-
326.
0sınıfta öğretmenin anneler günü münasebetiyle yaptığı konuşmadan sonra çocukları bir telaş almıştı. hele elif'in arkadaşı buket sevinçten yerinde duramıyordu. teneffüs boyunca elif'e, annesine aldığı hediyelerden bahsetti.
diğer çocukların aksine elif'i bir durgunluk sarmıştı, düşünüyordu, şimdiye kadar annesine hediyeler alıp onu sevindirememişti! düşündükçe annesinden utanıyor ve üzüntüsü kat kat artıyordu;
- "şimdi annemin yüzüne nasıl bakarım" diye düşünüyor, içi içini yiyiyordu. bu düşüncelerle eve gelen elif'in üzgün halini yüzünden okuyan ninesi, manalı manalı ona bakıyordu. sonunda dayanamayıp nenesine derdini açtı.
- nine! ben anneme hiç bir hediye alıp onu memnun edemedim, ne kadar üzülüyorum bilemezsin, dedi. bunun üzerine kendisini şefkatle kucaklayan nine:
- senin annene sevgin ve saygın bütün hediyelerden daha iyidir, dedi. ninesini dinleyen elif'in gözleri şimdi parlak ve her zamankinden daha neşeli bakıyordu -
327.
0@264 sus ve yalamaya devam et amcık
-
328.
0senin yalanlarını gibeyim amk canlı olarak görmedikçe hatta görünce bile inanmam amk ben sana
-
329.
0amaaaan giblemeyin amk kaşarını dalganıza bakın beyler aklın sıra birşeyler yapmaya çalışıyor ssg kimmiş amk onun amısını gibim yani gelip burda gibko gibko işlerle uğraşıyon kaşar amk bunlardan yüzlerce var beyler dışarda şöyle bi gezin gelin
-
330.
0ve ozipcan da olaya dahil oluyor!!!
bu film çok tutar. -
331.
0way a.q. evrenin sırrı incide demişlerdi de inanmamıştım. kötü kalpli ssg'nin eline geçerse, onun elinde bir silaha dönüşebilir.
ayık ol ümmeti inci!! uyuma sözlük elden gidiyor.
oysa seni sevmiştim suzan buranın neşesiydin yapılır mı lan bu bize -
332.
0öğretmen çocuklardan dünyanın yedi harikasını yazmalarını ister.
gelen cevaplar şöyledir:
1- artemis tapınağı,
2- i̇skenderiye feneri,
3- helyos heykeli-rodos,
4- babil'in asma bahçeleri,
5- mausoleum-bodrum,
6- zeus heykeli-olimpia,
7- piramitler-mısır...
öğrencilerden birisi kağıdını vermekte tereddüt eder ve öğretmene; "bence dünyanın 7 harikası bunlar değil!" der.
diğer öğrenciler gülüşür. öğretmen son derece anlayışlı bir şekilde;
- "peki, söyle bakalım senin listende neler var?"
önce duraksar ve sonra okumaya başlar çocuk:
- "bence dünyanın 7 harikası:
1- görmek,
2- duymak,
3- dokunmak,
4- tatmak,
5- hissetmek,
6- gülmek,
7- ve sevmek... -
333.
0suzanın dedikleri doğru arkadaşlar suzancıım cok üzüldü bu duruma üzüntüsünü gidermek icin birazdan cıkıp bize gelcek dimi cnm
-
334.
0yarın bakıcam
-
335.
0Maria Bellucci Beautiful Anal Divas
-
336.
0nasıl bir ajanlık yaptığını anlamadım, olsa olsa 3-5 liselinin hayallerini yıkmısındır.
-
337.
0Maria Bellucci Beautiful Anal Divas
-
338.
0ananı ajanlık yaparak gibtim
- 339.
-
340.
0ben ssg beyler inanmayan için caps
http://www.google.com.tr/...8&ved=1t:429,r:11,s:0 -
341.
0ulan bi sonuncuyu okudum bariz kolpa la bu. o ne lan burda guldugum gibi hiçbiyerde gülmedim, bırakamıyordum filan.
-
342.
0sanki bana mossad ajanı dıbına kodumun salagı. gizli belgede kaçırdın mı
-
343.
0i̇şte bu yörede zeki mi zeki, akıllı mı akıllı küçük bir çocuk yaşarmış. deniz adındaki bu sevimli çocuk insanları, hayvanları, kuşları, çiçekleri, ağaçları yani doğadaki güzel olan her şeyi ve bir de herkesin masal anası ismini verdiği bilge ninesini çok severmiş. o bu sevgisini lafta bırakmaz, gereğini her fırsatta yerine getirir, insanların, hayvanların, canlı cansız, doğadaki tüm varlıkların haksız saldırılara hedef olmaları karşısında, içinde sınırsız bir öfke ve acı duyarmış. bu yüzden hep güçsüz ve haklıdan yana çıkarmış. çünkü deniz ninesinden hep emeği, yardımseverliği, merhametli olmayı, sevgiyi, iyiliği, dürüstlüğü, doğruluğu, temizliği, ahlaklı ve adil olmayı öğrenmiş.Tümünü Göster
deniz gün boyu çiçeklerle söyleşir, kelebeklerle uçuşur, bilge ninesinin ardında koşuşup dururmuş kırlarda. onun geçtiği yerlerde güller gülümser, sümbüller pembeleşir, kuşlar şarkı söyler, dağlar taşlar dillenirmiş. hafif hafif esen rüzgarlarla ağaçlar eğilip eğilip birbirini selamlarmış. deniz nerede solmuş sararmış bir çiçek görse, koşar su getirir, koklayıp okşayıp yeşertirmiş. her şey öylesine ona alışıkmış ki, bir gün ortalıkta görünmese, çevreden iniltiler duyulur uzun narin kavaklar bile boynu bükük bakarmış. öyle ki, çiçekler üzülüp büzülür, kelebekler uçmaz, kuşlar türkülerini söylemez, sular hışırtısız akarmış. deniz sadece kuşlarla konuşmazmış. köylülerin söylediklerine göre, o bütün hayvanların dillerinden de anlarmış. onlarla saatlerce söyleşir. birbirileriyle iyi geçinmelerini öğütlermış.
i̇şte deniz, bu gizemli doğanın koynunda doğmuş, orada büyümüş orada tanımış çiçekleri. kuşlarla dostluğu, arkadaşlığı da orada başlamış. küçücük yüreği dünyayı içine alacak kadar geniş, sevgisi dünyayı ısıtacak kadar sıcakmış. bu güzel çocuk yaşdıbına renk veren, anlam katan sevgisinin sesini de orada bulmuş. hiç bir canlının başka bir canlıya haksızlık etmesine gönlü razı olmazmış. onun bu sesini duyan her canlı bütün kötülükleri unutur, sadece iyilik düşünürmüş.
ve bir gün deniz bu güzelim köyünden ayrılmak zorunda kalmış. kuşların ötüşü, serin suların çağlayışı kulakları okşayıp yüreklere dökülürken, çiçekler solumalarını sıklaştırmış. bütün köylüler gediğin tepesini aşıp, deniz� i uğurlamışlar; iyi yolculuklar dilemişler. ninesi o kadar çok üzülmüş ki, sözcükler onun ayrılık acısını anlatmaya yetmemiş. hiçbir canlının başka bir canlıya veremeyeceği ve hiç bir canlının anlayamayacağı bir şefkat ve sevgiyle basmış bağrına. i̇çi ılık ılık duygularla dolup kabarmış, o yaşlı yüreğine ince ince çağlayanlar akmış da, yangınını söndürememiş. torunu uzaklaşıncaya dek çırpınan yaralı bir kuş kanadı gibi, yaşlı gözlerle el sallamış ardından, dualar mırıldamış. deniz uzaklaşır uzaklaşmaz hemen bütün köylüler onu özlemeye başlamışlar. bu sevginin kaynağı neredeymiş, neymiş kimse akıl erdirememiş.
deniz şehirler geçmiş, trenler, otobüsler, vapurlar, otomobiller ve uçaklar görmüş: görünce de ağzı bir karış açık kalmış, zira köyünü çevreleyen dağların ötesini hiç mi hiç bilmezmiş.
deniz uygarlığın teknolojik nimetlerinden uzak, fakat bozulmamış, kirlenmemiş, temiz ve bakir bir doğa ortamında yaşarken, babası onu alıp uzak bir ülkeye zütürmüş. bu ülkenin renk renk lale bahçeleri, yel değirmenleri, altın saçlı gökgözlü güzel çoçukları varmış. ancak getirildiği kent beton yığınları ile kaplı, soluk alamayacak derecede kalabalık, gürültülü ve telaşlıymış. doğup büyüdüğü yerlere hiç benzemediği gibi, her akşam kocaman fabrika bacalarından çıkan, kirli kara bir duman abanırmış kentin üstüne. kent soluk alamazmış. o zaman gökyüzü ışığını yitirir, sokak lambaları bile zar-zor ışıldarmış. burada insanlar kendilerini kalın beton duvarlar arkasına, kuşları kafeslere, çiçekleri özgür doğadan koparıp saksılara koymuşlar. kafesteki kuşlar aç değilmiş ama özgürlükleri yokmuş. saksıdaki çiçekler susuz değilmiş ama doğal güzellikleri kalmamış. içeklerin renkleri ve kokuları, kuşların ötüşleri yapaymış. i̇nsanların neşeleri gülüşleri ve ağlayışları da.
okula başlamış deniz. sınıflar çocuk doluymuş, ancak deniz yalnızmış, bir türlü alışamamış kalabalıklara, kent yaşdıbına� yitirdiklerini ararmış deniz, gözünde tütermiş insiz köyü, yemyeşil dağlar, serin pınarlar, kuşlar, yeleleri rüzgarda savrulan atlar, koyunlar, kuzular, bir de dünya tatlısı nineciği.
onca kalabalığın orta yerinde yapayalnız kalmış; ne o anlatabilmiş kendini başkalarına, ne de başkaları onu anlamak istemiş. bir tren geçermiş deniz�in özlemlerinde, bir kuş ötermiş, o kuytu bir köşeye çekilip ağlarmış. kimi zaman özlemi dayanımaz bir hal alırmış, yakıp tutuştururmuş yüreğini. deniz�in bu durumuna öğretmeni çok üzülürmüş. �sen zeki ve yetenekli bir çocuksun bu günler çabuk geçer buraya da alışırsın� diyerek deniz� i teselli etmeye çalışırmış. ama o dalgınmış, bilincini yitirmişçesine boş boş bakarmış etrafına. artık düşüncelerinin içinde öyle eriyip yitmiş ki, bu ona sonsuz derece acı verirmiş.
bir de deniz� in kafasını sürekli yoran bazı sorular varmış. neden kuşların, çiçeklerin zgürlüklerini kısıtlayıp, kafeslerde ve saksılarda tutsak olarak yaşatırlar? kuşlar ve çiçekler evlerdeki saksılar ve kafesler için yaratılmamıştır ki? acaba bütün bu haksızlıklar ve acımasızlıklar geçici ve basit bir doyum duygusu için miydi? peki, kocaman adamların bu tutumuna karşı, ya çocuklar niçin kayıtsız kalıyordu? onlar, kuşların ve çiçeklerin özgürlüğü için neden bir çaba harcamıyor -
344.
0olm yarın iş var güç var ne oluyosa simdi acklayın
-
345.
0--spoiler--
ilk sayfalarda bahsi geçen selebriti mod ozipcan benim beyler..
kendimi tanıttığıma göre, entri girme amacıma gelelim..
suzanın tüm yazdıkları yalandır ve ben yılbaşından sonra gerçekleri açıklayacağım!
sırf bu entriyi yazıp sizi uyarmak için sözlüğe girdim beyler, kıymetinizi bilin..
her neyse, bu kıza inanmayın beyler!
zaten demet akalın dinleyen kızdan ne hayır gelir, değil mi suzan, bebeğim..
(ozipcan, 15.12.2010 00:02)
--spoiler--
ozip reyiz yalan diyorsa yalandır beyler inanacaktım vazgeçtim neyse yılbaşından sonrasını bekleyelim doğrusu için
-
silik affı g
-
sılık afı olursa sozlugu bırakırım
-
konsant dayı ile
-
umit ozdaga oy verdik sonuc bu
-
sözlüğe gençlerin gelmemesinin bir diğer nedeni de
-
elektrik faturasi 977 gelmis
-
sözlüğün oeleri daha gelmemiş
-
donumun içinde alet edavatım
-
bikanal
-
souki reis o zinciri çıkar
-
alttaki adama destek vermeyen
-
bu kanalı çok seviyom
-
hanim su mutlak budlanı firina koy
-
zincirle gitcem kudurun
-
mozef benden sana tavsiye
-
kons dayı mesaja bakar misinnnn
-
neeee sözlükte ispiyoncu mu var
-
beyler yıkık bir insanım sorularınızı alayım
-
yeni araştırmaya göre beyin de yağ yakıyor
-
beyler gs storedan bunu aldım bugün
-
derde derbeder mi kendi der mi
-
sılık afından sonra sozlugun ılk gunu
-
dumbki sozluge veda eder
-
1915 in intikdıbını elbet birgün alacağız
-
beyler reisin şiir kasetini dinliyorum
-
insta videosunun linkini paylaşınca
- / 1