+1
"mirhat'ı neden bu kadar sevdiler ?" sorusudan önce at neden sevilir onu sormak lazım. bir atı yakından görünce cennetin varlığına inanırsın arkadaş. fakir fukara at yarışını sadece kumar diye sevmez. o atların karakterlerinde şovalyelerde olmayan erdemler vardır ve o atlardan şövalyelerde olmayacak efsaneler üretilir. her bayide atlar için farklı efsaneler kulaktan kulağa yayılır. mirhat'ın hikayesi ise tam bir mitolojik trajedyadır.
bir efsane yok olmuştur. gözlerinin önünde kanlı canlı duran bir efsane. en iyisi, en güzeli, en cesuru, en yeteneklisi değildir sadece efsane. efsane binlerce kişinin umudu olmaktır, binlerce kişiye umut vermektir. siz ganyan bayisinde 10 kuruş-50 kuruş ödeyerek bu efsaneden nasiplenirsiniz. bir anlığına borçlarınızı, boş buzdolabını, işinizi ve kötü kaderinizi unutursunuz. bir müzisyen, bir oyuncu, bir asker bazen de bir attır efsane. en iyisi dersiniz her adımında bir asalet vardır, her hareketinde bir keramet, her yaptığında bir hikmet vardır. kimdir nedir efsane diye sorarsanız kurt cobain, heath ledger, mozart gibilerdir. hayatı bir şiir edasıyla yaşayanlardır efsane olanlar. bir müzik vardır onların yaşamında bizi ritmiyle melodisiyle çeken. bazen zengin bir aileden gelirler bazen ölümüne fakirdirler. bazen ılımlıdırlar bazen radikal.
tüm efsaneler gibi bu dünya mirhat'a dar gelmiştir. nasıl oldu neden oldu bilinmemekte söylenenlere inanılmamaktadır. mafya babaları, zehirleme iddiaları mı dersin ne dersin. bütün bu uydurmacaların tek bir nedeni vardır. hepimiz bir yaşayan efsaneye tanıklık ettik ve o aramızdan ayrıldı.
mirhat'ı duyduğum zamanlar ortaokulda mıyım neyim. mahallede spor olsun diye ganyan oynuyoruz. bir kere altılıyı tutturdum ve bu zamanın parasıyla 50 kuruş kazanmıştım ama unutmam son koşuda mirhat çıkacaktı. yazın evin sıcağında izliyorduk.
atları yarışa başlamadan izlemezdim ama ganyanda son yarış olduğu için çocuk heyecanıyla bekledik. atlar çıkıyordu tek tek. kısa bir tur atıp yarış alanına gidiyordu ki mirhat çıktı. mirhat'ın yürüyüşünü görmeliydin arkadaşım. taksici bir abimizin lafıyla "bunlar at mı dıbına koyayım!" diyordu. her adımı meydan okumaydı, her adımı tehdit. kızıl kızıl parlıyordu mirhat. eskiler atları karakterleriyle anlatır. mirhat asil ve kızgındı.
nefesimizi tuttuk. bekliyoruz. yarış başlangıç sesi duyuldu. kapılar açıldı ve tüm atlar fırladı. yüzlerce yarış izlemedim, bu işin uzmanıyım diyemem. hatta o dönemden sonra ise hiç bakmadım yarışlara ama unutmuyorum bu yarışı çünkü mirhat bambaşka koşuyordu. arkadaşım... at... resmen... uçuyordu!
bir at 5 boy 10 boy fark koyar mı rakibine. söz konusu mirhatsa dıbına bile koyardı. koşsun diye değil yarış kazansın diye yaratılmıştı. karakterinde vardı. geriye düşünce kızardı başını sallardı. ileriye atılırdı. yanında değil yakınında at istemezdi. koşmazdı, yarışmazdı mirhat kazanırdı. bizde bu efsaneyi izlerdik.
mirhat çıkınca bayide şunları duyardınız "allahına kurban" , "hay allahım", "aslanım koçum"... ama öldü mirhat. bitti şiir, sustu müzik. bize arkasında kalanlara bu efsaneye şahit olanlara ise homeros edasıyla bunu diğerlerine anlatmak kalıyor. ruhu şaad olsun. yaşattıkları sevinçler, gururlar ve verdiği umutlar hala göğsümde.
hangi yarıştasın mirhat, yine kızgın mısın? gururlu ve asil başını dik yürüyor musun çimlerde?. koşuyor musun yine uzun kumlarda? kızıl tay, şampiyon at, efsanem sana bin selam olsun
Tümünü Göster