+27
-94
Evrenin yaratılmasının kıvılcımı için Tanrı’ya ihtiyaç olmadığını, Büyük Patlama’nın (Big Bang) fizik kanunlarının kaçınılmaz bir sonucu olduğunu söyleyen ingiltere’nin en tanınmış bilim insanı Hawking, “Nasıl ki Darwinizm biyolojideki yaratıcı ihtiyacını sona erdirdi, yeni fizik teorileri de evrenin oluşumu konusunda yaratıcının rolünü gereksiz kılmıştır.” dedi.
Yaşayan en önemli fizikçilerden Stephen Hawking, evrenin neden varolduğunu açıklamak için hiçbir ilahi açıklamaya ihtiyaç duyulmadığını belirtti. The Times’ın Eureka dergisinde son kitabı Büyük Tasarım’dan (The Grand Design) alıntılanan kısmında Hawking; “Kütle çekim diye bir kanun olduğu için, evren kendini hiçbir şeyden yaratabilir ve yaratmıştır da. Hiçbir şeyin olmamasındansa bir şeylerin olmasının, evrenin ve bizim varolmamızın nedeni bu kendiliğinden oluştur.” diyor ve ekliyor “Kıvılcımın çakılması ve evrenin işlemeye hazır olması için Tanrı’ya başvurmaya gerek yok.”
Daha önceki kitaplarında yaptığı Tanrı göndermeleri nedeniyle sık sık başta evrim kuramı karşıtı yaradılışçılar olmak üzere dinci kesim tarafından alıntılanan Hawking geçtiğimiz Temmuz ayında Kanal 4’e yaptığı açıklamalarda “kişisel” bir Tanrı’nın varlığına inanmadığını söylemişti. “Asıl soru; evrenin başlayış şeklinin, bizim anlayamadığımız sebeplerden ötürü Tanrı tarafından seçilen mi yoksa bilimsel yasaların gerektirdiği bir yol mu olduğu. Ben cevabın ikincisi olduğuna inanıyorum. Eğer isterseniz bilimin yasalarına 'Tanrı' diyebilirsiniz ancak bu kişisel olarak tanışabileceğiniz, sorular sorabileceğiniz ve dua edebileceğiniz, olaylara müdahale eden kişisel bir Tanrı olmayacaktır.”
Einstein ne diyordu?
Tanrısal göndermeleri nedeniyle sıkça dindar kesimlerce örnek gösterilen ve alıntılanan bir diğer bilim insanı olan Einstein da Hawking gibi kişisel bir Tanrı’ya inanmıyordu. Albert Einstein 17 Aralık 1952’de Beatrice Frohlich’e yazdığı mektupta “kişisel bir tanrı fikri bana garip, hatta safça geliyor” diye belirtmiş, 1953’te yine kendi el yazısıyla aldığı bir notta, “doğaya asla amaç veya hedef, veya antropomorfik olarak anlaşılabilecek herhangi bir özellik atfetmedim. Benim doğada gördüğüm şey, bizim ancak noksan bir şekilde kavrayabildiğimiz ve düşünen her insanı tevazuya sevk etmesi gereken muazzam bir yapıdır. Bu, mistisizmle hiç alakası olmayan gerçek manada bir iman duygusudur” demiştir.
Tümünü Göster