1. 1.
    +2 -2
    ya yeter be.
    ···
  2. 2.
    +3
    @1 adam hala sisko beyler sizoya baglamis zayifladigimi zannediyo
    ···
  3. 3.
    +2 -1
    evet kızlar buyrun ne bakmıştınız dedi. kumral kız cevap verdi hemen. şey biz arkadaşa anlattık ama böyle iki gömlek bakıyoruz işte siyah olsun güzel böyle dayı o esnada bana bakarak kıs kıs diye güldü. ben hala kızların tarif ettikleri tarzda gömlek arıyorum ama hemsi katlanmış üst üste dizilmiş, nasıl bulayım? en sonunda mavi renk bulup, çektim raftan. açtım poşetini gösterdim bu olur mu diye. bunlar bi gülmeye başladı. kadın gömleğiymiş meğer, ben ne anlarım dıbına koyim.

    dayı sağolsun beni mahçup etmedi. sağol iyi yardımcı oldun yeter bu kadar dedi gülerek. kızlarda gülüyor ama durumu bilmiyorlar tabi. dayı kızlara dönüp, yukarda işim vardı da genç de gömlek değiştirmek için gelmiş sizde seslenince sağolsun ben ilgilenirim dedi ehehe bende bana meraklı meraklı bakan kızlara dönerek, sempatik bi ses tonuyla selam bende müşteriyim dedim. o an garip, sıcak bir ortam oldu anlayacağınız.

    dayı benim ve kızların gömleklerini hallederken içimden düşünüyordum. bu kızlarla ne yapıp da tanışacaktım. hiç bir şey yapmazsam eve gidince kendime küfürler edecektim. aman allah ım ikisi de birbirinden güzel. bunlar sana bakar mı gerizekalı? şunlara bak, elit tayfa oldukları her hallerinden belli. ee madem elitler bu gibik dükkanda işleri ne ? sanane olum belkide gezmek istediler, gördüler girdiler... rezil etme kendini sakın gerizekalı! rezil olsam ne olur ki? en fazla ne kaybederim?

    smeagol gibi kendi kendime konuşuyordum. kendimi cesaretlendirmeye çalışıyordum. şükür ki, bizim özgüveni geri getirebilmeyi başardım. o esnada hepimizin dükkandaki işleri bitmiş. aynı anda hayırlı işler, iyi günler diyerek terketmiştik dükkanı.
    ···
  4. 4.
    +1 -1
    dayı zaten sinirli bi karakterdi. her halinden belliydi yani. gözlerini kısmış, kıpkırmızı suratı buruş buruş olmuş, televizyonun içinde bişeyleri görmeye falan çalışıyor böyle. belli tamirde edemiyor, bunalmış adam. eehh yeter be! başka zaman gelen olmaz. iyi ki meşgulüz dedi sinirli sinirli. hemen atladım tabi, tamam dayı, sen bak işine ben ilgilensem olur mu ? ben öyle diyince adam göz ucuyla beni bir süzdü böyle bi kaç saniye. ben elimde poşetle, adamın başında bekliyorum öylece. sinirli bir şekilde gülerek, tamam dedi ilgilen bakalım.

    poşeti oraya bir yere bırakarak, merdivenlerden aşağı, buyrun, hoş geldiniz diyerek indim. karşımda iki tane dünyalar güzeli kız duruyordu. şimdi size kısaca anlatayım. biri kumral saçlı, bembeyaz tenli bir kızdı. öylesine beyaz bir ten ki, elf gibi parlıyor kız. gözleri de açık kahve rengi böyle, müthiş bir kızdı. altına tayt giymiş, üzerinde de uzun elbise gibi duran kahverengi beyaz karışımı bir penye vardı. diğeri ise esmer, küt saçlı, kocaman siyah gözlere sahip, dizlerinde biten, uzun mavi bir elbiseyle benim merdivenlerden inişimi izliyordu.

    bunları ilk görüşümde, size başlarda da bahsettim o ruhumu ezen duygu geldi. o an özgüvenim uçup gitti beyler. hani bi şarkı var ya harbiden utanır insan böyle güzel olunmaz aga. kendimi toparlamaya çalıştım. evet buyrun ne bakmıştınız dedim. kızlar anlatmaya başladı. ortak bir erkek arkadaşlarının doğum günü için iki ayrı gömlek alacaklarmış. biraz kaliteli ve biri siyah, diğeri de mavi olacakmış. bende hiç bi gib bilmiyorum tabi dıbına koyim. kızlar klimanın altında takılırken, raflara bakarak gömlek arıyormuş gibi yapıyorum güya. olum mavi renk nr dıbına koyim ? kafa mı kaldı bende?

    o esnada bizim dayı indi aşağı.
    ···
  5. 5.
    +1 -1
    teyzemin bana hediye olarak çarşıdaki ufak bir dükkandan aldığı l beden gömleği, bir alt bedeni ile değiştirmek için güzelcene katlayıp, poşete koyarak, çarşının yoluna koyuldum. çarşı dediğim, bursa'nın bildiğimiz kapalı çarşısı işte. daha kuyumcular çarşısına girmeden, hemen oralarda bir yerlerde ufacık bir gömlekçi dükkanı.

    havada nasıl sıcaktı dıbına koyim. yazın ortalarındayız. güneş tepede ebemi giberken, gözlerim kısık bir şekilde elimdeki kartvizite bakarak, gömlekçiyi arıyorum. bu arada ortam cıvıl cıvıldı. bilen bilir, bursa'nın kızları fenadır. sonunda bizim gömlekçiyi bulup, daldım içeri... sağolsun dayı paraya kıymış, züt kadar dükkanına klima almış. içeri girer girmez müthiş bir serinlik geldi suratıma. içeride kimse yoktu. belki biri gelir diye bekledim ama ne gelen vardı ne giden. klimanın karşına tabure çekip, öyle beklemeye başladım.

    züt kadar dükkanın birde üst katı vardı. müthiş bir mimari yani beyler. üst kattaki birininde duyacağı bir şiddette, selamın aleyküm, yok mu kimsee ? diye bağırdığım için çıkıp da ayriyetten bakmadım oraya. ama bekle bekle ne gelen var ne giden dıbına koyim. züt kadar verdiveni, aman düşmeyeyim korkusuyla çıkarak, üst kata bakındım. burası alt kattan daha genişti. aslında ne alaka dimi beyler ? bence de saçma, neyse... yukarıda da ceketler falan vardı. baktım bizim dayı 33 ekran ufak bir televizyonun içini açmış, bişeyler kurcalıyor, tamir falan etmeye çalışıyor. dayı dedim. böyle böyle, ben bu gömleği değiştirmeye geldim, diye anlattım adama meramımı. tamam dedi, hallederiz ama bekle az işim kaldı. tabi dayı dedim, bak işine sen bekliyorum.

    tam o sırada alt kattan bir kız sesi geldi, kimse yok mu ?
    ···
  6. 6.
    -1
    yine yaşanmıştır...

    yer taksim. iki eli yüzü düzgün erkek dışardayız. böyle yabancı kızların, muhtemelen erasmus öğrencilerinin çoğunlukta olduğu mekan. tam içeri girecekken fransız bir kız görülür (konuşmasından anlaşılır). dışarda sigara içmektedir.

    -pardon, bu benim arkadaşım, şehir dışından geldi de. ben de istanbul'u gezdiriyordum. tabii burada 2 erkek içeri girerken sıkıntı oluyor. biz de kız arkadaşlarımızı çağırmadık, ne zamandır görüşemiyorduk, konuşmak istedik biraz. acaba bizi içeri almakta yardımcı olur musun? (ingilizce söylüyoruz heralde)

    -tabi, neden olmasın. (şaşmaz)

    -çok teşekkür ederim. bu arada bora ben. ya sen?

    gerisi gelir zaten...
    ···
  7. 7.
    +1
    bu kadar uzun yazmayın amk ya!
    ···
  8. 8.
    -1
    bu saatte kimse okumuyor, akşam vakti gelir anlatırım.

    reserved.
    ···
  9. 9.
    +1
    http://inciswf.com/1296317785.swf
    ···
  10. 10.
    +1
    ya da anlatayım dıbına koyim. zaten canım sıkılıyor ve yapacak başka işim yok. en azından bu da bir iş sayılır. kimse okumasa bile içimi dökerim.

    hadi bismillah...
    ···
  11. 11.
    +1
    ---
    hikayeden bağımsız yazı hikayeden bağımsız yazı hikayeden bağımsız yazı
    ---

    bir kaç arkadaş özgüven olayını merak etmiş. aga dediğim gibi özgüven denen şey, toplumun senin hakkında düşündüklerini umursamamaktır. biz, sorunlu insanlarız. ( incide takılan tayfa olarak biz ) ben şahsen yapmadığım bir çok şey için kendimi suçlayıp gerçekten acı çektiğimi bilirim. aslında içten içe bu yaptığımın çok saçma bir şey olduğunu bilsem de, elimde değil. başkasının yerine utanmak gibi bişey. böyle karakterde bir insan için, yani empati yeteneği üst düzeyde bir insana, özgüven çok uzak bir duygudur. tekrar söylüyorum. empati yeteneği olan zeki insanlarda özgüven denen şeyin zerresi dahi bulunmaz.

    bizler bu duyguyu kafamızın içinde yaşarız. orada kendimize ait dünyamız, hayallerimiz ve karakterlerimiz vardır. orası bizim krallığımızdır. aslında oturduğumuz yerden önümüze gelen her şeyi eleştirsek de, her şeyin en güzelini biz bilsek de, diğer bütün insanları gerizekalı oldukları için küçümsesek de... dışarıdan bakıldığında gerizekalı gibi gözüken insanlar bizleriz. insanlara kendimizi ifade edemediğimiz için böyleyiz ve onların gözünde böyle göründüğümüzü bildiğimiz içinde kahroluyoruz.

    bu noktada yapmamız gereken şey, oyunu kuralına göre oynamak arkadaşlar. diğer bütün insanlar gibi rol yapmak, yapmacık davranmak. hepimiz aslında mükemmelliyetçi insanlarız ve bir olayı her yönüyle mükemmel bir şekilde yaşayabildiğimiz tek yer olan hayallerimize sığınıyoruz. eğer mükemmel olmayacaksa, hiç olmasın dediğimiz için insanlarla, ( insanlardan kastım kızlar ) konuşamıyoruz. çünkü onunla konuşurken üzerinde mükemmel bir etki yaratamayacağımızı biliyoruz. onun için hayallerimize kaçıp, orada yaşıyoruz diyaloglarımızı. onun kendi kafamızda oluşturduğumuz mükemmel insanlara aşık oluyoruz.

    şimdi ne zırlayon lan sen yarak kafa diyeceksiniz, onun için daha temel, daha klişe şeylere geçiyorum. bir yerde oturuyorsunuz diyelim. halka açık bir yer olsun. hatta bank olsun ve karşınızda çok çok güzel bir kız oturuyor. hani gidip o kızla konuşun desem, kaç kişi gidip konuşur? kendini salak yerine konulmasından ölümüne korkan kim varsa. kimin %90 ı gurur, %10 u taşaksa işte o konuşmaz kardeşim. ama kim konuşur biliyor musun? gururu olmayan pekekentler, insanlar tarından küçük düşmekten zerre korkusu olmayanlar gider konuşur. bende sizden farksızım, bende gidip o kızla konuşamam onun için size şöyle şöyle yapın tarzı egoistçe bilgiler veremem ki aga.

    ben kendimce çok basit bir yöntem uyguluyorum. insanları küçümsüyorum ve salak yerine koyuyorum. anca bu şekilde kendimi rahatlatıp, sakin davranabiliyorum. yani pnp ben özgüven delisi bir insan değilim. bende sizler gibi sorunluyum ve bu durumdan kurtulmaya çalışıyorum.

    ---
    hikayeden bağımsız yazı hikayeden bağımsız yazı hikayeden bağımsız yazı
    ---
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    0
    daha önce verildi amk
    ···
  13. 13.
    0
    rezerved
    ···
  14. 14.
    0
    reserved
    ···
  15. 15.
    0
    rezerved
    ···
  16. 16.
    0
    Yolla panp
    ···
  17. 17.
    0
    nesline baktım okumadan eksiledim
    ···
  18. 18.
    0
    eğlenceli hikaye.. reserve
    ···
  19. 19.
    0
    reserve
    ···
  20. 20.
    0
    Rezerved
    ···