istiklal caddesi'nde galatasaray lisesi'nin karşı sokağından girer girmez havasını yakalamaya başlarsın. aşağı doğru devam edince bir alt geçit var. hava yağmurlu değilse merdivenleri kullanma. akşamcılar tuvalet olarak kullanıyor orayı. araba yolundan in. tarlabaşı caddesi'nin altından geçince istiklal caddesi'yle hiç bir alakan kalmaz. 12yi geçirdiysen hızlı yürü. arkanı da iyi kolla. gündüzse kafanı kaldırıp evlere de bak. eski evlerin büyülü havasını yakalayabilir misin bilmiyorum. karman çorman bir sürü sokak var orada. gir birine. daracık bir sokak. yine de parketmiş bir kaç araba var. ama sorun değil zaten mahalleli. mahalleli değilse camlarını kontrol et, kırık varsa problem yok. kırık yoksa uzaklaş, tanık yazmasın polis teyp hırsızlığına. evlere dikkat et. hatırladın mı? savaş ay'da göstermişti hani yasadışı kerane diye. camdaki kızlara bakılırsa çalışıyor hala galiba. kapanır sonra açılır yine.
arabaların parketmediği kısımda top oynuyor çocuklar. hafif yokuş aşağı ama farketmez. devrede değişecek kale. niye geçiyor ki arabalar. oyun bölünüyor. kamyon falan geçmiyor iyi ki. ama giremez zaten o dar sokağa. "kadir!!" diye bağırıyor yaşlı bir teyze. aynı zamanda sepet sarkıyor camdan. bakkal kadir gözüküyor o sırada. elindeki 2 ekmeği sepete koyuyor. eskiden ufacıktı dükkan. şimdi yan tarafı da almış, büyük marketlere özenmiş. tam zamanında istedi teyze, ezan okununca kadir namaza gider. sokağın devamında bir kilise var. teyzeler oturmuş büyük, demir, kadim kapısında. karşı evin kapısında da başka teyzeler. elinde birşeyler, uğraşıyor. çene de durmaz hiç. sabahtan akşama bulurlar konuşacak birşey. kilisenin duvarında bir yazı: "pazar günleri park yapmayınız". ilerde 3-4 tane genç arabalara yaslanmış, sohbet muhabbet. biri sana bakıyor tip tip. yüzünde yara izi. tanıyorsan selam ver, tanımıyorsan başka tarafa bak. baktığın tarafta bir duvar ilanı. önceki seçimden kalma. muhtar galiba. fotoğrafını da koymuş. ne kadar da yabancı bir görüntüsü var bu mahalleyle. sokağın sonuna geldin. sağ tarafta dim dik bir sokak. insan yürüyemez, bırak araba geçmesini. dolapdere'ye iniyor. burası daha da dar. evlerin 1. katlarından itibaren çıkıntılar var. 1 metrekarelik odacıklar (bkz:
cumba). divan atmış teyzem dışarıyı seyrediyor. kapı çalarsa uzatıyor kafayı camdan. tanıdıksa ucuna ip bağladığı anahtarı uzatıyor aşağı. evi görsen yıkılacak sanki. 20 yıl olmuş son dış badanası yapılalı.
evde oturken gece, bir kadın bağırışı: "pekekentkkk!!". başka bir gece gençler kavga ediyor. bir adam da atletle çıkmış cama bağırıyor: "kavga etmesenize lan!". ama genelde sakin geçiyor geceler. sessizce hallediyorlar birbirlerini, gecenin sessiz karanlığında.
gece eve dönüyorsun ama baya geç. 4e geliyor saat. bir apartman var karşıda. baya büyük. en alt katında kömürlük var. dışarıya açılan ufak havalandırma pencereleri var. demirler var pencerelerin önünde. bazılarına tahta çakılmış. bazıları açıkta. bir tane sansar kafayı uzatıp, çıkıyor dışarı. istanbul'da tarlabaşı'nda!!! nasıl gelmiş, dönememiş, ama bir şekilde o da buranın karmaşasının, kaosunun bir parçası. seni gördü. hemen kaçtı aynı pencereden içeri. o da yaşam mücadelesine ayak uydurmuş şehrin, bu semtin.