/i/Sinema

Sinema hayatı eşsiz kılar.
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +4 -2
    Bu film hakkında başlık açılmaması üzücü neyse içimde birikenleri yazayım... Hem Geronimo dan hem de filmin yönetmeninde uzun uzun bahsedeceğim üsluplu bir dilde beyler kültürümüzü anlatan önemli bir sinema filmi izlenmesi gereken bir film...

    “Her şeyi açıkça bildikleri halde diyorlar ki; ben kötü biriymişim. Hatta oraların en kötüsüymüşüm. Ben ne yaptım ki? Ağaçların gölgesinde ailemle yaşayıp gidiyordum” der Apaçi’lerin en ünlüsü Geronimo(Esneyen Adam). Elimize fırsat geçmişken bahsetmek lazım. Yoksa birazdan söyleyeceklerimin filmle en ufak bir alakası yok. Aklınıza gelen bütün soykırımları düşünün ve onları aklınıza gelen bir sayı ile çarpın demek Kızılderililere yapılan soykırımı biraz olsun kafanızda canlandırmak için yeterli sanırım. Keşifler öncesi Kıta’da yaşayan Kızılderili sayısı 140 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. Tarihin görüp görebileceği en vahşi soy tüketimidir Avrupa’dan gelen bu insanların yaptığı. Her yıl Yahudi soykırımını bizlere tekrardan ezberleten Hollywood, Kızılderili soykırımı hakkında bırakın bir sinema filmini, bir belgesel dahi çekmiş değil. Tony Gatlif bizlere bir soykırım filmi çekmese de, en azından filme Geronimo adını vererek bu soykırımı anmamıza vesile olmuş.

    Filmin başrolündeki kadın karakter, varoş bir mahallede insanlara umut olmuş ve o insanların hayatını değiştirmeye kendine görev edinmiş bir Geronimo olarak karşımıza çıkıyor. Aslında bir şaman olan Geronimo tüm ailesi katledildikten sonra bir savaşçı olmuş, Apaçi Kabilesinin bir kahramanı haline gelmiş. Bizim Geronimo’da Annesi faşistler tarafından öldürüldükten sonra küçük varoş bir mahallede küçüklerin ve bölgenin koruyucusu ve kollayıcısı olmuş. Ufak bir mahallenin akıl hocalığını üstlenmiş adeta.

    Gadjo Dilo, Transylvania, Exils gibi filmlerden tanıdığımız Cezayir asıllı Fransız yönetmen Tony Gatlif, bizlere bu sefer kendisinden alışık olmadığımız bir hikâyeyi, aslında bizlere hiç yabancı olmayan bir hikâyeyi, namusu anlatmış. Fransa’da yaşayan bir Türk ailesi kızları Nil’i gene kendileri gibi bir Türk’le (Tarık)evlendirmek isterler. Fakat Nil bir Çingene’ye âşıktır ve düğün günü anlaşıp kaçarlar. Fransa’nın güneyinde Çingene ve Türk’lerin yoğunlukta yaşadığı St. Pierre mahallesinde, eğitmen olarak görev yapar Geronimo. Kendi çocukluğu da varoş bir mahallede sorunlar içinde geçmiştir. insanlar arasında bir arabulucu, doğru yolu gösterici konumundadır. Derken Namuslarını temizlemek isteyen Türk’ler ve kardeşlerini canları pahasına koruyan Çingene’ler arasında orta yolu ararken bulur kendini. Birbirlerini delicesine seven bu iki aşığa hayatı pahasına yardım edecek bir yandan da bu tehlikeli mahallede hayatta kalma savaşı verecektir.

    Tony Gatlif denildiğinde tabiki de akla müzik gelir. Filmlerinde müzik daima ön plandadır bu yönetmenin. Çingene, ispanyol, Arap hatta tüm dünya müziklerinden bir parça bulabilirsiniz Gatlif’in filmlerinde. Yönetmenin seçtiği konulardan ziyade seçtiği müzikler filminin temelini oluşturur. Gatlif benim için müzik ile sinemayı en iyi harmanlayan yönetmendir. Çingene müziğini, yaşayışını, kültürlerini, dillerini dünyaya tanıtan, Emir Kusturica ile beraber bu işi en iyi yapanlardan biridir. Bu filmde de müzikler ön planda olup, sokak savaşlarını ritim tutarak yaparak insanlarla karşılaşıyoruz. Kavgalarının sonucunu taşlar sopalar değil, danslarındaki maharetler belirliyor bu insanların. Sonuç olarak bir Gatlif filminin en güzel yanı yine müzikleri olmuş. Filmin en can alıcı sahnelerinden birinde ise Nil’in Koca adayı Tarık(Tim Seyfi) ile Nil’in sevgilisi olan Çingene çocuğun abisi arasında ki karşılaşmada bir anda araya giren ibrahim Tatlıses şarkısı. Bıçak Tarık’a doğru sallanır Tarık bıçağı avuç içiyle yakalar ve bıçağı olanca gücüyle sıkar. Elinden kanlar fışkıran Tarık’ın bir anda ağzından dökülür “ Her demet, zalım felek ciğerime dokunma benim…”

    Baştanda söylediğim gibi bizlere yabancı olmayan bir film. Belki de her gün haberlerde duyduğumuz, namusunu temizlemeye çalışan insanların filmi olmuş. Filmi özel kılan da Fransa’nın ünlü yönetmenlerinden birinin Türk toplumuna bakışını örf ve adetlerini nasıl yorumladığı. Türk’lerin yurtdışında ki komşularıyla ilişkileri ve yaşantıları. Gatlif, yok ettiğimiz Sulukule’nin sakinleriyle görüşmek için sıkça istanbul’a gelen birisi, Türk kültürünü tanıyan bilen birisi. Tony Gatlif tarafından bu hikâyenin kaleme alınması bizler için bir artı. Dünya’nın en çok ezilen topluluğu olan Çingeneleri ve Türk örf ve adetlerini bir Fransız tarafından görmek için film izlenebilir. Sinema’da gözleriniz kapatıp sadece müziklerini dinlerseniz bile verdiğiniz paraya acımayacağınıza eminim. iyi seyirler.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    anasının amı artık ya
    ···
  3. 3.
    0
    kim bilir neler yazıyor...
    ···
    1. 1.
      0
      okumanı şiddetle tavsiye ederim panpa
      ···
  4. 4.
    0
    emek vermiş adam
    okudum
    ···