/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +283 -52
    Bu güne kadar yüzlerce hikaye yazıldı bu sözlükte, bu hikaye ise en iddialısı, tamamen yeraltı edebiyatı. Başlıyorum şuku ve rezervelerinizi ekgib etmeyin. Şimdiden söylüyorum. Çok seveceksiniz.

    -37 Saat Ölüm-

    Uyandım. Yanıbaşımda duran kahve fincanında sıcak kahve ve küllükte yanmakta olan bir winston soft vardı. Eve benden başka kimin girmiş olabileceğini düşündüm. Hiç bir ses yoktu, saat bile tik-tak yapmıyordu, evin içindeki her şey benim cevabımı bekliyordu. Bunu yapmak zordu ama zorundaydım, yoksa bu sessizlik beni 37 saat boyunca öldürebilir. Durdum, hadi ama çocuklar ufak bir şakaydı dedim. Hala en ufak bir ses yoktu. Uyanmamıştım, yalan söyledim, yanan sigara benimdi ve o kahveyi ben yapmıştım. Yalan söylerim, ve buna evdekiler çok kızar, özellikle komidin ve arkamdaki duvar. Fark ettiniz biliyorum. Hasta bir köpek kadar yalnızım ve ölmekten vazgeçtim. Bir gün o kadar çok içtim ki yaşamaktan vazgeçtim. Kendimden vazgeçtim, bilmekten vazgeçtim, severim vazgeçmeyi, sevmekten vazgeçtim. içki ayırmadım, bulursam rakıyı susuz viskiyi tek buzla içtim. Yanık izmarit tadını en iyi ben bilirim, sorarlara bir gün bu dünyada ne yaptın diye, yalnız kaldım kalabildim diyeceğim. Ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı, kimsenin onları çözecek kadar uzun tırnakları yok, bende çoktan vazgeçtim tırnaklarımı uzatmaktan, şimdi ise yazıyorum. Hepimiz için, çünkü hiçbirisi işe yaramadı.

    Ben bayamlik reyis rezervelerinizi alın. Başlıyorum.
    ···
  2. 2.
    +34 -1
    37 Saat Ölüm, solda birkaç harften oluşan hayatımın özeti duruyor. Bu kadar taktan bir yaşam daha taktan ifade edilemezdi. Hayatım boyunca yalan söyledim, heryerde her şeyde herkese, o kadar çok yalan söylüyorum ki küsuratsız sayılar benim için artık bir anlam ifade etmiyor. Sayının 37 olması ondan. Biraz daha gerçekci duruyor, yoksa ana tema ölüm, geriye kalan her şeyi gibtiredin. Adım Cenk bu arada, kendimi 87 yaşında huysuz bir ihtiyar gibi hissediyorum. Asıl sorun neden normal insanlar gibi bir çırpıda 100 yaşında hissedemiyor oluşum.

    taktan bir ses geliyordu, muhtemelen kapı çalıyordu, kapı çok hızlı çalıyordu, birilerinin canını fena sıkmış olmalıydım, gelen kapı sesinden yüzlerinin şeklini tahmin edebiliyordum, çok sinirli bakıyorlardı, ben ise sırıtıyordum, neden mi ?
    ···
    1. 1.
      +2 -1
      Okumayın cakmak yaktım sallıyorum suan aq
      ···
    2. 2.
      +2
      Aynı anda 4 hikaye takip ediyorum hepsi karıştı amk
      ···
    3. 3.
      0
      Okumayın partalcı oldum.
      ···
    4. 4.
      0
      Panpa bari hakan günday diye ekleseydin
      ···
    5. 5.
      0
      Panpa bari hakan günday diye ekleseydin
      ···
    6. diğerleri 3
  3. 3.
    +27 -1
    1- Yatağımın altında bir pompalım vardı ve kaç kişi olduklarının bir önemi yoktu.

    2- Bir pompalım yoktu ama, gelen zaten tek kişiydi.

    3- Yalan söyledim.

    Neden sırıtıyordum ? Kapınızı yumruklayan birisi/insanlar varken neden sırıtırsınız ?

    Yalan söylemiştim, kapım çalmıyordu, daha doğrusu evimin insanların çalabileceği bir kapısı yoktu. Daha da ileriye gitmem gerekirse bir evim yoktu ve Cenk benim adıma benzemiyordu bile. Nefes almak istemediğimde yalan söylerim ben. Bir kulübede yaşıyorum, bunun yalan olma ihtimalini göze alarak dinleyin beni, yoksa 13 saat sonra olacaklar canınızı çok sıkabilir.
    ···
    1. 1.
      +9
      dıbına kodumun yalancısı
      ···
  4. 4.
    +26
    Neden mi böyleyim ? Ben böyle değilim, yada sen öyle olduğumu düşünüyorsun. Aşık olmuştum bundan yıllar önce, uğruna canlar verilen, kitaplar şarkılar yazılan aşk aslında çok da matah bir şey değildi. Binlerce lira para kazandım porsiyonu 20 bin dolarlık yemekleri yedim ve hepsinin sonunda tak olduğu gerçeğiyle yüzleştim. Her şeyim vardı ve bu bir anlam ifade etmiyordu. Bir gün rakı içerken bir adamla tanıştım ve her şey o gün başladı, rakı masalarını bilirsiniz, o masada marsa gitmek için bile bir kolay yol bulabilirsiniz, biz mutlu olmak için en zor ve sonuca en uzak yolu seçmiştik. her şeyin sorumlusu o, ben böyle olmasını hiç istememiştim.

    Rakının en büyüğünü, kokain'in en kalitelisini, memenin en yumuşağını yani kısacası hayatın meyvelerinin en iyilerini tattığımı söyledim. Sırıttı ve kalktı. Kendimi fazla abarttığım için gittiğini düşündüm. Geri geldi, bir meyva tabağıyla sadece kavun vardı içinde, bir dilim seçmemi istedi ve anlatmaya başladı.
    ···
    1. 1.
      +1
      buda yalan
      ···
  5. 5.
    +21
    Sana bir tabak dolusu kavun getirdim ve bir dilim kavun seçtin değil mi dedi ? Evet demekle yetindim. En iyi dilimi seçtin dedi ve devam etti, elimde tuttuğum tabak senin hayatın ve seçtiğin dilim en iyisi olmasına rağmen sadece bir kavun, eğer kötü bir dilim seçseydin yine kavun olacaktı, ve sadece biraz yumuşak ve susuz olacaktı dedi. Sen hayatın meyvelerinin en iyisini tattığını iddaa ediyorsun ama senin bir tak bildiğin yok, sen sadece taktan lezzetlerin en iyisine ulaşmaya çalışıyorsun, benim hayatım mı ? Benim hayatım bu masa, her şey var, rakı da var su da var haydari de var kavun da var, ama senin sadece bir dilim kavunun var, ve bununla mutlu olamadığın için zırlıyorsun dedi.

    Yıllarca okuduğum gibik kişisel gelişim kitaplarından bir bölüm dinliyormuşum gibi geldi ilk başlarda, bu kendimi savunma mekanızmamdı, "yarraam sen ne anlarsın" demek istiyordum, maalesef fazla haklıydı. Zamandan kopup dediklerini zihnjnde canlandırıyordum. Ben taktan şeylerin iyisiyle mutlu olmaya çalışan bir ahmaktım. Tattığım meyveler taktandı ve ne kadar iyi olursa olsun taktan bir tat verecekti ve bunu ben hiç düşünmemiştim.
    ···
    1. 1.
      -3
      " Yarram sen ne anlarsin" kisminda butun ciddiyetimi gibtin panpa
      ···
  6. 6.
    +28
    Bir cevap veremedim. Sustum, tam 37 saat boyunca sustum. Çığlıklarım bardakları kırıyordu ben susuyordum. Hadi dedim gidip bir şeyler yapalım.

    Ne tak yemek istediğimle ilgili hiçbir fikrim yoktu ama asıl mutluluğun çekilen acılarda gizli olduğunu ve mutlu olduğumuz için bunun ne demek olduğunu anlayamadığımızı, o yüzden en derin acıları çekmemiz gerektiğini düşünerek yola çıktık.

    Saat 04.16 - Tokyo.

    Herşey çok kısa sürede gerçekleşmişti, gözlerimi açtığımda tokyoda 3 zenciyle kokain pazarlığı yapıyorduk ve yanımızda hiç paramız yoktu. Biz sadece acı çekmeye gelmiştik. Pazarlık olumluydu. Küçük parmağımı kesmelerine izin verirsem tam 76 gram kokain verebileceklerini söylediler. Bu yolculukta bir defter tutmaya başlamıştım, yaşadığım bütün acıları not edecektim. Ilk 2-3 sayfa tamamen kan olduktan sonra, 4. Sayfaya ilk notumu yazabilmeyi başarmıştım.

    "Tokyo'da bir zenciye 76 gram kokain karşılığında parmağımı kestirdim."
    ···
    1. 1.
      +4
      amk zenci lafını görür görmez aklıma gibildiğin geldi
      ···
    2. 2.
      +5 -1
      Boyle trol hikayeler genelde 3 zenciyle baslar ve sabaha kadar gibilen kahramanimiz buda boyle bir animdir diyerek hikayemizi bitirir
      ···
  7. 7.
    +23
    Bir parmağım yoktu artık ama şiddetinden 3 kere bayıldığım bir acım vardı. Kan kokusu midemi bulandırıyor, yanlış bir yolculuğa çıktığımızı ve geri dönüşün imkansız olduğunun farkına varıyordum.


    Mutlu olmak kstemediğim bir dünya hayal ettim, mutluluğun bir gereklilik olmadıgı bir dünya, tsunami olabileceğini düşündüğüm bir ses geldi, su sesiydi, hayallerimin bu kadar hızlı suya düştüğünü hiç görmemiştim. Acı vardı ama sanirım artık bir hayatım olmayacaktı.
    ···
  8. 8.
    +6
    Up up up up up up !!!
    ···
  9. 9.
    +8
    Akşam devam edeceğim beyler.
    ···
  10. 10.
    +15 -1
    Herşeyin bittiği ve herşeyin başladığı noktadaydık, bir kumar oynanmıştı, zarlar atılmıştı, 6-6 gelmesi bile hiçbir taka yaramıyordu. Anadilini bilmediğim bir ülkede sadece 3 gündür tanıdığım bir insan ve kegib bir parmakla beş parasız sokaktaydık.

    Dün ve bu gün arasındaki o "net çizgi"yi bu güne kadar hiç farketmemiştim. Şimdi ise o çizgi benim. Dün ve bu gün arasında değişen bir şey var ve bu benim.

    76 gram kokainden geriye 0.0001 mg bile bırakmamıştık. Ve etkisi geçmeye başlıyordu. Yanımda duran adam "işte" dedi, "şimdi sarhoşluğumuz geçiyor, yavaş yavaş uyanıyoruz. " Sırıttım. "Hayır" dedim. "Asıl sarhoşluk şimdi başlıyor, yaşam sarhoşluğu" dedim.
    ···
  11. 11.
    +13
    Ne yanımda oturan adam, ne de ben bu aptal oyunu devam ettirmek istiyoruz. Ama yaşadığımıza dair bir kanıt yaratmak adına girişilmiş bu yolculuk gittiği yere kadar gidecek.
    ···
    1. 1.
      0
      Sen de haklısın panpa kısa yaz soluklan
      ···
  12. 12.
    +16
    Bir iş bulmamız gerektiğinden bahsettim, parmağım kesildiği için çalışamayacağımdan en azından temel ihtiyaçlarımızı karşılayacak kadar paraya ihtiyaç duyduğumuzu belirttim.

    Bu fikre pek sıcak bakmadı, hayatın meyvelerinden tatmak istemiyor gibi bir hali vardı, bir an beni burada öldürüp Istanbulda'ki hayatıma konma planı olup olamayacağını düşündüm. Hayatın en mükemmel meyvesi sol cebimdeydi çünkü, kegib bir serçe parmak.

    Beni umursamadan bir şeyler mırıldandı ve sonunda sesini yükselterek "ben buraya çalışmaya yada para kazanmaya gelmedim, ben hayatın meyveleri için buradayım" dedi.

    Peki o zaman , sıra sende dedim. Kesilen parmağımı göstererek. Ne demek istediğimi çok iyi anlamıştı, bu yüzden anlamamış gibi bakıyordu. Anladığını bildiğimi anlaması için bir cevap vermedim. Uzun süre konuşmadı sonra birden "yapamam" dedi. Beklediğim bir cevaptı ve zencilerden kokainle beraber aldığım silahı kafasına doğrultmam 1 saniyeden çok daha az bir sürede gerçekleşmişti.
    ···
  13. 13.
    +13
    "Beni mi öldüreceksin ? Beni öldürebilecek olsaydın 3 gün önce kendini öldürürdün" dedi. Kulağının yarısıyla beraber uçup giden mermi kovanının yerde çıkardığı ses, onun sesinden önce kesilmişti.

    Korkudan titriyor gözümdeki hayat meyvesini görüyordu, yapacağı tek yanlış harekette beyninin milyon parçaya bölüneceğinden emindi. Tamam yapacağım dedi. Ama bil ki ben bir müzisyenim, şimdiye kadar geri dönüş şansımız vardı ve ben birazdan herşeyimi kaybedeceğim, bu yolun sonu yok, ölene kadar acı çekeceğiz buna hazır olsan iyi edersin dedi.

    Ceplerimizde artık 2 adet kegib serçe parmak ve 100 grama yakın kokain vardı, ilerleyen saatlerde kokaini satmak için güzel bir muhit bulduk, artık ceplerimizde sıcaktan kokmuş her tarafı kanlı taktan parmak parçaları yoktu. 1000 dolarımız vardı ve kokainin grdıbının 10 dolar olduğu bir ülkede yaşam meyvesi aramak pek mantıklı değildi, giyin dedim, bu ülkeyi terkediyoruz.
    ···
  14. 14.
    +14
    Afganistana gidiyorduk. Yolumuz uzundu. Hayatın meyvelerinin tadını sordum, benden nefret etmeye başlamıştı, sonuna kadar hissediyordum bunu. Artık bir parmağı ve yıllardır emek verdiği kariyeri yoktu. Berabereydik. 1-1 ikimizinde geride bıraktığı şeyler çok büyüktü ve bu onun çok fazla zoruna gitmişti. Bütün hayatının yerle bir olduğunu, artık bir işe yaramayacağını söyledi uçakta ağlarken, "üzülme, sonuçta senin masanda her şey var kavunda, karpuzda, rakıda peynir de, benim sadece kavunum var" dedim iğneleyici bir şekilde. Ağlaması şiddetlenmişti. Uçaktakilere babasının vefatı için olduğunu anlattım kırık arapçamla, ona karşı kazanmıştım ve bu beni yavaş yavaş mutlu etmeye başlıyordu.
    ···
  15. 15.
    +12
    Afganistana varmadan önce onunla konuşmak istiyordum, afganistanı seçmemin bir nedeni vardı, her türden acının olduğu bir yerdi. Planlarımdan bahsetmem gerekiyordu ona, bir diğer parmağımı kaybetmeden önce.

    "Bana bak, hayatımızın en büyük acısını çekmek için ilerliyoruz bu yolda ve biliyorsun ben her şeyin en iyisini seviyorum. Gerçekten çok büyük bir acı çekmeden doğru bir şeyler yaptığımıza inanmam imkansız. Bak şimdi sadece dinle tamam mı, ben her şeyi planladım " dedim.

    Çok büyük bir şeyler planladığımı anlamıştı. Korktu, gözlerinden belliydi.
    ···
  16. 16.
    +14
    Aklımdan geçen her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlattım. Afganistana köle olarak giriş yapacağımızı, bir ailenin evine köle olarak gireceğimizi ve bu evin kadınlarını gibeceğimiz fikrini fazla abartmıştı ve çok korkuyordu. Her seferinde bu yola ölmeye çıktık, bakarsın belki yolumuz erken biter değil mi ? diyordum. Asıl bizi ilgilendiren kısım kadınları gibtikten sonra başlıyordu, en büyük acıya kadar çekeceğimiz küçük acıları erteleme kararı almıştım.

    Afganistan'da hadımlar evin içinde kölelik yapabilir, ve hadımların serçe parmağı'da kesilir. Ve bir kölenin hadım olup olmadığı elinden anlaşılır. Hiç bir zenci çete parmak kesmek gibi mali getirisi olmayan bir iş için 100lerce gram kokain vermez, Tokyo, sadece afganistan için bir hazırlıktı. Gerçek yaşam meyvesi oradaydı ve bu yolda para harcamaktan çekinemezdim. Zencilere para verdiğimi itiraf etmek zorundayım. Hatta kokaini satamayıp kendim içtiğimide, yanımda 2000 dolara yakın para vardı ve bir koltuk yanımda oturan adam sadece parmaklarımızı kestirdiğimiz için biraz kokain alabildiğimizi düşünüyordu.
    ···
  17. 17.
    +16 -1
    Afganistan.

    Bütün mutsuzluklarımı unutturacak kadar büyük acılar çekmek için adım attığım tek toprak parçasıydı. Bana sürekli, seversin vazgeçmeyi, bu iştende vazgeç diyordu. Rakı masasında yaptığı o gibik konuşma geldi aklımıza, burada olma sebebimiz o gibik konuşmaydı ve bu konuşmayı ben yapmamıştım. Vazgeçemezdik. Toplam 38 tane parmak, 3.5 kulak ve 2000 dolara yakın paramız vardı.

    Afganistana ismini bile bilmediğim bir ülkeden otobüsle gelmiştik, uçaktan ne zaman indiğimizi bile hatırlamıyordum. Ülkeye girdiğmiz andan itibaren köpek gibi muamele görüyorduk ve yanımdaki ne olduğunu anlamaya çalışıyordu, parmaklarımızı gösterdim, afganistanda kölelik belirtisi dedim. Mutluydum planım işliyordu, otobüste bizden başka gineli ve somalili kölelerde vardı, sakallı bir ekip hepimizi alıp çarşı meydanına dikmişti bile. 18. Yüzyıldan kalma bir kent. Teknoloji en son mısır piramitleri dikilirken uğramış, ticaret nadiren parayla yapılıyor, altın parçaları ve takas hala önemli bir alışveriş yöntemi.
    ···
  18. 18.
    +15
    Bizim için biçilen fiyat 4 altın parçasıydı, yani bu çok iyi köleler olduğumuzu gösteriyordu. Fiyatlandırma muhtemelen vücuttaki kas ağırlığına göre yapılıp ağır işler yapabilecek köle pahalı satılıyordu. Yanımdakinin kulağının yarısının olmaması bir ekgiblikti ve 3 altın parçasına ikimizi verirse bizi alacağını söyledi şeyh kad-ri. Yanındaki müritleri çoktan dişlerimizim tamam olup olmadığına bakmaya başlamıştı. Ayaklarımızdaki ipleri söktüler, ipler sökülür sökülmez kad-ri'nin ayağının altını öpmek için ayaklarına kapandım, bu hareketi güvenini kazanmak için yapmıştım, ilerleyen günlerde karısını ve kızını gibeceğimi bilmesini istemedim.
    ···
  19. 19.
    +13
    Devam edeceğim beyler biraz soluklanayım. Basit temeller üzerine kurulu bir hikaye değil maalesef karakter olay yer ve zaman kurgusu uzun sürüyor. Okuyanlara teşekkür ederim.
    ···
    1. 1.
      0
      Verdim şukunu bekliyorum
      ···
  20. 20.
    +14
    Şeyh kad-ri. Etrafında yüzlerce müridiyle ayağını öpmekte olan bir mahlukata bakıyordu. Müritleri beni darp etmek istese de buna izin vermedi, yanlış bir şey yaptığımın farkına varmam uzun sürmemişti. Eliyle kalkmamı işaret etti, ayağa kalktım, ben ayağa kalkınca başımı okşadı ve sağ elini gösterdi. Serçe parmağı yoktu. Bağırarak ve hiddetle "EARR" dedi. Arapçada utanma, kendini hor görme anlamıma gelen bir sözcük. Kad-ri'nin önceden bir köle olduğunu öğrenmem ve bunu benimle paylaşması, ayağını öpmemin amacına ulaştığını gösteriyordu. Şeyh kad-ri çarşıyı geziyor, müritlerinden kaçıp yaklaşabilenler ayağını elini öpüyorlardı. Çok büyük bir taka bulaşmış olduğumuzu anladığımda, her şey için çok geçti.

    Kad-ri çok sevilen bir şeyhti müridleri para veya altın almıyor kad-ri'yi sevdikleri için koruyorlardı. Kad-ri çarşıyı gezmeye devam ederken bizi almaya bir pikap geldi, bizi bu güne kadar gördüğüm göreceğim en karmaşık yapılı mimariye doğru zütürüyordu.
    ···