-
1.
+1 -1sürekli züt deliğimde bir ikirciklenme sözkonusu
yani ofiste bir erkek olsa gidip direk oturacağım penisinin üstüne
kudurdum ayol
-
2.
-1haklısın harun abi
-
3.
0Bill Gross'un yönettiği dünyanın en büyük tahvil fonu PIMCO, perşembe günü ABD ekonomisinin 2014'te yüzde 2.25 ila 2.75 büyüyeceğini tahmin etti.
PIMCO raporda ayrıca küresel ekonomi için de yüzde 2.5 ila 3 büyüme öngördü.
Portföy yöneticisi Saumil H. Parikh raporda, "2013'te karşılaşılan zorluklar ya kendi kendine yok oldu ya da alternatifleri ile üstesinden gelindi" dedi.
Parikh, mali politika sıkıştırılmasının azaltılması ve istihdam piyasası taleplerindeki istikrarlı ilerlemeler ve yüksek varlık değerlemelerinin, reel büyümeyi, mevcut yüzde 1.8 oranından yüzde 2.25-2.75'e çıkaracağını söyledi.
Raporda, konut talepleri ve tüketici dayanıklılığındaki ilerlemelerinin devam edilmesi öngörülürken, gevşek finansal şartların şirketler üzerindeki olumlu etkisinin konut dışı yatırım büyümesinde ufak bir hızlanma ve hanehalkı gelir büyümesinde de bir miktar artış beklentileri de yer aldı.
PIMCO, Euro Bölgesi'nin de 2014'te resesyondan çıkmasını bekliyor. -
4.
0bu araca ilkin hangi hayvan koşulmuştu? fransız arkeologu georges contenau'ya göre, yaban eşeği. o dönemde, bu bölgede at bilinmiyordu ve henüz sözünü etmediğimiz türkler atı ehlileştirmişlerdir.
ortaçağda önemli bir rol oynayacak olan bu ulus, orta asya, doğu sibirya ve mançurya'da yaşamaktaydı. henüz yontma taş çağı'nda yaşayan bu göçebe halkın hayatı, babil ve mısır uygarlığının tam karşıtıydı. ama onların buz gibi ve dümdüz steplerde uzanan ülkeleri, yakın doğu'nun güneşli ve serin vahasının da karşıtı değil miydi? asyalı göçebe halkın hayatı, her çeşit yiyeceğe alışan bu yorulmaz hayvanın, atın sırtında geçiyordu. onu gem'e alıştıran türklerin güneybatı asya'ya akınları sonucunda, bu bölgede atı tanıdı; ilk uygarlıklar, insanlığın bu en soylu buluşunu, paha biçilmez armağanını onlardan aldılar.
koşum kayışlarıyla arabaya bağlanan atla birlikte ilk savaş aracı da doğmuş oldu. antik dünya, arabayı ve atları bu korkunç görünümüyle ilk defa tanıyordu. sonra m.ö. 2.000 yılında mezopotamya'da görülen araba, giderek sami ırkından hiksosların akınıyla mısır'a girince, firavun'un ordusunda, 1917'de ilk müttefik tanklarının alman askerleri üzerinde yarattığı paniğe benzer bir korku yarattı. mısırlılar hayvan gücü olarak henüz öküz ve eşekten yararlanıyorlardı. ancak tecrübeden çabuk ders almayı bildiler. istilâcıları ülkeden atar atmaz bu yeni savaş aracını kullanmaya başladılar. öyle ki, mısır tarihinin en parlak dönemi olan yeni imparatorluk'tan kalan belgeler, firavun'u gelecek kuşaklara savaş arabasının üstünde, bir eliyle dizginleri tutar, ötekiyle de düşmanı yere serer biçimde gösterebilmiştir. -
5.
0Orta Çağ, Avrupa tarihinin geleneksel ve şematik olarak üç bölüme ayrılışında, ortada kalan çağa verilen isimdir. Batı Roma imparatorluğu' nun çöküşü ile başlayıp Rönesans Hareketi ile başlayan bir dönem içerisinde kademeli olarak son bulur. Bu üç çağ: Antikitenin klagib uygarlıkları (Antik Çağ), Orta Çağ ve Modern Zamanlar'dır. Batı Avrupa'nın Orta Çağ'ı genellikle Batı Roma imparatorluğu'nun çöküşü ile ulusal monarşilerin yükselişi, Avrupalılarca denizaşırı keşiflerin başlaması, hümanist canlanma ve 1517'de başlayan Protestan Reformasyon'u arasındaki zaman dilimi olarak tanımlanmıştır. Bu çeşitli değişiklikler Erken dönem Modern zamanın başlangıcını oluşturmaktadır ve Sanayi Devrimi'ne öncülük etmiştir. Ayrıca 1453'teki istanbul'un Fethi sonrası gelişen olaylar ve Avrupa' ya olan etkileri, Avrupa' da Orta Çağ'ın bitişini işaret eder.
-
6.
+1Hıristiyanlıkta Ruh GöçüTümünü Göster
Origen
Augustinus
19. yüzyıl’da doğmuş birçok akım ruh göçü inanışını benimsemiş durumdadır. Bunlar arasında spiritüalistler, okültizmden esinlenen teozofi, antropozofi gibi akımlar sayılabilir. Özellikle teozoflar ve New Age hıristiyanları geçmişteki birçok din ve inanışta ruh göçü kavrdıbının yer almış olduğunu ileri sürerler. Onlara göre, ilk hıristiyanlar reenkarnasyona inanmaktaydı, fakat yanlış çeviriler ve önyargılar bu inanışın yer aldığı metinlerin kaybolmasına veya tahrif edilmesine neden olmuştur.[8] Nitekim II. istanbul Konsilinde bu inanış politik nedenlerle sansürlenmiş ve «heretik» [9] olarak ilan edilmiştir. Politik nedenler arasında, Doğu Roma imparatorluğu ile Batı Roma imparatorluğu arasındaki iktidar çatışması, ilk yüzyıllardaki farklı kiliseler ve patrikler arasındaki güç çatışması ve özellikle Hıristiyanlık öğretisinin henüz hararetli münakaşalar yaşadığı dönemdeki origencilik, monofizizm, nasturilik, ortodoksluk vs. farklı teolojik görüşler arasındaki çatışmalar sayılabilir.[10]
ilk hıristiyanların ruh göçüne inandığını ileri süren teozoflar ve Batılı spiritüalistler incil’lerdeki bazı pasajları da iddialarına örnek olarak gösterirler. «Kilise Babaları»'nın çoğu ruh göçü inanışını mahkûm etmişlerse de, bu inanışa ait birçok imalı söz halen kayıtlarda bulunmaktadır. Örneğin Kilise Babaları’nın en etkilisi sayılan Augustinus «itiraflar»'ında şöyle der: «Söyle bana Tanrım, söyle bana çocukluğum daha önce yaşamış olduğum, önceki ölümümle ayrılmış olduğum bir neslin devamı mıdır? (…) Bu yaşamdan önce neredeydim ey Tanrım, başka bir bedende mi?» Augustinus Contra Academicos diyaloglarında ise şöyle der : "Tüm felsefenin en saf ve en aydınlığı olan Platon’un mesajı sonunda hatanın gölgesini dağıttı ve şimdi özellikle Plotin’de parlıyor. Belki de üstadına benzeyen Plâtoncu Plotin onunla vaktiyle aynı dönemde yaşamıştır ve hatta belki de Platon Plotin olarak yeniden doğmuştur. » [11]
Fakat Teozofların bu yaklaşımı teologlar tarafından, özellikle katolik teologlar tarafından şiddetle reddedilmiştir.
Ruh göçünü kabul eden Kilise Babaları’ndan, üçüncü yüzyılda ölen Origen’den kaynaklanan Origencilik de 553’deki II. istanbul Konsili’nde «anatema»[12] olarak ilan edildi.
Sonuç olarak, öyle görünüyor ki, hıristiyanlığın erken dönemindeki Sethianism ve Valentinus’un Gnostik Kilisesi gibi bazı hıristiyan mezhepleri reenkarnasyonu gerçekten ilke edinmişler ve bu yüzden Romalılar tarafından zulme uğramışlardır.[13]
19. ve 20. yüzyıl’da Hıristiyanlık ile ruh göçünü bağdaştırmaya çalışan girişimler olmuştur. Bu konuda Geddes Macgregor’ın “Hıristiyanlık ve Reenkarnasyon: Hıristiyan Düşüncede Yeniden Doğmaya Yeni Bir Bakış” (Reincarnation in Christianity: A New Vision of Rebirth in Christian Thought) adlı kitabı, Antropozofi’nin kurucusu Rudolf Steiner’in “Hıristiyanlık ve Mistik Hakikat” (Christianity as Mystical Fact) adlı kitabı ve Tommaso Palamidessi’nin, önceki yaşam kayıtlarını edinebilmeye yardımcı bazı yöntemlerin önerildiği “Önceki Yaşamların Hafızası ve Kendiliğinden Hatırlama Tekniği” (Memory of Past Lives and Its Technique) adlı kitabı belirtilebilir. [14] Günümüzde reenkarnasyonu kabul eden birçok hıristiyan kurum ve mezhep bulunmaktadır. Bunlar arasından Christian Community, Liberal Catholic Church, Unity Church, Christian Spiritualist Movement, Rosicrucian Fellowship ve Lectorium Rosicrucianum örnek olarak gösterilebilir. -
7.
-1irciklenme nedir lan
-
8.
+1ideoloji, bilincin ortaklaşılan bu biçiminin edinilmesinde ortak olan ögenin ne olduğunu açıklaması gereken bir kavramdır. Bunu sağlayan ilişki biçimi, yani ortaklaşılan yaşamın biçimi üzerinden girişilen hemen her teorize etme çabası, belirli bir topluluğun ya da grubun ideolojisini tanımlayan dinamiklerin, genel olarak idelojinin dinamiklerine yayılması yanlışı ile malül olmuştur. Bunun birinci ve en genel nedeni, üzerinde ortaklaşılan bir ideoloji tarifinden yoksun oluşumuzdur. Sosyoloji bilimi, gerçekte topluluk ve birey arasındaki bağları araştırdığı ve çözümlediği her noktada genel ideolojinin özel bir tezahürünü açığa çıkarmaktadır.
ilk olarak dikkat edilmesi gereken nokta ideoloji ile ideolojilerin birbirine karıştırılmaması gereğidir. ideoloji bu ayrımda belli bir düşünce formunu ya da bilinç biçimini gösterir; buna karşılık ideolojiler ise, belirli bir anlamda bir araya toplanmış ve çeşitli toplumsal grupların kendilerini ifade etmek için oluşturdukları fikirler/değerler kümesini dile getirir. Ayrımı netleştirmek için ilkini ideoloji, ikincisini ise politik ideolojiler olarak anlamakta fayda vardır.
Kuramsal alanda, ideoloji teorisi olarak bilinen bir bölge mevcuttur. ideolojinin tanımlanmasından işleyiş mekanizmasının belirlenip ortaya konulmasına ve bu yönde diğer düşünce biçimlerinden ayrımlanmasina kadar, çeşitli konu başlıkları bu teorik alanın içeriklerini oluşturur. Kapsamı dolayısıyla ideoloji teorisi oldukça zorlu bir alandır ve bu konuda ortaya konulan çalışmalar her zaman çok katmanlı olmak durumdadır. ideoloji teorisinde, bir yanda epistemolojik sorunsallara öte yandan da değer-yargıları alanına bağlı olarak tartışmalar yürütülmektedir. Çeşitli ideoloji teorileri mevcut olmakla birlikte, en genel anlamda ideolojiye iki yönlü bir yaklaşımın şekillenmiş olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar pozitif ve negatif ideoloji anlayışlarıdır. Pozitif anlayış ideolojiyi olumlu olarak anlayıp onu yadsımazken, negatif anlayış onu bir yanlışlık meselesi olarak değerlendirip yadsır ve ona karşı dogruluk'u çıkarır.