-
76.
+1Kahin huur çocuğu
-
77.
+1Rezerve
-
78.
+1rezervasyon
-
79.
+1Rezzzerv
-
80.
+1Reserved
-
81.
+1Rezzzzzzzzzz
-
82.
+1Rez aldım
-
83.
+1Rezırs
-
84.
+1Panpalar bir sonraki bölüm uzun olacak o yüzden iki part halinde gelecek 11.1---11.2 şeklinde.
Rezlerinizi hazırlayın 11.1 10 dakikaya geliyor -
85.
0-11.1-Tümünü Göster
" Dolunay bekleyebilir de ne demek! Bence aç, bekletme kızı," diye diretiyordum. Sonrasında Eray tüm sempatikliğiyle konuşmaya başladı.
"Sanki onunla çıkmama bayılıyorsun."
"Bu da ne demek? Ben sadece arkadaşımın... " sözümü tamamlayamamıştım.
"Senin arkadaşın benim," diyerek iki eliyle dirseklerimden tutup bana yaklaştı. "Daha az önce söyledin. Annemler bizi tanıştırmadığı halde arkadaş olduk. Benimle tanışmak kaderinde vardı, unutma."
Doğruydu. Şöyle bir bakınca hayatımdaki en doğal şey onunla tanışmamdı.
Ama konumuz bu değildi, değil mi?
---
Odamın lambasını kapatarak uyumaya hazırlandım. Yatağıma doğru ilerlerken penceremin önünde bir kıpırtı hissetmiştim.
Perdemi açarak sokak lambasının aydınlattığı dışarıya baktım. Evimizin bahçe kapısı aralanmıştı, bu muhtemelen rüzgar sayesindeydi. Etrafta kimse görünmüyordu. Yine de penceremi sıkıca kapatarak tekrar yatağa yöneldim.
Ancak ikinci bir tıkırtı duymamla kanımın donduğunu hissettim, elime bir cisim alma gereği duymamıştım çünkü kendimi telekineziyle savunabiliyordum zaten.
Tam odamın kapısını aralamıştım ki, soğuk bir elin ağzımı kapatmasıyla atabildiğim en yüksek sesli çığlığı attım. Yaşamakta olduğum şey dehşet vericiydi!
Elin sahibi beni evden çıkarıp bir arabaya fırlatana kadar gözlerimi kapadım ve uyanmayı diledim. Korkudan tir tir titriyordum.
Arabanın içine atıldığımda arabada birinin daha beklediğini farkettim. Korkudan tek kelime edemiyordum. Sare, beni evden çıkaran Sare'ydi!
"Elis," diye seslendi Sare direksiyona geçerken. Ön koltukta oturan Elis ona döndü. "Tamam mı?"
Sare eliyle zafer işareti yaptı. Ellerim bağlı değildi, ağzım da öyle. Öylece bakıyordum. Konuşamıyordum, ağlıyordum.
Sare aynadan bana baktı. "Korkma Mayacığım. Konuşacağız sadece," diye tısladı. Onun bu lafına Elis gülmüştü.
Korkudan bayılmış olmalıyım.
Kendime geldiğimde Sare ve Elis bir evin kapısını açıyordu. Issız bir yerdeydik ve villa gibi bir yere gelmiştik. Ben arabadaydım. Kafam kazan gibiydi, ne olmuştu bana? Hiç düşünmeden çığlığı bastım, elimden hiçbir şey gelmiyordu. Arabanın kapısını açamıyordum ve tekmeler savuruyordum.
Sare ve Elis koşarak geldiler, beni arabadan çıkararak debelenmelerim eşliğinde eve girdirmeyi başardılar. Bedenimi koltuklardan birine bıraktığımda Sare içeriye gitmiş, Elis ise önüme geçerek oturmuştu. Hala ağlıyordum.
"Beni... niye getirdiniz?" diyebildim. Gözyaşlarım durmak bilmiyordu ve şoktaydım.
"Merak etme bir şey yapmayacağız. Sadece adaleti istiyoruz, anlarsın ya, kafana birkaç çizik atıp bırakır Sare seni. Bu arada yanındaki o ite de söyle, Dolunay'dan ayrılsın."
Konuşması bile ondan iğrenmeme yetiyordu. Hiçbir şey söylemedim.
Sare en sonunda geldi ve tehditkar bir tonla, "Maya biz de sana sürpriz yapalım demiştik." diyerek yanıma yaklaştı. Elis ve o beni kolumdan tutarak koridorda zorlukla bir odaya sürüklediler. Odanın kapısı kilitlenmişti. Bir masa, bir dolap ve eski bir yatak vardı.
Birdenbire Sare'nin beni dolaba itmesiyle arkaya savruldum. Neyse ki darbe almadan kendimi geri çekmiştim. Anın şokuyla hareket dahi edemezken onların hamle yapmasına izin vermiştim. Sare ve Elis beni hırpalamaya başladılar. Elis saçlarımdan tutarken Sare bana çelme tutarak yere düşürmüştü. Yerde onlara ufacık da olsa karşı koymaya çalışıyordum ama imkansızdı. Ama ne olursa olsun, bana dayak atmalarına izin vermeyecektim. -
86.
011.2Tümünü Göster
Tavandaki avizeye baktım. Gözümü bir saniye ayırmadan zihnimle vidasını gevşettim. Elis ve Sare her şeyden habersiz beni zapt etmeye çalışıyorlardı.
Az kaldı.
Ve en sonunda avize sanki ağır çekim gibi başımıza doğru inmeye başladı. Yerde kendimi yuvarlayarak kenara çekildim. Avize yere çakılırken avizedeki taşlar dökülmüş, ayağı kayan Sare yere düşmüştü. Elis elini kafasına siper ediyordu. "Aahhhh!"
Masada duran minyatür sandalyeyi kaptığım gibi cama fırlatarak camı kırmayı başardım ve bir saniye bile tereddüt etmeden ince bedenimi pencereden çıkararak yere atladım.
Koşuyor, koşuyor ve koşuyordum. Nefes nefese kalmış olmamı ve gecenin ürpertici karanlığını umursamadan koşmaya devam ettim. Hıçkırıklarıma engel olamıyordum. En sonunda işlek bir caddeye geldiğimde bir banka oturarak ağlamaya başladım. Nedensizce beni her zaman güvende hissettiren kişiyi, Eray'ı istiyordum. Yerimden yavaşça kalkarak oturup çekirdek yiyen yaşlı teyzelerin yanına gittim.
"Su... verebilir misiniz acaba?" Tamamen bitkin göründüğüme emindim. Teyzelerden birisi "Tabi, evladım," diyerek su şişesini bana uzattı. Elis ve Sare'nin yanında bağırmaktan boğazım kurumuştu. Suyu iyice içtikten sonra hafifçe teşekkür ettim.
Tekrar banka çökmüştüm.
"Maya!" Sesini duymamla bana doğru koşarak gelen Eray'ı gördüm. Eray, yüzü dehşet içinde yanıma ulaşarak beni kolları arasına aldı. Ona sarılarak ağlamaya başladım.
Beni nasıl bulmuştu?
"Şşt, tamam, geçti." Saçlarımı okşuyordu. Ama Dolunay'ın saçlarını okşar gibi değildi. Beni güvende hissettirecek ve dinlendirecek şekilde dokunuyordu.
Beni arabasına bindirdi ve evimize zütürdü. Eve geldiğimizde annem kapının önünde bekliyordu ve perişan haldeydi. Arabadan indim. Anneme koşarak sarıldım.
"Maya hemen ne olduğunu anlat," dedi. "Bir yerine bir şey olmadı değil mi?" Beni bir kez daha göğsüne bastırırken Eray bizi izliyordu.
Annem ona döndü. "Eray canım sana sonsuz teşekkür ederim, anneni en kısa zamanda tekrar görmeyi istiyorum. Sen eve git istersen, saat gecenin ikisi oldu." 9
Eray da bizlere iyi geceler diyerek arabasına bindi ve uzaklaştı.
---
Anneme bir saat boyunca verdiğim ifadeden sonra uyumama izin vermişti ve evimizin kilitlerini hemen yarın yenileyeceğini söylemişti. Bana tekrar tekrar sarıldı.
Berbat bir gece geçirmiştim.
Elis ve Sare beni evime kadar gelip kaçırabilecek potansiyele sahiplerse, kilitleri yenilemek bunu yeniden yapmalarına engel olmayacaktı. O kızlar... ikisi de birer pgibopattı. Tam birer pgibopat.
Ertesi sabah, üç saatlik bir uykunun ardından uyanabilmiştim. Daha birkaç saat önce neredeyse Elis ve Sare tarafından katlediliyordum. Aman ne güzel.
Okula elbette gidecektim, onlara kendilerinden korkmadığımı göstermek istiyordum. Büyük ihtimalle onlar okula gelmeyeceklerdi ama olsun.
Koridorda her zamanki kendimden emin tavrımla yürüyerek uykusuzluğumu ve geçen gece neredeyse katlediliyor olmamı unutmaya çalıştım. Görünüşe göre Sare ile Elis gelmemişti, Dolunay da ortalıkta yoktu. Eray'ı bulmak için göz gezdirirken bana doğru geldiğini gördüm.
"iyi misin?" diye sordu. Dün geceki trajikomik olaydan bahsediyordu elbette.
"Evet. Annem bugün kilitleri yenileyecek. Olay daha da büyürse gerekeni yapacakmış."
"Olay daha ne kadar büyüyebilir Maya?" dedi sinirle. Ben ne yapabilirdim?
"Dolunay'dan ayrıldım," dedi birden.
"Sahi mi?" Cidden ayrılmışlardı!
"Evet. Ben ayrılmak istediğimi söyleyince üzüldü biraz, hatta ağladı ama o ağlıyor diye onunla çıkamam ki.". Onu anlıyordum. Baştan beri çocuk kızı üzmemek için katlanmıştı.
Ama aklıma gelen düşünceyle irkildim.
"Eray, hani sen Dolunay'dan ayrılmışsın ya. O bize cephe alırsa ne olacak?"
"Elis ve Sare'nin tarafına geçmekten mi bahsediyorsun? Sanmam. Annesi bizi korumaya çalışıyor, ona izin vermez. Daha yeteneklerimizin bile farkında değil."
Ama yine de korkuyordum.
Hayatımda ilk kez korkuyu iliklerimde hissetmiştim. Deşifre olma korkusu.
Elis ve Sare yeteneğimi biliyorlardı. Tekrar kanıt toplayarak beni ifşa edebilirlerdi. Böylece beni okuldan, şehirden hatta ülkeden bile kovalayabilirlerdi.
Ama aklıma bir fikir gelmişti.
Dolunay'ın abisi Pars.
O çocukla bir hesabım olacaktı... -
87.
+1okurum sonra rez
-
88.
+1Rez alayım bakalim
-
89.
+1Bir ara bakarim
-
90.
+1Rezerved
-
91.
+1rezervuar köpekleri
-
92.
+2-12-Tümünü Göster
"Peki abinin sınıfı hangi katta?" Dolunay'a abisi Pars'la ilgili sorularımdan sadece birini yöneltirken, tostumun son lokmasını ağzıma atmıştım.
"ikinci katta, müdür yardımcısının odasının batı tarafında. Bunları neden soruyorsun?"
"Hiç."
Evet. O çocukla bir hesabım olacaktı çünkü buradan gitmek istiyordum. Annemler Eray ile beni uzaklaştırsın istiyordum. Zira burnuma hiç de iyi kokular gelmiyordu, annemlerin henüz sezemediği şeyler vardı belki de.
"Ben Eray'ı bulayım," diye mırıldanarak ayaklandım. Dolunay koluyla dirseğimi tutmuştu. "Dur biraz. Eray benden ayrıldı. Ona nedenini sorar mısın? Bana söylemiyor." dedi. Üzgün duruyordu.
Bunu kabullenmelisin, dedim içimden.
Zor da olsa seni sevmediğini kabullenmelisin. Hayatına devam etmek zorunda olduğunu kabullenmelisin.
"Dolunay... ikiniz için ne yapabileceğimi bilmiyorum ki bence en iyisi bunu aranızda halletmeniz. Elimden bir şey gelmiyor. Sıkma canını, olur mu?"
O meşhur koridorda yürüyerek Eray'a yaklaşıyordum. Bugün tamamen uyumlu giyinmiştik. O da bunu farketmiş olmalıydı ki beni süzerek sırıttı.
"Tarzsın ortak." dedi. Bu sözü beni gülümsetecekti. Neredeyse.
Karşımda Pars Arslan'ı görmemle gözlerim dikkatlice açılmıştı. Planımı tekrar gözden geçirdim. Bu sırada Eray da omzunun üzerinden benim baktığım yere baktı, sonra tekrar bana döndü. "O Sare'nin benden sonraki sevgilisi." dedi.
"Evet. Evet biliyorum. Ona bir şey sormam gerekiyordu da."
Çocuğa tekrar baktım. Dolunay'la benziyor olmasına rağmen, plajlarda simit satan çocuklar gibi esmerdi. Hatta melezdi. Bir ton daha esmer olsaydı kesinlikle siyah insanlar gibi görünecekti.
"Ne bakıyorsun ya?" dedi Eray. "Git ne soracaksan sor işte. Çocuğun içine düştün" Ona dil çıkardım. Yanından geçerken hafifçe omzumu omzuna değdirerek (çarparak) trip attım ve Pars'a doğru ilerledim.
Siyah, rampa saçları, upuzun boyu ve daracık omzuyla bale salonlarındaki barları andırıyordu. Dolunay gibi kızıl olsaydı bu kadar esmer olur muydu acaba?
"Merhaba," dedim. Ona selam vermek Eray'a selam vermek gibi değildi çünkü Eray'a ne zaman baksam gülesim geliyordu. Çocuk "Selam," diye seslendi. O kadar sessiz konuşmuştu ki duyabilmek için ona doğru eğilmem gerekmişti. "Tanışıyor muyuz?" diye sordu.
"Yok. Ben aslında Sare'nin bir arkadaşıyım. Bir de Dolunay'ın. Dolunay bana kardeş olduğunuzu söyledi de. Ben Maya."
"Ben de Pars" dedi. Hemen konuya girmek istediğimden sorumu yönelttim. "Konuşabilir miyiz acaba?"
"Tabi, gel" dedi ve bir banka doğru ilerledi. Okulumuzda koridorun sağında duvarlar yoktu ve bahçedeki banklara hemen ulaşabiliyordunuz.
Yanına oturdum. "Hemen konuya girebilir miyim?" diye sordum.
"Evet."
"Sare bana bazı şeyler söyledi. Seninle ayrıldığı için çok üzgünmüş. Ona yardım etmemi istediğini söyledi ama ben edemeyeceğimi söyledim."
"O hala Atasoy'u seviyor. Onunla çıkmaya devam edemezdim." Eray'dan bahsettiğini anlamıştım. Planımı yeniden aklıma getirerek ustalıkla oynamaya başladım.
"Ben de tam bundan bahsediyorum. Eray benim bir arkadaşım. Sare de galiba onunla bir ilişkimiz olduğunu düşünüyor bu yüzden beni okula karşı rezil etmek istiyor. Yani... Bir şekilde benimle ilgili dedikodular yayılmasını istemiyorum. Sana veya birilerine bir şeyler söyledi mi diye soracaktım. Herhangi çılgınca bir şey hakkında."
"Hayır, söyleseydi duyardım zaten ama merak etme. O herkesi rezil etmeye uğraşıyor. Eğer sana da bulaşırsa destek oluruz." dedi. Onu zorlukla duymuştum.
istediğim tam da buydu. Kendimi güvenceye almıştım. Zaferle gülümseyerek "Teşekkürler," dedim. "Görüşürüz, gitmem gerek."
---
"Sana inanmıyorum Maya! Sare'nin sevdiği çocukla anlaşma mı yaptın?! Seni rezil etseydi Dolunay ile ben zaten destek olurduk. Niye o çocuğa söylüyorsun? Bana garezi var zaten... " Eray resmen bağırıyordu bana ve bir daha plan yaptığımda ona söylemeyecektim.
"Bir kere Sare Pars'ı sevmiyor." diyebildim.
"Ne fark eder? Bak ne diyeceğim, sen en iyisi bu çocukla sevgili ol. Sonuçta adam seni rezil olmaktan koruyacak, değil mi? Bence hemen yarın çıkma teklifi etmelisin!"
"Saçmalama Eray!"
"Eray hep saçmalar zaten!" diye sitem etti. "Maya bak. O çocukla konuşmaman gerekiyor."
"Sen kardeşiyle konuşmaktan fazlasını yapıyorsun ama!"
Eray sinirle soludu ve tekrar sinirle baktı. Hiçbir şey söylememişti. Onu sinirlendirmek istememiştim. Ve sinirlendiğinde cidden korkunç görünüyordu.
"Haklısın. Dolunay'dan özür dilemeye gidiyorum. Ondan hiç ayrılmamalıydım." dedi ve arkasını dönerek hızla uzaklaştı.
"Eray bekle!" diye seslendim ama elbette durmamıştı. Ve ben her şeyi tekrardan elime yüzüme bulaştırmıştım. Gözlerime batan yaşları engellemeye çalışarak gözlerimi kırpıştırdım ama bu yaşların akmasına sebep olmuştu. Harika. Ağlıyordum.
"Ağlama," dedi bir ses. Arkamı dönmemle Dolunay'ın annesini, rüyama giren kadını yani Lale Arslan'ı gördüm. Sanki daha önce benimle hiç iletişim kurmamış gibi konuşmaya başladı.
"Üzülme tatlım. Siz gençler böylesinizdir. Merak etme, yarın barışırsınız. Dolunay da Eray'dan sonra üzgün duruyordu zaten."
"Size bir şey sorabilir miyim?" dedim. Gülümsedi. Bunu 'evet' olarak kabul ettim ve söze girdim.
"Annem bana her şeyi anlattı. Sizi en son Dolunay'ı almaya geldiğinizde görmüştüm ama bu sizi ilk görüşüm değildi. Daha önce rüya... "
"Ah, tatlım," diye koluma dokundu. "Ben gecikiyorum. Sonra görüşürüz," dedi.
"Şey, bekleyin. Bu doğru olamaz. Annemin dediklerinden şüphe duymuyorum ve siz de biliyorsunuz. Eray ile beni yıllardır bir araya getirmek istediniz. Bizi korudunuz. Bunların hepsini biliyorum," dedim. Kadının buz gibi bakışları ifadesizdi.
"Anlayamadım canım?"
"iyi ama siz de biliyorsunuz! Bana bildiğinizi söyleyin, lütfen," dedim. Çaresiz görünüyordum ve kadın şu an beni saçmalıyormuşum gibi hissettiriyordu. Çevresine bakındı, bir süre tereddütle düşündü ve yine o rüyalarımdaki bakışı atarak bana eğildi. Ve sonra sessizce fısıldadı.
"izleniyoruz." -
93.
+1Rezerved
-
94.
+1Rezerve
-
95.
+1Rezervasyon
başlık yok! burası bom boş!