taksim maceram

toplanın anlatıyorum...

ben genelde dışarı çıktığımda halı saha, go-kart, sinema, tiyatro vs gibi şeyler yapmaktan hoşlanan bir insanım.taksim, kadıköy gibi mekanlardaki "sarhoş ol, herşeyin takunu çıkar" eğlence anlayışına kendimi hep uzak hissettim.özellikle bu yerlerde kendini görmüş, geçirmiş, hayatı yalayıp yutmuş, zevk sahibi, sanatçı ruhlu, güzel duyguların insanları, iyiyi bilen vs... sanan insanlara büyük bir antipati duyarım.bu insanlara kimisi "genç".kimisi "güzel insanlar" der.ben ise "hipster" demeyi uygun görüyorum.bahsettiğim tipleri özetlemek için bir iki caps vereyim.

http://nationallampoon.co...loads/2010/07/hipster.jpg

http://collegecandy.files...sters.jpg?w=510&h=306

http://desedo.com/_wp/wp-...ds/2008/08/hipsters-1.jpg

durumu biraz daha kavramanız için bir vidyo vericem.

http://www.youtube.com/watch?v=fTLWHg4O2hI bakın bu vidyoda, "mash up" kelimesine dikkat edin.sağ tarafta ilgili vidyolarda da sıkça görüceksiniz.bu vidyolar genellikle phoenix'in lisztomania şarkısına dans edip duran hipster kardeşlerden oluşur, eli yüzü düzgün kameralar tarafından çekilmiş, montajlanıp, ilgili parça ile mash up'lanmıştır.bu onlara göre "sanat"tır.bana göre sanatın kopyasının kopyası...

şimdi birazda bu insanlardan bahsetmek istiyorum.giyimleri, tarzları gibimde değil.özgür iradeleri sonuçta.fakat bunlardan biri ile sohbet ettiğinizde göreceğiniz ilk şey, bunlardaki "mainstream" fobisidir.polo yaka, desensiz, t-shirt giyip.altınada sade bir kanvas veya kot pantolon falan giyiyorsanız.hipsterlar için "çoğunluk"tansınızdır.

bu insanlar hayatlarının her köşesinde farklı, kendine has, mainstream olmayan şeyleri benimsemeyi amaç edinmişlerdir.sevdiği filmleri sorarsanız, en baba eleştirmenlerin bile "sanat değil, zırvalık !" dediği sözde sanatsal,popüler(mainstream) olmayan, çok küçük bir kitleye açılabilmiş filmleri duyarsınız.bu filmi beğenip, benimsemek ona göre toplumdan farklılaşıp, kendini özgü bir birey olarak görmek için yeterlidir.aynı şey müzik içinde geçerli.deneysel yapılan underground her müzik aslında "müzik" bile olamıyor bazen, daha çok gürültü.fakat nerde duysanız bu gürültüleri hop ! ordaaa bir hipster var uzaktaaa !

bu insanların bir diğer özelliği de vintage düşkünlüğüdür.örneğin bu ablamıza bakalım: http://2.bp.blogspot.com/...OtiD7w/s1600/80%2527s.jpg buram buram ciksenler kokuyor değil mi ? müzik, sinema, kitap, moda, yaşam tarzı vs... gibi şeylerde eskiye, bir özlem duyarlar.o zamanlarda yaşamayı dilerler.yirmibirinci yüz yıla lanet okurlar.vintage olan iyidir onlar için.sorgulanamaz, çünkü o vintagedır.

her yerlerinden tezatlık akar bunların.facobooktan internetin 21.yüzyılı yok ettiğini söylerler bunlar.televizyonun zararları ile ilgili düşüncelerini okan bayülgen'den almışlardır bunlar.dünya'daki açlığı, savaşları, adaletsizliği, devletçi baskıyı, sömürüyü, insanların otoriteye mahkümiyetini, güç için güçsüzlerin silinişini görmezden gelip, yitip giden ciksenlere, yetmişlere, jimi hendrix'e ağıt yakarlar bunlar.okumuş cahildir çoğu.

neyse beyler. daha fazla sıfatlar yüklemenin anlamı yok. benim düşümceme göre böle bir topluluk var oralarda. hepsi böle değil belki ama böleside var.ben bu tip insanlara uzak olmak istediğim için sevmem aslında taksimi. taksime gidipte çok fazla takılmışlığım yoktur. işim düşerse yada kafama eserse belki. çok uzatmadan hikayeye geleyim zaten giblenmedik...

yakın bir arkadaşım aradı. akşam ne yapacağımı sordu, bende boşum bir işim yok dedim. bize takılsana dedi.siz kimsiniz dedim. kız arkadaşı, kız arkadaşının bir arkadaşı ve zaten benimde tanıdığım 1 kız, 2 erkekten oluşan bir grup saydı bana. planınız ne dedim. belli değil, bakarız falan diyince, bende yapıcak bir işim olmadığından kabul ettip tamam buluşuruz o zaman dedim. buluşma yeri olarakta beşiktaş sahili ayarlanıldı. saat 19:00 gibi orada olmam lazım.ben saat 17:30 gibi gittim sahile. biraz yürür, otururum orada diye. ölede oldu yürüdüm oturdum. yaşlı bir amca ile güzel güzel muhabbet ettim derken. saat 19:00 oldu.ilk olarak 2 arkadaş geldi. sonra yakın arkadaş, kız arkadaşı ve kızın arkadaşı geldi. yakın arkadaşın kız arkadaşı ile ilk defa tanışıcaktım. kız kısa boylu, zayıf, kısa, kıp kırmızı saçlı, devşirme ray-ban takmış bir kızdı. arkadaşı ise daha uzunca, çekici, sarışın bir kızdı ama bana ilk görüşte soğuk geldi.

hemen oracıkta ayak üstü ne yapılacağı ile ilgili konuşulmaya başlandı.ne olursa olsun tak gibi olacağını biliyordum. zaten kızların ikisini tanımıyorum. diğeride tanıdığım ama pek haz etmediğim bir kız. diğer 2 sapta pek kafa dengim değil. eğlenmekten anladıkları sokak kenarında bira içmek olan adamlar. herkes hep bir ağızdan "taksim ağbi ! dogz star ağbiiii ! peyote !!!" diye sölenip dururken ben iyice kıllanıp sessizce duruyordum. resmen yannanı yemiştim. ulan ne diye kabul ettim ki amk.

o iki sapın çulsuz olduklarını da biliyordum.bir yere gidersek hesabı ortamdaki bir diğer sap arkadaş ben olduğum için bana yıkacakalar çakallar.ama yemezler.biz okulda çorabına yemek parasını saklayan neslin çocuğuyuz ! neyse en son yakın arkadaşım "ağbi sence ben dogz star diyorum" diyince içimden "ananın rahmine kadar yolun var huur çocuğu" desemde dilimden "fark etmez" kelimeleri çıktı.

mekan sorunu çözen binler şimdi de oraya nasıl gideceklerini tartışmaya başladılar. bende "yürüyelim" dedim. ulan demez olaydım "ayyy çok soğuk hayatta olmaz ! " dedi amk amlıları."ağbi olurmu bu havada. yürünürmü o kadar yol !" ulan haysiyetsiz ne demek yürünürmü. niye yürünmiyecekmiş ? sen ananın amından metrobüs ile mi çıktın hayvan ?

sonra kendimi sidik kokulu füniküleri beklerken buldum.her zaman ki gibi ortam turist kaynıyordu. neyse bindik sonunda istiklal caddesi şişhane metrosunun oraya ulaştık. hedefimiz dogz star denilen mekan. aslında fena yer değildir. ordan dogz star'a azda olsa bir yürüme mesafesi var tabi.ben bayıla bayıla zevkten dört köşe yürürken. sarışın kız montunun kenarlarını, böğrüne kadar çekmiş, asık bir suratla üfleye püfleye yürüyor.

ulan bunlar taşıtlı mı doğmuşlar anlamadım ki.nedir yani bu hareket etmeye olan isteksizlik. neyse en sonunda geldik dogz star'a.bir katında dubstep falan çalıyor, üst katında ise vintage falan her türlüsünden güzel müzikler. aslında dubstep seven bir insanım ama arkadaş ortamında oturup dinlenicek müzik değil aga bu.üst kata çıktık.gib kadar yer.bir bar var. masalar, birleşik uzun koltuklar. acayip bir ışıklandırma. saat daha 20:00 civarları olduğundan kalabalık yok.3-5 çift var sadece. barın orda barmen kendine 2 kız ile ortam kurmuş öle takılıyorlar işte.bu bizim 2 saptan biri "evet beyler, bayanlar ne içiyoruz ?" demezmi ! bak kardeşim.ben içki içmeyi babamdan öğrenmiş adamım. nasıl içileceğini bilirim. kontrollü olmasını da bilirim.

içki öle içilmez ciğerim.bir otur soluklan. acelen ne senin ? nedir bu ateş ? yavaş yavaş yaşa kafanı. saat 21:00 kafayı bulup bize yük olucan huur çocuğu. sarhoş insanları da hiç çekemem amk."ben şimdi istemiyorum" dedim. benim yakın arkadaşın kız arkadaşı "ben bir sex on the beach alırım" dedi. kıza uyuz oldum amk. böle bir kelimeleri yuvarlayarak konuşmalar, amy winehouse gibi tavırlar falan. diğer sarışın kızda zaten kedisi ölmüş emo kız gibi sanki her an biri saldırabilir gibi tuhaf tavırlar. diğer kız ise emekli apartman müdürü gibi tavırlar ortamın anaç teyzesiymiş, sağ duyulu ablamızmış gibi hareketler.2 sapta ortamdan ne düşürürsem kardır mottosu ile güdümlü füze gibi süzülüyorlar ortamda.

up up up up beyler yazmasak mı napsak ?

giblenmeyincede insanın yazası gelmiyor ama.

up up up up up

ulan o kadar yazdım hepinizi hipsterlar gibsin emi.

@13 oku bin oku ne kaybedicen bak ne tespitler yaptım.

beyler valla gibiş sokuş yok diye böyle yapıyorsanız ayıp lan belki gibiş yok ama kavga olucak yaralanma olucak.

up up up up

ulan yine giblenmedik iyimi

@19 gizli ipne olduğumu çıkardıysan amk senin.oku sen herşey gibiş sokuş değil azizim.

ulan valla bir yazı yazmaya gelmiyor.am züt meme yazsak şimdi ooo oo.

bak bunun giblenmemesi içime oturdu. huur çocukları.

@24 bak senin için edicem yavrucum.