0
Diğer günler kadar normal başlayan bir gündü. Güneşin odama süzüldüğü perdenin aralığından baktığımda karşı balkonda duran Hatice Nine'ye gözüm ilişti. Eğilerek yer çekimine yenik düşen memelerini sıvazlıyordu. Sabah ereksiyonundan kurtulmuştum. Hemen doğrulup perdeyi çektim.
Zor geçen gecenin ardından ayılmak için acilen bir kahveye ihtiyacım vardı ve evde
kalmadığını fark edince pijamalarımla hemen karşı marketin yolunu tuttum. Marketin
girer girmez derhal kahvelerin bulunduğu rafa yöneldim, gözlerim Jacobs'u
aradı. Bir paket alıp hesabı ödeyecekken kasanın başında Bakkal Hasan Amca'nın
ortanca kızı Şule'nin memelerini sıvazladığını gördüm. Beni görünce
toparlandı, para üstünü mahçup bir gülümsemeyle verirken. "Babama
söyleme" dedi. "Kahve aldığımı mı söylemiyim" deyince,
"hayır gerizekalı, memelerimi sıvazladığımı" dedi.
Marketten çıkıp karşıya geçecekken, çöp arabasının bizim sitenin çöplerini toplamak
üzere park ettiğini görünce "saat 08.45 olmalı" diye düşündüm. Saate
bakınca yanılmadığımı anladım. Zira hep aynı saat ve aynı dakikada bu aracı
görüyordum. Derken iki çöpçünün çöpleri toplarken, şoför mahallinde oturan pos
bıyıklı adamın atletini çıkarmış olduğunu ve kıllı memelerini sıvazladığını gördüm.
Koşarak siteye kadar kaçtım.
Asansörün 9. Katta olduğunu görünce "yürüyeyim ne de olsa 3 kat" diye
düşündüm. 1.Kata çıkmak üzereyken merdivenlerden su geldiğini fark ettim.
Merdivenler yıkanıyor olmalıydı zira kapıcının evinden yukarıya doğru giden hortumu
görmüştüm. 2.katta kapıcının soldan üçüncü kızının hortumu üzerine tutarak
memelerini suyla sıvazladığını gördüm. "Ne yaptığını sanıyorsun sen" dedim. "Nolur sirkeci abi, dayımın baldızına söyleme" dedi. "Durup
dururken apartmanı ıslattığını mı" dedim? "Hayır memelerimi suyla
sıvazladığımı" dedi.
Sinirli ve hızlı adımlarla merdivenleri çıkmaya devam ettim. Kapının önüne gelince,
bir çift erkek ayakkabısı gördüm. "Kim olabilir ki" diye düşündüm.
"anahtar yalnızca amcamda var ama onun da bugün mesaisi vardı" diye
iyice meraklandım. Korku içerisinde anahtarla kapıyı açar açmaz Tapu'da
çalışan amcamın vestiyere yaslanmış bir biçimde memelerini sıvazladığını gördüm.
"Ne oluyor amca" şeklindeki yüksek sesli soruma "lütfen Defne
Samyeli'ne söyleme" diyerek cevap verdi. "Mesaiden kaçtığını
mı" dedim. "Hayır, vestiyere abanıp memelerimi sıvazladığımı" dedi ve birkaç
düğmesini çözdüğü gömleğini giyerek evden çıktı.
Kahvemi yapıp televizyonun karşısına çöreklendim. Zapping'e gülerim diye bir
evlilik programında mola verdim. Paravanın sağındaki bir bey, eş adayına bazı
sorular soruyor, paravanın solunda olan ama kameranın çekmediği bayan garip nidalar
eşliğinde cevaplar veriyordu. Derken karavan açıldı. Spiker çok sinirlenip, paravan
ulan paravan dedi. Damat adayı telaşlı ve meraklı gözlerle aralanan paravana ve
üzerindeki sütyene bakıyordu. Gördüklerine inanamadı. Kırmızı mini etekli, fiziği
oldukça düzgün bir bayan memelerini sıvazlıyordu. Beyninden vurulmuşa dönmüştü ve
bayandan bir açıklama bekliyordu. Bayan mağdur bir edayla damat adayına bakıp
"lütfen Karayolları Genel Müdürü'ne söyleme" dedi. Bunu derken
bile hala memelerini sıvazlıyordu. Damat adayı ağlayarak stüdyoyu terk etti.
Programa katılan seyircilerin bu olaya olan tepkilerini göstermek için kamera
seyircilere döndü. Genci, yaşlısı herkes memelerini sıvazlıyordu. Hemen televizyonu
kapattım. Fişini de çektim.
Bilgisayar kasasının düğmesine basıp mutfağa ikinci kahvemi almak üzere gittim.
"Ben dönene kadar açılmış olur"diye düşündüm. Kahveyi yapıp tekrar
odaya girdiğimde bilgisayarın mouse'la memelerini sıvazladığını gördüm.
Açılmamıştı bile. Teknik servisi arayıp arıza kaydını bıraktım. Yalnız çağrı
merkezindeki bayandan da şüphelenmedim değil.
izinli olmama rağmen işe gitmeye karar verdim. Hem belki onu da yani umutsuz aşkımı
da görürdüm. Gerçi amirim olması hasebiyle pek yüzüme bakmıyor, benimle muhatap dahi
olmuyordu ama umut işte. Süslenip püslenip evin dış kapısına yöneldiğimde
apartmandan evin içerisine su girdiğini fark ettim. Telaşla kapıyı açtım. Apartmanı
su basmıştı. 1. Kata kadar inebildim zira, aşağısı tamamen suydu ve kapıcının soldan
üçüncü kızının cansız bedeni suyun üstüne çıkmıştı. iki kulaç ötede suyun üstünde
kola şişesine bırakılmış bir not gözüme ilişti. Sekiz kulaç atarak şişeyi aldım.
Notta "Ölümümden kimse sorumlu değildir ama bunu sakın il Genel Meclis
Başkanı'na söyleme" yazıyordu. Tam notu okumayı bitirmiştim ki, kapıcı
Necip suyun altından bir denizkızı edasıyla ve memelerini sıvazlayarak çıktı. Sudan
çıkar çıkmaz, "neden kızım, neden" diyerek ağlamaya başladı.
"ölürüm de söylemem" diyerek suya daldım. Tam nefesim bitmek üzereyken site
kapısını gördüm ve son gücümle açarak apartmandaki suyu boşalttım.
Parkta oturarak olanları düşündüm. Aslında olanları düşünmekten çok üstümü kurutmak için parkta oturdum.
Öğleden sonra, saat 15:00 sularında işyerine gittim. Kapıda mesai arkadaşım
Davut'u gördüm, ellerine ve vücudunun alt kısmına bakmayıp yüzüne odaklandım.
"izinli değil miydin sen, gerçi gelmesen de Müdire Hanım seni çağırtacaktı,
odasına git" dedi. "Yaşasın, onu görücem" diye içten içe sevinç
çığlıkları atarak odasına girdim. Girer girmez masasına yanaştım. Onun da yüzüne
odaklandım. "Buyrun beni emretmişsiniz" dedim. Der demez bir el sol
göğsümde gezinmeye başladı. Kimin eli lan bu diyerek baktığımda müdire hanımın yani
umutsuz aşkımın eli olduğunu gördüm. Diğer eliyle de kendi memesini sıvazlıyordu.
Ansızın "Benimle Swaziland'a gelir misin" dedi.
Mememden sıvazlanmışa döndüm.
"Gelirim dıbına koyim niye gelmiyim" dedim.
işte bu mektubu da Swaziland'dan yazıyorum. Yazım çok kötü olabilir kusura
bakmayın,
-lan kadın yeter çek şu elini dıbına koyim bi huzur ver yazı yazıyoruz-
Kusura bakmayın, işte böyle. Memlekete sel..
-senin ben elini gibiyim elini!