1. 226.
    0
    reserved
    ···
  2. 227.
    0
    Risörvıd. Belki değerlenir
    ···
  3. 228.
    0
    bu hikayeyi okumuştum ben hatta kopyalamıştım. boşa beklemeyin binler işte hikayenin hepsi

    part-1

    biz, okul arkadaşı 5 kankaydık. karşılıklı 2 dairede, öğrenci evlerimizde yaşardık.

    benimle aynı dairede yaşayan arkadaşım fizik bölümündendi, karşı dairedeki 3 arkadaşım ve ben kimya müh. okuyorduk.

    öğrencilik yılları çok güzeldi, dostluğumuz, kardeşliğimiz imrenilecek türdendi.

    bir arada o kadar iyi vakit geçiriyorduk, o kadar rahattık ki amk zaten okulu da 2 şer 3 er sene uzatmıştık.

    ne olduysa bir gecede oldu beyler. kalpler o gece kırıldı, dostluklar o gece yıkıldı...

    ve o geceden sonra, sadece birbirimizin yüzüne değil, aynalara bakamaz olduk.

    bundan yaklaşık 4 sene önceydi. bütünlemeler yeni bitmişti. iyice gibi taşağı serdiğimiz bir dönemdi.

    aramızdan 2 kişi mezun oluyordu. diğerlerinin ise birkaç dersi kalmıştı sadece.

    ama birbirimize söz vermiştik. mezun olanlar hemen iş bakmaya başlayacaklardı, bir yandan da dandik bir bölümde yüksek lisansa kasacaklardı.

    daha en az 4-5 sene askere gitmeyi düşünmüyorduk. keyfimiz gıcırdı amk, düzenimizi bozmaya niyetimiz yoktu.

    apartmanımız teşvikiye'de, nezih bir sokaktaydı. ev sahiplerimiz, komuşlarımız anlayışlı insanlardı. gürültücülüğümüzden veya evlerin yol geçen hanına dönmesinden bir kez olsun şikayet etmemişlerdi. aksine, bazı teyzeler bize yemek getirirler, bazı abiler de ara sıra çene çalmaya, bira içmeye uğrarlardı.

    ayrıca, karşılıklı 2 dairede yaşamamızın türlü türlü nimetleri vardı. içimizden birileri hatun olayına girecek olsa, hangi ev daha derli topluysa oraya davet edilir, sap kalan binlerse diğer evde gibi taşağı yayıp karşı dairede neler döndüğüne dair fanteziler kurardı, geyik döndürürdü.

    orada yaşadığımız 6 sene boyunca, belki 2 eve 100 kadar hatun gelmiştir, ama bir gün olsun aramızda ne bir tartışma ne de bir darılmaca durumu olmuştur binler.

    ta ki o dıbına kodumun gecesine kadar...

    çok uzatmayacağım beyler.

    özetle, 5 canciğer kankaydık, misler gibi bir hayatımız vardı ve biz sıçtık batırdık amk aklıma geldikçe hala hayattan soğuyorum :(

    neyse, o lanet günün sabahından başlayayım anlatmaya.

    güzel güneşli pırıl pırıl bir günün sabahına biraz geç de olsa, saat 11 gibi uyanmıştık. iki evin de penerelerini ardına kadar açıp tertemiz yaz havasını içimize çekerken, akşamdan kalmanın getirdiği mahmurlukla sağa sola yayılmış, kah göbeğimizi kaşıyor kah sabah geyiği çeviriyorduk.

    sonra aramızdan 2 kişi çıktı kahvaltılıkları almaya gitti, biz de hem etrafı biraz toparladık, bulaşıklar yıkandı, çay demlendi, masa kuruldu vesaire...

    dedim ya, çok güzel bir gündü. sucuğuyla, yumurtasıyla, kaymağıyla balıyla dört dörtlük kahvaltımızı neşe içinde yapıp bitirdikten sonra gazetelere dergiler dalmış, iyice miskinleşmiştik...

    kahvaltımızı etmiş keyif yaparken, engin bir zengin kalkışı yaptı "ben yavaştan hazırlanayım beyler" diyerekten çantasını hazırlamaya koyuldu.

    engin yeni mezun olan 2 kankamızdan biriydi. ailesi tekirdağ'da yaşıyordu ve henüz mezuniyetten haberleri yoktu. hemen saat 2 deki arabayla tekirdağ'a gidip müjdeli haberi verecek, ailesiyle biraz vakit geçirdikten sonra akşama dönecekti.

    akşama engin döndükten sonra engin'in çocukluk arkadaşı olan bir hatunun evine davetliydik. bu hatun engin'in kankasıydı ve kısa bir süre öncesine kadar yurtta kaldığı için sürüyle hatun arkadaşı vardı. o yüzden akşamki partiyi hepimiz iple çekiyorduk, düşüreceğimiz manitaların hayalini kuruyorduk. engin'in bu yaptığı büyük bir kıyaktı, çünkü engin kısa süre önce okuldan bir kızla nişanlanmıştı. aramızda tek ciddi ilişki sahibi olan oydu ama partinin ekmeğini biz yiyecektik.

    işte kankalık böyle bir şeydi binler, eğer içinizde hala böyle kankaları olan varsa kıymetini bilsin amk.

    neyse, engin ailesinin yanına giderken biz daha öğle saatlerinde zütü iyice yaymış, hatta ufaktan biralamaya başlamıştık bile.

    akşama ortamda nasıl hatunların olabileceğini konuşuyor, ev sahibi kızın daha önce kaldığı yurttaki kızlardan tanıdıklarımız olabilir mi diye hafızalarımızı zorluyorduk.

    uzatmayayım binler. bira çerez derken, geyik meyik derken akşam oldu.

    engin henüz ortada yoktu. yolda olacağını tahmin ettiğimiz için telefonu kapalıdır dedik, bir süre daha bekledik.

    sonra saat 8 gibi merak etmeye başladık ve engin'i aramaya karar verdik.

    kankamızı aradığımızda öğrendik ki engin'in küçük kardeşi mahallede oynarken kuyuya düşmüş ve kolunu kırmış. çocuğu hastaneye zütürmüşler... engin bize partiye onsuz gitmemizi önerdi tabii ama kızı tanımayız etmeyiz, pek yakışık almaz diye düşündük ve neticede parti heyecanı zütümüzde patladı.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 229.
    0
    part2

    parti işi yalan olunca, bir an moralimiz düşse de hemen toparlandık ve saat daha henüz 10 bile olmadığına göre niye taksim'de ortamlara akmıyoruz dedik.

    kafalar zaten çakırkeyf, güle oynaya cicilerimizi giydik "bekleyin bizi kızlar" nidaları eşliğinde 4 kanka taksiye doluştuk ve 20 dk geçmeden taksime vardık.

    sınavlar bitmişti, yaz gelmişti, kızlar açılıp saçılmıştı, havada tatlı bir esinti, mekanlar eğlenceyle dolup taşarken, o gece biraz paraya da kıyıp şişe şişe kokteyller ısmarlamaya, coştukça coşmaya başlamıştık.

    arada 1-2 hatunla tanışıyor, biraz kaynaştıktan sonra ya dans eden kalabalığın arasında kaybediyor, ya da "kezban la bunlar sallaa" diyerekten dalgamıza devam ediyorduk.

    hayat bize güzeldi amk. mekandan mekana akıp alkolün ve eğlencenin dibine vurduk. sonra gece saat 2 gibi hepimiz acıktık ve bir şeyler yiyip dönmek üzere mekandan ayrıldık.

    dürüm dönerlerimizi neşe içinde yedikten sonra biraz ayılır gibi olduk. hemen cepteki paraları kontrol ettik. mekanda tam gaz eğlenmeye devam etmek için paramız kalmamıştı, ayrıca sigaralar da bitmek üzereydi. dedik madem durum böyle, içkimizi alıp eve gideriz, eğlenceye devam ederiz.

    eve giderken engin'i de aradık, ama henüz dönmemişti. muhtemel bir travma ihtimaline karşı bu geceyi hastanede geçireceklerdi. yarın görüşürüz deyip telefonu kapattık. mahallemize varınca nevale almak için tekele uğradık.

    şarkılar türküler çığıraraktan ellerimizde biralar, votkalar eve vardığımızda salonun ışıklarının yandığını fark ettik. ee engin'le az önce konuşmuştuk, evde kimse olamazdı. acaba ışığı açık mı unutmuştuk?!

    kafalar güzel olduğu için durumdan pek kıllanmadan güle oynaya salona girdiğimizde, bizi engin'in nişanlısı mehtap öfkeli bir yüzle karşıladı. pencere kenarındaki antika bozması koltuğa oturmuş, önünde yarısı içilmiş bir şişe meyveli votka ve ağzına kadar dolmuş küllükte yanmakta olan bir sigarayla, donuk bir ifadeyle bize bakıyordu.

    biz de, 4 beyinsiz, salonun girişinde öylece kazık gibi dikilmiş, elimizde poşetlerle mal mal mehtap'ın yüzüne bakıyorduk.

    kısa bir duraklamadan sonra mehtap sessizliği bozdu. "engin bey sizinle değildi galiba, tam tahmin ettiğim gibi!!" diyerek, sanki bize acıyormuş gibi sorgulayan bakışlarını tek tek yüzlerimizde gezdirdi ve bizden cevap alamayınca sesini iyice yükseltip "engin nerdee!!!" diye bağırarak o lanet gecenin neşeli atmosferini bir çırpıda dağıtıverdi.

    hala ayakta dikilmiş salak gibi birbirimize bakıyorduk.

    sonunda altan "engin şeyde yaa, tekirdağ'da, kardeşi kolunu kırdı ya bilmiyor musun" diye hafif peltekçe bir cevap verdi. altan'ın uzun beyaz yüzü alkolün etkisi ve o anın şokuyla kıpkırmızı kesilmişti. mehtap ona actiksinir gibi bir bakış fırlattı, altan ise bu saldırgan bakışa dayanamayıp gözlerini perdelerde, salondaki eşyalarda gezdirmeye başladı, daha 2 dk önce neşe içinde şarkılar söylerken bir anda sözlüye kalkmış öğrenci pgibolojisine bürünmüştü.

    ekibin en ayıklarından biri olarak ben daha fazla dayanamayıp devreye girdim. "mehtap ne işin var senin burada, parti yok muydu!?" diyerek ve kararlı bakışlarımı mehtap'ın gözlerine kilitleyerek "kimin mekanında kimi sorguya çekiyorsun lan?!" mesajını vermek istedim.

    mehtap'ın bakışları bir süre direndi, sonra göz kapakları hafifçe gevşedi ve o yabancı düşman bakışlardan vazgeçip bıkkın ve çaresiz bir ifade ile "ya bıktım çocuklar bıktım" diyerek, titreyen parmaklarla paketten bir sigara çekti...

    bir anda durum herkes için normale dönmüştü. altan'la sedat mutfağa nevaleleri yerleştirmeye giderlerken biz de turan'la mehtap'ın karşısındaki kanapeye yayılmıştık.

    mehtap konuşmadan içkisini yudumluyor, sigarasından kısa ama derin nefesler alıyor ve sanki bir mucize gecenin derinliğinden her an çıkıp gelebilirmiş gibi gözlerini kırpmaksızın pencereden dışarı bakıyordu. üzerinde açık rekli, batik desenli askılı bir buluz vardı. sütyenini çıkarmış ve muhtemelen engin'in odasında kendisine ayrılan dolaba fırlatmış ve yine aynı dolaptan aldığı kot şortunu giyip koltuğa yayılmıştı. saçlarını tepesinden toplamıştı ama tokadan kurtulan bir tutam saç omzundaki deniz kızı dövmesinin üstüne dökülüyor, açık pencereden gelen esintinin eşliğinde oynaşan bu bir tutam saç salonun parlak sarı ışığı altında kızıl kumral ışıldayarak mehtap'ın küskün ifadesine çocuksu bir sevimlilik katıyordu. hafif esmere çalan parlak buğday tenine tezat oluşturacak derecede solgun yüzü, hafif çilli düzgün burnu ve pembe dolgun dudakları saçlarının kızıl kumrallığına doğallık katıyor, iri kalçalarından uzanan kalın bacaklarının uzunluğu ve ayak bileklerinin inceliği onu klagib türk kadını portresinden bir hayli uzaklaştırıyordu. önündeki sehpanın altında uzanan kilimin püskülleriyle oynayan ayak parmakları çok açık kırmızı bir ojeyle boyanmış ve bu uçuk pastel renk, sol ayak bileğindeki uğur böceği dövmesiyle tatlı bir uyum yakalamıştı. henüz 25'ine basmamış bir kadının göğüsleri ne kadar diri ve dik olabilirse mehtap'ın göğüsleri de o kadar formundaydı. çok büyük göğüsleri yoktu ama askılı buluzünün geniş yakasından rahatlıkla görülebilen göğüs klivajı onları avuçlarınıza sığdırmanızın zor olduğunu anlamanıza yetiyordu. yine bluzün yumuşacık kumaşının altında hacimlerini belli eden iri göğüs başları, aynı bulüzün son bulduğu noktayla kot şort arasında kalan bölgeden kendini gösteren göbeğinin deliğini tam olarak doldurabilecek büyüklükteydi. sigarasının külünü silkelemek için sehpaya doğru eğildiğinde, sırtından süzülen bir damla ter, kot şortun boşluğundan yuvarlak hatlı kalçalarına akıyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 230.
    0
    part 3

    gece saat 3'e yaklaşıyordu, kafalarımız güzeldi, karşılıklı iki kanapeye yayılmış 4 kanka, gecenin kritiğini yapıyorduk. o manita şöyleydi, ötekisi böyleydi, sarışın amma kezbandı, esmer olan tam kaşardı derken mehtap'ın varlığını unutmuştuk.

    tam geyiğin ayyuka çıktığı bir anda tiz bir ses muhabbetimizi bıçak gibi kesti: nerde bu it???

    mehtap bizim bir şeyler gizlediğimizi düşünüyordu belli ki.

    "ya mehtap neden böyle yapıyorsun?! engin ailesiyle işte, sorun ne?" diye yanıt verdim, bu sefer o tuhaf sessizliğin ve küstah sorgulama ortdıbının oluşmasına izin vermeyecektim.

    "bırak yaa kankanız tabii, kollayacaksınız" dedi öfkeyle tıslayarak.

    turan araya girdi "ne ima ediyorsun kızım? şüpehelendiğin bir şey varsa söyle"

    mehtap turan'ın lafları üzerine kısa bir duraklama yaşadıktan sonra kahkahalarla gülmeye başladı.
    şaşkın gözlerle birbirimize bakıyorduk. kız muhtemelen fazla içmişti saçmalıyordu.

    kahkahası bitince "turan sen hakikaten geri zekalısın, süzme geri zekalı" diyerek yeniden histerik bir şekilde gülmeye başladı.

    ortada neler döndüğünü anlamamıştık, ama turan fena bozulmuştu.

    "ne diyorsun kızım sen ya, içme artık yeter kafayı buldun bize sarıyosun" diye çıkıştı öfkeyle.

    mehtap bir anda ciddileşti. "selin seni niye terk etti turan?!" diye sordu alakasız bir biçimde.

    herkes susmuştu. bir mantık, bir ilişki kurmaya çalışıyorduk.

    turan belli belirsiz "anlaşamadık ayrıldık işte" diyebildi, sonra bu ezik tavrından rahatsız olup kendini toparladı ve sesini yükseltti "selin de nerden çıktı şimdi ya, 2 sene geçmiş üstünden" diyerek ayağa kalktı ve masadan aldığı çakmakla birasının kapağını açtı.

    "tak anlaşamadınız!!" dedi mehtap. "siz daha engin engin diye bağrınıza basın kankanızı, salaksınız hepini salaak!!"

    evet, hepimiz salaktık. ama asıl salaklığı mehtap'ı dinlemekle yaptığımızı anlayabilmemiz için aradan 2-3 ay geçmesi gerekecekti.

    "selin seni engin yüzünden terk etti"

    bu cümle dönüm noktasıydı. bu cümle hiç söylenmemiş olsaydı, belki bugün hala 5 kanka bir arada olabilir, eski günlerden dem vurup eskisi gibi hep birlikte içip eğlenebilir, birbirimize can-ı gönülden "kanka" diyebilirdik.

    o cümle sadece o gecenin neşesini, havasını bozmakla kalmadı, hepimizin hayatını farklı yönlere savurdu.

    o cümle salonda yankılandıktan sonra turan'ın yüzünden tedirgin bir tebessüm geçti ve "ne saçmalıyorsun sen?!" diyerek gözlerini mehtap'a dikti.

    mehtap tek kaşını kaldırmış, sinirli gözlerle küllüğün içinde ezmeye çalıştığı izmarite bakıyor, kendi kendine söyleniyordu.

    sonra bir anda başını kalıdırıp yüzlerimize baktı ve bakışlarını turan'da sabitledikten sonra

    "bunu git de selin'e sor! herhalde engin'e vermek daha çok hoşuna gitti ki senin de benim de ağzımıza sıçtı huur karı!" diye bağırdı.

    hepimiz buz kesmiştik. turan kısa bir süre mehtap'ın gözlerine dik dik baktıktan sonra kararlı bir şekilde ayağa kalktı "eeeh giberim böyle işi arkadaş!! sarhoş muhabbeti çekemeyecem amk" diyerek salondan çıktı ve evin kapısını hiddetle çarparak karşı daireye geçti.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 231.
    0
    part4

    engin benim çocukluk arkadaşım olduğu için, yani bir nevi benim referansımla ortamımıza dahil olduğundan, mehtap'ın bu çirkin suçlamaları üzerine turan'ın çekip gitmesi beni çok öfkelendirmişti.

    gerçi geçen yıllar içinde diğer çocuklar belki benden daha çok engin'i sevmişler, kaynaşmışlar, kardeş gibi olmuşlardı ama nedense o gece o olay yaşandığında içimde güçlü bir sorumuluk duygusu ortaya çıktı. o akşam engin yoktu ve onu savunmak benim görevimdi!

    zaten çekingen bir çocuk olan altan ve gergin ortamlara hiç katlanamayan sedat oturdukları kanapede bir süre kıvrandıktan sonra "gidip bir turan'a bakalım" diyerek karşı daireye geçtiler.

    salonda mehtap'la yalnız kalmıştık. sehpalarda yarım bırakılmış bira şişeleri ve hala dumanı tüten izmaritlerle başbaşaydık.

    hesap soran, öfkeli gözlerle bakma sırası bendeydi. mehtap hesap vermeliydi. engin hakkında söyledikleri, turan'a yaptıkları affedilemezdi. kankamızın, dostumuzun nişanlısı olsa da artık çizmeyi aşmıştı.

    "mehtap sen kafayı mı yedin, ne yapıyorsun kızım, amacın ne!?" diyerek taaruza başladım...

    "hee kafayı yedim amk, kafayı yedim ben tabii, kankanız beni evlilik masalıyla uyutup önüne gelen kevaşeyle gibişirken sorun yok, ben bunları ortaya çıkarınca mehtap kafayı yedi oluyor, hepinizin amk ben hepinizin"

    mehtap hiç beklemediğim bir şekilde taaruzuma agresif bir yanıt vermişti.

    tartışma tüm hızıyla başlamıştı. bu işin sonunda ya mehtap'ın yersiz kıskançlıklarını tespit edip kezbanlığını yüzüne vurarak engin'i temize çıkaracaktım ya da mehtap gerçekleri inkar edilemez biçimde yüzüme vurup beni içinden çıkması zor bir duruma düşürecekti. artık ok yaydan çıkmıştı:

    "nerden çıktı kızım bunlar? neler söylediğinin farkında mısın?"

    "farkındayım oğuz, gayet farkındayım, sarhoş filan da değilim merak etme!"

    "engin'den bahsediyoruz kızım, çocukluk arkadaşım o benim! ne diyorsun sen?"

    "iyi! ben de çocukluk arkadaşının facebook hesabını patlattım diyorum!"

    facebook adresi mi??? bu tokat sağlam gelmişti! mehtap'ın elindeki kanıtlar inkar edilemez kanıtlar olabilirdi.

    benim şaşkın gözlerle kendisine odaklanıp merak içinde beklediğimi gören mehtap içindekileri dökmeye başladı. içindekiler kah gözyaşları ve hıçkırıklarla kah isyankar cümlelerle dökülüyor, içimdeki umutsuz kasveti git gide büyütüyor, çoğaltıyordu...

    engin yaklaşık 4 senedir mehtap'la birlikteydi. bu ilişki boyunca 2 kez ayrılmışlar, toplam 4-5 ay süren bu ayrılıklardan sonra tüm sorunlarını aşıp geçen sene nişanlanmışlardı. ama görünen o ki, engin ilşkinin başlarından bugüne kadar, hatta nişanlı oldukları dönemde sayısı iyice artan bir ihanet dalgasına kendini kaptırmış, bize bile hiç çaktırmadan adeta am üstünde ceviz kırmıştı.

    yalan olmasın, ben birkaç sefer engin'in bazı foyalarını yakalamıştım. ama mehtap'ın dediği gibi, kanka toleransıyla görmezden gelmiş, açıkçası bu foyaların içeriğini ufak tefek flörtlerden ibaret sanmıştım. yanılmışım...

    engin maalesef, bu 4 sene içinde, sevdiğimiz birkaç arkadaşımızın sevgilileri de dahil olmak üzere yaklaşık 20 kadar hatunla gibişmiş, hatta bazılarıyla fuck badi olmuş, bir nevi gizli kazanovaya dönüşmüştü.

    mehtap tüm bunları göz yaşları içinde anlatırken zaman zaman tebessüm etmekten kendimi alamıyor, lakin mehtap'a fark ettirmeden mimiklerimi kontrol altına alıyordum.

    artık engin'i savunamazdım. sahte bir facebook hesabı vardı, ama fotoğraflar kendine aitti. ayrıca mehtap'ın adını verdiği kızların bazılarını tanıyorduk. kısacası "belki o engin'in hesabı değildir yav" gibi bir savunma yapamazdım. süngülerim düşmüştü, engin'e yabancılaşmıştım. artık mehtap'ı dinlerken içimden "bu söylediklerine nasıl bir cevap vereyim" diye düşünmüyor, tam aksine, sanki hiç tanımadığım birinden bahsediliyormuş gibi "vay amk muallaksii, bi bizi gibmediği kalmış binin" diyerek artan bir merakla engin'in ciks maceralarına odaklanıyordum.

    belki engin'i aklayamazdım ama bir başka dostumu, turan'ı ferahlatacak bir açıklama bulabilirdim. çünkü mehtap turan'la selin'in ayrılığını engin'le olan ciks ilişkisine bağlarken çok net konuşamıyordu. yani, aslında engin'le selin'in gibiş macerası turan'la ayrıldıktan sonra başlamış olabilirdi. gerçi mehtap ısrarla "eminim ayrılıklarından önce başladı" diyordu ama ben hem dostlarımdan birini kurtarabilme umuduyla hem de engin'in gizli yaşdıbına duyduğum merakın cazibesinden dolayı mehtap'a engin'in sahte facebook hesabına birlikte bakmayı teklif ettim.

    mehtap ilk başta nişanlısının kirli çamaşırlarını paylaşmaya pek sıcak yaklaşmadı. ama ben engin'in en eski arkadaşıydım ve onun karanlık yüzünü bilmek hakkımdı. ayrıca artık savunmayı kesmiştim ve mehtap'a karşı anlayışlı, şefkatli bir tavır takınmıştım. hepsinden önemlisi, belki turan'la engin'in dostluklarını kurtarabilirdim.

    ama kurtaramadım maalesef. bilgisayarı açıp engin'in sahte facebook hesabına girdiğimizde, mehtap'ın anlattıklarının devede kulak olduğun anlayıp hayretler içinde kaldım. engin kazanova filan olamazdı. çünkü kazanova kadınların ruhlarına hitap ederek onları etkileyen, sanatını nakış işler gibi sabır içinde icra eden bir kadın avcısıydı. engin ise olsa olsa breyzırs'taki kel adam olabilirdi...
    Tümünü Göster
    ···
  7. 232.
    0
    bu hikaye yazıp yazıp yarım bırakanlar kadar huur çocuğu tanımıyorum amk ya.1 gün dedi amkcık 3 gün oldu lan
    ···
  8. 233.
    0
    yav arkadas bu nasıl bir muallakliktir
    ···
  9. 234.
    0
    reserved
    ···
  10. 235.
    -1
    @@@@@evet beyler geldim. kusura bakmayın, 3 gündür modemde sorun vardı.@@@@@@@

    mehtapla mesajlara bakmaya devam ediyorduk birden gözüme eski sevgilim elif ile mesajlaşmaları ilişti. elife gelirsek olaydan 2 yıl önce nedensizce ayrılmak istedi deliler gibi seviyordum neden dedim açıklamadı ayrıldık bi daha görüşmedik. mesajlara gelirsek hala ekran görüntüsü akılmda

    elif : dünkü olaydan sonra artık oğuzun yüzüne bakamam
    engin: ama o sana deliler gibi aşık
    elif: dün gece aklın neredeydi o zaman
    engin: şarhoştum düşünemedim, dünkü olay aramızda kalsın kimseye de bahsetmeyelim
    elif: artık kalamaz oğuzla konuşup ayrılıcam
    engin: eğer benden bahsedersen dünkü gecenin görüntüleri her yerde yayınlarım
    elif: sen nasıl bi sapıksın bide kayda mı aldın geceyi
    engin: ayrılırsan ayrıl çokta gibimde benden bahsetme yeter

    okurken bi taraftan da gözlerim doluyordu. kaç yıllık arkadaşımdı nasıl yapardı bunu derken sesli bi şekilde ana avrat düz gitmeye başladım. intikam almayalıydım derken hemen mehtabın boynuna yapıştım öpmeye başladım durduramıyodum kendi mi mehtap dur yapma diye bağırıyordu derken bi tokat attım bayıldı. gibmeye devam ettim. oturma odasına geçtim sigara mı yaktım tüttürüyodum derken kapı açıldı içeri engin girdi. sen ne yüzle geliyorsun buraya dedim. dur bi dinle dedi. nereni dinlicem dememle sana şaka yaptık demesi bir oldu. başımdan kaynar sular dökülmeye başladı. mehtap nerde dedi şoktan bişi diyemedim odalara bakmaya başladı ve gür bi sesle oğuuuuuuuuuuz dedi. hiç bişi düşünemiyodum. diğer daireden altan filan da geldi ne olduğunu anlamaya çalışıyolardı. ve engin üstüme atladı ve beni domaltıp gibmeye başladı. altan da ağzıma veriyordu. hepsi üstüme boşaldı ve bayılttılar gözümü açtığımda çöp konteynırınndaydım.

    ... ve o günden sonra o günün intikamı almaya karar verdim... artık tek amacım onların birbirinden kopmasıydı... (kukudaki kuru kusmuk ?, 27.05.2013 18:24 )

    --spoiler--

    --spoiler--

    --spoiler--

    --spoiler--

    --spoiler--

    --spoiler--

    194. vay amk oçsi
    ···
  11. 236.
    0
    @194 tam oçsun ha mal gibi okuyom bende
    ···
  12. 237.
    0
    devam etsene panpa yarın da entry yoksa çıkaracagım takipten
    ···
  13. 238.
    0
    hayla bekliyom hayla yazmadı mını sktğmin pçi
    ···
  14. 239.
    0
    devamı nerde oç
    ···