1. 27.
    0
    @21 @14'e bak okudum
    ···
  2. 26.
    0
    gibe gibe öldürsen bka.o kadar diyorum.
    ···
  3. 25.
    0
    bol bol uplamak lazım bunu çok güzel aq
    ···
  4. 24.
    0
    rezerve. okucam canım
    ···
  5. 23.
    0
    reserved ,dursun bi ara okıycam
    ···
  6. 22.
    0
    tamı tdıbına 30247 karakter.
    ···
  7. 21.
    0
    @18 olm oku pişman olmican

    @19 o bademi çıkar ama
    ···
  8. 20.
    0
    bunu okuyanı gibsinler
    ···
  9. 19.
    0
    okudum multimilyoner oldum lan
    ···
  10. 18.
    0
    @1 ayrıca hoşgeldin reyiz uzun zamandır görünmüyordun
    ···
  11. 17.
    0
    bi çırpıda okudum çok faydalı
    ···
  12. 16.
    0
    okuyun binler değer yani
    ···
  13. 15.
    0
    okuyanın ırzına geçsinler
    ···
  14. 14.
    0
    @1 çok saol kardeşim hikaye çok hoşuma gitti devemını bekliyorum
    ···
  15. 13.
    0
    duygulandım lan bin
    ···
  16. 12.
    +1
    buraya kadar gelebildiyseniz şu bilgileri de verelim.

    okuduğunuz bu hikaye tabii ki kurgu.

    ancak hikayeyi tedirgin edici derecede gerçeğe yakın buluyor ve gerçek hayatta fabian’ın kim olduğunu öğrenmek istiyorsanız, 16. ve 17. yüzyıllarda yaşamış kuyumcuların aktiviteleri üzerine bir araştırma iyi bir başlangıç noktası olacaktır.

    örneğin, ingiltere merkez bankası (the bank of england) 1694’te açıldı. kral iii. william (william of orange) fransa ile yapılan savaşın ardında parasal sıkıntı içindeydi. kuyumcular ona 1.2 milyon pound (o zaman için inanılmaz bir miktar) “borç” verdiler, belirli şartlar altında:

    faiz oranı %8 olacak.

    hatırlanmalı ki magna karta’da belirtildiği üzere faiz uygulamak ve toplamanın cezası ölümdür.

    kral, kuyumculara banka için tedavüle para çıkarma hakkını bir imtiyazla bahşetti.

    bundan evvel, depo ettikleri miktardan fazla miktarda makbuz basma işlemi kesinlikle yasaktı. imtiyaz beratı bunu yasallaştırdı.

    larry hannigan 1971, australia
    ···
  17. 11.
    +1
    özet için zeitgeist addentum izleyin. kafa gibiyo bu yazı.
    ···
  18. 10.
    +1
    oysa fabian ve arkadaşlarının toplumdaki mevkileri yükseldi. itibar direkleri olarak hürmet gördüler. onların finans ya da ekonomik resmi bildirileri neredeyse dini akideler gibi kabul edildi.

    hiç durmadan artan vergi yükünün altında, küçük ölçekli işletmeler çöktü. pek çok alanda çalışmak için özel ruhsat gerekiyordu, bu yüzden iş yapmak geri kalanlar için zorlaştı. yüzlerce yan kuruluşları olan büyük şirketlerin hepsinin sahibi ve yöneticisi fabian’dı. bunlar kendi aralarında yarış içindelermiş gibi gözükse de hepsini o kontrol ediyordu. sonunda rekabetçilerin hepsi işlerini kapattılar. muslukçular, otomobil tamircileri, elektrikçiler ve diğer küçük işletmelerin çoğu aynı kaderi paylaştılar-fabian’ın devlet destekli devasa şirketleri tarafında yutulup gittiler.

    fabian bu plastik kartların, banknot ve madeni paraları ortadan kaldırmasını istiyordu. bütün banknotlar tedavülden kaldırıldığında, sadece bu bilgisayar kart sistemini kullanan işletmeler işini yapabilecekti, planı buydu.

    tasarılarına göre er geç birilerinin kartları karışacak ve ta ki kimlik ispat edilene kadar alıp satamaz hale geleceklerdi. kendisine nihai iktidarı verecek yeni bir yasanın çıkarılmasını istedi – herkese kimlik numaralarını kafalarına döğme yaptırmalarını zorunlu kılacak bir yasa. bu numara ancak, bilgisayara bağlanmış özel bir ışık altında görülebilecekti. her bilgisayar dev bir bilgisayara bağlanacak ve böylece fabian herkesin herşeyini bilebilecekti.
    ···
  19. 9.
    +1
    gerçektende hayatın içinden bir hikaye kerkes okumalı
    ···
  20. 8.
    +1
    bu enstitü görünüşte para kaynaklarını denetliyordu, pek garip ama, devlet işletmesi olmasına rağmen hiç bir devletadamı ya da memuru yönetim kurulu’na müsaade edilmiyordu

    devlet artık fabian’dan doğrudan borç almıyordu, para rezerv merkezi’nin borç senedi sistemini kullanmaya başladılar. önerilen güvence bir sonraki yılın vergilerden elde edilen yaklaşık gelirdi. bu fabian’ın planına uyuyordu -şüpheleri kendi üzerinden meşru bir devlet işletmesine uzaklaştırdı. ama yine de, perdenin arkasında yöneten oydu.

    dolaylı yoldan, fabian kontrolü öyle bir ele geçirdi ki devlet onun emirlerini yerine getirmek zorunda kaldı. “bırakın ülkenin parasını ben kontrol edeyim, kimin yasaları yaptığı umurumda değil” diye böbürlendi. hangi devlet grubunun seçildiğinin çok da önemi yoktu. parayı kontrol eden fabian’dı, ülkenin yaşam enerjisini.

    devlet para kazanıyordu ama her borca faiz uygulanıyordu. sosyal yardımlar ve dağıtılan sadakalar gitgide artıyordu, çok geçmeden devlet bırakın anaparanın kendisini, faizini bile ödemekte zorlanır oldu.

    böyle olduğu halde, “para insan yapımı bir sistem. elbette, hükmetmek için değil hizmet etmek için kullanılabilir” diyen insanlar vardı hala. ama bu insanlar azaldı ve sesleri, varolmayan bir kar oranları karmaşasında kayboldu.

    yönetimler değişti, parti sloganları değişti, ama esas plan, politika hiç değişmedi. hangi hükümet “iktidar”da olursa olsun, fabian nihai amacına her yıl daha da yaklaştı. insanların politikaları anlamsızdı. sonuna kadar vergilendirilmişlerdi, daha fazla ödeyemezlerdi. fabian’ın son hamlesinin zamanı gelmişti.

    yüzde 10’luk para tedariği hala banknotlar ve gibkeler üzerindeydi. şüphe uyandırmadan bir şekilde ortadan kaldırılması gerekiyordu. nakit para kullanan insanlar alıp satarken seçmekte özgürdüler-kendi yaşamları üzerinde hala biraz kontrolleri vardı.

    banknot ve gibke taşımak her zaman güvenli değildi. yerel bölge sınırları dışında çekler geçerli değildi ve bu yüzden daha kullanışlı bir yol bekliyorlardı. bir kere daha cevap yine fabian’dan geldi. kurumu, herkese üzerinde isimleri, resimleri ve kimlik numaraları yazılı plastik kartlardan bastı.

    gösterildiği heryerde, mağaza sahibi merkezi bilgisayarı arayıp kredi oranını tetkik etti. eğer temizse, belirli bir miktara kadar kişi istediğini alabiliyordu.

    başlangıçta küçük miktarlarda kredi kullanmaya müsaade edilmişti insanlar, ve bu bir ay içinde geri ödenirse, faiz uygulanmıyordu. bu çalışanlar için iyi hoştu ama ya işadamları nereden başlasındı? makineleri kurması, malları üretmesi, maaşları ödemesi, ve mallarını satıp parayı geri ödemesi gerekiyordu. bir ayı geçerse, her ay borçlu olduğu miktarın %1.5’i ekleniyordu. bu miktar bir yılda %18’in üzerindeydi.

    işaddıbının bu %18’i satış fiyatlarına eklemek dışında yolu yoktu. yine, bu fazladan para ya da kredi (% 18) herhangi birine borç verilebilirdi. memleket sathında, işadamları borç aldıkları 100 lira’nın karşılığında 118 lira ödemek gibi imkansız bir görevi üstlenmişti-fakat bu 18 lira yoktan varedilmişti.
    Tümünü Göster
    ···