-unuttugun guzel birsey ayrinti var ama... -ne gibi?? dedim. -benim hastaneye giremememle birlikte; senin de hastaneden cikamiyor olman gibi mesela.. -
116.
+12sanki iplerim cozulmus de serbest birakilmisim gibi, ya da az once gorduklerim hic olmamis gibi, bagira cagira yattigim yerden firladim. hemen isigi yaktim, vakit gecenin koruydu. yedigim yemek yarimTümünü Göster
kalmis sekilde yatagimin dibinde duruyordu. yatagimdaki harita burus burus olmus ve bir kosesinden cekistirilmis gibi yirtilmisti. kendimi frenlemeye calissam da, basarili olamadim ve hizli hizli
nefesler cekerek aglamaya basladim. cektigim nefesleri geri vermiyor, sadece hizli hizli nefesler cekiyordum ve cektikce gozlerimdeki yaslar daha da birikiyor, aglamam hizlaniyordu. -lan, yeter artik
amina koyayim, yeter! diye bagirdim. birkac dakika bu vaziyette duvarlari yumrukladim fakat bir sure sonra kendimi toparlayarak bunu yapmayi kestim. amk, dedim lan zaten millet delirdigimi tescillemis,
biraz daha bu sekilde dikkat cekmenin alemi yok.. artik bana cinlerin musallat oldugundan adim gibi emindim. aksi halde delirdigimi kabul etmek zorunda kalacaktim.. ah! dedim ah! nereden kaybettim hasan
dedenin dualarini. allah kahretsin! ustumu gibi gibiya giyindim. aslinda birseyler yapacaksam simdi tam sirasiydi, muhasebe odasinda birilerinin olmasi imkansizdi, saat gecenin 3u, bu isi yapmak icin
bicilmis kaftanti. koridora ciktim. bulundugum yer, yatalak hastalarin kati oldugu icin, ve saat gecenin uc bucugu oldugu icin pek kimseler yoktu ortalikta.. hizli fakat sessiz adimlarla, katta gezinmeye
basladim. bulundugum kat ikinci katti, ayni sekilde haritaya gore; muhasebenin de ikinci katta oldugu goruluyordu. yarim saattir neredeyse butun kati gezmistim, fakat muhasebeye dair hicbirsey yoktu
ortalikta. -lan, nasil olur? dedim. hastalarin odalarindan, tuvaletten ve bir iki temizlik esyasi deposundan baska birsey yoktu bu katta. caresizce odama geri dondum. her ne yapacagimi kestiremedigim
durumda yaptigim gibi, camdan disarisini seyretmeye basladim. hayattan tiksindigim anlarin tamamini olusturuyordu bu anlar. bu amini yolunu gibtigim hastanesinde ne gunlerim gecmisti. hastane bahcesinde
her zaman beraber oturdugumuz, ve ne zaman baksam buragi gordugum palmiyeli kamelyadaydi simdi gozlerim. ama ilginctir, ne zaman baksam mutlaka orada bulunan buragin yerinde yeller esiyordu bu kez.
-hayret.. dedim kendi kendime. -belki evinin yolunu bulmustur beyefendi.. banyoya girdim, kapiyi ve igiblari actim. hersey normal gorunuyordu. heryerin isiginin acik oldugundan iyice emin olduktan
sonra, "hele su haritaya bir daha goz gezdireyim, beli bir yerde hata yapiyorumdur" diyerek haritayi yataga degil, bu sefer yere yaydim. herhangi bir harektle egilmeden, comelmeden, tamamen ayakta, dik
ve kusbakisi bir pozusyonda, belki bakis seklimi degistirirsem, goremedigim bir hatayi gorurum mantigiyla haritayi incelemeye koyuldum. hersey ilk baktigimdaki gibiydi, muhasebe hala ikinci kattaydi.
yaklagib yirmi dakika kadar uzun uzun inceledikten sonra en sonunda, kucuk ve tuhaf bir ayrinti dikkatimi cekmeyi basarmisti: bodrum katta olmasi gereken morg, yerinde yoktu. -
117.
+13 -1bir ust kata dogru kosarak cikmaya basladim. ucuncu katta pansuman odalari oldugunu biliyordum. saga solda gezinen bir iki nobetci hastabakici-hemsire disinda ortalarda pek kimseler yoktu. kimselereTümünü Göster
gozukmemeye calisarak kapisi aralik olan ilk odaya daldim, evet, burasi bir pansuman odasiydi. guzel yuzlu bir nobetci hemsire, elindeki siringayla ilac cekiyordu. -pardon bakar misiniz? nobetci
hemsireyi ariyorum, dedim. -buyrun benim nasil yardimci olabilirim? -sizi acilden cagiriyorlar! hemen gelsin dediler acil bi durum varmis, eleman sayisi cok yetersiz mi ne oyle birsey dediler... \\ hemsire kiz elindeki
siringayi masanin uzerine attigi gibi kapidan firlayip kosmaya basladi. acile gidip bi tak olmadigni gorup geri donmesi icin minimum 5 dakikam vardi simdi. hemen cekmeceleri karistirmaya basladim. neyse
ki aradigim sey olan sargi bezlerini ilk denememde bulmustum. sadece gozlerim acik kalacak sekilde, kafami sarip sarmalamaya basladim. sargi bezlerinin dusmemesi icin, minik demir tokalarla birbirine
tutturduktan sonra, ve kollarimdan birini de hizlica sarip boynuma astiktan sonra odayi terkettim. hizli adimlarla tekrar yeniden assagi kata indim. yatalak hastalarin oldugu bu katta, rastgele odalara
bakmaya, iceride kimler var kimler yok hizlica goz atmaya basladim. butun odalar karanlikti, ve genellikle yatalak hastalar, ve hastalarin basinda bekleyen ve de uyumakta olan yakinlari vardi.. 97 numarali oda,
planimi gerceklestirmek icin en musayit olan odaydi. iceride uyuyan yalnizca bir tek hasta vardi ve basinda bekleyen kimse de yoktu. bu odalarin ortak ozelligi, icerisinde misafir ettikleri hastalarin
yatalak olmalari hasebiyle, mevcudiyetlerinde tekerlekli sandalye de bulunduruyor olmalariydi ve bir tek benim odamda yoktu ecdadini gibtigim tekerlekli sandalyesi. ses cikarmadan, yavasca iceri
suzuldum, tekerlekli sandalyeyi kaptigim gibi koridora cikardim. hemen oturdum ve bu sekilde surmeye devam ettim. teknoloji o kadar gelismis ki, eskiden ellerle tekerlekleri iterek surulebilen bu
aletlerin simdi playstation kumandalari gibi joystickli dugmeleri vardi. artik planimin son asamalarina gelmistim. eh, tekerlekli sandalyeye mahkum bir hasta olarak merdivenden inecek halim yoktu ya!
akulu araba suren cocuklar gibi, tekerlekli sandalyeyi usul usul surerekten asansorun basina geldim. bir an durdum, eger dogruca zemin kata inersem, on kapidan cikmak icin danismadan gecmek zorunda
kalacak, ve yine, yuzum gozukmuyor olsa bile, cok dikkat cekecektim. saat gecenin 4unde her tarafi sargili tekerlekli sandalye surerek hastaneden disari cikan biri mutlaka dikkat cekecekti. aklima
alternatif olarak yine bodrum kat geldi. -eger, dedim. ilk olarak danisma kat yerine bodrum kata inersem, oradan direk kafeteryaya cikiliyor. kafeteryanin hemen yaninda ise arka cikis kapisi var.
zamaninda dort tane askeri, morgtan cikar cikmaz ilk ben gormustum ve ben de kafeteryada oturuyordum. -tamamdir, dedim kendi kendime ve asansoru cagirma tusuna bastim. -
118.
+13 -1olaylari saskinlikla, hatta kelimenin tam anlamiyla agzim acik vaziyette izliyordum. -beyefendi lutfen sakin olur musunuz, dedi cilek kiz. -sakinim ben! -oyleyse sesinizi alcaltir misiniz lutfen, saat
sabahin 4 bucugu.. -yahu hayat memat meselesi bu!!! dedi kuzen ayni yuksek ses tonuyla.. -ciddi bir sorun var, telefonunu kac kez aradim acmadi! -beyefendi, lutfen.. dedi danismadaki kiz. -lutfen sakin
olmaya calisin.. -rifatla acilen gorusmem lazim, kacinci katta? sadece oda numarasini soyleyin, ben kendim bulurum onu. -durun, oyle damdan duser gibi gorusemezsiniz herkesle. ayrica saatin kac oldugunu
yeniden hatirlatmama gerek yok herhalde? hastamiz, muhtemelen uyuyordur suanda.. \\ kuzen sabirsizca etrafina bakiniyor, delirmiscesine parmaklarinin uclarini, beklemekten gibilan insanlar
misali masaya vuruyordu. elleri ayaklari bir an olsun rahat durmuyordu. -mesele nedir? diye sordu cilli kiz. -belki ben yardimci olabilirim size.. \ kuzen, bir an genc kizin yakasina bakti, ve
konusmasina devam etti: -bakin mehtap hanim.. \ vay amk, dedim. lan ben haftalardir kizin adini bilmedigim icin cilekli recelli sifatlar takiyorum, bizim kuzen bir bakista cozdu olayi. -... bu
gercekten acil bir durum. bu kadar acil olmasa bu saatte buraya gelmezdim. hemen, simdi kuzenimi buradan alip goturmem lazim, dedi kuzen. \\ beni de buyuk bir merak sarmisti. bu kadar onemli olan
neydi? seytan diyor cikar sargiyi, bezi, konus kuzenle. -odasina cikmaliyim, gerekirse uyandirmaliyim. bazi seyler uykudan daha onemlidir! \\ mehtap: -ne olursa olsun, kendisini suanda gormenizin
hicbir yolu yok. sizin yerinizde olsaydim, her ne kadar gece vakti de olsa, birkac kez daha telefonla aramayi denerdim. bakarsiniz belki acar..\ kuzen cebinden cep telefonunu cikardi, aceleyle numarami
secmeye basladi/. "ahanda, dedim simdi sictik iste." kuzen kararliydi, icimden "arama lan, kuzen! arama lan.. arama!!" diye geciriyordum. onun aramasi ve benim orada o vaziyette ortaya cikmam, bastan
assagi, tepeden tirnaga herseyin mahvolacagi anlamina geliyordu. kuzen nihayet numarami secti, arama butonuna basti ve telefonu kulagina goturdu. -
119.
+14 -3kucuk cocuklarin degil de, eskilerin dilinden dinleyince korkunc gelirdi gercekten ama ben hicbir zaman bu hikayelerin dogruluguna inanmamistim. 3 harfli diye birsey olduguna da inanmiyordum. ta ki o yaza kadar. hayatimin kabusa dondugu o yaza..
-
120.
+12 -1-hazir misiniz? dedim. -ne icin? dedi mursel. -iceri girmek icin, dedim. -alti ustu elvin nenenin bi elini opucez ne var
bunda gerilecek bu kadar, dedi. amk dedim relax gorunmliyim. sonucta onlara anlatmadim buraya niye geldigimizi. ote yandan
en iyi dostlarimi onlara sormadan etmeden, bile bile buyuk bir tehlikenin ortasina atiyordum belki de? buna gercekten
hakkim var miydi? ama artik bunlari dusunmek icin cok gecti. eve dogru yaklastim, elimi kaldirdim, icime derin bir nefes
cektikten sonra caldim kapiyi. ses gelmedi. yeniden caldm, ses yok. -iceri girelim beyler, kadincagiz uyuyor heralde, dedim.
kapiyi usulca acip iceri girdik. -elvin teyze?? elvin teyze!! kadin ortalikta yoktu. ne ses ne seda. her ev gibi bu ev de
iki odaliydi. sedat: belki de ikinci odadadir, yavasca bakalim, dedi. ikisi diger odaya yavasca girdiler, kadinin icerde
olup olmamasindan daha cok beni ilgilendiren sey ruyamin icine sican meshur portreydi. ama malesef ortalikta portreye veya
cerceveye benzer en ufak birsye yoktu, portrenin asili oldugu duvarda onun yerine uzun ve
tepeden tirnaga gumus islemeli bir ayna vardi. bir an aynaya bakakaldim. iki kucuk genc kizin yuzleri geldi gozumun onune.
kimbilir daha once kac kere bu aynada kendilerini seyretmislerdi? nedendir bilmiyorum ama bu aynadan ev cok daha net
gorunuyordu. sanki butun evin goruntusunu icine hapsetmisti. insanin baktikca bakasi geliyordu. bunca yil eski bir koy
evinde beklemis bir aynaya gore o kadar temiz ve berrakti ki.. aynaya bakmaya basladigim andan itibaren neredeyse tum
detaylari incelemistim. tek birsey haric.. bu mukemmel goruntuyu bozan birsey vardi. kendi gozlerim.. gozlerime bir muddet
baktim ve gayri ihtiyari bagirmaya basladim: gozlerim sasiydi.. butun gucumle bagirarak kendimi diger odaya attim. sedat ve
mursel karsilikli olarak kanepelere oturmus beni seyrediyorlardi. tam o sirada evin kapisi kirildi, diger odada oldugu
icin bunu goremiyorduk ama kapi kirilma sesinin hemen ardindan bir gurultu ve evin icine birilerinin dolusmaya
baslamasiyla ilgili sesler gelmeye basladi.
-
kayra 40 yaslarda ısıtme kaybı yasıcaksın
-
17 bin tl aliyorum
-
bikerisinde yokluktan breaking bad
-
pipisi olsada fark etmez ki olm
-
acaba kayraya bi zenci tecavüz etse
-
peşimde istihbarat servisleri olsa
-
trabzonu doğradılar
-
kayra kac dkya yeni hesap acip gelir
-
niye lan kimse demiyor
-
endonezya bali ucuz diolar la
-
dün öğrenciler geldi
-
islamda sünnet olmak mecbur mu
-
5 haziran 2026
-
çok ciddiyim soru sorcam
-
mesaj gönderirken dm falan rahat olun
-
komiklikler şakalar ehehe
-
beyler doğuda damada ve geline takılan altınların
-
çakra patlatmak
-
3 trilyona araba önerisi
-
bu kayranın vücudu muydu la
-
monkas ananın adı boxerıma başlık
-
her tarafta buhu
-
endonezyalı sevgilime aldıgım hediye capsli
-
mersobahis
-
dennis buroyla bir ani
-
moderatorler kendine
-
bu ehliyet kurs hocalari
- / 1