bir elimle içeri doğru mu dışarı doğru mu açıldığını anlamadığım kapıyı yoklayıp içeri girmeye çalışırken diğer elimle taşşaklarımı kaşıyordum. kapıdan girer girmez onunla göz geldim. bakışları ilk önce taşşaklarımı kaşıyan ellerime daha sonra abaz abaz parlayan gözlerime denk düştü. "ne bakıyosun lan" tarzı bir ifade takınıp kaşımı gözümü oynattım. ben öyle yapınca; gülümsedi. çekik gözlerimi daha da kısınca ve dudaklarımı biraz gerdirince otomatikman gülümsemiş oldum ben de. yanına gittim. "ne içersin" diye sordum. birşeyler söyledi anlamadım. içimden "giberler" dedim ve kasadaki elemanın yanına gittim. "birader en pahalısı ve en ucuzu hangisi" diye sordum kıza. kız gösterdi. "iyi kaynat onlardan birer tane. tarçınlı olsun ama" dedim. aldım ve gittim. hala ayakta duran kadına "otursana" dedim ve ucuz olanı kadına verdim. elimdeki
laylom bardaklardan birinden kurtulunca zütümün arasına sıkışan baksırı düzelttim. ayyıldız marka baksıra küfürler yağdırdım içimden. sonra oturdum.
genç bayan beni hayranlıkla süzüyordu. şerefe anldıbına gelen bir işaret yaptım. kızardı. o da çekingen bir tavırla aynı işareti yaptı. "dıbınakodumun kezbanı" dedim içimden. ufak bi tiskinme oldu bende. evet tiskinme. neden sonra yanımıza kıl bi tip geldi. cins cins masamdaki kıza bakıyordu. sonunda sessizliği yararak "emine hanım bakıyorum temizlik bitti müşterilerle bla bla bla içiyorsun" emine'nin kızarmış suratı morardı. tabii durur muyum? "ne diyorsun lan sen değişik" diyerekten adamın üzerine atıldım. etkisiz hale gelince bıraktım. daha sonra bardağın üzerine numaramı yazıp emineye verdim ve "bak bu en pahalısı. miden bayram etsin" dedim. daha sonra "alo de ha. unutma msj filan at" diye ekledim. olay mahalini terkettikten 10 dk sonra msj geldi:
"yptğın dvrnş çk etkilyicydi:) tşk edrim:) yrn gene gelsne:)"
yarın oldu. gittim. gittiğimde ortam çok aydınlıktı. starbucks'ın içinde büyük bir güneş vardı. etrafta kahve çekirdekleri... anladım ki o kahve çekirdekleri insanlardı. güneşin yarattığı kavurucu etkiden dolayı çifte kavrulmuş kahve çekirdeklerine dönüşmüşlerdi. köşedeki kovanın içinde eminenin kafasını gördüm. güneşten korunmak için su dolu temizlik kovasına girmiş. bana bakıyordu. onu kurtarmam gerekiyordu. yerde yanmamış olan halıyı bedenime doladım ve eminenin yanına gittim. sıcağı hissediyordum. emineyi de halının içine sokup su dolu kovayla halıyı ıslattım; yanmasın diye. hızlı hızlı yürümeye çalışırken yere düştük. emineyle birlikte yuvarlana yuvarlana çıkışa doğru gittik.
kurtulmuştuk. kapıdan çıktık. gökyüzüne baktım. emineye baktım. güneş tepemizdeydi. emine ise yanımda. dudaklarımı eminenin dudaklarına yaklaştırdım. ıslak dudaklarını öptüm.
caramel macchiato tadını anında aldım. vanilya şurubu, buharla ısıtılmış süt, süt köpüğüne eklenen expresso ve karamel ile oldukça egzotik sayılabilecek dudaklardı bunlar. eminenin kahve kokulu dudaklarında kaybolurken starbucks'taki kahve çekirdeklerinden gelen yanık kokusu tüm şehri çoktan kaplamıştı...