1. 1.
    0
    gezi parkı'ndaki ilk geceden bu yana taksim'deki eylemcilerle beraberim.

    taksim tahrir olur mu olmaz mı tartışmasına girmeyeceğim fakat bir kaç hatırlatmam olacak.

    ağaçlar için başlatılan bu eylemi destekliyorum.
    meselenin ağaçtan hükümet karşıtı dev bir gösteriye dönüşmesini ise makul karşılıyorum.

    çünkü polisin sert müdahalesi etkiye tepki doğurdu.

    ancak ilerleyen günler taksim'deki eylemcilerin tahrir'den ders almadıklarını gösterdi.

    özetlemek gerekirse;

    1- tahrir sivil bir eylemdi. partiler üstü bir yapısı vardı. halktan kabul gördü. ancak taksim kısa bir süre içinde chp'nin menfaat alanına dönüştü. gezi parkı kararının altında imzası olan chp'nin taksim'e sahip çıkması zaten bir tezattı. üstüne kurumsal olarak meydana inmesi sivil bir direniş eylemini parti merkezli kısır bir alana hapsetti. nitekim erdoğan bunu çok iyi kullandı ve %50'lik halk desteğini öne sürerek kendine manevra alanı açmış oldu.

    2- taksim'de aslolan barışçıl bir gösteri olmalıydı. ilk günlerde taksim eylemcileri bunu başardılar. ancak bir kaç gün geçmeden marjinal gruplar taksim'i ele geçirdi. esnafa, yani halka zarar verildi. bütün kepenkler kapatıldı. başta saray muhallebicisi olmak üzere bazı dükkanlar yağmalandı. camları indirildi. kepenklerine zarar verildi. bunların üstüne, "şu dükkan bize sahip çıkmadı, şu bize sahip çıktı" şeklinde ayrıştırıcı bir dil kullanıldı.

    3- arap baharı örneğinde görüleceği üzere bu tarz bir hareketi kitleselleştiren esas unsur medyadır. taksim eylemcileri daha ilk günden "yandaş medya" propogandası yaparak, saat başı da olsa kendileri hakkında haber yapan televizyonları suçladı. polisin alandan çekildiği gün ise bu televizyonların araçlarına zarar verdi. böyle bir noktadan sonra hangi televizyon kanalı böyle bir saldırıya iyiniyetle karşılık verir?

    4- üsküdar iskelesinde dün akp'ye ait, her sabah halka çorba dağıtılan konteyner alkışlar arasında ateşe verildi. akp'nin bazı merkezlerine saldırılar oldu. demokrasi söylemiyle meydana inen kitlelerin bu hareketleri halkı irrite edecek cinstendi. bu şartlarda ilk gün oluşan ve ağaç kesilmesi ve ranta karşı oluşan toplumsal tepki kısıtlanmış oldu.

    5- taşınan türkiye bayraklarında atatürk resminin kullanılması, "türkiye laiktir laik kalacak" sloganı atılmasa dahi olayı direk kemalist-antikemalist noktasına çekiyor. bu tartışmadan galip çıkan her zaman erdoğan oldu. çünkü halkın büyük çoğunluğunun kabul edelim ya da etmeyelim kemalizm antipatisi var. bu yüzden eylemciler illa ki bayrak taşıyacaklarsa ay ve yıldızın olduğu gerçek bayrağı taşımalılardı.

    6- taksim eylemcileri yanlış bir şekilde söylemlerini haksızlıklar üzerine değil, erdoğan'a küfretmek üzerine kurdu. sabahtan akşama kadar erdoğan'a küfrederek istifası istendi. bu da kendi kendini aşağılattıran bir eylemci profili ortaya çıkardı. biz tahrir'de küfür değil feyruz şarkıları dinlemiştik halbuki.

    7- şurası bir gerçek ki, devrimler kontrollü bir zihinle gerçekleşir. tahrir bunu başardı. tunus bunu başardı. yemen kısmen bunu başardı. fakat taksim'de su gibi içki tüketildi. bu da kontrolsüz bir durum ortaya çıkardı. gezi parkı'nın ilk gecesinde "arkadaşlar çok fazla içki tüketip kafayı bulmayın, sabaha kadar bize lazımsınız" anonsu bile yapıldı.

    arap baharını ilk günden bu yana takip eden biriyim. bu açıdan taksim'i anbean izledim. artılarını ve eksilerini dikkatle inceledim.
    eğer hataları minimalize edilseydi ve pasif direniş agresif direnişe dönüşmeseydi, taksim'den bir tahrir çıkarmak mümkün olabilirdi. fakat yukarıda saydığım hatalar şu an için bunu imkansız hale getiriyor.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    0
    çok güzel yazmışsın ama adını görünce böyle bi manipüle ediliyomuş gibi hissettim
    edit:yanlış anlama haklısın yazında ama entry-nick diye bişeyde var hani sağ görüp soldan darbe almak istemem
    ···