-
1.
+24 -10Kemal tüfeğini doğrultmuş yeni bir hedef ararken birden arabanın üstünden bir şey fırladı. Ve koluna yapıştı. O sırada Kemal'den acı bir feryat geldi. Ferhat arkadaşına baktı. Suratı neredeyse paramparça olmuş bir köpek Kemal'in kolunu ısırmış çekiştiriyordu. Kemal tüfeğiyle hayvanın kafasına vurdu fakat işlemedi.
"Hayır!" diye bağırıp hayvana ateş etti Ferhat. Ateş ederken bazı acı şeyleri farkına varmıştı. Köpek merminin etkisiyle Kemal'i bırakıp savruldu. Ancak toparlanıp Ferhat'a yöneldi ve hırlamaya başladı. O sırada yarı yarıya parçalanmış koluna rağmen Kemal tüfeğini ateşledi ve son fişek de köpeğin beynini dağıttı. Sonra Kemal daha fazla dayanamayıp dizlerinin üstüne çöktü. Ferhat koşarak yanına geldi ve koluna baktı.
"Güle güle kardeşim." dedi Kemal. Nefes alıp vermesi hızlanıyordu.
"Ne güle gülesi? Hayır! Ölmeyeceksin! Onun daha virüslü olduğunu bile bilmiyoruz."
"Ah, Ferhat. Eminim attığın şu yalana sen bile inanmıyorsun. O hayvan virüslüydü ve ben de artık öyleyim. Öleceğim."
"Hayır! Kemal!"
Aksiyona gerilime korkuya hazir olun. Turkiyede bir salgın olursa o amerikan filmlerinde gördüğünüz olaylar bizim basimiza gelirse şayet ne olurdu? Arkaniza yaslanin rezlerinizi alin basliyorum... -
2.
+18amc studiodan izin kağıdın var mı lan zütveren
-
-
1.
+1Kemalim yapmaz öyle şey..
K Ç -
2.
0
-
1.
-
3.
+5 -1Bulundukları laboratuvar, Boğaziçi Kuzey Kampüsü'nün Fen Fakültesi'nde bulunuyordu. Dörtgen şeklindeki binanın yanına ek bir bina yapmışlardı. Kimse bilmiyordu, iki odalı ev kadar büyük olan binanın neden yapıldığını. Çok uzun süre kazmışlardı burayı, ardından sadece bu kadar küçük bir yer yapılmıştı. En gizli şeyler bile dedikodu halinde yayılırken, burası hakkında en ufak bir fikri olan bile yoktu. Her gün kimisi tanınmış bir sürü mühendis, fizikçi, biyolog, kimyacı içeri giriyordu
-
4.
+5 -12 hafta önce...
Önündeki ses geçirmez camdan içeriye bakıyordu. Camın ardındaki odada meslektaşı sedyede yatıyordu, tepki vermeden. Yanındaki doktor ise, ağzını burnunu kapatmış bir şekilde odada dört dönüyordu. Açıkçası orada ne yaptığını bilmiyordu ama sonuçta o doktordu, doktorun bilmesi yeterliydi.
Doktor kısa süre sonra odadan çıktı. Laboratuvardakiler hemen doktorun başına üşüştüler. Soru yağmuruna tutulan doktor, ağzındaki ve burnundaki bezi çıkarıp "Bir dakika!" diye susturdu herkesi. "Bakın! Elimden geleni yapıyorum, ama hiç karşılaşmadığım bir durum. Bir virüs galiba, tahlillerden anladığım kadarıyla. Fakat daha önce benzeri görülmemiş bir şey."
"Peki, iyileşecek mi?" dedi Tahsin.
Doktor bezgince "Bilmiyorum, elimden geldiğince hayatta tutuyorum. Ama, metabolizması inanılmaz bir hızla yavaşlıyor, daha şimdiden nabzı normalin yarısına indi." -
5.
+4 -1Bina çok güçlü malzemelerle yapılmıştı, her şeye bir roketatar füzesine dahi dayanıklıydı. Giriş, kampüse bağlı olmayan özel korumalar tarafından tutuluyordu. Girişte kimlik kontrolü yapılıyordu. Ancak içeride kimsenin bilmediği başka kontroller daha vardı. Ayrıca, bu bina yetmezmiş gibi biraz uzağına bir karakol yavrusu inşa edilmişti. Kampüstekiler buradaki özel eğitimli polisleri gördükçe, ne işleri olduğunu bilmedikleri için uyuz oluyorlardı.
Laboratuvar, küçük binanın ardından asansör ve merdivenlerle aşağı iniyordu. Ve orada dev bir çalışma yeri vardı. Bir mahalleyi aratmayacak koridorlar, sayısız odalar ve onlarca elektronik alet ve bilgisayardan oluşan dev bir laboratuvar vardı yerin altında. Laboratuvarın merkezindeki daire şeklindeki oda, bilim yuvasının kalbiydi. Yapmak için kurdukları, çalıştıkları şey orada saklıydı. Ve çok iyi korunuyordu. Bu bir robottu. insan şeklinde, gerçek derisi, beyni, kalbi, damarları, midesi, nefes almasını sağlayan ciğerleri, damarlarında dolaşan kanı vardı. Bu, bir insandı neredeyse. Tek farkı, beyni bir programlamadan ibaretti. Düşünebildiği, kendi kendine tartışabildiği sayısızca şey vardı. Kararsız kaldığında, ne yapması gerektiğini seçebiliyordu, yapay bir iradeye sahipti. Hatta, canı acıtılabiliyordu, ağlayıp gülebiliyordu. Tabi, duyguları yoktu; bunlar sadece belli durumlar için geçerliydi. işte bu robot, diğer adıyla insabot 21. yüzyılın en büyük buluşu olacaktı. Çok az kalmıştı bitmesine. Her şey yolundaydı, ya da sadece öyle sanılıyordu -
6.
+5Tutarmi ???
-
-
1.
0
-
1.
-
7.
+4Ilginiz icin sagolun binler devam ediyorum şuku derdinde felan degilim emeğe saygi yeter benim icin...
-
8.
+3Daha sonra etrafına baktı. Mantıksal olarak çalışan aklı, az önce müdürün ne yaptığını anlamıştı. Şimdi, beyni ne kadar virüsle etkilenmiş olsa da, polislerin gelecekleri süreyi hesaplayabiliyordu.
DÜŞMANIN YETiŞME SÜRESi: 03.27.6732...
ENERJiYi KESMEK: KAPILAR KAPANIR. DÜŞMAN DIŞARIDA KALIR.
ENERJiYi KESMEK: ANA GÜÇ DEVRELERiNi YOK ETMEK.
ANA GÜÇ DEVRELERiNi YOK ETMEK: 9.345 METRE
ANA GÜÇ DEVRELERiNi YOK ETMEK: ONAY... FJEOPF...
Aklı gidip geliyordu, hastaya bulaşmış olan virüs insabot'a da bulaşmıştı. Kalan aklıyla enerjiyi kesip, polisleri atlatmayı düşünüyordu. Ana gücün geçtiği dev silindire yürüdü ve sertçe yumruk attı. Silindirin bir kısmı içeri göçmüştü şimdi. Işıklar gidip geldi laboratuvarda. Tekrar vurdu, defalarca vurdu. Sonunda laboratuvar karanlıklara gömüldü. Ancak güç kesilmeden hemen önce jeneratörler devreye girdi -
9.
+2O sırada yarım düzine koruma, artık siyah ceketlilerle özdeşleşmiş olan MP5lerle daireye girdiler. Müdür çekme kattan gürledi. "Durdurun şunu!" Ardından her zaman yanında bulundurduğu küçük cihazı çıkarıp bir tuşa bastı. Şimdi binanın hemen yanındaki polislere acil yardım çağrısı yapmıştı.
Korumalar etrafa zarar vermeden ateş etmeye başladılar. Fakat, insabot'un durmak gibi bir niyeti yoktu. Sırayla bütün korumaları yumruklayıp yere serdi -
10.
+2"Yoo!" diye inledi bir fizikçi kadın. "Hayır! Lütfen, eşimi iyileştirin, böyle pes edemezsiniz!"
Doktor ona döndü. "Pes ettiğim falan yok. Sadece, fazla umutlanmayın. Durumu değiştirmek çok zor, çünkü ne yapılması gerektiğini bilmiyorum!" Doktor bunları dedikten sonra, oradaki oturaklardan birine çöktü. "Bu nasıl bir şey böyle?" Sonra karşısındaki bilim insanlarına döndü "Acaba, uğraştığınız kimyasallar, ya da şu robot-insan için ürettiğiniz bir şey mi bulaştı ona?"
"Zannetmiyorum," dedi biri. "O, bilgisayar mühendisi. O tür şeylerle işi olmaz, ki olsa bile onlar güvenlik önlemleri alınarak yapılıyor. Oradan kaynaklı olması çok düşük."
"Peki o zaman bu n... " doktor lafını bitiremeden bir sallantı duydular, ardından bağrışmalar geldi -
11.
+2Kimse yoksa boşuna yazmayim ya varya buraya kadar yazdim insani sogutuyosunuz fazla bisey degil okuyorum veya burdayım yazsaniz yeter
-
12.
+1 -1Sonra ormandan 9 tane zenci çıkıp ferhatı evire çevire gibtiler
-
13.
+2"Hey neler oluyor?" dedi yanlarındaki sessizliğe gömülmüş olan müdür. Sonra seslerin geldiği daireye doğru koşmaya başladı, grup onu takip etti. Onlar koşarken, karşıdan biri nefes nefese müdüre yapıştı. "Bu bir felaket! insabot ayaklandı! Her şeyi yok ediyor!"
"Ne!?" diye kükredi müdür. "Ne dediğini farkında mısın? Bu imkansız!" sonra daireye koştu. Daireye bakan çekme kata ulaştığında durum hiç de iyi değildi. Saçsız, goril kadar iri olan insabot her türlü kabloyu kesiyor, elektronik aleti parçalıyordu. "imkansız bu!" diye feryat etti müdür. "O, o saldırma yetisine sahip değil. Öyle tasarlandı!" Sonra, öfkeyle arkasına döndü. "Yoksa, bana yalan mı söylediniz? Öyle tasarlanmamış mıydı?" diye bağırdı çalışanlara.
"Evet, tabi ki öyle tasarladık onu, hiç bir şekilde saldıramaz, kendini bile koruyamaz. Nasıl olur bu" -
14.
+1Tahsin Burak'a dönüp elini uzattı. Burak ilk zıplayışta tutamadı elini, ikincisinde Tahsin onu yakaladı. Ancak Tahsin Burak'ı yakalarken insabot da koridorun başında belirdi. Şimdi ikiliye doğru hızla yürüyordu. Burak panikleyip "Hadi!" diye bağırıyordu. Tahsin tüm gücüyle çekiyordu fakat aniden dengesi bozulup düşebilirdi. Şimdi insabot yolu yarılamıştı. Ama daha onlara varamadan Tahsin Burak'ı yukarı çekmeyi yarı yarıya başarmıştı. Şimdi Burak kendi başına tırmanıp ayaklarını yukarı çekmeye çalışıyor, Tahsin de onun kolunu tutmuş yardım ediyordu. "Hadi, başardık!" diye sevindi Tahsin ama o anda Burak aşağı doğru çekildi. "Yo! Hayır!" diye bağırdı Burak. Çırpınıyordu ancak insabot bacaklarını tek elle kavrayıp kırınca çırpınışları sona erdi ve Burak acı içinde yere düştü. Onu kolunu bırakmamış olan Tahsin de onunla birlikte yere düştü. Tahsin biraz uzağa yuvarlanıp doğrulmaya çalışırken Burak yerde sayıklıyor gibiydi. Tahsin tam ayaklandığında ensesinden yakalandığını anladı.
insabot ensesinden tutup Tahsin'i havaya kaldırdı ve tüm gücüyle Burak'ın üstüne fırlattı. Kafalarının birbirine çarpmasıyla ikisi de can verdi. Ardından insabot geldiği sapağa döndü. Oraya vardığında virüsü kapmış olan adam doktoru büyük bir hayvansallıkla ve zevkle kemiriyordu. Onunla aynı virüsü taşıdığı için, onu düşman olarak görmeyen insabot polislerin geldiği çıkışa doğru yola koyuldu -
15.
+1Birden önlerine çıkan doktor, durup dizlerinin üstüne çöktü. Omzunu tutuyordu, omzundan aralıksız kan akıyordu. "Ne oldu sana?" diye sordu Tahsin.
"Sizin icat saldırınca hastanın bulunduğu odaya saklandım. Ne olduğunu anlamadım, birden titremeye başladı. Sonra ayaklandı ve direkt üstüme atladı. Neredeyse omzumu yerinden sökecekti, son anda kaçtım. Şimdi peşimde!"
O sırada doktorun arkasından inleme sesleri geldi.
"Nasıl bir hastalık böyle?" dedi doktor. "Adam, resmen aç bir hayvana dönüştü!"
Artık insabot'un ayak sesleri yakınlardan geliyordu. "Kaçın!" diye bağırdı doktor. "Ben onları oyalarım, kaçın siz!"
Doktorla pazarlık yapamayacak kadar şaşkın olan ikili az önce geldikleri kapalı çıkışa yöneldiler. Koridora girince Burak yukarıyı göstererek "Hey! Bak yukarıda havalandırma var! Oradan kaçabiliriz!" Havalandırmaya varınca, daha uzun boylu olan Tahsin havalandırmanın kapağını tuttu ve kapağı kenara itti. Ardından yere düştü, sonra tekrar zıplayıp havalandırmaya çıktı. O sırada koridorun sonundan acı bir çığlık geldi -
16.
+1REZERVED
-
17.
+1sen yaz biz burdayız
-
18.
+1"Neyse ki bizim yakada değil." dedi Serdar. Sonra başka habere geçince, ofisindeki küçük televizyonu kapattı.
"Ne olmuş?" diye içeri girdi arkadaşlarından biri.
"Karşıda, hani Boğaziçi'ne bir ek bina yapmışlardı ya,"
Arkadaşı boş boş baktı suratına. "Hatırlayamadım?"
"Ya, birkaç sene önce bina yaptılar sonra da neden yapıldığını söylemediler. Hatta hep ünlü Türk bilimcileri çalışıyormuş. Orası."
"Hee." dedi arkadaşı. "E, ne olmuş?"
"Bu sabah, insan görünümlü bir şey çıkmış oradan. içeridekileri, dışarıdakileri öldürmüş hep. Şimdiden bir sürü ölü varmış."
"Hadi be! Peki, neymiş bu?"
"Söylemedi muhabir, onlar da bilmiyor galiba. Yalnız, nerede olduğunu da bilmiyorlar."
"Valla, acıdım karşıdakilere. Ben orada olsam ve bu haberi duysam, çoluğu çocuğu eve toplar üç gün sokağa çıkmazdım." ikisi de güldü. "Neyse Serdar, ben kaçar görüşürüz." dedi ve ofisten ayrıldı. Serdar da işine döndü.
Akşam haberleri de bir o kadar ilginç ve vahimdi. insabot, öğleden birkaç saat sonra Boğaziçi Köprüsü civarlarında görülmüştü. Eş zamanlı olarak bölgenin farklı yerlerinde 19 ceset bulunmuştu. insabot'un köprü yakınlarında görülmesiyle civardaki polisler köprüye intikal etmişlerdi. Ardından insabot köprünün bir üst sokağında bulunmuştu. Sokak hemen kapatılıp, insabot'u etkisiz hale getirme çalışmaları başlamıştı. Ancak polisler insabot'u ne kadar yaralasalar da, bir türlü yenemiyorlardı. Oradaki kısa fakat vahşi çatışmanın ardından 7 polis kaybedilmişti. Ve insabot, iTÜ Koruluklarına kaçarken görüntülenmişti. Ardından kendisinden haber alınamamıştı -
19.
+1yaz kardeşim senin için giriş yaptım
-
20.
+1ön sıralardan rezervatuvar
başlık yok! burası bom boş!