-
26.
+12Kad-ri'nin sarayındaydık. Hiç zaman kaybetmeye niyetim yoktu, yanımdaki adama baktım, dedim şimdi başlıyoruz. Herşeyi kabul edecek durumdaydı. Çünkü kaybedecek hiçbir şey bırakmamıştık geride.
Parmağı kesilen kölelerin bazı odalarda bulunmasına izin veriliyordu. Ama kad-ri'nin hanımlarına ve kızlarına yaklaşabilenler belirli kişilerdi. Kad-ri'nin 20 ye yakın hanımı ve sadece 2 tane kızı vardı. Muhtemelem kad-ri kız çocuklarını ergenlik yaşına gelmeden gömüyordu. Bir tanesi 20 li yaşlarda olmasına rağmen yaşamaya hak kazanmıştı.
Sarayın her odası birbiriyle bağlantılıydı, ayrıca sarayın altında sığınak ve tüneller vardı. Tüneller köleler içindi, köleler odalar arasında dolaşamıyor, hizmet edeceği odaya tünellerden ulaşıyordu. -
-
1.
-2Gömmeyi okuduktan sonra okumayi bırakıyorum.
-
2.
-3Gömmeyi okuduktan sonra okumayi bırakıyorum.
-
1.
-
27.
+12Kad-ri'nin hanımlarının odasına girip birisini gibip dünyanın en büyük acısını çekmek istiyordum. Hemen. Gece yarısı tünellerdeydim. Talibandaki örgütlerden yakın zamanda saldırı gerçekleşmiş kad-ri'ye bu yüzden tünellerin çoğu kapalı veya çökmüş. Bunu geceleri müridler uyuduktan sonra tünelleri gezerek öğrenebildim. Kadınların bulunduğu odanın kapısında gece 2 tane muhafız duruyor, ve sadece kad-ri içeri girebiliyor. Kusursuz bir planım vardı Tokyo'dayken, şimdi ise taklu bir kanalizasyon çukurunda kad-ri'nin karılarının olduğu odanın tuvaletine tırmanmaya çalışıyorum.
-
-
1.
0panpa kad-ri hadım edildiyse oda önceden köleydiyse nası cocukları oluyor mantık hatası var
-
1.
-
28.
+10tak çukurundaydım, hayatın meyveleri bu değildi, kurduğum en mükemmel plan tak çukurunda sonlanmıştı ve yapılabilecek en küçük hata tak çukurunun bir parçası haline gelmemi sağlayacaktı. Ben bu hatayı yapmıştım. Daha en başında, iki kişi çıktığımız bu yolda tek başımaydım, neden yanımda değildi ? Ben o odaya çıkarsam beni bir sürpriz bekliyor olacak mıydı ? Her şeyi anlatmıştım ona, daha adını sormaya bile fırsatım olmamıştı, neydi adı Furkan mı ? Hiç bir tak bilmiyordum, bütün her şeyden vazgeçip geldiğim bu tak çukurunda vazgeçecek bir şeyim yoktu. Sadece bir kaç santim daha tırmanıp odaya çıkacaktım. Eğer planı müridlerden birine anlattıysa 15 santim sonra ölmüş olacaktım. Şimdi soruyorum size, hayatın meyveleri miydi, yoksa hayatın kendisi miydi önemli ve yaşamaya değecek olan ?
-
29.
+11Hiç kimse suratına doğrultulmuş ve kulağının yarısını kaybetmesine neden olan bir silahı affedemez. O silahı tetikleyene ise savaş açardı, bu çok netti.
Müridlere herşeyi anlatmıştı. Kad-ri'nin öfkesini damarlarımda hissediyordum. Yukarı odanın kapısı açıldı, içeriye birisi girdi. Giren kad-ri olmalıydı, 'katelehuuu' diye bağırıyordu, arapçada öldürün onu demek, ölümün en taktanını tatmak üzereydim. 2 seçeneğim ve tek bir sonum vardı :
1- Ya o tak çukuruna atlayıp kayıplara karışacaktım.
2- Ya da cesedim o tak çukuruna düşüp kayıplara karışacaktı.
17 milisaniye düşündüm ve ben yaşamayı seçtim. Bence meyvelerin bir önemi yoktu, önemli olan hayatı yaşayabilmekti. Ölüm varsa yarar yok diye tekrarladım kendime. -
30.
+14En son müridlerin "leyse hunaa leyse huna" dediğini duydum. Arapçada burada değil demekti. Sonrasında tak çukuruna atlamıştım. Bütün sarayda beni arıyorlardı ben ise taklar içinde yüzüyordum. Dünyanın en büyük acısını tatmamıştım belki ama neden mutsuz olduğumu ve beni neyin mutlu ettiğini yavaş yavaş anlamaya başlıyordum. Kaçmak veya kovalamak, yenmek veya yenilmek, bunlar benim gündelik mükemmel hayatımda karşılaşamayacağım kadar basit ve küçük şeylerdi. Mükemmel bir hayatı terkedip bu tak çukuruna düşmüş ve aradığım şeyi bulmuştum. Mutluluk, damarlarımdaydı, her kalp atışımda onu yıllar sonra yeniden hissediyordum.
-
31.
+13En büyük acıları tatmak için çıktığım bu yolculukta defalarca mutlu olmuştum, çektiğim acıları kaydetmek için tuttuğum not defterinin sadece ilk sayfasında belirli belirsiz şeyler yazıyordu. Kendimi acı çektiğime inandırmak için karaladığım şekillerdi. Doğru düzgün acı bile çekememiştim. Emin olduğum bir şey vardı, acı yoktu, ölüm var ise eğer acı diye bir şey yoktu. Olmayan bir şeyden beni mutlu etmesini istemiştim, başından beri salak bir yolculuk olduğunun farkındaydım ve bu yolculuğun şu anda olduğu gibi geri dönüşü yoktu. Buradan çıkmam gerek diye düşündüm. Evet bu tak çukurundan çıkmam gerekiyordu. Planım başarısız olmuştu ve bir yolunu bulup bu çukurdan çıkmalıydım.
-
32.
+11Normal hayatta herkesin bir B planı vardır, Türkiye'den Tokyo'ya, Tokyo'dan Afganistan'a bir ölüm yolculuğuna başlamıştım ve bu normal değildi. O yüzden bir sürü B planım vardı. Alfabedeki harfler yetmeyince X ve Q planlarını bile hazırlamıştım. Q planına göre kanalizasyon Helmand Nehrine dökülüyordu ve kanalizasyondan nehire çıkabilmek 73 dakika sürüyordu. Kad-ri'nin beni sarayda araması 28 dk sürüyor ve müridlerin nehre çıkacağımı yarım kulak+bir serçe parmak pahasına öğrenip pikapla nehre kadar gelmesi 26 dk sürüyordu. Nehire benden önce varabileceklerini bilen kad-ri ve bütün müridleri benden 19 dakika önce nehre varıp beni bekliyor olacaklardı.
-
33.
+9Plan - X
Gece kanalizasyona yalnız girersen. Bütün planları unut. Plan-Q da hesapladığın nehre inme süresi 73 değil 37. Nehre giden araç yolu kapalı, bunu köle pazarından beri unutmadın. Şimdide unutma. Nehre vardığında kad-ri saraydan yeni çıkmış olacak, nehire çıktıktan sonra akıntıyla beraber güneydoğu yönüne akacaksın, akıntı seni balıkçılara doğru sürükleyecek ağlarına takılmaya çalış, ve seni tekneye çekmelerini bekle. Tekneye çıkınca kıçına sokmuş olduğun, 2000 dolardan bahset. Seni araçların kalktığı bir noktaya bırakmalarını sağla. indiğin havaalanına ulaşman 2 gün sürecek, Tokyodayken aldığın geri dönüş biletinin kodu GhkK63xcJaheK78 . En yakın uçuş tarihi 22 mart, Almanya uçağı. Bir gün havaalanında uyu. Almanyada görüşmek üzere. -
34.
+11Sonuç olarak X planıda taktan bir şekilde bitiyordu ve herşeyin sorumlusu olan kişi tarafından yazılmıştı. Bu plana güvenmiyordum, bir takluk olmalıydı bir yerinde, ama şu anda bunu düşünecek vaktim yoktu, nehre inmem plan Q daki gibi 73 dakika mı yoksa X planındaki gibi 37 dakika mı sürecekti ? X planında kad-ri'nin ben nehre vardığımda evden yeni çıkacağını belirtmişti. Kendimi tanıyordum, her şeyden vazgeçmiştim, bilincimi kaybetmiştim. Hiç bir şey düşünemiyordum, kendime geldiğimde taklar içinde nehre doğru yüzüyordum. Kaç dakikam kaldığını bilmiyordum, kaç dakikadır yüzüyordum hiç bir fikrim yoktu. Gözlerimi kamaştıran bir ışığa doğru yüzüyordum. Tek bildiğim kurtuluş yolu bu ışıkla ilgili bir şeylerdi. Düşünemiyor ve beynimi kullanamıyordum, çaresizliğin bir yan etkisiydi bu.
-
35.
+10Işık kanalizasyonun nehre açılan ucundan geliyordu. Hızlanmıştım, bir kaç adım sonra sularda akıyor olacaktım. Balıkçı ağlarına takılacak, onlara para verecek ve uzun bir yolculuktan sonra Almanyada olacaktım.
Nehirdeydim. Kad-ri ve müridleri etrafta yoktu. Başarmıştım. Yolculuk bitiyordu. Çok az kalmıştı. Geri dönüyordum. Yıllardır olmadoğım kadar mutlu ve sevinçliydim. Artık ölsem bile bunun hiç bir önemi yoktu. -
36.
+11Ama tatmıştım bir kere yaşam suyunun tadını. Elbiselerimi çıkardım kanalizasyonun kapağına sıkıştırdım ve müridlerin nehre geldiğinde kaçmayı başardığımı düşünmelerini istedim.
Kad-ri ve bütün müridleri beni aramak için nehre geleceklerdi. Dönüş yolu uzundu ama bu önemsizdi, bu kadar kolay kurtulmak hoşuma gitmemişti, kaçmanın ne kadar muazzam bir hisler bütünü olduğunu anlamıştım. Dönüyordum, Saray'a. Bu sefer acı çekmek için değil zevk almak için kad-ri'nin sarayına, kızını gibmeye gidiyordum. -
37.
+10Saatler önce ölüm ve yaşam arasında sıkışıp kaldığım tak çukuruna geri dönmüştüm. Ne yapacağımı ve nelerle karşılaşabileceğimi bildiğimden çok kısa sürede Saray'a ulaşmıştım. ilk bulduğum kanalizasyon kapağından dışarı çıkmıştım. Sarayın büyük tuvaletindeydim. Her tarafım tak içindeydi. Hamam'a doğru gidiyordum. Sarayda sadece kad-ri'nin hanımları ve kızı vardı. Onların nerede olduğunu biliyordum ve hızlı olmam için hiçbir sebep yoktu.
-
38.
+10Hamamdaydım, sonuca gidiyordum. Her tarafımı yıkadım, taka batmış olan omzuma kadar uzamış saçlarımı, yüzümün görünmesini imkansızlaştıran sakallarımı kesmiştim. Tırnaklarımı kesmiştim, tertemizdim. Hiç olmadığım kadar temizdim. Kad-ri'nin odasına girdim ve kadrinin masasını kurcaladım, altın parçası falan bulmayı ümit ediyordum, masasında yazmış olduğu notlar vardı, incelemek istiyordum ama şimdi sırası değildi. Kağıtları katlayıp cebime koymak için hazırladım. Kad-ri'nin dolabını açtım ve bir şeyler geçirdim üstüme, tam üstüme oturmuştu, kad-ri'nin odasında bür sürü sigara paketi vardı, afganistandan kaçak geçirilen sigaralar olmalıydı bunlar, Winston soft var mıydı acaba ? Elbette vardı. Kad-ri'nin çekmecesinde bulduğum bir çakmakla sigarayı yaktım, her nefes benden biraz daha zütürüyordu. Havaya karışıyordum.
-
39.
+10Birden buraya beraber geldiğimiz adam aklıma gelmişti neredeydi o, uyuyor muydu ? Öldürülmüş müydü ? Yoksa nehirde o da mı beni arıyordu. Köleyken kaldığımız odaya geldim, içeriden kahve kokusu geliyordu, ölüm kadar sessizdi her şey, kapıyı çaldım, defalarca, yumruklamaya başlamıştım, içerdeydi, karşısına çıkıp buradayım, ölmedim demek istemiştim. Arkadan birileri gelmişti, kızımdı, "madya tafaell yaabi" dedi. Korkuyordu, ağlayarak kolumu tuttu. Arapçada "baba ne yapıyorsun" demekti.
-
40.
+13Tam o sırada dünyanın en şiddetli ağrısı beynime saplanmakla uğraşıyordu. Her şeyin farkına varmaya başlıyordum. Bu satırlara, bir odada uyanarak başlamıştım, yanımda kahve ve yanan bir sigara vardı. Bir süre sonra kapı çalmaya başlamıştı, şimdi ise kapıyı çalıyordum. Kad-ri diye bir şeyh'in evine köle olarak alınmıştım, ama yanımda 20 yaşında bir kızım vardı, ve bana baba diyordu. Tokyo'da parmağımı kestirdiğimde acı defterimin ilk sayfaları kan olduğu için 4. Sayfaya yazmayı başarabilmiştim, kanalizasyonda baktığımda ise ilk sayfada belirli belirsiz şeyler yazıyordu, vr defterde kan izi yoktu. Ellerime baktığımda parmaklarımın tam olduğunu gördüm, köle pazarında kad-ri'nin bana elini gösterdiğini hatırladım. Buraya tek mi gelmiştim, yoksa 2 kişi mi gelmiştik ? En başından beri burada mıydım, buraya hiç gelmemiş miydim ? Kad-ri'nin masasında bulduğum notları incelemeye başladım.
"
Saat 09.00
Uyandım. Yanıbaşımda duran kahve fincanında sıcak kahve ve küllükte yanmakta olan bir winston soft vardı. Eve benden başka kimin girmiş olabileceğini düşündüm. Hiç bir ses yoktu, saat bile tik-tak yapmıyordu, evin içindeki her şey benim cevabımı bekliyordu. Bunu yapmak zordu ama zorund... "
Bunlar benim cümlelerimdi. Saat 9.00 da yazmaya başlamıştı, yani tam 37 SAAT ÖNCE. Midem bulanıyordu, gerçeklerle yüzleşmenin verdiği bir bulantıydı bu. Kaybolmuştum yine ve hiç bir coğrafyada kendimi bulamıyor, kim olduğuma emin olamıyordum. -
41.
+13 -1Neydim ben, en dipte miydim, yoksa en tepede mi ? Yine mi vazgeçiyordum her şeyden ? Sevmekten ve bilmekten vazgeçtiğim gibi ? Bunu kabullenemeyecek kadar çok yaşamıştım, Tokyo'dan satın aldığımı düşündüğüm bir silahı kafama dayamış her şeyin sona ermesi için yalvarıyordum. Beynimin milyon parçaya ayrılmaşı için tam 12 el ateş etmiştim, sonuç geçersiz, elimde tutmuş olduğum silah oyuncak bir silahtı. Kızım gözyaşları içinde bana sarılıyordu. Kad-ri'nin dolabındaki elbiseler geldi aklıma, üzerime tam olmuştu hepsi.
-
42.
+10Düşünerek ilerleyebileceğim bir yol değildi bu, herşeyi hatırlayabildiğim en ince ayrıntısına kadar yazmaya karar verdim. Zamam kaybetmeden başlamak istiyordum yeni uyanmıştım, kad-ri'nin sarayından kaçalı 37 saat oluyordu, dinlenmiştim ve başlıyordum.
"Uyandım. Yanıbaşımda duran kahve fincanında sıcak kahve ve küllükte yanmakta olan bir winston soft vardı. Eve benden başka kimin girmiş olabileceğini düşündüm. Hiç bir ses yoktu, saat bile tik-tak yapmıyordu, evin içindeki her şey benim cevabımı bekliyordu. Bunu yapmak zordu ama zorundaydım, yoksa bu sessizlik beni 37 saat boyunca öldürebilir... " -
43.
+15 -1Hikaye bitti beyler. Anlayamayanlar olursa diye spoiler yayınlayacağım birazdan. Okuyan şukulayan herkese teşeklürler.
Ben mi, ben Melih. Kad-ri yakın arkadaşım Kadir'den esinlenerek oluşturduğum bir isim. Keza Furkan'da öyle. Furkan meyhanede tanıştığım karakter. Aslında tek bir karakter ve tek bir olay var, hikayeyi anlatan tek bir karakter değil ve anlatıma giren her karakter olayı kendi açısından aktarıyor, aslında meyhanede kavun dilimini seçen karakter, başından beri okuduğumuz karakter değil, uyanan karakterde kadri, aslında herşey bir paradoks, küsüratlı sayı girdiğim entrylerden sonra anlatıcı sürekli değişiyor, ve kimin kim olduğunu anlayamıyorsunuz, bütün planları kanalizasyona giren karakter yapmıştı ama, x planını dışarıda kalan ve ispiyonlarım karakterin yazdığı iddaa ediliyordu hikayede, tam tersiydi, ispiyonlayan karakter kanalizasyondaki karakterdi, ve plan onun eliyle yazılmıştı, nehre inip saraya geri dönen karakter ise kad-ri'ydi.
Ben mi ? Dediğim gibi ben Melih. Kadir ve Furkan'a selam olsun. Tek bir karakterden bölünen farklı yapıda insanlarız ve pencerelerimiz farklı. Bu arada 3'ümüzde rakıyı sulu seviyoruz.
ilk entry'de ki iddaam devam ediyor. Bu güne kadar bu kutucuklara yazılmış, en sağlam kurguya, en geniş karakter analizlerine sahip en yaraltı hikaye budur. Aksini iddaa eden olamaz. Olan olursa onuda neslimle ezer geçerim.
Sahiden kimdi o kapıda ki ? Peki kapının ardında ki ? Kad-ri ? Almanyada kim bekliyordu Furkan'ı ?
Ben mi, ben Melih. Bu hikayeyi buraya bırakıp gidiyorum. iyi okumalar.
Edit: Zenciler parmağımızı kesmiyordu beyler, zenciler yalancı karakteri gibiyordu, karakterin söylediği yalana diğerleri inandığı için, onlarda parmaklarının kesileceğini sanıyordu. Kimse sormamış parmak kesme ne alaka diye, açıklama gereği duydum. -
-
1.
0Noluyoruz amk.
-
1.
başlık yok! burası bom boş!