soğutucusunda ceset saklayan bakkal

torbalar olduğu yerdeydi ve kan yoktu. işçiler terini siliyordu hala.ve ben hala düşen torbanın başındaydım. uykusuzluk ve korkum becermişti beni. işçilerden biri yanıma sokulup.
-genç iyi misin ?
kolunu itip koştum. yolun sonunda durdum ve arkama baktım. işçi beni çağırıyordu. kızgındım ve cesurdum üzerine doğru koştum. üzerine atlayıp yumruklar geçirmeye başladım. etraftaki işçiler kolumdan tutup çekiştirdiler beni.o kadar güçlüydüm ki o an kendimi yenebilirdim. ellerim le işçileri iterken yerdeki işçinin kaçtığını gördüm hala gülüyordu suratı kanıyordu fakat hala gülüyordu. biraz duraksayıp sağımdaki işçiyi ittim. suratı kan revandı.oda gülüyordu. soluma döndüm... hepsi gülüyordu ağlamaklı. birden kollarını çekip uzaklaştılar. gökyüzü kan akıtıyordu.kan yağıyordu. tanrılar doğum yapıyordu.

Her zaman olduğu gibi ekmek vs gibi ihtiyaçlarımı almak için sabah bakkala gittim. kavurucu sıcak damağımı kurutmuştu. kasanın solunda kalan soğutucuya yöneldim kapağı açıp kafamı içine soktum. bakkalla samimiydik beleşe yediğim bile olmuştur.Ama dolapta pis bir koku vardı. tabak dondurma alıp kaşıklamaya başladım. Bakkalın bakışları dikkatimden kaçmamıştı. neyse diyip eve gittim kahvaltımı yaptım. sigara yakmak için tekrar bakkalın önüne gittim. bakkal soğutucuyu arka tarafa zütürüyodu. camdan gizli gizli ona baktım.

Rezerveleri girin.

her 5 torbanın arasında elinde çim biçme makinesi olan belediye işçileri güneşten terini siliyorlardı. işçilere bakarken siyah torbalardan birine çarptım. torbayı kaldırdım ve yoluma koyuldum. ellerimin ıslandığını fark ettim. ellerim kanlıydı. gözlerim ve bedenim tekrar korkuyordu. göğsüm bir ileri bir geri kara metal ritmi tutuyordu.

torbaya koşup içini açtım. uykusuzluk bana oyun oynuyordu. korkumla tanışmış olmalılar. ellerimdeki kan lekeleri kayboldu. derin bir nefes alıp elimi boynuma attım. elim bir şeyi kavradı. hızlıca boynumdan çektim. etrafıma baktım torbalar hepsi oynuyordu. evet hepsi benimle oyun oynuyordu birden hepsi yere düştü ve kanlar yere serildi buldukları boşlukları doldurdular. işçiler bana döndü. elimdekini görünce üstüme koştular. korkudan kımıldayamıyordum. elimdeki bağırsağı alıp kemirmeye başladılar. ellerimle yüzümü kapatıp bağırmaya başladım. birden tüm o iğrenç sesler kesildi. ellerimi suratımdan çektim gözümün önündeki her biri bakkalı andıran işçilere baktım. elleri ağzı kanlı gözleri masum bir rolle bana bakıyorlardı. hepsini ezdi makine.bir işçi çıktı karşıma makineyi kullanan etrafında torbalarla. cinsel gülümsemesiyle korkudan dövüyordu beni.her yerim kandı elimin düştüğünü hissettim. hala gülüyordu işçi. etrafa koştum durmadan torbalara vurdum. torbalardan birini açıp kafamı soktum içine. ferahlık evet kesinlikle ferahlamıştım.iç organlar bana yüz gösteriyordu. yedikçe kusuyordum... nefretimi ve korkumu. arkamı döndüm ve o işçiye seslendim.
-bakkal sensin biliyorum.ne istiyorsun benden.
işçi gitmişti.

reserved

reserved

Reserved

hızlı yaz panpa

rüzgar kanları bana fışkırtıyordu. yüzümü silemiyordum. ağaçlar organ besliyordu.ve organ döküyordu. yerle kanlar içindeydi. işçiler kahkahalar atıp üzerime yürüyorlardı.

gittikçe yaklaşıyorlardı. geri adım atmamı engelliyordu organlardan oluşmuş duvar. arkamı döndüm alan yaratıp duvara koştum. siyah kırmızı esrarengiz girdaptan geçtim ve yatakta uyandım. ;)

resvörd

kusmamak elde değildi bacaklarım bedenimi taşıyamıyordu daha fazla. torbayı orada bırakıp kaçtım. kapıyı çaldım ve açılmasıyla beraber tuvalete koştum ellerimi yıkadım atım kendimi yatağa. korkudan uyuyamıyordum. gece yine sabah olmuştu. kahvaltım annem ve babam olduğu yerdeler her zaman olduğu gibi. kahvaltımı bitirip hava almaya çıktım. geçtiğim her köşe başında siyah torbalar olması gözümden kaçmıyordu.

edit:bakkalın ismini vermedim.tip olarak yazdım.

samimi olduğun adama -selemun aleyküm bakkal. mı diyosun amk

nerde lan bakkal dükkanın bin

reserved

ulan bende adam öldürücende önceden bize haber veriyon sandım amk ya

bayağı korkmuştum. sigaramı hızlı hızlı içip eve geri döndüm.ya kameradan beni gördüyse diye diye tırnaklarımı kemirmeye başladım.ya beni de öldürürse. korkunun ecele faydası yok deyip kendime geldim fakat korkum hala geçmemişti. bakkala mahalleden çocukları gönderiyordum artık. diğer sabah kapının önüne çıktım ve bakkala gidecek çocuk aradı gözlerim. hiç çocuk yoktu bakkala gideceğimi biliyordum. soğuk kanlı olmaya çalıştıkça ele veriyordu gözlerim beni. bakkala girdim.
-selemun aleyküm bakkal.
bakkal.-aleyküm selam sosyopat.
dolap tekrar yerine gelmişti. korktum iyice. ekmekleri alıp dezgahın üstüne bıraktım ve poşetlemesini bekledim bakkalın. arka taraftan sesleri duyunca hiç kafamı cevirmeden parayı bırakıp ekmekleri aldım ve eve kaçtım.

kıyım kıyım doranıyordu erkekliğim yada korkaklığım. yatamıyordum gecenin olmasıyla sabahın gelmesi bir oluyordu. babam sanki aylardır işe gitmiyormuş gibi devamlı tv nin karşısında annemde sürekli mutfakta. yemeğim her sabah olduğu gibi mutfakta hazır.
-oğlum kaç saat oldu. hadi et çabuk kahvaltını. çayın buz gibi olmuştur.
elimi bardağa sardım hala sıcaktı. kahvaltımı yaptım. giyinip dışarı arkadaşların yanına çıktım. bakkal hala aklımdaydı.

reserve

arkadaşlarım da bu durumu anlamış olacaklardı ki sürekli neyin var diye soruyorlardı. geçiştirip erkenden yanlarından ayrıldım. sokaklarda dolaşıp sigara üstüne sigara yakarak mahalleye vardım. geç olmuştu saat ve bakkal kepenk çekiyodu. beni görünce seslendi.
-sosyopat koçum bir el atsana sana zahmet.
hiç bişey demeden kepenki çekmesine yardım ettim ve hızlıca gitmeye çalıştım. kolumdan yakaladı bakkal. gözlerinden cinsellik fışkırıyordu.
-noldu abi.
-hayırdır koçum ne sıkıntın var.
gözüm solda duran siyah torbaya kaydı.