/i/Siyaset

Saygı Çerçevesinde Özgür Siyaset Platformu
  1. 1.
    +33 -15
    sadece mezopotamya'nın değil Çin, Hindistan, Iran, Anadolu ve Avrupa medeniyetlerinin HEM KURUCUSU HEM ASLi IRKIDIR
    AVRUPALILARIN ATALARI iNDO GERMENLER DEĞiL TÜRKLERDIR.
    Bu gün Hürriyet gazetesinde yayınlanan Ömer erbil tarafından hazırlanan bir Haber kamuoyunda etki uyandırdı.
    Bu haberde BEŞiKTAŞ’ta Barbaros Bulvarı’nın hemen yanında süren metro istasyon inşaatında çıkan buluntular istanbul tarihini değiştirecek bilgileri gün ışığına çıkardı. Metro kazısında şu anda yaklaşık 3 bin 500 yıllık, istanbul’un en eski mezarlığı kazılıyor. Şimdiye kadar 35 mezar tespit edildi. Kuzey Karadeniz step kültürüne yani eski Türk ve Altay kültürüne ait kurgan tipi mezarlığın ortaya çıktığından bahsediliyor, mevcut bulgular ışığında tarihlemenin son tunç çağı ile demir çağının başlangıcı (MÖ 1200 - 1500) olduğu düşünülüyordu.
    Haber üzerine Türk tarihinin M.Ö. Mete Handan başladığı şeklinde yanlış bilgilendirilen Türkçü gençlerimiz tarafından yoğun sorular gelmeye başladı.
    Halbuki Biz 40 yıldır Türklerin M.Ö.8000 itibaren Kadim Asya, Anadolu, iran, Mezopotamya ve Avrupa Medeniyetlerinin kurucusu olduğunu ayrıntılarıyla anlatıyorduk.

    Dünyada en saf ırk Türk ırkıdır. Ancak Türkler kadar kendi ırkının meydana getirdiği topluluklardan veya sözde milletlerden ihanet görmüş başka bir ırk yoktur.
    Mezolitik dönemin sonlarında, Neolitik dönem başlarında Avrupa’nın ingiltere gibi bir kısmı henüz buzul çağından çıkamamıştır. Avrupa’nın Buzul çağından çıkan kısımlarında ise incin ve küçük topluluklar halinde taş çağının en ilkel dönemini yaşanmaktadır.

    Türkler ise Asya'da büyük kitleler halinde yaşamaktadır. Hayvanları ehlileştirmiş, Bitkileri ve tahılları tarımda kullanır hale gelmiş, Isınmalar sırasında suyu daha verimli kullanacak kanallar açarak kurdukları şehirlerde döneme göre emsalsiz bir yaşantı sürmektedirler. Aral'dan Hazar'a bitişen göller kurumuş, bol su veren nehirler zamanla küçük dereler haline gelmiş, sıcaklık arttıkça kısmi çölleşmeler ortaya çıkmıştır. Bu arada nüfus artmış, Türk toplumundaki yeni yerlere göç etme arzusu da eklenince Asya’daki yoğun Türk nüfusu, dünyanın diğer yörelerinde henüz incin küçük topluluklar halinde yaşayan insanların arasına akmıştır.
    Türklerin gittiği bu yörelerde yaşayan henüz ilkel toplum yaşantısına bile yeni yeni geçmekte olan, ancak medeniyetten haberi bile olmayan insan toplulukları bir anda Batılıların Ari dedikleri, Beyaz ırkın en üstün özelliklerine sahip insanlarla karşılaşmışlardır.

    Mezopotamya ve Avrupa'da ortaya çıkan kalıntılarından anlaşıldığına göre Türkler onlara ön ayak olmuşlar onları eğitmişlerdir. ihtiyar dünyamız bu günkü modern yaşamın temeli olacak gelişimleri, mimari, hukuk, şehircilik matematik, geometri, biyoloji, eczacılık, tıp vd. gerekli tüm bilgi ve eğitimi Türklerden almıştır.
    Yaşdıbının büyük bir bölümünü adadığı eski çağlar mimarisi çalışmalarının sonunda Ünlü Bilimadamlarından Fergusson, "6000 yıl önce Avrupa’da Aryanların değil, Asya kökenli Turanlıların egemen olduklarını; Kristof Kolomb’dan çok daha önce Bering Boğazı’nı geçerek Amerika kıtasını keşfetmiş olan bu Asya kökenli Turanlıların, kendi gelişmiş uygarlıklarını ve inançlarını, binlerce yıl önce, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Avrupa ve Amerika kıtası dahil bütün dünyaya yaydıklarını" bilimsel kanıtlarla gözler önüne serecek, "Aryan Irkçılığına karşı Turan Irkını yücelttiği, Avrupalının atalarının Hint-Avrupalılar değil Turanlı Türkler olduğu"nu savunduğu çalışmalarından dolayı, "ingiltere Kraliyet Mimarlar Enstitüsü"nce (Royal Institute Of British Architects-R.I.B.A) Altın Madalya ile ödüllendirilecekti.

    Londra’da yayımlanan "Tüm Ülkelerdeki Doğal Taş Anıtlar" (Rude Stone Monuments In All Countries) eserinde yazdığı 1 Aralık 1871 günlü önsözde "Turancı" James Fergusson; ingiltere, irlanda, iskoçya, iskandinavya, Kuzey Almanya, Fransa, ispanya, Portekiz, italya, Cezayir, Libya, Akdeniz Adaları, Malta, Sardunya, Balearic Adaları, Batı Asya, Filistin, Sina, Arabistan, Anadolu, Çerkezya, Asya çölleri, Kabil, Hindistan, Kuzey Amerika, Orta Amerika ve Peru’daki bulunan 234 taş anıtı ve gömütü irdelediği bu basımını; irlanda konusunda Sir W. Wilde, Eugene Conwell ve Mr. Moore’un, iskoçya konusunda Edinburg’lu John Stuart ve Sir Henry Dryden’in, isviçre konusunda Prof. Save ve Mr. Hildebrand’ın, ispanya konusunda M. Riano ve Sir Bartle Frere’in, Malta konusunda C. Collinson’un, Madras konusunda Mr. Walhouse’un, Bombay konusunda Mr. Burgess’in görüşleri ve katkılarıyla oluşturduğunu bildiriyor.

    Turan ırkının ve kültürünün bin yıllar önce tüm dünyada ve özellikle de Avrupa’ya egemen olduğu görüşünde yalnız olmadığını duyuruyordu. Binlerce yıl önce Avrupa topraklarında ilk mimari yapıtları, dolmenleri, tümülüsleri, kurganları inşa edenlerin Hint-Ari ırktan (Aryanlar) olmayıp, Türkçe konuşan Turanlılar olduğunu savunan Fergusson; bu savını, taş yapıların kurulduğu yerlerin adlarının, sonu "ak" sesiyle bilen Türkçe kökenli sözcükler olduğunu göstererek kanıtlamıştı.

    Avrupa’da her nerede binlerce yıl önce dikilmiş taş anıt ve gömüt varsa, o yerlerin adları ezici çoğunlukla sonu "ak" sesiyle biten Türkçe sözcüklerden oluşuyordu. M. Bertrand’ın 1864’te Fransa’nın 31 yöresinde tespit ettiği 2225 dolmenin 517’si, adlarının sonu Türkçe "ak" ile biten yerlerde bulunmuştu. Yer adları üzerinde yapılan bu çalışma titizlikle sürdürüldüğünde, binlerce yıl önce kurulmuş dolmenlerin bulunduğu daha çok sayıda yer adının Türkçe olduğu ve Avrupa’nın Hint-Hint Avrupalılar öncesi Asya’dan gelen Turanlı Türklerin yurdu olduğu gerçeği ortaya çıkacaktı.

    Hem dilbilimsel, hem tarihsel kanıtlarla Avrupalının atalarının Turanlı Türkler olduğunu savunan Fergusson, onları "Dolmenler inşa Eden Turan Irkı" (özgün ingilizce metinde, aynen; "Dolmen building Turanian race") ve "damarlarına Turanlı kanı bulaşmış bir ırk" (özgün ingilizce metinde, aynen: "a race with any taint of Turanian blood in their veins") sözleriyle niteliyordu.
    AVRUPALILARIN ATALARI iNDO GERMENLER DEĞiL TÜRKLERDiR.

    H.C. Rawlinson, Medlerin ve Sakaların bugünkü ispanya'ya kadar hakim olduklarını ve bunun için de ispanya'nın eski çağlardaki adı "Iberia" sözünün, Sakaların meşhur boyu Avar (Abar ) adının bozması olabileceği üzerinde de durmuştur.
    Marcellin Boule (1861-1942), Avrupa’ya medeniyeti Asya’dan göç eden brakisefallerin getirdiğini, ancak bu brakisefalleri beyaz derili Alp adamı ve sarı derili Moğol ırkı olarak ikiye ayırarak ve medeniyetin inşasında bu beyaz brakisefalleri anahtar rol oynadığını ileri sürmüştür.
    Prof. Dr. Eugene Pittard 1911 yılından itibaren Türk ırkı üzerinde yoğunlaşıyor, arkeolojik bulgulardan antropolojik sonuçlar çıkararak Orta Asya-Anadolu Türklüğü arasındaki bağlantıyı bilimsel olarak kurmak üzerinde çalışıyordu.
    Örneğin Hititlere ait höyüklerden çıkan iskeletler inceleniyor, karşılaştırmalar yapılıyor ve bundan birtakım sonuçlar çıkarılıyordu.

    Dönemin genetik bilimi yerine arkeoloji ve antropoloji bilimi, Batı'dakinin aksine emperyalist, sömürgeci amaçlar için değil, tam tersi antiemperyalist bir dava uğruna kullanılıyordu. Üstelik çıkan sonuçlar, Batı tezlerine kendi silahıyla vurma şansını veriyordu.

    Pittard'a gore Etiler'den Selçuklu'ya, Selçuklulardan Osmanlılara, Osmanlı'dan da günümüz Türkiye Cumhuriyeti'ne Anadolu'da tek bir antropolojik ırk yaşamıştı.
    Bu ırkın özelliği de yapılan kafatası ölçümleriyle sabittir ki büyük oranda brakisefal kafa tipine sahip olmasıydı.
    Öne sürülen teze göre brakisefallerin ana yurdu da Orta Asya'ydı. Orta Asya'nın kadim dönemde, bölgesel olarak dışa kapalı izole bir yapısı olmasından dolayı burada tek bir "antropolojik ırk" yaşamıştı ve bunlar da Anadolu'ya gelen, geliştirdikleri teknik ve yarattıkları medeniyeti Anadolu'dan Avrupa'ya taşıyan insanlardı.

    Pittard’ın batı merkezli tarih tezine aykırı görüşleri tüm dünyada yankı bulmuştur. hatta "Eugenisme" adıyla yeni bir bilim dalı olarak Avrupa’yı ve Türk aydını’nı etkilemiştir.
    Pittard, Türkleri ve Türk dünyasını iyi tanıyordu. Batılı ırkların üstün, Doğulu ırkların geri olduğu görüşüne katılmıyordu; tam tersine, doğulu Türklerin de ileri olduğuna inanıyordu. bu inancını da hiç çekinmeden her yerde dile getiriyordu.
    Lozan görüşmeleri sırasında ingiliz başbakanı Lloyd George‘un:"Türklerin, şimdi hak istedikleri Anadolu’da nesi var? Orada medeniyet vegibası olarak ne kalmışsa, Yunan’ın, Roma’nın, Bizans’ındır. Türklerin Anadolu’daki evleri sazdan ve kerbinten, harabelerden ibarettir. şimdi böyle bir alemi veya onun güzel parçalarını Türklere nasıl bırakırsınız?"
    Demesi üzerine Eugene Pittard, Cenevre’nin ünlü bir gazetesinde Lloyd George’a şu tarihi cevabı vermiştir:
    "Efendiler, Konya’daki ince minarenin kapısı ile, istanbul’daki muhteşem Süleymaniye’nin kubbelerini yapan millete karşı, böyle söylenemez. Haddinizi biliniz…"
    ···
  1. 2.
    +1
    Uzun yazi var tutar
    kör oldum
    ···
  2. 3.
    0
    doğru bilgiler.
    ···
  3. 4.
    0
    Rez okuyacağım
    ···
  4. 5.
    0
    Rezerved
    ···
  5. 6.
    0
    N diyo la bu ama biraz okudum hakli suku
    ···
  6. 7.
    0
    Rezerved
    ···
  7. 8.
    0
    Rezzzzzzzzak
    ···
  8. 9.
    0
    Reserved
    ···
  9. 10.
    0
    Yaşasın Irkımız
    Çine bedel kırkımız.
    ···
  10. 11.
    0
    Rezervasyon
    ···
  11. 12.
    0
    Rizörvıd
    ···
  12. 13.
    -4
    Ammına koyim bıkmadınız mı herkesi türk yapmaktan
    ···
  13. 14.
    0
    Rezervasyon
    ···
  14. 15.
    +1
    Emek var şuku
    ···
  15. 16.
    0
    Rezzer okuyacam
    ···
  16. 17.
    +1
    Rezerve ins devami gelir
    ···
  17. 18.
    0
    rizörrvid
    ···
  18. 19.
    0
    Çugu atanlar niye attığını açıklasın.
    ···