+2
-7
toplum olarak kamalizm bizi dunyanin kiskanacagi bi duruma getirmistir muassir ne ki medeniyet ne ki hepsinde ucusa gecmisiz masallah. osmanli zamanina bak bi de yobizcikler yeaaa;
“paşasından sokak satıcısına kadar istisnasız hepsinde birer derebeyi ihtişamı vardır. hepsi aynı terbiyeyi görmüş ve bir nevi asalet vakarı içinde yetişmiş oldukları için, eğer kıyafet farkları olmasa, istanbul’da bir aşağı tabakanın mevcut olduğunu ilk bakışta hiç kimsenin fark etmesine imkan yoktur. gerçekten, görünüşe göre istanbul’un türk halkı avrupa’nın en terbiyeli ve en kibar topluluğudur.” (edmondo de amicis, xıx. yüzyıl).
“ahlak bakımından türk sosyal yaşantısı bütün dünyaya örnek gösterilmelidir.” (du loir, xvıı. yüzyıl).
“istanbul’da ve diğer osmanlı şehirlerinde görülen emniyet ve asayiş, huzur ve güven ortamı hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde ispatlamaktadır ki, türkler çok medeni insanlardır.” (sir james porter, xvııı. yüzyıl).
“istanbul’da üç yüz elli cami, doksan iki rum ve ermeni kilisesi, sekiz katolik kilisesi, otuz dört sinagog, beş yüz on sekiz medrese, otuz beş kamuya açık kütüphane, iki yüz hastane, yüz imaret, üç yüz hamam, yüzlerce han veya kervansaray, zarafet ve temizlik bakımından avrupa’da bir benzerine rastlanmayan gösterişli kışlalar bulunmaktadır.” (f. h. a. ubicini, xıx. yüzyıl).
“osmanlı türkleri kurak günlerde ücretli insan tutup sokaklardaki ağaçları sulatır, göçmen kuşların dinlenmesi için saçak altlarına kuş yuvaları yapardı. yere hiçbir zaman çöp atmazlar ve tükürmezlerdi.”
“türkler hiçbir zaman yere tükürmezler, daima yutkunurlar.” (luigi ferdinando marsigli, xvııı. yüzyıl).
“türklerin tabiat güzelliklerine o kadar hürmetleri vardır ki, eğer bina inşa edecekleri arsada bir ağaç varsa, damlarının en güzel ziyneti saydıkları bu ağaç için yeterli bir açıklık bırakmak suretiyle binayı inşa ederler.” (lady craven, xvııı. yüzyıl).
“bir avrupalı, bu ülke halkını ne kadar yakından tanır, onların iç güdülerini inceler, geleneklerinin sağlamlığını sezinlemeye çalışırsa, giderek, türklerin yüce gönüllülüğüne o oranda daha çok hayran kalır.” (julia pardoe, xıx. yüzyıl).
“dünyada esirlere, kölelere, cariyelere ve hatta kürek mahkumlarına müslüman türklerden daha iyi bakan ve daha iyi muamele eden hiçbir millet yoktur.” (mouradgea d’ohsson, xvııı. yüzyıl).
“evlerin kapısının üstünkörü kapatıldığı ve dükkanların çoğunlukla açık bırakıldığı istanbul’da her sene en fazla beş, altı hırsızlık vakası görülür.” (a. brayer, xıx. yüzyıl).
“istanbul halkı avrupa başkent halklarının en nazik ve en kibar olanıdır. sokak kavgaları ender görülür. kahkaha sesleri çok nadir işitilir. o kadar toleranslıdırlar ki, ibadet saatlerinde bile camileri gezilebilir, bizim kiliselerde gösterilen kolaylıkların çok daha fazlası görülür.” (edmondo de amicis, xıx. yüzyıl).
“türklerin bağırarak konuştuğunu duyamazsınız. bir türk ne kadar az konuşur ve ne kadar az hareket ederse etrafında o kadar çok saygı uyandırır. türkler, hizmetkarlarına emirlerini el çırparak ya da kaş göz işaretiyle veriyorlar. birbirlerine karşı gösterdikleri saygıyı da sessizce ifade ediyorlar.” (la baronne durand de fontmagne, xıx. yüzyıl).
“bütün gezilerimde türklerin hatırşinaslıklarıyla lütufkarlıklarını gösteren birçok durumla karşılaştım. şahit olduğum olaylar beni bu milletin iyi kalpli ve insanı minnettar edecek hareketlere aşırı eğilimli olduğuna ikna etmiş oldu. istanbul civarındaki gezintilerimde ben hep bu milletin lütufkarlığıyla misafirperverlik aşkına şahit oldum. rastladığım hangi türk’e yol sorsam, hemen bana rehberlik etme teklifinde bulunuyor, yiyecek ve içecek şeyler hususunda elinden gelen ikramda kusur etmemek suretiyle de hep aynı kibarlığı gösteriyordu.” (l. h. delamarre, xıx. yüzyıl).
“türkler ağırbaşlı ve düşüncelidirler. türklerin genel özellikleri olan ağırbaşlılık ve vakar, nezaket görüntüleri içerisindeki selamlaşma törenlerine büyük bir heybet katar.” (thomas thornton, xıx. yüzyıl).
“osmanlı türklerinin milli ahlakından olan vakarın, ağırbaşlılığın tanımı kolay değildir. dünyada huzur ve sükuna türklerden daha eğilimli bir millet yoktur. biraz olağan dışı bir şey, mesela bir ecnebi kıyafeti, garip bir şey, tuhaf bir yaratık gördüklerinde biraz durur, soğukkanlılıkla bakar, gülümser ve yollarına devam ederler. sokakta toplanmak, sevinç veya hayret taşkınlıklarına kapılmak gibi haller hiçbir müslüman türk şehrinde görülmeyen şeylerdir.” (mouradgea d’ohsson, xvııı. yüzyıl).
“türk milletinin o kadar tatlı bir konuşma tarzı vardır ki, bütün medeni milletlere örnek olabilir.” (charles mac farlane, xıx. yüzyıl).
“türkler canlı ve cansız mahlukatın hepsiyle iyi geçinirler. ağaçlara, kuşlara, köpeklere, hasılı allah’ın yarattığı her yaratığa hürmet ederler. bizim memleketlerde başı boş bırakılan, eziyet edilen zavallı hayvanların hepsine şefkat ve merhametleri vardır.” (lamartine, xıx. yüzyıl).
“türklerdeki merhamet duygusuna hayvanlar da dahildir. birçok köyde binek hayvanları haftada iki gün çalıştırılmaz. türklerle rumların karışık olarak yaşadığı köylerde bir evin hangi tarafa ait olduğunu kolaylıkla anlaşılır. eğer bir evin bacasında leylek yuvası varsa, o bir türk evidir.” (elisee recus, xıx. yüzyıl).
Tümünü Göster