0
@76 la dıbına koduğumun cahil pekekenti. birincisi değişim göstermeyen canlı evrim kuramı için herhangi bir sorun teşkil etmez çünkü evrim tam da bunu destekleyecek bir şey söyler: çevreye adapte olma. çevresine uyum sağlayan ve hayatta kalmak için yeterli donanıma sahip olanda herhangi bir değişim gerçekleşmesi anlamsız olurdu. bunun yanında değişim göstermemelerinin bir sebebi de ciksüel seleksiyondur. fakat değişim gösterme ihtimalleri daha yüksektir, çünkü canlılar çevrelerinden devamlı olarak etkilenir. örneğin ren geyiklerinin boynuzları lüzumsuz yere öküz gibi uzar -hiçbir işlevi olmadığı halde. neden? çünkü dişilerde erkeğin "uzun" boynuza sahip olanının daha güçlü olduğuna dair bir algı oluşmuştur. bu geyik türünün ilk evreleri için belki geçerliydi, belki gerçekten uzun boynuzlular daha kuvvetli erkeklerdi ya da sürüdeki alfa erkeği kendisini uzun ve gelişmiş boynuzlarla gösteriyordu... binlerce ihtimal olabilir. işte bir şekilde "uzun" ve "işlevsiz" olana değer verir hale gelmiş dişiler. ne bu şimdi? akıllı tasarım mı? tasarıma bak dıbına koyim.
ayrıca sen nasıl cahil bir itoğlusun lan zütveren. geber dıbına koyim, bilgi düzeyini skiyim. "milyonlarca yıl" dedi ya. de gibtir git. milyonlarca yıl tam da evrimin tanımıdır. evrim kelimesi ağzımızdan çıkar çıkmaz "milyonlarca yıl"dan bahsediyoruz demektir. gibiyim sizin "değişim" algınızı, koduğumun zütlekleri. bi öğrenin artık şu evrimin ne olup ne olmadığını. billy shawn sıtayla bilim meraklıları sizi.
yazdığını okudukça zütüne şişe sokasım geliyo bin. bu kadar mı beyinsiz, cahil olur insan yav. oğlum sapık mısın sen? ne demek nereden biliyo diye? bugün akp'deki herifler iskenderpaşa cemaatindeki önemli şahsiyetleri tanımıyor mu? onların ne yaşadıklarını falan bilmiyor mu? biliyor. bunun çölün ortasında olmakla ne ilgisi var? herifler aynı takun laciverdi, aynı cemaat, aynı mafya, aynı örgüt (adına ne dersen de). ve bu kitapların hepsi birbirinden devamı niteliğinde yazıldığı için bu soruyu sorman bile çok saçma. zaten arapların çoğu o dönem şaman kültürüyle karışık bir ahitçiliği (eski-yeni karışık) benimsemişti. bütün hikayeler zaten biliniyordu yani. angut angut sorular sorma dıbına koyim. bu bir. ikincisi isanın yaşayıp yaşamadığı dahi bilinmiyor. başvurduğunuz tek kaynak incil, kuran falan dıbına koyim. herhangi bir araştırma bu insanın gerçekten var olduğunu gösterebilmiş midir? yok. olmayan bir adamdan bahseden muhafazidin zekasını mı övüyon la? neyse. tekrar tekrar ve tekrar söylüyorum: kanıtın kendisiyle kanıtlanması istenen şey aynı şey olamaz, bunun adına saçmalamak derler (ya da daha akademik bir dille: begging the question) kaç kere söyliyim şu soktuğumun basit mantığını dıbına koyim ya. ne züt kafa adamlarsınız.
iyi nedir, kötü nedir be dıbına çaktığımın malı? kimin iyisi, kimin, ne zaman, neredeki kötüsü? ona bakarsan kuranda cinayet dışındaki her şey kötüdür, saçmalıktan ibarettir, insana kötü işlere ve köleliğe sürükleyen şeylerdir bana göre. napıcaz şimdi? neresi iyi bu kuranın? kaldı ki cinayeti de teşvik eden bir şeriat sunuyor. yani elden o da gitti. e ne kaldı? şiddet, bastırılmış duygu ve mülkiyet övgüsünden başka hiçbir şey yok içinde. aynı şeylerin defalarca yinelenmesiyle bir kitap iyi oluyorsa o ayrı... ama bana kalırsa bomboş bir kitap bu. o yüzden daha fazla saçmalamayın.
ben konuyu tekrar özet geçeyim: mesele tanrı değil, mesele allah. allah'ın ötekilerden farkı ne? ya da kuranın? ya da muhafazidin? ötekilere "yalan la onlar hak budur" deyince iş bitiyor mu yani? biz de çıkak "yeni ayet indi aslında bundan başka kitap gelmeyeceği düşüncesi bir yalandan ibaretmiş. allah bize bunu bildirdi, ister inanın ister inanmayın ama bu tahrif edilmiş kitaba inananlar yanacak" diyek? o zaman ne yapmak gerekir? kim, neye güvenecek? kurandan önceki kitaplara ne diye inanmayalım örneğin? ne biliyoruz kimin ne tak karıştırdığını?
ayrıca asıl sen yanacaksın. ben seni doğru yola çağırıyorum ve diyorum ki asıl tanrının, yani "orustoposzulazim" (cc)'in yoluna dönün! yoksa hepiniz buz cehennemlerinde, o bitmek bilmez soğuklarda (ortalama 0,15 kelvin) kavrulacaksınız. o dün kalbime şöyle seslendi:
- mutlaka biz hem allahı, hem yehovayı, hem zeus'u hem de diğer bütün tanrı fikirlerini insanların aklına sokan tek gerçek tanrıyız. biz bu fikirlerin içine bazı ipuçları yerleştirdik ki gün gelir de bunları fark edip doğru yola dönersiniz diye. fakat insanların çoğu hüsran içindedir, bu sınavı geçememiştir. onlar hala bana ulaşmalarında bir perde gibi önlerine serdiğimiz kuran, incil, tevrat gibi aldatıcı şeylerle vakit harcamakta, onların içine bilerek yerleştirdiğimiz hataları görememektedir. ne yazık ki onları buz cehennemlerimizde yakacağız! kusura bakmasınlar, şukuları ekgib etmesinler (burayı hz. suat "yapacak bir şey yok" diye tefsir etmiştir).
evet gördüğünüz üzere sizi orustoposzulazim'in yüce ve safi yoluna davet ediyorum. hidayete beraber erelim, gelin! içindeki basit dört işlem hesapları bile yanlış çıkan değersiz bir kitaba rağbet etmek yerine (avl yöntemi) o yüce tanrının, orustoposzulazim'in çağrısına kulak verin. onun ayetleri her yerdedir. örneğin gök mavidir ve tevafuk budur ki o da kalbime geçen ay şöyle seslenmişti:
- biz yusyuvarlak bir maviliğin içine sizi koyduk ki gıkınız çıkmasın. şimdi bu masmavi güzellikler içinde yaşayın! ve yeri de yemyeşil kıldık, fakat biz her yeri yeşil sanmayız! bazı yerler çöldür, bunda bir hayır vardır (hz. kıtadurbirki burayı "şüphesiz bu yağmursuzluktandır" diye çevirmiştir). ve bazı yerler buz kesmiş eller gibidir, biz buralara da (kutuplara) peygamber göndermişizdir ve buraların dünyada olduğunu elbette biliriz. buralardan haberi olmayan bir tanrıya mı ibadet edeceksiniz yoksa bana mı, söyleyin şimdi? haydi.
daha seslendiği çok şey var ama işleri tavsatmayı seviyorum, üşendim dıbına koyim bi türlü kitaplaştıramadım. yavaş yavaş buraya koyuyorum; bir şekilde bir muhterem bu kitabı toparlayacak ve veliler, evliyalar beni 3000'lere taşıyacaklardır.
semen. (amin'in orijinali. ingilizcedeki semen'le hiç alakasız yoktur, a aaa, terbiyesizlere bak dıbına koyim)
Tümünü Göster