1. 51.
    +3
    daxpha çabucak diğerlerinin elini sıkıp bay gordon'ın yanına geçti. 'çok oyalandık bu kadar yeter' dedi bay gordon. balkonun kenarına ilk çıkan bop oldu. o iki metre ilerlemişti ki peşinden rakat çıktı balkonun kenarına. onlar oyalanırken enfekte seli ise gözle sonu görülemeyecek kadar kalabalık bir hale gelmişti. 'bunları tank topu bile paklamaz' dedi daxpha belindeki el bombalarını çıkartırken neşeyle. 'neresi komik lan bunun gibik' dedi horus kardeşine, zoraki gülerek. o arada mugibi de tele asılmıştı. balkona ise birden fazla enfekte düşmüştü bu sefer. daxpha birini bay gordon ise diğerini indirmişti. horus en son tele asıldığında bop yere yeni varmıştı. balkona üst kattan adeta bir enfekte yağmuru başlamıştı. bay gordon ve daxpha birbirleriyle omuz omuza vererek horusa gitmesi için zaman kazandırdılar. horus arkası dönük bir şekilde balkondan aşşağı kayarken bay gordon'ın ve kardeşinin kahkahalarını duydu son olarak. 'hayatımda bu kadar neşelisini duymamıştım' diyecekti bay gordon'ın kahkasından bahsederken
    ···
  2. 52.
    +2
    beyler arada okudum falan diyin yorumlayın pm falan atın şuku verin ne biliyim yapın bişeler amk okuduğunuzu anlıyım en azından. boşa yazdığımı hissediyorum arada. sanki bu ekle diyenler ekle diyip daha da okumuyomuş gibi oluyo. ayıp oluyo
    ···
  3. 53.
    +2
    mugibi hızlıca diğerlerinin yanına geldi. yerde yatan hallowen'ı acı içinde kıvranırken gördü. düşündüğü şey olmamıştı, rakat sadece ısırılan iki parmağı kesmişti. mugibi kırık balkon kapısından içeri elini soktu ve perdeyi çekip hızlıca yırtmaya başladı. saniyeler sonra bir parçasını bopa verdi. bop hallowen'ın elini sardı ve onu içeri taşıdılar. salavat ve mugibi diğerlerini salonda bırakıp evi kontrol etmeye başladılar. evin tek sakininin balkonda kafası paramparça bir şekilde yatmakta olan hasta olduğunu anlayınca rahatladılar. salona geldiklerinde ne yapacaklarını bilmez bir şekilde dikilen bop ve rakat'ın, hallowen'ın kolunu dirseğinden bağladığını gördüler. hallowen buna rağmen hızla kan kaybediyordu ve onlar evi kontrol ederken bir kaç bezi kandan sırılsıklam etmişti bile. salavat balkona koştu sonra, köşede duran ufak piknik tüpünü getirdi sonra mutfağa gidip bir tava aldı. mugibi salavatın ne yapacağını anlamıştı ama başka bir yol olmadığını bilmek bile içini rahatlatmamıştı. salavat boş tavayı tüpün üzerine koydu sonra. tüpün gazını açıp onu yaktı ve beklemeye başladılar. hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. dışardan gelen sesler de gurubu iyice tedirgin ediyor ve çaresiz hissettiriyordu. rakat kendinden geçen hallowen'a güçlükle su içirdi. 'ya işe yaramassa? yani parmaklarını kesmemiz. ya geç kaldıysak?' dedi bop ortaya. işe yaramama ihtimali hepsinin midesini altüst etmişti. bunun sebebi hem çok sevdikleri arkadaşlarını kaybedecekleri düşüncesi hemde sonrasında ona olacakların bir örneğinin o anda balkonda kafası paramparça bir şekilde uzanmasıydı. artık vakit gelmişti; bop ve rakat hallowen'ın sargısını dikkatle açtı, dişlerinin arasına rulo yaptıkları bir tomar bez parçası koydular. salavat ateşte iyice kızmış tavayı eline aldı 'işe yarıycak' dedi ve hallowen'ın kegib parmaklarına bastı. ocakta fazla beklemiş tencerenin suya sokulduğunda çıkarttığı ses gibi bir ses çıktı. hallowen bezi can havliyle ısırdı...
    ···
  4. 54.
    +2
    @526 sonu hazır panpa rahat olun
    ···
  5. 55.
    +2
    horus sözü diğerlerine bıraktı böylece. mugibi ve rakat'da de en ufak detay atlamamaya çalışarak son 2-3 günde başlarında geçen herşeyi anlattılar onlara. erken'i anlattılar hallowen'ı anlattılar ... 'ee nere gidiyosunuz onu söylemediniz' dedi horus. 'kırsal kesime doğru inmeyi düşünüyoruz' diye cevap verdi bop ona, 'şehirden ayrıldıkça enfekte sayısının da azalacağını düşündük, daha güvende oluruz heralde.' diye bitirdi sözünü. daxpha ve horus gözlerini kırpmadan dinlemişlerdi diğerlerini. 'ilginç' diyebildi daxpha sadece, 'arkadaşlarınıza da üzüldüldüm'. durdukları yerde zaman kavrdıbını takip edemiyorlardı ama bütün bu olaylar sırasında salgıladıkları adrenalinden midir bilinmez esnemeye başlamışlardı bile. daxpha ayağa kalktı ve horus'a döndü 'sen kontrolü yap bende yatıcak yer hazırlıyım'. horus yerinden kalkıp personel giriş kapısından çıktı. 'yatmadan önce kapağı zincirler yere kitliyoruz. nolur nolmaz' diye açıkladı daxpha kontrolden kastını onlara. odanın yan kollarından birine gidip 3 çarşaf 2 de yastık getirdi. birini yere serdi diğerlerini de üstlerine almaları için bıraktı. bu kadar akünün çalışması odayı yeterince ısıtmıştı zaten soğuktan endişe etmiyorlardı. onlar kendilerine hazırlanan yere, teşekkür edip uzanırken horus geri gelmişti. daxpha'ya sıkıntı olmadığını işaret etti. sonra ışıkları kapatıp odanın sayısız kollarından birine girdi ve daxpha'da yerde uzanan guruba iyi geceler dileyip onu takip etti. bop mugibi'nin sağında rakat solundaydı, salavat ise en köşede rakat'ın da solunda kalmıştı. bop kafasını rakat'a çevirdi 'iyi elemanlara benziyolar' dedi zoraki duyulan bi fısıltıyla. 'kimseye çok güvenmeyin derim ben' diye kısaca cevapladı rakat onu. bop kafasını mugibi'yle paylaştığı yastığa koydu sonra ve tavana bakarken uykuya daldı. garip rüyalar gördü geceye doğru, birinde erken ve hallowen'ı ağlarken diğerinde ise hallowen'ı erkeni ararken izledi uykusunda. ama konuşmaya çalıştığında sesini duyuramadı onlara. uykusu bölünmeden önce son rüyasında ise rakat'ı, mugibi'yi vururken görmüştü, mugibi de rakat da ağlıyordu. salavat ise ortada yoktu ama içinden bi ses kaybolduğunu söylüyordu. ter içinde fısıltılarla uyandı sonra, istifini hiç bozmadan hatta gözünü bile açmadan içerden gelen sesleri dinledi. daxpha ile horus konuşuyordu. kimin sesi kime ait anlayamadı ama birinin 'bunu yapamayız' dediğini seçti konuşmaların içinden, 'iyi düşün' diye karşılık verdi diğeri ve sesler kesildi. bop ise diğerlerini uyandırmak ve uyandırmamak arasında kararsız kaldı ilk başta, sonra kemerine sıkıştırdığı bıçağa elini attı, ürkek ve sürekli bölünen bir uykuya daldı...
    Tümünü Göster
    ···
  6. 56.
    +2
    başlığın eskisi kadar uplanmadığını görüyorum. üzüyosunuz beyler beni bedavadan okuyup gitmeyin arada uplayın amk
    ···
  7. 57.
    +2
    bay gordon söylediğine göre hiç bu kadarını görmemişti. 'kaçmanın anlamı yok' demişti hatta, 'bizi görürlerse zaten öldük demektir. yapılacak en mantıklı haraket geçmelerini beklemek.'. gurup onun stratejilerine güveniyordu. her biri kısa zamanda az önce yürüdükleri ana caddeyi görebilecekleri bir şekilde buldukları yerlere saklandılar. dakikalar sonra ise bay gordon'un ne demek istediğini anladılar. ilk başta küçük küçük guruplar halinde geçti enfekteler önlerinden. daha sonra ise bu gurupların arasındaki mesafe kısaldı ve bir sel gibi dört şeritli caddeyi tamamen doldurarak ifadesiz yüzlerle dakikalarca yürüdüler. neredeyse yarım saat sürdü tamamen geçmeleri. bay gordon 'ben işaret vermeden çıkmayın sakın' demişti onlar saklanırken. öyle de yaptılar ve enfektelerin geçişi bitince kimseyi görmemelerine rağmen bir süre daha beklediler. bay gordon işaret verdi onlara kısa bir ıslıklar. gurup saklandıkları yerlerden çıkıp sokağın ortasına geldi tekrar. mugibi az önce geçen gurubun çok uzaklardan kaybolmasını izlerken; 'ne kalabalıklardı lan. en iyi ihtimal bi kaç bin vardı' dedi guruba. 'dört bin sekiz yüz iki ' dedi bay gordon düşünceli düşünceli. bop'Un ağzı açık kalmıştı. bay gordon onu görünce açıklama gereği hissetti; 'aslında sayması kolay' dedi merakla kendine bakan gözlere , 'siz mesela dört nesneyi yan yana görseniz onları zorlanmadan ikişer ikişer sayabilirsiniz. yada sekiz tane görseniz, gözlerinizle onları dörder dörder ayırıp sekiz tane olduğunu anlayabilirsiniz. benim ki de öyle bi yetenek işte. ama ben bakınca yüzer yüzer ayırabiliyorum. ordunun taktiksel eğitiminden kalma bişe.'
    ···
  8. 58.
    +2
    açtılar. susuzdular en kötüsü ise yorgundular. bop mugibi'nin arkasında söylene söylene yürüyordu; 'dıbına koyiyim ya midem sırtıma yapıştı açlıktan' dedi ve önündeki bira kutusuna tekme attı. kutu mugibi'nin sopasına gelmişti. 'dıbına koyucam bop az sessiz ol da biz yem olmayalım' diye uyardı rakat onu. ama rakat'ın da durumu bop'tan farklı değildi. horus ve daxpha ise açlığı hiç önemsemeden en arkada şakalaşarak yürüyorlardı. salavat onlara döndü en sonunda 'aga siz ne ayaksınız ya hiç mi aç değilsiniz amk çaktırmadan bişe mi yiyosunuz' dedi şakayla karışık. daxpha kahkaha attı; 'kardeşim biz alışığız böyle durumlara ya. hem merak etmeyin yakında bişeler buluruz yiyecek' dedi umutla. horus da onu destekledi; 'aynen moruk. aslında o kadar evin yanından geçiyoruz arasak neler buluruz da işte... '. mugibi cevap verdi ona sonra; 'aga 2 parça yemek bulucaz diye zütü tehlikeye atmanın anlamı yok. az daha yürüyelim elbet bişe çıkar karşımıza.'.
    ···
  9. 59.
    +2
    koşarak mezarlığı geçtiler ve planladıkları gibi sağa döndüler. arkalarında ki enfekte yığınının attıkları her adımda daha da arttığını görebiliyorlardı. sonra yer titremeye başladı. arkalarını döndüklerinde bir tankın onlara doğru geldiğini, gelirken de enfektelerin üzerinden geçerek onları püre haline getirdiğini gördüler. tank yanlarında durdu ve üst kapağı açıldı. içerden çıkan kafa tanıdıktı 'bay gordon' diye bağırdı bop sevinçle. bay gordon tanktan çevik bir hamleyle indi. arkasından başka bi kafa daha çıktı ama o tankta kaldı. bay gordon ona dönerek 'sağol kaymakam' dedi. kaymakam onu başıyla selamladı ve tekrar tankın içine girerek bay gordon'a 3 çanta attı. 'bunlar bizim çantalarımız' dedi rakat şaşırmış bir şekilde. 'evet' dedi bay gordon, 'dün gece bi kaç serseri gördüm ellerindeki çantalar tanıdık geldi. biraz sıkıştırınca çantaları çaldıklarını söylediler. bende geri aldım' diye bitirdi sözünü ve çantaları guruba uzattı. çantalar neredeyse çalındıkları andaki gibi doluydu. 'bay gordon iyi zamanda yetişmiş' diye düşündü salavat.
    ···
  10. 60.
    +2
    hepsi çantalara hücum edip ikişer üçer çikolata aldılar. bay gordon ise o arada tanktaki arkadaşıyla konuşuyordu. mugibi emin olmamakla birlikte bay gordon'ın şöyle dediğini duydu; 'ben gelemem kaymakam başka işlerim var. hem çocuklar da yanlız kalır senle gelirsem.'. kaymakam onu anlayışla cevapladı sonra 'tamam gordon. bişeye ihtiyacın olursa napıcanı biliyorsun.' dedi ve kahkaha attı. bay gordon ona asker selamı verdi sonra, aynı şekilde karşılık aldı. kaymakam çikolatalara gömülmüş gençlere baktı 'dikkatli olun gençler. birbirinize sahip çıkın ve tereddüt etmeyin.'. sözünü bitirdiğinde tekrar tanka girdi ve kapağı arkasından kapattı. karınlarını olabildiği ölçüde doyuran diğerleri guruplarına tekrar katılan bay gordon'a minnetlerini ilettiler. ama nerde olduğunu sormadan da edemediler. 'arkadaşlarımın bana ihtiyacı vardı' dedi bay gordon kısaca. üstü başı da kan içindeydi. bu kanın çanta hırsızlarına mı yoksa enfektelere mi ait olduğunu düşündü daxpha bi anlığına ve horusla göz göze geldi. anlaşılan kardeşi de aynı şeyi düşünüyordu
    ···
  11. 61.
    +2
    hepsi durup tankın yeri titreterek ilerlemesini izledi sonra bi süre. 'neden bu tarafa döndünüz ki siz' dedi bay gordon etrafına bakarak. mugibi arka cebinden haritasını çıkardı ve ona buldukları kesitmeyi gösteri. 'akıllıca ' dedi bay gordon neşeli neşeli, kendi çocuklarıyla gurur duyar gibi guruba baktı . bop arkasına baktığında onları az önce takip eden enfektelerin şu anda kaldırım deseninden başka bişe olmadıklarını gördü ve ona asıl garip gelen ise bu manzaranın ona iğrenç değil de komik gelmesiydi. bay gordon ne düşündüğünü anlamıştı sanki bop'un. 'onlar tanıdığımız bildiğimiz insanlar değiller artık. üzülmediğin için kendini suçlama' dedi bop'a ve diğerlerine döndü; 'saat geç oldu. gece kalıcak bi yer aramaya başlayalım ki karanlıkta dışarda dolaşmayalım.'. dedi. böylece soyuldukları gece yaptıkları gibi guruplara ayrıldılar -ki bay gordon hiç bi guruba katılmamış ve tek başına aramaya koyulmuştu- ve mezarlığın karşısındaki apartmanların etrafında dolanarak gece konaklamak için uygun bi yer aramaya koyuldular. çok geçmeden bay gordon'ın ıslığı duyudu. yanına gittiklerinde onun bir apartmanın 3. katında olduğunu gördüler. apartmanın bahçesinde ise yaşlı bir kadın yüzü koyun yatıyordu. 'evin sahibi biraz zorluk çıkardı da' dedi bay gordon neşeyle, 'borulardan tırmanın' diye bitirdi sözünü ve içeri girip evi taramaya koyuldu. ev üç oda bi salon genişliğindeydi ve doğuya baktığı için akşamın bu saatinde pek ışık almıyordu. bay gordon odaları temkinle tek tek dolaştı ve 'yaşayan' kimse olmadığını görünce salona geri geldi
    ···
  12. 62.
    +2
    bu arada gurubun yarısı çoktan salona atmıştı kendilerini. bop boruda horus ve daxpha ise aşşağıdaydı. bi kaç dakika kadar sonra onlarda salondaki toplantıya katıldılar. hepsi yerlerine oturduklarında bay gordon cebinden iki paket sigara çıkardı. birine gurubun önündeki sehpaya attı. diğerinden de kendine bi sigara çıkarıp ağzına zütürdü. yaklaşık 15 dakka sonra hepsi sigaralarını içmiş ve koltuklarında sessizce otururken buldular kendilerini. bay gordon düşünceli düşünceli tavana bakıyordu. onun gözünü bile kırpmadığını fark eden rakat dayanamadı; 'bay gordon, bi sorun mu var?'. sorusu bitince yanındaki bop onu dirseğiyle dürttü. anlaşılan bay gordon'dan biraz korkuyordu. sonuçta onu sinirlendirmeye gelmezdi, 'sanane lan' diyip çıkıp gitse kim ne diyebilirdi ki? en iyisi fazla yüz göz olmamak diye düşünüyordu bop o yüzden. bay gordon'ı sevmediğinden değil tabi ama kendisini tedirgin ettiği de bir gerçekti. bay gordon bir kaç saniye daha tavana baktı rakat'ın sorusundan sonra ve onlara çevirdi yüzünü. ' bu hastalığın sebebini biliyoruz' dedi tedirgin tedirgin, 'yani galiba biliyoruz.'. güçlü bay gordon'ın bu denli gergin olması onları tedirgin etmişti. 'bakın çocuklar' dedi yutkunarak 'bu hastalık sadece çevremizi yada ülkemizi etkileyen bir hastalık değil. sizin de tahmin edeceğiniz gibi ki bu tahminden hepinizin korktuğunu biliyorum ' bi süre durakladı sonra 'bu hastalık bütün dünyaya yayılmış durumda. dünyadaki en sağlam iletişim kanallarını kullanarak başka birliklerle iletişime geçtik dün. eskiden süper güç dediğimiz ülkeler şu anda bizden kötü durumda.'. kalkıp çantadan bi şişe su alıp kafasına dikti ve devam etti 've galiba bu hastalığın nedeniyle ilgili bi fikrimiz var'. diğerleri pür dikkat onu dinliyordu...
    ···
  13. 63.
    +2
    @908 aklimdasin panpa
    ···
  14. 64.
    +2
    'ayak sesleri' dedi mugibi. 'üst katın dış kapısı açıkmış heralde' dedi salavat fısıltıyla. o anda üst katın balkonundan ence ve boyca daha geniş olan kendi balkonlarına bir enfektenin külçe gibi düştüğün gördüler. kafa üzeri düşen enfektenin beyni yere dağılmıştı. onu bi diğeri izledi fakat o balkonu tutturmayı başaramadı. bir diğeri ise balkona düştüğünde bir bacağı dışardan görülebilecek şekilde kırıldı ve bay gordon onu sağlam bir tekmeyle balkondan aşşağı attı. enfektelerin arkası kesildi böylece başka düşen olmadı. 'fazla vaktimiz yok' dedi bay gordon balkondan gelirken, 'burdan çıkmamız lazım'. 'nasıl' dedi rakat korkusunu bastırmaya çalışarak. o arada bay gordon balkona düşen başka bir enfektenin icabına bakıyordu. 'kayarak' dedi bay gordon balkonun hemen sağ üst köşesinden geçen ve daha alçak bir direğe giden elektrik tellerini gösterdi. gözleriyle takip edebildikleri kadarıyla bu tellerin ulaştığı direk iyi yerdeydi.
    ···
  15. 65.
    +2
    .'biriniz gidince diğeri onu takip etmek için beklemesin' diye tekrarladı bay gordon sözünü, 'çünkü her biriniz o elektrik direğine vardığında' enfekteler sizi takip etmeye başlayacak. 'nasıl yani' dedi bop. 'havada süzülen yemleri takip edecekler' dedi daxpha. ama bunu dışından söylediğini fark etmemişti bile. horus'a döndü. horus daxpha'NIn ne yapmak istediğini anlamıştı . 'hayır' dedi daxpha kesin bir dille, 'siz gidin' diye bitirdi sözünü. o da horus'un kendisini yanlız bırakmak istemediğini anlamıştı. ağzını açamadı horus bu uyarıdan sonra. sadece sarılmakla yetindi ona, gözleri yaşlarla dolmuştu.
    ···
  16. 66.
    +2
    mugibi sağa sola bakındı ve yerde bulduğu bi tebeşirle yolun ortasına yazı yazmaya başladı. işi bittiğinde bop sesli okudu bu yazıyı 'horus yolu biliyosun '. 'karar değiştirirse diye' dedi mugibi. böylece yeniden yola koyuldular. gece evden o kadar aceleyle çıkmaları gerekmişti ki sadece bop yanına iki tane çikolata almıştı. birini kahvaltı niyetine bölüştüler ve en azından ağızlarındaki acı tadı geçirdiğine sevindiler, çünkü çikolata o kadar küçüktü ki belli ki midelerine ulaşmamıştı bile.
    ···
  17. 67.
    +2 -1
    sonra sırayla camın kenarından ayrıldılar birer birer. koltuklara attılar kendilerinini. yapacaklarını bilmez bir halde sigaralarını içtiler. iyi çocuklardı ama cimri binlerdi. böyle içmece toplantılarına gelirken en ucuz sigaralardan 2-3 er paket alırlardı. mugibinin çekmecelerinde ise her daim kaçak tütün olurdu. bi kaç dakika kimse konuşmadı.. . bopbopshubop bozdu sonra sessizliği; 'beyler bu böyle olmaz dolapta en fazla 2 günlük yemek var o da zütümüzü sıkarsak, benim ev zaten boş bi su var. bişe yapmamız lazım'. sonra rakatatamtatum girdi söze 'ailelerimiz?'. hepsinin kafasına dank etti. telefonlarına sarıldılar. ama en ufak depremde bile hatları gibilen türksel yüzünden kimseye ulaşamadılar.' yanlızız beyler' dedi mugibi. hepsinin göğsüne çökmüştü bu kelime. hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı artık. gece olmadan üst kata çıkıp bopbopshubop un evini boşalttılar. ne buldularsa indirdiler alt kata. 1 damacana ve bi kaç pet şişe su, meyve suları asidi kaçmış 2 litre cola.
    ···
  18. 68.
    +1
    benide ekle
    edit: altı patlar kullanırım rick gibi amk ha dersen silaha girmecem sopada olur amk ne iri ne ufak hafif kaslı ideal vücudu olan kirli sakalı olup 3 numara saçı olan en yakın dostlarını kaybetmiş dost konusunda çok sadık eski bi fenerbahçeli holiganım amk
    ···
  19. 69.
    +1
    kendi katlarına geldiler. kapıda hallowen bekliyordu. suratındaki endişe mugibiyle rakatatamtatum un yüzünü görünce korkuya dönmüştü. ne oldu demeye kalmadan içeriye daldılar ve kendilerini tuvalete attılar. diğerlerinin korku dolu bakışları arasında biri küvete diğeri tuvalete kusmaya başladı. mugibinin hala dizleri titriyordu, rakatatamtatum ise bunun bir rüya olması gerektiğini düşünüyordu. evet bir rüya olmalıydı bu fikir ona çok mantıklı gelmişti. kafasını küvetten kaldırdı ciddi ve seri adımlarla diğerlerinin şaşkın bakışları altında salona gitti pencereyi açtı ve aşşağı baktı. hallowen ne olduğunu anlamışcasına peşinden koştu, rakat ı bacağını pencereden dışarı sarkıtırken belinden yakaladı ve suratına çok sert bir tokat attı. rakat yavaş yavaş kendine geliyordu. sonra dizleri üstüne çöküp kriz geçirircesine gülmeye başladı. diğerleri korkuyordu. mugibi kendine gelmeye başlamıştı. salona geldi koltuğa oturdu. gördüklerini sindirmeye çalışıyordu. diğerlerinin sırtı ona dönüktü şok içinde yerdeki rakatı izliyorlardı. sonra 'insanları yakıyolarmış' dedi mugibi salla kısık bir sesle. rakatın gülmesi kesildi. duvara kadar dizleri üzerinde süründü. titreyen elleriyle cebinden bi dal sigara çıkardı, güç bela yaktı. derin bi nefes çekti. herşey artık daha gerçek geliyordu.
    diğerleri ise mugibinin sözünden sonra yerlerine çakılmışlardı. 'anlamadım' dedi bopbopshubop mugibiye dönüp. 'insanları yakıyolarmış' dedi mugibi ruhsuzca . sonra uzandı ve sırtını döndü. gözlerini kapattı ve ölü yüzlerle başbaşa kaldı. uyku yavaş yavaş üzerine çökerken gözünün önündeki tek şey o insan yığının içindeki karşı komşunun küçük kızının yanık ve ifadesiz yüzüydü.
    ···
  20. 70.
    +1
    mugibi uyandığında hava aydınlanmaya başlamıştı. ama gözlerini açmadı. yattığı yerden bunun sadece bir rüya olduğunu umdu. birazdan kalkıp bilgisayar başına geçip youtubedan komikli kedi videoları izliyceğini düşündü. olanlar çok mantıksızdı çünkü. tek açıklama bunun iğrenç bir kabus olduğuydu. sonra hallowen ın sesini duydu; 'sular kesilmiş beyler'. içinden söverek kalktı. herşey dün bu saatte başlamıştı ama ona 1 sene önce gibi geliyordu. diğerlerinin aralarında konuşmasını rakat böldü sonra 'beyler sessiz olun iki dakka'. elinde mugibinin eski 5800 ını tutuyordu. kulaklığını çıkarıp radyonun kegib kegib gelen sesini dışarıya verdi. 'kafalarını koparmak veya beyinlerine hasar vermek... olması ... devlet başkanının yaptığı açıklamaya göre... halkın bu durumda hayatta kalm... mümkün olduğunca uzak durun... sizi kesinlikle ısı... edin '. erkenbosalangarson cama koştu hemen; 'beyler sokakta hiç asker kalmamış'. radyo yayını dönmeye devam ediyordu 'bu kişilerin... ... soğukkanlılığınızı koruyunuz. kesinl... toplayabildiğiniz kad... '. 'kafalarını koparmak ve beyinlerine hasar vermek' dedi rakat sessizce. 'beyler aranızda shaun of the dead izleyen varmı lan?' diye sordu. diğerleri anlamsız anlamsız suratına baktılar.'gibtir edin dejavu yaşadım heralde' . radyo yayını başa sarmıştı. 'kafalarını koparmak veya beyinlerine hasar vermek... '. kimse konuşmuyordu. mugibi sessizliği böldü sonra; 'bopbopshubop, babanın beylik silahı hala aynı yerde mi?'
    ···