imkansız bir aşka tutulmam sebebiyle varoluşsal sancıları en yoğun şekilde hissettiğim şu kederli günlerde, tam çektiğim acılardan tanrı'nın var olmadığı gibi sığ bir çıkarım yapacaktım ki tavukların cinsel yaşam sistemi aklıma gelince bu çıkarımı yapmaktan vazgeçtim.

bundan üç yıl önce köye gittiğimde tavukların yaşam biçimlerini incelemem sonucu fark ettim ki tavuklarda son derece ilginç bir üreme sistemi var. tavuk sürüsünün başında olan horoz, döllemek istediği tavuğu gözüne kestiriyor ve tavuğun hiçbir onayını almadan onun sırtına binerek zorla dölleme yapıyor. işin ilginç yanı, ilk başta birkaç ufak çırpınışla bu tecavüz girişiminden kaçmaya çalışan tavuk, kaçamayacağını anlayınca kaderde varsa tecavüze uğramak, çırpınmayı bırak zevk almaya bak moduna giriyor. etrafta bulunan diğer tavuklar da bu tecavüz girişimine en ufak bir tepki göstermiyor, halbuki sıra onlara da gelecek. susma, sustukça sıra sana gelecek! diye slogan atarak eylem yapan tiz sesli ve solcu bir tavuk da yoktu ortalıkta. herkes gayet normal karşılamıştı bu olayı.

ben buradan şu sonucu çıkardım: hayvanlar alemindeki canlılarda herhangi bir ahlaki duygu olmadığı için, tecavüz gibi rezil insanlık suçları onlarda normal bir doğa olayı gibi karşılanıyor. o zaman insanda bulunan ahlaki değerlerin, doğaüstü bir olgu olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor. bu olgunun var olabilmesi için de doğaya hükmedebilen ve insana doğaüstü özellikler yükleyebilen bir varlık olmalıdır. bu varlık tanrı'dır.

uzun lafın kısası, tanrı olmasa bizde de ahlak olgusu olmazdı ve gücü yeten gücü yeteni tavuk gibi giberdi de kimsenin gıkı çıkmazdı.

(ALINTIDIR)