-
1.
+7 -3ateist = a
müslüman = m
a= isa suyun üstünde yürüdü mü
m= tabi ki yürüdü
a= musa denizi yardı mı
m= tabi ki yardı
a= melekler cinler vs?
m= tabi ki hepsi gerçek
a= evrim teorisi?
m= lan biraz gerçekçi olun amk hiç öyle şey olur mu? inandığınız şeye bakın amk bu ateistler niye bu kadar mantıksız
the end -
2.
+4 -1@2 "kuran'da bi ayet zaten evrim teorisine işaret ediyodu" demeye başlayacaklar günün birinde
-
3.
+4 -1@4 teori nedir bilmiyosun, en iyisi senin aracılığınla başkalarıda öğrenmiş olsun
ilkokul seviyesinde anlatıyorum hazır ol
tavşanları gözlemliyosun diyelim
gördüğün tavşanlar beyaz renkteydi
başkar yerleri gezdin durdun ve bugüne kadar gördüğün bütün tavşanların rengi beyazdı
beyaz dışında bir rengi olan tavşan görmedin
gerçek: beyaz renkli tavşanlar vardır
teori: bütün tavşanlar beyaz renklidir
1 tane beyaz renkli olmayan tavşan gösterebilirsen eğer "bütün tavşanlar beyaz renklidir" teorisi çöker
ama beyaz renkli tavşanlar olduğu gerçeği değişmez, teori geliştirilir
bilimsel teori senin o mahalle ağzıyla kullandığın "bu konuda bi teorim var" ile aynı anlama gelmiyo tamam mı küçük huur
sen nasıl olsa okumazsın bu yazdıklarımı ama en azından 1 kişi okur faydalanır -
4.
+1evrim su zütürmez bir gerçektir ama evrime inanmamanız evrimin gerçek olup olmadığını değiştirmez
edit: evrimden anladığı sadece insan-maymun olan birisiyle zaten tartışamazsın -
5.
+1@29 şu entryden sonra bu adamı ciddiye alan adamı bile ciddiye almam lan.
senin okulunu tatil diye kapatan milli eğitimin dıbına koyayım. toplayacaksın bu dıbına kodumun liselilerine vereceksin gazı.
dıbına kodumun liselisi ya. -
6.
+1evrim big bang vs yok diyen cahilliğinden yok diyordur bütün bunlar var var ama birde ona hareket veren bir yaratıcı var bütün bu kabiliyetleri yaratan tasarlayan bir yaratıcı var.
-
7.
+1@1 güldürdün amk güzeldi
-
8.
+1@25 sen heralde ateist bir memlekette doğdun ki ateist olmuşun ahahahaha
-
9.
0adama bak gitmiş bana mutasyon örnekleri atıyo amk. geliyor binlerce faydalı mutasyon var diyo. ilk olarak faydalı mutasyon dediğimiz genetik değişikliğin “genetik bilgi artışı”nı sağlaması gerekir. yani önceden var olmayan bir gen bilgisi(ve fenotipini) üretecek. çünkü bildiğimiz kadarıyla ilk hücrenin genetik hacmi çok azdır. daha az kompleks olup daha çok gene sahip canlılar olsa da bu bazı özel şartlarda böyledir. genel anlamda bir özelliğin kazanılması durumu “gen artışı” sayesinde mümkün olur. burayı okumadın heralde amk .Tümünü Göster
@39 sende bunu oku kardeşim
Charles Darwin'in ileri sürdüğü Evrim teorisi temelde bütün canlıların ortak bir atadan geldiğini iddia ederken, anahtar bir kavram olarak "türleşmeyi" savunur. Yani canlılar kademeli olarak ortak bir atanın çocuklarıdır. Bütün canlılar bu teoriye göre aynı sülalenin fertleri konumundadır. Günümüzde geliştirilen Evrim Ağacı modeli(1) canlıları tek bir ortak ata konseptine göre sınıflamaktadır. Canlıların sınıflaması sistematik olarak ilk defa Linneaus tarafından 1753'te, 6000 bitki kaydedilerek yapılmıştır(2) ve o zaman 10.000 tür(species) olduğu tahmin edilmişti. Günümüzde bilim adamlarının yaptığı çalışmalar, kataloglanan 1.3 milyon tür olduğunu, 8.7 milyon tahmini tür sayısı olduğunu ve sürekli bu rakamın arttığını göstermektedir(3). Mevcut bütün türlerin dinamik olarak kataloglandığı en güncel kayıtlardan birisi Bisby, Roskov, Orrell, Nicolson, Paglinawan ve ark. tarafından geliştirilen 2010 yapımı bir taksonomidir(4). Her ne kadar "tür" denilen ve sınıflamanın en küçük birimi olan nesne önceki bilim adamları tarafından mutlak bir sınıf olarak görülse de, günümüzde bu düşünce revize edilmiştir.
Biyolojik Tür kavrdıbını ilk defa "üyeleri kendi aralarında üreyebilen, kısır olmayan döller meydana getiren ve diğer türlerle üreyemeyen populasyon grubu" olarak tanımlayan biyolog Ernst Mayr'dır(5). Türler kendi aralarında verimli döller verebilirken, diğer türler ile verememektedir. Bu tür tanımının dışında Filogenetik tür tanımı ve Morfolojik tür kavramı gibi farklı sınıflamalara sebep olan(6) görüşler de dile getirilmiştir. Stephen Jay Gould(7) ve birtakım biyologlar "tür" gibi mutlak kavramların doğada olmadığını ve bunların "pratik fayda" veya "isim" olduklarını söylemişlerdir(8). Örnek olarak fosillerin hangisinin kiminle üreyip verimli döl ürettiğini anlayamayız. Bu yüzden fosillerin hangisinin hangi türe ait olduğunu bilemeyiz. Bu da "biyolojik tür" tanımını fosil bakımından kullanışsız yapar, ancak "biyolojik tür" tanımını yanlış yapmaz. Çünkü deneysel veriler ve gözlemler tür olarak "isimlendirdiğimiz" canlıların birbiriyle gerçekten verimli döller veremediğini göstermektedir. Bakteriler "konjugasyon" ile ürediği için onları tür sınıfına sokamayabiliriz, ancak bu "biyolojik tür" tanımının bize sağladığı verinin yanlış olduğunu göstermez. Çünkü bu kritere göre tanımladığımız türlerin birbiriyle üreyebildiği, verimli ve kısır olmayan döller üretebildiği bilinmekte ve tür dışındaki canlılarla üreyemediği, ürese bile kısır oğullar ürettiği ve hatta kısır olmayan bir oğul üretirse bile onun çocuklarının kısır olduğu verileri mevcuttur. Aynı zamanda "tür" ifadesini "biyolojik tür" olarak aldığımızda türdışı üreme faaliyetlerinin sınırlandığını gösteren prezigotik(üreme öncesi) ve postzigotik(üreme sonrası) veriler vardır.
Aynı tür olmayan canlıların üremesine engel olan 1. Prezigotik engeller: Habitat(yaşanılan çevre farklılığı), Davranış farkı(üreme ritüellerinin olmaması), üreme mevsimi farkı, üreme organı anatomisinin farklılığı, üreme hücresinin uygunsuzluğu; 2. Postzigotik engeller: kromozom uyuşmazlığı sebebiyle embriyolojik ilerlemenin bozulması, canlının ölmesi, canlı yaşasa bile verimsiz(kısır) olması, verimli olsa bile çok güçsüz ve hastalıklı olması gibi engeller mevcuttur(9). Biyolojik tür kavrdıbının gözlemsel temellerini oluşturan bu veriler canlıları anlamada önemlidir. Zira türleşmenin mümkün olduğu düşüncesini anlamlandırmak için türlerin ne olduklarını bilmek gerekir.
Canlılığın tarihine Evrim varsayımı ile bir yolculuk yapalım. insanın ve şempanzenin ortak atası, bu atanın ve tavşanın ortak atası ve bu ortak atayla kurbağanın ortak atası şeklinde bir dallanma içeren Evrim Ağacı modelinde geçmişe doğru gitmiş oluruz. Geçmişten şimdiye doğru hareket ettiğimizde her bir nesil silsilesinden sonra türleşme, yani tür değişimi olmalıdır. Çünkü kurbağamsı bir ilk ata iken, şimdi insana dönüşmemiz için birbiriyle üreyemeyen türlere dallar veren bir ağacın kökü olmalıyız. Richard Dawkins bu sorunu çözmek için bir hayali deney önermiştir(10). Dawkins'in deneyine göre bizim ilk atamıza kadar şeceremizi çıkarmak için bir zaman makinası kullanmamız gerekiyor. Baba, dede, dedenin babası diye tek tek geriye doğru gittiğimizi ve her birisinin bir fotoğrafını çektiğimizi düşündüğümüzde 185 milyon sene öncesine gidersek toplam 6 km civarında yan yana dizilmiş fotoğraflar olur ve Dawkins, son fotoğrafın bir balık olacağını söylemektedir. Öte yandan Dawkins, hiçbir türün çocuğunun kendi türünün dışında bir canlı olmadığını da eklemektedir. Yani hem her canlı bir önceki atasıyla aynı tür olacak, hem de bu silsileyi takip ettiğimizde türümüz değişmiş olacaktır. Şöyle bir düşündüğümüzde, bizim türümüz ile babamızın türü aynıydı. Babamızın türü ile dedemizinki de öyleydi; yani dedemizle bizim türümüz aynı idi. Aynı şekilde bunu zütürürsek bütün geçmişteki atalarımızla aynı türde olmuş oluruz. Türleşmenin olabilmesi için muhakkak bir yerde bir "tür kırılması" olması gerekir. Çünkü babamız nesli ile türdeşiz ve üreyebiliriz, dedemiz de dahil, onun dedesi de dahil ve onun 7 derece dedesi de dahil... Sonuçta her nesil ile türdeş oluyor isek, türleşme nerededir? Şayet bir yerlerde tür kırılması mevcut olursa o zaman Evrim dallanması mevcut olabilir. Ancak ikinci bir sorun daha vardır.
Önce ilk sorunda bir şeyi netleştirmemiz gerekir. Bir türün(anne veya baba), kendi anatomisinin aynısını ürettiği kesindir. Yani üretilen çocuk ebeveynle aynıdır ve Dawkins'in fotoğraf silsilesinde herhangi iki fotoğraf(baba-oğul-torun) çok benzer. Şayet bir değişim veya evrim olacaksa, bu babadan farklılaşan bir çocuk anldıbına gelmelidir, zira başka şansı ve yöntemi yoktur. O halde küçük bir mutasyon geçirmiş olduğunu düşünebiliriz; ve bu mutasyonların -varsayalım ki- birikmesi ve türleşme yolunda yeni özellikler kazandırması söz konusu olsun. O halde bu mutasyon birikimi ve genetik değişiklik seviyesi bir raddeye geldiğinde bu canlı türün dışına çıkacaktır. Denilebilir ki, "tür" kesin bir kavram değildir ve mutlaklık ifade etmez; sadece bir isimdir. Ancak şu unutulmamalıdır ki, "üreyip verimli döl verme" özelliği anlamında kullandığımızda "tür dışı"nı da buna göre kullanmaktayım. Yani bu mutasyonların sonucu "babasının türüyle verimli döl verememe raddesi"ne varmak söz konusudur. Bu şekilde Dawkins'in ilk tezi, yani "her oğul babasının türündedir" varsayımı hatalıdır. Ancak Dawkins'in kanaatimce bu hatayı yapmasının sebebi, ikinci sorundan kaçınmak olsa gerektir; bu sorun da ilk sorunun çözümünün yarattığı sorundur. Diyelim ki, oğul döl babanın türünden çıktı ve türleşti. Önceki ifademizle, Evrim sürecinde bir türün diğerine dönüşmesi hadisesindeki "kilit" tür kırılmasının tam sınırının bir "baba-oğul" arasında olmak zorunda olduğu sonucumuz hasıl oldu. Bunun anlamı, babanın türü ile oğulun türünün farklılaşmış olmasıdır. Yani babanın populasyonu içindeki tüm canlılar ile oğul çiftleşemez. Bu şekilde çocuğun üremesi imkansızdır ve Evrim'in "türleşme" hadisesinin devamı gelemeden çocuk yok olur. Türleşmenin devam edebilmesinin şartlarını düşünebiliriz.
Çocuk türleşmiş, genlerinde birikmiş mutasyonların onu "tür dışına" çıkaracak seviyesine ulaşmıştır. Neslinin devdıbının gelebilmesi için onun gibi türleşmiş bir canlı olmalıdır. Onun gibi türleşmesi de yetmemekte ve onun türüne türleşmesi gerekmektedir, çünkü aynı tür olunmadıkça verimli döl üretme imkansız hale gelecektir. Kimse türleşmezse, çocuk babasının populasyonundan farklı bir tür olduğu için, babasıyla aynı tür olan kimseyle verimli döller veremeyecektir. Sonuçta türleşmenin tek meyvesi olan biricik çocuğumuzun nesli son bulacak ve evrimin halkası başlamadan kopacaktır. Çocukla aynı anda, karşı cinsten, aynı türe türleşen bir canlı olsa bile; onunla çiftleşebilme ihtimali, çiftleşmeden verimli döl olma ihtimali ve daha evvel saydığımız prezigotik/postzigotik pek çok üreme engeli bu "türleşmiş neslin" devamlılığına engeldir. Sonuç olarak Evrim teorisinin temel tezi olan "türleşme" hadisesinin hem gerçekleşip hem de devam etmesi teorik olarak mümkün görünmemektedir. -
10.
0@28 bak bakalım oraya büyük ihtimal diye belirtmiş miyim belirtmemiş miyim?
adamı böyle züt ederler
hadi şimdi koş editle entryini puahahahahahah
şaka lan şaka boş editleme
http://imgim.com/afrikaliiii.jpg
pauauahahhaa -
11.
0
-
12.
0simonella mesaja bak
-
13.
0Richard Dawkins, Gerçeğin Büyüsü, Neyin Gerçekten Doğru Olduğunu Nasıl Biliyoruz?, Kuzey Yayınları, Çev. istem Fer, 2012, syf. 32-53.
Stephen Jay Gould, Darwin ve Sonrası, Doğa Tarihi Üzerine Düşünceler, Tübitak Popüler Bilim Kitapları, syf. 249.
Carl Linneaus, Species Plantarum, 1753. Kitabın orijinaline ve bitkilerin sınıflamasına şuradan erişilebilir: http://www.botanicus.org/title/b12069590 -
14.
0akrostiş şiir sandım am am diye okuyorum
-
15.
0reserved
-
16.
0@29 ne editliycem amk belirtsen ne olur belirmesen ne olur benim neden müslüman olduğumu zaten ben biliyom şimdi yazsam buraya onada bişey uydurcan sırf muhalefetsin amk :d ayrıca evrim vardır ama teorisi tartışılır madem öyle sana bi metin atayım oku bunuTümünü Göster
Evrimcilik düşüncesinin karakteristiği tüm canlıların ortak bir ataya sahip olduğunu iddia etmesidir. Canlıların tamdıbının genetik olarak kodlanmış bilgi sistemi olduğu yakın zamanda tüm detayları ile keşfedilmiştir. Bu açıdan baktığımızda canlıların evrilmesinin genetik düzeyde olması gerektiği gerçeği ile karşılaşırız. Yani daha hiç canlı yokken, 3.6 milyar sene evvel öyle bir değişiklik olmalıdır ki, genetik bilgi üretilmelidir. ilk olarak nasıl bir hücre DNA’sı veya daha farklı bir bilgi sistemi oluştuğu sorusunu es geçelim. En eski bilinen hücrenin günümüz bilimine göre 3.6 milyar sene öncesine ait olduğu tespit edildiğine göre şimdiye kadar var olan tüm canlıların da ondan evrimleştiğini düşünürsek bu bilgi artışını açıklamak zorunda kalırız. Yani elimizin, kolumuzun, gözümüzün bilgisi genetik sistemimizde vardır. Ancak ilk hücrede bunlar yoktur. Bunlar Evrim’e göre bin yıllar süren süreçte oluşmuştur. Peki oluşabilmesi çok yavaş olduğuna göre gerekli olan şey nedir? Tabi ki, genetik bilgi artışı. Yani yeni ve olmayan bir bilginin bir şekilde var edilmesi veya olması. Genetik bilgide değişimlere veya bozulmalara “mutasyon” denir. Ancak bilinen mutasyonların tamamı canlının sistemini bozar. Çünkü zaten var olan bir sistem vardır. Sisteme yararlı olan, bilgiyi arttıran, yeni bir işlev kazandıran, önceden olmayan bir özelliği var eden bir değişiklik olursa buna “faydalı mutasyon” diyeceğiz. Faydalı mutasyon var mıdır? Evrim’in olabilmesi için binyıllar boyunca sayısız faydalı mutasyon varsaymak zorundayız. Ancak “gözlemsel olarak tespit edilmiş” bir faydalı mutasyon örneği var mıdır? Evrim Teorisi’nin bilimsel bir tez olabilmesi için bunun gibi “teorik düşünceyi teyit edici” deneysel desteklere ihtiyacı vardır. Eğer faydalı mutasyon hiç yoksa Evrim Teorisi’nin öngördüğü gibi “doğal seçilme”nin bir işe yaraması mümkün olmaz. Çünkü ortada seçilecek canlılar oluşamaz. Önce seçilecek canlıların oluşması gerekir, oluşması için de “canlıların bilgisinin” genetik olarak oluşması gerekir.
Evrim Teorisi ile ilgili yayınlarda birçok “faydalı mutasyon” örnekleri listelenir. Ancak faydalı mutasyon ile zararlı mutasyonu birbirinden nasıl ayıracağız? Herhangi bir mutasyonu işaret edip, bu faydalı mutasyondur dendiği zaman o mutasyonun faydalı hale gelecek hali yoktur. Bunun belirli bir tanımı olmalıdır. Mesela insan ile balık Evrimciliğe göre akraba olduğu için zamanında balık gibi olan bir ata canlının genetik değişim geçirmesi ile insan ve günümüzdeki balık canlıları oluşmuştur. Biliyoruz ki, balık ve insanın yapısı çok farklıdır. Yani balığın geninde onu insan yapana kadar birçok değişiklik olması gerekir. Bu olurken mesela idrar sistemi “amonyak atmak yerine” insandaki gibi “üre atan sistem”e dönüşmelidir. Yani sistemi olduğu gibi değiştiren bir mutasyon silsilesi olması lazımdır. Çünkü balığın sistemi zaten suya insan kadar ihtiyacı olmadığı için ortama uygun şekilde amonyak atan sistemdir ve yapısına uygundur. insanın sistemi de su tasarrufu yapan, biraz daha az tokgib madde olan üre maddesini atacak şekildedir. Bu sistemin bilinen pek çok detayları; organ sistemleri, özelleşmiş çok karmaşık dokuları vardır. Olduğu gibi hepsinin değişmesi “önceki sistemin bilgileri silinirken, diğer sistemin yazılması” işlemlerini gerektirir. Yani genlere yeni sisteme ait “işlevli genler” oluşmalıdır. O halde mutasyonlar bir bilgi katmalı. insan gibi göreli olarak çok kompleks bir canlıyı deneylerle test etmek mümkün olmadığı için bu tür Evrilme olayları bakterilerde veya genetik hacmi düşük diğer canlılarda test edilebilir. Bu yüzden Deneysel Evrim adı altında çalışmalar yürütülür. Şimdi faydalı mutasyon örneğinin bu bilgiler ışığında nasıl olması gerektiğini saptamaya çalışalım.
(1) ilk olarak faydalı mutasyon dediğimiz genetik değişikliğin “genetik bilgi artışı”nı sağlaması gerekir. Yani önceden var olmayan bir gen bilgisi(ve fenotipini) üretecek. Çünkü bildiğimiz kadarıyla ilk hücrenin genetik hacmi çok azdır. Daha az kompleks olup daha çok gene sahip canlılar olsa da bu bazı özel şartlarda böyledir. Genel anlamda bir özelliğin kazanılması durumu “gen artışı” sayesinde mümkün olur. (2) ikincisi, gen artışı canlıya rekabet, ortama uyum sağlama, üreyebilme açılarından fayda sağlamalıdır. Yani genetik olarak bir genin rasgele artışı, ikiye katlanması(duplikasyon) gibi durumlar sonucu hücre veya canlı zarar görebilir. Mesela insanda 16. Kromozom her hücrede iki adet olmasına rağmen, bazı genetik bozukluklarda bu üçe çıkar ve Trizomi 16 adı verilen bir hastalık meydana gelir. Bu bozukluğu taşıyan canlı doğmadan ölür ve insandaki en sık trizomi şeklidir. Yani gen artışı olmasına rağmen, hem bilgi artışı yok, hem de fayda yoktur. Bizim aradığımız ve olduğunu ispat etmeye uğraştığımız mutasyon şekli olan faydalı/fonksiyon arttırıcı mutasyonun bu özelliklere sahip olması gerekir. Peki deneyler ve şimdiye kadar gözlenmiş canlılar arasında böyle bir faydalı mutasyon örneği var mıdır? Bu konuda bilinen en ünlü deney Lenksi deneyidir. Yaklaşık 30 sene süren ve bakterileri 50.000 nesil kadar üretip genetik değişikliklerini inceleyen bu deneyde Richard Lenski bir “mutasyon” saptamıştır. Bu da bakterilerin önceden sitrat tüketmemesine rağmen, artık tüketir hale gelmesi değişikliğidir. Besin olarak sitratın tüketilmesi için gerekli enzimler bakteride vardır ve oksijensiz ortamda bunu tüketmektedir. Mutasyon ile artık oksijenli ortamda da tüketir hale gelmiştir. Bu şekilde bir gen artışı olmamıştır. Yani faydalı mutasyon değildir. Üstelik ortamda glikoz bulunduğu zaman mutasyona sahip olan yeni bakterilerin rekabet şansının daha az olduğu saptanmıştır. Yani Lenski’nin deneylerinde bile faydalı bir mutasyon örneği 30 seneye rağmen bulunamamıştır.
Faydalı mutasyon olmaması Evrimcilik görüşünü temelinden sarsar. Çünkü bilgi artışı olmadan doğal seçilme ile seçilecek canlı olmayacaktır. Evrimsel biyologlar da birçok mutasyon örneği gösterip “bunlar faydalı mutasyonlardır” demektedir. Ancak söyledikleri gibi onlar gerçekte faydalı mutasyon değildir. Çünkü önceden belirtildiği gibi fonksiyon arttırıcı, bilgi artışı sağlayan, rekabet şansını arttıran, genetik düzeyde tespit edilmiş tek bir örnek bile yoktur. -
17.
0@29 hepinizin türkçesini ayrı ayrı gibiyim
inkar etmek diyo amk
inkar etmek, varlığını bildiğin bir şeyi bile bile yok sayarsan inkar etmek olur
ateistler zaten tanrı yok diyo, inkar etmiyo
sende evrimi kabul etmişsin yakında agnostik olursun
zamanla ateist, ben sana şimdiden hoşgeldin deyim -
18.
0@39 kardeşim senin o örneklerin adaptasyondur, yararlı mutasyon denemez çünkü mutasyon yararlı olan bi şey değildir, mutasyon hata sonucu oluşan bi şeydir, yani bu durumda insanlar hata sonucu mu oluştu? yada doğal seçilim sen kal sen geç mi dedi de maymunlar hala maymun? sanırım doğal seçilim bunu aklıyla yapıyor...
-
19.
0@34 ulan beyin kıvrımına attırayım senin.
adama göre tanrı var, sen inkar etmiş oluyorsun. bir de ders verecek bize liseliye bak hele. -
20.
0@41 kaynak belirtin de ciddiye alarak okuyalım amk
-
painful anal izleyen efendi erkek
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 23 12 2024
-
dexerin sonu saddam gibi olacak
-
sitede kimss yok bengidiyom
-
inci sözlük ucubeleri tam liste
-
1 milyonuncu olmuş utanmadan kitabı
-
faizden para kazananların parası dağıtılsın
-
clint eastwood öl artik huur cocugu
-
mahkeme kararıyla gibişleri iptal ettiricem
-
beyler aylık 45 bin maaş alıyorum ama
-
150 kez ciks yalanı
-
atatürkçü seküler kürt erkeği prototip
-
suriye hükümeti ypgyi dehleyecek
-
2028 seçimlerinde akp mhp dem ittifak yapar mı
-
damacananın ağzı neden sivri değil
-
yillardir stresle yaşadım yaşiyorum ama hala
-
traş makinaları zamanın gerisinde kalmış
-
soktugum sozlugunde admjn yok mu
-
webcam taklu anal ferresi izledim
-
micheal caine öl artik huur cocugu
-
blake blossom
-
gelecekteki kariniz banyoda agliyor
-
20 yaşındayım elimlen beraber olmaktan sıkıldım
-
kurtlar vadisinde ömer baba allahsız
-
acaba sözlükteki herkes
-
gran torino gel hele gel
-
bi domuz milleti olduğunuz halde
-
sportingisbin macinda korner iynayacakfim
-
pek bi tadı tuzu yok sözlüğün
-
beyaz adama verseydi ölmeyecekti
- / 2