-
18.
0*
Aradan 1 yıl kadar geçmişti.
Verdiğim parayı hiç hesaplamadan her sabah duraktan ayrılırken hasılatı Rüstem abiye veriyordum.
Bir zaman sonra durakta öyle boş boş oturup çay içerken Rüstem abi geldi durağa.
-Hayırdır abi bu saatte. dedim.
-Uyku tutmadı. dedi
ve konuşmama fırsat vermeden devam ettim
-Ömer babanın borcunu faiziyle ödedin eyw. Bundan sonra çalışmak zorunda değilsin. istersen al arabayı git istersen de çalışmaya devam et. benim için farketmez. dedi
Hem işe alıştığım hem de burdan gelecek paranın da tadına bakmak istediğim için çalışmaya devam etmek istediğimi söyledim.
Durağın çalışma mantığını, buranın nasıl döndüğünü, para meselelerini konustuktan sonra anlastık.
Gün geçtikçe taksi işlerim açılıyor, bazı müşteriler özellikle beni istetiyor, durakta da "senin ki arıyor" diye makara konusu oluyordum.
1 ay kadar sonra elime bugünün parasıyla 2 bin liraya yakın para geçmişti.
Hesap kitap yapıp Cemil ustanın yanından ayrılmayı düşündüm.
Bunu yaparken iki sebebim vardı aslında, para bunların arasında asla olmamıştı.
1. si ve en önemlisi 2. elemana ihtiyaç olmayacak kadar az iş oluyordu dükkanda, Cemil usta'nın sırf züt gibi kalmayayım diye beni çalıştırmaya devam ettiğine adım kadar emindim. Böylelikle onun da yükünü azaltmış olacaktım.
2. sebep ise artık gerçekten çok yoruluyordum 08:00-20:00 arası dükkanda çalıyor sonra direk eve gidip yatıyor 3 saatlik uykuyla gece taksiye çıkıyor sabah 7,5 yine dükkana geliyordum. fırsat bulursam bazen gece 4-5 gibi arabada uyuyordum.
Ertesi gün dükkana gidip ilk işim bu mevzuyu Cemil ustaya anlatmak oldu. 1. maddenin lafını bile etmeden 2. maddeden vurdum Cemil ustayı. Durdu düşündü bir süre, sonra bana baktı, "tamam ama arada gel yine özletme kendini" dedi. hayatımda ilk defa o gün Cemil Usta'nın gözlerinin dolduğunu gördüm. Sarıldık, vedalaştık. Emrah can yoldaşım olduğu için o daha rahattı hatta sevinmişe bile benziyordu çok yorulduğumu bildiği için, hem nasıl olsa her gün görüşeceğimizi biliyordu. -
17.
0*
Kafanızda nasıl bir boncuk Ömer var bilmiyorum ama 1.83 boyunda, çocukluğundan beri ağır sayılabilecek bir işte çalıştığından dolayı kaslı denemez ama fit bir vücudu olan, çok masraf olmasın diye saçları oldum olası 3'e vuran, mavi gözlü biriydim.
Daha önce ablam ve annem hariç hiç kimse bana yakışıklısın dememişti,
ben de aynaya baktığımda 1 kez bile yakışıklı olduğumu düşünmemiştim ama taksiciliğe başladıktan sonra hayatım değişmişti beyler.
Taksiye aldığım bayan müşterilerden bazıları telefon numaramı istiyor, cep telefonum olmadığı için durağın numarasını veriyordum.
Bazıları arabadan inerken bir kağıda telefon numaralarını yazıp arka koltuğun üzerine bırakıyor, ben durağa gittiğimde farkediyor ve kimseye söylemeden yırtıp atıyordum.
Sabahları dükkana akşamları taksiye gidiyordum.
Hayatımdan memnun değildim ama bunu sorgulayacak zamanım neredeyse hiç olmuyordu.
Boş bulduğum her vakti uyuyarak geçiriyordum.
Cemil usta yorulduğumu farketmiş olacak ki bana hiç bişey demeden dükkanı 8'de hatta bazen 7'de kapatmaya başladı.
Bi kaç kez lafını açtım "müşteri gelmiyor zaten amk" diyerek kestirip attı.
Annem arada bir arıyor bizi yokluyor sürekli Selim'i soruyor ben de aklı kalmasın diye çok iyiyiz diyordum.
Selimi haftada 1 belki görüyordum. Duyduğuma göre o da sabahları bi kafede çalışıyordu.
Arada ablama uğruyor halini hatrını soruyor iyi olduğunu bilip rahatlıyordum.
Geçen süre içinde ehliyet ve şöförlük yapmak için diğer belgeleri almıştım. -
16.
0*
Saat akşam 9'a geliyordu beyler.
Cemil usta yukardaki sotesine çıktı.
Biz de aşağıdan "hayırlı akşamlar" usta diyerek çıktık dükkandan.
Tam şöför koltuğuna oturacaktım ki Emrah anahtarı istedi.
itiraz etmeden verdim, sağ ön koltuğa bindim.
Önce bizim eve doğru gittik, Şirintepe'ye sonra stada doğru sürdü arabayı Emrah.
Arabayı sürerken bana trafik kurallarını anlatıyor, bak burdan geçerken şuraya bak, bak bu işaret bu demek oluyor, bak bu yolda 70'i geçme, bu kavşağa sağa girme derken neredeyse tüm izmit'i dolandık. Saat 12'ye geliyordu.Ben tamam anladık amk demesem belki sabaha kadar gezecektik öyle.
Önce bir benzinliğe çekip şimdinin parasıyla 100 liralık benzin aldı depo neredeyse dolmuştu.
Ben "olum ben alırım amk" desem de giblemedi beni.
Sonra tekrar şirintepeye doğru gittik, kendini eve bırakıp arabadan inerken "sen bana lazımsın, dikkatli ol giberim belanı" dedi sadece. mesajı almıştım.
Mahallenin aşağısındaki durağa gittiğimde saat 12:30 a geliyordu.
Rüstem Abi beni ayak üstü diğer şöförlerle tanıştırdı.
Hepsi kendi halinde adamlardı.
Aralarında babamı seven de vardı sevmeyen de.
Ama Allah'tan babam buraları komple terkederken bi tek Rüstem abiye takmıştı.
Çabucak girdim aralarına, kabul gördüm. -
15.
0*
O lafı duyana kadar arabayı alıp kaçmak aklımın ucundan bile geçmemişti beyler.
Bir an acaba lan desem bile, bana güvenen insanları hiç bir zaman yarı yolda bırakmamıştım, bırakmayacaktım, hiç bir zaman (bu lafımı unutmayın)
iyi kötü sağdan sağdan direk Cemil ustanın dükkanına gittim.
Emrah arabayı görünce müşteri geldi sanıp çayını bırakıp koştu geldi dışarıya.
Arabadan benim indiğimi görünce
-Hayırdır lan babanın arabayı mı çarptın dedi. gülerek
Benim gülmediğimi görünce ciddi bi mevzu olduğunu anlayıp o da ciddileşti direk.
-Noldu lan pek bi sıkkınsın. dedi
-Dur abi anlatırım. dedim geçtim içeri oturdum direk.
Derken Cemil usta geldi
-Ne o lan mesai yapmaya mı geldin, bizde mesai ücreti yok be evlat. diyerek gülmeye başladı.
Ben gelmeden önce ikisi de çok keyifliydi amk, şakalar havalarda uçuşuyordu. Keşke gelip keyiflerini kaçırmasaydım diye düşündüm o an.
Emrah ısrar etse de anlatmadım mevzuyu, babamın milleti gibip kaçışını anlatmak kolay değildi beyler.
Ama sonra Cemil usta
-bak evlat bana ikinciyi sordurtma. dediğinde direnmek için çok da şansım yoktu, çünkü harbiden bi daha sormaz burnumdan da getirirdi.
Bunu göze alamadığım için başladım anlatmaya.
Mevzuyu öğrenir öğrenmez
-bana niye gelmedin, biz bostan korkuluğumuyuz burda. dedi sinirlerek.
-ne biliyim usta, zaten yıllardır kahrımızı çekiyorsun, bi işi de kendim halletmek istedim. dedim.
-başımıza adam oldunuz amk. dedi
-hem sen nasıl çalışacaksın şurdan şuraya araba sürdün diye kendini şöför mü oldun sanıyorsun hem daha senin ehliyetin yok. diyerek acı gerçekleri suratıma suratıma vuruyordu. haklıydı, sustum.
Emrah "rahat ol ben halledicem şimdi sus" der gibi bi işaret yaptı.
vardır bi bildiği diyerekten mevzuyu uzatmadım. akşama kadar dükkana iki müşteri geldi, emrah'a el attım yardım ettim. akşama ne yağacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu. -
14.
0*
-Rüstem Abi, bilmiyorum bu paranın senin için acelesi ne ama müsaden varsa arabayı alayım taksiye ben çıkayım, peyder pey kazandıkça hergünün hasılatını sana getireyım. dedim.
-Benim de sağa sola borcum var be aslanım. dedi
-Abi araba benim olsa satalım borcunu ödeyeyim plaka da araba da babamın üzerine, bi hal çaren varsa sen söyle ben yapayım dedim.
-Haklısın yapacak bi şey yok, muallak bizi züt gibi bırakıp gitti dedi. muhabbet esnasında babama yerli yersiz laf sokmaya devam etti.
Babamın savunulacak tek bir yanı bile olmadığı için sessiz kaldım beyler. haykıracak çok şeyim vardı ama yuttum hepsini. çaresizdim amk.
-Ehliyetin var di mi.dedi
-Var abi. dedim.
Ehliyetim yoktu beyler, araba kullanma deneyimim de sadece Cemil ustanın dükkandaki arabaları içerden dışarı çıkaracak, dükkanın arkasına park edecek kadar vardı.
Trafiğe hiç çıkmamıştım.
-iyi gel al anahtarı. dedi
içeri girdik, çekmeceden anahtarı verdi ve "umarım sözünde durursun" dedi. -
13.
0*
Ne yapacağımı bilmiyordum beyler.
Emrah'da olsa 1 sn düşünmeden çıkarır verirdi hatta durumu anlatsam gider bi yerden bulur buluşturur hiç bişey olmazsa çalar yine hallederdi.
Bunu bildiğim için Emrah'a hiç ilişmedim.
Cemil ustaya söylemeyi düşündüm bi ara ama gelen müşteriyi, bize verdiği parayı ben biliyordum amk.
Zaten adam ihtiyacı olmamasına rağmen beni fazladan çalıştırıyordu.
Onu da sıkıntıya sokmak istemediğimden gibe gibe çaresizce gittiğim durağa.
Rüstem abi ben yaklaşırken ağzında sigara çardağın altına oturmuş çay içiyordu.
Telefondaki kadar sinirli görünmüyor ama keyfinin yerinde olmadığı sigarayı hızlı hızlı çekişinden belli oluyordu.
Yanına yaklaştığımda çardakta oturan diğer taksicilerin yanında rahat konuşamayacağımız için bana eliyle bekle orda diyerek yarım sigarasını atıp çıktı dışarı.
Bi elini omzuma koyup
-Bak Ömer bilirsin severim seni, mahallemizin çocuğusun, bi yanlışını görmedik, ama baban çok büyük yanlış yaptı. dedi
Adam haklıydı amk,
Babam bize de çok yanlışlar yapmıştı, ablamın nikahına bile gelmemiş kızı en mutlu gününde boynu bükük bırakmıştı.
Biz alışmıştık da duraktakiler kolay kolay sineye çeker miydi amk herkes ekmeğinin peşindeydi.
-Getirdin mi parayı. diye ekmedi.
Bi müddet sessiz kaldıktan sonra o an aklıma bi fikir geldi. -
12.
0*
Selim ara sıra arkadaşlarını içmeye çağırıyor, babam haftada 1-2 defa duş almaya üzerini değiştirmeye eve geliyordu.
Lise bittikten sonra biz Emrah ile yine haftasonları dönüşümlü çalışmaya başlamıştık.
Cumartesi benim tatil günümdü ve evde hiç bir şey yapmadan uzanıyordum, uzun uzun düşünüyor boş boş tavana bakıyordum.
Babamın arabasını uzun süre göremedim beyler.
Borç harç yapıp sattı herhalde diye düşünüyordum ki bir gün ev telefonu çaldı.
Duraktan Rüstem Abi arıyordu.
-Alo. dedim
-Ömer sen misin. dedi selam sabah vermeden
-Rüstem Abi hayırdır. dedim sesinden tanıyarak.
-Ne hayırı amk pekekent babanı arıyorum kaç aydır, nerde, biliyor musun? diye sordu.
Her ne kadar sevmesem de insanın yüzüne yüzüne babasına sövülmesi de çok ağrına gidiyordu insanın be beyler.
-Abi ayıp oluyor ama o nasıl laf. dedim
-Ayıbın kralını baban yaptı aslanım, benden 12 bin lira (şimdinin parasıyla) borç aldı, arabasını da rehin diye durakta bıraktı, ses etmedik arabası burda gelir dedik ama kim bilir hangi deliğe girdi muallak. 12 bin lira bul getir al bu arabayı zütür burdan amk. yoksa yemin ediyoum yakıcam. dedi
Sesim içime kaçmıştı, ne diyeceğimi bilememiştim.
-Peki abi. diyebildim. -
11.
0*
Annem üzüntüden kısa sürede 15 kilo kadar vermişti, birden çökmüştü kadın.
Her şey üst üste gelmişti.
Yaprak dökümü gibi olmuştuk beyler.
Oğuzun biri hepimizi tek tek gibiyordu sanki.
Kısa süre sonra mahalle eşrafından bi delikanlı ablama talip oldu.
Ablamdan 2 yaş büyüktü ama beni her gördüğünde çekiniyor bazen yolunu değiştiriyordu.
Başta ben de biricik ablama nasıl göz koyar nasıl onu bizden almayı düşünür lan desem de sonra mantıklı düşündüğümde "tabi evlenecek, tabi gidecek lan, kızcağız ölene kadar bizim arkamızı mı toplayacak" amk diyebildim kendime.
Çocuğu araştırdık, mahalleden tanırız ama mevzu ablam olunca iyice araştırdık.
Namazında niyazında ama nerdeyse bizden bile gariban bi çocuk.
Baktım ablamın da gönlü razı sade bi nikahla evlendirdik ablamı.
Ablam yeni evine gidince annem iyice yalnız kaldı.
Burda kalmak anneme iyi gelmeyeceğinden onu Tarsusa ananemlerle teyzemlerin yanına gönderdim.
En azından yiğenleri falan sever teyzemlerle laflar kafası dağılır diye düşündüm.
iyice tek kalmıştım be binler.
Kısacık boyuna rağmen meğer ne kadar yer kaplıyormuş anam evde, o gidince anladım.
Hele ablam, onun yokluğuna belki 2 ay alışamadım. ama neye alışılmıyordu ki panpalar. buna da alıştık elbet.
Annem ve ablam gittikten sonra kısa süre öncesinde derli toplu bir aile evi olan evimiz onlar gittikten sonra tam bir öğrenci evine dönmüştü amk. -
10.
0*
huur çocuğu abim sevgilisi olan bi kıza musallat olmuş, sevgilisi ve arkadaşları tarafından çok pis dayak yemiş, olay büyümüş mevzu uzamıştı.
Evde sürekli bi gerginlik vardı.
Annem sürekli Kerem abim bu gün eve nasıl gelecek diye ağlayarak bekler olmuştu.
Abim eve her geldiğinde bi taklar oluyordu.
Bi geldiğinde kaşı açık, bi geldiğinde elinde yüzünden yeni hiç bişey yok ama gömleği kana bulanmış.
Abim bu mevzu yüzünden babamla burun buruna gelmiş zaten maddiyattan dolayı güllük gülistanlık olmayan evdeki huzurun dıbına koymuştu.
Babam bazı geceler eve gelmiyor bazı gecelerse çok geç geliyordu.
Tabi o zaman rakı şimdiki gibi değil, gariban içkisi, babam eve her geldiğinde ciğerlerim anason doluyordu.
Rakıyla bu şekilde tanıştım diyebilirim beyler.
Annem güçlü kadındı kolay kolay yıkılmazdı ama babam da eve gelmeyince kadın iyiden iyiye kötü hissetmeye başlamıştı kendini.
Bi tek ablam vardı dayanağı.
Belki bi de ben olurdum ama hem okul hem iş derken eve gelince ya direk yatıyor evde kavga gürültü varsa Emrah’ı arayıp evin aşağısındaki parka gidiyorduk.
Emrah’ın hayatı benimkinden leşti bilirdim ama o kadar ısrarıma rağmen daha 1 kere anlattığını duymadım amk.
ne zaman sorsam hem “boş koy” derdi. bu lafı da ondan öğrenmiştim.
Yıllar yılları kovaladı beyler, abim o mevzudan dolayı 1 yıl süren mahkemelerden sonra adam yaralamadan 4 yıl yedi, mapusa girdi, annem perişan babam desen evin yolunu kaybetti, benden 2 yaş küçük olan kardeşim Selim lisede bi hatunun yoluna okulu bıraktı tak yoluna gitti, yani ablamı saymazsak aralarından en düzgünü ben çıkmıştım amk, seviyeyi sen düşün.
Derken lise bitmiş sonunda en azından lise mezunu olmuştuk.
Üniversiteye gitmeye ne niyetim vardı, ne maddi gücüm.
Annemle ablamı da aklı bi karış Selim’e emanet etmek zamanında 12 adaları italyanlara bırakmamız kadar saçmaydı.
Üniversiteye gitmeyecek sanayide gittiği yere kadar çalışmaya devam edecektim.
Taa ki onu görene kadar……… -
9.
0*
bi yaz daha geçirdikten sonra lise başladı.
ama nedense bu sefer çalıştığımı hiçbir arkadaşıma söylememiştim.
ergenlik falan derken gurur yapmıştım herhalde bilmiyorum.
liseye başladığımın ilk haftası normalde 13:00-20:00 olan çalışma saatim okul saati nedeniyle 16:00-20:00 olmuş, şimdinin parası normalde 100 lira olan haftalığım 200 liraya çıkmıştı.
çok şaşırdım ama her halde cemil usta okulun ilk haftası diyerek masrafım olur diye 100 lira fazla ateşledi diye düşündüm.
ama ikinci hafta da aynı parayı alınca işin aslını anladım.
işler her zamanki gibi kesattı ama cemil usta haftalığıma %100 zam yapmıştı.
sorduğumda ise
–genç adamsın artık, karı kız mevzun olur, varken at kenara işte, sonra usta kızla buluşcam diyip benden para isteme. dedi
iyi de amk benim bu yaşıma gelene kadar çocukluk maceraları dışında hiç kız arkadaşım olmamıştı ki.
bu soruyu kafamdan çabucak silip sınıftaki tiplere adapte olmaya çalışıyordum.
hepsi yine maldı amk, bi kaç tane güzel vardı ama onlar da her gerizekalı liseli kız gibi üst sınıftaki erkeklere yazılıyorlardı.
ilk aşk deneyimimi bi kaç malla heba etmeye hiç niyetim yoktu.
zengin bebesi diyebileceğim hiç kimse yoktu ama okula 1 yıl boyunca aynı ayakkabıyla giden tek kişi bendim.
iyi kötü ilk seneyi atlatıp ikinci sınıfa geçecektik.
her okul çıkışı dükkana koşuyor normalde 8 olan kapatma saatimi belki 1 müşteri daha gelir diye bazen 9’a hatta yazın bazen 10’a kadar uzatıyordum.
akşam vakti kaporta işi için gelen hiç olmuyordu ama elektrik işinden bazen ekmek çıkıyordu.
Emrah’tan az çalışıp onla aynı parayı almak gücüme gidiyordu o yüzden normalde Emrah ile dönüşümlü izin kullanırken (cumartesileri ben pazarları o) ben artık hem cumartesi hem Pazar geliyor Emrah’a yalvar yakar haftasonu 2 gün izin yaptırıyordum.
Yani tüm ömrüm okul ve iş arasında geçiyordu beyler. -
8.
0*
Öyle böyle derken aradan yıllar geçti beyler, cemil usta adeta babam, emrah ise can yoldaşım olmuştu.
her taku onlara anlatıyor ne zaman başım sıkışsa emrah’tan yardım istiyor mevzu boyumuzu aşarsa cemil ustaya danışıyorduk.
cemil ustadan bi kaç defa dayak yemişliğim oldu ama yemin ediyorum hiç biri acıtmadı canımı, içimden sövdüysem en adi huur çocuğuyum.
yedin bi tak demek ki ömer dedim her seferinde.
bi kaç defa emrahın benim yüzümden dayak yediği oldu.
her taku yaparken "kardeşinim ben senin" diyen adam "niye benim yerime suçu üslendin, boşu boşuna dayak yedin amk" dediğimde "abiler yapar arada" diyordu.
Emrah okula gitmiyordu, dükkanda iş olmadığı zamanlarda ben bazen okulda öğrendiklerimi Emrah’a anlatıyor, en basit şeyi bile mucizevi bir şeymiş gibi dinlemesi acayip hoşuma gidiyordu.
Derken yıllar yılları kovaladı beyler.
biz geldik lise çağına. orta okuldan direk düz lise. Cemil usta aldı beni karşısına sordu.
-evlat elimde büyüdün biliyorsun ama lise çağına geldin, sanırım artık senin vaktin geldi dedi.
yemin ederim gözlerim doldu beyler, o an sen artık büyüdün benim işime yaramazsın der gibi geldi ama ustamın derdi başkaydı.ve devam etti
-baban seni bana getirdiğinde okumaz bu diyerek getirdi, ama sen ne yaptın ne ettin ilkokulu bitirdin, bi kere bile bugun yorgunum okula ya da işe gitmiyim demedin. helal olsun sana. ama işler değişti be evlat lise bu ilkokula benzemez, madem okucaksın al şu lise diplomanı, hem ilerde tamirci olacak değilsin ya dedi.
-usta haftalığımın yarısını kes ben çalışmaya devam edeyim nolur. dedim
çok kızdırmışım demek ki
-ırzını gibeyim senin biz de adam yerine aldık konuşuyoruz, gibtir git ne halin varsa gör, git hadi bak müşteri geldi. dedi
ustam kral adamdı ama sinirlendi mi anadan girer bacıdan çıkardı.
neyse öyle böyle derken çalışmaya devam ettim ben. -
7.
0*
Zaten yazları tatil nedir bilmediğimiz için o yaz bana koyan bişey olmamıştı.
yaz tatili benim için 3 ay boyunca bıkmadan usanmadan sokakta it gibi koşmaktan bi yerden para bulursak atari salonuna gitmekten ibaretti.
sabahları okula gider gibi işe gittim, iş çıkışı da her zaman olduğu gibi sokakta koşturdum. hali vakti bizden biraz daha iyi olan çocuklarla çalışamaya başlamadan önce aramda bi fark
hissetmezken çalışmaya başladıktan sonra sosyal sınıf ne demek onu küçük yaşta öğrenmiş oldum beyler.
başlarda koymuştu ama zamanla ona da alışmıştım amk.
sınıftaki herkes, mahalledeki tüm çocuklar hatta abim ve kardeşim gözüme o kadar mal geliyordu ki. boş yaşıyorlar amk diyordum.
yaz bitmiş okul başlamıştı.
annemin dediği gibi olmuştu.
sabahları okula öğleden sonra işe gidiyordum.
ama artık sabahları evden babamla çıkmadığımız için yaklaşık 3 km’lik yolu yürümek zorunda kalıyordum.
zaten çıtı pıtı bi çocuk olduğumdan yürümek bana koymuyordu, yorulmuyordum.
okulda, çalıştığımı öğrendiği için benle konuşmayan maçlarına almayan huur çocukları vardı. nefret ediyordum binlerden ama mecbur gidiyordum okula. -
6.
+1*
babam beni o sabah tüm yaz boyu olacağı gibi dükkana bıraktı ve durağa geçti.
Vicdansız babam beni dükkanın önüne bıraktı ve durağa geç kaldım diyerek beni orda bin gibi bırakıp gitti.
sabah saat 7:30 du ve cemil oto henüz kapalıydı beyler.
o gün ilk defa aniden büyüdüğümü hissettim binler, yalnızlığın ne kadar zor olduğunu, yeri geldiği zaman sırtını anana babana bile dayayamayacağını öğrendim.
hala önce babama sonra da anneme çok kızgındım.
aradan 20 dk falan geçmişti ki çırak geldi, küçücük kafasıyla koca adam gibi kahve selamı verekek cebinden çıkarttığı anahtarla darabanın kilidini açtı ve yukarı kaldırdı.
bileğine astığı poşeti sallayarak hadi usta uyan bak simitleri bu sefer sıcak aldım diye seslendi.
cemil ustanın dükkanda yattığını o an öğrendim.
"ooo beyler erkenciyiz" diye seslendi cemil usta yattığı yerden doğrularak
o kalkana kadar çırak çayı koymuştu bile.
küçücük masaya 3. bardak konmuştu beyler.
çırak bana bakarak
-yoksa sana oralet mi söyliyim. dedi sırıtarak
çok pis taşak geçmişti ama kızamadım amk beyler, güldüm öylece mal gibi.
cemil usta dükkanın tabelasının gölge yaptığı yere oturduğunda çırak çayları koyuyordu.
hepimize demi aynı koydu çırak.
cemil usta şakayla karışık çırağın kafasına vurarak.
-ulan Emrah amk sana karter düzmeyi öğrettik bi çay koymayı öğretemedik ya ben daha bişey demiyorum sana diyerek güldü.
öyle tatlı sert vurmuş ve öyle babacan gülmüştü ki resmen bana niye vurmadı diye kıskanmıştım.
En kral panpamla adam gibi tanışamamış adını bu şekilde öğrenmiştim. O benimkini biliyordu, muhtemelen biz babamla ilk gün gittikten sonra Cemil ustaya beni kim bu mal" diye sormuştu belki de, bilmiyorum.
Kısa zaman sonra öğrendim ki ufaklık dediğim çırak benden 3 yaş büyüktü.
vay amk boyu omzuma gelen çocuğa neredeyse abi diyecektim.
neyse ki boy ve yaş farklarını dengeleyerek sadece Emrah dedim. -
5.
+1*
arabaya bindik ve eve doğru gidiyorduk. hiç konuşmadık yol boyunca babamla.
çok kızgındım çünkü ona.
11 yaşındaki çocuğu işe sokmak ne demekti amk, hem de bana sormamıştı bile, 2-3 şakayla karışık lafını etmişti sadece.
eve girdiğimizde evde sadece annem vardı. hoşgeldiniz dedikten sonra kurduğu ilk cümle yeni işin hayırlı olsun oldu. vay amk ana dediğimiz, bağrımıza bastığımız kadın da onlardan çıkmıştı. bunlar resmen çete kurmuşlar üzerimden prim yapacaklardı. o an sığınacak kimsem yoktu ve çaresizce;
-ama baba okul? diye sordum
-okul sanki çok gibinde. diyip kestirip attı
ama ana yüreği işte o daha fazla dayanamamış olacak ki merak etme bu yaz normal çalışırsın, seneye zaten sabahçısın okul bitince işe gidersin dedi.
oh amk ne güzel her şey planlanmıştı. içimi rahatlatan tek şey çırağın o sıcacık gülümsemesi ve cemil ustanın o babacan tavırları olmuştu.
o gece neredeyse sabaha kadar uyumadım beyler, yatakta döndüm durdum.
kardeşimle aynı yatakta ay uçlu baş uçlu yattığımız için onu da uyutmadım haliyle.
ama üzgün olduğumu bildiği için arada uflayıp puflamaktan başka bir şey de yapmadı.
ertesi sabah cumartesi günü olmasına rağmen işe gidecektim.
bari pazartesi gitseydim, cumartesi ilk iş günü mü olurdu vicdanını gibtiklerim.
sabah olmuştu.
annem bize kahvaltı yaptıktan sonra babam anneme hanım, ömere eskilerinden çıkar da onlardan giydir dedi.
sanki normalde giydiklerim çok yeniydi ya amk. neyse dedik bunu da sineye çektik.
olsun lan dedim kendi kendime en azından çoğu insanın yapamadığı şeyi yapıyordum.
işe taksiyle gidiyordum şekle bak dıbına koyim.
babamın taksisiydi ama olsun taksiydi işte amk. -
4.
0Tutar Rez
-
3.
+1*
cemil usta 50’li yaşlarda, orta boylu, hafif sakallı, gözlüklü, temiz yüzlü bi adamdı.
ben babamın beni buraya işe sokmak için getirdiğini biliyor ama bi ümit sanki arabayı yaptırmaya gelmiş gibi cool takılmaya çalışıyor, cemil usta ve diğer çocuğa hiç pas vermiyordum.
(spoiler vermek gibi olmasın ama şimdiki aklım olsa cemil ustanın taşşağını yer öbür çırağa da sımsıkı sarılırdım.)
O gün pek giblemesem de aralarında neredeyse yarım asır olan bu iki insan babamdan da öte hayatımda tanıdığım en kıyak iki insan olarak kalacaktı beyler. (bu lafımı unutmayın).
babamla cemil usta kenara geçip ayak üstü konuşurken çırak beni kesiyordu.
fakir bi ailenin çocuğuydum ama o an kendimi zengin hissettim be binler.
utandım, hatta çaktırmadan yan tarafımda kapısı sökülmüş siyah murat 131in kapı menteşesine sürtünüp ona benzemeye çalışıyordum fındık kadar beynimle.
babamla cemil usta lafı uzattıkça uzatıyor, benim oralet gelmiş masanın üzerinde buz olmuşken onlar diyafondan 2. çayı söylüyorlardı.
derken çırak
-pantolonun yağ olmuş. diye eliyle üzerimi gösterdi.
-ne var yani seninki de olmuş. dedim pantolonuma hiç bakmadan
öyle sıcak güldü ki beyler o dostane gülüşü ömrüm boyunca unutmayacaktım.
zalim babam cemil ustayla pazarlığını bitirmiş yanıma doğru geliyordu.
aslında çalışmaktan korkmuyordum ama cahil bi bin olarak kalmak en son istediğim şeydi.
dükkandan çıkarken o saçma film repliğine şahit oldum beyler.
babam cemil ustaya bakıp pis pis gülerek
-eti senin kemiği benim cemil usta. dedi.
-merak etme evlat bana emanet. dedi cemil usta babacan bi tavırla babamı züt ederek. -
2.
0*
sene 1997
ertesi sene eve aynı karnenin benzeriyle geldiğimde babam bana gel bak seni kimle tanıştırıcam diyerekten elimden tuttu ve çıktık evden.
babamın sarı şahinine bindik ve düştük yollara.
bi kaç defa babamla gittiğimiz izmit küçük oto sanayiye doğru gidiyorduk beyler.
hiçbir şey diyemeden usulca gideceğimiz yere varmayı bekledim. çok korkuyordum amk. daha 11 yaşındaydım, çalışmak için önümde zaten uzun yıllar vardı, ne acelesi vardı amk,
2. sokaktan girip az ilerki dükkanda durduk.
Babam "cemil ustaaa" diye seslendi boş dükkana.
Dükkanın tabelasında “cemil oto” yazıyordu. ne kadar yaratıcı amk diyerekten sövdüm içimden.
Kimse yok gibiydi, hadi baba yok işte gidelim demek istiyor, oracıkta dayak yemekten korktuğum için susuyordum.
1 dakika kadar sonra içerden elini üsküpüye silen üstü başı yağ içinde benden de küçük bir çocuk geldi
-buyur abi. dedi
-cemil usta yok mu. diye sordu babam
-yok abi cumaya gitti. dedi
herkes senin gibi münafık mı dıbına koyim demek istedim babama ama yine aynı sebepten ötürü sustum.
-çay içermişiniz abi diye sordu bizim ufaklık
-babam, vallahi iyi olur 1 çay 1 de oralet söyleyiver. dedi babam
oraleti kendi içmeyeceğine göre benim yerime karar vermiş daha ilk günden muhtemel iş arkadaşıma rezil etmişti beni.
daha çaylar gelmemişti ki Cemil usta geldi. -
1.
+4 -1Bilenler sussun bilmeyenler okusun bi hayat hikayesi nasıl olurmuş öğrenin.
Mrb ben Ömer, boncuk Ömer.
taksici bir babanın, emektar bi ananın sondan 2. mamülüyüm.
evlerden ırak bir abim, üzerimde anam kadar emeği olan bir ablam ve bir de bin bir kardeşim var.
çok sivri bi çocukluğum yoktu aslında,
kimse beni ne parmakla gösteriyor ne de itin zütüne sokuyordu.
aile içinde de pek bi forsum vardı denemez,
ne en büyük olup sorumluluk aldım ne de en küçük olup şebeklikler yaptım,
gib kafalı vasıfsız ortanca çocuklardan biriydim işte.
yaşıtlarımdan tek farkım küçük yaştan itibaren çalışıyor olmamdı.
ilk okulda bi kaç defa sene sonunda eve zayıf karneyle döndüğümde babam şakayla karışık seni sanayiye vericem, okuyacağın yok senin diyordu.
başlarda gülüyor, gibime takmıyor, öyle bişey yapacak olsa benden önce abimi verirdi diyordum
başlık yok! burası bom boş!