1. 51.
    +3
    bop hala şaşkınlıkla bakıyordu ona. bay gordon şen bir kahkaha attı; 'artık yola devam edelim beyler ' dedi ve diğerlerini arkasına katarak yürümeye başladı. vakit öğleni geçiyordu. havanın kararmaya başlamasına bay gordon'un tahminine göre bir kaç saat kadar vardı. bay gordon'un yine önlerinde kaybolduğu bir vakit bop diğerlerine dönerek; 'aga bu adamı ikna edelim bizimle gelsin ya.' dedi yalvarır gibi bir ses tonuyla. 'kardeşim bana kalsa da gelsin ama..' dedi rakat ona. 'nere gideceğini söyledi mi?' diye sordu daxpha diğerlerine,'hayır. sadece yolunuzun üstünde dedi başka bişe söylemedi' dedi salavat ona. mugibi ise en önde düşünceli düşünceli yürüyordu. 'beyler' dedi mugibi sonunda düşüncelerinin arasından sıyrılıp, 'hava bi kaç saate kararcak. bence geceyi geçireceğimiz bi yer bulalım.'. 'bay gordon nolacak' dedi rakat, 'ne zamandır ortalarda yok. bizi nasıl bulcak?' 'bende onu düşünüyorum' dedi mugibi, 'eğer bir an önce bi yer bulmassak hava kararınca dışarda kalabiliriz. bulursak da bu sefer bay gordon'ı kaybedebiliriz.'. 'biz bi yer bulalım da' dedi horus arkadan; 'ona bizi bulması için işaret bırakırız' diye devam ettirdi daxpha kardeşinin cümlesini.
    ···
  2. 52.
    +3
    böylece iki guruba ayrılıp birbirlerinden çok da uzaklaşmadan geceyi geçirebilecekleri bir yer aramaya başladılar. mugibi, rakat ve daxpha'nın gurubu bi ıslık duydu sonra, horus'un ıslığı. daxpha ona yine aynı tonda cevap verdi ve o yöne gitmeye başladılar. böylece horus, bop ve salavatın gurbunun bir apartmanın ilk katında derme çatma bir daire bulduğunu gördüler. 'camı kırmak için sizi bekledik' dedi horus, 'içerden ne çıkacağı belli olmaz.' diye devam etti ve mugibi'den sopasını istedi. sonra sopayı üzerindeki uzun çiviyi denk getirecek şekilde cama vurdu ve beklediklerinden daha sessiz olarak bütün cam aşşağı indi. horus mugibi'ye sopasını verdi ve kendi kazığına sıkıca sarıldı. diğerleri de silahlarını kavramış, evin içinden gelebilecek herhangi bir tehlikeye karşı hazır bekliyorlardı. bir kaç saniye hiç bir ses duymadılar kendi nefeslerinden başka. sonra horus; 'boş herhalde' dedi ve ayağını, yere haddinden fazla yakın olan pencereden içeri attı. böylece hepsi onu takip ettiler ve bakımsız, sıvaları dökülen ve küf kokan eve girdiler.
    ···
  3. 53.
    +3
    yürüdükleri ana yola tekrar çıktıklarında eskisinden daha az tok ama daha çok susuzdular. mugibi haritayı tekrar çıkartıp rakat'la kafa kafaya vererek incelemeye başlamıştı. 'şu mezarlıktan sağa dönmemiz lazım ' dedi rakat'a, eliyle haritadaki mezarlığı işaret ederek, 'diğer türlü yol çok uzar' diye bitirdi sözünü düşünceli düşünceli. daxpha seslendi biraz arkadan ; 'buraya yakın mezarlık biliyorum ben aga bi kaç kilometre var en az' dedi ve horus girdi söze 'dedemizi oraya gömmüştük .'. daxpha gözlerini devirdi sinirle; 'zengin züt veren bütün parasını hayır kurumlarına bağışlamıştı. bizim açlıktan açzımız koksun adamın yaptığına bak. dede eğer beni duyuyosan umarım çok acı çekiyosundur' dedi gökyüzüne bakarak. horus güldü ve diğerlerine açıklama yapma gereği duydu; 'dedem beni kendisinden daha çok sevdiği için üzgün' dedi ve şen bir kahkaha attı.
    ···
  4. 54.
    +3
    öğle vakti olduğunda yürüyüşlerine başlayalı birkaç saat çoktan geçmişti. konuşmayı bırakalı ise 1 saat kadar olmuştu çünkü kimse enerjisini boşa harcamak istemiyordu. yol yokuş yukarı uzadığında artık dayanacak güçleri kalmamıştı ve neredeyse birbirlerini çeke çeke tepeye çıkarmışlardı. daxpha diğerlerine yolun aşşağısını gösterdi, yokuşun tepesindelerken ; 'mezarlık işte orda beyler' dedi. mugibi haritayı çıkarıp çevrede, aradıkları mezarlığın o olduğuna dair işaret aradı ve mezarlığa bağlanmak için yürüdükleri ana yolla birleşen sokakları sayıp doğru mezarlıkta olduklarından emin oldu. gittikleri yöne göre mezarlık yolun sağ tarafında kalıyordu ve mugibi'nin kestirmeden gitme planına göre mezarlığı geçtiklerinde sağa dönmeleri gerekiyordu. yokuş aşşağı inmeye başladılar böylece. artık kelimenin tam anlamıyla tükenmiş ve bütün enerjilerini kaybetmişlerdi. bunun sebebi sıcakta susuz ve aç yürümekten daha öteydi, bunun sebebi umutsuzluktu.
    ···
  5. 55.
    +3
    diğerleri de işlerini bitirince mugibi'nin kestirme planına uymak için mezarlığı çevreleyen bir adam boyundaki taşların yanına sinerek yürümeye başladılar. yapmaları gereken mezarlığı boylu boyunca geçip ilk sağa dönmekti ve bu mezarlığın diğer bir kenarını da boylu boyunca geçmeleri demekti. ama böyle yaparlarsa yollarının önemli bir miktarda kısalacağını hesap etmişti rakat ve mugibi. mezarlığın yanında henüz yürümeye başlamışlardı ki az önce çeşmenin başında fark ettikleri sesin gittikçe yükseldiğini fark ettiler. en öndeki rakat ve mugibi bir kaç adım daha attıklarında ses artık çok daha netti. göz göze geldiler ve mugibi ellerini birbirine kenetleyip rakat'In mezarlık duvarından içeri bakması için bir basamak oluşturdu. rakat güçlükle mugibi'nin de yardımıyla yüksek taş bloğunun ötesini görebilecek kadar yükselmişti. diğerleri durmuş pür dikkat rakat'a bakıyor, sesin kaynağını söylemesini bekliyorlardı. rakat kafasını taştan yukarı doğru temkinle kaldırdığında bop onun yüzünün iğrenmeyle ve korkuyla gerildiğini gördü. mugibi fısıldadı yukarı bakarak; 'iniyo musun aga hadi.'. bu arada horus bop'a, salavat da daxpha'ya, rakatın yanına tırmanabilmeleri için destek oldular. bop rakat'ın yüzündeki ifadenin sebebini o zaman anladı
    ···
  6. 56.
    +3
    kötünün iyisi diye de düzeltebiliriz çünkü varış noktaları olan bu direk, enfekte denizinin ortasında kalmasa da bu denizle arasında yirmi metre ya var ya yoktu. bay gordon düşünceliydi. 'herkes eline sağlam bir bez parçası alsın' dedi sonra. 'bezi telin üstünden atıp, alttan iki elinizle destekleyerek diğer direğe varacaksınız. bu olduğunda sakın durmayın sakın arkanıza bakmayın. sadece koşun' dedi diğerlerine bakarak. gurup hareket etmemişti. 'varacaksınız derken?' dedi mugibi sinirle. 'bana bişe olmaz siz merak etmeyin. kendinizi koruyun yeter' dedi bay gordon, 'size biraz zaman kazandırıp bi şekilde peşinize düşerim merak etmeyin' diyerek bitirdi sözünü. diğerleri pek ikna olmamıştı. 'vaktimiz yok hadi' diye bağırdı bay gordon. rakat, bay gordon'a baktığında gözlerinde sadece şefkati gördüğünü söyleyecekti sonra, korkuyu değil...
    ···
  7. 57.
    +3
    daxpha çabucak diğerlerinin elini sıkıp bay gordon'ın yanına geçti. 'çok oyalandık bu kadar yeter' dedi bay gordon. balkonun kenarına ilk çıkan bop oldu. o iki metre ilerlemişti ki peşinden rakat çıktı balkonun kenarına. onlar oyalanırken enfekte seli ise gözle sonu görülemeyecek kadar kalabalık bir hale gelmişti. 'bunları tank topu bile paklamaz' dedi daxpha belindeki el bombalarını çıkartırken neşeyle. 'neresi komik lan bunun gibik' dedi horus kardeşine, zoraki gülerek. o arada mugibi de tele asılmıştı. balkona ise birden fazla enfekte düşmüştü bu sefer. daxpha birini bay gordon ise diğerini indirmişti. horus en son tele asıldığında bop yere yeni varmıştı. balkona üst kattan adeta bir enfekte yağmuru başlamıştı. bay gordon ve daxpha birbirleriyle omuz omuza vererek horusa gitmesi için zaman kazandırdılar. horus arkası dönük bir şekilde balkondan aşşağı kayarken bay gordon'ın ve kardeşinin kahkahalarını duydu son olarak. 'hayatımda bu kadar neşelisini duymamıştım' diyecekti bay gordon'ın kahkasından bahsederken
    ···
  8. 58.
    +1 -1
    ekle lan tek keyif aldığım şey zombi muhabbeti
    ···
  9. 59.
    +1 -1
    arada up
    ···
  10. 60.
    +1 -1
    @117 gibtir git parazit yapma mal..
    ···
  11. 61.
    +1 -1
    Panpa devam et amk meraklandırıyon sonra yazmıyo. Hadi up up up
    ···
  12. 62.
    +2
    beyler arada okudum falan diyin yorumlayın pm falan atın şuku verin ne biliyim yapın bişeler amk okuduğunuzu anlıyım en azından. boşa yazdığımı hissediyorum arada. sanki bu ekle diyenler ekle diyip daha da okumuyomuş gibi oluyo. ayıp oluyo
    ···
  13. 63.
    +2
    mugibi hızlıca diğerlerinin yanına geldi. yerde yatan hallowen'ı acı içinde kıvranırken gördü. düşündüğü şey olmamıştı, rakat sadece ısırılan iki parmağı kesmişti. mugibi kırık balkon kapısından içeri elini soktu ve perdeyi çekip hızlıca yırtmaya başladı. saniyeler sonra bir parçasını bopa verdi. bop hallowen'ın elini sardı ve onu içeri taşıdılar. salavat ve mugibi diğerlerini salonda bırakıp evi kontrol etmeye başladılar. evin tek sakininin balkonda kafası paramparça bir şekilde yatmakta olan hasta olduğunu anlayınca rahatladılar. salona geldiklerinde ne yapacaklarını bilmez bir şekilde dikilen bop ve rakat'ın, hallowen'ın kolunu dirseğinden bağladığını gördüler. hallowen buna rağmen hızla kan kaybediyordu ve onlar evi kontrol ederken bir kaç bezi kandan sırılsıklam etmişti bile. salavat balkona koştu sonra, köşede duran ufak piknik tüpünü getirdi sonra mutfağa gidip bir tava aldı. mugibi salavatın ne yapacağını anlamıştı ama başka bir yol olmadığını bilmek bile içini rahatlatmamıştı. salavat boş tavayı tüpün üzerine koydu sonra. tüpün gazını açıp onu yaktı ve beklemeye başladılar. hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. dışardan gelen sesler de gurubu iyice tedirgin ediyor ve çaresiz hissettiriyordu. rakat kendinden geçen hallowen'a güçlükle su içirdi. 'ya işe yaramassa? yani parmaklarını kesmemiz. ya geç kaldıysak?' dedi bop ortaya. işe yaramama ihtimali hepsinin midesini altüst etmişti. bunun sebebi hem çok sevdikleri arkadaşlarını kaybedecekleri düşüncesi hemde sonrasında ona olacakların bir örneğinin o anda balkonda kafası paramparça bir şekilde uzanmasıydı. artık vakit gelmişti; bop ve rakat hallowen'ın sargısını dikkatle açtı, dişlerinin arasına rulo yaptıkları bir tomar bez parçası koydular. salavat ateşte iyice kızmış tavayı eline aldı 'işe yarıycak' dedi ve hallowen'ın kegib parmaklarına bastı. ocakta fazla beklemiş tencerenin suya sokulduğunda çıkarttığı ses gibi bir ses çıktı. hallowen bezi can havliyle ısırdı...
    ···
  14. 64.
    +2
    @526 sonu hazır panpa rahat olun
    ···
  15. 65.
    +1 -1
    bu arada sarı güneş ışıkları da, uyuşturucu ticaretinden kazandığı paralarla aldığı küçük adasına yatıyla yol alıyordu. adası cephanelik gibiydi, ileride bir gün kanundan kaçması gerekirse diye her şey bulunuyordu. yat ağzına kadar kokeyn, maruyana ve kadınla doluydu. adaya gidene kadar sarı, gibini zenciden çıkarıp sarıya, sarıdan çıkarıp beyaza sokuyordu. çetesiyle beraber adaya doğru yol almaya devam ettiler.
    ···
  16. 66.
    +2
    horus sözü diğerlerine bıraktı böylece. mugibi ve rakat'da de en ufak detay atlamamaya çalışarak son 2-3 günde başlarında geçen herşeyi anlattılar onlara. erken'i anlattılar hallowen'ı anlattılar ... 'ee nere gidiyosunuz onu söylemediniz' dedi horus. 'kırsal kesime doğru inmeyi düşünüyoruz' diye cevap verdi bop ona, 'şehirden ayrıldıkça enfekte sayısının da azalacağını düşündük, daha güvende oluruz heralde.' diye bitirdi sözünü. daxpha ve horus gözlerini kırpmadan dinlemişlerdi diğerlerini. 'ilginç' diyebildi daxpha sadece, 'arkadaşlarınıza da üzüldüldüm'. durdukları yerde zaman kavrdıbını takip edemiyorlardı ama bütün bu olaylar sırasında salgıladıkları adrenalinden midir bilinmez esnemeye başlamışlardı bile. daxpha ayağa kalktı ve horus'a döndü 'sen kontrolü yap bende yatıcak yer hazırlıyım'. horus yerinden kalkıp personel giriş kapısından çıktı. 'yatmadan önce kapağı zincirler yere kitliyoruz. nolur nolmaz' diye açıkladı daxpha kontrolden kastını onlara. odanın yan kollarından birine gidip 3 çarşaf 2 de yastık getirdi. birini yere serdi diğerlerini de üstlerine almaları için bıraktı. bu kadar akünün çalışması odayı yeterince ısıtmıştı zaten soğuktan endişe etmiyorlardı. onlar kendilerine hazırlanan yere, teşekkür edip uzanırken horus geri gelmişti. daxpha'ya sıkıntı olmadığını işaret etti. sonra ışıkları kapatıp odanın sayısız kollarından birine girdi ve daxpha'da yerde uzanan guruba iyi geceler dileyip onu takip etti. bop mugibi'nin sağında rakat solundaydı, salavat ise en köşede rakat'ın da solunda kalmıştı. bop kafasını rakat'a çevirdi 'iyi elemanlara benziyolar' dedi zoraki duyulan bi fısıltıyla. 'kimseye çok güvenmeyin derim ben' diye kısaca cevapladı rakat onu. bop kafasını mugibi'yle paylaştığı yastığa koydu sonra ve tavana bakarken uykuya daldı. garip rüyalar gördü geceye doğru, birinde erken ve hallowen'ı ağlarken diğerinde ise hallowen'ı erkeni ararken izledi uykusunda. ama konuşmaya çalıştığında sesini duyuramadı onlara. uykusu bölünmeden önce son rüyasında ise rakat'ı, mugibi'yi vururken görmüştü, mugibi de rakat da ağlıyordu. salavat ise ortada yoktu ama içinden bi ses kaybolduğunu söylüyordu. ter içinde fısıltılarla uyandı sonra, istifini hiç bozmadan hatta gözünü bile açmadan içerden gelen sesleri dinledi. daxpha ile horus konuşuyordu. kimin sesi kime ait anlayamadı ama birinin 'bunu yapamayız' dediğini seçti konuşmaların içinden, 'iyi düşün' diye karşılık verdi diğeri ve sesler kesildi. bop ise diğerlerini uyandırmak ve uyandırmamak arasında kararsız kaldı ilk başta, sonra kemerine sıkıştırdığı bıçağa elini attı, ürkek ve sürekli bölünen bir uykuya daldı...
    Tümünü Göster
    ···
  17. 67.
    +2
    başlığın eskisi kadar uplanmadığını görüyorum. üzüyosunuz beyler beni bedavadan okuyup gitmeyin arada uplayın amk
    ···
  18. 68.
    +2
    bay gordon söylediğine göre hiç bu kadarını görmemişti. 'kaçmanın anlamı yok' demişti hatta, 'bizi görürlerse zaten öldük demektir. yapılacak en mantıklı haraket geçmelerini beklemek.'. gurup onun stratejilerine güveniyordu. her biri kısa zamanda az önce yürüdükleri ana caddeyi görebilecekleri bir şekilde buldukları yerlere saklandılar. dakikalar sonra ise bay gordon'un ne demek istediğini anladılar. ilk başta küçük küçük guruplar halinde geçti enfekteler önlerinden. daha sonra ise bu gurupların arasındaki mesafe kısaldı ve bir sel gibi dört şeritli caddeyi tamamen doldurarak ifadesiz yüzlerle dakikalarca yürüdüler. neredeyse yarım saat sürdü tamamen geçmeleri. bay gordon 'ben işaret vermeden çıkmayın sakın' demişti onlar saklanırken. öyle de yaptılar ve enfektelerin geçişi bitince kimseyi görmemelerine rağmen bir süre daha beklediler. bay gordon işaret verdi onlara kısa bir ıslıklar. gurup saklandıkları yerlerden çıkıp sokağın ortasına geldi tekrar. mugibi az önce geçen gurubun çok uzaklardan kaybolmasını izlerken; 'ne kalabalıklardı lan. en iyi ihtimal bi kaç bin vardı' dedi guruba. 'dört bin sekiz yüz iki ' dedi bay gordon düşünceli düşünceli. bop'Un ağzı açık kalmıştı. bay gordon onu görünce açıklama gereği hissetti; 'aslında sayması kolay' dedi merakla kendine bakan gözlere , 'siz mesela dört nesneyi yan yana görseniz onları zorlanmadan ikişer ikişer sayabilirsiniz. yada sekiz tane görseniz, gözlerinizle onları dörder dörder ayırıp sekiz tane olduğunu anlayabilirsiniz. benim ki de öyle bi yetenek işte. ama ben bakınca yüzer yüzer ayırabiliyorum. ordunun taktiksel eğitiminden kalma bişe.'
    ···
  19. 69.
    +2
    açtılar. susuzdular en kötüsü ise yorgundular. bop mugibi'nin arkasında söylene söylene yürüyordu; 'dıbına koyiyim ya midem sırtıma yapıştı açlıktan' dedi ve önündeki bira kutusuna tekme attı. kutu mugibi'nin sopasına gelmişti. 'dıbına koyucam bop az sessiz ol da biz yem olmayalım' diye uyardı rakat onu. ama rakat'ın da durumu bop'tan farklı değildi. horus ve daxpha ise açlığı hiç önemsemeden en arkada şakalaşarak yürüyorlardı. salavat onlara döndü en sonunda 'aga siz ne ayaksınız ya hiç mi aç değilsiniz amk çaktırmadan bişe mi yiyosunuz' dedi şakayla karışık. daxpha kahkaha attı; 'kardeşim biz alışığız böyle durumlara ya. hem merak etmeyin yakında bişeler buluruz yiyecek' dedi umutla. horus da onu destekledi; 'aynen moruk. aslında o kadar evin yanından geçiyoruz arasak neler buluruz da işte... '. mugibi cevap verdi ona sonra; 'aga 2 parça yemek bulucaz diye zütü tehlikeye atmanın anlamı yok. az daha yürüyelim elbet bişe çıkar karşımıza.'.
    ···
  20. 70.
    +2
    koşarak mezarlığı geçtiler ve planladıkları gibi sağa döndüler. arkalarında ki enfekte yığınının attıkları her adımda daha da arttığını görebiliyorlardı. sonra yer titremeye başladı. arkalarını döndüklerinde bir tankın onlara doğru geldiğini, gelirken de enfektelerin üzerinden geçerek onları püre haline getirdiğini gördüler. tank yanlarında durdu ve üst kapağı açıldı. içerden çıkan kafa tanıdıktı 'bay gordon' diye bağırdı bop sevinçle. bay gordon tanktan çevik bir hamleyle indi. arkasından başka bi kafa daha çıktı ama o tankta kaldı. bay gordon ona dönerek 'sağol kaymakam' dedi. kaymakam onu başıyla selamladı ve tekrar tankın içine girerek bay gordon'a 3 çanta attı. 'bunlar bizim çantalarımız' dedi rakat şaşırmış bir şekilde. 'evet' dedi bay gordon, 'dün gece bi kaç serseri gördüm ellerindeki çantalar tanıdık geldi. biraz sıkıştırınca çantaları çaldıklarını söylediler. bende geri aldım' diye bitirdi sözünü ve çantaları guruba uzattı. çantalar neredeyse çalındıkları andaki gibi doluydu. 'bay gordon iyi zamanda yetişmiş' diye düşündü salavat.
    ···