/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +3
    Panpalar rezleriniz, şukularınız ve yorumlarınız için sağ olun. beni cidden çok motive ediyor. Pekte boş yaparak hikâye keyfinizi bölmek istemiyorum. Tekrardan teşekkür etmek istedim. Gelecek partlar yarın olacak. iyi geceler ve iyi okumalar dilerim.
    ···
  2. 27.
    +3
    Fazla hareket etmekten kızarmıştım. ikimiz de boşlayınca birbirimize sarılıp yiyişmeye başladık.
    Buse: Yanıyorum, ahhh.
    Eirene: Yetmedi mi ?
    B: Bunu demedin olarak var sayıyorum.
    Açıkçası abaza olan kızdı, ben değil. Bence,bu sadece ona yaptığı yardımlar için ufak bir teşekkürdü.
    Eirene: Duşa mı girsek ? Hem temizleniriz hem de ateşin söner.
    B: iyi fikir.
    Zaten ikimiz de anadan üryan bir şekildeydik. Yatağının baş ucunda duran masadan mendil alıp zütünü temizledim. Çadır hâlâ kalkıktı, ama bunun dahası da olacak belliydi. O yüzden abaza gibi birden yapmak yerine keyfini çıkarıp yavaş yavaş yaşamayı tercih ettim. Bu banyoya gitmek için kalktı, önümden yavaş yavaş kırıtarak yürüdü. Topal olduğum için bu kadar yavaş yürüyordu herhalde, birden bana döndü ve gülümsedi. Eli ile çavuşa hafif darbeler atıyordu. Çomar durur mu, yapıştırdı hafif şaplağı marmarise, 7.9 şiddetinde deprem oldu.
    Duş ve yiyişmenin ardından sıra giyinmeye geldi. Giyinirken beni izliyordu, açıkçası gözünde verdiği emekten dolayı şaheser gibiydim. (Yazar notu, kızlar size ne kadar emek verirse değeriniz o kadar artar. Sosyal statünüz ne kadar yükcikse istenmeniz o kadar artar.)
    E: Giyinmeyecek misin ?
    B: Gel birde üstümü ört, millet beni yatağa atmak için annesini satar ama sen ... (güler)
    E: O onların aptallığı, seni dıb ve zütten ibaret görüyorlar. Halbuki sende bir insansın. Bizden farkın yok (iç ses: yaratılış itibariyle ezik olman dışında)
    B: Yiaaa (kezban tavırları), seni bu yüzden seviyorum işte.
    E: Sevdiğini söylemiştim. (hafif küstah ve bol mizahi bir tavır ile)
    B: Bunu demenden nefret ediyorum (kaşlarını çatar, biraz bozulur fakat hiçbir şey olmamış gibi devam eder).
    E: Neyse, giyinmek yerine anadan üryan duracaksan hasta olacaksın.
    B: Hasta olsam bana bakar mısın ?
    E: Ben şuanda sana bakıyorum zaten (ihihihi diye güler).
    B: Yaaa, ciddi ol.
    E: Sen zaten hastasın, hem de bana (bol mizah + küstah).
    B: Bildin, hadi bana bak.
    E: Baktım ama açıkta olmaması gereken şeyler gördüm. Hadi kapatalım.
    B:Üüüf çok sıkıcısın.
    E: Tüm eğlenceyi bir güne sığdırmaya gerek yok, bol bol vaktimiz var (bin sırıtışı).
    Sonunda üstünü giyindi, giymese bir tur daha giberdim herhalde. Ama abaza gibi olmaya da gerek yok, her rakip sahaya giden top gol olmak zorunda değil.
    B: Ben kahve yapacağım, ister misin ?
    E: Olabilir, bu arada sodan var mı ?
    B: Üh ya, fil gibisin he. Sürekli soda içiyorsun. Baban doğal kaynak suyu sahibi falan mı ?
    E: Hayır, düpedüz huur evladı.
    B: Ha ?
    E: Açıklamaya gerek duymuyorum, baba benim değil mi ister söverim ister anasını bile giberim.
    Ailevi meselelerimi bilmesine pekte gerek yoktu. Buse ile ilgili aklımdaki analizleri ortaya döktüm.
    -Farklı bakış açısı ile yaklaşmam onu etkilemişti.
    -Duygu yaşattığım için ona hükmediyordum. Aynı şekilde ne kadar duygu yaşatırsam o kadar hükmederdim.
    -Eski erkek arkadaşı ile para için çıkıyor fakat nasıl bakire kalabiliyordu, anal da açık değildi ?
    -Karşımda, seni sevdiğim için böyle bir şey yaptım ama sen beni gibip attın deme ihtimali vardı. Bu yüzden bekaretini almayacak, her zaman ki gibi farkındalığımı elden bırakmayacak, ona inanmayacak, onu düşünmeyecek, ona karşı duygu beslemeyecektim. Bunları yaparsam o zaman ipleri o eline alırdı.
    -En önemli konu ise asla güvenmememdi, içinde uyuyan bir huur vardı.
    B: Babasına söven biri, bana neler ya-
    E: Seni ilgilendirmez, o ben ile babam arasında.
    Hafif hafif sinirleniyordum. Eğer böyle devam ederse biraz mesafe koyacaktım.
    E: Neyse, ben fön çekeceğim.
    B: Elektrik faturasını sana ödeteceğim bu gidişle (hafif bozuk bir tavır)
    Saçıma başıma, kısaca kendime çok özen gösteren biriyimdir. Gerçi bunu sizin anlamanız da çok zor olmamıştır.
    Fönün ardından kahveleri içmeye çağırdı. Biraz bozuktu ama ben üstüne gitmeyince bir şey olmamış gibi davrandı. Kahvenin ardından başka bir aktivite aradık, en mantıklı gelen şey bu sağanakta korku filmi izlemekti. Filmin her jumpscare sahnesinde benle fiziksel temas kuruyordu. Bu iyi bir şeydi fakat bana pek fazla dokunulmasını sevmezdim. Bu bana ait olan şeyler için de geçerlidir. Sınırlarınızın olması iyidir, bizi biz yapan şeyleri gösterir.
    Her korktuğunda küçük bir kız çocuğu edasıyla bana sarılıyor ve ilgi bekliyordu. Bir insan "it" gibi bir filmden nasıl korkar anlayamadım.
    B: Çok cesursun yaaa, ben hep palyaçolardan korkardım. Hâlâ da korkuyorum.
    E: Saçma bence, ayrıca sen bundan korkuyorsan nasıl mizahla ve beyinle ilgili şeylerden korkmuyorsun ?
    B: Onda jumpscare yok çünkü.
    E: Zaten orada jumpscare sensin, ya IQ seviyen düşükse diye korkman lazım.
    B: Haa haaa ha, çok ko-koğğ.. A-aaa koru beni kahramanım. (Sarılır)
    E: Dino (ıslık çalar) tut oğlum.
    Filmden sonra telefon çaldı, annem aradı ve geldiğini söyledi.
    B: Yaaa git-
    E: Hee sonra baban beni gibsin.
    B: Tamam peki. O zaman telefonunu ver.
    E: Al (eline verir ama telefonu).
    B: Hayır be salak numaranı ver.
    E: Ver ben yazayım (mükemmelim diye kaydeder)
    B: Son bir şey daha isteyeceğim.
    E: Çabuk ol, annemi bekletmeyi sevmiyorum.
    B: Öp beni.
    Açıkçası tahmin etmiştim, 1 ileri 5 geri taktiği ile yanaktan ufak bir öpücük yapıp daha sonraki görüşmelerde kendisi öpsün diye bırakacaktım. Yanağına doğru yavaşça eğilip öpmeye gidiyordum ki bu kafasını çevirip dudağıma sertçe yapıştı ve yavaş yavas öpmeye başladı. Yeter bu kadarı dedim içimden ve dudağımı geri çekmeye başladım. O da benle birlikte geliyordu. Kapının oradaydım ve kaçacak yerim yoktu. Beni kapıya yaslayarak parmak ucuna çıktı ve bir elimi göğsüne
    alıyordu ki :
    E: Tamam bu kadarı yeter sana.
    B: Peki mükemmelim. iyi geceler.
    E: Sanada.
    Ayakkabılarımı giyinip çadırı yasladım. Topallaya topallaya binadan çıktım, tam arabaya doğru gidiyordum ki ... (to be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  3. 28.
    +3
    Karşımda Sultan Teyzem\\\'in beni beklediğini gördüm. Ortada siyah bir mükemmeliyet yerine Kırmızı bir Toyota Auris vardı.
    B: Ha ? Bu da ne böyle ? Bizimkiler nerede ?
    S: Hoş geldin topal karga. Geçmiş olsun, aç mısın ?
    B: Hayır teyzem fakat bi-
    S: Her zaman ki gibi çok meraklısın he. iki dakika sabret ölmezsin.
    Harbiden he, başıma ne gelirse ya meraktan ya yanna- aman Allah korusun ondan gelmedi daha.
    Sultan teyze buz gri saçıyla, yaşına göre gideri olan bir vücut ile annemin en yakın arkadaşıydı. 37 yaşlarındaki bu milf teyzemin mesleği araç tamiri kapsamında olan her şey, her türlü motor ustalığını bilir ve çok iyi modifiye yapardı. Emin dayının kızıydı. Emin dayı ise Bursa\\\'da ki en iyi motor ustasıydı.
    S: Açsan söyle bak, senle uzun işimiz var.
    B: Hayır, arkadaşımda yedim.
    S: Sahiden, hangi arkadaşındaydın sen ?
    B: Buse diye bir kız.
    S: Ooo paşama bak sen, yanlız hatan var.
    B: Ne gibi ?
    S: Senin kızları eve atman lazım, kızların seni değil.
    Teyzem bunu diyince kıp kırmızı oldum. Hemen konuyu değiştirmeye çalıştım ama bunu ne beden dilime ne de sözlü iletişimime fark ettirmem gerekliydi.
    B: Görüşmeyeli mizah seviyen iyi gelişmiş teyzem, sanırım atölyeye gidiyoruz değil mi ? Yol ona çok benziyor.
    Teyzem dediklerimi onayladıktan sonra pekte konuşma geçmedi aramızda. Ama sürprizi bozmak istemediğini belirtti.
    ( https://youtu.be/oCC3iEnQtKo )
    Son olarak atölyeye geldik. Mavi demirin üstünde duran bir siyah bebek vardı, görünce mal mal sırıtmaya başladım. Araba kullanmayı sevmesem bile o araba ruh ikizim gibiydi.
    A: Hoş geldin evlat.
    B: iŞiM VAR DEDiĞiN BU MUYDU, BEN BU AYAKLA NE ACILAR ÇEKTiM BiLiYOR MUSUN ?
    A: Bağırma bana ses tellerini giberim senin, tamam haklısın ama bi dinle.
    Tanrım, bu kadın arabalar ile kafayı bozmuştu.
    A: Şimdi arabayı yere indirip seni bindireceğiz, pedal ve direksiyon ayarlarına bakmanı istiyorum.
    B: Bir şartım var, bu akşam dağıtım yapmam. Zaten yorgunum ve sakatım.
    A: Bu akşam zaten yapmayacaksın fakat yarın akşam bir istekte bulun-
    B: O zaman yarın dağıtım yok ?
    A: Zaten olmayacak.
    B: Güzel.
    Yukarı çıktım.
    A: Şimdi dağda dağıtım yaptığın yolu göz önüne alarak hayalinden sürmeni ve tepkilerin nasıl olacağını tahmin etmeni istiyorum.
    Yarışa başladığım düzlükten kalkış yaparak sürmeye başladığımı hayal ettim, gaz eski haline göre daha mı sertti ki ? Hızlanması sanki daha hızlı olmuş gibiydi. Turbo basınç göstergesinde vites atarken bile duraklama olmuyordu, bunu fark etmediğim için reel olsa ilk virajda takla bile atabilirdim. Direksiyon daha ağırdı sanki, ama hızım arttıkça daha da hafifleştiğini hissettim. Göstergelerde farklılık vardı. Yeşil renk gitmiş, hız, devir, ve motor ısısı, yağ gibi göstergeler beyaz kırmızı; turbo basıncı ve benzeri göstergeler ise mavi kırmızı olmuştu. Bir ek daha gelmişti, gaz basıncı ve fren basıncı. Vites kutusunun mesafesi aşırı derecede kısaltılmış, debriyaj yumuşatılmış, fren ise aynı bırakılmıştı.
    B: Şu ana kadar fark ettiklerim bunlar fakat turbo göstergesi daha hızlı hızlanıyor, turbo mu değişti ?
    A: Bunlara da eve giderken sen karar ver.
    E: istediğin gibi olmuş mu kızım ?
    A: Ellerine sağlık Emin amca, her zaman ki gibi mükemmel iş çıkarttın.
    S: Buradan nereye geleceksiniz ?
    A: Eve geçelim biz artık daha da fazla rahatsızlık vermeyelim size.
    Annem ile Sultan teyze çocukluk arkadaşıydı. Emin dayı ise neredeyse annemin öz babası gibiydi.
    A: Cici anneme selamlar.
    E: Sağol kızım, bunun büyük versiyonuna da selam söyleyin.
    ANTi ViRÜS PROGRAMI MIYIM BEN HUUR EVLADI !
    işin garip yanı annem abimi alacağını söyledi, ama abim yoktu.
    B: Abim nerede ?
    A: Talha'da.
    B: Tamam patron sanırım ben sürüyorum.
    A: Ben sana kürekle IQ falan mı ekledim ya senin normalde tek tek sorman lazımdı.
    B: Böyle ölmem anne pompalı tüfekle falan ateş et istersen ?
    Otobanda huyunu suyunu bilmediğim bir arabayı sürmem ne kadar dengeli olacaktı bilmiyorum.
    B: Hızıma göre süspansiyon ayarı değişiyor, fren pedalı ile oynanmamış ama daha sağlam tutuyor, turboya ekstra takılmış ve kolonlar daha iyi hale gelmiş. Susturucu değişmiş.
    A: Sanırım tahmin ettiğimden daha çok yol aldın. Nasıl anladın ?
    B: Basit, turbo çok daha hızlı hızlanıyordu, değişiklik var ama yenileme değil. Aynı turbo baz alınarak ekleme yapılmış, belki 2. turbo bile olabilir. Frenleme süresi daha kısa, disk değişmiş, sanırım su ile çalışan bir şey.
    Bu konuşma dışında önemli bir konuşma geçmedi aramızda, abimi aldım ve eve geldim. Wi-fi'yi açtım, kirlilerimi attım ve ılık bir duşa girip yatağa girdim. Telefonda 2 farklı sohbetten 27 yeni mesaj vardı. Bakmadan vurdum kafayı ve uyudum. (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  4. 29.
    +1
    Akşam okula gitmeyi düşünmeden uykuya daldım. Fakat bundan annemin haberi yoktu ve sabah beni uyandırmaya gelecekti. Gerçi alarmımın ötüşünü duymazsa gelmemesi ayrı bir ihtimaldi. Gitmeye işendiğim için söylemedim. Alarmı kapadım ve yattım. Bugün cumaydı. Sabahın saat 8.30'unda beni birisi dürtüyordu.
    Eirene: Bugün gitmeyeceğim anne, ayağım sakat zaten yürüyemiyorum.
    Buse: Annesi, bugün okula gitmeyecekmiş. Ayağı sakatmış.
    Uykudan uyanırken dünyanın en mal insanı olabiliyorum. Ama bir o kadar da şirin.
    E: Aa-ağnnneee evde hır-hı-hırsız vaaaağr. (Korku ve panik ile yataktan düşer, saç baş incintır. Ama odası cennetten bile topludur)
    B: Annesi evde hırsız varmış.
    Biraz afallar ve yerde gözlerimi kapatıp tekrar yatmamın ardından annem odaya gelir.
    A: Ne oldu ya ne hırsızı ?
    B: Bende bilmiyorum, Eirene bey dediğine göre evde hırsız varmış.
    E: (Yerde yorgana sarılı, gözü kapalı ve uykulu bir tavırla) Evet anne, kalbimi çaldı o sarışın hırsız. Şimdi izniniz ile ben uyuyorum.
    Odadaki kikirdeşme ve muhabbetin farkında değildim. Taa ki suratıma suyu yiyene kadar.
    E: Annenin evindeki gazi dedenin düşmanlarına balgam atayım, soğuuuuuuk soğuuuuk.
    Bu suyu yedikten sonra uyanmamam elde değildi. Ya uykusu olan insan UYAĞNDIĞRIĞLIĞR MIĞĞĞ ? Gel bi fikir al, belki rüyamda A riel R ebel'i gibiyorum, belki daha boşlamadım, ya da çavuş kalktığı için uyuyor taklidi yapıyorum ?
    A: Hadi git bir duş al, kendine gel, sonra kahvaltı et. Okula gidip gitmeyeceğini sonra konuşuruz.
    Her zaman ki rutinim yine devam ediyordu ve ben rutinleri sevmeyen bir insandım. Gerçi her taka muhalefettim anasını gibiyim, bu dünyaya baş kaldırmadığım kaldı - o baş değil yavrum.-.
    Duşumu aldıktan sonra odama girdim :
    E: Heey, benden izinsiz eşyalarımı karıştırma.
    B: Sadece bakıyordum.
    E: Bir şeye dokunursan satın almak zorunda kalırsın.
    B: Biraz yaklaşta sana dokunayım o zaman (kahkaha).
    E: Halk dilinde zutunu satsan alamazsın.
    B: Yaaa. (bozulmuş tavırlar sergiler)
    Havlu ile saçımı kuruttuktan sonra:
    E: Çıkmak için davetiye beklemiyorsundur herhalde ?
    B: Senle mi, aslında bir teklif fena olmazdı.
    işte en nefret ettiğim tavır tipi. iki gibtik diye hemen sevgilim mi oldun ?
    E: Benden sana gelse gelse kamu davası gelir, o da hırsızlıktan.
    B: Ha ? Niye ama :( Odandan bir şey almadım ki.
    E: Göğüs kafesimden kalbimi aldın yaaa (daha ne istersin tepkisi ile)
    B: Yiaaa
    E: Tamam şimdi gibtir git
    B: Ha ?
    E: Giyineceğim.
    B: Yani ?
    E: NE YANi YA BENi DELi Mi EDECEKSiN ?
    B: Ay tamam hemen atar yapma ya, benim önümde giyinsen ne olur ki ? Hem zaten dün her şey ap açık ortadaydı.
    Şeytan diyor ki, dününü de giberiiim, seni dee giberim, zütüne de sokarım çık git lan odamdan. Ama diyemiyorum, korkmakla alakası yok. Kaybetsemde umrumda olmaz ama sor bi niye ? Ben buna seni giberim diye küfür etsem bu tamam bekle açıyorum hadi gel gir der. E keyfi yoksa ben niye yapayım zaten oyun hamurum olmuş. Cidden cinsel açlık Türkiye'de. Kızların hepsi gibişe aç. Bu yaptığı beni taciz etmek değil de ne ? Ben yapsam adım tecavüzcü olur gazetelere full hd ilan verirler hakkımda amk.
    E: içine aslan mı kaçtı bu ne doyumsuzluk ya. Neyse çık giyinicem ben.
    B: Yaaa hem annen aşağıda, dükkanda. Gelmesi çok zor. Zaten gelse kapı ve ayak sesi duyulur. Hadi göreyim.
    Bu ısrarcılığı, bana olan ilgisi ve merakı ; benim için iyi bir yatırımdı.
    E: Buse, beni ikiletme.
    B:Yaa yalvarırım hadi göreyim.
    Ben iki cm içeri selam versem hemen aşkım acıyor çek moduna girersin, ben istesem kölen haline getirirsin. Bir de fikrimi mi değiştireceğim senin için ? GiBTiR GiT HUUR. Fikrimin değişmesi benim değişmem demek ve ben bir kız için değişmem. Ayrıca arzulasam bile belli etmem çünkü bu sana muhtacım demekten başka bir şey değildir. Ve muhtaçlığınızı fark ederse o sizi giber. Ayrıca yaptığım hareketler yüzünden tahmin edilemez olduğum için ona karşı daha gizemli ve daha çekici geliyordum. "Al sana oyun, gel hadi oyna." demekten başka bir şey değildi bu. Ve dişiler çabuk duygu değişimi geçirebilen varlıklar olduğu için oyunları severler.
    E: Son defa diyorum Buse, yoksa bir daha göremezsin bu vücudu.
    B: Peki, öyle olsun. Ama bunu dedin ya, sende bir daha görmeyeceksin bu vücudu. Bunu unutma.
    Bir şey dediysem arkasında dururum. Bu benim doğamda var, fakat bunu sizlere de tavsiye ederim.
    Buseyi odadan gibtir ettim, tam bornozu çıkaracaktım ki kapı deliğinden baktığını fark ettim. Bende kapıyı kilitleyip, kapıya bornozu asarak gormesini engelledim. (Kilit anahtarı kapıyla birlikte değil, ayrı.)
    Üstümü giydikten sonra parfüm ve deodorant sıkarak saatimi taktım. Üstümde siyah kot, beyaz gömlek ve siyah kapşonlu hırka vardı. Bu giyim tarzına her zaman ki gibi hayrandım. Bir şeyler yemek için aşağı indim. Buse de benle birlikteydi.
    B: E, bugün okula gidecek misin ?
    E: Valide Sultan laf etmezse 0 olan devamsızlığı 1 e çıkarmak için kendimi bile satarım bugün.
    B: Seni kim ne yapsın be ?
    E: Bunu senin demen de ayrı bir ironi (ihihihi diye kikirder).
    B: Üff salak.
    Evden çıkarak dükkana geçtim.
    E: Bugün okula gidesim yok. Ve bil bakalım bugün kim okula gitmeyecek ?
    A: Buse ?
    E: Bilmem, ona sormadım amağğğ tab-
    A: O zaman Eda ?
    E: Yav anne, Eda ne alaka ki şimdi ?
    A: Hmm, gidecekler listesinin başında seni görünce aklıma bu seçenekler geldi. (istekli bakışlar)
    E: Üff, hadi söyle durma patlat hadi gelsin ne istiyorsun ?
    A: Burada olmaz, Buse bizi biraz yan-
    E: Biliyor, yalnız bırakmasına gerek yok.
    B: Teslimattan mı bahsediyorsunuz ? (Şaşırmış bir yüz ifadesi ile)
    A: Ama nas- (Sinirli bir ses ve tavırla)
    E: Uzun hikâye ama ben söylemedim.
    A: Pekâlâ. En son gittiğin spa merkezine dağıtım yapacaksın. Araç yüklü, su hazır. Kahv-
    E: Yolda yerim (raflardan bir paket kek ve bisküvi, dolaptan ise su alır.), sürem ?
    A: Her zaman ki gibi 1.30 saate burada ol.
    E: Anlaşıldı.
    B: Neğğğ, işin mi var. Amaa yağ (morali bozulur).
    A: Hah, sende onla gidebilirsin. (Başımızda bir bu ekgibti tavırları ile).
    B: Olley, sağolun A ablacığım.
    E: işte sen, sen bu yüzden dünyanın en mükemmel kadınısın. (Parmaklar annemi görerek 1 numara işareti yapar ve göz kırparım).
    Odamdan telefonumu ve Mp3 ümü almaya çıktım. indiğimde ise Buse yoktu. (To be continued) ...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Seni bekliyoruz 11. 30 a kadar burdayım istediğin her desteği veririm sana sen yeterki yaz
      ···
  5. 30.
    +2
    Nereye kayboldu bu cadı ?
    E: Anne, Buseyi gördün mü ?
    A: Arabaya geçti.
    Bende diyorum nerede bu zütü taklı. Arabaya geçtim ve mp3 bağladım.
    ( https://youtu.be/PT2_F-1esPk )
    Açıkçası ben 8 yaşındayken büyüyünce araba kullanmayı sevmediğin halde araba kullanmak zorunda kalacaksın ve yanında kız olacak deseler inanmazdım. Kızı hayal ede ede çadırı kaldırıp mala vururdum belki. Şakaydı be, ben küçüklüğümden beri her şeyin doğalını severim. O yüzden 6. sınıfta birkaç kez hariç hiç mala vurmadım. Belki de bu yüzden gibimi kontrol edebiliyorum.
    B: Beni evin önünde bıraksana, bi üstümü değişip geleyim.
    E: Zaten serbestsin, okula hiç okul kıyafetleri ile geldiğini görmedim. Bu halinle kal.
    B: Yaa hadiii, naz yapma işte.
    E: Tamam be tamam. Ama 7 dakikan var, gecikirsen giderim.
    Daha dağa cıkacağız, malları bırakıp eve döneceğiz. Bu kıyafetinin derdinde. Kadınlar ne kadar da zutundeki takın derdinde ya. Hazır bu gidip gelirken aldığım bisküvi ve kekleri yemeye başladım. Biraz ona da ayırdım, aç olduğunu zannetmiyorum ama eğer öyleyse diye önlem almakta fayda var. Koltuk ayarım ve ayna ayarım dün annem sürdüğü için değişmişti. Fakat dün o kadar yorgundum ki ayarlamaya bile ugraşmamıştım. Dün gelen mesajlara bile bakmamıştım, harbi lan mesajlar neydi acaba ?
    Açtım wp yi
    Özge: Bu yaptığın ayılıktan sonra yanıma gelmedin ya, bir daha benle konuşma. Numaramı sil ve bir daha asla benden söz etme.
    Bu ne yersiz ego huur evladı ? Sanki seni anneme anlatıyorum. Gerçekleri gör biraz, gibeni severler; seveni giberler. Mesela ben şimdi seni gibeceğim.
    B: Numaran yokta, tanıyamadım. Kimsin ?
    istediğini mesaj ile çok güzel belirtmişti. Benle ilgilen, hâlâ aklımdasın, hâlâ seni istiyorum, son umudum bu. But çokta gibimde.
    Susturulmamış diğer 26 mesaj ise Buse'nin di
    - Eve gidince mesaj at, haber ver. Kendine dikkat et. Seni seviyorum mükemmelim. Bu güzel gün için çok teşekkür ederim...
    Görüldü atıp bıraktım, zaten 3G kapalı şuan bildirim de gitmez.
    Tüm işlerim biter bitmez Buse geldi, sanırım çadır kurulması gerekti. Ya abi ama çok belliydi bu. iddiayı kazanmak için yapmıyorsa tüm cihan beni zutumden gibsin. Dekolte tişört altına yarım sütyen ne, o kalça o pantolona nasıl sığıyor ? O nasıl makyaj ? Bu kız ileride bana vermeyecekse adım Eirene değil.
    B: Çok bekletmedim umarım ?
    E: Çok beklettin.
    B: Cidden mi ? Niye be ?
    E: 7 dakikanın 7 sini de kullanmak zorunda değilsin. Neyse hadi gidelim.
    Yavaş yavaş müzik ve camlardan gelen rüzgar eşliğinde gözlüğümü taktım. Bugün hava parlak olacaktı. Dağa doğru gitmem için Ebru'nun evinden geçmem gerekti. Kapıda Ömer vardı.
    Huur evladı, gece yatağını buraya alda burada yat kalk istersen ?
    B: Dikkatin dağıldı, ne oldu iyi misin ?
    E: Bir şey yok, sadece ilgim kaydı bir an.
    Bir an bana mı diyecek diye korktum.
    B: Niye ki ?
    E: Saat 9.15, Ömer ile Ebru'da okul kıyafeti yok ve evin önünde beraberlerdi.
    B: Yani ?
    E: Ne yani ? Ne dememi bekliyorsun, dedikodu mu yapayım ? Sadece bir anlık ilgim kaydı o kadar. (Modu düşer bir vaziyette söyler.)
    B: Yalan seziyorum ama hadi hayırlısı. (Bir süre sessizlik olur) Dün attığım mesajlara niye cevap vermedin ?
    E: Yeni gördüm.
    B: insan biraz beni önemser be, bi bakar mesaj atmışmı diye.
    E: işim vardı.
    B: Hmm tabii, direk eve geldin ve uyudun. Bahanen bu mu yani ?
    E: Hayır, atölyedeydim.
    B: Yalana bak, sen resim bile yapmazsın. Ne ararsın atölyede ? Annen geldi, seni aldı ve eve gittiniz.
    E: Birincisi, annem değil Sultan teyzem geldi. ikincisi, atölyeler bir şeyin işlendiği yerlerdir. Medela mobilye atölyesi, araba atölyesi, vb.
    iki züt verdin diye hemen senin malın mı olduk ? Bu ne hava ?
    E: Ayrıca ne bu ? Ahiret sınavları falan mı ?
    B: Peki, o zaman bunu nasıl açıklayacaksın ?
    E: O ne be ?
    • Flashback*
    (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  6. 31.
    +1
    Özge 6. sınıftan beri arkadaşımdı. 10. sınıftaydım. Bir gün çok hastalandım ve bundan dolayı iki hafta okula gidemedim. Akşamın bir vakti bize gelmişti. Ben yatarken yanıma uzanıp bir foto çekti. Bunu öğrendiğimde ise kimseye göstermeyeceğini, sadece bir anı olarak sakladığını söyledi.
    • Now*
    Fotoğrafta siyah efekt ve saat 22.30 yazısı vardı. Altında ise şöyle bir metin.
    Bak Buse, seni üzmek istemem ama Perşembe günü okul çıkışı Eirene ile yakın olduğunuzu, ettiğin yardımları duydum. Bu çocukla ben 6. sınıftan beri tanışıyorum ve senden iyi biliyorum. 10. sınıfta benle çıkmak istediğini, bana deliler gibi aşık olduğunu ve benden vazgeçmeyeceğini söyledi. Bende kalbi kırılmasın diye onayladım. Hatta bu fotoğrafta, bir gece onda kaldığımın kanıtı var. O gece benim ona ait olmamı, bekaretimi almak istediğini ve ileride benimle birlikte olacağını söyledi. Bende inandım ve yattım. Iki hafta sonra ise beni kullanılmış bir çorap gibi kenara attı. Kısaca sen sevdiğim bir insansın, sana yaptıklarımdan dolayı özür diliyorum ve senin de canın yanmasın diye seni uyarmak istedim. Rahatsız ettiğim için özür dilerim. iyi geceler.
    Metin bittiği halde nedense sinirli değildim, aksi halde daha da keyiflendim. Ne demiştim ben size, tilki döner dolaşır ama kürkçü dükkanına gelir.
    E: Sen şimdi bu mesaj yüzünden bana soğuk davranıyorsun ya. Bu gün, bu teslimat bittikten sonra, benden uzak Allah'a yakın ol.
    B: O ne demek şimdi ? Sanırım Özge haklıymış.
    E: Haklı olan biri varsa o da şuan benim. 1. si ben bağımsız biriyim. Farkında isen şu zamana kadar senle ya da başka bir sürü kızla sevgili olma şansım var-
    B: Yani ?
    E: Lafımı bölme, Perşembe günü onla senin kavga ettiğini umursamadığımı, benim bu olayı giblemediğimi ve ona bu yüzden ilgi göstermediğimi fark edince attığı mesaja bak. (Mesajı gösterir)
    B: Peki. (Kendini haklı zannederek dediklerimi giblemez)
    Pekte gibimde değil. Alayınıza yol veririm kralını tanımam amk, sen kimsin lan köylü ?
    Dağın eteklerine geldik ve arabayı deneme vaktim geldi.
    ( https://youtu.be/_olc_skGusI )
    ilk viraj göründü, 3 vites 120 ile gidiyordum, hemde bu bebek ile.. Cidden çok üzücü bir durumdu. ikiye aldım ve gazı kokledim, neredeyse korner gelmişti.
    B: Hey, ne yapıyorsun ? Viraja geldin YAVAŞLA, DUYMUYOR MUSUN BENi ? EL FRENiNi NiYE ÇEK- AAA-AAĞ YiRMAĞA CiDEYRUK...
    ilk virajı tüm potansiyeli vermeden kafamdan almıştım, bir gözüm sudaydı. Neredeyse dökülmesine ramak kalıyordu. Sıra geldi ikinci viraja,
    B: HEEEY, DÜZGÜN SÜR ŞU-
    E: Şu gibik çeneni kapa artık.
    B: Pekâlâ. Özrün kabahatinden büyük.
    E: Anı tak etme de otur keyif al iki dakika.
    ikinci viraja dışardan girdim, derbiyaj ile devir düşürüp biraz frene bastım. Fren her zamankinden daha yumuşaktı. Direksiyonu iceriye kırmıştım ve hill ans tor ile vites düşürüp yavaşladım. Daha sonra gazı debriyajı bıraktığım hızda kökleyerek takip ettiğim yol çizgisini içe aldım. Bu sayede gelecek viraj içerden geçmiş olacaktım. Bu şekilde teslimat noktasına ulaştım. (Yarın erken kalkacağım o yüzden şimdiden yatıyorum, to be continued)...
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Tamam56
      ···
  7. 32.
    +2
    Spa merkezine gelmek üzereydik,
    B: Daha ne kadar var ? (Afra tafrası yatışmış bir şekilde)
    E: 1 km kadar, ha bu arada sinirlerin hafiflemiş sanki ?
    B: Öyle mi ?
    E: Haksız bir konuda bana sinirlenmen ... ( Ses tonunu yüksekten alçağa doğru bunu dedim ve şimdi alaycı bir tavırla) Pekte umrumda değil.
    B: Ya tamam haksızdım özür dilerim ama biraz beni umursar mısın lütfen ?
    E: Hem boş yere afra tafra hemde beni umursa, bu şey değil mi ya; hem ayranım dökülmesin hem zütüm gibilmesin ?
    B: Ya ama (küçük bir kız çocuğu şeklinde) ne bileyim Özge öyle mesaj atınca birden şey oldum.
    E: Korktun, ama neyden ?
    B: Beni bırakıp gitmenden.
    Kız burada alt yazı olarak senin itin oldum ister bin üstüme sür beni ister gib bir köşeye at beni diyordu.
    Spa merkezine vardık, kapıda yine Halime hanım vardı. Ama bu sefer tek değildi. Yanında bir erkek daha vardı. Ve bu ... Lanet olası bin Hakan, nasıl beni burada buldun ya ?
    E: Halime hanım.
    H: Aaa, Eirene. Hoş geldin. Dur bakayım notlarıma, hmm evet bu gün saat 9.15 gibi teslimat geleceği bildirilmiş. Sen malları içeri taşırken ben kasadan paranı getireyim.
    Ben malları içeri taşıdıktan sonra Buse ile Hakan\'ın sohbet ettiğini fark ettim.
    E: Muhabbetiniz bol olsun, insan bizi de çağırır.
    H: Yok be eski güzel günleri yâd ediyorduk.
    B: Kendi adına konuş, hiçbiri güzel değildi.
    Zaten eskiden sevgili olduğunuzu bilip bunu umursamıyordum. Umursadığım tek şey Buse\'nin AIDS olmamasıydı. Dışında bana bulaşıp suratıma vurmadığınız sürece ne tak yediğiniz umurumda değildi.
    H: Çok keyif aldığını söylüyordun ama. (yavşakça sırıtıp iğnelemeler.)
    H: Sahi ya arkadaş olduğunuzu biliyordum fakat bu kadar yakın olduğunuzu bilmiyordum.
    B: Tahmin etmek zo-
    E: Yakın olup olmamak bize kalmış ve geçmişte ne yaptığınız beni alakadar etmez. Sadece yanımda muhabbetini açmayın.
    H: Hey dostum, biraz sakin olmayı de-
    E: Bak Hakan zaten seni sevmiyorum, sen işine git ben işime.
    B: Eirene, cidden sakin ol.
    E: Yeterince delirttin biraz da sen sakinleştirmeyi dene.
    B: Pekâlâ.
    O sırada karşıdan biri gelir. Bu gelen Hakan'ın olduğu takımın kaptanı Umuttur.
    U: Hakan, sıkıntı mı var ?
    H: Hayır, yok. Sadece şu çocuk beni tekrar ezmek istediğini söyledi.
    U: Geçen seni yenen mi bu ?
    H: Evet.
    U: Pek gençmiş, söyle bakalım veled, senin ehliye-
    E: Sana ne ?
    U: Bu yaptığın bir meydan okumadır ama.
    E: Git işine, tek anladığın şey aracının motorunu güçlendirerek dağdaki yavaş araçları geçmen. Bu sebepten dolayı kendini takım kaptanı falan mı zannediyorsun ?
    U: Çok iddialısın, bu akşam, saat 22.00'da seni her şeyimle bekliyor olacağım.
    E: Pekâlâ, bizde geri vites olmaz.
    B: Yapma, kaybedersin.
    U: Ha bu arada, kuralları ben koyarım. Unutma!
    E: Bol şans.
    H: Eirene, iki dakika benle gelir misin ?
    Beni kenara çekti ve konuşmaya başladı.
    H: Bak dostum, beni sevmiyor olabilirsin buna saygı duyarım.
    Bu dediği laftan sonra biraz kanım ısındı lan.
    H: Ancak,
    Buse bu sırada bize kulak misafirliği yapmak için kutu kola makinasının önüne gelir.
    H: Buse benim exim ve ben hâlâ onu seviyorum. Çok güzel vakit geçirdim. ileride benimle birlikte olması için her şeyi yaparım.
    E: Bu yüzden mi beni ezmek için takım kaptanın ile kavga ettirttin ?
    E: Bak dostum, ne yaptığınız beni alakadar etmez. Buse seni hâlâ sevse bile umurumda değil. Ama karşıma çıkma.
    H: Güzel, benle o kadar seviştikten sonra senin sevip onla birlikte olma ihtimalin yok diye düşünüyordum ve haklı çıktım.
    Rule one : Karşında ben varsam haklı olma ihtimalin yoktur.
    Rule two: Karşında ben varsam haklı olma ihtimalin yoktur.
    Question one: Senin çükün kaç cm amk ? Bu kızın niye hiçbir yeri açılmamış o zaman ?
    Her neyse, olanlar açıkçası beni sinirlendirmişti.
    E: Bittiyse gidiyorum, dinlediğin için sağ ol Buse.
    B: Ya, özür di-
    E: Bir gün içinde farklı sebepten ötürü iki defa özür dilenmez.
    ( https://youtu.be/tyVy1aZITfk )
    Arabaya doğru hızlı ve arkama bakmayan adımlarla yürüdüm. Anladım ki benim bu kızı gibmem onun için bir ödül olmuş. Huur kurusu seni.
    B: Açıklayabilirim.
    E: Açıklamanı falan dinlemek istemiyorum, bu ne yani ? Kadının cebinde parası yoksa kumbarası dıbcığı mı ?
    B: Hayır, buraya taşıdığımız zaman ailem çok borç içindeydi ve bende kendi giderlerimi hafifletmek için Hakan ile çıkmaya ve onu kullanmaya başladım. Sadece bir kere birlikte old-
    E: BANA NE ?
    Arabaya bindim, Buse de bindi. Kontağı açtım ve hızla gazlamaya başladım. Dağdan aşağı sürdüm, suratımda azrailimsi bir ifade vardı.
    B: N'olur, yalvarırım bana kız, bana küs ama yavaş sür. N'olur beni bırakma.
    Dediklerinin farkında bile değildim. O kadar sinirliydim ki kan beynime sıçramıştı. Herhalde Buse'yi eve bırakır ondan sonra en sevdiğim mekan olan tepeye geçip iki bira çekerdim. içindeki B vitamini beni rahatlatmaya yeterdi.
    B: Böyle yapma gözünü seveyim, kaza yapacaksın bak. Hem sorunlarımızı konuşarak halledebiliriz.
    Dediği hiçbir şeyi algılamıyordum. Pek ağlak biri değilim fakat sinirlenirsem gözüm sulanır. Biraz gözlerim sulandı. Ağladığımı zannetmesini istemem çünkü bundan nefret ederim. Dağdan indik, eve doğru giderken ben hala sinirli bir şekilde basıyordum. Bir elim vites bir elim direksiyondayken buse elini elimin üstüne koydu ve
    B: Sakin ol artık, konuşup çöz-
    E: Dokunma bana.
    B: Peki, ahh karnım. Eczane önünde durabilir misin ? ilaç alayım.
    E: Peki.
    Buse'nin karnı ağrıyordu. Ağrı kesici almaya gitti ve inerken :
    (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    0
    Tam eczayene girmek için arabadan inerken :
    B: Bekle olur mu ?
    Ses etmeden gözlerimi kaydırıp onun olduğu zıt yöne baktım ve kontağı kapadım.
    Hızlıca eczaneye girdi ve geldi. Elinde bir kutu majezik vardı.
    B: Sakinledin mi ?
    E: Hmhm.
    B: Peki seninle konuşabilir miyim ?
    E: Burada değil.
    Eve doğru sürmeye başladım. Eve geldik fakat arabayı kapının önüne bıraktım -yani park yerine park etmedim-, kontağı kapamadan dükkana girdim. Annem içerde bilgisayardan şirket telefonlarına bakıyordu. Yine iş peşindeydi anlaşılan.
    E: Teslimatı tamamladım ama arabayı ödünç alıyorum.
    A: Tamam ama çok fazla şehir içinde dolaşma. Çevirmelere dikkat et ehliyetin yo-
    E: Tamam hadi kaçtım ben. (ilgisiz bir şekilde söyler)
    Bugün hava açıktı, tepeye çıkıp içesim vardı fakat sevdiğim mekanları başkaları ile paylaşmayı sevmezdim ama şuan için en uygun mekanda orasıydı. Dükkandan çıktım ve arabaya bindim.
    B: Nereye gidiyoruz ?
    E: (Sessiz bir şekilde) Gidince görürsün.
    B: Çok açıklayıcı oldu sağ ol. Neyse buna da şükür hiç sesini duyamamaktan iyidir.
    ( https://youtu.be/V5P59Yve3-4 )
    Şehir içinde kural ihlali yapmayı sevmem. Başka insanlar da var ve dikkat dağıtıcı çok fazla unsur var. Ya dikkatim dağılır da birine bir zarar gelirse düşüncesi beni korkutmaya yetiyordu. Korkmam bir yana kendimden emin bir şekilde kullanırdım arabayı ama tedbiri elden bırakmamak gerek tabii. Tepeye çıkan yolda tekel vardı.
    B: Niye yavaşladın ?
    Giblemeden tekelin önünde durdum ve 4 bira almak için indim. Buse arkamdan hey diye bağırıyordu ama yine de giblemiyordum. Bir erkek başka bir kıza bunu yapsa bu tecavüz olurdu, Buse'nin yaptığı beni kirletmek, benle oynamak değil de neydi ?
    Tekrar arabaya bindim. Teslimattan kalan parayı kasaya koyduğum için cebimde 200 TL kalmıştı. Bu ayki teslimat paramı almamıştım hem. Bu iyiydi.
    B: Ne zaman konuşacaksın benle ?
    E: Torpidodan bir paket Malbora (bilerek böyle yazdım telif yemek istemiyorum) ve çakmak çıkarsana.
    B: Sigara mı içiyorsun ? (Arabanın hareket etmesi ile biralar şangırdar) Bira mı aldın ?
    Duymazlıktan geldim.
    B: Beni duymazlıktan gelmenden bıktım artık ne zaman konuşacağız ? Hem nereye gidiyoruz çok merak ettim.
    E: Çam ve iğne ormanının tepesine gidiyoruz.
    B: Anladım.
    Çam ormanının tepesinde birkaç ağaç olup çimenle dolu toprak bir yer vardı. Hem şehirden birkaç kilometre uzak, hemde kafa dinlemek için ideal bir yerdi.
    Tepeye vardık. Arabadan indim ve şehre en yakın ağacın dibine doğru yürüdüm. Ağacın dibine oturduktan sonra:
    E: (Biramı açıp yudumlayıp, sigaramı yaktıktan sonra) E, konuşmak istiyordun. Davetiye mi bekliyorsun ?
    B: Birazcık sakin olsan ? Ya bak hatalıyım kabul ediyorum ama bi empati yap. Buraya yeni taşındığımızda çok borç içindeydik. Aileme yük olmamak için bir sevgili bulup ondan geçinirim diye düşündüm. Ne bileyim 5-6 ay sonra işlerin bu kadar düzene girip, girmese bile o kadar borcu temizleyebileceklerini ? Bende Hakan'ı sevmesem bile parası var diye onla çıktım. O da beni seviyordu. Bir hadi bilemedin iki defa yattım. Zaten farkında isen bakireyim.
    E: Ne dememi bekliyorsun, bakirelik ile namusu karıştırıyorsun. Tamam bunu benim demem çok doğu değil fakat hem ümit verip hemde şerefsizlik yapmıyorum. Ayrıca sen benim ailemin de mi çok iyi kazandığını düşünüyorsun ? Bende jigoluluk yapabilirdim ve bu olaylar belki benim başıma gelirdi. Belki takma dişleri dökülen bir teyze yüzünden bu hale gelecektik ? Sen olsan o zaman bana hak verir miydin ?
    Bunu duyduktan sonra başını yere eğip ağlamaya başladı ama umrumda bile değildi. Diğer taraftan biranın yarısından fazlasını içmiştim. O da bir bira açtı ve içmeye başladı.
    E: Eğer ben öyle bir şey yapsaydım adım tecavüzcü olurdu. 7 sülale birleşip ebemin zütüne tıpa takardınız. Ayrıca parası var diye onunla birlikte oldun ya, yarın öbür gün bana ne yaparsın kim bilir ? Belki beni de bir başkası için satarsın ve onun yanında da süper minilerle yarım tişörtlerle dolaşırsın ? Ha her şey gibiş değil ama şimdi beni yeme duygusal bir bağın olmayan kişi ile de yatmazsın, bunu hiçbir kız yapmaz.
    B: (Kız çocuğu biçiminde ağlayarak) Çünkü kendimi ona borçlu hissettim. Çok fazla benle uğraştı ve en çok istediği şey bendim.
    E: Çocukla çıkar için birlikteydin ama bir yandan da borçlu hissettin ? Madem ona acıdın niye hâlâ benlesin ? Benim en çok istediğim şey sen değilsin ama ya ben yerine bir başkası istese seni, benle birlikteyken gidil ona da mı vericen ? Daha ayrılmamışsın bile ya.
    B: Kavgalıyız ama. Senin için gerekirse ayrılırım.
    E: Konuştukça batıyorsun, benim için bir şey yapma bu saatten sonra. Ağlaman bile umrumda değil artık.
    B: Beni bırakıyor musun yani ?
    E: Bu günden sonra imkânın olduğu kadar bana yaklaşma.
    B: Yapma, bana bunu yapma. Yalvarırım. Beni öldür ama sensiz bırakma daha iyi.
    Kız burada diyor ki gavatlık yap beni affet, sensiz yapamam.
    Bana doğru yaklaştı ve sarılmak istedi, salya sümük ağlıyordu. Hiç acımadım, ağlasın huur. Eğer fark ettiyseniz ben ne kadar duygusuz yaklaşsam bile canım acıdı. işte bu yüzden kızlara saf duygu ile yaklaşılmaz. Can yanıcı, kızlar yakıcı, melankolika ise söndürücü bir maddedir.
    B: Lütfen sana son defa da olsa sarılmak istiyorum.
    E: Hayır, deneme bile. Şuan benle konuştuğuna şükret.
    B: Lütfen ya lütfen (ağlamaktan öksürmeye başlar).
    E: Hayır dediysem ikiletme.
    Oturduk ve bira içmeye devam ettik. Efes şişenin tadı da ayrı bir güzel be. Yanında da mal bora arkadaşımızdan 13 TL olup giren beyaz ohhh misss.
    Saat öğlen 2 olmuştu, 2 saattir bira ve sigara içiyorduk fakat yetmiyordu. Hiçbir şey yapmasım yoktu.
    Biraz daha bira almak için tekele gidecektim. Anahtara elimi attım ve kalktım.
    B: Nereye ?
    E: Kafam nereye eserse ?
    B: Beni burada bırakıp gidecek misin ?
    E: Tekele gideceğim, istiyorsan gel istiyorsan bekle.
    B: Bugün son günüm ise senin yanında (gözlerini siler ve gülerek) senle gelmek istiyorum.
    ( https://youtu.be/GnXJvVdJuZ4 )
    Kafamda dönüp dolaşan tek bir tilki vardı. Ve kulağıma sadece şu sözü fısıldıyordu "Çocuk bugün sen üzülme en azından yer yerinde, bir bakmışsın ki hayat senin beklentinin de ötesinde.". Bir şeyi hak etmek için önce ona layık olmak gerekir. Layık olana kadar ise kazanmak. Ama hiçbir kız benim gözümde kazanılacak bir şey değildi. Tek fark benim gözümde ben onlar için bir emektim, bir istek, bir nefestim. Her kız için geçerliydi bu.
    Tekele inip biraları aldıktan sonra -bu sefer Efes şişe değil 1L Marmara aldım 3 şişe, arabadan ise 2 paket mal bora aldım- ormana doğru yola koyuldum. Keşke direk gibtiri verseydim. Yanımda süs köpeğinden farkı yoktu.
    B: Özge konusunda ne yapmayı düşünüyorsun ?
    E: Bilmem, duruma göre değişir.
    B: Nasıl yani ?
    E: Özge beni seviyor biliyorsun. Eğer düzgün hamleleri yaparsa beni kapar ama yok gibinin dikine giderse keyfi bilir.
    B: Bize bunu yapmaya kalkan bi-
    E: Biz diye bir şey olmadı ki, başımıza bir şey gelsin.
    B: Peki.
    Bu muhabbetin dışında normal muhabbet kurmayı deniyordu. Beni güldürmeye çalışıyordu, bende o muhabbetlere hiçbir şey olmamış gibi cevap veriyordum.
    Arabadan indik ve tikime dokunmaya başladı.
    E: Yapma, en sinir olduğum şey.
    B: Ohaaa, reflexlerin çok iyi.
    E: Hmh bu benim için hiçti.
    B: O zaman bunu al.
    Diyerek belimin sağ tarafına dokundu, savuşturdum. Tekrardan sola dokundu ve ikisine aynı anda dokundu. Ellerimi kaldırdım ve bileklerinden tuttum. Şaşırmış gözlerle bana baktı. Ellerimi yavaşça çekerken birden bana sarıldı.
    E: (Şaşkın bir ses tonu ile) Yav Buse ne yapıyorsun ?
    B: Seni kaybetmek istemiyorum, haziran ayında esen rüzgar gibisin. Havanın ne olduğu fark etmiyor. Seni görür görmez yanıyorum ama sana sarılınca rüzgarım esiyor. Kokun, hayatta bulamayacağım bir koku. Ama parfümünden değil, cildinde olmasından dolayı.
    E: Buse yapma böyle.
    Bazen beni ne kadar ikileme itsen bile kararımı verdim ve bana bu karardan dönmek yakışmazdı. Oturduk ve sohbete devam ettik.
    B: Karnım ağrıyor. Ahhh. (ilgimi çekmeye çalışıyordu)
    E: Mideni mi bozdun ?
    B: Hayır, reglm geldi.
    E: Bilmek zorunda değildim. Neyse, al şu hırkayı karnını ısıt.
    B: Sağol, mis gibi kokuyor.
    E: Leş gibi tütün kokuyor.
    Spor yapsam bile bu kadar içmem doğru değildi.
    B: (Güldü) iyi geldi, ama sen üşümeyecek misin ?
    E: Hayır.
    B: (Koluma dokunur) vay be ne sıcak kanlı insansın. Elini karnıma koysana ? Hem karnım ısınır, hemde ısı alışverişinden dolayı sende üşümezsin.
    E: Zaten üşüyorum (bıkkın bir tavırla), ama madem o kadar ısrar ettin.
    Karnı o kadar üşümüş ki, gerçi sen öyle tişört giydikten sonra iki kat hırka giysen ne yazar ?
    Buse kolumda bana yaslı bir şekilde sızmıştı, çok üzülmüştü. Ama hak etti. Gerçi bende bir o kadar yorgun ve üzgündüm. O kadar içtikten sonra bende sızıp kalmıştım. Zaten açtım. Üşümüyordum hâlbuki. Saat 6 gibi suratımda bir şey hissettim. Sıcak bir nefes vuruyordu yüzüme. (To be continued)...
    Tümünü Göster
    ···
  9. 34.
    +1
    Yüzüme vuran şey Buse\'nin nefesiydi, kucağıma çıkmış bir vaziyette üstümde uyuyordu. Elimi hala karnında tutuyordu.
    E: Buse hadi uyan.
    B: Hmm ?
    E: Buse, hadi uyansana.
    Tıpkı bir kız çocuğu gibiydi. Şeytan diyor öp ama yaptıklarından sonra araya mesafe konmasını hak etmişti.
    B: Saat kaç ?
    E: 18.21.
    Uyandı ve esneyip gerinmeye başladı. Hava serinlemişti. Üşüyorduk.
    E: Yavaş yavaş evlere dağılalım.
    B: Yaaa, son günümüz bugün. Biraz daha duralım. Yemek falan yiyelim. Ondan sonra gidersin.
    E: Aslında haklısın. Midem açlıktan deliniyor.
    Yavaş yavaş silkelenip kendimize geldikten sonra yemek yemek için şehre indik. Açıkçası anlatılacak çok bir şey olmamıştı. Klagib muhabbetler, bana ettiği iltifatlar. ilginç olan tek şey benden şarkı söylememi istemesiydi. Arabadayken bu isteğini yerine getirdim. Daha sonra pek bir şey olmadı, ta ki telefonu çalıncaya kadar.
    B: Ben seni sonra arasam olur mu, güzel. Zaten birazdan eve de geçerim, hmm ? Şey, ıı. Evet. Tamam oldu o zaman ben seni eve geçince ararım.
    Telefonda konuşurken sesini baya değiştirmişti. Sinirim bozulmadı değil. Dişilik özelliğini kullanıyordu çünkü.
    B: Şey, beni eve bırakır mısın ?
    E: Peki.
    Bunu evine bıraktım. Ama olanlardan şüphelendim, bu yüzden apartmanın önünde Buse indikten bir-iki dakika sonraya kadar bekledim. Çok yavaş ve bana bakarak içeri gidiyordu. Bu işte bir iş vardı. Kıllanmamın sonucu kafamdaki tilki bana bir kenara çekmemi ve motoru kapatıp olacakları izlememi söyledi. Ve dediğini uyguladım. Yaklaşık 13 dakika sonra mahalleye kırmızı bir Mitsubishi girdi. Buse apartmandan çıktı. Üstünü değiştirmiş daha az dekolteli şeyler giymiş ve hafif bir makyaj yaparak saçını düzleştirmişti her zaman ki gibi.
    ( https://youtu.be/CxnaPa8ohmM )
    Yavaş bir şekilde elime telefonu aldım ve annemi aradım. Donuk bir ses ile
    A: Alo ?
    B: Anne, bu gece geç geleceğim. Araba bende olacak. Dağda olacağım. Dağıtım yapmayacağım.
    A: Sen iyi misin ? Ölü görmüş gibi donuk ve sönük bir sesin var.
    B: iyiyim.
    A: Her neyse, bu gece işimiz va-
    B: Evde görüşürüz.
    Tribim sana değil, tripli de değilim. Hissedemiyorum, düşünemiyorum. Bu neydi rüya mı, yoksa daha kötüsü kâbus mu ? Olanları algılayamıyordum. Bilincim sanki yarı açık gibiydi. Olanları gördükten sonra kontağı açtım ve motoru çalıştırdım. Benzin yarım depoya düşmüştü, önce benzin almalıydım. Daha sonra da bira. Fakat vaktim azdı ve çabuk olmalıydım.
    Debriyajdan ayağımı hızla çektim ve gaza yüklendim. Şehir içi kural ihlali umrumda değildi. Tek istediğim şey kafamı boşaltmaktı. Umut ile yarışacaktım ve kararlıydım.
    Benzini alıp biramı bitirdikten sonra dağın eteklerine vardım. Ateş böcekleri diye takım mı olur amk ? Saat 22.00 dı ve dağa giriş yaptım. Tüm izleyiciler ve arabalar onlar dışında yendikleri takımlara da aitmiş -sonradan öğrendim-. Cidden iyi bir baskı var fakat baskısı falan umurumda değil. Yenmek için geldim yenmeden gitmem. Bir sürü kız vardı, hepsi de hurul hurul huurdu. Ben böyle kızlara huur dışında başka bir şey diyemem kusuruma bakmayın. O kadar dar ve ince giyip nasıl rahat ediyorsunuz ? Yavaş ve normal bir şekilde başlangıç çizgisine geldim. Siyah evo başlangıç çizgisinde yerini almıştı. Önce dağa çıkar gibi gittim, daha sonra el freni çekip 180 derece dönerek başlangıç çizgisinde hiza almaya başladım. Arabadan indim. Her zaman ki gibi flashlar patladı. Umut'un yanına yaklaşarak
    E: iyi olan kazansın.
    U: Hemen o kadar rahat olma.
    E: Ha ?
    U: Sana bu sabah benim kurallarım ile yarışacağımızı söylemiştim.
    E: Hadi yap muallaklığını da görelim hadi.
    Araya hakem girdi.
    H: Bu sıradan bir sprint yarışı olmayacak.
    Sprint ne dıbına koyduğum onu açıkla önce.
    H: Ölüm kalım yarışı olacak aynı zamanda.
    E: Ha ?
    H: iki yarışçının da bir eli direksiyona koli bandı ile yapıştırılacak.
    E: Peeekiiii. Hadi başlayalım.
    ( https://youtu.be/PGfSaVDymjk )
    Arabaya geçtik. Ama bu sefer yarışı başlatacak kızda bir değişiklik vardı. Umut ile çok samimiydi. Yoksa sevgilisi falan mıydı? Yok lan bu meteor o kazmaya bakmaz. Aaa ötpü, ananı satayım o züt ne. Of kalktı.
    Hakem geldi ve arabanın içini görünce şok oldu :
    H: Turkiye'de sağdan direksiyon kullanmak yasak değil mi ?
    E: Yakalanmadığın sürece sanırım hayır.
    H: Pekala, Sağ elini direksiyona koy. iyice kavradığından emin misin ? Pekala, güzel. Fazla sıkmadım umarım ?
    E: Hayır.
    H: Bol şans.
    E: Sağol.
    Korku filminden çıkmış gibi somurtmama rağmen insanlar beni normal karşılıyordu. Gerçi herkesin kötü günü olabilie gayet normaldi bence.
    Kız sol elindeki meşale yaktı. Sağ elindeki meşaleyi de yaktı. Önce gövde hizasına, daha sonra baş üstüne daha sonra da yere fırlatarak yarışı başlattı.
    Kalkışta nedense tüm gücünü kullanmıyor gibiydi evo, ama kalkarken burnu benden öndeydi. Belki de gücü yerine torka vermişti güç dağılımını ? Bu soruya yanıtı verecek ilk yer ilk virajdı. ilk viraja gelene kadar düzlükte ne beni geçmeyi denedi ne de aramızdaki fark açıldı. Böyle sürmek ne kadar doğru bilmiyorum fakat dikkatli olmalıyım. En ufak bir hata insanı ölüme zütürür. Ve işin ilginç yanı viraj alma açımı ne kadar kısıtlayacak bilemiyorum.
    ilk viraja geldik. Vitesi viraj girişine kadar 4'ten 3'e çektim ve motor freni ile 20x100 devire kadar düştüm. Viraja girerken hill and toe ile 2. viteste düştüm ve direksiyonu kırdım. Kırarken aracın yeteri kadar dönmediği ve biraz daha dönemezsem bariyerlere gireceğimi fark ettim. Umut ise hâlâ arkamda ve benden daha düzgün bir şekilde viraj alıyordu. Direksiyonu kırmak için neredeyse kas tendonlarımı koparacaktım ama 1 turu anca döndü. Bariyerle aramdaki mesafeden çimen bile geçemezdi. ilk virajda analizini tamamladığım şeyler :
    - Umut'un torku ve dönüş çapı benden daha fazla, hpsi ise hemen hemen aynıydı.
    - Direksiyon tam tur bile dönmüyor ancak 0.75 kadar tamamlıyordu. Bu da demekti ki araç yön bulamıyor.
    Aklıma bir fikir geldi, virajı alırken direksiyonu kırıp ondan sonra vites düşürüp daha çok hızlanacaktım. Hem yarış çizgim değişecek ve bu bana ivme verecekti. Hemde daha rahat dönecektim. 2. viraja girerken bunu denedim ve daha iyi bir sonuç aldım. Eğer böyle giderse bu yarışta yenilirdim. Bu yüzden 4lü virajda su yolunu yine kullanarak arayı açmam gerekliydi. Ama aklımda bir plan daha vardı. Viraj çıkışlarında da su yolları bulunuyordu. Bu su yollarını kullanmak bana ivme verecekti. Tabii bu planları 4lü viraj için kullanacaktım.
    3. ve 4. viraj da aynı şekilde geçti. ( https://youtu.be/t5umckO0JUE ) 5. virajı alırken arkamdan tamponuma bir şeyin dokunduğunu ve aracın dengesinin kaybolduğunu hissettim.
    Bin evladı bana arkadan çarpmıştı. Viraj sola doğruydu bu yüzden araç yavaş yavaş viraj dışına sürüklenirken sola doğru spin atıyordu. Drift yaptığım için direksiyon sağa dönüktü. Debriyaj ve frene basarak direksiyonu sola kırdım. Beni iyice sinirlendirdi bin evladı. Spin atarken yanımdan geçişini gördüm. Sanki hayatım gözümün önünden kayıyor gibi yavaştı. Ve o yavaşlıkta bu binin sırıtışını gördüm.
    4lü viraja az kalmıştı ama arabam resmen durdu ve yeniden çalıştı. ilk virajda ters yönü kullanarak çimenlerin olduğu su yolunu kullandım. ikinci virajda ise su yolunu kullanıp aracın gövde kısmını hafif bir şiddette bariyerlere çarparak reverse drift yaptım ve viraj çıkışı su yolundan devam ettim. Neredeyse yakalamıştım o bini. Sinirden deliye döndüm. Yine hiçbir şey hissetmiyordum. Arkasına geldim ve su yolunu kullanarak çimenlerde geçmeyi deneyecektim fakat karşı şeritte bir otomobil göründü. Bende bunun arkasında durdum ve olduğum şeritten çıkmadan drift yaptım. Her tarafta alkış tutan insanlar vardı. Herkesin yıldızı olmam bir yana 4 lü viraja gelmiştik. Umut'u 2. viraja girerken geçtim. 3. Viraj sonunda bana tekrar vurmayı denedi ancak ben virajı aldım. Daha sonra onu arkamda görmedim.
    Yarış bitmişti ve ben kazandım. Elimdeki bant hâlâ duruyordu fakat umurumda değildi. Eve doğru gidiyordum. Aklımda tek bir soru vardı. Buse şuan ne yapıyor ? Ne yaptığını merak ettiğim için onların arka sokaktan girdim. Motoru durdurdum ve aracın içinde beklemeye başladım.( https://youtu.be/gSSZT8k2pSc )
    Beklediğim gibi bir süre sonra Hakan ile birlikte geldiler. Hiçbir şey demeden Çam Ve iğne ormanına doğru yola koyuldum. Cebimde 70 tl para vardı. 2 bira daha aldım ve geceyi seyrettim. Doğadaki her dişi böyleydi. Yaratan her şeyi böyle bir düzen içinde mi yaratmıştı cidden ? Yoksa insanların duyguları ile günahları aynı şey miydi ? Belki de cehennem dünyadır ama biz farkında değilizdir. Duygularımız bizim günahlarımızın bedelidir ?
    Her neyse dedim ve yaktım bir sigara.
    Biram bitince eve döndüm.
    A: Neredeydin, niye açık değildi bu telefon ?
    E: Sana da iyi geceler.
    A: Çabuk buraya gel. Araba nerede ?
    Çıkar ve arabaya bakar.
    A: Anasını gibmişin lan arabanın.
    Çıktım ve ılık bir duş alıp oda kapımı kitledim. Saat gecenin 2 siydi. Yatağa uzanmam ile sızıp kaldım. (To be continued) ...
    Tümünü Göster
    ···
  10. 35.
    +1
    Saat sabahın 14.00 idi. 12 saat uyunur mu dıbına koyim ? Zaten düzen yannak kürrek. Ben üstüne ek olarak birde hipotalamusumu gibip daha da athaletli oluyorum. Nasıl bir varlığım ben ya ? Beni niye yarattın yav ? Ben olmadan da dünya güzel.
    Bugün beni uyandırmaya gelen olmamıştı. Ama başım çok ağrıyordu. Gittim ve ılık duş aldım. Dişlerimi fırçaladım. Ama sigara ve alkol tüketiminden ağzım fare leşi gibi kokuyordu. Bu yüzden ağız gargarası yaptım. Bak hemde böyle hığğğk fpü. Sakallarım uzamıştı. Şans eseri abim daha bugün çıkmadan tıraş olmuş. Makine de şarj vardı. Gerçi duştan önce yapsam daha iyi olurdu ama ben duştan sonra yapıyordum. Hem sakal su yiyince yumuşuyor hem de daha gür çıkıyordu. Bu yüzden sakal traşı olmadan önce yüzünüzü yıkamanızı tavsiye ederim.
    Aşağı indim.
    E: Günaydın.
    A: Günaydın.
    E: Geç kalktım kusuruma bakma.
    A: Dünkü hâlini görünce bir şey yapmadım ama dün dağda ne oldu anlat bakayım.
    E: Ateş böceklerinin liderini elim bantlıyken yendim.
    A: Ne, bir ölüm kalım yarışı mı ?
    E: Evet.
    A: Arabanın kenarına ne oldu peki ?
    E: Bana çarptığı için hırslandım. Yakalamak için ise reverse drift yaptım.
    A: Pekâlâ. Normalde ağzına sıçardım fakat bu zafer için seni tebrik ederim.
    E: Sağol da ben açım ya.
    A: Yannamı ye.
    E: Yav anne.
    A: Bana ne erken kalksaydın.
    E: Hmm, öf pekala.
    Kendime kaşarlı ve salamlı omlet yaptım. Her zaman ki gibi sütümü içtim, peynirimi ve zeytinimi yedim, reçel ve tereyağı alarak kahvaltımı bitirdim. Tamam altımda S2000 olabilir ama bunun kahvaltıda ne değişikliğini bekliyorsunuz, portakallı ördek yememi falan mı ? Öyleyse daha çok bekleyeceksiniz.
    Saat 3 olmuştu. Vitamin ekgibliğinden dolayı takviye kullanıyordum. Haplarımı aldım. Bugün 4.30 ile 7.00 arası taekwondo antrenmanım vardı. Ayağım da neredeyse iyileşmişti. Odama çıktım ve ağırlık çalışmaya başladım. ( https://youtu.be/pVLmZMjxfjw )
    Kafamda bin tane soru vardı yine. Tilki konuşmaya başladı. Bana dediği tek şey şuydu "Negatifliklerden kaçın ve odaklan." Dediği gibi yaptım. Yarım saat kol ve sırt kası çalıştıktan sonra 30 dakika da kum torbasıyla cilveleştim. Saat 4.00 idi. Otobüs gelmek üzereydi. Hazırlandım ve caddedeki durağa yürüdüm. Yürürken Buse ile karşılaştım ama görmemiş gibi yaparak devam ettim. O da benden pek farksız değildi herhalde. Saat 4.25 gibi kulübe girdim ve üstümü değiştirip ısınmaya katıldım. Hoca 1 saat teknik, 30 dakika reflex, 30 dakika yakın dövüş ve son 30 dakika müsabaka yapacağımızı söyledi.
    Teknik çalışmaya başladık. Önce palding dwi-cha-gi, ardından surat hizasında tolyo dwi-cha-gi. Bu şekilde her zaman ki antrenmanımızı yaptık. Sıra geldi müsabakaya.
    Hoca: Eirene, muhsin ile eşleş.
    Muhsin genç ama yapılı bir çocuktu. 16 yaşında ve yeni siyah kuşak olmuştu.
    H: Parooo!
    Selamlaştık ve başladık. Palding ile geldi. Çok hırslıydı. Yaop-cha-gi ve zig zag vuruşlar denedi ama hepsini boşa çektim. Dwi-cha-gi, palding ve tolyo combosu ile bitirecektim ki zıplayarak faul yaptı.
    H: Hong, kamçam !
    1 puan cepteydi.
    H: Paroo!
    Selamlaştık ve pandal-cha-gi vuruşumdan sonra,
    H: Paro. Eirene yeter size bu yoksa kan çıkacak. Sinirini kontrol et, dostun olsa bile amacın öldürmek değil etkisiz hale getirmek. Unutma.
    Acaba hoca haklı mıydı ? Çok mu sinirliydim ? Antrenmanın ardından kulaklıklarımı taktım. ( https://youtu.be/kgAqQ4pWL8k ) eve doğru giden otobüse binmek için durağa yürüdüm. O sırada Eda'da duraktaydı. O da benle aynı kulübe geliyordu.
    E: Eirene, selam. Naber ?
    B: Mükemmeeeeel, sen ?
    E: Bende iyi. Müsabakada efsaneydin.
    B: Yok be sadece her zaman ki vuruşlarımı yaptım.
    E: Sanırım bu demektir ki her zaman mükemmelsin.
    B: E haliyle.
    E: Neyse, bu akşam sizinkileri de al bize gel.
    B: Niye ?
    E: Annem çağırdı. Sürpriz dedi.
    B: Eve gidince bizimkilere söylerim.
    O sırada otobus gelir ve aynı otobüse bineriz.
    E: Eee, okul nasıl ?
    B: Ama ayıp yaaahuu, ben sana kampüs nasıl diye soruyor muyum ?
    E: Hahaha, her zaman ki müthiş esprilerin. Kampüs, kampüs, lanet kampüs ...
    B: Niye lanet ya ?
    E: içeride erkek yokluğundan neredeyse kızlar lezbiyen olacak.
    B: Ya şey, ... ?
    E: Ney ?
    B: Sizin şu kampüs neredeydi arada bir uğrar kız keserim.
    E: Aşk olsun ya, insan bizi görmeye gelir önce.
    B: Seni görme bahanesi ile keseceğim zaten.
    E: Hmmm, hayır.
    B: Yaaa, tamam be söyleme bende başka kızlara bakarım.
    E: Gözlerini oyarım senin.
    B: Ya, ama niye ?
    E: işte. Başka kızlara bakmak yok. Pis herif seni.
    B: Diyene bak, erkek yokluğundan eş cinsel olacak ama bana pis diyor.
    E: Ha ha ha. Ayrıca ben o erkeklere kalmadım tamam mı.
    B: iki güne fikrin değişir merak etme .d
    Otobüsten indik. Eve gitmek için duraktan yürüyordum.
    E: Neyse, görüşmek üzere, annenlere söylemeyi unutma.
    B: Tamam.
    Eve dükkandan geçmeyi düşünüyordum. Dükkana girdim ve yine onla karşılaştım :
    E: Eirene, burada ne işin var.
    B: Burası bizim dükkanımız ama senin ne işin var ?
    (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  11. 36.
    +2
    Ebru: Neeeğy, burası cidden sizin dükkanınız mı ?
    ANANI GiBEYiM, EBRU, BENiM YATAĞA ATMAK iSTEDiĞiM KIZ HEM DE BiZiM DÜKKANDA.
    B: Bunu dediğime göre sarı çizmeli amehmet Ağa\'nın sanırım.
    E: Vay be, güzel espri. Kızlar gülüyor mu bare ?
    A: Sanırım tanışıyorsunuz ?
    B: Dövdüğüm basket kaptanının eski sevgilisi.
    E: Harbi ya, acaba ne oldu Şamil\'e ?
    B: Bula bula bu soruyu mu buldun soracak ?
    A: Başka bir şey lazım mı kızım ?
    E: Hayır, sağ olun.
    B: O değil de senin ne işin var burada ? Senin evin buraya yürüme mesafesi ile 15 dk uzaklıkta.
    E: Canım bira çekti.
    B: Anneee anneee, cık cık cık. 18 yaş altına satılır mı hiç ?
    A: Sana içirdiklerimi toplasak idam edilirim pezecenk (kahkaha atar).
    B: Yok yav böyle ölmem atom bombası falan at üstüme ?
    E: (Güler) Ne şen şakrak ailesiniz ya siz. Neyse benim yolum uzun ben çıkayım.
    A: Eirene'nin işi var o bıraksın seni ? O tarafa doğru gidiyor zaten.
    ANNNEEE ANNNEE NABIYON, EHLiYETiM YOK ANNEE. Ama güzel orta hakkını yemeyeyim.
    Kaş göz yapsam bile giblemedi.
    A: Aynı dağ, oteller kâğıtta yazıyor, araba yuklü. Süre sınırın yok rahat sür.
    E: Ha ? Anlamadım ? Sen araba mı ku-
    B: 13 yaşından beri.
    A: 13 yaşından beri.
    E: Neeeeğ ?
    B: Ben bırakayım mı ? Ölmezsin korkma.
    E: Denemekten zarar gelmez bence. Dışarıda park yerinde ki siyah araç bizimki. Sen çık ben geliyorum.
    Ebru dükkandan çıkar.
    B: ANNE SENi YERiM YERiM, SEN DÜNYANIN EN GÜZEL HATUNUSUN YA.
    A: Tamam len şımarma.
    Dükkandan çıktım ve arabaya gittim.
    ( https://youtu.be/zVJ5gsLeCSM )
    Ebru sağ tarafta bekliyordu.
    B: istiyorsan anahtarları vereyim sen sür ?
    E: Ne alaka be ?
    B: Sağda niye bekliyorsun ?
    E: Yolcu kapısı diyee.
    B: Bu senin bildiğin arabalardan değil.
    E: Ne farkı var, şaha mı kalkıyor ?
    B: Hayır, şoför kapısı sağda. (Gülümsedim)
    E: Haaaağ. Tamam o zaman ben, şey. Sola geçeyim.
    B: Bekleme yapma ticari devam et.
    E: Sensin ticari, ben senin kadar büyük değilim.
    Arabaya bindik ve çalışırdım. Anlaşılan çok hoşuna gitmişti.
    E: En bu arabayı daha önce görmüştüm yaa.
    B: Nerede ?
    E: Bizim evin önünden geçerken.
    B: Ne zaman be ?
    E: Dün ya da önce ki gün, şeyle birlikteyken.
    B: Ömerle birlikteyken demek istedin sanırım ?
    E: Onun adını ağzına alma.
    B: Tamam be atar yapma.
    E: Aldatılsan sende aynısını yapardın.
    VAAAAY HHUUUUR EVLADI VAAAAY.
    B: Bu yüzden mi bira aldın ?
    E: Hayır, bilmem, belki, evet.
    B: Peki eline ne geçti, amacın ne , içince ne olacak, eline ne geçecek ?
    E: Hiçbir şey.
    Cebimden cüzdanımı çıkardım ve içinden 7.5 tl çıkardım.
    B: Al şu parayı.
    E: Ne yapıyorsun be ?
    B: Birayı satın alıyorum.
    E: iyi ama neden ?
    B: içinde B vitamini var ve benim vitamin ekgibliğim var.
    E: Cidden mi ?
    B: Şaka yapıyora mı benziyorum ?
    Yüzüme baktı ve.
    E: Im ıh.
    Evine varmak üzereydik ki:
    E: Bende senle birlikte gelsem ? Dönüşte bıraksan ?
    B: Bana fark etmez de ne oldu ki ?
    E: Mubabbetin hoşuma gitti.
    B: Peeekiii.
    E: Peki neden böyle bir araba aldınız, özellikle dağıtım için ?
    B: Uzun hikâye. Dinlersen bir ara anlatırım.
    E: Olur, ama söz mü ?
    B: Söz.
    E: Unutma bak, söz vermek züt vermeye benzemez.
    B: Niye birden bu kadar atar yaptın ki ?
    E: Sözlerini tutmayan insanlara sinirliyim.
    B: O zaman o insanları düşünme.
    E: Ama seviyorum.
    B: Zengin insanlar da hükümeti seviyor ama vergi kaçırıyor.
    E: Vaaay beee, güzel örnekti.
    B: işimde iyiyimdir.
    E: Eğer araba kulllanmaksa, henüz bir sey diyemem.
    B: O ikinci işim diyelim ama asıl işim farklı.
    E: Neymiş o iş ?
    B: insanları manipüle etme.
    E: Nasıl yani ?
    B: Bas baya. Ben seni ikna etmesem sen bu arabaya gelmezdin.
    E: Sanırım doğru bir tespit.
    ( https://youtu.be/U5rLz5AZBIA )
    Bin sırıtışı attım. Dağın eteklerine gelmiştik. 4'ten 3 e çekerek hızlandım.
    E: Hey, sakin ol.
    B: Hadi bakalım sen karar ver işimde iyi miyim değil miyim ?
    Çok abartılı bir şekilde olmadan normal hızda driftler yapmaya başladım. Düz yolda basıyor virajda ise sadece arabayı sürüklüyordum. işin keyifli kısmı ise Ebru'nun hoşuna gitmesiydi.
    E: iyi az kalır. Normalde beni arabalar tutar. Ama nedense bu sefer hiç tutmadı. Ve işin garibi roller coazter gibiydi.
    B: Leblebi ye iyi gelir.
    E: Hadi canım hiç aklıma gelmemişti yani şimdi sende Allah aşkına. ilk otele teslimat için varmak üzereydim. (To be continued) ...
    Tümünü Göster
    ···
  12. 37.
    +1
    Ebru\\\'dan dolayı anneme haber vermeyi unutmuştum. Zaten düşük hızdaydık ve arabanın dönüş çapı iyi olduğu için sol ayağımın dizini direksiyona koyarak telefonu aldım.
    E: Napıyorsun be ?
    B: Annemi aramam gerekiyor.
    Annemi aradım.
    B: Anne, dükkandayken söylemeyi unuttum. Bu gün Eda\\\'lar bizi çağırdı. Akşam için.
    A: Haberim var, Emine teyzen söyledi.
    B: Ha iyi o zaman, görüşürüz.
    ( https://youtu.be/RhU9MZ98jxo )
    Şöyle bir huyum vardır. Görüşürüz der demez telefonu kaparım.
    E: Bu kadar acil aradığına göre akşam sana kız falan istenecek herhalde.
    B: Yanlız, kız bizi çağırdı.
    E: Ha iyi haber yani, onlar seni isteyecek.
    B: Fena olmaz ya, at gibi kız.
    E: Ne kadar pisliksin be, insan yok gözüm onda falan değil der geçiştirir.
    B: Aslında haklısın gözüm onda değil.
    E: Aaaa, niye ki? Az önce at gibi kız dedin.
    B: (Şakaya vurarak) Sen varken gözüm onu görmüyor.
    E: Ben daha güzelim yani ?
    B: Gönül bu, ota da konar taka da.
    E: Yaaa, bir an ben daha güzelim diye sevinmiştim.
    Kızlarda ki bu egoyu anlamıyorum. O at lan at. Bin üstüne jokeylik yap amk. Sen değer görüyorsan iki gram dolgun zütün var diye, hemen zütün kalkmasın.
    Teslimatı yaptım, 2. otele gidiyordum.
    E: Sen cidden her gün bu işi mi yapıyorsun ?
    B: 13 yaşımdan beri.
    E: Anne karnında kullanmaya başlasaymışsın.
    B: Annemin niyeti oydu da içeri araba sokamadık.
    E: Hahaha, iyiydi bak bu.
    B: Her parmağımda ayrı marifet vardır.
    E: Peki bu senin sosyal hayatın ya da günlük hayatında sıkıntı yaratmıyor mu ?
    B: Her iyi şeyin bir kötü yanı vardır. Uyku düzenim ya da belirli bir sosyal çevrem yok. O anki şart ve duruma göre değişiyor.
    E: Sevgilin yok yani ?
    B: Olsun mu ?
    E: Bilmem, sana kalmış.
    B: Peeekiii, bence de olmasın ya.
    E: Aynen ya, çok gereksiz. Özellikle erkek sevgililer. Hep aldatıp üzüyorlar.
    B: Ben bu genellemeyi yapsam ağzıma sıçardın. O yüzden kafalarına dikkat et.
    Kız bana sinyal mi yaktı anlamadım. Aslında atağa geçip sevgili yapabilirdim fakat gelecekte neler olacağını tahmin edemiyordum. Bu yüzden biraz daha durup, düşünmeye ve gözlemlemeye ihtiyacım vardı.
    E:Niye kızıyorsun ki, ben zaten üzgünüm.
    B: Bu konunun üzgün olmanla alakası yok. Ben eğer \"Ya aslında tüm kızlarda huurumsu fakat erkekleri de gibesim yok.\" tarzı cümleler kursam sende benim ağzıma sıçardın.
    E: Sanırım haklısın. Ama ben hu-
    B: Al başına belayı. Ben sana huur mu dedim.
    E: Ben neyim erkek mi ?
    B: Peki ben aldatıyor muyum ?
    E: Ne bileyim hiç senle çıkmadım.
    B: Pekâlâ, hiç senle çıkmadım demek; sizin şirketi hiç denemedim demek gibi bir şey. Ben uçak mıyım ?
    E: Tamam haklısın.
    B: Haklıyım tabii. Ayrıca sen huur değil meleksin.
    E: Yaaa, sağol.
    B: Ama şeytan olanından, ihihihihi.
    E: Üf be, çok kötüsün. Bir karar ver.
    B: Karar mı ? Al sana karar. Anayasanın 935. maddesinin 48. fıkrasına dayanarak seni benim ilan ediyorum. Mahkeme bitmiştir, lütfen salonu terk ediniz.
    E: Oha, ben karar ver dedim sen duruşmayı bitirdin.
    B: Sende bir takı beğenmiyon heee.
    E: Belki de Ömer bu yüzden be-
    B: Bu arabada bir daha Ömer lafı duyarsam önce Ömer\'i sonra Ömer diyeni giberim. Bana ne lan Ömerden.
    E: Yaaa, çok kötüsün.
    B: Ben diğer erkeklere benzemem.
    E: Niye, senin dört bacağın mı var ?
    B: Hayır ama üçüncüsü ile dört bacaklı görevi görebiliyorum.
    Karşında anadan doğma ulu Anadolu çomarı var, sen bu hazır cevap hızına yetişebilir misin ?
    B: insan bir teselli ederdi be.
    E: Dost acı söyler, benden gerçekler çıkar. Teselli çıkmaz.
    B: Bu yüzden çok kötüsün.
    Bu şekilde 2. teslimatı da tamamladık. Ebruyu eve bırakacaktım şu konu açıldı:
    E: Sen Şamil\'i niye dövdün ?
    B: Hak etti.
    E: Ama me yaptı.
    B: Bir kız hakkında çok ileri geri konuştu. Beni de konuya dahil etmeye çalıştı. O zamanlar o kız benim arkadaşım gibiydi. Onun ise sevgilisiydi. Melek gibi güler yüzlü, deniz gibi dalgalı saçlı, ağaç gibi sevli boylu, mavi gözlü olmasa bile gökyüzü gibi bakan gözleri ile güzel tarzlı bir kız. O muhabbeti devam ettirmemesini söyledim. O ise beni dinlemedi. Bende beni dinlemesini sağladım.
    E: Peki kızla aranız şuan nasıl ?
    B: Yaklaşık 2 senedir pek bir konuşmuşluğumuz yok. Arada bir koridorda karşılaşıyoruz. Fark ediyordur belki ama bilemiyorum. Belki de bir daha konuşacağamız yoktur.
    E: Ben o kızla aranı yapmayı denerim. O anlatıştan sonra hayran kaldım o kıza.
    B: Denemene gerek yok, eğer kendi konuşmak isterse benimle vakti gelince konusacaktır zaten.
    E: Neyse, her şey için sağ ol.
    B: Rica ederim.
    Gazla, gazla, gazla. Motoru ikiye at. iKiYEE AT iKiYE AT. MOTORU BAGiRTMA, MOTORU BAGiRTMASANA OGLiM. SANIRIM MUTLUKUKTAN DOPAMiN ORGAZMI GEÇiRiYORUM. BU GÜNLERDE BAŞIMA GELEN EN GÜZEL OLAY BU YA. AYYY YERiM ÇENi BEN. Ebru bana sinyali yaktı, ben ise sellektörü yapıştırdım. Bu karşılıklı moonwalk yürüyüşünden sonra mutluluktan yakarak eve doğru sürmeye başladım. Eve varmıştım.
    A: Hoş geldin.
    B: Hoş geldin.
    A: Ne ?
    B: A, ne ne ? Yok bir şey. Hoş buldum.
    A: Hayret, iyi misin ?
    B: Ot çekmiş gibiyim, iyi değil mükemmelim.
    A: Bu iyi bir tanım mıydı kötü bir tanım mıydı ?
    B: Bilmem.
    A: Neyse, çık duş al ve giyin. Bugün önemli. Emine teyzenlere gitmemiz gerekiyor.
    Duşumu aldım, beyaz gömleklerimden birini giydim. Altıma kotumu çektim. Deodorantımı sıktım, parfümümü sıktım. Bu sefer saat olarak siyah plastik kordondan olan saatimi giydim. Üstüme siyah kapüşonlu çektim. Bilekliklerimi aldım. Gümüş küpeleri siyah ile değiştirdim. Sol kulağımda 1 tane nokta, iki tane sarkaçlı; solda ise 1 nokta bir sarkaçlı vardı. Fönümü çektim ama hiçbir şey sürmedim.
    Annemler de hazırdı. Ayakkabılarımızı giydik. Yine her zaman ki gibi parlıyordum. Hafif sakal bırakmıştım. (to be continued)
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      hadi amk hızlı yaz yav
      ···
  13. 38.
    +3
    Ayakkabıları giydik ve Emine teyzelerin dairelerinin önüne geldik. Annemin elinde birkaç adet poşet vardı. Ne yapacaklarını sordum ama \"Gidince görürsün.\" dedi.
    Kapıyı çaldım. Eda, Emine teyze ve Muhlis amca kapıyı açtı.
    E.T: Hoş geldiniz.
    Emine teyze sıcak kanlı bir kadındı. Beni ve abimi çocuğu gibi severdi. Gerçi ben sevilmeyecek adam mıyım lan ?
    içeri geçtik. Klagib selamlaşmalar, ay canım cicimler falan fasa füso şeyler oldu işte aq neyini yazayım.
    Annem: Eda, sen Eireneyi de alın bizim işimiz var. Siz takılın ayak altında dolanmayın.
    Eda: (Sevindikten sonra 32 diş gülümseyerek) Tamam, hadi gel bu taraftan.
    Eda altına daracık ve ince mavi bir şort, üstüne beyaz bir penye ve altına beyaz bir çorap giymişti. Südyeni de yarımdı. Vicut hatları belli oluyordu.
    Benim oğlan: Hırrrr, auuuuu, heğh heğh heğh heğh.
    Ben: Şşş sakin oğlum uyu sen sıkıntı yok.
    Benim oğlan: Auuuuuu, au au au au, heğh heğh heğh heğh.
    Ben: (Elimi cebime atıp yan yatırdıktan sonra) Sakin lan it oğlu it. Yat zıbar deli etme insanı.
    B.O: (Metin 2 köpek ölme efekti)
    Şu sahneler çok hoşuma giderdi. Bir kız daracık şeylerle önümden yürürken oğlanı indirip kendime hakim olmak ama kızın beni deli etmeye çalışması. Gerçi kalkması için kokusu yeterdi. Kafamda bir an istemsizce inlemeleri yankılansa da kendime hakim oldum.
    E: Eee, odam hakkında ne düşünüyorsun ?
    B: Analitik ve düzenli birisin. Hatta düzen takıntın diyebilirim.
    Cidden çok toplu ve düzenli birisiydi. Bu kadar özen ile düzenlenmiş oda olsa olsa analitik zekası yüksek olan birinden çıkar.
    E: Vaaay be, güzel tespit. Başka ne tespitlerin var ?
    B: Müzik dinlemeyi sevmen bir yana, sanki başlar ruhunu okşuyor. Bass kolonu normal kolonlardan ekstra daha güçlü. Her gün evde düzenli olarak kalça ve batın antrenmanı yapıyor ek olarak yürüyüşün düzelsin diye esneyerek omurganı düzeltiyorsun. O yüzden odandaki halı çok yumuşak, sanki bir ayakkabı tabanlığı gibi. Kitapları seversin. Sevmediğin kitap yoktur, kitapların en sevdiğinden en az sevdiğine doğru gidiyor. Ve dersleri sevmiyorsun ama çalışmak zorundasın. Bundan dolayı en başta Oğuz Atay, en sonra ise ders kitapların var. Bilgisayar başında çok vakit geçirmek istiyorsun ama vaktin olmuyor, tozlardan belli. Düzen senin için her şey demek. Bundan dolayı bu odaya senin dışında kimse dokunmamış. Odanda gizli saklı işler çevirmeyi seviyorsun. Annen kıyafet zevkine çok karışıyor ama sen bulamasın diye kıyafetlerini yatağın altına saklıyorsun. Eğer dikkatli bakarsan yatak minderinin ayak kısmı baş kısmından yukarıda. O zaman camın önünde ip olmalı, annene fark ettirmeden yıkayıp kurutmak için. Makyaj ürünleri etrafta yok. Demek ki annen makyajını da karışıyor. Bu yüzden bazanın altında bulunan kutuların en altına gizliyorsun. Ayrıca ayna çok parlak. Dış görünüşüne hayran mısın ? Çok narsisistik bir hareket.
    E: (Gözlerinden ışık fışkırır) Ciddi misin ? Müneccim falan mısın sen ?
    Anlaşılan benden çok etkilenmişti.
    E: Müzik dinleyelim mi ?
    B: Bana fark etmez.
    E: O zaman şu ana çok uygun bir müziğim var.
    B: Neymiş o ?
    E: https://youtu.be/dck9K1kfJvQ
    (B: Link atma iç)
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    0
    Evet, Eda ciddi ciddi Ezhel küvet açtı. Kızım at gibi fiziğin var, üstünde o kıyafetler var. BAK SENI MOLEKÜLLERINE AYIRIRIM.
    E: Kapıyı kapatayım da içeri ses gitmesin.
    Odasında ki ışık düğme ile % seviyesi ayarlanabiliyor diye loş bir ortam vardı. Fena ortam değildi. Bu bilgisayarın başına oturdu. Ben ise kendimi yatağına fırlattım. Yorulmuştum ve dinlenmeye ihtiyacım vardı.
    E: Al kır ya yatağı bana lazım değil zaten.
    Kıracak olsam hiç öyle kırar mıyım ? Önce seni atar ondan sonra üstüne atlayarak kırardım.
    E: En son karı kız muhabbeti yapıyorduk.
    B: Sende erkek muhabbeti yapıyordun.
    E: Kızlarla aram iyi değildir.
    B: Aranızdaki kadınsal rekabet duygusu yüzünden olmasın ?
    E: Ne alakası var ya, her kızla geçinemem sadece.
    B: Nedeni basit ?
    E: Neymiş o ?
    B: Kadınsal rekabet duygusu. Elde etme isteği. Onun istediği erkek sana bakıyor. Sende ona yürüyorsun ya da peşinden koşturuyorsun. Bir gerçek var ki ikiniz de aynı çocuğu ayarlayamıyorsunuz.
    E: Tespitlerin can sıkıcı olmaya başladı ama (sinirli ama gülerek dedi bunu.)
    E: Peki bu işlerden anlıyorsun, niye kız sevgilin yok ?
    B: Takılmak için ille sevgili mi olmak gerek. Ben böyle de ihtiyaçlarımı karşılayabiliyorum.
    E: Neymiş o ihtiyaçlar ?
    B: (Pislik gülüşü atarak) Bende kalsın onlar.
    E: (Yerinden kalkar ve başımda dikilir) Senin için gizli bir silahım var. Madem söylemiyorsun bende zorla söyletirim.
    Üstüme çıkarak tikimle oynamaya başladı. Işin kötüsü tikime dokunulunca adam gibi hareket edemiyorum. Bir yandan da bunun zütü bazen deyiyor. Ben cevap vermeden küçük oğlan harekete geçiyordu. Allah\'tan yana yatırımışım diyeceğim ama az daha kalksa pantolonu delecek.
    Eda gülme krizine girince ister istemez hareket yeteneği kısıtlandı. Bunla göz göze geldik.
    Küçük oğlan: Auuu
    Ben: Aha şimdi gibtim seni.
    Tam o sırada dirseklerinden tuttum. Pek gibmeye niyetim yok diye işi biraz gırgıra vurmak istedim.
    B: Sen gülme ya, sana aşık olurlar.
    E: Vaov, güzel hamle.
    B: Şaka lan bi git dişlerini fırçala. Tenimden daha sarı.
    E: Hasgibtir lan oradan geleceğinden daha parlak. (Bozuk atıyor ama gelmesini tutamıyordu)
    Bu hamle de bozamaz ise bu kızı kimse tutamaz aga kolay gelsin.
    Önce yavaş bir şekilde dudağıma yaklaştı. Sonra ufak bi kıvılcım çaktı aramızda. Hafif sürtüşme, biraz elleşme oldu. Dudağı dudağımda geziniyor, bir eli sırtımda, öbür eli ise elimde yavaş yavaş göğsüne gidiyordu. Elini göğsüne zütürdüğü anda avuçlamaya başladı. Ne olacaksa olsun artık diyerek avuçlamaya başladım.
    Yapacağım işi de gibeyim sana da sokayım Eda. Huur evladı o nasıl inleme. Ayakta boşlamam bir yana annemler duydu. Bize seslendiler ama duymamış numarası yaparak:
    B: Yuuuuh, sakin be. Annemler duydu.
    E: Pardon kendimden geçtim bir an.
    B: Pardonu mu var. Çabuk bilgisayar masasının sandalyesine ayak parmağını sertçe vurmuş gibi yap.
    Müziği durdurup odanın ışık seviyesini arttırdım. Annem bir kez daha seslenmenin ardından yanımıza geldi.
    A: Ne oldu be o ses neydi ?
    B: Bu mal nasıl becerdiyse serçe parmağını sandalyeye sertçe vurdu.
    A: Kızla düzgün konuş. iyi misin Eda ?
    E: Hmhm, ahh. Fazla hızlı vurdum sanırım çok acıyor ahhh.
    Cin olmadan adam çarpmak bu olsa gerek. Annem odadan çıkınca her şey eskisi gibi devam edemezdi. Işığı yine kıstım. Müziği açtım.
    E: Nerede kalmıştık ?
    Lan daha iki dakika önce kendini ele veriyordun. Bu nasıl bir azim.
    B: Başımız belaya girecek. (yazar burada Türkçe altyazılı göndermesi yapıyor)
    E: Haklısın, sende kalbimi sökecek gibi sıktın. Ama çok hojjdu.
    B: Bende daha ne numaralar varda, neyse. (Bin gülüşü)
    E: Neymiş o numaralar ? (Sırıtıp, çok meraklı gözükme ifadesi vererek)
    B: Yatakta çok güzel Mevlana kıskacı yaparım mesela, ya da kucağımda trombolin gibi zıplatma yeteneğine sahibim.
    E: (Baya sert güldü, çok hoşuna gitti huurun) O zaman yarın akşam bana da birkaç numara öğretsene ?
    B: Yarın akşam olmaz, benim pazar akşamları başım çok ağrır.
    E: Ben senin ağrı kesicin olurum merak etme.
    Keşke kanser oluyorum falan deseydim. Ona da aşın olurum diyemez.
    Veee annem mükemmel kadın rolünü oynayarak:
    A: Çocuuuuklaaaaar, haydi masayaaaaa.
    Sen benim kurtarıcımsın be kadın. Masaya doğru gidiyorduk ama birden elektrikler gitti.
    A: Hay anasını yaaaa, neyse siz sesime doğru gelin.
    Duvarlara Mustafa Sandal'ın dansını yapa yapa annemin sesine doğru gidiyorduk. Salona gelince masanın üstünde bir tümsek onun üstünde ise mumları gördüm. Mumun altında sanki frambuaz ve çilek vardı.
    Annem : Sigortaları açın.
    Annem, Abim, Eda, Emine teyze ve Muhlis amca: iyi ki doğdun E-i-re-ne.
    Eda: (Kulağıma eğildi ve) iyi ki doğdun yakışıklım.
    Yanağıma öpücük kondurdu.
    ( https://youtu.be/eH4F1Tdb040 )
    *Flashback*
    Ben: Nereye gidiyoruz amca ?
    Kötü niyetli adam: Bugün senin doğum günün evlat, seni annen çağırdı ya unuttun mu ?
    • Now*
    • Flashback*
    Annem: iyi misin ? Nerelerdeydin ? Niye eve gelmedin ?
    • Now*
    • Flashback*
    Hasan: Pasta senin neyine, dıbına kodumun yıkığı.
    (Pastayı suratıma atar ve mumdan yüzüm yanar)
    • Now*
    • Flashback*
    Ben: Anne bugün doğum günüm.
    A: Hmhm, bir ara hediye alırım. (ilgilenmeyen tavırlar ile)
    • Now*
    • Flashback*
    Ben: Anne, babam ne zaman doğum günüme gelecek ?
    Annem: (tok bir ses tonu ve gaddar tavırlar ile) Bak evlat, senin baban yok ve ömrün boyunca onu görmeyeceksin.
    • Now*
    • Flashback*
    "Sevgili günlük, bugün 10. yaş günüm ama kimse hatırlamadı. Ben bile uyumadan fark ettim. Ailemden ya da dışarıdan kimse bana iyi ki doğdun demedi. Sahi ya, dışarıdaki insanlara ne deniyordu ? Arkadaş ? Peki arkadaş ne demekti ? Her neyse, yalnız olsam bile tek servetim kendimim ve kendimi her şeyden daha çok seviyorum."
    • Now*
    • Flashback
    Ben: Abiiii, bugün benim doğum günüm. (heyecanlı bir şekilde söyler)
    A: Ne yapayım, ben mi doğurdum ? Bir hata olmuşsa ben bilmek zorunda değilim. (sinirli ve umursamaz tavırlar ile)
    • Now*
    • Flashback*
    13. yaş günümdü. Dershaneden eve geldim.
    E: Bilin bakalım bugün kimin doğum günü ?
    A: Doğum günleri bebekler içindir. Sen hâlâ bebek misin yoksa ?
    • Now*
    13. yaş günümden beri bir kere bile hatırlatmadım. Zaten hiç kutlamadılar. Bugün benim doğum günüm falan olamaz, olsa olsa lanetlendiğim gün olabilir. Tok bir ses tonu, sert bir duruş ve hafif dolu sol gözüm ile
    E: Ben artık doğum günü kutlamıyorum.
    Mutlu olmam gereken tarih beni mutsuzluğa alıştırmıştı. Belki de en büyük hediye buydu bana ?
    insanların yüzünden düşen hayal kırıklıklarını umursamadan arkamı döndüm ve kapının girişine doğru yürüdüm. Hırkamı aldım ve :
    Abim: Nereye gidiyorsun lan ?
    E: Doğum günümün hatırlanmayacağı ve beni üzmeyeceğiniz bir yere.
    Abim kolumdan tutup beni çekiştiriyorken,
    Annem: Çabuk buraya gel!
    E: Kolumu bırak.
    Gözümü karartmıştım. Bunca zamana kadar aklınız neredeydi ? Bu güne kadar 1 kere bile umrunuzda olmadım. 13 yaşıma gelene kadar her şeyi benden bildiniz. Beni nefret ve öfke ile besleyip büyüttünüz. Bir doğum günü ile her şey telafi olur mu ?
    Abimi kolundan tutup geri ittirdim. Ayakkabılarımı giydim. Evin yolunu tuttum. Arabanın anahtarı ile birkaç şişe bira alıp kafamı boşaltmak için bir yerlere gitmem gerekliydi. Evden malzemeleri aldım. Arabaya bindim. Binince telefonumu kapatmak için hamle yaparken tam o sırada telefon çaldı. (to be continued)...
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    +1
    Son partı edit yaparken sıkıntı çıktı tekrar yazmam gerekiyor.
    Edit: ilki kadar güzel olmadı kusuruma bakmayın.
    ···
  16. 41.
    +2
    Normalde bu telefona çok sevinmem gerekir fakat gibimde bile olmadı.
    Ben: Efendim Ebru ? (bozuk bir ses ile)
    Ebru: Dışarıdayım da, görüşelim mi diyecektim.
    B: Bilmem, işim yok bana fark etmez.
    E: iyi misin, sesin çok kötü geliyor.
    B: Bir şey yok ya yoruldum.
    E: Peki, eğer çok yorgun değilsen bizim evin o taraflara doğru gelebilir misin ?
    B: Tam adres versen, telefonumun şarjı az.
    E: Bizim evin iki arka sokağında park var. Orada bekliyorum.
    B: Tamam gelirim birazdan.
    E: iyi olduğuna emin misin ? Ya da çok yorgunsan gelmeyebilirsin.
    B: Bir şey yok ya. Geliyorum. Neyse kapıyorum.
    E: (Mutlu bir ses ile) Tamam be-
    Huyum kurusun, direk kaparım.
    ( https://youtu.be/U-dwjybcAZw )
    Taktım anahtarı, çalışırdım arabayı. Özel playlistimi koydum. Kötü kokmamak için yakmadım. Niye yakayım ki ? Benim derdim olmaz, en azından öyle bilinirim.
    Sol elimde direksiyon ve vites, sağ elim cama dayalı bir şekilde şehrin ışıklarını izlerken yavaş yavaş parka doğru sürüyordum. Kabul ediyorum yaptıklarım çok doğru değil ama ne ekersen onu biçersin. Doğanın kanunu bu.
    Kafam dağılsın diye bir yandan şehri izliyor bir yandan da araba sürüyordum. Yine her yer bildiğimiz gibiydi. Mutlu çiftler vardı ama aslında ikisi de birbirini gibiyordu. Para için vücudunu satan kadınlar vardı, hem keyif alıyorlar hemde para kazanıyorlar. Peki bunun yükü ve hastalığı ile nasıl yaşayabiliyorlardı ? Bunları satın alan insanlar vardı birde. Altına arabayı zor almış, bazıları yaya. Günlük yevmiyesi belki 70 TL, bazen tok kalkıp aç yatıyor, para kazanmak için kapitalist sistemin kölesi oluyor. Giyecek düzgün kıyafet sayısı bir elin parmaklarını geçer mi belirsiz ama hâlâ bunlara kazandırıyor. işin kötü tarafı hem kadınların hemde adamların bazıları evli. Yav abicim her şeyi geçtim o kadınlar bim poşeti olmuştur. Ne hale gelmiş insanlık... Mutlu olmak bu kadar basit iken herkes birbirinin kuyusunu kazıyordu. Sokakta el ele dolaşan yaşıtlarım, işten yeni çıkan insanlar, sokak hayvanlarını besleyen iyi kalpli teyze ve amca, evine gidip eşini ve çocuğunu görme hayali ile gezen insanlar, belediye görevlileri, hafif serin rüzgarın ağaçları okşaması, belediyede çalışan emektar abilerim, ot çeken ve karı kız peşinde koşan ergenler. Hayat bu muydu cidden, bunun için mi yaşıyoruz ?
    ( https://www.youtube.com/w...ist=RDXm-GNFSyBu8&t=9 )
    Parka varmıştım ama ruhumun yarısı ölü gibiydi. Parka bakınca Ebruyu salıncakta oturmuş sallanırken gördüm. Tekti. Yanına gittim. Bana arkası dönüktü o yüzden fark etmedi. Çok hızlı değildi sadece biraz ileri ve geri yaparak sallanıyordu. Gözlerini kapadım. Önce biraz afallayarak korktu. Sonra ise ellerimi koklayarak,
    E: Bu koku, hmmm. Hoş geldin Eirene.
    B: Vay be, ne ara tanıdın kokumu ?
    E: Okuldan alışkınım aslında, okul koridoru da bu parfümden kokuyor. Hep kimin olduğunu merak ettim. Meğerse bu kadar yakınmış bana.
    Ellerimi gözünden çekti ve sarıldı.
    E: Üşümüş bunlar, ısıtmak lazım.
    Gıkım çıkmıyordu. O kadar yorgundum ki, sanki ruhum parçalanmış, kalbime katana saplanmış, her şeyim ile girdiğim savaştan mağlubiyet almış gibiydim.
    E: Bir şeyin var belli ama ne ?
    B: Yorgunum, o kadar çok yorgunum ki ... Anlatmaya mecalim yok.
    E: Gel otur, dinlendireyim seni ?
    B: Bu o tür bir yorgunluk değil. Ruhum acıyor artık.
    E: Pekâlâ, anlatırsan dinlerim.
    B: Anlatabileceğim bir şey değil.
    Her ne kadar şey yaşanmış olsa da ailemi kimseye kötüleyemem.
    E: Hep bu şekilde mi kalacağız ?
    B: Nasıl yani ?
    E: Gel banka oturalım ya da bir yerlere gidelim.
    B: Kafamda güzel bir yer var aslında.
    Birden fazla kişiyi aynı mekana zütürmeyi sevmem. Bu yüzden dağıtım yaptığım dağın bir bölümünde cep tarzı bir yer var. O cep hem şehirden uzak, hem sessiz sakin, hemde yüksekte diye tüm sehri izleyebiliyorsun.
    E: Neresiymiş orası ?
    B: Gel. Gidince görürsün.
    Arabaya bindik. Ebru dinlediğim müzikten dolayı çok şaşkındı.
    E: Seni 3 yıl boyunca bir defa bile asık suratlıyken görmedim. Ama böyle de tatlı çocuksun.
    B: iltifat olarak almam gerekiyor sanırım ?
    E: Kilit nokta orası değil aslında. Kilit nokta senin suratının asık olması.
    Sohbet bu şekilde devam ediyordu. Mekana vardık. Bulutlar gök yüzünü sarmış, rüzgar Ebru'nun saçlarını okşuyordu. Ben arabadan indim ve bira aldım.
    E: Vaaay, bira ha ? Bize de getirir insan.
    Bir şey demeden ona da bir tane çıkardım. Kaputa uzanıp gök yüzüne bakarken yanımda bir şey fark ettim. Ebru'nun saçıydı bu. Yanıma uzanmış, suratı ise bana dönüktü. Cenin pozisyonu almış gibiydi. Sol elini yanağıma koyarak:
    Ebru: izin ver yaranı sarayım. Ama önce izin vermen gerek.
    Bir şey demeden birayı kaputa yasladım ve Ebruya döndüm.
    ( https://youtu.be/phaJXp_zMYM )
    Gözlerinin içine baktım. Gözleri bana 3 yıl boyunca gittiğim lisenin her gününü hatırlatıyordu. Sanırım cidden bir yaram vardı ve Ebru bunu sarıyordu.
    Ebru birden hafifçe gülmeye başladı, eli yanağımı okşuyordu.
    E: Demek bunca zamandır bana bu kadar yakındın ha ? Benim mutlu olmam bu kadar kolaymış demek ?
    Bir şey demeden sadece onu izledim.
    E: Seni kaybetmek istemiyorum, biliyor musun ? Sanırım sana değer veriyorum çünkü beni mutlu ediyorsun.
    iyi haber kız mutlu, kötü haber çıkar ilişkisi.
    Ebru bana sakinleştirici gibi geldi. Şişe bittikten sonra yere bıraktım ve aynı şekilde uyumaya devam ettim. (to be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  17. 42.
    +1
    (Eirene present iyi okumalar diler, https://youtu.be/tlILlcCE8Sc )
    Aradan yarım saat geçti, Ebru beni dürtüyordu.
    E: Eirene, saat geç oldu. Benim artık gitmem gerek.
    Arabaya bindik, biraz uyku mahmuru bir şekilde yavaş yavaş sürmeye başladım.
    E: Beni bıraktıktan sonra ne yapacaksın ?
    B: Yine dağa geçerim herhalde ?
    E: Neden eve gitmiyorsun ?
    B: Gidesim yok.
    E: Evde mi bir şey oldu yoksa ?
    B: Ne çok soru sordun ya.
    E: Rahatsız edeceğimi bilmiyordum ya, pardon.
    ister Ebru ol ister dünya'nın en güzel kızı, afranı gotune tafranı dıbına sokar çift şeritli yol gibi giberim normalde ama kafam bozuk.
    Eve bırakana kadar ses çıkarmadı.
    B: E, soru sor mayacak mısın ?
    E: Az önce bu yüzden bana kızdın ya!
    B: Bebeğim, sen böyle her şeye atar mı yapacaksın ?
    Eve gidene kadar hiçbir şey demedi. Eve vardık.
    E: iyi geceler.
    Kapıyı çarparak indi.
    Gibtir git sanki sana muhtacım amk. Sen yokken de ben vardım. Yine dağa çıktım. Son iki şişe biram vardı. Onları da içtikten sonra vurdum kafayı uyukladım.
    Saat sabahın 11'idi. Güneş ışıkları gözümü giberken arabanın içi havasızlıktan ölüyordu. Arabayı çalıştırdım ve camları açtım. Biraz kendime geldikten sonra yaktım bi dal, kafa Jüpiter babağ.
    Kurt gibi açıkmıştım. Sırtım biraz ağrımıştı. Arabadan inip biraz esneme yaptıktan sonra tekrar arabaya bindim. Eve doğru sürmeye başladım. Telefonum hâlâ kapalıydı. Eve doğru yaklaşırken Buseyi gördüm. Fırına giriyordu. Arabayı görünce istemsizce bakmasını hemen ardından gözünü kaçırmasını gördüm. Pekte giblemedim. Eve doğru devam ettim. Dükkan açıktı. Arabayı park ettim. Dükkanın önünde bahçe musluğu vardı. Merdivenlerin altında ise hortum. Hortumu alıp arabaya bi su tuttum. Daha sonra dükkana girdim.
    E: Günaydın.
    Annem: Günaydın.
    Hayret, bizimkiler bana tavır almamıştı. Önce odama çıktım, daha sonra ise ılık bir duş aldım. Kendime geldikten sonra giyinip kahvaltı hazırladım. Bugün yapacak bir işim yoktu. Tek planım taekwondo antrenmanımdı. Telefonumu açtım. 7 cevapsız çağrı vardı. Hepsi Eda'ya aitti. Geri dönmedim. Telefonu şarja takıp saat 3 e kadar ders çalıştım. Annem odama geldi:
    Annem: Ne yapıyorsun ?
    B: Ders çalışıyorum.
    A: Hayret, seni ders çalışırken görmek şaşırtıcı.
    Allah Allah, yannağıma bak hele. Sanki bu seneye kadar hiç çalışmadım. Aslında haklı lan, hiç çalışmadım. Saat 4 gibi evden çıkarak Taekwondo'ya doğru yola koyuldum. Her zaman ki gibi antrenmandı işte. Yolda dönerken Eda'yı gördüm. O da beni fark etmiş olmalı ki yanıma doğru gelmeye başladı. Güler bir yüzle:
    E: Selam.
    B: Selam.
    E: Dün ni-
    B: Dün hakkında tek kelime etme.
    E: Sakin ol şampiyon.
    B: Sakinim.
    E: Bugün niye beni hiç aramadın, çok merak ettim seni.
    B: insanları meraklandırmayı severim.
    E: Eve kaçta geldin ?
    B: 12 gibiydi herhalde.
    E: Niye aramadın ki ?
    B: Ders çalışıyordum.
    E: Vaaay, anlamadığın yer var mı ?
    B: Anladığın yer var mı diye sorsan daha doğru olur.
    E: Konu ney ki ?
    B: Türev ve fonksiyonları.
    E: Hmm, en sevdiğim.
    B: Ne demezsin.
    E: Bu akşam seni çalıştırabilirim.
    B: Sahiden mi ? Aslında bu işime gelir, iki haftaya sınavlarım başlayacak.
    Gözlerim parıldadı. 70'in altında not almak istemem açıkçası.
    E: Akşam 6 gibi ders kitaplarını da al gel.
    B: Tamam ama annenler rahatsız olmasın dünden sonra ?
    E: Sıkıntı yok. Sen rahat ol.
    Bu konuşma bitince ikimiz de otobüsten inmiştik. Eve girip hızlıca bir duş aldım. Çantama ders kitaplarımı attım, bir şeyler atıştırıp, dişlerimi fırçaladım. Kısaca jilet oldum diyebiliriz. Saat akşam 6.30 gibi Eda benk aradı.
    E: Hazır mısın ?
    B: Bilmem, olayım mı ?
    E: Naz yapmayı bırak ya, dersi olan sensin.
    B: Pekâlâ, tam teşkilat hazırım kaptan.
    E: Tamam len o kadar ciddi olma.
    B: Sende iki yüz verdim diye şımarma.
    E: (Güler) Neyse, gel hadi.
    Anneme haber verdim ve evden çıktım. Edaların kapısının önüne gittim. Kapıyı çaldım.
    Eda: Geliyorum bir dakika.
    Eda kapıyı açtı.
    Eda: Hazır mısın diye sorarken bu kadar şık beklemiyordum seni.
    Ben: içerisi musait mi ?
    E: Kapıya çağırmadım herhalde.
    içeride hiç ses ve ekstra ışık yoktu.
    E: Hoş geldin.
    içten bir sarılma ile karşıladı beni. Altında ince, mavi bir kapri, üstünde beyaz ve büyük dekolteli bir tişört vardı. Çorapları her zaman ki gibi beyaz ve tavşanlıydı. Siyah ve yarım sütyen giymişti. Yavaş yavaş ve kıvırta kıvırta önümden yürürken elimi tutup beni odasına zütürüyordu.
    Odası yine loş ışıklıydı. Ders masasının üstündeki mumlar yanıyordu.
    Eda: Sen geç otur, ben geliyorum.
    Su içip geldi. Ders çalışmaya başladık. Yaklaşık 1.30 saat olmuştu.
    Eda: Bak şimdi bu soruda eşitlik var ve 0 a eşit. Demek ki burada denklem var. Bu yüzden X'e değer ver.
    Ben: Olmaz.
    Eda: Niye ?
    Ben: Zütü kalkar.
    Eda: Bende ciddi bir şey diyeceksin zannettim. (Gülerek)
    Soruyu çözdükten sonra.
    Eda: Biraz mola mı versek ? Sen sıkılmadın mı ?
    Ben: Evet ya, artık sıkıcı olmaya başladı.
    Eda odanın ışık seviyesini düşürdü ve bilgisayara geçti.
    ( https://youtu.be/dck9K1kfJvQ )
    B: Yine mi aynı şarkı ?
    E: Bence güzel, istiyorsan değiştireyim ?
    B: Bana fark etmez.
    E: Ayrıca senin yanındayken bu şarkı güzel oluyor.
    B: Niye be ?
    E: Dün dediğimi hatırlıyor musun ? Bu akşam bize gelmeni söylemiştim. (Dudaklarını yalamaya başladı)
    B: Yani ?
    E: ALLAHSIZIN OĞLU, SENiN iÇiN YANIYORUM BE! FARK ET ARTIK BENi.
    VEEE ANADOLU ÇOMARINA ORTA GELiR, ANADOLU ÇOMARI SAĞ KANATTA ULUMAYA BAŞLAR.
    B: Söndürmek bana düşüyor sanırım ?
    Bu demektir ki, bir adım daha ileri atarsan o züt benimdir.
    E: (Gülerek) Şu diğer tekniklerini de göstersene, neydi ya o, Mevlana kıskacı mı ?
    B: Bakıyorum da bana çok meraklısın.
    Oturduğu sandalyeden kalkarak yanıma doğru yaklaştı.
    E: Yaklaşık bir senedir senin hayalini kuruyorum. Her gün odanı dikizlemekten öldüm bittim. Biri görse adım sapığa çıkardı be.
    Gözleri gözlerimin içi ile full temastı. Elleri ellerimdeydi. ilk adımı ondan bekliyordum ama dudağımı dudağına zütürerek gazı da ateşlemeyi ihmal etmedim.
    (to be continued... )
    Tümünü Göster
    ···
  18. 43.
    +3
    Hemen hemen aynı hizada duruyorduk. Gözlerimin içine kenetlenmiş durumdaydı ve dudaklarını ısırıyordu. Başta nefesimiz birbirini kesiyordu. Biraz dudaklarımı yaklaştırdım. Artık nefesim dudaklarındandaydı. Dayanamadı ve yavaş yavaş dudağıma yapıştı. Dudağı dudağımı yokluyordu sanki. Dudağını biraz dişledikten sonra beni öpmeye başladı. Emiyor, öpüyor, yalıyor ve dişliyordu. Elimden tuttu ve yatağa geçtik. Kucağıma oturtup yiyişmeye devam ettim. Bir eli boynumda öbür eli ise elimdeydi. Elimi göğsüne görütmeden önce, dudağını yavaş bir sekilde çekti ve inleyerek :
    E: Südyenimi açsana.
    B: Büyük bir zevkle.
    Yavaş yavaş dudaklarımı boynuna kaydırdım ve boynunu emerken südyeni çıkardım. Eda ise yavaş yavaş inliyor, hızlı ve kegib bir şekilde nefes alıyordu. Elimi göğsüne koydu ve yavaş yavaş avuçladı. Kalp atışları avucumdaydı. Yavaşça sıkmaya başladım. Uçlarına parmak uçlarım ile sertçe bastırıyordum. Eda ise kucağımda kendinden geçmişti.
    E: Kollarını kaldır.
    B: Hayırdır, polis misin ?
    E: Yaaa, şakanın sırası değil. Yanıyorum.
    B: Acele işe şeytan karışır derler yavrum. Yavaş yavaş ve zevk alarak halledelim.
    Tişörtümü çıkardı. Ellerimdeki tombul şeylerin daha da sertleştiğini hissediyordum. Yavas yavaş bende onun tişörtünü çıkardım. Boynundan aşağıya doğru göbek deliğine kadar dilimin ucu ile yaladım. Göğüslerini biraz emdikten sonra :
    E: Maşallah fiş priz için can atıyor.
    B: Aynısı 3'lü priz için de geçerli.
    E: Anlamadım.
    B: Şuan otobüse binmeye kalksan memelere ayrı bilet gerekir.
    E:Hahaha bak bu iyiydi.
    Eli ayağı titriyordu. Pantolonuma elini soktu. Haşmetli demir gibiydi. Pantolonu çıkarmak için önce yavaş bir şekilde kemeri daha sonra pantolonu çıkardı. Altımda sadece boxer vardı. Sıra bana geldi. Önce elimi dar capriden içeri sokarak pıttığı bir yokladım. Elimi çıkarınca yıkanmış gibi ıslak olduğunu fark ettim ve Edaya parmaklarımı yalattım.
    E: Pozisyon değiştirelim mi ?
    B: Olur ama birazdan yine seni kucağıma alacağım.
    E: Tamam, en sevdiğin pozisyon ne ? Onu yapalım.
    B: Bana fark etmez.
    E: Ben senin sevdiğin pozisyonda yapmak istiyorum ya.
    B: Tamam, uzan yatağa. Aç bacaklarını. Biraz da kaldır. Araya ben gireceğim.
    Önce yavaş bir şekilde kapriyi çıkardım. Ben ne kadardır yavaş olduysam Eda o kadar heyecanlandı. Bu da iyi bir şeydi. Sonra yavaş bir şekilde donu indirdim. Pıttığa attığım dil darbeleri eşliğinde Eda'nın senfoni gibi sesi ile inlemeleri odada yankılanıyordu. Bir yandan da nazi selamı yaparak zütüne parmaklarımı soktum. Eda kendinden geçmişti. Orgazm olmaması için:
    B: Kalk hadi ben yoruldum, ereksiyona biraz da sen geç.
    E: Yaa, deli. Uzan hadi.
    Uzandım ve güzel bir blowjobun ardından -normalde oral sevmem- eski pozisyona geri döndük. Dıbcığın yanaklarına vurup sürttükten sonra ani bir haşmetli darbesi ile içeri girdim. Eda ağlamaya başladı. Birden canı çok yandı. Çok dardı . Suluydu ama girerken zorlandım.
    B: Bakire olduğunu neden söylemedin ?
    E: Çünkü hep sana vermek istedim. Seni hayal ede ede kendimi parmaklamaktan bıkmıştım artık.
    Malı kökledikten sonra Eda'ya sarılıp öperek can acısını hafifletmeye çalıştım. Normalde bakire olup olmamasına bakardım ama bu sefer umurumda değildi.
    B: Vay be, iyi kan döktün.
    E: Peçete vereyim mi ?
    B: iyi olur ya.
    Peçete ile kanları sildikten sonra bir süre aynı pozisyonda altımda inlemesini ve kendini kaybetmesini izledim. Çok tatlıydı. Bir yandan klotorise basınç uyguluyor öbür yandan da G noktasına sürüyordum.
    B: Gel hadi kucağıma, sana bir trambolin yapayım.
    E: Yaa, deli şey seni.
    B: Çok canını yakmadım umarım.
    E: Yok be, ama içime almakta zorlanıyorum. Sanırım büyük.
    B: Sende darsın gerçi.
    E: Genişletsene beni.
    B: Çık hadi kucağıma.
    Kucağımda bir 15 dakika geçirdikten sonra aynı pozisyonda ters yöne çevirerek zütten devam ettim. Her iniltisinde kendimi boşlayacak gibi hissettiğim için risk almadım. Zütteki bir 5 dakikanın ardından Eda boşlamıştı. Çok yoğun bir sıvısı vardı. Ben ise henüz boşlamadım.
    E: Hadi, içime bırak.
    B: O zaman doggy style yapalım.
    Pozisyon değiştirdik ve ben de işimi bitirdim. Daha sonra uzun bir yiyişme ve son blowjobun ardından temizlenerek bu günlük samimiyetimizin sonuna geldik.
    Ders kitaplarımı topladım, kıyafetlerimi düzenledim.
    Eda: Ara sıra yapmalıyız bence bunu. (Gülerek)
    B: Emine teyze ile Muhlis amcaya selam söyle.
    Diyerek evden çıktım. Yorulmuştum. Eve girdim. Aman aman ekstra bir şey olmadı, hoş geldin beş gittin. Evde durumlar normaldi. Yarına hazırlandım ve uyudum. (To be continued)...
    Tümünü Göster
    ···
  19. 44.
    0
    (Eirene present iyi okumalar diler, https://youtu.be/kgAqQ4pWL8k )
    Dıııt dıııt dııt dııt. Alarm yine ötüyor. Saat sabahın 8\\\'i.
    Annem: Eireneee, kalk hadiiii.
    Günlerden pazartesi. Hazır ve nazır bir şekilde sendromdayım. Bu lanet gün niye var edildi ? Ya da haftanın ilk günü diye lanet, her neyse. Kalktım
    E: Sana da günaydın kraliçem.
    Her zaman ki rutinin ardından esktra bir şey olmadan okula doğru yürüyorum. Kafamda hiçbir şey yok yine. En rahatı da bu değil mi zaten ? Ama canımı sıkan tek bir şey var. ilk iki ders matematik. Sayısalcıyım ama bu ne dıbına koyim pazartesi ilk iki saate matematik mi konur ?
    Okula girdim, klagib selamlaşma sabahlaşma faslı oldu diyeceksiniz ama kimseye selam vermem. Zütü kalkıyor sonra. Sırama geçtim ve dersi dinledim falan.
    Asıl olay 2. teneffüs zamanı oldu. Ebru yanıma geldi, BiZiM EBRU, BENiM YANIMA. Her zaman ki gibi koridorun camlı yerinde camdan aşağı bakarken gözümde iki minnak el.
    Ebru: Kimim ben ?
    B: Ebru değil, Buse\\\'nin elleri bu kadar küçük değil. Özge ile konuşmuyorum zaten.
    E: Ooh başka hangi kızlar var say bakalım.
    B: Aaa tabii ya, nasıl bilemem. Kesinlikle Esin.
    E: Neyse seni Esin ile yalnız bırakayım ben( trip atar tavırlar)
    B: Hemen bozulma be iki takılalım dedik.
    E: Belli, ilk şık olarak beni eledin.
    Ebru\\\'nun yanımda bulunması, bana fiziksel temasta bulunması ve bunu insanların fark etmesi çok iyi bir şey benim için.
    - Diğer huurlar beni arzulamaya başlayacak ve bu hem Ebru hemde benim için rekabet ortamı demek.
    - işin içinde fazla seçenek varsa bu emek ve emek demek Ebru\\\'nun bana yatırım yapması yani uzun vadede benim olması demek.
    - Sosyal statüm ne çok yüksek ne de çok alçak. Ama bu olay sayesinde azda olsa hem erkek hemde kızların arasında arttı demektir.
    B: Yanıma gelmeni beklemiyordum açıkçası.
    E: Niye be ?
    B: Bilmem, 9. sınıftan beri konuşmadık ondan olabilir mi ?
    E: Gelip konuşsaydın ben mi dedim, Allah Allah.
    B: Hatırlatırım beni birden umursamayan ve benden kaçan sendin.
    E: Ne yapayım sevgilimi dövmüştün.
    B: Seni ortalık malı yapmaya çalışan sevgilini.
    E: Olabilir, ben bilmiyordum.
    (Zil çalar)
    B: Aman Ebru hanım tadımız kaçmasın (!) Sana iyi dersler.
    E: Hemen tavır almana gerek yok be, sana da iyi dersler.
    Bu konuşma biterken Ebru garip bir şekilde bana sırıtıyordu. 4. Teneffüse gelene kadar bir şey olmadı. Ama asıl olay 4. teneffüste patladı.
    Kerem: Eirene, heeey Eirene. Sağır mısın lan bi bak.
    E: Ne var ?
    K: Kanka kapıdaki şu çocuk seni arıyormuş bi baksana.
    E: Kim ki o amk ?
    Kapıya çıktım ve çocuğa baktım. Devdıbını anlatmadan önce bi tahmin edin kim ? ilk akla gelen doğrudur. Evet bildiniz yar, öhöm Ömer.
    E: Ne var ?
    Ö: Kardeşim gel sen iki dakika konuşacağız seninle. (Kolumdan tutmaya kalktı ama canım reflexlerim sağ olsun bileğini kavradım)
    E: Bir yere falan gelmiyorum. Konuş burada.
    Ö: Öyle olsun. Bak kardeşim Ebruya yavşıyormuşsun. Adam gibi du-
    E: Adamlığı senin gibi aldatan gavatlardan öğrenecek değilim.
    Çocuğun yüzü resmen morardı.
    Ö: Bak kardeşim canını yakmak istemiyorum. Rahat dur.
    E: Güzel tehditler ya, hoşuma gitti biraz daha etsene.
    Ö: BAK KARDEŞiM SENi UYARIYORUM.
    E: AZ DAHA UYARSANA LAN ADAMSAN.
    Koridordakiler bize bakıyordu. Aralarında Buse\\\'de vardı. Öğle teneffüsü olduğu için hoca yoktu. Hocalar genelde geç geliyor bu teneffüslerde. Dedim fırsat bu fırsat bi esne bi açıl. Çocuk kalıp olarak benden daha dar, boyu 1.78 lerde kilosu nereden baksan 70 falan vardı.
    Garip bir duruşu vardı. Ne boxer, ne kick boxer, ne de karate. Bu çok farklı bir dal sanki. Wing chun ? Hayır, kick box adım kadar eminim.
    ( https://youtu.be/D8GbcKUMOIg )
    Ö: HADi GEVŞEK BiR HAREKET DAHA YAP LAN.
    E: ÖNDEN BAYANLAR.
    Demem ile karnıma doğru gelen bir yumruktan geriye doğru zıplayarak kaçtım. Gardı çok garipti. Tek ayağı yere dimdik öbür ayağının ise diz kapağı kısmı kırıktı. Elleri aynı hizada ve saçının oradaydı.
    Ne fark eder ? Önemli olan kazanmak benim için diyerek düz yumruğa çıktım. Savunması iyiydi. Ama emin olduğum bir şey vardı. Tekme konusunda beni geçemezdi. Seri düz yumruklarla göz hizamda atağa kalktı. Yer mi ulu Anadolu çomarı, zıt yöne eğilerek kaçtım. Gardım hala havadaydı.
    Seri bir şekilde karın boşluğu, diyafram ve karaciğerine atağa kalktım. Yumruklarım onun kadar iyi değildi ve en az benim kadar iyi vücudu vardı. Hemen ardından açığımı yakalamış olmalı ki kaşımın üstüne iki darbe yedim ve kaşım patladı.
    Kafamdaki plan belliydi, surata iki yumruktan sonra 540 kick ile bu işi bitirecektim. Önemli olan yorulup savunamamasıydı. Atak yapmayı keserek savunmaya oynadım. Yumrukları iyiydi. Bir tane kroşe ile dudağımı patlattı, iki direk ile de sol göz altımı morarttı.
    Bu duruşu bir yerden hatırlıyorum sanki ? Yoksa bu, kesinlikle. Muay Thai. Stilini anladıktan sonra zayıf yönlerini bulmam zor olmadı. Yumrukları güçlü kabul fakat benim kadar seri değildi. Gelen sağ direğe eğilip karaciğerine vurarak karşılık verdim. Nefesi kesildi, suratına iki yumruk atıp, bir tane low kick attıktan sonra kroşe ile yere serdim. Hemen ardından döndüm ve koridora baktım. Hâlâ hoca yoktu, herkes bizi izliyordu. Buse şaşkınlık içinde bana bakıyor, bizim sınıf ise beni tezahürat ediyordu. Lavaboya, elimi yüzümü yıkamaya gitmiştim ki:
    Kerem: Eirene, dikkat et !
    Yerden kalkmış ve bana doğru öfkeli bir şekilde bakıyordu. Tüm vücudumu döndürmek yerine sadece kafamı biraz çevirdim ve arkama baktım. Hızlı bir şekilde elini yumruk yaptı ve bana doğru geliyordu. ilk hedefi böbreğim oldu. Yumruğun içine geçerek sag bacağının dışına low kick, palding, gelen yumruğa kafa, göğüs kafesine tekrar palding ve suratına vurgu tolyo atarak tekrar yere serdim. Okulda Undisputed gibi kavga çıkmıştı amk.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      +1
      Ne zaman gelcek entry
      ···
  20. 45.
    0
    (Önceki part çok kısa (!) Olduğu için ikiye bölmek zorunda kaldım. Burası 2. Kısmı önceki part ile birleşik. Yeni part yolda, iyi okumalar.)
    ( https://youtu.be/OvRegj2_asY )
    Arkamı döndüğümde Ebru, iki elini ağzına koyarak, sulu gözlü bir şekilde bana doğru koşuyordu. Ya da ben öyle zannettim. Ta ki benim yerime Ömer'e gidip sarılıncaya kadar.
    Afedersiniz ama kaşımı gözümü patlattı, şuan karaciğerim kan toplamış ve bundan dolayı derisi çatladığı için kanıyor. Bir de oturup dayak mı yeseydim ?
    Ebruyu görmezden gelerek tuvalete gittim. Kapıdan girdiğimde herkes tuvaleti boşalttı. Bir tek ben vardım. Canım çok yanmıyordu. Ama ben izin vermediğim sürece kanımın dışarı çıkmasından nefret ederim. Kapı şiddetli bir şekilde açıldı.
    Ayça Hoca (Benim ingilizce öğretmenim): Eirene, elini yüzünü çabuk yıka. Sonra doğru müdüre.
    Ayça hoca kişiliğimi iyi bilir ve durduk yere kavga çıkarmayacağımı tahmin edebilirdi. Neden bu kadar kızdı ? Ömer bayılmış olabilir ama öldürmedim korkmayın, yoksa öldü mü amk ? KAVURUN HELVALARI LAAA DÜNYA BiR HUUR EVLADINDAN DAHA KURTULDU. Şaka bir yana ölse bile giblemem.
    Müdürün odasına girdim.
    Müdür : Bu haliniz ne lan it herifler ? Siz burada kavga edin diye mi yaptık biz bu okulu ? Şu halinize bakın. Ne yaptınız lan bu çocuğa. Özellikle uzun şey, şu çocuğun haline bak.
    Hiçbir tepki vermeden, robot gibi ifadelerim ile tişörtü çıkarıp elime aldım. Atletim kan içinde kalmıştı. Karnım şişmişti.
    E: ilk yumruğu yiyen benim, olayı başlatan, beni taciz eden, bana saldıran, her tarafımı morartan, karnımı bu hale getiren, beni sınıfımdan çıkarıp kavgaya zorlayan, hemde bunu bir kız için yapan ve aldattığı kız için yapan, adına da namus diyen o. Ama haksız olan benim (!) Kimsenin namusu benim umrumda değil, zaten namus bekçiliğine de niyetim yok. Fakat, sevgili olup, daha sonra aldattığı kız tarafından terk edilince gurur yapıp daha sonra da gittiği kendini savunma sanatını bana karşı saldırmak için kullanan birisine karşı oturup dayak yemeye de niyetim yok. Kızın adı Ebru, sınıfı 11/H. Gerisi beni ilgilendirmez. Beni mi atıyorsunuz onu mu size kalmış. Ayrıca karar verirken de kameralara bakın, tavsiye ederim somut delil.
    Üstümü giymeden elimde okul tişörtü ile kapıyı çarparak odadan çıktım.
    Kapıda Kerem ve Cengiz vardı.
    Kerem: Ohaaa, oğlum ne oldu sana ?
    E: Sen birde karşı tarafı gör (gülerek).
    Cengiz: Kanka, iki dakika konuşabilir miyiz ?(endişeli)
    Durumlar fena değil gibi. Benden farklı bir dalda ve benden daha iyi olan birini resmen nakavt ettim. Beyin sarsıntısı geçirmediği için şanslıyım. O kadar atar yaptım müdüre gerçi, ama haklıydım ve direk suçu bana attı. Ama umurumda değil, atarsa atsın. Sınıf 3.sü aynı zamanda okul 10.suyum bana okul mu yok amk ? Ha olmazsa olmasın gider ekmeğimi taştan çıkarırım. Ayrıca yendim diye sosyal konumum da yükseldi. Oh oh.
    Elimdeki tişörtü giymeden atleti çıkardım ve kanayan yerlerimi durdurmak için bastırdım.
    E: Söyle Cengiz.
    C: Sana onca şey dedim ama, çok haklı çıktın. Kardeşim dedim, sonra ağza alınmayacak bir ton hakaret bir ton laf ettim. Milletin içinde sana atar yaptım. Kusuruma bakma lan, affet beni.
    Geç olsa da beklediğim bir hamleydi. Ama direk affedemem, biraz beklemesi gerekli. Hem arkası da sağlam. Gerçi ikimiz de aynı çevreye sahibiz ama ben onun kadar samimi değilim. Ömer bu işi tek seferde halletmez. Arkası var, bir daha gelecektir. Bu yüzden elimde kalması gereken bir koz bu. Ayrıca 12. sınıfsın huur evladı git biraz ders çalış.
    Sınıfa doğru gitmeden önce çay ocağından buz alarak karaciğerime koydum. Ben 11/A sınıfındaydım. Karşımızda edebiyat zümresi vardı ve dersimiz Gülin hoca ile edebiyattı. 10 dakikalık zil sonunda çaldı.
    Sınıfa doğru giderken Gülin hocayı gördüm ve olanları anlatarak izin aldım. iyi bir insandı Gülin hoca. Beni kırması verdi. 11/A'nın çaprazında 11/B vardı. Buse ile Özge'nin sınıfı. Dersleri yabancı dil olduğu için herkes sınıfı boşaltıp dil sınıfına geçmişti. Geçtim sınıfa. Öğretmen masasına oturup tişörtü çıkardım. O kadar sıcak akıyordu ki kanım, hafif hafif buharlar çıkıyordu üstünde. Bastım buzu inleye inleye. Birden kapı açıldı ve (to be continued) ...
    Tümünü Göster
    ···