Edit:alın resimli kanıt oruspu çocukları http://www.incisozluk.com.tr/e/169143949/
edit:hala inanmayan oruspu çocukları için: http://incisozluk.com.tr/e/169146929/

yalan çalıntı diyecek olan liseliler şimdiden gibtirsin gitsin. beyler ben 2 senedir arabistanda bir fransız kökenli pil firmasında çalışıyorum ülkemizin durumu malum. firmamız arabistandaki şirketini batırdı tüm işçiler işlerinden oldu ama şirket fransadaki işlerini büyüttüğü için yönetim kadrosundan birkaç kişi fransada istihdam edilebilecekti. bunlara ben de dahildim maaş dolgundu vizeleri falan hallettik biletleri aldık ama şirket taktan bir sebeple bizi italya üzerinden fransaya gitmeye mecbur bıraktı. Pasaport falan derken bindik uçağa italyaya gittik hemen arabayla iki hafta yolculukla fransa sınırına geldik son gece araba arıza yaptı mal şoför arabanın bakımını yapmamıştı ama şansımız vardı ki yakınlarda bir köye sığındık toplamda 5 kişiydik.
Edit:azcık şukulayın pnplar

yalan-çalıntı

beyler azcık şukulayın amk ya başımdan geçen olayı anlatıyorum bu arada nas felak surelerini her daim okuyun beyler eskiden inanmazdım böyle şeylere ama emin olun pgibolojik olarak çok etkili oluyor inansanız da inanmasanız da

gençler kusura bakmayın işlerim yoğundu devam ediyorum biraz şukulayın ses verin amk neyse gıcırtı sesi beni tedirgin etmişti binanın büyüklüğü zaten beni korkutmaya fazlasıyla yetiyordu evi tarif edeyim 4 katlı kasvetli bir yapıydı içerisinde sayısız oda vardı etraf toz içerisindeydi sesin nereden geldiğini merak ettim zütüm korksa da merak duygum çok ağır basmıştı ormanın ortasında sapan saçma bir yapının içinde zütüm tutuşmuştu adeta sağımdaki ve solumdaki odaları umursamazcasına merdivenlerden ikinci kata çıktım kat o kadar büyüktü ki sonu gözükmüyordu neredeyse ilerlemeye başladım hani outlastta sonlara doğru odalar dizilmişti ya aynı onun gibiydi otele benziyordu ikinci katta rasgele bir odaya girdim bir yatak ve bir valiz duruyordu ama yatak çok düzgün ve temizdi yeni gibiydi valize yaklaştım ve içini açtım onlarca kitap ve temiz çarşaf vardı bir kitabı rasgele açtım çoğu kitabın üstünde dini semboller vardı valizi iyice karıştırdım altlara doğru defter gibi birşey buldum tarih kısmında 1765 yazıyordu...

bu ev birkaç gün beni idare edebilirdi ki bu düşüncemle korkulu günlerim başladı dediğim gibi eskiden dini amaçlarla kullanılan bir binaydı sanırım sonradan farkettim ki alt katta dehlizler tüneller falan vardı hiç bulaşamam diye düşündüm fare falan pislikten geçinmiyordur allah bilir o kadar dini şey vardı bir kuranı kerim yoktu sonra düşündüm burası dini bir yerse muhtemelen altın falan da vardı araştırdım binada muhtemelen 100-150 oda vardı tüm evi gezemezdim kaybolurdum amk çıktım zemin kata gittim rasgele bir odaya girdim bu odada dolap çekmece falan vardı dolapta yeşil olmuş leş gibi kokan ekmekler vardı demekki açlıktan ölecektim odada yatmaya karar verdim kapıyı kapattım kilitler bizim seyyar tuvalet kilidi gibiydi biraz zorladım kapı kitlendi uzandım yatağa yatak çok temizdi uyumaya çalışıyordum farkettim ki bir koku geliyordu tak kokusuydu yani bildiğin tak kokuyordu kalktım ayağa dolaba elimi soktum arka taraflarında bir poşet vardı aldım poşeti sıkı sıkı bağlanmıştı açılmıyordu yırtmaya karar verdim poşeti yırtar yırtmaz dehşet bir şekilde kustum poşetin içinde kusmuk vardı ve tak gibi kokuyordu

Köy meyhanesinin önünden geçerken meyhane sahibini dükkanı kapatırken gördüm acelesi var gibiydi acelesini sordum cinayet olmuş dedi 4 kişi öldürülmüş galiba polis gelecek birazdan dedi ve koşarak uzaklaşmaya başladı o 4 kişinin kim olduğunu bilmek için kahin olmaya gerek yoktu şoka girmiştim meyhaneciyi takip etmeye başladım olay yerine geldik en az 100 kişi 4 cesedin etrafında toplanmıştı yaklaştım baktım bizim araplardı üzerleri yarı çıplaktı az sonra polis geldi kalabalığı dağıttı polise onları tanıdığımı anlatmaya çalıştım ingilizce olarak umrumda değil dedi polise olayları anlattım yardım edemeyeceklerini söylediler cesetleri bir araba gelip aldı ve sanki hiçbirşey olmamış gibi ortada kaldım yürüyerek köyden uzaklaşmaya başladım

köyde arabistan hattı anlamsız bir şekilde çekmiyordu yanımdaki araplara sordum neden böyle diye kendi telefonlarını gösterdiler onlar da çekmiyordu telefonlarımız manasız bir biçimde aramalara kapanmıştı köyde yatacak yer arıyorduk ama neredeyse hiç biryer yoktu en son köy evi gibi taktan birşey bulduk birtane orda kalmaya karar verdik köy halkı çok normal davranıyordu hiç ikram falan yoktu buralarda paran varsa kraldın neyse ki fazlasıyla paramız vardı

En az 3 saat yürüdüğüm yoldan tek tük arabalar geçiyordu ilerleye ilerleye ayağıma kara sular inmişti otostoplara kimse cevap vermiyordu ilerde orman vardı şehre kısa yoldan giderim diye ormana daldım ve 2 saat ilerledim ormanın ortasına gelmiştim ve sanki bir üniversite gibi kocaman bir yapı vardı duvarları eskiydi ama hala ayaktaydı. Duyduğuma göre fransız ihtilali öncesinde orman ortalarında kilisenin böyle yapıları oluyordu insan hayatından çekilenler buraya gelip ibadet ediyorlardı ve buranın bahçesine gömülüyorlardı 1. dünya savaşı sonrasında çoğu yıkılmıştı ama bulunamayanlar falan olduğu için dünya üzerinde tek tük birkaç tane vardı hala ama bu binanın onlardan biri olduğu aşikar değildi. Açtım susuzdum binaya girmekten başka seçeneğim yoktu adettendir diye sağ ayakla girdim içimden hatimler indiriyordum ve bir ses sanki kapı gıcırdıyordu...

zina faaliyetleri mi yapıyorlar burda ne lan bu diye düşündüm boş 400 yıllık ve en az 100 sene önce insan eli değmiş bir binada canlı kalıntısı olabilir miydi? Yapacak birşey yoktu bu sefer soldan gitme ihtiyacı hissettim karnım sırtıma yapışmıştı açtım açıktım başladım koşmaya en az 20 dk koştuktan sonra yol bitti çıkmaz sokaktaydım yerde bir kapak farkettim kapağı açtım merdiven tarzı biryerden inmeye başladım indikçe derinlerde kayboluyordum kanalizasyon gibi birşeydi ve o da sağa ve sola doğru uzanıyordu sağdan gitmeye karar verdim vakit daralıyordu ve buradan hemen çıkmalıydım

Hadi yatalım artık dediler yattık sabah 8 de uyandım ama uyandığımda çatı katındaydım dışarıya baktım köy hareketlenmişti çatıya nasıl geldim diye düşünürken bodruma inmek aklıma geldi çabucak bodruma indiğimde gözlerime inanamadım tekrar tekrar baktım aynı şeyi görüyordum araplar yoktu ve her tarafta kırmızı renkle vav harfleri yazıyordu ne olmuştu burada çok anlamsızdı zemin kata çıktım yaşlı kadın salonda titreyerek ilerliyordu ve çok kızgın gibiydi koşarak yanına gittim çok hızlı bir hareketle bana döndü ingilizce dur dedi sessizce bir şeyler fısıldadı ve çatı katına koşmaya başladı korkuyor ve titriyordum kadını takip etmek istemedim evden çıkmalıyım dedim kendi kendime ve evden çıktığımda tüm köylüler sanki sırra kadem basmıştı az önceki hareketlilik ölmüştü ve köyün en ucundan bağrışma sesleri geliyordu sese doğru koşmaya başladım daha 10 dk lık yolum vardı

Köy evine girdik bir anda burnumu tuttum çok kötü kokuyordu hemen dışarı çıktık kokunun kaynağını araştırdık bulduk ama pişman olduk tuvalette bir tak vardı world war 2 den kalmıştı adeta hemen tuvaletin kapısını kapattık odayı havalandırdık ama koku gitmiyordu odada yatak da yoktu araplar küfür etmeye başladılar çıktık ordan kalacak yer aramaya başladık bir tane fransız yaşlı kadın kişi başı 30 dolardan bir gece kalabilirsiniz dedi kabul ettik girdik eve ev çok temizdi fazlasıyla da oda ve yatak vardı ama kadın bize bodrum katını gösteriyordu

Napolyon destekçilerinin kurduğu bir tarikatın merkezindemiydim? Yada dinlediğim başka bir devletin marşı da olabilirdi bir anda marş kapandı birkaç saniye sonra çin müzikleri tarzı bir marş çalmaya başladı ve o da 3 dk gibi bir zaman sonra kesildi paranoya hissediyordum birkaç marş çaldı en son hafiften opera tarzı birşey çaldığında tüylerim diken diken oldu demekki garip birşeyler dönüyordu burasının eski bir tarikat olduğundan adım kadar emindim bina terkedilmişti ve binaya geri dönme ihtiyacı hissettim binaya girdiğimde binadaki tüm meşaleler yanıyordu ve tüm binada opera çalıyordu

Ardından odama doğru yol aldım ama bu operanın merkezini bulmalıydım meşaleleri kim yakmıştı onu da merak etmeye başladım ardından en aşağı tünellerin olduğu yere inmeye karar verdim merdivenlerden inerken arkamdan sesler duymaya başladım korkudan hızlı adımlarla ilerledim en aşağı mahzenlere vardım arkamdan fransız ihtilâli zamanında ki saç stilleri olan 4 tane elleri gibinde olan adamlar gordum ve birden 35 cmlik damarliyi suratimda hissettim kalktığımda zütüm kanıyordu buda böyle bir anımdır beyler

1765 yılından kalan bir defter bu kadar düzgün olamazdı üniversiteden hatırladığım kadarıyla mumyalama işlemi ancak bakterilenmeyi engelleyebilirdi ama defter mumyalanmış gibi değildi açtım defteri garip bir fontta yazılmıştı fransızcaydı anlamıyordum arkadalara doğru çevirdim defterin çevrelerine ingilizce notlar yazılmıştı din, tanrı, büyü falan yazıyordu rüzgar sesi kulaklarımı çınlatıyordu kitabın en arkasını çevirdiğimde en arkada büyük harflerle ingilizce garip bir fontta tek cümle yazdığını farkettim biraz daha dikkatli baktığımda ne yazdığını anladım arka kapakta "delirmek üzereyim" yazıyordu...

"delirmek üzereyim" yazıyordu okur okumaz kitap elimden düştü bir anda titremeye başladım içimi yoğun bir ürperti kapladı delirmek mi... bu binada neler olmuştu? ayin mi yapmışlardı yada yasaklı varlıklar mı musallat olmuştu hiçbirşey düşünemiyordum odadan çıktım biraz ilerledim rasgele başka bir odaya girdim en çok dikkatimi çeken odadaki rusya bayrağıydı ama sol üstünde garip sarı bir logo vardı. sanırım çarlık rusyasınındı diğer odadan farklı olarak valiz falan yoktu odada 5-6 tane vodka şişesi vardı içleri boştu bu odadan da çıktım ve başka bir odaya daldım bu odada hiçbirşey yoktu sadece yerde bir su şisesi vardı üzerini okumaya çalıştım okunmuyordu sanırım adam's water yazıyordu üzerinde ve bir karikatur vardı okudum hiç komik değildi çıktım odadan çatı katına çıkmaya başladım en üste ulaşınca açtım kapıyı ve etrafıma baktım her tarafta ağaç vardı hiçbiryerde ne yol ne de başka yapılar vardı o an farkettim ki ormanın ortasında pgibopat bir evde yapayalnızdım

Beyler kusura bakmayın devam ediyorum poşetin içindeki kusmuk beni kusturmuştu kendime geldiğimde binanın etrafı çevrili bahçesine çıktım midem hala bulanıyordu binaın bahçesinde garip bir kulübe keşfettim kapısı kilitliydi biraz zorlayınca kırıldı yavaşça girdim içeriye göz attım yerde halılar sandıklar vardı ve çok eski bir gramafon yaklaştım eski bir şeye benziyordu çalıştırmaya çalıştım silik bir beethoven çalıyordu en son ilk okulda dinlemiştim bunu ve aniden ses kesildi garip bir marş çalmaya başladı napolyon fransası marşıydı sanırım

beyler 2 part daha atıp akşama doğru bitircem siz rezlerinizi ve şukularınızı esirgemeyin özellikle ilk entryi şukulayın devam ediyorum

merdivenlere yöneldiğimde 2.kat kapısının kitlendiğini gördüm yapacak birşey yoktu açlıktan ölüyordum bodrum kata inmek aklıma geldi başka seçeneğim yoktu burası ya lanetliydi ya da birileri taşak geçiyordu bodrum kata inip mahzenlere inmeye başladım burası altın dolu olmalıydı ölürsem açlıktan ölen ilk milyarder olacaktım mahzenin iki tarafı da sonsuzluğa uzanıyordu şağdan başlamak sünnettir diye sağa yöneldim bir anda kapı kapanma sesi duydum koşarak geri döndüğümde bodrumla mahzen arasındaki kapının kilitlendiğini farkettim yukarıdan biri kilitlemişti

Okuyan var mı lan şuku falan atın amk boşa anlatıyorum gibi hissediyorum

hemen geriye yeltendim eğilip adeta uçarcasına geri gidiyordum bu sefer sağdan gittim dümdüz ilerledim ve bekledim adamlar benim tarafa değil de benim geldiğim yöne gitmeye başladılar demekki binaya gideceklerdi adamları takip etmeye başladım sürünüyordum bodrumla mahzen arasındaki kapının orda durdular birşeyler konuştular dizlerim ağrıyordu dizlerimi sıvazladım yere yatıp kanın dinmesini bekledim ve adamlara yeniden baktığıma orada değildiler