sozluk formati

rezerved

reserved

nerdesin amk?

hadi amk nerdesin

adami bicakladilar heralde amk

reserved

Bırak o gibi evlat

yazacağın yazıyı gibeyim ben gidiyorum amk

(öncelikle özür dilerim aradan dolayı. ama yazmadığım zamanlar kendi isteğim dışındadır. yoksa başka birşey yapıp burayı boşladığımdan değil)

tekstil de çalışmayanlar belki cümlelerimi abarttığımı düşünebilirler. ama statü denilen birşey var. alt tabaka da olmanız statünüzü değiştirmez. veya çevrenizi değiştirmenizi gerekmez. her ne kadar sınıftakilerle konuşmasam da yine de o adamlarla ister istemez birçok şeyi aynı düşünüyordum. saçma sapan üniversite hayalleri, annemin ölümünden önce kurduğum kız fantezileri. ama burası farklı bir dünyaydı. bu adamlar benimle aynı düşünmüyorlardı. hayvan gibi birbirlerine küfür edip kadınlara takılıyorlardı kendilerince. kızların durumu daha da berbattı. ırkçı olarak tanımlayın beni umurumda değil ama ağız yapısı olayından nefret ederim. "şive" değil "ağız". aklınızda kalsın öğrenim gören liseli dostlarım.

arabesk müzik zaten ortamı berbat hale getirirken bir de kumaşları taşıdığım adamın "daha hızlı ol lan" tarzı söylemleri iyice zıvanadan çıkartıyordu beni. ölümüme neden olacak kadar düşünürken bir yandan da kumaşları düzeltiyordum. sonuç: saat en fazla yarım saat ilerliyordu.

reserve

nihayet saat öğlen 1'de ara verildi. saat 1'de 40 dakikalık iznimiz olmasına rağmen yine de ustabaşı kendi egosunu tatmin etmek için bize direktif veriyordu. sanki o "çıkabilirsiniz" demese çıkamayacakmışız gibi.
öğle arasında diğer 2 çırakla dışarı çıktım. ne alacağımı bilmiyordum. kız tost yiyeceklerini söyledi. köhne bir kafeye gittik. fast food yazan ışıklı neon tabelası bile bozuktu. sadece fast'ın "f"si renkli yanıyordu. tostlarımızı söyledik. kız ona verdiğim insanca cevaplar sayesinde benimle rahatça iletişim kurmaya başladı. o da şaşırmıştı böyle taktan bir yerde insani cevaplar verilmesine. sorduğu sorulara iyi niyetli cevaplar veriyordum. yaptığım berbat şeyleri anlatmıyordum. o da beni iyi bir insan zannediyordu. sonuç olarak ikimizde mutlu kalıyorduk veya öyleymişiz gibi görünüyorduk.

adam orçun'un iki üst modeli beyler.

akşam saat 9.30'da işten çıktığımda ayakta zor duruyordum. ilk defa birşeyin farkına varıyordum: gibilmek için penisin bir yerinize girmesine gerek yok, sizi aşağılayan ve bütün gün aptalca konuşmalar dinleyip önünüzde ki işi 12 saat boyunca yaptığınız takdirde de gibiliyordunuz. bugün basbaya gibilmiştim. ustabaşının "hızlı ol lan yavşak" demesi önümüzdeki günler için iyi bir hitap olarak kalacaktı.
eve gittiğimde yemekten neredeyse kalkıyorlardı. seda yüzüme bakıp pis pis sırıtıyordu. babam işin nasıl geçtiğini sordu "burada en fazla 1 hafta çalışabilirim. hatta bir hafta bile çok. yok mu başka iş" dedim. "yok" dedi.

yemeği yedikten sonra odama geçtim. kamerayı açıp sude ile görüntüleri izledim. ereksiyon haline bile geçemedim. vücudum yorgunluktan kırılıyordu. iyiden iyiye kafamın gittiğini hissediyordum. düşüncelerime bile tecavüz edilmişti.

mal kelimesinin hakkını vererek odaya boş boş bakarken seda içeri girdi.
-ee iş nasıl geçti?
+tak gibiydi.
-sana hep iyi davrandım. sense bana hep iğrenç şekilde baktın. ben de yaptıklarının bedelini ödettim. benimle uğraşmamalısın.

ya ben bir canavar yaratmıştım bu kadından ya da ruhunda huurluk vardı.

http://inciswf.com/huzunlu.swf

bu cümleleri kurduktan sonra odadan çıktı. yine büyük bir etkisi yoktu bu cümlelerin üzerimde. alt tarafı çıkarken kalçalarına baktım hepsi bu. daha fazla ayakta durmak istesem de istek dışı olarak kafamı yastığa koydum.

uyandığımda saat 7:30'du. üzerimi giyip birşeyler atıştırdıktan sonra atölyenin yolunu tuttum. atölyeye girdiğimde birkaç kişi gelmişti. konuştuğum çırak kız da oradaydı. adı suna'ydı. suna yanıma gelip günaydın gibi bir kaç klişe ve olması gereken konuşmadan sonra nasıl olup olduğumu sordu.
-birşeyim yok ki iyiyim, dedim.
+dün bir tuhaftın. kusacak gibi duruyordun.
-bakma sen bana. ben hep kusacak gibi dururum. sonunda kusmuğumda öleceğim zaten.
+sabah sabah midemi bulandırdın, diyip güldü.
bense gülmedim. arkada ki hanzolara bakıyordum. 3 kişi tip tip bana bakıyordu. coğrafya ayırımı yapmam, sonuç itibariyle mezopotamya medeniyetin beşiğidir. ama bu adamlar tam anlamıyla pislikti. dik dik bakarlardı insana. yanınızda kim olsa laf atarlardı. diyarbakırlıların iyi olanları da vardır elbette ama ben hiç rastlamadım.

dik dik bakanlardan biri beni yanına çağırdı. bende gittim mecburen.

reserved

e hizli yaz ama.

yanına gittiğimde konuşmaya başladı:
-ne oldu kardeş ne konuşuyorsun kızla?
+havadan sudan işte.
-havadan sudan demek. dikkat et o suda boğulmayasın.
vücudum titredi bu cümleden sonra. bir de laf çaktığını zannediyordu davar. zaten o konuşma şeklini size anlatamam. balgamlı balgamlı arapça, fransızca ve öküzce karışımı bir konuşma stili vardı. tabi ki ona diklenemezdim. bütün gün arabesk dinleyip aptalca kollarına faça çeken pgibopatın tekiydiler. ben de pek normal sayılmazdım ama klansmanım farklıydı.

işbaşı yaptıktan sonra bana karşı davranışları herkesin değişti. daha sert davranıyorlardı. sertte değil bildiğiniz bir küfretmedikleri kalıyordu. adamlar bir yana işyerinde ki diğer kızlarda öyle davranıyordu. birine karşı çıksam oradan sağ çıkamayacakmışım gibi hissediyordum.

reserved

suna ile iyi geçiniyorduk. diğerleri her an belamı gibecek gibi bakıyordu. çalışmaya başlayalı 6 gün olmuştu. cumartesi yine işteydim. 6 gün sonunda artık bitik durumdaydım. biri öldürse de bu ızdırap bitse diyordum.

öğle arasında suna ile suna ile kafeye gidip tost yedik. ardından atölyede oturmaya başladık. suna normal güzellikte bir kızdı. vücudu atölye de ki en sağlam kızdı. bu yüzden pek çok kişi ondan hoşlanıyordu. tabi bu heriflerin hoşlanma biçimi arkadaşlarına "lan şu kızı bir gibeceksin" modundaydı. herhangi bir ceza almayacağımı bilsem hiç düşünmeden o atölyeyi insanlar içindeyken ateşe verirdim.

suna ile atölye de otururken yine içimde ki canavar nüksetti. hafif hafif ellerimi bacaklarına zütürdüm. hayatım hep bu rahat durmayan ellerim yüzünden berbat bir hale gelmişti. asıl kötüsü ellerim yüzünden daha da berbat bir hale gelecekti.

suna bacaklarını ellememe bir tepki vermedi. sadece yüzünde bir kırmızılık oluştu. elimi hafifçe göğüslerine değdirdim. yaşına göre fazlaca irilerdi. ya da bir destekli sütyen harikasıydı. göğüslerini elleyince "dur görecekler" dedi. ama bir erkeğin son yapacağı şey penisine karşılık düşüncelerini dinlemesiydi. ben de penisime göre hareket ediyordum.