/i/Ben

Kendini ifade et !
  1. 1.
    0
    Neden bir şeylerin uğruna savaşmayı bırakıyoruz? Ve neden bazen yenileceğimizi bile bile ve yenilişimize inat durmadan savaşıyoruz?

    Her insan, kendi hayatında başrol olmak zorunda. Bu önüne kimi geçirirsek geçirelim, kimi başımızın üstünde tutarsak tutalım asla ve asla değişmeyecek. Beynimizin içinde yankılanan, beynimizin içinde bulduğu yollardan gizlice dışarı taşan ve odanın duvarlarına çarpan, lambalara sızıp her ışığı açtığımızda odayı aydınlatan, masanın üzerinde okumayı dilediğimiz ancak bir türlü başlayamadığımız kitabın cümlelerine sinsice karışan, dinlediğimiz şarkının en sevdiğimiz kısmındaki notaların arkasına gizlenen tüm cümleler hep bize ait olacak. Onlardan asla kaçamayacağız ve hiçbir zaman kaçmayı arzulamayacağız da. Onlardan kaçmayı umarken dahi yine kendi cümlelerimizle çeşitli telkinler üreteceğiz. Ve hep en sonunda, kendi oynadığımız oyunun senaryosu, kendimizi ifade ettiğimiz şarkının bestesi, kendimizi betimlediğimiz hikayenin kitabıyla karşı karşıya kalacağız. Ve her insan karşı konulamaz biçimde kendi hikayesini yazarken durmadan, bir saniye bile durmadan, hiçbir zaman kimse bir başkasının hikayesine yeteri kadar dahil olamayacak. Asla bir insan kurulan bir cümleyi karşıdaki insanın ifade ettiği şekilde algılayamayacak. Bir süzgeç var insanların elinde ve hep o süzgeçten geçebildiğiniz kadarıyla varolacak, anlaşılacaksınız.

    “Seni anlıyorum” en büyük yalan. Kimse, kimseyi anlamıyor ve hiçbir zaman anlayamayacak. O yüzden kimse haklı değil anlaşılmamaktan yakınırken. Zaten en büyük teselli anlaşılmamak. Başa gelen her türlü kötülüğün tesellisidir bu süzgeç ve bu süzgeç olmamasına rağmen anlaşılamasaydık bu kez şarkımız oldukça hüzünlü, oyunumuz oldukça karamsar bir oyun olacaktı.

    Peki neden bazen anlaşılmak uğruna savaşıp bazen asla anlaşılmayacağının bilincinde pes ediyoruz? Bu neden bir savaş haline geliyor? Çünkü öyle iyimseriz ki adım attığımız her yeni şeyde, yeni mekanda, yeni insanda, yeni şehirde, yeni barda belki süzgeçler sandığımız kadar ince delikli değildir diye düşünüyoruz. Buna göre hareket ediyor, bulduğumuz her süzgeçten inatla geçmeye, kolumuzu bacağımızı teslim etmeden bir bütün alarak kalmaya uğraşıyoruz. Ancak zamanla tanıdığımız ve artık her noktasını ezbere bildiğimiz süzgeçlerle etkileşime geçtiğimiz an neremizden, hangi parçamızdan vazgeçmemiz gerektiğini, hangi parçamızı süzgecin içinde bırakmamız gerektiğini anladıkça bu fedakarlık için fazla sevdiğimizi fark ediyoruz kendimizi. Bu fedakarlık için fazla başrolüz.

    Ve süzgeçler her yerde, ve herkes kendisinden vazgeçemeyecek kadar başrol.
    ···
  1. 2.
    +1
    Özet geç
    ···
  2. 3.
    +1
    inşallah hocam inşallah
    ···
  3. 4.
    -1
    rez okuyacam. Bi şuku veya çugu atar mısın
    ···