/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +1
    Ti-an(B)-"Hiç bir tanrı ile tanışmamıştım."

    Dede-"Normalde kimse tanrı ile tanışmaz ama sen istisnasın."

    Ti-an(B)-"Benim istisna olmamın amacı nedir?"

    Dede-"Sen kaderi değiştirebilecek iki kişiden birisin."

    Ti-an(B)-"Kaderin neden değiştirilmesi gerekiyor ki? Bu şekilde hayat devam edebilir."

    Dede-"Tanrılar sıkılmaya başlıyor. Dünyanın kıyameti ve yok oluşunuz için fazla bir vakit kalmadı."

    Ti-an(B)-"Kıyamet mi? Ben... "

    Dede-"Sana anlatmak ile uğraşamam. Gözlerini kapat. Bütün geleceği görmen gerek." Gözlerimi kapattım ve zihnimde sahneler canlanmaya başladı. Her şeyi görüyorum. La-Ateh'in bana gelmesini, Haylaus'u öldürüp dünyayı yok etmemi... Her şeyi. En son Kübra ile bir portalden gidiyoruz ve ondan sonrasını göremiyorum.

    Ti-an(B)-"Bana ne gösterdin böyle? Ben bunu istemiyorum. Bu kaderi istemiyorum."

    Dede-"Bu kaderi kabullenmek zorundasın. Canlıların geleceği buna bağlı. Hepiniz yok edilip yeni canlılar yapılıp dünyaya konacak ve sizin ruhunuz silinecek. Kahramanlar her zaman iyi gözükmezler."

    Ti-an(B)-"Kahraman olmak istemiyorum. Ben... Ben... Dünyayı yok edeceğim. Büyüğümü öldüreceğim. Ejderhaların neslini bitireceğim. Neden bu kaderi kabul edeyim?"

    Dede-"Eğer tanrılar eğlenmezse dünya zaten yok olur. Babanın ve diğer tüm ejderhaların cennette ruhları kalmaz hepsi yok olur.”

    Ti-an(B)-“Bunu yaparsam büyüğüm benden hayal kırıklığıymışım gibi bahsedecek. Ben bunu yapamam."

    Dede-"Yapabilirsin. Hatta bunu yapabilecek tek kişi sensin. Nedenini anlıyorsun değil mi?"

    Ti-an(B)-"Anlıyorum ama büyüğüm karşıma geçip bu şekilde konuştuğunda nasıl kötü biri olabilirim ki? Vicdanım susmaz. Hem doğa enerjisini de reddedeceğim. Doğa enerjisini kullanmazsam hangi enerjiyi kullanacağım ki?"

    Dede-"Onun da cevabını biliyorsun. Karanlık."

    Ti-an(B)-"O enerjiden nefret ediyorum. Bir kere yanlışlıkla kullanmıştım ve büyüğüm kurtarmıştı beni. O enerji balçık gibi. Yapıştığında çıkmıyor, tamamen temizlenmem bile aylarımı almıştı. Ve ben o enerji ile mi yaşayacağım?"

    Dede-"Zorundasın."

    Ti-an-"Başka kimse olmaz mı? Lütfen ben yapmayayım."

    Dede-"Seçme şansın yok. Kaderi değiştirebilecek tek kişi sensin. Şimdi git. Zamanı gelince bunları tekrar hatırlayacaksın. Bu geleceği anlatman gereken 2 kişi daha var. Ama onlar daha doğmadılar. Birkaç gün sonra saraya git ve kralı öldür. Kraliçe Fell sana yardım edecek." Dedi ve beni mağarasından dışarı itti. Ben de ağlayarak uçmaya başladım.

    KRALLIKTA iLK ZAMANLAR

    Karanlık enerjiyi kabul ettiğimden beri insanların takviminde 129 yıl geçti. Hafızamı hala değiştiremiyorum. Zaten Selim ve diğer çocuk doğana ve onlara geleceği anlatana kadar da değiştiremem. Ejderhaların çoğu katledildi ve benim yaptığım fanusa ruhları hapsedildi. Aslında fanusu bir nevi onların ruhlarını korumak için yaptım. Eğer tanrılar ruhları yok etmeye kalkışırsa fanus onların ruhlarını koruyacak. Umarım. Hemen doğsalar da hemen hafızamı değiştirsem. Çok acı veriyor. Karanlık enerjiden aldığım güç zihnimi de etkiliyor. Bana sanki yanlış şeyler yapmam için zorluyor. Tembellik, inatçılık, gurur, kibir... Zor zaptediyorum.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 27.
    +1
    GÜNÜMÜZ

    BiR BiNE (iÇiMDEKi ÖLDÜRME HiSSi VAHŞET)

    Selim-"Başından beri Ti-an(B) ile aynı taraftasınız."

    Bir Bine(V)-"işte şimdi saçmaladın."

    Lucius-"Arkadaşın kayboluyor. Pek saçmalayabilece... "

    Bir Bine(V)-"BiLiYORUM!." Kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Ama ne kadar denesem de vicdanım susmuyor. En sonunda:

    Bir Bine(V)-"Devam et." diyebildim.

    Selim-"Başından beri yaşadığımız her olay Ti-an(B) tarafından biliniyordu. Senin ve benim La-Ateh'e öleceğimiz, La-Ateh ile olan savaş, Haylaus'un ölmesi ve Ti-an(B)'nın yükselişi. Ve benim burada ölmem."

    Bir Bine(V)-"Yani geleceği görebilmesi onun dünyayı yok etmesini, Haylaus'u öldürmesini ve cenneti yok etmesini haklı mı çıkarıyor?"

    Selim-"Şu ana kadar yaptığı her şey bugüne gelmek içindi. Kendi hafızasını bile değiştirdi."

    Bir Bine(V)-"Tamam. Diyelim ki dediklerin doğru. O zaman düşman kim?"

    Selim-"Sana bir şey soracağım. Binlerce yıl önce dinazorlar yaşadı. Cennette hiç dinazor ruhu gördün mü?"

    Bir Bine(V)-"Hayır da konuyla ne alakası var?"

    Selim-"Asıl düşmanımız oradan savaşı izleyen tanrılar. Eğer Ti-an(B) La-Ateh ile olan savaşta hepinizi yenseydi veya size yenilseydi ne dünyada ne cennette canlı varlık kalmayacaktı. Yeni varlıklar yaratıp dünyaya koyacaklardı. Ama Ti-an'nın pes etmesi işi değiştirdi. Çünkü tanrılar oyunlarının sonunu görmek istiyorlardı. Bar'ı yem olarak kullandılar, şu anki canlıların yok olmasını istemeyen dört tanrı vardı. Haylaus, Cerberus, Lucifer ve deden."

    Bir Bine(V)-"Dedem mi?"

    Selim-"Evet. Ama deden La-Ateh tarafından öldürülmüş, Lucifer ve Cerberus'un oyu sayılmıyordu. Geriye bir tek Haylaus kalmıştı. Onun için Bar'ı kullandılar. Ve şimdi önlerinde engel yok"

    Bir Bine(V)-"Ama Haylaus'u öldüren Ti-an(B)'dı. O öldürmese demek ki dünya sağlam kalacaktı."

    Selim-"Olayı kavra. Zaten tanrılar Haylaus'un ölüm kararını verdi. Ne olursa olsun Haylaus ölecekti. Gücü boşa gitmesin diye Ti-an(B) onu öldürdü ve gücünü aldı. Tanrılara karşı çıkabilmesi için son şansı bu."

    Bir Bine(V)-"O zaman neden Bir Bine(R)'yi öldürdün?"

    Selim-"Kaderimden kaçamazdım. Kaderin bana biçtiği rol buydu. Eğer onu öldürmeseydim sen de beni öldürmeyecektin." Gülümsedi ve:

    Selim-"Ti-an(B) bu savaşta ölenleri ve dünyada öldürdüklerini tekrar dirilteceğini ve yeni bir dünya yaratacağını söylemişti. Umarım bu savaşı doğru kişi kazanır." Dedi ve bedeni kayboldu. Hiç istifimi bozmadan yerden kalktım.

    Lucius-"Şimdi nereye gidiyoruz?"

    Bir Bine(V)-"Ti-an(B)'nın yanına. Durdurmamız gereken bir savaş var."
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    +1
    DERYA

    Bir Bine(E) meditasyon yapmaya başladı. Gerçekten büyük bir yük var omzunda. Biz arkadan destek olsak da önden savaşıp Ti-an(B)'nın karşısına çıkacak kişi o. Yer gök sallanıyor. iki ejderhanın savaşı gerçekten de çok tehlikeliymiş. Birbirlerine durmadan bir şeyler atıyorlar. Sadece ateş değil; su, toprak, hava, siyah bir madde... Ve daha ilk kez gördüğüm yüzlerce şey. Ti-an(B) genel olarak savunma yapıyor. Tsi-ar o kadar mı güçlü? Hayır hayır. Ti-an(B) bazı saldırılardan sıyrılırken bazı saldırıların üzerine gidiyor ve saldırıdan sanki bilerek hasar alıyor. Sanki sanki... Anladım. Havaya halka çiziyor. Bir Bine(E)'nin bize kullandığı halka. Ve bitmek üzere.

    Derya-"Beyaz. Havadan biriktirdin aurayı ayaklarıma ver ve beni şu noktaya fırlat."

    Beyaz-"O kadar hava akımı verirsem havada dengede kalamazsın. Hem enerjimi daha tam toparlamadım."

    Derya-"Acele et. Fazla zamanımız yok. Ne kadar varsa ver." Mecburen beni dinledi ve tüm biriktirdiği hava akımını ayağıma verdi. Ve çok hızlı bir şekilde havaya fırladım. Ti-an(B) da tam düşündüğüm gibi oraya doğru gidiyor. Eğer onun çemberini bozabilirsen zinciri çıkaramaz. O kadar büyük bir şeyin karşısında sinek gibi kalıyorum. Nasıl bozacağım ki onun dengesini? Benim biriktirdiğim bütün aurayı tek seferde salarsam belki dikkati dağılır. Gözünü hedef almalıyım. Biriktirmeye başladım. Çemberin sonuna yaklaştıkça geriliyorum. Gerçekten de kocaman. Bizi nasıl görebiliyor onu bile anlamış değilim. Son gücümle hava akımını gözüne saldım. Ve o da her doğal canlının yapacağı gibi gözünü kırptı ve rüzgar akımını göz kapağı yedi. Bana bakmasıyla birlikte aşağı düşmeye başladım. Enerjim kalmadı zaten. Tüm enerjimi bu saldırıya yönlendirmiştim. Havada beni yakalayan Ti-an(k) oldu.

    Ti-an(k)-"Neden oraya gittin?"

    Derya-"Başaramadım. Çemberi tamamladı."

    Ti-an(B)-"Zinciler yükselin ve bu ejderhayı yakalayın." Hava ile çizdiği çember havada parlamaya başladı ve içinden zincirler yükselmeye başladı. Tsi-ar düşündüğüm gibi kaçamadı. Zincirlere yakalanınca olduğu yerde kalakaldı.

    Tsi-ar-"Bir çember çizdiğini anlamıştım ama bu çemberin olacağını düşünemedim."

    Ti-an(B)-"Düşünememen normal çünkü beni yenmeye odaklanmadın. O çocuğa gönderdiğin gizli mesajı duymadım mı sadın? Sen bile beni yenemeyeceğini kendine kabul etmişken beni onların yeneceğini düşünüyorsun. Çok aptalsın."

    Tsi-ar-"Sen ise çok gururlusun. Sen de farkına varmadın ama bu aptalın sana bir sürpizi var. Sana vuran hiçbir saldırım rastgele değildi. Üzerine bak." Üzerinde yeşil yeşil lekeler vardı. "Hatırladın değil mi?" Çok sinirlenmişti. Çığlık atmaya başladı.

    Tsi-ar-"Bunu durduramazsın Ti-an. Ve eminim ki çok acı çekeceksin."

    Derya-"Ne yaptın ki ona?"

    Tsi-ar-"Doğru soru ne yapıyorsun? Şu an temizleniyor. Karanlık enerjiden arınıyor. Doğa enerjisi de onu reddetti. Bir daha sözcükleri kullanamayacak." Üzerindeki yeşil lekelerden siyah siyah damlıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 29.
    +1
    Bir Bine (Ejderha'nın Mağarası)

    ikisi de uçtuktan sonra savaş çok farklı bir boyuta ulaştı. Biz sadece izleyebiliriz. Başından beridir Ti-an(B) ile dövüşmeye hazır değilmişiz. Kelimeler havada uçuşuyor ve çoğunun anldıbını dahi biliyorum. Aramızda en fazla kelime bilen Beyaz bile ilk kez öğreniyormuş gibi izliyor. Ama dikkatli izliyor.

    Ti-an(k)-"Buradan uzaklaşmalıyız. Geride yeni bir plan yapıp saldırmalıyız."

    Bir Bine(E)-"Biz bu savaşa başından beridir hazır değilmişiz. Baksana. Şunun yarısı... Hatta tek kelimesi ile savaşı kaybettik. Sen felç oldun, eğer Tsi-ar yetişmeseydi ölecektik. O haklıydı. Hazır değildik." haklı olduğumu biliyor. Boynunu biraz büktü, sonra tekrar kaldırdı. Bana baktı ve:

    Ti-an(k)-"La-Ateh de ölümsüzdü. Bir tanrıydı. Onu yendik. Hatta sen yendin. Bunu da atlatacağız."

    Bir Bine(E)-"La-Ateh güç peşindeydi ve hamlelerini gücü üzerine kullanıyordu. Ama bu seferki öyle değil. O da bilge. O da biliyor bizi yalnızca güç kullanarak yenemeyeceğini. Hem bu sefer bana güç veren bir fanus ve arkamda bana öngörü gönderen biri yok. Ve rakibimiz bir ejderha tanrısı."

    Ti-an(k)-"Zayıf düşünürsek zayıf düşeriz. Biz elimizden geleni yapalım. Kaybetmeyeceğiz. Yine kazanacağız. Ve bu son olacak."Beni cesaretlendirmeye çalışıyor biliyorum ama içten içe korkuyorum. Ölmek kolaydı ama yok olmak? Bu beni korkutuyor. Kendimi toparlamam lazım. Zihnimde bir ses yankılandı. Tsi-ar benimle konuşuyor.

    Tsi-ar-"Daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. Kendini toparla. Kendini küçük görme. Her küçük kişi en büyük olma potansiyeline sahiptir. Onu anca 10 dakika daha tutabilirim. Eğer aklımdaki planı uygulayabilirsem savaşı sizin seyrinize bile değiştirebilirim. Sakinleş." Haklı. Sakinleşmem lazım. Derya ile Beyaz'ın yanına gittik. Gözlerimi kapattım ve kendimi rahatlatmaya çalıştım.
    ···
  5. 30.
    +1
    GÜNÜMÜZ

    Böyle bir şey yaşadığımı hatırlamıyorum. Haylaus'un anısı mı bu da? Hayır. Benim anım olduğuna eminim. Ama ben bu yolu kendim seçtim. Kimse bana seçtirmedi. Karanlık enerjiyi de kendim kabul ettim. Biri zihnim ile mi oynuyor? Fatih denen çocuğu göremiyorum. Yoksa o mu? Bir de sarı gözlü bir adam vardı. Zihinlerde dolaşabiliyor. Ama o da çok uzakta.

    Ti-an(B)-“Hayal kırıklığına uğraman gerçeği değiştirmeyecek. Ben artık herkesten üstün bir varlığım.”

    Tsi-ar-“Küçük iken de böyleydin. Her zaman bir şeyin en iyisini olmak isterdin. Uçmanın, kelimeleri kullanmanın, enerjiyi yönetmenin… Nasıl oldu da hırsına yenik düştün?”

    Ti-an(B)-“Hırsıma yenik düşmedim. Gerçeği gördüm. Bana katıl. Artık zayıf canlılar olmayalım. Artık tanrıların kuklası olmayalım.”

    Tsi-ar-“Eğer bunu iyi niyetle yapıyor olsaydın yanında olurdum Ti-an(B). Ama niyetin iyi değil. Bunu gözlerinden görebiliyorum. Güç arayışındasın. Hala. Peki cenneti yok edince ne olacak? En güçlü sen olunca ne olacak? Mutlu mu olacaksın? Hayır. Yalnız kalacaksın. Kimse kalmayacak yanında. Çünkü onların hepsini öldürmüş olacaksın.”

    Ti-an(B)-“Bu kadar konuşma yeter. “ dedi ve uçmaya başladı. Tsi-ar da aynı şekilde uçmaya başladı. Ve birbirlerine saldırmaya başladılar.
    ···
  6. 31.
    +1
    Siyah ejderha ve yanındaki insan saldırıya geçtiler. Arkadan beyaz ejderha destekliyor. Anlayabiliyorum. Bana direk saldırı deneyecekler. Üzerime doğru gelirken

    Ti-an(B)-"Tau nim" dedim ve uçmayı kesti. Aşağı düşmeye başladı.

    Bir Bine(E)-"Ne oldu?" Cevap vermiyordu. Şaşırdım biraz. Felç ettiğimi anlamadı mı? Oysa ki çok bilinen kelimelerden. Onların büyüğü bir ejderha olmadığı için bilmemeleri normal. Bozması da kolay. işlerini tek seferde bitireceğim. Karşımda daha fazla kişi beklerdim. Sadece bunların beni yenmeye yeteceğini düşünmeleri... Ne aptallar. Çok nostaljik bir hareket ile bitireceğim. Kafamı havaya kaldırdım ve tepemde yine bir ateş bir biriktirmeye başladım.

    Kübra-"Hadi ama. Yine mi güneş? Başka saldırın mı yok. 2 saat bekleyemem." Artık elimdeki güç ile 2 saat beklemesine gerek yok. Direk biriktirip üzerlerine fırlattım. Ne olduğunu bile anlamadan ölecekler.

    -"Tau ban" Biri siyah ejderhanın felçini kaldırdı. Ve daha sonra da biriktirip attığım güneşe karşılık vermeye başladı. Yüzünü net göremiyorum ama sesiden kim olduğunu anladım. O benim büyüğüm. Tsi-ar. Güneşi gerçek anlamda eritti. Patlayacağı yerde eridi ve söndürdü. Karşımda dikilmiş duruyordu.

    Tsi-ar-"Uzun zaman oldu Ti-an(B). Gururunu yok sayıp, bütün tabiatı mahvedip buraya gelmen de seni kötü yetiştirdiğimin bir kanıtı. Öncelikle kendime, sonra da senin için hayal kırıklığına uğradım. Birden fazla kez."

    Bunları duyunca aklımda belli belirsiz anılar canlandı.

    ANI

    Kiminle konuştuğumu hatırlıyorum. Şekli bile aklıma gelmiyor. Sadece konuştuğum ve aldığım cevaplar aklıma geliyor.

    Ti-an(B)-"Bunu yaparsam büyüğüm benden hayal kırıklığıymışım gibi bahsedecek. Ben bunu yapamam." O zamanlar daha küçük bir ejderha olduğumu hatırlıyorum.

    -"Yapabilirsin. Hatta bunu yapabilecek tek kişi sensin. Nedenini anlıyorsun değil mi?"

    Ti-an(B)-"Anlıyorum ama büyüğüm karşıma geçip bu şekilde konuştuğunda nasıl kötü biri olabilirim ki? Vicdanım susmaz. Hem doğa enerjisini de reddedeceğim. Doğa enerjisini kullanmazsam hangi enerjiyi kullanacağım ki?"

    -"Onun da cevabını biliyorsun. Karanlık."

    Ti-an(B)-"O enerjiden nefret ediyorum. Bir kere yanlışlıkla kullanmıştım ve büyüğüm kurtarmıştı beni. O enerji balçık gibi. Yapıştığında çıkmıyor, tamamen temizlenmem bile aylarımı almıştı. Ve ben o enerji ile mi yaşayacağım?"

    -"Zorundasın."
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    +1
    Ti-AN(B)

    GÜNÜMÜZ

    Şimdi içimdeki acı ve pişmanlığın sebebi belli oldu. Kübra'nın dedesini dünyaya hapseden kişilerden biri de Haylaus. Hatta hayvanlarının katledileceğini ve insanların zekileşeceğini uyarmasına rağmen dinlememiş. Pişmanlığı da bu yüzden. Aklımda bir sahne canlandı. Kübra’nın dedesi ile görüştüğüm bir sahne. Bu Haylaus'un anısı değil. Benim anım. Bu da nereden çıktı şimdi? Ben onunla daha önce hiç görüşmedim ki? Belli belirsiz sahneler canlanıyor.

    Kübra-"Saldırsana artık!" Beni mi kışkırtıyor? O vurduğu yumruk ona cesaret vermiş olmalı. Sadece boş anıma denk geldi ve o kadar canımı bile yakmadı. Ama şu bir gerçek. Daha vahşeti kullanmadı.

    Hayvanlar saldırmaya başladı. Hinn de önden geliyordu. Üzerime koşsa da hayvanların güçleri bende.

    Ti-an(B)-“Tüm hayvanlar. Durun. Emrediyorum.” Hepsi olduğu yerde durdular.

    Hinn-“Kımıldayamıyorum. Haylaus’un gücünü kullanıyor.”

    Ti-an(B) –“Hepiniz benim rakiplerime saldırın.” Hepsi onlara doğru harekete geçmeye başladılar. Hinn bile.

    Derya-“Beyaz. Onları uyutabilecek bir söz var mı?”

    Beyaz-“Var ama bu kadar kişiye çok enerji harcarım.”

    Derya-“Onları öldürmememiz lazım. Onları uyut.”

    Beyaz-“Hinn’i de biri durdurması lazım. Benim gücüm ona yetmez.”

    Bir Bine(E)-“Hinn’i biz hallederiz. Siz diğer hayvanları halledin.” Dedi ve Hinn karşımızda belirdi. Gerçekten boyu düşmanken daha uzun gözüküyor. Isıracak iken son anda kendimi geri attım ve üzerine ateş fırlatarak cevap verdim. Ama izleyici olduğu için ateşimden ışınlanarak kaçtı. Arkamda belirdi. Yine tam ısıracakken bu sefer de Ti-an(k) kafasıyla Hinn’i itti. Hinn bayağı yerde sürüklendi.

    Bir Bine(E)-“Zarar vermemeye çalış. Sadece bayılt.”

    Hinn-“Yine aynı hataya düşme. Ormanda seninle dövüştüğümüzde az daha ölüyordun ve şu an o halimden milyon kat daha güçlüyüm. Öldürmen gerekse bile öld…” derken Beyaz arkasında belirdi ve onu sımsıkı sardı. Gücünü emiyordu. Hinn belli bir süre sonra bayıldı.

    Beyaz-“Öldürmemize neyse ki gerek kalmadı. Enerjimin çoğu gitti. Fiziksel olarak kendimi iyi hissetsem de enerjimin çoğu bitti.”

    Derya-“Sen o zaman arkada biraz enerji toparla. Biz Ti-an(B) ile savaşırız.” Dedikten sonra Beyaz arkaya geçti ve enerjisini toparlamaya başladı.
    ···
  8. 33.
    +1
    Bu hareketleri çok saçma. Tanrılığa yaklaştıkça zihni açılması gerekiyordu. Daha çok savaş isteği ile dolmuş. insanlarda böyle bir etki yapıyor olsa gerek. Zamanı geldi galiba.

    Ti-an-"Beni devirmek için son... " Derken aniden geriye doğru sürüklenmeye başladım. Yüzümde bir sızı hissediyorum. Kübra ilk durduğum yerden aşağıya doğru düşüyor. Çok hızlı. Ve güçlü. Yüzüme vurduğunu bile anlamadım. Ve koca vücudumu geriye itti. Yere sertçe düştü. Ama tahmin ettiğim gibi bir zarar görmedi.

    Kübra-"Fark ettiysen daha kelimeyi bile kullanmadım. O kadar havalı sözden sonra sonuç bu mu? Lucius ile dövüşsem beni daha çok tatmin ederdi." Sanki bir canavar var karşımda. Vurduğu yumruğu saf bir öfkeden geliyor. Hissediyorum. içimi nedensiz bir şekilde korku ve biraz da pişmanlık sardı. Aklımda belli belirsiz anı canlanmaya başladı. Bu anılar benim değil, Haylaus'a ait.

    HAYLAUS (GEÇMiŞ (MiLATTAN ÖNCE))

    Konsey kuruldu. Konseyin ortasında olan 4. tanrı. Yani Kübra ve Bir Bine(V)’nin dedesi. Kadere karışmak ile suçlanıyor.

    T1-"izinsiz halkalar çizmekten suçlu bulundun."

    Dede-"Benim çizdiğim halkalar insanların savaşmasını engelliyor. Eğer bozarsanız 1 milyon yıl bile yaşayamazlar."

    T2-"Bu dünyadaki canlıların kaderi. Onların kaderlerine sen karışamazsın."

    Dede-"Burada oturup izlemeye devam edersek yöneteceğimiz bir dünya kalmayacak. Her saniye daha da akıllanıyorlar. Ama yanlış yönde. Hırsızlıkta, güvensizlikte... "

    Haylaus-"Bu yine de onlara karışman için geçerli bir sebep değil."

    Dede-"Haylaus. En azından sen beni anlamalısın. Her dolunay kendi çocukların gibi sevdiğin hayvan ırkını ziyarete gidiyorsun. Hem de her birini teker teker. Benim de amacım evlatlarımı korumak. Hem kendi evlatlarımın kin ve nefretini silerek senin evlatlarını da korumuş oluyorum." Haylaus gülmeye başladı.

    Haylaus-"Hahaha. Benim evlatlarımı koruyorsun demek. O tahta değneklerle 40 kişi 1 mamutu bile öldüremiyor. O akılsızlar mı akıllanıp hayvanlarımı katledecekler? Önce benim evlatlarım onların soyunu tüketir."

    Dede-"Onlar senin hayvanların gibi değiller. Her saniye daha fazla şey merak edip öğreniyorlar. Dünya zarar görmeden önce bunu durdurmak istiyorum. Haylaus, bana inanmalısın."

    T3-"Oylamaya sunuyorum. Tek bir kişi bile reddederse ceza iptal edilecek ve tanrılık vazifesine gözetim altında devam edecek. Benim oyum sürgün edilmesinden yana."

    T1-"Sürgün edilsin."

    T2-"Sürgün edilsin." ... Bana döndü ve:

    Dede-"Haylaus. Lütfen."

    Haylaus-"Sürgün edilsin." Dedikten sonra dede başını eğdi.

    T3-"O zaman karar kılındı. O çemberde biriktirdiğin biriktirdiğin bütün nefret ve olumsuzluklar sana yüklenecek ve sonsuza kadar dünyaya sürgün edileceksin." Derken etrafında kırmızı tozlar vücuduna girmeye başladı. Vücuduna girdikçe acı çekiyor ve gözleri maviden kırmızıya dönüyordu.

    T3-"Ve bu nefreti şu sözcükle mühürlüyorum. VAHŞET."
    Tümünü Göster
    ···
  9. 34.
    +1
    Her kestiğimde diriliyorsa başka bir yol olmalı... Anladım. Tabi ya. Çok geç aklıma geldi. Kılıcı bıraktım. Ve yanına yürümeye başladım.

    Bir Bine(V)-"Pes mi ediyorsun?"

    Selim-"Şimdi anlıyorum. Başından beridir beni öldürmeye çalışmıyordun. Beni kışkırtmaya çalışıyordun. Seni ne kadar öldürürsem öldüreyim tekrar dirileceksin. Cehennem olduğu sürece de dirilmeye devam edeceksin. Cennet ne garip. Bir kere öldürüldüğünde bir daha geri gelemiyorsun. Ama cehennem sana sonsuz ölüm vaat ediyor. Hangisi daha iyi bilmiyorum."

    Bir Bine(V)-"Peki bu konuda ne yapacaksın?"

    Selim-"Kışkırtma sırası bana geldi. Eğer beni öldürmezsen ben de arkandakileri öldürürüm."

    Bir Bine(V)-"Lucius buna izin vermez... "

    Lucius-"izin veriyorum. Elinde kılıç yok. Avantaj sende. Tek yapman gereken kılıcı saplamak o kadar."

    Selim-"Evet. Tek yapman gereken beni öldürmek. Beni oyalamak için burada tuttuğunu anlamadım mı sandın? iki seçeneğin var. Ya ben ölürüm ya da arkandakiler."
    ···
  10. 35.
    +1
    2 yıl sokaklarda yaşamamdan(mamızdan) sonra ablam fakir mahallesinde ev buldu. Muhtemelen gerçekten o zaman geldi. Ondan sonra anılarım normalleşiyor. Benimle yıllarca yaşadı. O arada da annemin ve babamın öldürüldüğünü öğrendim. intikam için peşlerine düştüm ve annemi ve babamı öldüren kişinin de öldürüldüğünü öğrendim. Ama içimin soğumasını beklerken daha fazla intikam isteği ile doldum.

    Yıllar sonra Bir Bine ile tanıştım. Beni kurtardıktan sonra gerçekten onun kadar güçlü olmak istedim. Ama o benden çok farklı bir seviyedeydi. Onunla sokakta kapıştım. Beni kışkırttıktan sonra yenilmez olarak düşündüğüm saldırımı kullanmama rağmen ona yenilmiştim. Uyandığımda ablam ile tartışıp evi terk ettim. Bir Bine’yi ararken bir adam ile karşılaştım.

    Adam-“Merhaba çocuk. Hmm. Sırtında kılıç, kahverengi gözlü, siyah saçlı, 1.74 boy. Selim sensin galiba?”

    Selim-“Peki siz kimsiniz?”

    Adam-“Ben ika Nea neslinin bir ferdiyim. ismim General Anıl. Buraya seni bulmak için görevlendirildim.”

    Selim-“Kim beni bulmak istiyor?”

    Anıl-“Ejder Ateşi Birliği.”

    Selim-“Ejder ne?”

    Anıl-“Beni oyalama çocuk. Daha torunum Bir Bine(R)’nin doğum gününe yetişeceğim.”

    Selim-“Peki neden?”

    Anıl-“Onu da liderimize sorarsın. Şu küreye dokun.” Elinde renkli bir küre vardı. Dokundum ve:

    Selim-“Şimdi ne olacak?” derken kendimi bir mağarada buldum. Çok garip hissediyorum. Tam elimi başıma zütürecek iken:

    Adam-“Elini fanustan çekme. Sadece ruhsal olarak buradasın. Bedenimiz hala aynı yerde duruyor.” Daha sonra önümde bir şey belirdi. Hayatımda ilk kez bu kadar korktum.

    Selim-“B bu da ne?” Tam elimi fanustan çekecekken adam elini elimin üstüne koydu ve fanusa doğru bastırdı.

    Adam-“Sadece onu dinle. O bir ejderha.”

    Selim-“Bana ne yaptın? Bir şey mi içirdin?”

    Ti-an(B)-“Selim. Seni bekliyordum.”

    Selim-“A Adımı nereden biliyorsun?”

    Ti-an-“Ben birçok şeyi biliyorum. Ve burada senin de bilmen gerekiyor. Anıl. Bizi yalnız bırak.” Diyince Anıl kayboldu.

    Selim-“Benden ne istiyorsun?”

    Ti-an-“Sana geleceğin her bir detayını anlatacağım. Sen de rolünü ona göre oynayacaksın.”

    Selim-“Neden sana güveneyim? Sen bir ejderhasın. Ejderha dediğin altın sever insanları öldürür.”

    Ti-an-“Bunları sana söyleten şey korkun. Sana zarar vermek gibi bir niyetim yok. Sana sadece bir şeyler anlatacağım, sonra hafızanı sileceğim ve cennette hafızanı geri vereceğim.”

    Selim-“Neden ben?”

    Ti-an-“Sen bir rol taşıyorsun canlıların yaşamasında.”

    Selim-“Canlıların yaşamasında derken? Dünya yok olacak onu falan mı engelleyeceğim?”

    Ti-an-“Dünyayı yok edecek kişi zaten benim. Ondan daha büyük bir rolün var. Tanrıları öldürmede çok önemli bir rolün var.”

    Selim-“Kafam çok karıştı. Baştan anlatsana.” Dedikten sonra bana her şeyi anlattı. La-Ateh ile savaşırken Sri Lanka’da öleceğimi, kendisinin dünyayı yok edeceğini ve cennette kötü adam rolünü oynamam gerektiğini. Kendimi kötü göstermek adına bana kılıç kullanmayı öğretecek öğretmenimi bile öldürecektim. Ejderha da kılıçtaki kanı görecekti ve benden şüphelenip kaçmaya çalışacaktı. Kanadını kesecektim. Hatta ejderhanın sis atıp kaçarken nereye gideceğini, ona ne söylemem gerektiğini bile söyledi. Hatta son anıma kadar ne yapacağımı söyledi. Hafızamı verdiği an izleyicisi de yaptı. Keşke kötü adam rolünde olmam gerekmeseydi. Daha sonra hafızamı sildi ve Anıl bana Bir Bine(V)’nin yerini söyledi.
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    +1
    Arafa 3. gelişim. ilki La-Ateh ile olan savaşta çağırıldım, ikincisi Haylaus'un gücünü aldığımda adapte olmak için buraya geldim ve bu da üçüncü. Kübra ile dövüşeceğim alan. Aslında bu iş dövüşmeden de bitebilir.

    Ti-an(B)-"Kübra. Seninle konuşmam lazım. Şu an savaşmamız anlamsız."

    Kübra-"Ne o? Korktun mu yoksa?" Ciddiyetimi anlamıyor mu?

    Ti-an(B)-"Sana her şeyi anlatacağım. Benimle beraber olman gerek. Tanrıların bir planı var."

    Kübra-"Tüm canlıları yok edip yeni canlı türü yapacaklar. Canları sıkıldı değil mi?" Şaşırdım.

    Ti-an(B)-"Tüm bunları nereden biliyorsun?"

    Kübra-"Yeni benliğimi kabul ettiğimden beridir. Artık konuşmayı bırakıp savaşsak mı?"

    Ti-an(B)-"Tüm bunları bilmene rağmen neden savaşıyoruz? Tanrıları durdurmak için beraber çalışmalıyız."

    Kübra-"Beraber mi? Hahahaha. Benim daha iyi bir fikrim var. ilk önce seni öldürüp sonra tanrıları öldüreceğim."

    Ti-an(B)-"Dedenin insanlardan aldığı nefret sende. O yüzden böyle düşünüyorsun." Gülümsedi. Gülümsemesi gerçekten çirkin bir görüntü oluşturuyordu. içinden geçen tek dürtü öldürme dürtüsüydü. Sanki beni öldürse rahatlayacak gibiydi. Onunla savaşmak zorundayım. Son şansımız o. Tek başıma tanrıları durdurmam. Ama onunla beraber durdurabilirim.
    ···
  12. 37.
    +1
    Artık doğadan veya karanlıktan güç alamıyorum. Bu bana bayağı büyük bir dezavantaj olacak. Artık tek yol Haylaus'un gücünü kullanmak. Pek alışık olmadığım bir güç. Tek kullanabileceğim tabiat var. Hayvanlar. Onun da tek kullanabileceği fiziksel güç var. O yüzden ona karşı dezavantajlıyım. Savunmaya odaklanıp saldırı için açık aramalıyım.

    Üzerime doğru atladı. Saldırısından kaçmaya çalıştım ama işe yaramadı. Vücudum çok büyük. Yumruğu ile geriye doğru uçtum. Biraz yuvarlanıp sonunda durdum. Kendimi hızlı toparlamam lazım. Tekrar geliyor. Kükredim. Haylaus'un kükremesiydi bu. Onu bir süre kadar geri itti. Ben de kendimi toparladım.

    Kübra-"Ucuz numaraları bırak. Benimle ciddi savaş." Tekrar üzerime koşmaya başladı. Sıradaki hamlem savunma. Gergedan. Yumruktan yiyeceğimde hızlı toparlanmalıyım. Kedi. Boyu küçük olduğu için onu daha net görmeliyim. Şahin. Hareket kabiliyetimi artırmalıyım. Yılan. Tamam. Bunları hayvanlardan ödünç aldım. Tekrar aynı şekilde atladı ve yumruğu vurmaya çalıştı. Yılandan kazandığım esnekliği kullanarak vuracağı yeri çektim. Yumruğu boşa gitti. Aşağıya düşüyor. Şimdi ise benim avantajım. Yine yılandan faydalanarak onu zehirleyip felç etmem lazım. Üzerine doğru giderken gülümsedi. Bunu bekliyor gibiydi.

    Kübra-"VAHŞET" Resmen arafın iklimi değişti. Zaten araf dengesiz bir de Kübra'nın vahşeti hiç yardımcı olmuyor. Gözlerinin yine mavi olmasını bekliyordum. Ama öyle değiller. La-Ateh'in vahşetine benziyor. Hatta dedesinin. Bu benim dikkatimi dağıttı ve bana bir yumruk attı. Yumruğu yemem ile gergedan zırhım kırıldı, hatta vücuduma bir delik açtı. Düştüm. Nefes bile alamıyorum artık.
    ···
  13. 38.
    +1
    Sen nasıl bir kralsın ya bu sözlüğe fazlasın çok kaliteli hikaye, Diğer serilere de çok ara vermeden devam edersin umarım seviliyorsun *
    ···
    1. 1.
      0
      Teşekkürler panpa. Elimden geldiğince devam edeceğim.
      ···
  14. 39.
    +1
    Mükemmel bir yazarsın soluksuz okudum umarım kendini bu yönde geliştirirsin.
    ···
  15. 40.
    +1
    geç kaldım sanırsam bu sefer ama neyse hadi bakalım
    ···
    1. 1.
      0
      geldin ya geç kalsan da sorun değil kanka
      ···
  16. 41.
    +1
    EJDERHALARIN DÜNYASINDA

    Tun-Nak-"iki tane yumurta mı? Böylesini ilk kez görüyorum."

    Ejderha-"Biliyorum. Ben de daha önce hiç duymadım. Ama evlatlarım iyi olsun gerisi önemli değil." Yumurtalardan çatırdamalar gelmeye başlıyordu.

    Tun-Nak-"Çıkıyorlar." dedi ve iki yumurtadan da ejderhalar çıktı. Biri pembemsi renkte mordu. Diğeri ise siyaha yakın bir maviydi.

    Tun-Nak-"Çok farklı ve güzel gözüküyorlar. isimlerini ne koyacaksın?"

    Ejderha-"Aslında isimlerini rüyamda gördüm onu koyacağım. Mor olana Derya, mavi olana da Bir Bine ismini vereceğim."

    Tun-Nak-"Bir-Bine mi?"

    Ejderha-"Hayır, ayrı ayrı. Bir Bine." Mavi ejderha ismi duyunca annesinin yanına koşmaya çalıstı ama dengesini kaybetti. Yere düşecekken Ejderha kuyruğu ile yakaladı. Pembe ise etrafını tanımaya çalışıyordu.

    Ejderha-"Bir Bine çok yaramaz bir ejderha olacak."

    Tun-Nak-"isimleri garip olmaz mı sence?"

    Ejderha-"Bence sevdiler." dedi ve sohbetlerine devam ettiler.

    Kübra ise yaptığı birkaç değişikliğin dünyanın dengesini bozmayacağını bilerek izliyordu. Cennet ve cehennnem artık dost. Her ne kadar dost olsalar da hala kötülük yapan cehenneme, iyilik yapan da cennete gitmeye devam ediyor. Ve böylece bu seri de burada bitiyor.

    SON…
    ---

    OKUDUĞUNUZ iÇiN TEŞEKKÜRLER. YARINA BIRAKMAMAK ADINA BÜTÜN PARTLARI HIZLI HIZLI ATTIM. UMARIM HiKAYEYi BEĞENMiŞSiNiZDiR. SONA BAĞLAMADA PEK iYi DEĞiLiMDiR AMA BEN SONUNU BEĞENDiM YANi :P BiR SONRAKi HiKAYEDE GÖRÜŞMEK ÜZERE. KENDiNiZE ÇOK iYi BAKIN.
    ···
  17. 42.
    +1
    Sahi bunları kitaplaştirdın mı basildı mı reis
    ···
    1. 1.
      0
      yok bro ben kitaplaştırmadım bunları daha. öyle içimden geliyor sözlüğe yazıyorum. Arada wattpade de yazıyorum ama orayı bts ciler işgal ediyor diye orada paylaşmıyorum pek artık.
      ···
      1. 1.
        0
        Btscilerde var ya ne gibim buluyorlar kodumun korelilerinden anlamiyorum. Elektromuzik fiyakasi yok ki. The best Bangarang zaten aq
        ···
    2. 2.
      0
      Ne bileyim beğeniyorlar işte onlar da justin bieber hesabı unutulurlar ileride.
      ···
  18. 43.
    +1
    Ulan burada hikaye kopuyor millet yazılmıyor diye ağlıyor. Reis cat pat okuyorum bu arada yardir gelsin partlar
    ···
  19. 44.
    +1
    SELiM (YILLAR SONRA)

    Annem ve babam trafik kazasında öldüler. Bana öyle söylendi. Memur benimle özel olarak ilgilendi. Ben de yetimhaneye düştüm. Orada iyi kimselerle tanıştım. Arkadaşlarım iyiydi. Daha sonra beni bir aile evlat edindi. Aile çok zengindi. Beni yanlarına aldılar ve kılıca merakım olduğunu öğrendiklerinde beni eskrime yazdırdılar. 2008-2009 Eskrim 8-10 yaş arası dünya 32. si oldum. Bir gün birinci olacağım. Buna eminim. Çok çalışıp olacağım.
    ···
  20. 45.
    +1
    BiR BiNE (RÜYAMDAKi KIZ KiM?)

    Bir Bine(R)-"Leyla. Sen de bizim okula gelsene." Demir korkuluktan ayaklarımızı sarkıtıyorduk. Her zaman oradaki uçuruma giderdik. Ama korkuluk olduğu için güvenliydi.

    Leyla-"Babam buradaki okul kötü diyor. Şehirde okursam benim için daha iyi olurmuş."

    Bir Bine(R)-"Hepimiz oradayız işte. Emre, Mustafa, Merve. Sen de bizimle birlikte olmalısın. Hem sen sınıfta tüm mavi boncukları alırsın. Babana söyle bizim okula gel."

    Leyla-"Tamam. Soracağım." dedi ve gülümsedi. Ben de gülümsemesine karşılık verdim. Arkamızdan birkaç tane köpek sesi geldi. Arkamı döndüğümde köpek olmadığını anladım. Hemen ayağa kalktım. Bunlar kurttu. Birden fazlalar. Bir şeyler yapmalıyım. Aklıma gelen tek şey ayağımı yere sertçe vurup "çah" demek oldu. Kurtların hepsi bu hamleme kaçışmaya başladı. Kurtlar bu kadar korkak mıydı ki? Şansımıza korkak kurt sürüsüne denk geldik. Hemen Leyla'nın kalkmasına yardım edip eve koştuk. Kurtları korkutup kaçırdığımı anlattım ama bana inanmadılar. Çocuk diye gülüp geçtiler. Ama kurtlara karşı önlem de alacaklarını söylediler. Orman ile uçurum arasına çit çekildi. Böylelikle hem biz hayvanları rahatsız etmemiş olduk hem de hayvanlar bize bir daha saldırmaya çalışmayacak.
    ···