1. 1.
    +11
    hay aklınızı gibeyim sözlük. dıbına kodumun walking dead'leri dexter'ları daha bilmem bir sürü gibik gibik dizileri 50-60 sayfa entry alır, gelmiş geçmiş en iyi dizi 3 sayfa entry mi alır lan. aklınıza boşalayım tekrar.

    ulan imdb en iyi dizilerde 9.5 olarak görüyosunuz büyük ihtimal, indiriyosunuz ilk bölümü izleyip gib gibi dizi deyip, bi de şu kısacık 3 sayfanın içine yazıp gidiyosunuz. ben ilk bölümü iki kere izledim amk anlamak için, altyazıya rağmen. ilk sezonu bitirdiğimde devam etsem mi etmesem mi diye oturup düşündüm lan. iyiki de oturup devam etmişim amk.

    ulan o izlediğiniz gibko dizilerde bi konu, bi karakter var di mi? bakın size ibretlik bi ifşa yapıcam: dexter dizisindeki dexter karakterini çıkart, breaking bad'den(severim ama en iyisi değil) walter white reyizi çıkart, walking dead'den zombileri çıkar amk izlemezsiniz di mi? ben çok görüyorum walking dead'de zombi olmayan bölümlerde 50 sayfa bu ne ya zombi yok izlemem amk, ya da breaking bad'de bu ne lan walter reyiz nerde amk diyosunuz. ben de öyleyim şahsen.

    the wire'da ise 4.sezona başlarken ana karakter mcnulty rolündeki dominic west 300 spartalı çekimine gitti, (sezonda bir iki defa figüran gibi göründü) avon barksdale hapiste olduğu için hiç gösterilmedi, omar little çok az gösterildi, ve stringer bell 3.sezonda öldürülmüştü zaten.

    birçok kişiye göre bu saydığım 4 karakter dizinin devam etmesini sağlayan unsur ve bu 4 kişinin olmadığı 4.sezon nasıldı biliyo musunuz liseli binler: birçok izleyici ve tv eleştirmeni tarafından dizinin en iyi sezonu seçildi. yaaa amk liselileri 3 sayfa entry girmeniz umrumda değil ama şunu bilin ki bu dizi karakterlerle yürümüyo, hikayeyle de yürümüyo, bu dizi hayatı anlatıyo lan hayat.

    ilk sezonda baltimore'daki uyuşturucu dünyası,
    ikinci sezonda limanlardaki kaçakçılık faaliyetleri ve uyuşturucu,
    üçüncü sezonda politikadaki yozlaşma ve sokaktaki uyuşturucu hayatı,
    dördüncü sezonda okul sistemindeki yanlışlar ve öğrencilere dayatılan uyuşturucu dolu yaşamlar,
    beşinci sezonda yazılı basındaki yalan dolan

    anlatılıyo amk. yani şu diziyi 1 kere bitirdikten sonra, karakterleri, milleti tanıdıktan sonra herhangi bi sezonu izlemek belgesel tadı veriyo lan. ben şimdi 3.sezonu izlesem tekrar diyecem vay amk politikanın düştüğü duruma bak. ama dextercı walking dead'ci binler o dexter ya da zombi yoksa bölümü izlemez bile.

    the wire'da her bölüm bi şaheser, her diyalog hayattandır lan. girin youtube'a amk the wire yazın sizi ağlatan sahneler de olur, sizi güldüren de. herc'ün içeri girmiyo bu amk masası sahnesiyle yere yatarsınız gülmekten, randy'nin carver'a "beni koruyacak mıydın?" diye verdiği ayarla duygulanırsınız lan.

    çok yazıyorum, ama az bile amk okunmalı bunlar. çoğu bin ilk bölümden bıraktı da izleyin şu diziyi amk. az önce breaking bad sayfasındaydım millet diyo az öz izleyici kitlesi yeter, fazla bin izlemesin diziyi. the wire'ın izleyici kitlesi bile yok ki lan, böyle de acıklı bi durum
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +2 -8
    buna dünyanın en iyi dizisi diyen herkes huur çocugudur.. sıkıcı bi polisiye

    edit: nasıl böyle bişey yazmışım lan ben kafamı gibiyim kafamı
    ···
  3. 3.
    -9
    sıkıcılık konusunda breaking bad ile kıyasıya yarışan ezik dizimsi . gülen insanların zekası net bir biçimde bellidir .
    ···
  4. 4.
    +7
    şimdi şunu da ekliyim sözlük, sonra da ben kaçar amk. bu eklemeyi yapmam lazım çünkü the wire'ı savunmayı amaç edindim kendime amk.

    kimi arkadaşıma bu diziden bahsettiğimde klagib imdb'den baktılar ve bana "hani emmy, hani golden globe, bi gib kazanamamış ki yeaaaa" diye cevaplar verip izlemediler. ama geri cevabımı da verdim amk. şimdi genşler, sözlüğün cahil kısmı, emmy ve golden globe ile ilgili iki acıklı bilgi verecem, zaten ödüllerden soğuyacaksınız.

    birincisi, emmy ve golden globe ödül töreni yapılmadan önce işin eleme kısmı var amk. ama piyasada inanılmaz sayıda dizi var. şimdi diyeceksiniz işleri ne amk izlesinler hepsini, ama yok öyle dünya. ya adam yok yeterli, ya da giblemiyolar. bu ödüllerin jürisi napıyo biliyo musunuz amk? dizilerin hepsine mesaj yolluyo, diyo ki: sizin diziyi takip edecek kadar vaktim yok, bana hangi bölümle hangi dalda iddialıysanız bi iki tane yollayın bakayım diyo. şimdi hal böyle olunca walking dead ilk bölümü yollar adamlara, breaking bad'te walter'ın inanılmaz rol kestiği bi bölüm yollanır, vs vs...

    ama the wire yapımcıları itiraz etmiş lan. adamlar demiş ki lan emmy, lan golden globe, bu dizi öyle dizi değil amk. size bi bölüm yollasak gib gibi kalırsınız anlamazsınız, gelin izleyin mis gibi anladıktan sonra karar verin. ama ödül olmaz deyince bunlar da bölümü yolluyo. hiç izlememiş cahil sürüsü açın bi bölüm izleyin bu ne lan deyip kapatırsınız. bi de diziyi bitirmiş tayfa(tayfa kadar çok kişi var mıdır amk) izlesin bi bölüm farkı görün. eğer emmy ve golden globe önce diziyi izleyip sonra karar verme mantığıyla çalışsaydı zaten her sezon her dalda her ödülü toplamıştı the wire.

    işte o yüzden amın evlatları, tv kritikleri, eleştirmenlerine göre gelmiş geçmiş en iyi dizi bu. çünkü adam her akşam oturup izliyo lan bölümü, öyle olunca inanılmaz zevk alıyo, inanılmaz da övüyo.

    şimdi the wire'ın ödülsüz kalmasındaki ikinci husus, zenci çoğunluğu. binler ne yazık ki emmy ve golden globe tamamen ırkçıdır. siz zaten son yıllarda kaç tane zencinin ödül aldığını gördünüz ki? the wire, baltimore'u inceleyen, irdeleyen bir dizidir. şimdi şehrin %65'inden fazlası zenci olunca, dizi kadrosunda beyaz ağırlığı olabilir mi amk? olamaz. tabi zenci ağırlığı olunca bu ırkçı organizasyonlar da hemen uzak duruyor. yoksa dördüncü sezondaki michael, randy,namond, kenard,dukie(saydığım hepsi 13 yaşında çocuk) bu çocukların kestiği rolleri anca godfather ağırlığındaki filmlerde görebilirsiniz.

    zaten dizide, 5 sezonda şehirdeki hatalar, yanlışlar öyle bir irdelenmiş ki zaten izleyen amerikalılar diyo aga dizi belgesel gibi tüm amerikayı böyle tak zütürüyo.

    oh be zehirimi boşalttım amk. şu girdiğim iki entry'i okuyup da diziye kötü diyen gibtirsin amk. hadi kaçtım.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +7
    wallace'ın 8-10 yaşındaki kardeşlerinden biri yanına gelir bir sayı problemi sorusu sorar.

    "otobüs x kişi br dahaki durakta y kişi daha binip z kişi iniyor" tarzında bir sorudur bu. wallace cevap verir:

    --spoiler--

    wallace: lanet olsun sarah, bak: depoda çalışıyorsun, elinde 20 tane hap var. iki arkadaş geliyorlar her biri iki tane istiyor, bir başkası geliyor 3 tane istiyor. sonra eleman gelip depoyu dolduruyor 10 tane hap veriyor sana. ama adamın biri parasını ödeyip 8 tane daha alıyor. kaç tane hap kaldı?

    kardeşi: 15

    wallace: ne skime bunu çözebiliyorsunda kendi problemini çözemiyorsun.

    kardeşi: hesap yanlış olursa gebertirler.
    --spoiler--

    böyle fenadır dizi. ilk 5 bölümü sıkar belki ama çektiğiniz sıkıntıya değecektir. 1. sezonda hikayeyi dantel gibi işliyorlar. 1den sonrası hakkında yorum yapmıyorum zaten imdbde en iyi diziler sıralamasında 2. sırada olmasının en büyük sebebi bu kurgusudur.
    ···
  6. 6.
    +5 -1
    diziye gellll, yeni başladım 2. bölümünü izledim henüz. dünyanın adaletini gibeyim diyorum o kadar.
    ···
  7. 7.
    -5
    bu diziye çok iyi dizi diyenlerin taa anasını avradını gibim ayrıca bacısını

    hayatımda izlediğim en sıkıcı en taktan dizi
    ···
  8. 8.
    +4 -1
    bu dizinin gibemeyeceği bir dizi varsa o da oz dur amk onunla da 69 yaparlar yani o derece
    ···
  9. 9.
    -5
    omar öyle mi ölür lan!!!
    ···
  10. 10.
    +4
    oz ile beraber dunyaya gelmis gecmis en iyi dizi. lesson here bey, you come at the king, you best not miss ccc omar reyiz ccc
    ccc usuyoruz proposition joe reyiz ccc ulan ne saglam diziydi bu amk, bøylesi bi daha gelmez. køtu diyenlerin amina tas atiyim oclar

    edit: marlo stanfield'in hapis sahneside efsane amk http://www.youtube.com/watch?v=jCaBYEEFTKE
    ···
  11. 11.
    +3 -1
    şu ana kadar izlediğim en iyi dizi. yargıdaki, eğitimdeki, polisteki vb. bütün kokuşmuşlukları ele almışlar. hbo yine iyi dizi yapmış.
    ···
    1. 1.
      0
      Oz u da izle panpa
      ···
  12. 12.
    +4
    bu diziyi izlemeden hiç bi diziye gelmiş geçmiş en iyi demeyin o kadar
    ···
  13. 13.
    -4
    Amk çok methedildi diye ilk 2 sezonunu indirdim. Yani methedilme derken öyle üstünkörü geçtim ama baya yere göğe sığdırılamıyor bu dizi öyle güzel şeyler okudum yani. E tabi ister istemez merak uyandırdı. qanjolar 7 bölüm zor dayandım yemin ediyorum.

    hem uzun (1 saat) hemde temposu çok düşük. O yüzden aşırı derecede sıkıcı geldi ve konu çok karmaşık. Bi gib anlamadım desem yeridir. Genelde biz dizilerin bitiminde böyle zunanın zırt diyeceği yerlerde bitmesine alışmışız. Bu dizide öyle bişey yok en olur olmadık yerde bitebiliyor bölüm. gib gibi kalıyorsun.

    özet olarak: beni sarmadı beyler kusura kalmayın.
    ···
  14. 14.
    +4
    bu diziyi izleyen, anlayan ve seven liseli degildir. boyle acik konusuyorum. shieeet.
    ···
  15. 15.
    +4
    dıbını gibeyim utanın lan bu diziye 3 entry ha ? topunuzu zütten gibim
    ···
  16. 16.
    +3
    shiieeeeeeeet
    ···
  17. 17.
    +2 -1
    bu diziden sonra daha hiç bir diziye başlamadım başlayamıyorum çünkü biliyorum bunun eline su bile dökemeyecek.bu diziye sıkıcı diyenin zütünü gibiyim o kadar.bir de oz sopranos bundan iyi diyen muallakler gibtirsin gitsin amk.
    ···
  18. 18.
    -3
    dünyanın en abartılmış dizisi, popüler kültürün uşakları birazdan eksiler.
    ···
  19. 19.
    +2 -1
    Yer, Baltimore sokakları. Uyuşturucu çeteleri hemen her sokak başında faaliyette. Emniyetin içerisinde bulunduğu çaresizlik ve çarpık sistemin çarkları arasında Jimmy McNulty ile arkadaşları adaleti sağlamanın peşinde. işte "The Wire", genelde bu mücadelenin göbeğinde cereyan eden herşeyi en yalın ve doğru haliyle izleyiciye aktarmaya çalışan bir yapım.

    Dizinin ismi polisin delil elde edebilmek için uyuşturucu satıcılarına yaptığı dinleme ve izlemelerden yola çıkarak konulmuş. Polis karakterlerimiz haklarında bir türlü bilgi ve kanıt edinemedikleri suçluları "wiring", yani "dinleme" yoluyla kıskaca almaya çalışıyorlar.

    Jenerikte kullanılan "Down In the Hole" adlı parça Tom Waits'e ait. Fakat Tom Waits versiyonunu sadece ilk sezon dinleyebiliyoruz. Diğer 4 sezonda, 4 değişik sanatçının yorumuyla jenerikte yer alıyor şarkı. Jenerikten hemen sonra dizi, herhangi bir karakterin o bölüm kullanacağı repliklerden birinin ekranda belirmesiyle başlıyor. Kişiden kişiye yorum farkı olması mümkün ama, bana göre her seferinde senaryodaki en manalı ve akılda kalabilecek cümleyi seçmeyi başarabilmişler.

    1. ve 3. sezonda Baltimore'un uyuşturucu baronu Avon Barksdale ve çetesinin "Büyük Suçlar Departmanı" ile verdiği amansız mücadele nefes kesiyor ama herşey bundan ibaret değil. 2. sezonda liman işçileri sendikasında yaşanan kirliliği ve 4. sezonunda Baltimore yerel seçimlerini konu alan "the Wire", sadece haptan, eroinden, vurdu-kırdıdan değil, entrika ve siyasetten de anladığını hissettiriyor izleyene. Her sezon öne çıkan karakterler ve hikayeler birbirinden farklı ve uzak görünse de, aslında ufak tefek detaylarla birbirlerine sıkı sıkıya bağlı ilerliyor, bu da hakikaten hayranlık uyandırıcı. Mesela 2. sezondaki baş karakterlerden biri olan sendika başkanı Frank Sobotka'nın yediği naneler, 1. ve 3. sezonun asıl adamı Avon Barksdale ve çetesiyle bir şekilde alakalı. Bölüm başına 1 saatlik süresi boyunca, boş bir diyalog sunmadan ve ve izleyicisine her türlü sorunun mantıklı bir cevabını vererek ağır aksak bir tempoda ilerleyen dizi, karanlık havasına rağmen sizi kendisine çekmeyi başarıyor. Diyaloglar gibi, dizideki her karakterin de işleyişe ayrı ayrı katkısı var. "Olmasa da olur" diyebileceğimiz hiçbir öğe barındırmıyor. Çok güzel kadınlar ve yakışıklı erkeklerden oluşan, her hafta "benim bitaneciğim ne yapmış bu bölümde, oturup hayran hayran izleyeyim" diyebileceğiniz birilerini barındıran bir kadrosu da yok, böylece kurguya olan konsantrasyonunuz düşmüyor. Hiçbir karakter aziz değil, destekliyor olabileceğiniz herhangi biri yayınlanan toplam 60 bölüm boyunca kesinlikle tasvip etmeyeceğiniz birkaç meselenin baş aktörü oluyor. Bu da senaristlerin dizinin başarısı için oyuncuların popülaritesinden çok kalemlerine güvendiklerinin kanıtı aslında. Yine buna bağlı olarak, zamanı dolan kim olursa olsun ipi kesiliyor. Örneğin 3. sezonda çok göz önünde olan idris Elba'nın canlandırdığı "Stringer Bell" karakteri, tam seviye atlamaya ve hikayede daha kilit bir rol almaya doğru yol alırken öldürüldü ama hikaye böylesine önemli bir karakterin ekgibliğini pek hissetmedi. Belli bir başrol oyuncusu yok. En çok göze batan karakter olan Dominic West'in canlandırdığı "Jimmy Mcnulty" 13 bölümden oluşan 4. sezonda toplam 15 dakika bile görünmüyor.

    Dizinin ağır aksak ve karanlık bir havada ilerlediğini söyledik ama en beklenmedik anlara yerleştirilmiş replik ve sahneler sizi gülmekten komaya sokabilir. Bunk ve Jimmy'nin sarhoş muhabbetleri, Bunk'ın içtikten sonra zaman-mekan dinlemeden sürekli kusması, canı sıkılan nartotik devriyelerinin uyuşturucu satıcılarına ettikleri tatlı-sert eziyetler, Carver ve Herc'in birlikte çalıştıkları süre boyunca yakaladıkları uyum ve birbirlerine posta koyma çabaları, diziyi genelde içinde olduğu ciddi havadan çıkarıyor. Hele hele 5.sezonun açılış sahnesinde yakaladıkları cahil serserilerden birinin elini fotokopi makinesine bantlayarak onu yalan makinesine soktuklarını söyleyip kandırmaları ve ağzından cinayet itirafını almaları beni benden aldı. Yine Jimmy ve Bunk'ın olay yeri incelemesi süresince fuck'tan başka hiçbir kelime kullanmadıkları yaklaşık 4 dakikalık sahne televizyon tarihinin efsaneleri arasında.

    "The Wire" izlediğim yaklaşık 60 saat boyunca yaşadığım gerçeklik hissini, bana bugüne kadar izlediğim hiçbir dizi veremedi. "Sanki Batı Baltimore'da 8 sene bakkal işlettin, nereden biliyorsun lan ne kadar gerçek olduğunu!!!" demeyin, izleyince bana hak vereceğinizden eminim. Köşe başlarında uyuşturucu satan 8-10 yaşındaki veletlerin bile kestiği rolün kuşku uyandırmaması hayret verici. Yan karakterlerin başarısı da kesinlikle yadsınamaz. Örneğin uyuşturucu çetelerini soyan Robin Hood görünümlü katil Omar Little, başlı başına bir fenomen. Öyle ki, meyve bıçağı bile kullanamayan bana pompalı tüfeği sevdirdi herif. Muhbirlik yapan bir keş olan "Bubbles" karakterini canlandıran Rojo Arroyo'nun gerçek hayatında da bir keş olmadığına inanmak ise hayli zor. Çok iyi rol kesen, belki de kesmeyen, alenen yaşayan Arroyo'yu yolda görsem 2 dal sigara, 10 lira da çorba parası ateşleyebilirim, o derece.

    Özetlemek gerekirse "The Wire", bugüne kadar izlediğim diziler arasında kesinlikle 1 numara. Oyunculuk, senaryo ve işleyiş bakımından benden tam not alan bu dizinin tek canınızı sıkan tarafı yavaş ilerleyişi olabilir ama kesinlikle söyleyebilirim ki, böylesine doyurucu ve dolu dolu bir hikayeye koşturmaca yakışmazdı zaten. izleyin, izletin.

    kaynak : diziizleyenadam
    Tümünü Göster
    ···
  20. 20.
    +3
    bir sahnesi baltimore ülkü ocakları ilçe teşkilat binası dibinde geçen yaran dizidir...
    http://imgim.com/9zy8lz.jpg
    ···