/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 26.
    +2
    Nereye kayboldu bu cadı ?
    E: Anne, Buseyi gördün mü ?
    A: Arabaya geçti.
    Bende diyorum nerede bu zütü taklı. Arabaya geçtim ve mp3 bağladım.
    ( https://youtu.be/PT2_F-1esPk )
    Açıkçası ben 8 yaşındayken büyüyünce araba kullanmayı sevmediğin halde araba kullanmak zorunda kalacaksın ve yanında kız olacak deseler inanmazdım. Kızı hayal ede ede çadırı kaldırıp mala vururdum belki. Şakaydı be, ben küçüklüğümden beri her şeyin doğalını severim. O yüzden 6. sınıfta birkaç kez hariç hiç mala vurmadım. Belki de bu yüzden gibimi kontrol edebiliyorum.
    B: Beni evin önünde bıraksana, bi üstümü değişip geleyim.
    E: Zaten serbestsin, okula hiç okul kıyafetleri ile geldiğini görmedim. Bu halinle kal.
    B: Yaa hadiii, naz yapma işte.
    E: Tamam be tamam. Ama 7 dakikan var, gecikirsen giderim.
    Daha dağa cıkacağız, malları bırakıp eve döneceğiz. Bu kıyafetinin derdinde. Kadınlar ne kadar da zutundeki takın derdinde ya. Hazır bu gidip gelirken aldığım bisküvi ve kekleri yemeye başladım. Biraz ona da ayırdım, aç olduğunu zannetmiyorum ama eğer öyleyse diye önlem almakta fayda var. Koltuk ayarım ve ayna ayarım dün annem sürdüğü için değişmişti. Fakat dün o kadar yorgundum ki ayarlamaya bile ugraşmamıştım. Dün gelen mesajlara bile bakmamıştım, harbi lan mesajlar neydi acaba ?
    Açtım wp yi
    Özge: Bu yaptığın ayılıktan sonra yanıma gelmedin ya, bir daha benle konuşma. Numaramı sil ve bir daha asla benden söz etme.
    Bu ne yersiz ego huur evladı ? Sanki seni anneme anlatıyorum. Gerçekleri gör biraz, gibeni severler; seveni giberler. Mesela ben şimdi seni gibeceğim.
    B: Numaran yokta, tanıyamadım. Kimsin ?
    istediğini mesaj ile çok güzel belirtmişti. Benle ilgilen, hâlâ aklımdasın, hâlâ seni istiyorum, son umudum bu. But çokta gibimde.
    Susturulmamış diğer 26 mesaj ise Buse'nin di
    - Eve gidince mesaj at, haber ver. Kendine dikkat et. Seni seviyorum mükemmelim. Bu güzel gün için çok teşekkür ederim...
    Görüldü atıp bıraktım, zaten 3G kapalı şuan bildirim de gitmez.
    Tüm işlerim biter bitmez Buse geldi, sanırım çadır kurulması gerekti. Ya abi ama çok belliydi bu. iddiayı kazanmak için yapmıyorsa tüm cihan beni zutumden gibsin. Dekolte tişört altına yarım sütyen ne, o kalça o pantolona nasıl sığıyor ? O nasıl makyaj ? Bu kız ileride bana vermeyecekse adım Eirene değil.
    B: Çok bekletmedim umarım ?
    E: Çok beklettin.
    B: Cidden mi ? Niye be ?
    E: 7 dakikanın 7 sini de kullanmak zorunda değilsin. Neyse hadi gidelim.
    Yavaş yavaş müzik ve camlardan gelen rüzgar eşliğinde gözlüğümü taktım. Bugün hava parlak olacaktı. Dağa doğru gitmem için Ebru'nun evinden geçmem gerekti. Kapıda Ömer vardı.
    Huur evladı, gece yatağını buraya alda burada yat kalk istersen ?
    B: Dikkatin dağıldı, ne oldu iyi misin ?
    E: Bir şey yok, sadece ilgim kaydı bir an.
    Bir an bana mı diyecek diye korktum.
    B: Niye ki ?
    E: Saat 9.15, Ömer ile Ebru'da okul kıyafeti yok ve evin önünde beraberlerdi.
    B: Yani ?
    E: Ne yani ? Ne dememi bekliyorsun, dedikodu mu yapayım ? Sadece bir anlık ilgim kaydı o kadar. (Modu düşer bir vaziyette söyler.)
    B: Yalan seziyorum ama hadi hayırlısı. (Bir süre sessizlik olur) Dün attığım mesajlara niye cevap vermedin ?
    E: Yeni gördüm.
    B: insan biraz beni önemser be, bi bakar mesaj atmışmı diye.
    E: işim vardı.
    B: Hmm tabii, direk eve geldin ve uyudun. Bahanen bu mu yani ?
    E: Hayır, atölyedeydim.
    B: Yalana bak, sen resim bile yapmazsın. Ne ararsın atölyede ? Annen geldi, seni aldı ve eve gittiniz.
    E: Birincisi, annem değil Sultan teyzem geldi. ikincisi, atölyeler bir şeyin işlendiği yerlerdir. Medela mobilye atölyesi, araba atölyesi, vb.
    iki züt verdin diye hemen senin malın mı olduk ? Bu ne hava ?
    E: Ayrıca ne bu ? Ahiret sınavları falan mı ?
    B: Peki, o zaman bunu nasıl açıklayacaksın ?
    E: O ne be ?
    • Flashback*
    (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  2. 27.
    +2
    Yeni hikayeciler görmek güzel yardır delikanlı
    ···
  3. 28.
    +2
    Rezzak 31 yaz panpam
    ···
  4. 29.
    +3 -1
    Adam: Ben yardımcı hakemim, Hakan sizinle başlangıç çizgisinde buluşmak istiyor. Bu yüzden sizi durdurdum.
    Tepki bile vermeden R ye aldım. Normal bir hızda yukarı çıkmaya başladım. Ne çok basıyor, ne de drift yapıyordum. Ama köşeleri dönerken köşedeki her bireyden alkış alıyordum. Bu öz güvenimi nasıl arttırmıştı kim bilir.
    Başlangıç çizgisine varmıştım. Bana dağın tepesinin biraz ilerde olduğunu ve orada benimle konuşmak istediğini söyledi. Ben bu dağı avucumun içi gibi biliyorum yannam sen hayırdır ? Hiçbir tepki vermeden aracına geçmesini ve ilerlemesini bekledim.
    Dağın tepesine gelmiştik. Arabadan önce Hakan, sonra ise Buse indi. Buse tedirgin bir ifadeyle göz kontağı kurmaya çalışıyordu benle. Ben ise ikisini de giblemek istemiyordum ama bu Hakan denen hıyar kim bilir annemle ne tartışmalar yaptı.
    H: Vaktin var değil mi ?
    Eirene: Buraya geldiğime göre ?
    H: Yaklaşık 4 yıldır sokakta sürüyorum, ondan önce 13 yaşımdan beri ailemle birlikte piste çıkıyorum. Dostum, nasıl oluyor da beni geçebiliyorsun ? Ehliyetin var mı ? Araba sürmek için çok genç değil misin ? Böyle sürmeyi nasıl öğrendin ?
    E: Bu sorular ne cennete geçiş sınavı falan mı ?
    H: Mizah konusunda da bayağı yeteneklisin bakıyorum.
    E: Herkes aynı şeyleri söylüyor, bu övgü değil nesnel bir yargı oldu artık (bin sırıtışı)
    H: Neyse, (tam bu sırada konuşmaya biraz ara verir ve kaputa yaslanır, cebinden CF marka cugara çıkarır ve ikram eder) içer misin ?
    E: Bende parli var sen içer misin ?
    H: Yok panpa parli bozdu yaa. Seni buraya bir teklif için çağırdım. Ateş böcekleri takımına katıl. Gayet iyi sürüyorsun. Ayrıca başı boş bir yarışçısın. Bizim takımda gayet iyi para var.
    E: Orada dur zengin züppesi. 1. si ben yarışçı değilim ve bir takıma ...
    H: O zaman bugün neden burada beni mağlup ettin ?
    E: Bak dostum sana tek bir açıklama yapacağım, annem bir tekel bayii işletiyor biliyorsun. Bende aileme destek olmak için dağıtım işini üstleniyorum. 17 yaşındayım ve 13 yaşımdan beri bu dağdaki otellere dağıtım yapıyorum. Daha fazla bir şey yok. Ne ehliyetim var ne de yarışçıyım. Benden bu kadar.
    ( https://youtu.be/290ds--GJtk )
    Açıkçası bana yarışcı denmesi çok ağrıma gitmişti. Babam denilen o gereksiz insan gibi biri değildim ben. Belki de yanlış düşünüyordum kim bilir ? Arkamı döndüm ve gitmeye hazırlanıyordum ki :
    Buse : Eirene, iki dakika seninle konuşabilir miyim ?
    Eirene: Bak Buse, konuşulacak bir şey yok, ne sen beni gördün, ne de ben seni. Bundan sonra ne yanıma gel ne yanına geleyim ; kapiş ?
    Arabaya bindim ve hızlı bir şekilde eve doğru koyuldum. Normalde çok içen birisi değildim fakat bu gece yarışı kazandığım için annemin hem eve geç gelmeme hem de içmeme kızacağını pek düşünmüyordum.
    Dağdan şehire indim ve bir tekelden 3 kutu bira aldım. Yanımda zaten sigara vardı. Ama canım pro çekmişti. Çilek en sevdiğim aromaydı. Çilekli pro aldım ve tenha bir tepeye doğru yola koyuldum. Şehre inerken yine onun yolundan geçtim ... Ebru ... ismini duyunca yutkunamıyordum. Ama öfkem dinmiş gibiydi.
    Tepeye geldim ve manzara harikuladeydi. Bu tepenin adı Huzur tepesi olmalıydı. Püfür püfür esen serin bir tepeydi. Tüm şehir ayaklarının altında, ne ışıkları ile gökyüzünü kirleten bir şehir, ne de yıldızları olup şehri olmayan açık bir gökyüzü vardı. Biralarimi aldım ve arabadan indim.
    Bir ağacın altında uzandım. Telefonumu kapadım. Yavaş yavaş biramı yudumlarken bir yandan da dumanlanıyordum. Oturdum ve düşündüm, neden hep bunlar benim başıma geliyor, ben artık bir kadına güvenemeyecek miyim ? Düşününce tüm cevapları kendiliğinden bulmuştum zaten. Hayır, güvenemeyecektim. Anneme bile söyleme dediğim şey üç gün sonra komşudan kulağıma geliyordu. Anneme güvenmeyen ben başka kadına nasıl güvenebilirdim ki ? Sonra neden güvenmiyorsun diye tatava yapıyonuz, sizin de bir dediğiniz bir dediğinizi tutmuyor ki dıbına çakayım.
    Biralarım biter bitmez telefonu açtım, tonla cevapsız çağrı, mesaj ve bildirim vardı. Hiçbiri gibimde değildi. Saat 24.00\'a geliyordu. Eve doğru yavaş yavaş yola koyuldum. Yolda pek bir şey yoktu zaten, hayat kadınları, hayat kadını arayan adamlar, benzinlik gibi açık yerler, bir kaç araba ve benzeri şeyler.
    Eve vardım. Arabayı 1 dakika kadar rölantide bıraktım. Motoru durdurdum ve indim.
    B:(Alçak sesle) Ben geldim.
    A: Sonuç ?
    B: Kazandım.
    Annem sevinçten sarılmıştı, tebrik etti ama umurumda bile değildi.
    B: Tebrik etmek istiyorsan dolaptan soğuk bir bira verebilirsin mesela.
    A: iyi misin ?
    B: Sadece her zaman ki halim.
    A: Yine mi kabuslar ?
    B: Hmhm.
    A: Pekala, al sana bir bira. Çok oturma yat sende.
    Bu saate kadar nerede olduğumu, neden telefonumu açmadığımı sormak yerine, 6 yaşımdan beri gördüğüm kabusları sordu. Anne gibi anne be .
    Tümünü Göster
    ···
  5. 30.
    +2
    # Reklamlar bitti #
    Eirene present gecikme için özür diler ve iyi okumalar diler.
    1. Reklamlar bitti #
    ···
  6. 31.
    +2
    Normalde bu telefona çok sevinmem gerekir fakat gibimde bile olmadı.
    Ben: Efendim Ebru ? (bozuk bir ses ile)
    Ebru: Dışarıdayım da, görüşelim mi diyecektim.
    B: Bilmem, işim yok bana fark etmez.
    E: iyi misin, sesin çok kötü geliyor.
    B: Bir şey yok ya yoruldum.
    E: Peki, eğer çok yorgun değilsen bizim evin o taraflara doğru gelebilir misin ?
    B: Tam adres versen, telefonumun şarjı az.
    E: Bizim evin iki arka sokağında park var. Orada bekliyorum.
    B: Tamam gelirim birazdan.
    E: iyi olduğuna emin misin ? Ya da çok yorgunsan gelmeyebilirsin.
    B: Bir şey yok ya. Geliyorum. Neyse kapıyorum.
    E: (Mutlu bir ses ile) Tamam be-
    Huyum kurusun, direk kaparım.
    ( https://youtu.be/U-dwjybcAZw )
    Taktım anahtarı, çalışırdım arabayı. Özel playlistimi koydum. Kötü kokmamak için yakmadım. Niye yakayım ki ? Benim derdim olmaz, en azından öyle bilinirim.
    Sol elimde direksiyon ve vites, sağ elim cama dayalı bir şekilde şehrin ışıklarını izlerken yavaş yavaş parka doğru sürüyordum. Kabul ediyorum yaptıklarım çok doğru değil ama ne ekersen onu biçersin. Doğanın kanunu bu.
    Kafam dağılsın diye bir yandan şehri izliyor bir yandan da araba sürüyordum. Yine her yer bildiğimiz gibiydi. Mutlu çiftler vardı ama aslında ikisi de birbirini gibiyordu. Para için vücudunu satan kadınlar vardı, hem keyif alıyorlar hemde para kazanıyorlar. Peki bunun yükü ve hastalığı ile nasıl yaşayabiliyorlardı ? Bunları satın alan insanlar vardı birde. Altına arabayı zor almış, bazıları yaya. Günlük yevmiyesi belki 70 TL, bazen tok kalkıp aç yatıyor, para kazanmak için kapitalist sistemin kölesi oluyor. Giyecek düzgün kıyafet sayısı bir elin parmaklarını geçer mi belirsiz ama hâlâ bunlara kazandırıyor. işin kötü tarafı hem kadınların hemde adamların bazıları evli. Yav abicim her şeyi geçtim o kadınlar bim poşeti olmuştur. Ne hale gelmiş insanlık... Mutlu olmak bu kadar basit iken herkes birbirinin kuyusunu kazıyordu. Sokakta el ele dolaşan yaşıtlarım, işten yeni çıkan insanlar, sokak hayvanlarını besleyen iyi kalpli teyze ve amca, evine gidip eşini ve çocuğunu görme hayali ile gezen insanlar, belediye görevlileri, hafif serin rüzgarın ağaçları okşaması, belediyede çalışan emektar abilerim, ot çeken ve karı kız peşinde koşan ergenler. Hayat bu muydu cidden, bunun için mi yaşıyoruz ?
    ( https://www.youtube.com/w...ist=RDXm-GNFSyBu8&t=9 )
    Parka varmıştım ama ruhumun yarısı ölü gibiydi. Parka bakınca Ebruyu salıncakta oturmuş sallanırken gördüm. Tekti. Yanına gittim. Bana arkası dönüktü o yüzden fark etmedi. Çok hızlı değildi sadece biraz ileri ve geri yaparak sallanıyordu. Gözlerini kapadım. Önce biraz afallayarak korktu. Sonra ise ellerimi koklayarak,
    E: Bu koku, hmmm. Hoş geldin Eirene.
    B: Vay be, ne ara tanıdın kokumu ?
    E: Okuldan alışkınım aslında, okul koridoru da bu parfümden kokuyor. Hep kimin olduğunu merak ettim. Meğerse bu kadar yakınmış bana.
    Ellerimi gözünden çekti ve sarıldı.
    E: Üşümüş bunlar, ısıtmak lazım.
    Gıkım çıkmıyordu. O kadar yorgundum ki, sanki ruhum parçalanmış, kalbime katana saplanmış, her şeyim ile girdiğim savaştan mağlubiyet almış gibiydim.
    E: Bir şeyin var belli ama ne ?
    B: Yorgunum, o kadar çok yorgunum ki ... Anlatmaya mecalim yok.
    E: Gel otur, dinlendireyim seni ?
    B: Bu o tür bir yorgunluk değil. Ruhum acıyor artık.
    E: Pekâlâ, anlatırsan dinlerim.
    B: Anlatabileceğim bir şey değil.
    Her ne kadar şey yaşanmış olsa da ailemi kimseye kötüleyemem.
    E: Hep bu şekilde mi kalacağız ?
    B: Nasıl yani ?
    E: Gel banka oturalım ya da bir yerlere gidelim.
    B: Kafamda güzel bir yer var aslında.
    Birden fazla kişiyi aynı mekana zütürmeyi sevmem. Bu yüzden dağıtım yaptığım dağın bir bölümünde cep tarzı bir yer var. O cep hem şehirden uzak, hem sessiz sakin, hemde yüksekte diye tüm sehri izleyebiliyorsun.
    E: Neresiymiş orası ?
    B: Gel. Gidince görürsün.
    Arabaya bindik. Ebru dinlediğim müzikten dolayı çok şaşkındı.
    E: Seni 3 yıl boyunca bir defa bile asık suratlıyken görmedim. Ama böyle de tatlı çocuksun.
    B: iltifat olarak almam gerekiyor sanırım ?
    E: Kilit nokta orası değil aslında. Kilit nokta senin suratının asık olması.
    Sohbet bu şekilde devam ediyordu. Mekana vardık. Bulutlar gök yüzünü sarmış, rüzgar Ebru'nun saçlarını okşuyordu. Ben arabadan indim ve bira aldım.
    E: Vaaay, bira ha ? Bize de getirir insan.
    Bir şey demeden ona da bir tane çıkardım. Kaputa uzanıp gök yüzüne bakarken yanımda bir şey fark ettim. Ebru'nun saçıydı bu. Yanıma uzanmış, suratı ise bana dönüktü. Cenin pozisyonu almış gibiydi. Sol elini yanağıma koyarak:
    Ebru: izin ver yaranı sarayım. Ama önce izin vermen gerek.
    Bir şey demeden birayı kaputa yasladım ve Ebruya döndüm.
    ( https://youtu.be/phaJXp_zMYM )
    Gözlerinin içine baktım. Gözleri bana 3 yıl boyunca gittiğim lisenin her gününü hatırlatıyordu. Sanırım cidden bir yaram vardı ve Ebru bunu sarıyordu.
    Ebru birden hafifçe gülmeye başladı, eli yanağımı okşuyordu.
    E: Demek bunca zamandır bana bu kadar yakındın ha ? Benim mutlu olmam bu kadar kolaymış demek ?
    Bir şey demeden sadece onu izledim.
    E: Seni kaybetmek istemiyorum, biliyor musun ? Sanırım sana değer veriyorum çünkü beni mutlu ediyorsun.
    iyi haber kız mutlu, kötü haber çıkar ilişkisi.
    Ebru bana sakinleştirici gibi geldi. Şişe bittikten sonra yere bıraktım ve aynı şekilde uyumaya devam ettim. (to be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  7. 32.
    +2
    (Eirene present iyi okumalar diler. https://youtu.be/EN-yoK3ZJC4 )
    Buse bunu diyince bir an afalladım.
    E: Ben geliyorum ama enişte kızmasın ?
    B: Bu ne, bir tür sevgililik sorgulama uygulaması falan mı ?
    E: Kayın Peder diyecek halim yoktu.
    B: Evlilik teklifimiydi şimdi bu ?
    E: Hayır angut, evdekiler bu kim demesin ?
    B: Ev boş. (Hafif sırıtma)
    E: Hee beni eve atacaksın yani ?
    B: Onca erkek içinde seni seçtim sende haklısın.
    E : Şuan biraz incin ve terli olsam bile hâlâ giderim var yani.
    B: Gider konusunu açma başımıza elektrik faturası yazarsın.
    E: Normaldir, çok ciksiyim.( Tam bir bin sesiyle)
    B: Hâlâ burada duracak halimiz yok. Yağmur artıyor.
    E: Haklısın, peki komşular sıkıntı etmesin ?
    B: Henüz tanışmadık, ev boş, ailem fark edemez, sevgilim yok, takıldığım biri ya da beni seven biri de yok. Daha sorun yoktur umarım ?
    E: Var.
    B: NE !
    E: Böyle güzel pasta yapmayı nereden öğrendin ?
    B: Ha ?
    E: Neyse, ev ne tarafta ?
    Kolundaydım ve yavaş yavaş eve doğru gidiyorduk. Sorularımı ev için saklıyordum. Sokağa gelene kadar sırıl sıklam olmuştuk. Gerçi onda bir sey yoktu. Hırkam onu korumuştu. Apartmana girdik. Evi 2. kattaydı. Yavaş yavaş merdivenleri çıktık. Aramızda garip bir bağ oluşuyordu. Bunu göremiyordum, ya da söylesem gülerdi belkide. Ama cidden hissedebiliyordum. Hissetmeyi geçtim, bu Allah dışında inanabildiğim 2. soyut gerçeklikti. inanmak bu değil midir zaten ? Varlığını göremediğin şeye bağlanmak, o canlı olmasa bile somutmuş gibi davranmak.
    Kapıyı açmak için kolumdan çıktı ve eğildi. Pantolonu ıslak ve dardı. Donunun çizgisini görüyordum. Sonra durdum ve dedim ki, iki dakika da çadırı kurma lan gibik. Hemen tav olma kıza. içeri geçtik.
    B: Çok ıslanmışsın.
    E: Hiç belli olmuyor değil mi ?
    B: Ne demezsin (kikirdeme).
    B: istediğin bir şey var mı ? Aç mısın ? Ya da içecek bir şey istiyor musun ?
    E: Su.
    B: Bu kadar mı ?
    E: Varsa sade sodanı da alabilirim.
    B: Pekâlâ. Sen salona geç. Ben geliyorum.
    Salona geçtim ama çok ıslaktım. Antrenmandan sonra çoraplarımı değiştirmediğim için yedek çorabım yoktu. Öğlen voleybol oynarım diye yedek tişört de getirmiştim. Salonda yavaşça üstümü değiştirmeye başladım. Gömleği yavaş yavaş çıkardım. Atlet su içindeydi. Maalesef yedek atletim yoktu. Tam atleti de çıkarıyordum ki :
    Buse: Hiii (korkma efekti) sırtına ne oldu ?
    *Flashback*
    Ben: Ya Gürkan dıbını delerim bak şu kızı rahat bırak.
    Gürkan: Ne olacak lan gibik ? El âlem-in kızını korumak sana mı düşüyor ?
    B: Korumuyorum, tam aksine senin yanlış yolda olduğunu ve ceza alabileceğini söylüyorum. Kızı her fırsatta parmaklıyorsun. Ya dayak yersin ya da ceza alir-
    G: Senin korumana mı kaldık lan.
    Beni itmişti, daha sonra kafamı çarpıp düştüm. Bir sürü darbeden sonra takatim kalmadı ve bayıldım. Uyandığımda ise başımda bir hademe beni tokatlayarak ayıltmaya çalışıyordu. Ama sınıfta bir gariplik vardı. Yerler kan, bir sıra ise ayağı kan içinde havadaydı. O kan yere damlayarak rahatsız edici bir ses çıkarıyordu. Sağ kolumu oynatamıyordum. Bu hademe kimdi ? Ben neredeydim ? Burası benim okulum muydu ? Hangi sınıftı ? Saat kaçtı ? Sağ omzum neden ağrıyor, sağ kolum neden hareket etmiyordu ? Koridorda koşarak gelen biri vardı. Eirene diye bağıran bir kadın ? O kimdi, yoksa annem mi ? Sesi çok tanıdıktı. Dünyanın en güzel kadınının sesiydi o. Annemdi. Gözlerimin önünde karanlık bir perde vardı, hareket edemiyordum. Kımılda hadi lanet olası beden, bu soğuklukta ne ? Yine mi şuurumu kaybediyorum ?
    • Now*
    E: Ufak bir sakatlık.
    B: Dikiş izleri pek öyle demiyor ama ?
    E: Peki sen bugün Özge ile kavga ettin mi ?
    B: Biraz tartıştık.
    E: Aç o biraz kısmını.
    B: Senin yanına gitmek istediğini, benimde onla birlikte gelmemi söyledi. Ama gitmek istemediğimi belirttim. Bana seninle bir derdim olup olmadığını, geçen gün bizi yolda konuşurken gördüğünü ve ne konuştuğumuzu sordu. Bende geçiştirdim. Birden kavg-
    E: Anladım devdıbını anlatmasan da olur. Peki sen niye gelmek istemedin ?
    B: Imhh şe-
    E: Dur tahmin edeyim, çünkü korktun.
    B: Yaaa hay
    E:Evet.
    B: Biraz.
    Benden korkması iyi bir şeydi. Bu onun yanlış yapmaması için yeterli bir sebepti.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 33.
    +2
    Kontağı kapadım ve yavaşça aşağı indim. Yüzümde duygusuz bir ifade vardı. işin garip yanı ise tüm insanlar garip bir şekilde bana bakıyordu.
    Hakan: Ama sen, sen o kadın değilsin ?
    B: Ha, annemden mi bahsediyorsun ?
    H: O senin annen mi ? Tanrım, yenilmezlik skorum bir kadına nasıl gitti hâlâ anlamıyorum ?
    B: Bu arabayı en son 3 yıl önce sürdü. O gece seni geçen bendim.
    Arabayı, dükkanı, annemi nasıl bulmuş ve nasıl tartışma çıkarmıştı kim bilir. Seni bin kurusu. Iyice hevesli ve sinirli olmaya başladım.
    H: Kaç yaşındasın sen ?
    B: Seni ilgilendirmez, bitiriyor muyuz artık şu işi ?
    H: Bir kere şansın yaver gitti diye beni yenebileceği mi zannediyorsun ? Buse in arabadan.
    Evet, bende başta başka bir buse zannediyordum. Fakat bu şans bende varken millete altın yağsa bana tak yağar. Yüzüme şaşkın bir ifade ile bakıyordu. Ben ise yine hayal kırıklığına uğramıştım. Ulan nerede huur var ben gidip ona yavşıyorum. Yeter ulan bende insanım biriniz de düzgün çıkın ya. Altında süper mini ve klagib abibas vardı. Klagib Türk kızıydı. Fena da değildi ama. Süper miniden dolayı iki lobda görünüyordu. Çizgileri hayatımdan daha belirgindi. Üstünde yarım tişört, küçük ve destekli sütyen vardı; zaten yaşına göre olgun göğüsleri daha da belirgindi. Hafif bir makyajı, özenle çift tarafa örülmüş sarı saçları vardı. Ama 17 yaşındaki bu kız parası için 22 li bi bin evladı ile takılıyordu.
    ( https://youtu.be/oe-_Utb_BEc )
    Kontağı açtım. Hakan ise yavaş yavaş başlangıç çizgisine geldi. Ateş böcekleri diye takım mı olurdu dıbına koyim ? Ama arabalar fenaydı... Takım halinde gelmiş huur evladı. Gerçi yer mi Anadolu çocuğu.
    Sonuç kafamdaki tek plan yarışı olabildiğince erken bitirmek için hızlı sürmekti. Ama arkasında kalıp nasıl sürdüğünü gözlemlemem gerekliydi.
    Süper minili 3 kız yarışı başlatmak için yerini almıştı. Ellerindeki kırmızı renkli meşaleleri yaktılar. Adamın biri (hakem) arabama doğru yaklaştı ve kuralları anlattı. Bir time attack yarışı olduğunu söyledi ama işin özünde bir gib anlamamıştım.
    B: Kısaca çizgiyi ilk benim geçmem gerekli değil mi ?
    H: Sayılır.
    Kafamdaki plan belliydi, ilk başta arkasında kalıp sürüş stilini gözlemleyecektim. Lastiklerimi koruyacak ve 4\'lü virajda su yolundan, virajı içten alıp dışa vererek yol tutuşumu arttırıp buna hızımı katarak bitirecektim.
    Soldaki kız ince bulüzün altından südyenini çıkararak karşıya yürüdü ve 1 diye bağırdı. Aynısını 2. kız yaptı, sıra 3.sündeydi. 3 diye bağırır bağırmaz südyenlerini fırlattılar aynı şekilde meşaleleri yere bıraktılar ve yarış başladı.
    Hakan\'dan çok ani bir atak geldi, sanırım torku yüksekti. 3. vitese geçtikten sonra gazı %70-80 oranında kullanmaya başladım. Düzlükte bana fark atmıştı. ilk viraja yaklaştık. Dikiz aynasında kaybolan ben tekrardan dikiz aynasında far ışığımı göstermiştim. Benden 5 araba boyu öndeydi. Gözlemlerime göre aracının gövdesi ağır, çift turbolu, virajlarda benden daha yavaş, düzlükte ise benden daha hızlıydı. Aradaki güç farkını göz önünde bulundurursak gayet normal bir şeydi.
    Kafam rahattı. Annem bana sollama yapmadan kazanamayacağımı söylemişti. Bunun için planım hazırdı. ilk virajdan sonra düzlükler bitiyor virajlar geliyordu. Düzlük bitti, sıra virajlara geldi. 2 viraj aldıktan sonra Hakan\'ı yolun sonunda görmeye başladım. 5. viraja gelmiştik ve neredeyse yetişmiştim. 6. virajda tampon tampona değmesin diye frenlemek zorunda kaldım. Geçme fırsatım vardı ama planım fırsatımdan daha kesindi ve bu tek atımlık kurşunu boşa heba edemezdim.
    Korkuluklara o kadar yakın kullanıyordum ki aradan sinek bile geçemezdi. insanlar bir yandan korkuluklara vuracağım diye korkuyor bir yandan ise hayretler içinde alkışlıyordu.
    1 viraj sonra 4lü virajlar başlayacaktı. O zamana kadar tekerlerimi korudum ve bir anda dikiz aynasında belirip bir anda kaybolarak baskı kurmayı denedim. Boncuk boncuk terlettiğiminden adım kadar emindim.
    4lü viraja girene kadar her viraja daha hızlı giriyor, daha yavaş alıyor ve yavaşlığına biraz hız ekleyerek çıkıyordu.
    Sıra 4lü viraja geldi, o frenlemeye başladığı an 3\'ten 2\'ye çekerek motor freni yaptım ve su çukuruna girdim. Su çukuruna girince tekrar aragaz vererek deviri arttırdım. Tekrar 3\'e çektim. Ön tamponum Hakan\'ı geçmiş, arka tamponum ise arka tekeriyle aynı hizadaydı, bir sonraki virajda iç kulvara geçerek Hakan\'ı geçtim. Yaklaşık 2 dakika mesafeden sonra yarış bitmek üzereydi. Ama arkamda Hakan\'ı görmemiştim. Yarışın bitiminde yanıp sönen üçgen bir levha vardı. Çizgiye doğru yavaşladım, adamın biri ellerini sallayarak gel gel yapıyordu. Arabayı o yöne doğru zütürdüm ve durdum. Adam yaklaştı camı açmamı istedi. Konuşmaya başladı :
    (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  9. 34.
    +3 -1
    Duyuru:
    Selam panpalar, bugün attığım son partı sürekli editlemek zorunda kaldım. Çünkü misafirim vardı. Bugün sizi partsız bırakmak istemedim. Geç oldu ama güç olmasın diyerekten, Eirene present iyi okumalar diler.
    Duyuru bitti, iyi okumalar.
    ···
  10. 35.
    +2
    Kardeşim böyle bırakıcaksan niye girdin bu işe
    ···
  11. 36.
    +2
    Spa merkezine gelmek üzereydik,
    B: Daha ne kadar var ? (Afra tafrası yatışmış bir şekilde)
    E: 1 km kadar, ha bu arada sinirlerin hafiflemiş sanki ?
    B: Öyle mi ?
    E: Haksız bir konuda bana sinirlenmen ... ( Ses tonunu yüksekten alçağa doğru bunu dedim ve şimdi alaycı bir tavırla) Pekte umrumda değil.
    B: Ya tamam haksızdım özür dilerim ama biraz beni umursar mısın lütfen ?
    E: Hem boş yere afra tafra hemde beni umursa, bu şey değil mi ya; hem ayranım dökülmesin hem zütüm gibilmesin ?
    B: Ya ama (küçük bir kız çocuğu şeklinde) ne bileyim Özge öyle mesaj atınca birden şey oldum.
    E: Korktun, ama neyden ?
    B: Beni bırakıp gitmenden.
    Kız burada alt yazı olarak senin itin oldum ister bin üstüme sür beni ister gib bir köşeye at beni diyordu.
    Spa merkezine vardık, kapıda yine Halime hanım vardı. Ama bu sefer tek değildi. Yanında bir erkek daha vardı. Ve bu ... Lanet olası bin Hakan, nasıl beni burada buldun ya ?
    E: Halime hanım.
    H: Aaa, Eirene. Hoş geldin. Dur bakayım notlarıma, hmm evet bu gün saat 9.15 gibi teslimat geleceği bildirilmiş. Sen malları içeri taşırken ben kasadan paranı getireyim.
    Ben malları içeri taşıdıktan sonra Buse ile Hakan\'ın sohbet ettiğini fark ettim.
    E: Muhabbetiniz bol olsun, insan bizi de çağırır.
    H: Yok be eski güzel günleri yâd ediyorduk.
    B: Kendi adına konuş, hiçbiri güzel değildi.
    Zaten eskiden sevgili olduğunuzu bilip bunu umursamıyordum. Umursadığım tek şey Buse\'nin AIDS olmamasıydı. Dışında bana bulaşıp suratıma vurmadığınız sürece ne tak yediğiniz umurumda değildi.
    H: Çok keyif aldığını söylüyordun ama. (yavşakça sırıtıp iğnelemeler.)
    H: Sahi ya arkadaş olduğunuzu biliyordum fakat bu kadar yakın olduğunuzu bilmiyordum.
    B: Tahmin etmek zo-
    E: Yakın olup olmamak bize kalmış ve geçmişte ne yaptığınız beni alakadar etmez. Sadece yanımda muhabbetini açmayın.
    H: Hey dostum, biraz sakin olmayı de-
    E: Bak Hakan zaten seni sevmiyorum, sen işine git ben işime.
    B: Eirene, cidden sakin ol.
    E: Yeterince delirttin biraz da sen sakinleştirmeyi dene.
    B: Pekâlâ.
    O sırada karşıdan biri gelir. Bu gelen Hakan'ın olduğu takımın kaptanı Umuttur.
    U: Hakan, sıkıntı mı var ?
    H: Hayır, yok. Sadece şu çocuk beni tekrar ezmek istediğini söyledi.
    U: Geçen seni yenen mi bu ?
    H: Evet.
    U: Pek gençmiş, söyle bakalım veled, senin ehliye-
    E: Sana ne ?
    U: Bu yaptığın bir meydan okumadır ama.
    E: Git işine, tek anladığın şey aracının motorunu güçlendirerek dağdaki yavaş araçları geçmen. Bu sebepten dolayı kendini takım kaptanı falan mı zannediyorsun ?
    U: Çok iddialısın, bu akşam, saat 22.00'da seni her şeyimle bekliyor olacağım.
    E: Pekâlâ, bizde geri vites olmaz.
    B: Yapma, kaybedersin.
    U: Ha bu arada, kuralları ben koyarım. Unutma!
    E: Bol şans.
    H: Eirene, iki dakika benle gelir misin ?
    Beni kenara çekti ve konuşmaya başladı.
    H: Bak dostum, beni sevmiyor olabilirsin buna saygı duyarım.
    Bu dediği laftan sonra biraz kanım ısındı lan.
    H: Ancak,
    Buse bu sırada bize kulak misafirliği yapmak için kutu kola makinasının önüne gelir.
    H: Buse benim exim ve ben hâlâ onu seviyorum. Çok güzel vakit geçirdim. ileride benimle birlikte olması için her şeyi yaparım.
    E: Bu yüzden mi beni ezmek için takım kaptanın ile kavga ettirttin ?
    E: Bak dostum, ne yaptığınız beni alakadar etmez. Buse seni hâlâ sevse bile umurumda değil. Ama karşıma çıkma.
    H: Güzel, benle o kadar seviştikten sonra senin sevip onla birlikte olma ihtimalin yok diye düşünüyordum ve haklı çıktım.
    Rule one : Karşında ben varsam haklı olma ihtimalin yoktur.
    Rule two: Karşında ben varsam haklı olma ihtimalin yoktur.
    Question one: Senin çükün kaç cm amk ? Bu kızın niye hiçbir yeri açılmamış o zaman ?
    Her neyse, olanlar açıkçası beni sinirlendirmişti.
    E: Bittiyse gidiyorum, dinlediğin için sağ ol Buse.
    B: Ya, özür di-
    E: Bir gün içinde farklı sebepten ötürü iki defa özür dilenmez.
    ( https://youtu.be/tyVy1aZITfk )
    Arabaya doğru hızlı ve arkama bakmayan adımlarla yürüdüm. Anladım ki benim bu kızı gibmem onun için bir ödül olmuş. Huur kurusu seni.
    B: Açıklayabilirim.
    E: Açıklamanı falan dinlemek istemiyorum, bu ne yani ? Kadının cebinde parası yoksa kumbarası dıbcığı mı ?
    B: Hayır, buraya taşıdığımız zaman ailem çok borç içindeydi ve bende kendi giderlerimi hafifletmek için Hakan ile çıkmaya ve onu kullanmaya başladım. Sadece bir kere birlikte old-
    E: BANA NE ?
    Arabaya bindim, Buse de bindi. Kontağı açtım ve hızla gazlamaya başladım. Dağdan aşağı sürdüm, suratımda azrailimsi bir ifade vardı.
    B: N'olur, yalvarırım bana kız, bana küs ama yavaş sür. N'olur beni bırakma.
    Dediklerinin farkında bile değildim. O kadar sinirliydim ki kan beynime sıçramıştı. Herhalde Buse'yi eve bırakır ondan sonra en sevdiğim mekan olan tepeye geçip iki bira çekerdim. içindeki B vitamini beni rahatlatmaya yeterdi.
    B: Böyle yapma gözünü seveyim, kaza yapacaksın bak. Hem sorunlarımızı konuşarak halledebiliriz.
    Dediği hiçbir şeyi algılamıyordum. Pek ağlak biri değilim fakat sinirlenirsem gözüm sulanır. Biraz gözlerim sulandı. Ağladığımı zannetmesini istemem çünkü bundan nefret ederim. Dağdan indik, eve doğru giderken ben hala sinirli bir şekilde basıyordum. Bir elim vites bir elim direksiyondayken buse elini elimin üstüne koydu ve
    B: Sakin ol artık, konuşup çöz-
    E: Dokunma bana.
    B: Peki, ahh karnım. Eczane önünde durabilir misin ? ilaç alayım.
    E: Peki.
    Buse'nin karnı ağrıyordu. Ağrı kesici almaya gitti ve inerken :
    (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  12. 37.
    +2
    Uzun süredir okuduğum en sürükleyici hikaye teşekkür ederim kardeş umarım yarım bırakmazsın
    ···
    1. 1.
      0
      inşallah bende bekliyorum 1 saattir entyri atmasını
      ···
    2. 2.
      0
      Yorumun için teşekkürler panpa, korkma. Sen rezini al ve bekle. Ben partı er de geçte olsa atarım. Ama atarım. Eğer gelmiyorsa isim vardır, beklemeyin. Ama gelir, yarım kalmasından korkmayın.
      ···
  13. 38.
    +4 -2
    ( https://youtu.be/WouJUqaKTKU , Eirene present iyi okumalar diler.)
    Tam muhabbete başlayıp okula girecektik ki yine onu gördüm... Aynı şekil saç, aynı gülüş, hafif makyaj. Çok tatlı bir şeysin lan sen. Bu sefer yanında sadece kız kankaları yoktu. irem, damla ve Ömer ile birlikteydi. Ömer -beden dilinden anladım- buna yürüyordu. Her şey çok güzeldi derken dünyam başıma yıkılırmış gibi oldu. Gibi oldu çünkü duygusuz binin tekiydim bunun nesine üzülebilirdim ki ? Aşk desen inanmam, kıskanma desen kökü kurutulmuş bende, üzüntü desen alıştım tepki vermem kafaya takmam. Ne tür bir gavatım lan ben ? Millet duygularını çok rahat ifade eder ama iç güdülerine sahip çıkamaz ve anlayamazken ben her zaman tam tersini yapıyordum. Belki de sorunum buydu, duygularımı bilmiyor ve doğal olarak onları kontrol edemiyordum.
    Tam okul girişinde bunları sarılırken gördüm. Devdıbını giblemedim. Çok güler yüzlü biri değilim zaten. Ama suratım asıkta değildir. Her zaman robot gibiyimdir. Düşüncelerimi ifade etmeyi sevmez, duyguların da bir işe yaramaz olduğunu düşündüğüm için ifade edemezdim.
    Giblemez tavirlar ile Cengiz ile muhabbete başladım.
    B: Derdin ne dıb salağı ?
    C: Olm bu bana yapılır mıydı lan ? Daha yeni ayrıldın benden. Nasıl hemen başkasına geçiyorsun ? Ben bunu görecek ada...
    B:Giberim adamlığınıda senide hayal dünyanıda. Ayrıldın bitti gitti fark et şunu dıbına soktuğum. Bunun ne tesellisi var ne başka bir şeyi. Kızlara saf yaklaşırsan yanna yersin yaz bunu kafana. Ve onca saçma şeyin içinde de bunu dert etme artık mal herif.
    C: Vereceğin nasihatıda, taktikleride, senide, edeceğin yardımıda üst üste koyup gibeyim. Konuşma artık benle.
    Giblemedim ve aynı hızda sınıfa yürüdüm. ilk iki ders ingilizceydi. B1-B2 kurunda ingilizce konuşabiliyor ve seviyordum.
    Hoca : Gençler ingilizcede, başında \\\"S\\\" olup \\\"Ş\\\" seklinde okunan tek kelime \\\"Sugar\\\"\\\'dır.
    B: Teacher, are u sure ?
    Sınıftan kikirdeme, obaaa, supa hot fire, ıslıklar almış başını gidiyordu. Ama benim gibimde bile değildi. Çünkü kardeşim dediğim bu çocuk bir kezban yüzünden beni sattı. Siz siz olun bir kezban yüzünden kimseye rest çekmeyin.
    Ama çokta alışık olmadığım bir durum değildi. Burnu sürte sürte haklı olduğumu anlayacak ve geri gelecekti -haklı olduğuma emin olmamın tek sebebi daha önce tecrübe etmemdi.- Ama ne olursa olsun hastalarımıza sıkıca sarılmalıyız. Bizi buraya getiren şeyler hatalarımızdır. Hata yapmaktan nefret etmek yerine değerini bilin binler.
    Öğle teneffüsü gelmişti ve ben her zaman ki gibi sınıfın dışındaki camlardan -sınıf koridorun sonunda camların hemen yanında- aşağı izliyordum. Okul 4 katlı, benim sınıfım ise 3. kattaydı. insanlar birbirleri ile hep çıkar ilişkisi içindeydi. Her kız erkekleri kendi peşinden koşturup kendini en güçlüye pazarlamanın, her erkek ise en güzel kızı gibmenin peşindeydi. Aklınız fikriniz 250 gram peşinde ... Sizlere acıyorum. Tamam bende erkeğim doğal olarak benimde içimde gibisme isteği var ama ben gibime sahip çıkmayı biliyor ve enerjimi koruyordum.
    Tam o sırada ince elli bir şey arkadan gözlerimi kapanmıştı. Daha önce duymadığım biraz uzaktan gelen ince bir ses vardı. Normalde bunu Özge yapar adım kadar emindim ama eminliğimi bozan şey bu ses tonuydu. Biraz daha dikkat edince ortamda iki tane kız parfümünün olduğunu fark ettim. Bu koku yeni gelen kıza aitti.
    Yeni kız : Bil bakalım kimim ben ? (kikirdiyordu)
    Ben: Özge, kendin yerine neden yeni çocuğu konuşturuyor ve bana dayiyorsun ? (giblemez tavırlar)
    Özge: Hey hey orada dur ben sana dayamıyorum. Sadece gözüne uzanmaya boyum yetmiyor ve bende yanaşıyorum. (Elleri hala gözlerimde)
    Yeni Kız: Benim bir adım var!
    Ben: O duayı bahşette bizde dilimizden ekgib etmeyelim (bin mode : on)
    Yeni kız: Bu-..Buse (kız kıpkırmızı olmuştu)
    Özge: (Elini indirir ve sarılmaya başlar)
    Özge için bu güne kadar bir sürü iyilik yapmıştım. Ama arkadaş gözüyle hiç yaklaşmadım. Belki de Özge beni ulaşılmaz olarak görüyor ve bundan dolayı seviyordu ?
    Özge: iki gündür trip atiyorum insan gönlümü almaya gelir hayvan.
    B: Hiç fark etmiştim kusuruma bakma.
    Özge: Umarım şakadır!
    B: Tabii ki şaka, ben hangi kızın tribini umursadım bu güne kadar ?
    Özge: Yaa Eirene çok kötüsünnnn ...
    B: Kötü alışkanlıklarım var demiştim. (Bahçeyi seyrediyordum)
    Özge: Egondan atlasam ölürüm herhalde. (Mavi gözleri ile bana bakıyordu)
    Özge mavi gözlü, siyah kıvırcık saçlı, orta boyutta dudakları, hafif göğsü, dolgun bacak ve kalçaları ile lolly sevenlerin bir numaralı adresiydi.
    Özge: Hadi gel aşağı inip voleybol oynayalım, eğleniriz, hem burada bir şey yapmıyoruz.
    B: Sanırım ilk defa sana hak veriyorum.
    Bahçeye doğru yavaş yavaş indik. Bizim voleybol oynama şeklimiz biraz farklıdır. Karşılıklı üçer smaçör, yanlara da ikişer pasör alır çok sert bir oyun stili ile oynardık.
    Yaklaşık 20 dakika oynadık, zilin çalması daha da yakın hale geldikçe oyun daha da sertleşiyordu. Okulun voleybol takımından biri vardı karşımda ve çok sert smaçları vardı. Çok süper bir smaç vurdu, arkamdan insanlar geçiyordu ve o topu kurtarmam lazımdı. Aksi takdirde birinin suratına gelebilirdi. Kurtarmak için hamle yaptım fakat bacak boyumu geçeceğini anladım. Tam o sırada arkamdan biri geçiyordu ve kim olduğunu görmedim. Tam yüzüne geliyordu ki ...
    (Tu bi kontünyüd)
    Tümünü Göster
    ···
  14. 39.
    +2
    Sıraya geçtim.
    Didem (sınıfın spor başkanı): Kıyafeti olmayanlar bahçenin bu köşesinde sıraya geçsin.
    Kerem (Didem'in yannaklı versiyonu): Gençler rahat, hazır ol! Sağ baştan say.
    Ben: 35 ve son.
    Beden derslerini severken aynı zaman da nefret ederdim. O kadar dar eşofman ne dıbına koyayım. Ben o kadar dar eşofmanla adım atamam, ama kız kalkmış "Hıçım bının dışındı kyfıtlı rıhıt ıdımıyırım." Sus otur yerine ağzının yayını gibmeyeyim senin. Şahsen çok fazla kız kesmeyen biriyim, kabul arada bakıyorum ama onu da merak ettiğim ya da ilgimi çektiğim için. Hep erkeklerin salaklığı. Siz kızların içindeki istenme duygusunu arşa çıkararak en büyük zararı kendinize verdiniz, onları arzulayarak ağlarına düştünüz. Siz nasıl bir abazasınız ya.
    Ha gerçi erkeksin arzulaman gayet normal ama işin kilit noktası şurada :
    -Arzularını belli edersen gider. Ben henüz seni seviyorum diyipte bir kızla fck buddy ya da adam gibi uzun ilişki yaşayan görmedim.
    Sıra dağıldı ve hoca bizi her zaman ki gibi serbest bıraktı. Bugün günlerden perşembeydi. Perşembe günleri 1 saat basketbol antrenmanım olurdu. Çok fazla sportifi biriyim. Ve bu çok güzel bir şey. Insanlar 1 km yürüyüp nefes nefese kalırken (Taekwondo antrenmanlarım hafta sonları 2'şer saat), ben Taekwondo'dan çıkıp eve yürüyordum.
    Bugün basket antrenmanım var diye basketbol oynayasım vardı.
    Kerem, Kaan, Yiğit ve Cengiz oynuyordu.
    B: Gençler hangi takım güçsüz, ben oraya geçeyim ?
    C: Yavşak ve satıcılar giremez.
    B: Çıkta kural ihlali yapan kalmasın.
    C: Gençler ben oynamıyorum, size iyi oyunlar.
    B' Tamam lan tamam bebelerin topunu elinden almak bana yakışmaz.
    Açıkçası Cengiz çok gurur yapıyor. Hayır bekaretini falan da bozmadım bu ne gurur ? Ya da menstural döngü vakti falan geldi. Çokta umurumda değildi. Voleybol oynamayı daha çok seviyordum. Hem orada Namık adında Taekwondocu bir arkadaşım daha vardı. Aramız süperdi ve karşılıklı tekmeyle voleybol oynardık.
    N: Vuaaay kardeşim sen buranın yollarını bilir miydin ya ? (Yavşakça siritmalar)
    2 ders boyunca voleybol oynadık, kızların topa ayakla vurmayın artık diye sitemlerini çektik. Ve ben ne yaptım, bilin bakalım ne yaptım. Dur ama önce bir tahmin et. Hayır, bilemedin. Tabii ki Ebruyu dikizlemedim, dikkatini çekmemek için zutumu yarmadım, sadece akışına bıraktım. Ömer ile Ebru yan yana gelince bile giblemedim. Kısacası mükemmel bir bad boy oldum. Bunla bad boyluk diye dalga geçmem bir yana, bence en doğru davranış stili buydu. Şimdi ne yapayım kız Ömerle birlikte diye gidip Ömer'i ya da Ebru'yu mu öldüreyim ? Ya da benle birlikte olmazsan intihar ederim falan mı diyeyim ? Ne yapıcam bunu, işim olmaz. Tek kız Ebru değil. Ve kızlarla yaşadığım hiçbir şey tesadüf değil.
    Üstümü değiştirip sınıfa çıktım. Geçtiğim her yer parfümüm kokuyordu ve işin garip tarafı benim terim kokmazdı. Sınıf kapısından içeri doğru giriyordum ki :
    Özge : Eirene.
    B: ?
    Özge : Gelir misin ? Sana ihtiyacım var. (Gözleri yaşlı, rimelleri akmış)
    Şimdi gerçekleşecek sahne resmen birbirini pazarlama olayıydı. Hepinizin başına ya gelmiş ya da gelecektir. Tavsiyem kendinizi mümkün olduğu kadar ağırdan ve nazlı satın. Ha bu bana yakışmaz derseniz ve iyi cucuk olmaya devam ederseniz kız sizin orada ilginizi sanki paranızı yer gibi yiyip sonra giblememeye ya da yanınıza gelmemeye; hatta ve hatta siz niye gelmiyorsun gibi sorularla kızın üstüne gittiğinde bahaneler ile sizden kaçacaktır. (tu bi kuntúnyúd)
    Tümünü Göster
    ···
  15. 40.
    +1
    Rezervasyon
    ···
  16. 41.
    +1
    Rezervasyon
    ···
  17. 42.
    +1
    2 de kaldım kesin okucam
    ···
  18. 43.
    +1
    Ebru\\\'dan dolayı anneme haber vermeyi unutmuştum. Zaten düşük hızdaydık ve arabanın dönüş çapı iyi olduğu için sol ayağımın dizini direksiyona koyarak telefonu aldım.
    E: Napıyorsun be ?
    B: Annemi aramam gerekiyor.
    Annemi aradım.
    B: Anne, dükkandayken söylemeyi unuttum. Bu gün Eda\\\'lar bizi çağırdı. Akşam için.
    A: Haberim var, Emine teyzen söyledi.
    B: Ha iyi o zaman, görüşürüz.
    ( https://youtu.be/RhU9MZ98jxo )
    Şöyle bir huyum vardır. Görüşürüz der demez telefonu kaparım.
    E: Bu kadar acil aradığına göre akşam sana kız falan istenecek herhalde.
    B: Yanlız, kız bizi çağırdı.
    E: Ha iyi haber yani, onlar seni isteyecek.
    B: Fena olmaz ya, at gibi kız.
    E: Ne kadar pisliksin be, insan yok gözüm onda falan değil der geçiştirir.
    B: Aslında haklısın gözüm onda değil.
    E: Aaaa, niye ki? Az önce at gibi kız dedin.
    B: (Şakaya vurarak) Sen varken gözüm onu görmüyor.
    E: Ben daha güzelim yani ?
    B: Gönül bu, ota da konar taka da.
    E: Yaaa, bir an ben daha güzelim diye sevinmiştim.
    Kızlarda ki bu egoyu anlamıyorum. O at lan at. Bin üstüne jokeylik yap amk. Sen değer görüyorsan iki gram dolgun zütün var diye, hemen zütün kalkmasın.
    Teslimatı yaptım, 2. otele gidiyordum.
    E: Sen cidden her gün bu işi mi yapıyorsun ?
    B: 13 yaşımdan beri.
    E: Anne karnında kullanmaya başlasaymışsın.
    B: Annemin niyeti oydu da içeri araba sokamadık.
    E: Hahaha, iyiydi bak bu.
    B: Her parmağımda ayrı marifet vardır.
    E: Peki bu senin sosyal hayatın ya da günlük hayatında sıkıntı yaratmıyor mu ?
    B: Her iyi şeyin bir kötü yanı vardır. Uyku düzenim ya da belirli bir sosyal çevrem yok. O anki şart ve duruma göre değişiyor.
    E: Sevgilin yok yani ?
    B: Olsun mu ?
    E: Bilmem, sana kalmış.
    B: Peeekiii, bence de olmasın ya.
    E: Aynen ya, çok gereksiz. Özellikle erkek sevgililer. Hep aldatıp üzüyorlar.
    B: Ben bu genellemeyi yapsam ağzıma sıçardın. O yüzden kafalarına dikkat et.
    Kız bana sinyal mi yaktı anlamadım. Aslında atağa geçip sevgili yapabilirdim fakat gelecekte neler olacağını tahmin edemiyordum. Bu yüzden biraz daha durup, düşünmeye ve gözlemlemeye ihtiyacım vardı.
    E:Niye kızıyorsun ki, ben zaten üzgünüm.
    B: Bu konunun üzgün olmanla alakası yok. Ben eğer \"Ya aslında tüm kızlarda huurumsu fakat erkekleri de gibesim yok.\" tarzı cümleler kursam sende benim ağzıma sıçardın.
    E: Sanırım haklısın. Ama ben hu-
    B: Al başına belayı. Ben sana huur mu dedim.
    E: Ben neyim erkek mi ?
    B: Peki ben aldatıyor muyum ?
    E: Ne bileyim hiç senle çıkmadım.
    B: Pekâlâ, hiç senle çıkmadım demek; sizin şirketi hiç denemedim demek gibi bir şey. Ben uçak mıyım ?
    E: Tamam haklısın.
    B: Haklıyım tabii. Ayrıca sen huur değil meleksin.
    E: Yaaa, sağol.
    B: Ama şeytan olanından, ihihihihi.
    E: Üf be, çok kötüsün. Bir karar ver.
    B: Karar mı ? Al sana karar. Anayasanın 935. maddesinin 48. fıkrasına dayanarak seni benim ilan ediyorum. Mahkeme bitmiştir, lütfen salonu terk ediniz.
    E: Oha, ben karar ver dedim sen duruşmayı bitirdin.
    B: Sende bir takı beğenmiyon heee.
    E: Belki de Ömer bu yüzden be-
    B: Bu arabada bir daha Ömer lafı duyarsam önce Ömer\'i sonra Ömer diyeni giberim. Bana ne lan Ömerden.
    E: Yaaa, çok kötüsün.
    B: Ben diğer erkeklere benzemem.
    E: Niye, senin dört bacağın mı var ?
    B: Hayır ama üçüncüsü ile dört bacaklı görevi görebiliyorum.
    Karşında anadan doğma ulu Anadolu çomarı var, sen bu hazır cevap hızına yetişebilir misin ?
    B: insan bir teselli ederdi be.
    E: Dost acı söyler, benden gerçekler çıkar. Teselli çıkmaz.
    B: Bu yüzden çok kötüsün.
    Bu şekilde 2. teslimatı da tamamladık. Ebruyu eve bırakacaktım şu konu açıldı:
    E: Sen Şamil\'i niye dövdün ?
    B: Hak etti.
    E: Ama me yaptı.
    B: Bir kız hakkında çok ileri geri konuştu. Beni de konuya dahil etmeye çalıştı. O zamanlar o kız benim arkadaşım gibiydi. Onun ise sevgilisiydi. Melek gibi güler yüzlü, deniz gibi dalgalı saçlı, ağaç gibi sevli boylu, mavi gözlü olmasa bile gökyüzü gibi bakan gözleri ile güzel tarzlı bir kız. O muhabbeti devam ettirmemesini söyledim. O ise beni dinlemedi. Bende beni dinlemesini sağladım.
    E: Peki kızla aranız şuan nasıl ?
    B: Yaklaşık 2 senedir pek bir konuşmuşluğumuz yok. Arada bir koridorda karşılaşıyoruz. Fark ediyordur belki ama bilemiyorum. Belki de bir daha konuşacağamız yoktur.
    E: Ben o kızla aranı yapmayı denerim. O anlatıştan sonra hayran kaldım o kıza.
    B: Denemene gerek yok, eğer kendi konuşmak isterse benimle vakti gelince konusacaktır zaten.
    E: Neyse, her şey için sağ ol.
    B: Rica ederim.
    Gazla, gazla, gazla. Motoru ikiye at. iKiYEE AT iKiYE AT. MOTORU BAGiRTMA, MOTORU BAGiRTMASANA OGLiM. SANIRIM MUTLUKUKTAN DOPAMiN ORGAZMI GEÇiRiYORUM. BU GÜNLERDE BAŞIMA GELEN EN GÜZEL OLAY BU YA. AYYY YERiM ÇENi BEN. Ebru bana sinyali yaktı, ben ise sellektörü yapıştırdım. Bu karşılıklı moonwalk yürüyüşünden sonra mutluluktan yakarak eve doğru sürmeye başladım. Eve varmıştım.
    A: Hoş geldin.
    B: Hoş geldin.
    A: Ne ?
    B: A, ne ne ? Yok bir şey. Hoş buldum.
    A: Hayret, iyi misin ?
    B: Ot çekmiş gibiyim, iyi değil mükemmelim.
    A: Bu iyi bir tanım mıydı kötü bir tanım mıydı ?
    B: Bilmem.
    A: Neyse, çık duş al ve giyin. Bugün önemli. Emine teyzenlere gitmemiz gerekiyor.
    Duşumu aldım, beyaz gömleklerimden birini giydim. Altıma kotumu çektim. Deodorantımı sıktım, parfümümü sıktım. Bu sefer saat olarak siyah plastik kordondan olan saatimi giydim. Üstüme siyah kapüşonlu çektim. Bilekliklerimi aldım. Gümüş küpeleri siyah ile değiştirdim. Sol kulağımda 1 tane nokta, iki tane sarkaçlı; solda ise 1 nokta bir sarkaçlı vardı. Fönümü çektim ama hiçbir şey sürmedim.
    Annemler de hazırdı. Ayakkabılarımızı giydik. Yine her zaman ki gibi parlıyordum. Hafif sakal bırakmıştım. (to be continued)
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      hadi amk hızlı yaz yav
      ···
  19. 44.
    +1
    Saat sabahın 14.00 idi. 12 saat uyunur mu dıbına koyim ? Zaten düzen yannak kürrek. Ben üstüne ek olarak birde hipotalamusumu gibip daha da athaletli oluyorum. Nasıl bir varlığım ben ya ? Beni niye yarattın yav ? Ben olmadan da dünya güzel.
    Bugün beni uyandırmaya gelen olmamıştı. Ama başım çok ağrıyordu. Gittim ve ılık duş aldım. Dişlerimi fırçaladım. Ama sigara ve alkol tüketiminden ağzım fare leşi gibi kokuyordu. Bu yüzden ağız gargarası yaptım. Bak hemde böyle hığğğk fpü. Sakallarım uzamıştı. Şans eseri abim daha bugün çıkmadan tıraş olmuş. Makine de şarj vardı. Gerçi duştan önce yapsam daha iyi olurdu ama ben duştan sonra yapıyordum. Hem sakal su yiyince yumuşuyor hem de daha gür çıkıyordu. Bu yüzden sakal traşı olmadan önce yüzünüzü yıkamanızı tavsiye ederim.
    Aşağı indim.
    E: Günaydın.
    A: Günaydın.
    E: Geç kalktım kusuruma bakma.
    A: Dünkü hâlini görünce bir şey yapmadım ama dün dağda ne oldu anlat bakayım.
    E: Ateş böceklerinin liderini elim bantlıyken yendim.
    A: Ne, bir ölüm kalım yarışı mı ?
    E: Evet.
    A: Arabanın kenarına ne oldu peki ?
    E: Bana çarptığı için hırslandım. Yakalamak için ise reverse drift yaptım.
    A: Pekâlâ. Normalde ağzına sıçardım fakat bu zafer için seni tebrik ederim.
    E: Sağol da ben açım ya.
    A: Yannamı ye.
    E: Yav anne.
    A: Bana ne erken kalksaydın.
    E: Hmm, öf pekala.
    Kendime kaşarlı ve salamlı omlet yaptım. Her zaman ki gibi sütümü içtim, peynirimi ve zeytinimi yedim, reçel ve tereyağı alarak kahvaltımı bitirdim. Tamam altımda S2000 olabilir ama bunun kahvaltıda ne değişikliğini bekliyorsunuz, portakallı ördek yememi falan mı ? Öyleyse daha çok bekleyeceksiniz.
    Saat 3 olmuştu. Vitamin ekgibliğinden dolayı takviye kullanıyordum. Haplarımı aldım. Bugün 4.30 ile 7.00 arası taekwondo antrenmanım vardı. Ayağım da neredeyse iyileşmişti. Odama çıktım ve ağırlık çalışmaya başladım. ( https://youtu.be/pVLmZMjxfjw )
    Kafamda bin tane soru vardı yine. Tilki konuşmaya başladı. Bana dediği tek şey şuydu "Negatifliklerden kaçın ve odaklan." Dediği gibi yaptım. Yarım saat kol ve sırt kası çalıştıktan sonra 30 dakika da kum torbasıyla cilveleştim. Saat 4.00 idi. Otobüs gelmek üzereydi. Hazırlandım ve caddedeki durağa yürüdüm. Yürürken Buse ile karşılaştım ama görmemiş gibi yaparak devam ettim. O da benden pek farksız değildi herhalde. Saat 4.25 gibi kulübe girdim ve üstümü değiştirip ısınmaya katıldım. Hoca 1 saat teknik, 30 dakika reflex, 30 dakika yakın dövüş ve son 30 dakika müsabaka yapacağımızı söyledi.
    Teknik çalışmaya başladık. Önce palding dwi-cha-gi, ardından surat hizasında tolyo dwi-cha-gi. Bu şekilde her zaman ki antrenmanımızı yaptık. Sıra geldi müsabakaya.
    Hoca: Eirene, muhsin ile eşleş.
    Muhsin genç ama yapılı bir çocuktu. 16 yaşında ve yeni siyah kuşak olmuştu.
    H: Parooo!
    Selamlaştık ve başladık. Palding ile geldi. Çok hırslıydı. Yaop-cha-gi ve zig zag vuruşlar denedi ama hepsini boşa çektim. Dwi-cha-gi, palding ve tolyo combosu ile bitirecektim ki zıplayarak faul yaptı.
    H: Hong, kamçam !
    1 puan cepteydi.
    H: Paroo!
    Selamlaştık ve pandal-cha-gi vuruşumdan sonra,
    H: Paro. Eirene yeter size bu yoksa kan çıkacak. Sinirini kontrol et, dostun olsa bile amacın öldürmek değil etkisiz hale getirmek. Unutma.
    Acaba hoca haklı mıydı ? Çok mu sinirliydim ? Antrenmanın ardından kulaklıklarımı taktım. ( https://youtu.be/kgAqQ4pWL8k ) eve doğru giden otobüse binmek için durağa yürüdüm. O sırada Eda'da duraktaydı. O da benle aynı kulübe geliyordu.
    E: Eirene, selam. Naber ?
    B: Mükemmeeeeel, sen ?
    E: Bende iyi. Müsabakada efsaneydin.
    B: Yok be sadece her zaman ki vuruşlarımı yaptım.
    E: Sanırım bu demektir ki her zaman mükemmelsin.
    B: E haliyle.
    E: Neyse, bu akşam sizinkileri de al bize gel.
    B: Niye ?
    E: Annem çağırdı. Sürpriz dedi.
    B: Eve gidince bizimkilere söylerim.
    O sırada otobus gelir ve aynı otobüse bineriz.
    E: Eee, okul nasıl ?
    B: Ama ayıp yaaahuu, ben sana kampüs nasıl diye soruyor muyum ?
    E: Hahaha, her zaman ki müthiş esprilerin. Kampüs, kampüs, lanet kampüs ...
    B: Niye lanet ya ?
    E: içeride erkek yokluğundan neredeyse kızlar lezbiyen olacak.
    B: Ya şey, ... ?
    E: Ney ?
    B: Sizin şu kampüs neredeydi arada bir uğrar kız keserim.
    E: Aşk olsun ya, insan bizi görmeye gelir önce.
    B: Seni görme bahanesi ile keseceğim zaten.
    E: Hmmm, hayır.
    B: Yaaa, tamam be söyleme bende başka kızlara bakarım.
    E: Gözlerini oyarım senin.
    B: Ya, ama niye ?
    E: işte. Başka kızlara bakmak yok. Pis herif seni.
    B: Diyene bak, erkek yokluğundan eş cinsel olacak ama bana pis diyor.
    E: Ha ha ha. Ayrıca ben o erkeklere kalmadım tamam mı.
    B: iki güne fikrin değişir merak etme .d
    Otobüsten indik. Eve gitmek için duraktan yürüyordum.
    E: Neyse, görüşmek üzere, annenlere söylemeyi unutma.
    B: Tamam.
    Eve dükkandan geçmeyi düşünüyordum. Dükkana girdim ve yine onla karşılaştım :
    E: Eirene, burada ne işin var.
    B: Burası bizim dükkanımız ama senin ne işin var ?
    (To be continued)
    Tümünü Göster
    ···
  20. 45.
    +1
    Yüzüme vuran şey Buse\'nin nefesiydi, kucağıma çıkmış bir vaziyette üstümde uyuyordu. Elimi hala karnında tutuyordu.
    E: Buse hadi uyan.
    B: Hmm ?
    E: Buse, hadi uyansana.
    Tıpkı bir kız çocuğu gibiydi. Şeytan diyor öp ama yaptıklarından sonra araya mesafe konmasını hak etmişti.
    B: Saat kaç ?
    E: 18.21.
    Uyandı ve esneyip gerinmeye başladı. Hava serinlemişti. Üşüyorduk.
    E: Yavaş yavaş evlere dağılalım.
    B: Yaaa, son günümüz bugün. Biraz daha duralım. Yemek falan yiyelim. Ondan sonra gidersin.
    E: Aslında haklısın. Midem açlıktan deliniyor.
    Yavaş yavaş silkelenip kendimize geldikten sonra yemek yemek için şehre indik. Açıkçası anlatılacak çok bir şey olmamıştı. Klagib muhabbetler, bana ettiği iltifatlar. ilginç olan tek şey benden şarkı söylememi istemesiydi. Arabadayken bu isteğini yerine getirdim. Daha sonra pek bir şey olmadı, ta ki telefonu çalıncaya kadar.
    B: Ben seni sonra arasam olur mu, güzel. Zaten birazdan eve de geçerim, hmm ? Şey, ıı. Evet. Tamam oldu o zaman ben seni eve geçince ararım.
    Telefonda konuşurken sesini baya değiştirmişti. Sinirim bozulmadı değil. Dişilik özelliğini kullanıyordu çünkü.
    B: Şey, beni eve bırakır mısın ?
    E: Peki.
    Bunu evine bıraktım. Ama olanlardan şüphelendim, bu yüzden apartmanın önünde Buse indikten bir-iki dakika sonraya kadar bekledim. Çok yavaş ve bana bakarak içeri gidiyordu. Bu işte bir iş vardı. Kıllanmamın sonucu kafamdaki tilki bana bir kenara çekmemi ve motoru kapatıp olacakları izlememi söyledi. Ve dediğini uyguladım. Yaklaşık 13 dakika sonra mahalleye kırmızı bir Mitsubishi girdi. Buse apartmandan çıktı. Üstünü değiştirmiş daha az dekolteli şeyler giymiş ve hafif bir makyaj yaparak saçını düzleştirmişti her zaman ki gibi.
    ( https://youtu.be/CxnaPa8ohmM )
    Yavaş bir şekilde elime telefonu aldım ve annemi aradım. Donuk bir ses ile
    A: Alo ?
    B: Anne, bu gece geç geleceğim. Araba bende olacak. Dağda olacağım. Dağıtım yapmayacağım.
    A: Sen iyi misin ? Ölü görmüş gibi donuk ve sönük bir sesin var.
    B: iyiyim.
    A: Her neyse, bu gece işimiz va-
    B: Evde görüşürüz.
    Tribim sana değil, tripli de değilim. Hissedemiyorum, düşünemiyorum. Bu neydi rüya mı, yoksa daha kötüsü kâbus mu ? Olanları algılayamıyordum. Bilincim sanki yarı açık gibiydi. Olanları gördükten sonra kontağı açtım ve motoru çalıştırdım. Benzin yarım depoya düşmüştü, önce benzin almalıydım. Daha sonra da bira. Fakat vaktim azdı ve çabuk olmalıydım.
    Debriyajdan ayağımı hızla çektim ve gaza yüklendim. Şehir içi kural ihlali umrumda değildi. Tek istediğim şey kafamı boşaltmaktı. Umut ile yarışacaktım ve kararlıydım.
    Benzini alıp biramı bitirdikten sonra dağın eteklerine vardım. Ateş böcekleri diye takım mı olur amk ? Saat 22.00 dı ve dağa giriş yaptım. Tüm izleyiciler ve arabalar onlar dışında yendikleri takımlara da aitmiş -sonradan öğrendim-. Cidden iyi bir baskı var fakat baskısı falan umurumda değil. Yenmek için geldim yenmeden gitmem. Bir sürü kız vardı, hepsi de hurul hurul huurdu. Ben böyle kızlara huur dışında başka bir şey diyemem kusuruma bakmayın. O kadar dar ve ince giyip nasıl rahat ediyorsunuz ? Yavaş ve normal bir şekilde başlangıç çizgisine geldim. Siyah evo başlangıç çizgisinde yerini almıştı. Önce dağa çıkar gibi gittim, daha sonra el freni çekip 180 derece dönerek başlangıç çizgisinde hiza almaya başladım. Arabadan indim. Her zaman ki gibi flashlar patladı. Umut'un yanına yaklaşarak
    E: iyi olan kazansın.
    U: Hemen o kadar rahat olma.
    E: Ha ?
    U: Sana bu sabah benim kurallarım ile yarışacağımızı söylemiştim.
    E: Hadi yap muallaklığını da görelim hadi.
    Araya hakem girdi.
    H: Bu sıradan bir sprint yarışı olmayacak.
    Sprint ne dıbına koyduğum onu açıkla önce.
    H: Ölüm kalım yarışı olacak aynı zamanda.
    E: Ha ?
    H: iki yarışçının da bir eli direksiyona koli bandı ile yapıştırılacak.
    E: Peeekiiii. Hadi başlayalım.
    ( https://youtu.be/PGfSaVDymjk )
    Arabaya geçtik. Ama bu sefer yarışı başlatacak kızda bir değişiklik vardı. Umut ile çok samimiydi. Yoksa sevgilisi falan mıydı? Yok lan bu meteor o kazmaya bakmaz. Aaa ötpü, ananı satayım o züt ne. Of kalktı.
    Hakem geldi ve arabanın içini görünce şok oldu :
    H: Turkiye'de sağdan direksiyon kullanmak yasak değil mi ?
    E: Yakalanmadığın sürece sanırım hayır.
    H: Pekala, Sağ elini direksiyona koy. iyice kavradığından emin misin ? Pekala, güzel. Fazla sıkmadım umarım ?
    E: Hayır.
    H: Bol şans.
    E: Sağol.
    Korku filminden çıkmış gibi somurtmama rağmen insanlar beni normal karşılıyordu. Gerçi herkesin kötü günü olabilie gayet normaldi bence.
    Kız sol elindeki meşale yaktı. Sağ elindeki meşaleyi de yaktı. Önce gövde hizasına, daha sonra baş üstüne daha sonra da yere fırlatarak yarışı başlattı.
    Kalkışta nedense tüm gücünü kullanmıyor gibiydi evo, ama kalkarken burnu benden öndeydi. Belki de gücü yerine torka vermişti güç dağılımını ? Bu soruya yanıtı verecek ilk yer ilk virajdı. ilk viraja gelene kadar düzlükte ne beni geçmeyi denedi ne de aramızdaki fark açıldı. Böyle sürmek ne kadar doğru bilmiyorum fakat dikkatli olmalıyım. En ufak bir hata insanı ölüme zütürür. Ve işin ilginç yanı viraj alma açımı ne kadar kısıtlayacak bilemiyorum.
    ilk viraja geldik. Vitesi viraj girişine kadar 4'ten 3'e çektim ve motor freni ile 20x100 devire kadar düştüm. Viraja girerken hill and toe ile 2. viteste düştüm ve direksiyonu kırdım. Kırarken aracın yeteri kadar dönmediği ve biraz daha dönemezsem bariyerlere gireceğimi fark ettim. Umut ise hâlâ arkamda ve benden daha düzgün bir şekilde viraj alıyordu. Direksiyonu kırmak için neredeyse kas tendonlarımı koparacaktım ama 1 turu anca döndü. Bariyerle aramdaki mesafeden çimen bile geçemezdi. ilk virajda analizini tamamladığım şeyler :
    - Umut'un torku ve dönüş çapı benden daha fazla, hpsi ise hemen hemen aynıydı.
    - Direksiyon tam tur bile dönmüyor ancak 0.75 kadar tamamlıyordu. Bu da demekti ki araç yön bulamıyor.
    Aklıma bir fikir geldi, virajı alırken direksiyonu kırıp ondan sonra vites düşürüp daha çok hızlanacaktım. Hem yarış çizgim değişecek ve bu bana ivme verecekti. Hemde daha rahat dönecektim. 2. viraja girerken bunu denedim ve daha iyi bir sonuç aldım. Eğer böyle giderse bu yarışta yenilirdim. Bu yüzden 4lü virajda su yolunu yine kullanarak arayı açmam gerekliydi. Ama aklımda bir plan daha vardı. Viraj çıkışlarında da su yolları bulunuyordu. Bu su yollarını kullanmak bana ivme verecekti. Tabii bu planları 4lü viraj için kullanacaktım.
    3. ve 4. viraj da aynı şekilde geçti. ( https://youtu.be/t5umckO0JUE ) 5. virajı alırken arkamdan tamponuma bir şeyin dokunduğunu ve aracın dengesinin kaybolduğunu hissettim.
    Bin evladı bana arkadan çarpmıştı. Viraj sola doğruydu bu yüzden araç yavaş yavaş viraj dışına sürüklenirken sola doğru spin atıyordu. Drift yaptığım için direksiyon sağa dönüktü. Debriyaj ve frene basarak direksiyonu sola kırdım. Beni iyice sinirlendirdi bin evladı. Spin atarken yanımdan geçişini gördüm. Sanki hayatım gözümün önünden kayıyor gibi yavaştı. Ve o yavaşlıkta bu binin sırıtışını gördüm.
    4lü viraja az kalmıştı ama arabam resmen durdu ve yeniden çalıştı. ilk virajda ters yönü kullanarak çimenlerin olduğu su yolunu kullandım. ikinci virajda ise su yolunu kullanıp aracın gövde kısmını hafif bir şiddette bariyerlere çarparak reverse drift yaptım ve viraj çıkışı su yolundan devam ettim. Neredeyse yakalamıştım o bini. Sinirden deliye döndüm. Yine hiçbir şey hissetmiyordum. Arkasına geldim ve su yolunu kullanarak çimenlerde geçmeyi deneyecektim fakat karşı şeritte bir otomobil göründü. Bende bunun arkasında durdum ve olduğum şeritten çıkmadan drift yaptım. Her tarafta alkış tutan insanlar vardı. Herkesin yıldızı olmam bir yana 4 lü viraja gelmiştik. Umut'u 2. viraja girerken geçtim. 3. Viraj sonunda bana tekrar vurmayı denedi ancak ben virajı aldım. Daha sonra onu arkamda görmedim.
    Yarış bitmişti ve ben kazandım. Elimdeki bant hâlâ duruyordu fakat umurumda değildi. Eve doğru gidiyordum. Aklımda tek bir soru vardı. Buse şuan ne yapıyor ? Ne yaptığını merak ettiğim için onların arka sokaktan girdim. Motoru durdurdum ve aracın içinde beklemeye başladım.( https://youtu.be/gSSZT8k2pSc )
    Beklediğim gibi bir süre sonra Hakan ile birlikte geldiler. Hiçbir şey demeden Çam Ve iğne ormanına doğru yola koyuldum. Cebimde 70 tl para vardı. 2 bira daha aldım ve geceyi seyrettim. Doğadaki her dişi böyleydi. Yaratan her şeyi böyle bir düzen içinde mi yaratmıştı cidden ? Yoksa insanların duyguları ile günahları aynı şey miydi ? Belki de cehennem dünyadır ama biz farkında değilizdir. Duygularımız bizim günahlarımızın bedelidir ?
    Her neyse dedim ve yaktım bir sigara.
    Biram bitince eve döndüm.
    A: Neredeydin, niye açık değildi bu telefon ?
    E: Sana da iyi geceler.
    A: Çabuk buraya gel. Araba nerede ?
    Çıkar ve arabaya bakar.
    A: Anasını gibmişin lan arabanın.
    Çıktım ve ılık bir duş alıp oda kapımı kitledim. Saat gecenin 2 siydi. Yatağa uzanmam ile sızıp kaldım. (To be continued) ...
    Tümünü Göster
    ···