/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 51.
    0
    rezerve
    ···
  2. 52.
    0
    kes lan fedöcü
    ···
  3. 53.
    0
    Rez bakarım
    ···
  4. 54.
    0
    Rezervasyon güvenlidir ve ve ve ne
    ···
  5. 55.
    -1
    Wattpad den çalıntı beyler cügüleyin
    ···
  6. 56.
    0
    Rezullah
    ···
  7. 57.
    0
    Rezerved
    ···
  8. 58.
    0
    Rezervatullah
    ···
  9. 59.
    +1
    rezzzzxzzx
    ···
  10. 60.
    +1
    Rez güzel gidiyor
    ···
  11. 61.
    +1
    Ananı gibeyim gözüm kanadı amk
    ···
  12. 62.
    -1
    Wattpad'den çalmış oç azıcık emeğe saygı
    ···
  13. 63.
    +3
    -9-
    Dolunay alelacele çantasını toplayarak sınıftan çıktı, kadın ise bana son bir bakış atıp gitmişti. 4

    Aklıma gelen şeytani bir fikirle hiç düşünmeden ayağa fırladım. Hocanın yanına koşarak ulaştığımda elimle burnumu tutuyordum.

    "Hocam burnum kanıyor," dememle hoca başını salladı ve sınıftan koşar adımlarla çıktım. Dolunay ile 'annesi' koridorun sonundaydılar ve merdivenden inmelerine ramak kalmıştı. En sonunda yetişebilmiştim.

    Kadının mega itici suratına bakmamaya özen göstererek Dolunay'a döndüm.

    "Dolunay ben sana ders notlarını veririm olur mu? Bir de, şey, geçen gün bize yardım ettiğin için teşekkürler. Yani Eray ve bana." Ben konuşurken kadın da bana bakıyordu. Dolunay garipçe başını sallayıp gülümsediğinde gözlerimi kadına çevirdim.

    Seni rüyalarımda görüyorum.
    Normal bir insan değilsin, belki de insan bile değilsin.
    "Sen Maya olmalısın, tatlım. Umarım daha sonra tekrar görüşürüz."Kadın dudaklarının arasından konuştu. Ses tonu tıpkı gördüğüm halüsinasyondaki gibiydi.

    Ona öylece baktım. Dolunay annesine geç kaldıklarıyla ilgili bir şeyler mırıldanarak büyük adımlarla yürümeye başladı.

    Onu ilk kez yıllar önce, Elis'in başına gelen -gerçekten 'başına' gelen- olayda görmüştüm. Birkaç hafta önce rüyama girmiş, bana suçsuz olduğumu söylemişti. Sonra ise okulda görünmüştü bana. 'Sana sadece ben yardım edebilirim' demişti. Az önce de Dolunay'ın annesi olduğunu öğrenmiştim.

    O kimdi ve benden ne istiyordu?

    Artık sınıfa dönmeye karar vermişken zil çaldı ve ben topuklarımın üzerinde dönerek okul dolaplarının yanına gittim. Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerde okuyorsanız ve okulunuz özel bir okulsa, okul dolapları size şaşırtıcı gelmeyecektir.

    Dolabımı açtım ve aynı anda dolaptan düşen bir not gördüğümde irkildim. Nihayet notu yerden almayı akıl edebildiğimde nedensizce içim ürpermişti. Notu açtım, okuduğum kelimeler beni dehşete düşürmeye yetmişti.

    "Eray'dan uzak dur büyücü kız, kendine yeni bir okul bulmak zorunda kalmadan önce. -Elis."

    Kalbim küt küt atıyordu. Elis ve lanet olası Sare neredeydiler? Neden bir haftadan fazla süredir onları okulda göremiyordum?

    Birisi notu elimden çektiğinde arkamı döndüm. Eray şaşkın bir ifadeyle nota bakıyordu. Sonra göz göze geldiğimizde ikimiz de boşluğa düşmüş gibiydik. Belki de ilk kez neden Elis'in ondan uzak durmamı istediğini anlıyordum. Çünkü ona yakındım. Sadece ortaktık, ama yakındım işte. O da bunu farketmiş olacaktı ki yutkunmuştu.

    Biten bir monopoly oyununda malûp olmuş gibi hissediyordum.

    "Eray, sen şimdi boşver," dedim. "Bu notu boşver." Ne saçmalıyordum? Devam ettim.

    "Dolunay'ın annesi benim rüyama giren kadın." dedim bir çırpıda.

    "Ne? Anlamıyorum."

    "Biliyorum. ilk başta ben de anlamadım zaten. Eray sana yemin ederim ki o kadındı!" diye çığırdım.

    "Bana niye yemin ediyorsun? O rüyandaki miydi yani? Hani şu 'Vera Farmiga'ya benziyor' dediğin... " sözünü bitirmeden başımı salladım."Oydu, evet evet oydu."

    Sonrasında Eray, belki de hayatım boyunca unutamayacağım o bakışı attı bana.

    'Bu kıza nereden çattım?' bakışı.

    *)" >*~

    Bir yandan Eray'la yürüyor, diğer yandan ona anlatıyor, anlatıyordum. O ise her seferinde sakin olmam gerektiğini söylüyordu.

    Ancak sonrasında söyledikleri beni afallatmaya yetmişti. "Yani o kadın benim kayınvalidem?"

    Ona baktım. Dediğini idrak edememiştim. "Ne?"

    Çarpık gülümsemesiyle gözlerime baktı. "Dün dediklerini iyice düşündüm. Dolunay'ı daha fazla yıpratmak istemedim. Ve sevgili olduk."

    Ona bakmakla yetinmiştim. Hiçbir şey hissetmiyordum, sadece uyuşmuş gibiydim. Bir süre sonra bana seslenmesiyle hayata döndüm. Bir şeyler söylemem gerektiğinin farkına varmıştım.

    "iyi. iyi yapmışsın. Dolunay, o buna sevinmiştir," diye mırıldandım uyurgezer gibi. Sevgili olduklarını öğrenmek bugün bilmem kaçıncı kez şoka uğramama neden olmuştu.

    Gerçi büyütecek ne vardı ki? Sadece şaşırmıştım birden. Eray bir şey söyleyecekmiş gibi dudaklarını araladı ama sonra sustu. Kaşları, beyninde bir şey ölçüp biçiyormuş gibi çatılmıştı. Birdenbire cep telefonu çalmaya başlayınca irkildim. Zil sesi eşek anırmasıydı.

    "Alo sevgilim?" Arayan Dolunay olmalıydı. Bunu söylerken bana gülümsemişti. Ama nedense ben de ona gülümseyerek karşılık veremedim.

    Biraz dinledikten sonra, "Hımm," diye mırıldandı. "Bak ne diyeceğim, bizim ev olmaz."

    Aklıma gelmemesi gereken düşünceler geldiğinde fesatça sırıttım. Eray hala dinliyordu.

    "Maya da gelecek değil mi?" diye sormuştu. Nereye gidecektim? Sonra biraz daha dinledikten sonra "Tamam," diyerek kapattı. Telefon Eray'ın kolej ceketindeki cebinde yerini almıştı.

    "Dolunay bana ders çalışmak istediğini söyledi. Ben de 'bizim ev olmaz' dedim. Böylece Dolunaylara gideceğiz, yarın öğleden sonra. Hem annesiyle de tanışırız, ama hemen kadına 'sen benim rüyama girdin' demek yok tamam mı?"

    Tekrar gözlerimi devirdim. Benimle alay edemezdi.

    *)" >*~

    "Hoşgeldiniiiz!" diye cıvıldadı Dolunay. "içeri girin."

    Evleri güzeldi, beyaz deri koltuk takımı vardı ve yerin tamamı desenli bir halıyla kaplanmıştı. Duvarlarda Dolunay ile kendinden büyük olduğu anlaşılan bir çocuğun fotoğrafları vardı. Benziyorlardı. "Bu kim?"

    "Abim, adı ibrahim Pars."

    "ibrahim Pars," diye tekrar ettim. Ne tuhaf isimdi öyle. Diskoya gidip açık giyinmiş Bangladeşli müslümanlar görmekten farksızdı. Garip garip baktığımı farkeden Dolunay açıklama yapmaya girişti.

    "Annemler Pars koyacakmış ama abim doğmadan birkaç gün önce dedem vefat etmiş. Vasiyet olarak doğacak çocuğa kendi adını vermelerini söylemiş. Annemler de kabul etmişler."

    Pars ismi bana bir yerden tanıdık geliyordu ama dur bakalım.

    (Flashback:
    ikinci engel olan Sare'yi atlatmak o kadar da kolay olmadı.
    ''N'aber?diye sordu cilveli bir şekilde.

    iyi.kestirip atmak istesem de izin vermeye niyeti yok gibiydi.

    Bak ne diyeceğim, sana erkek arkadaşımdan bahsetmiştim değil mi? Ve sen de bana yardım edeceğini söylemiştin.Ne dediğimi bal gibi hatırlıyordu, rol yapmasına gerek yoktu aslında.

    Edemeyeceğimi söyledim.

    Hadi ama. ismin Maya'ydı değil mi? Sevgilimin kafasına uzaktan şöyle güzel bir saksı düşürsen ne kadar da iyi olurdu... Allahım, o kadar yapmacıktı ki oracıkta bağdaş kurup oturasım gelmişti. Bir dakika, ne dedi o az önce?

    Şaka yaptım canım. Sen de hemen ciddiye alıyorsun.diye kıkırdadı ve devam etti.Ha unutmadan, çıkışta bana telefon numaranı verirsin. Şu işi iyice konuşalım. Pars benden iyice soğumaya başladı da.'')

    Ben hatırlamaya çalışırken Dolunay Eray'a sarılarak onu özlediğini söylüyordu. Eray da onun saçlarını okşuyordu. içimde bir yerlerin acıdığını hissettim. Acıktığımdandır belki de.

    "Lavaboyu gösterebilir misin?" diye sorduğumda Dolunay Eray'ın içinden çıkıp koridora yönelmişti. "Tabi, beni takip et."

    Duvarlar hala bitip tükenmeyen Dolunay ve ibrahim Pars fotoğraflarıyla kaplıydı. En sonunda Dolunay bana tuvaleti gösterdiğinde girdim, ancak Dolunay tekrar salona gittiğinde çıktım.

    Yavaşça kimin olduğunu bilmediğim bir odaya yöneldim. Çift kişilik yatak olduğuna göre annesiyle babasına ait olmalıydı. Minik adımlarla ilerledim ve kadının dolabını açtım.

    Bu yaptığıma her şey denebilirdi; hırsızlık, terbiyesizlik... Ama cidden kadını ölesiye merak ediyordum. Dolapta tozlu bir kutu duruyordu, üzerine ip geçirilmişti. Bu, 'sakın açma' anldıbına geliyor olmalıydı. Açtım. Elbette kendimle ilgili şeyler görmeyi ummamıştım. Sadece kadın neyin nesi bilmek istiyordum.

    Ama karşılaştığım şeyle kalakaldım.

    iki tane doğum belgesi vardı. Yıllar öncesine aitti ve belli ki birilerinin biyografisini kopyalamıştı kadın.

    Birinde Eray Atasoy araştırılmıştı. Ebeveynlerinin adı ve tüm doğum bilgileri yazıyordu.

    Diğerinin üzerinde yazan isim kanımı dondurmuştu.

    'Maya Levi.'
    Tümünü Göster
    ···
  14. 64.
    0
    Şamar oğlanı olmuşun
    ···
  15. 65.
    +5
    -10.1-
    "Ya senin kaderin, en başından planlandıysa?"

    Bir insan düşünün. Hayatı boyunca karşılaştığı hiç kimsenin hayatına tesadüf olarak girmediği, tesadüflere yer vermeyen, tuhaf yaşamı olan bir insan. Ona bir etiket yapıştırılmıştır doğduğunda; Hayatı başkaları tarafından kontrol ediecektir ve o bundan bihaber yaşayacak, ölecektir. Ait olduğu yerde yaşamak yerine başka diyarlarda büyüyecektir, ona ait olan hiçbir şey aslında ona ait değildir.

    Kendimi tıpkı böyle hissediyordum.

    New Jersey'de değil de istanbul'da yaşamam, kayıt yaptırdığım okul, çevremdeki insanlar... hiçbiri doğru değildi. Belki ben bile başlı başına yanlış hayatı yaşıyordum.

    Dolunay'ı annesi bu yüzden kullanmıştı belki de. Kadın önce bir şekilde Eray ile beni yan yana getirmiş, sonra Dolunay'ı sokmuştu hayatımıza. Kadın yetenekliydi, biz de yetenekliydik. Bir arada olmamıza her şey denebilirdi ama tesadüf denemezdi.
    O anda kararımı verdim.
    Kendi yaşadığım hayatın piyonu olmayacaktım. Kendi doğrularımın yanlışı olmayacaktım. Bu hikayede yanlış olan şey karakterdi, ve ben doğru karakteri bulmak için hikayeyi değiştirecektim.

    ilk işim eve gitmek oldu.

    Annemin karşısında ona deli gibi bağırıyor, bağırıyordum.

    "Ben farklıyım! Kızın neredeyse 17'sine geldi ve bunu farkedemedin daha! Boğuluyorum anne. Ya gittikçe şizofrene dönüşüyorum ya da bilmediğim, anlayamadığım şeyler oluyor. Bana ne yaptınız, söylesene. Bana ne yaptınız?!"

    Hıçkırıklarım gittikçe başımı ağrıtıyordu, elimle duvara defalarca vurduğum için sızlıyordu şu an.

    Annem kollarımı iki yanıma indirdiğinde direnmedim. Omuzlarım sarsılıyordu. Hala ağlıyordum.

    "Beni iyi dinle kızım," dedi. Yüzümü avuçları arasına aldı ve yere çöktü. "Biz hiçbir zaman normal bir hayata sahip olmadık. Sen bebekken ve biz Amerika'dayken orada kalmayı planlıyorduk. Ta ki seni keşfedene kadar. Daha bebektin, Maya. Yeteneğini keşfettiler. Tüm Amerika öğrendi. Gazete manşetlerinde, billboard'larda, her yerdeydin sen. Medya seni konuşuyordu. Doğuştan yetenekli olduğunu söylüyorlardı. Yüzlerce uzmanla konuştum. Beni yönlendirmediler."

    O konuşurken ben gittikçe beynimden vurulmuşa dönüyordum.

    " istanbul'a geldiğimizde rahatladık. Seni tanıyan yoktu burada. Ama ben ileride yeteneğini iyice belli ettiğinde tanıyacaklarını anladım. Ve senin gibi yetenekli olan birini aramaya başladım. Sonunda Amerika'dan Türkiye'ye taşınan arkadaşım, Lale Arslan ile karşılaştım. Dolunay'ın annesi. O benim için araştırdı ve senin yaşında, senin gibi yetenekli olan bir oğlan çocuğu buldu."

    "Eray," diye fısıldadım.

    "Lale de yetenekliydi. Sadece sen değildin. Sonra seni korumaya çalıştı. Aynı anda Eray'ı da kolluyordu. En sonunda ikinizi bir araya getirmeyi başardık."

    Dudaklarım titriyordu. "Peki şimdi ne olacak?" diye sordum.

    "Eray'ın annesi Esen ile tanıştım. Her şeyi biliyor. Şimdi yeteneğinizden yararlanmak isteyenler olacak. Belki de sizi kullanmak için yerinizi arayan kişiler bile olabilir. Yeteneğiniz sayesinde insanlar için iyi primler yapabilirsiniz. Eray ile senin tehlikede olduğunuzu sezdiğimiz an sizi zütüreceğiz."
    Tümünü Göster
    ···
  16. 66.
    +1
    Rezzzzzzzzzzzz on 2
    ···
  17. 67.
    +1
    O halde ananı gibeyim
    ···
  18. 68.
    +1
    Prezervatif
    ···
  19. 69.
    +1
    rez okurum bunu
    ···
  20. 70.
    +2
    -10.2-
    "Peki neden Eray'la beni tanıştırmadınız? Onunla hiç arkadaş olmayabilirdim." dedim.

    Annem gülümsedi.

    "Birbirinizi farkedeceğinizi zaten biliyorduk."

    *)" >**)" >*

    Okulda uzaktan Dolunay'ın Eray'a ikide bir sarılmasını izliyor, dün annemin söylediklerini kafamda tartıyordum. Annemin söyledikleri öyle inanılmazdı ki, sanki bir rüyadan uyanmış gibiydim. Eray'a söylemeli miydim?

    "Eray," diye seslendim ama duymamıştı. Oflayarak onlara doğru ilerledim. Affedersiniz ama yiyişip duruyorlardı ve Eray sabahtan beri yanıma bile gelmemişti. Aslında gelmişti ama onu sürekli terslediğim için geri gidiyordu.

    Yanlarına ulaştığım halde beni farketmemişlerdi!

    "Eray," dedim. Eray bal rengi gözlerini bana çevirdi. Kirpikleri bugün daha uzun görünüyordu, incin sarı saçları da yataktan yeni kalkmış gibiydi.

    "Biraz gelir misin?" diye sorduğumda Dolunay'a mimikleriyle veda etti ve benimle gelmeye başladı.

    Hala gözleri irileşmiş halde merakla bana bakıyordu ve o an ne kadar şeker göründüğünü düşündüm. Yanaklarına dokunmamak için kendimi zor tutmuştum. Sonra ise lafa giriştim.

    "Şey ıı... Sana söylemem gereken şeyler var."

    "Rüyanda kadını mı gördün?" diye sordu. Bir yandan da karşımızda durmuş sevgilisinin gelmesini beklemekte olan Dolunay'a 'bir saniye' işareti yapıyordu.

    "Hayır, rüya görmedim. Bak şimdi, okuldan sonra bize gelebilir misin? Sana burada söyleyemem. "

    "Bildiğim bir şey mi?" diye sordu.

    "Bildiğin şeyi niye söyleyeyim Eray?" Bazen cidden çekilmez oluyordu.

    "Hayır yani belki biliyorumdur diye söyledim. Maya bu arada Dolunay birazdan orada ağaç olacak ben en iyisi bir yanına gideyim," diyerek yanımdan geçti. Giderken eliyle koluma dokunmuştu, okuldan sonra bize gelip gelmeyeceğini bile söylememişti.

    Dolunay'la beraber olmaları beni ciddi ciddi geriyordu. Bu konuyu çok fazla düşünmemeye gayret gösterdim.

    *)" >*

    Odamın kapısı tıklatıldı. Annem, elinde çaylar ve kurabiyelerle yanıma gelerek gülümsedi. "Eray gelecek mi?"

    "Evet galiba," diye mırıldandım. Annem tekrar salona döndüğünde kurabiyelerden birini zihnimle masama koyarak ağzıma attım. Koskocaman bir yetenek, ancak bu kadar basit şeyler için kullanılabilirdi.

    Yarım saat kadar sonra kapı çalmıştı. Koşarak gidip annemden önce kapıya ulaştım ve açtım.

    "Hoşgeldin." diyerek içeri aldım Eray'ı. Annem, "Hoşgeldin canım, siz Maya ile odaya geçin, benim gitmem gerekiyor." dedi ve veda etti. O kapıdan çıkıp giderken Eray ise arkamdan odama doğru yürümeye başlamıştı. En sonunda ikimiz de puflardan birine oturduk. Nereden ve nasıl başlayacağımı bilemiyordum.

    "Eray sana az sonra söyleyeceklerim olağandışı gelecek, biliyorum.Öncelikle bana inanman çok ö-" lafımı bitiremeden sözümü kesti. "Seninle çıkamam."

    Gözlerimi pörtleterek ona baktım. "Saçmalama!" şimdi ikimiz de gülüyorduk. Sonra yüzümü tekrar ciddileştirip hafifçe öksürdüm.

    "Annem bana bazı şeyler söyledi. Bundan yıllar önceymiş. Biz Amerika'dayken yeteneğimi farkedenler olmuş. Sonra Türkiye'ye gelmişiz. Lale Arslan yani sevgilinin annesi, psişik güçlerinin olduğunu ve eğer annem isterse bana yardım edebileceğini söylemiş. Sonra araştırıp benim gibi yetenekli olan birini, yani seni bulmuş. Bizi ne yapıp edip güvende olmamız için bir araya getirmiş." Nasıl devam edeceğime karar vermeye çalışıyordum. Eray ifadesizce bana bakıyordu.

    "Sen ciddisin," dedi sonunda. Ondan en son beklediğim tepkiyi vermişti.

    "Sen... sen... ". Dudaklarını ıslattı. "Yani diyorsun ki... Tesadüf değildi öyle mi? Bugüne kadar ikimiz de birbirimizle karşılaşmayı mı bekliyorduk?"

    "Evet." diye mırıldandım. "Öyleymiş."

    Sonra ise Eray'ın cep telefonu çalmaya başladı. O ise sanki duymuyordu, telefonu alıp ona vermeye yeltendim ama kolumu tutarak engel oldu. Sonra ise beni şaşkına çevirecek bir ses tonuyla konuştu. Tam da gözlerimin içine bakıyordu.

    "Dolunay bekleyebilir."
    Tümünü Göster
    ···