+4
-3
Görüyorum sık sık hacılar.
Az önce yine bir kardeşimizin başlığındaki isyana üzüldüm, dertlendim. Akranlarıyla denk olamadığından yakınmaktaydı.
Benim ömrümün yarısı geçti gitti. Aç mı uyumadım, eşşek yüküyle sebepsiz dayak mı yemedim, özgüvenim mi yok edilmedi, kendimden nefret eder hale mi getirilmedim. Çok taktan dünya hacılar, çok taktan memleket, çok taktan insanlar.
Tamamen robota çevrilmişiz toplum olarak. Sosyal medyada şanlı Türklüğümüzle naralar atıyoruz, ne kadar gururlu, karakterli, vakur ve kaliteli bir millet olduğumuzdan bahsedip kendi kendimize havalara giriyoruz falan ama, gelin itiraf edelim, beş para etmeyiz.
Bizim memlekette işler dayıyla yürür. Dayın var mı? iyisin o zaman. En ufak bir pürüz mü çıktı şaşalı hayatında? söylersin dayına, çözülür. Açılmayan kapılar açılır, sırtındaki yük her neyse birisi gelir alır onu. hiç umursamazsın ama o yük taşınması gereken yere illa taşınacaktır. sadece taşıyan değişmiştir. senin taşıman gereken yükü başkası taşımaktadır artık. sen kurtulmuşsundur artık. vicdan kasmana da gerek yoktur. geride bıraktıklarına, üstüne basıp geçtiklerine dönüp bakmana da gerek yoktur.
bu örnek ülkemizdeki sistemin özetidir hacılar. hani kendi kendimize dayattırdığımız, kurtulma şansımız varken kurtulmak istemeyip, biz gibilmek istiyoruz diyerek zorla kendimize yaptığımız.
niye yaptık bunu? çünkü devlet büyüklerimiz dediler ki, "bunlar gominis, bunlar allahsız, bunlar camileri yıktılar" niye böyle dediler? çünkü bu sistem gider de sosyalizm gelirse, büyük kodamanlar artık kodaman olarak kalamayacaklardı. peki biz niye inandık bunlara? çünkü biat tı bizim kültürümüz. birilerini hep "sözü dinlenmesi gereken kişi" ler olarak gördük. kendi aklımız, fikrimiz yokmuş gibi.
peki bu kişileri dinledik de başımıza ne geldi? 2016 yılında bile hala açlık ve sefalet dolu insanların yaşadığı, sadece %1 gibi minik ve fanus içinde yaşayan bir kodaman tabakasına hizmet eden ve onların servetlerini parlatan küçük insancıkların yaşadığı bir ülkeye dönüştük. ben yarın sabah erkenden kalkıp 32 km uzaktaki işime gideceğim yine, tüm performansımı verip işleri yetiştireceğim ki patronum daha da zengin olabilsin, daha güzel arsalar alıp, daha güzel hobi evleri yapabilsin, daha da lüks arabalar alıp çocuklarını daha da pahalı okullara gönderebilsin diye.
peki bu kadar çalışmanın karşılığında ben ne alıyorum? 60 yaşımda emekli olabiliyorum. maaşımı asgari ücretten yatırdıkları için emekli maaşı olarak da aylık 1300 tl civarı bir parayla ölmemeye çalışacağım. bir o kadar da eşim alsa, evimiz de yok, heralde öldüğümüzde bir evimiz olmuş olacak, bir de reno marka ortalama altı bir arabamız olmuş olur. onlar da 1 ay sonra aramıza katılacak olan oğlumuza kalır. başka çocuk da düşünemediğimiz için kalan her ne kuruşumuz varsa çocuğa yatırıp sessizce, oğlumuzdan başka kimse tarafından anılmayacak şekilde bu dünyadan yok olup gideceğiz.
bütün bunlar neden geliyor peki başımıza? çünkü 2016 yılında bile malesef insanlarımız kendini yetiştirmek, sistemi anlayıp gerçekleri görmeyi basit bir inatla reddettiği için. peki bu halk neden böyle yapıyor? çünkü sosyalizmi kötü belledikleri için. bu ülke için tek kurtuluş umudu sosyalizmdeydi, artık onu da bitirdiler.
bu yüzden bana kimse "şanlı türkiyem, heeyyt be gururluyuz, karakterliyiz, süperiz" masalları anlatmasın. "beş para etmeyiz"